Yenişehirli Avnî Bey’in Farsça Rubâîlerinin Türkçe Çevirisi
Hazırlayan:Sevim
BİRİCİ
Özet
Yenişehirli Avnî Bey,
XIX. yüzyıl klasik Türk edebiyatının önemli simalarındandır. Avnî Bey hem
Türkçe hem de Farsça divan sahibidir. Yaklaşık 1600 beyitten oluşan Farsça
Divan’da 26 rubai bulunmaktadır. Bunlardan 2 tanesi müstezattır. Müstezatlardan
biri şeyhi Nazif Dede’nin doğum tarihi ile ilgilidir. Genel anlamda Allah’ın büyüklüğü,
aşk, acizlik, nefis, iyilik konularının işlendiği rubailerden bazıları methiye
ve hicviye özelliği taşır.
Bu çalışmada
Yenişehirli Avnî Bey’in 26 rubaisinin Türkçe çevirilerine yer verilecektir.
Doğum tarihiyle ilgili
kesin bilgi bulunmamakla birlikte, 1242-1243/1826-1827’de Yunanistan’ın
Yenişehir (Larissa)’de doğduğu tahmin edilmektedir. 1301/1883’te İstanbul’da
vefat eden şair, divan ve mesneviden, roman tercümesine; ıstılahat lügatinden,
tiyatro denemesine kadar edebiyat tarihimizde önemli bir yere sahip olan
Yenişehirli Avnî Bey, fikir hayatımız bakımından da önemli bir şahsiyettir
(Turan 2008:681).
İyi derecede Farsça,
Rumca, Arapça, biraz da Fransızca bilen ve özellikle İran edebiyatına derin
vukufiyeti bulunan Avnî Bey’in, Türkçe Divan’ı, Farsça Divan’ı, Mir’ât-i Cünûn
(eksik) mesnevisi, manzum-mensur Âbname istidanamesi; sonradan yaktığ, Nihân-ı
Kazâ adlı hiciv kitabı, yarım kalmış bir Mesnevi tercümesi, Istılahat lügati,Rumca’dan
tercüme ettiği İntak adlı romanı, on beş yirmi kadar şiir mecmuası, yarım
kalmış Âteş-keder mesnevisi bulunmaktadır (Turan 2008:681).
Yenişehirli Avnî
Bey’in Farsça Divanı’nda2 (Atalay 20015:XVIII), 12 kaside, 1 muhammes, 2
tahmis, 2 terkib-i bend, 12 mesnevi, 65 gazel, 14 kıt’a, 17 nazım, 26 rubâî, 18
matla, 21 müfred ve 1 mısra bulunmaktadır. 26 rubaiden 2’si müstezaddır.
Bunlardan biri şeyhi Nazif Dede’nin doğum tarihi hakkındadır. Avni Bey, mehdiye
ve hicviye konulu rubailer de kaleme almıştır. Rubailerden birinde mahlas da
bulunmaktadır.
Rubailerinde konu
olarak Allah ve Allah’ın büyüklüğü, birliği, bağışlayıcılığı yanında aşk,
âşıklık hâli, insanın acizliği, nefis, iyilik, kötülük konuları işlenmiş, övgü
ve yergiye de yer verilmiştir. Şairin Farsça şiirleriyle övündüğünü aşağıdaki
şiirinde görmekteyiz:
Bir rubâîmi işitse
bi-hakkın çâr kitâb
Çâr-pâreyle gelir
cünbişe rûh-ı Hayyâm
Fârisî söylemeye tevbe
ederdi Nef’î
Fârisiyyât-ı
bülendimden alaydı peygâm (Atalay 2005:XVII)
Şairin Farsça
Divanı’nda bulunan 26 rubâînin Türkçe’ye çevrileri aşağıdaki şekildedir.
RUBÂÎYYAT (RUBÂÎLER)
1. RUBÂÎ
Reftem be-huzûr-ı yâr
u goftem yârem
Ez behr-i meyân u
dehenet bîmârem
Dârûyem çist
Handân handân be-goft
ey heste-i ‘aşk
Der-kişver-i hüsn ü ân
men pindârem
Dârû-yı tu nist
Sevgilinin huzuruna
gittim ve dedim. Sevgilim senin belin ve ağzın (dan dolayı) sebebiyle hastayım,
ilacım nedir?
Gülerek; ey aşk
hastası ben güzellik ülkesinde ve güzellik cazibesinde gizliyim, senin ilacın
yoktur, dedi.
2. RUBÂÎ
Âmed ber-i men dûş
nigârem nâ-gâh
Pursîd zi-men ki ey
giriftâr-ı tebâh
Manzûr-ı tu kist
Ser der-kademeş nihâde
goftem ey mâh
Cüz cevher-i hâk-ı
pâyet vallâh billâh
Der-çeşmem nist
Sevgili dün gece
ansızın benim yanıma geldi ve benden sordu ki: Ey mahvolmaya tutulmuş senin
maksadın (göz önüne aldığın) kimdir? Onun ayağına baş koymuş olarak söyledim.
Ey ay, gözümde senin ayağının cevherinden başka bir şey vallah billâh yoktur.
3. RUBÂÎ
Didem be-der-i meykede
mesti pür derd
Der-dest sebû-yi mey
be-leb nâle-i serd
Goftem ki sebû zîr-i
abâ bâyed dâşt
Goftâ ki be-mâh-ı
ramazân bâyed kerd
Meyhane kapısında
elinde içki testisi, dudağında soğuk bir inleme olan dertli bir sarhoş gördüm.
Dedim ki:
Testiye abanın altında
sahip olmak gerekir. Dedi: Ramazan ayında (böyle) yapmak gerekir.
4. RUBÂÎ
Perverde-i Cibrîl-i
emîn güm-reh şod
Perverde-i Firavn
Kelîmullah şod
Hâr ez-gül gül zi-hâr
peydâ şod
Kes nîst kizîn sır
acîb âgeh şod
Cibrîl-i Emin’in
beslediği (kişi/iblis) yolunu şaşırdı (şaşırmış oldu). Firavun’un beslediği
Kelîmullah (Musa) oldu.
Gülden diken, dikenden
gül peyda oldu. Bu acayip sırra kimse vakıf olmadı.
5. RUBÂÎ
Men reftem ve dil
der-ser-i gîsu-yi tû mând
Ve ân cân ki be-hod
dâştemeş sû-yı tû mând
Nâ-çîde gülî zi-bâğ-ı
vuslat reftem
İllâ be-dimâğ-ı cân-ı
men bûy-ı tû mând
Ben gittim gönül senin
saçında kaldı. Kendimde (üzerimde) taşıdığım can senin tarafında kaldı.
Koparılmamış bir gül
gibi vuslat bağından gittim, ancak can dimağımda (burnumda) senin kokun kaldı.
6. RUBÂÎ
Küffâr be-men çünân ki
mü’min hânend
Pîrân şerî’atem
zi-mescîd rânend
Çün nâme-i a’mâl
be-haşrem hânend
Küffâr ü muvahhidân ki
hestem dânend
Nasıl ki (Böylece)
kafirler bana mümin diyorlar. Pirler şeriatımı mescitten sürerler. Kıyamet
gününde amel defterim okununca kâfirler ve müminler ne olduğumu bilirler.
7. RUBÂÎ
Ey mihr-i vilâyet ki
tecelli-i ruhed
Her sû ki güzâred
felek-efrûz şeved
Âncâ ki tû-yi zulmet
zulmî ne-buved
Hurşîd her câ ki reved
rûz şeved
(Edirne Vâlîsi Hûrşîd
Paşa’ya söylenip takdîm olunmamıştır.)
Ey vilayetin güneşi ki
senin yüzünün görüntüsü hangi yöne olursa gökyüzünü aydınlatan güneş olur.
O yer ki zulüm
karanlığının içinde bir zulüm olmaz. Güneş nereye giderse gündüz olur.
8. RUBÂÎ
İmşeb menem ü hayâl-i
ân mâh-ı gaddâr
Dîvâne şodem çü Kays-ı
şûrîde-şi’âr
Handîd be-men
cihânîyân illâ subh
Herkes zi-berem girîht
illâ târ
Bu gece ben ve o zalim
ayın (ay gibi güzel sevgilinin) hayali, meftun alametli Kays gibi deli oldum.
Sabahtan başka (dışında) dünyalıklar bana güldüler, karanlık geceden başka
herkes benim üzerime ağladı.
9. RUBÂÎ
(Târîh-i Vilâdet-i
dervîş Nazîf bin Hüseyin el-Mevlevî Şeyh-i Mevlevî-hâne-i Bahâriyye İbn’ül
Merhûm Ârif-i Bi’llâh Şeyh Nazîf El-Mevlevî Post-nişîn-i Mevlevî-hâne-i
Beşiktaş)
Rûzî ki ebu’l fasîh
ez-âlem-i râz
Mî-kerd cemâl-i
hîşten-râ ibrâz
Târîh-i vey tenâsuhî
custem u goft
Yâ hû be-cihân hüsn-i
Nazîf âmed bâz
Birgün ki ebü’l-fasih
kendi cemalini (yüz güzelliğini) ortaya koyarak âlemden sır oluyordu. Ruh
gücünden (ruhunun dirilişinden) onun tarihini aradım ve dedi: Ya hu cihana
Nazîf’in güzelliği tekrar geldi.
10. RUBÂÎ
(Der hakk-ı şeyhü’l
İslâm Sa’deddîn Efendi)
Feryâd ber- âmedest
ez-heft ecrâm
Ber mâtem-i irtihâl-i
şeyhü’l islâm
În kevkeb-i Sa’adeddîn
ki kerdest gurûb
Sa’d ez-ber-i tâli’-i
cihân reft tamâm
Şeyhü’l-İslâmın ölüm
matemi üzerine yedi cansız cisimden feryat gelmiştir. Bu Saadeddîn’in yıldızı
ki batmıştır.
Sa’d (uğur) cihanın
talihi üzerinden tamamen gitti.
11. RUBÂÎ
Yâ Rab keremet tabîb ü
men bîmârem
Tû muktedirî vü men
hakîr-i zârem
Cüz zi-ân ki murâdem
be-murâdet cüft est
Der-her sıfat
ihtilâf-ı külli dârem
Yarab senin keremin
tabip ve ben hastayım. Sen muktedirsin ve ben değersiz inleyen. Benim senin
muradına çift olan muradımdan başka. Her sıfatta tamamen ihtilafa sahibim.
12. RUBÂÎ
Muhtâcem ü der râh-ı
Hudâ ser-bâzem
Muhtâc-ı der-i Hudâ
bî-enbâzem
Şeytân neyem ki
bâ-gam-ı hod sâzem
Rahman neyem ki kâr-ı
hod perdâzem
Muhtacım ve Allah
yolunda askerim. Ortağı olmayan, eşsiz bir Allah’ın kapısının muhtacıyım.
Şeytan değilim ki kendi
gamımı (yalandan) yapayım. Rahman değilim ki kendi işimi yapayım.
13. RUBÂÎ
Yâ Rabbi zi- tû
ne-tersem ez-hod tersem
V’ez nefs-i siyehkâr-ı
müebbed tersem
Ez-sûy-i tû nîk âyed
ve ez-men heme bed
Ez-nîk hazer ne-dârem
ez-bed tersem
Yarabbi senden
korkmam, kendimden korkarım. Daimi siyah işli nefisten korkarım. Senin
tarafından iyilik gelir, benden tamamen kötülük. İyilikten korkmam kötülükten
korkarım.
14. RUBÂÎ
Ey sûhtenî-i dûzah-ı
pür gam u bîm
Çendîn şekvâ me-kun
zi-ta’zîb-i elîm
Tû âşıkıyem sitân u
der-câyem şev
Ber-cây-ı tû men dahîl
bâşem be-cahîm
Ey korku ve gam dolu
cehennemde yanacak olan; fazla derdin işkencesinden bu kadar şikâyet etme.
Ben âşığınım al benim
yerimde ol. Senin yerine cehenneme ben gireyim.
15. RUBÂÎ
Hayvânem eger suhan
be-merdum gûyem
Merdum neyem ez-pey-i
sütûrân pûyem
Ey Hızr me-râ
zi-nev’-i insân me-şümûr
Ger katre-i ez-çeşme-i
hayvân cûyem
Eğer insanlara söz
söylersem adam değilim hayvanım, hayvanların arkasından gidersem insan değilim.
Ey Hızır, beni insan
türünden sayma, eğer âb-ı hayattan bir damla ararsam.
16. RUBÂÎ
Der-dest dû sad gûl-ı
beyâbân bûden
Der-pençe-i sad hezâr
şeytân bûden
Dûr ez-harem-i ravzâ-ı
rıdvân bûden
Bih zan ki demî
hem-dem-i nisvân bûden
Elde iki yüz korkunç
çöl hayvanı olmak, yüz bin pençede şeytan olmak, cennet bahçesinin hareminden
uzak olmak kadınlarla bir anlık dost olmaktan daha iyidir.
17. RUBÂÎ
Eknûn ki me-râ şod
heme âlem düşmen
V’ân yâr-ı cefâ-pîşe
dem-â-dem düşmen
Ân mertebe-i bed-baht
cihânem ki sezed
Hem dûst be-girîned
me-râ hem düşmen
Bugün ki bütün âlem
bana düşman oldu. Cefayı meslek edinen o yar her zaman düşman.
Cihanın o bedbaht mertebesindeyim
ki hem dostun hem düşmanın bana ağlaması uygundur.
18. RUBÂÎ
(Hicviye
ist/Hicviyedir)
Ey pâye-i men burîde
çün hâye-i tû
Ve ey hâye-i men
hûbter ez-pâye-i tû
Yek mûy zi-hâye-i
cehûd-ı murdâr
Bihter bûved ez-pâye u
pîrâye-i tû
Ey benim rütbem senin
hayan gibi kesilmiş ve ey o benim hayam senin rütbenden daha iyi (olan). Ölmüş
pis (murdar) Yahudi’nin hayasından bir kıl senin süs ve rütbenden daha iyi olur.
19. RUBÂÎ
Ey fart-ı zuhûr-ı tû
nikâb-ı ruh-ı tû
Nûrîst dû kevn
ez-âftâb-ı ruh-ı tû
Çün cezbe-i vücûd-ı
mutlaket çîzî
Pes çîst der-în meyân
hicâb-ı ruh-ı tû
Ey senin ortaya
çıkışının aşırılığı (aşırısı) senin yüzünün örtüsü (peçesi). Senin yanağının
güneşinden iki dünya aydınlıktır (nurdur). Çünkü mutlak (kayıtsız, şartsız)
varlığının (vücudunun) cazibesi bir şey olduğu gibi. Öyleyse (sonra) bu arada
senin yüzünün örtüsü nedir?
20. RUBÂÎ
Hayrânem ez-an-rû ki
be yek feyz-i nigâh
Âmed be-vücûd sad
hezâran işbâh
Lâ yesduru min vâhidin
illâ vâhid
Lâ havle velâ kuvvete
illâ billâh
O yüzden şaşkınım (hayranım)
yüz binlerce varlığa (vücuda ) benzer bir bakış feyzi (bolluğu) geldi. Tekten ortaya
çıkmaz ancak (illa) tek (bir). Bütün güç ve kuvvet ancak Allaha aittir.
21. RUBÂÎ
Ey melce’-i bî-kesân
ve ey bâr-Hudây
Hem fâtih-i ebvâbi ve
hem râh-nümây
Der kûy-ı belâ
be-mândeem bî-ser u pây
Yâ râh-nümâ me-râ veyâ
der be-güşây
Ey kimsesizlerin
sığınağı ve ey iyi işli Allah, hem kapıların açıcısı (fatihi) hem yol
gösterici.
Bela mahallinde kalmışım
başsız, ayaksız. Ya bana yol göster, ya kapı aç.
22. RUBÂÎ
(Der-hakk-ı Rıdvân
Şâir-i İrânî ki der-Bağdâd Bağdâdiyân-râ hicv kerde bûd)
Rıdvân ki der-cennet-i
İrân bûdî
Şâdân be-visâl-i hûr u
gılmân bûdî
Înek ki zi-firdevs-i
Acem dûr şodî
Rıdvân ne-bûdî belki
şeytân bûdî
Rıdvan (cennetin
kapıcısı olan büyük melek) ki İran cennetinde olurdu (oluyordu) Neşe, huri ve
gılmanların visali ile oluyordu. Şimdi ki İran cennetinden uzak oldun. Rıdvan
olmuyor belki şeytan oluyordu.
23. RUBÂÎ
Ey ân ki tûrâest
rütbe-i gaffârî
Afv-ı tû buved bâis-i
isyânkârî
Der-tevbe şikesten er
günâhem kâf est
Tû hod zi-kerem tevbe
ne-kerdî bârî
Ey o ki bağışlayıcılık
rütbesi senindir (Ey ki bağışlayıcılık rütbesine sahip olan). Senin affın
isyankârlık sebebi olur.
Tövbe bozmada eğer
günahım Kaf dağı olsa da sen kendin keremden tövbe etmedin bir kez.
24. RUBÂÎ
Ey akıl ki der
mugâlata-i temyîzî
Bes safsata gûyî ve
fesâd engîzî
El-minnetü’llah ki
dânem bârî
Nâ-dânî-i hod râ ki
ne-dânem çîzî
Ey akıl ki; zihin
karıştırmakta yeter safsata (boş laf) söylersin ve fesat (karışıklık)
koparırsın. Allah’a minnet ancak Allah içindir ki bilirim. Hâsılı kendi
cahilliğim için ki bir şey bilmem.
25. RUBÂÎ
(Der- hakk-ı İsmail
Paşa Hakkı Bey)
Ez-behr-i su’âl-i
fark-ı hakk u bâtıl
Kerdend suhanverân be
yek varakî
Goftem ki hadîyû
mülk-i ma’na Hakkist
Âmed zi-felek nidâ ki
hakkî hakkî
Hak ve batılın farkı
(nedir) sorusu hakkında söz söyleyenler bir sayfa (bir varaka) yaptılar. Dedim
ki mana mülkünün Allah’ı Hak’tır. Felekten nida geldi ki haklılık hakka aittir
(haklısın haklısın).
26. RUBÂÎ
Ey rûy-i tu hurşîd-i
münîr-i ma’nî
V’ez-pertev-i zîver
sühan-ı müstağnî
Âteş be-dü âlem zede
rûyet ya’nî
Pervâne-i şem’-i tû ne-tenhâ
Avnî
Ey yüzü mana nurunun
güneşi ve zengin sözün süsünün ışığından (olan). Senin yüzün iki âleme ateş
vurmuş.
Avnî yani senin
mumunun pervanesi (kelebeği) yalnız değil.
Kaynakça
Atalay, Mehmet (2005).
Yenişehirli Avni Bey Farsça Divan. Ankara: Aktif Yayınevi.
Turan, Lokman (2008).
“Yenişehirli Avnî Bey’in Mir’at-i Cünûn’u”. Turkish Studies. Volume 3/2.
Spring. 680-736.
Sevim BİRİCİ, Yenişehirli Avnî Bey’in Farsça
Rubâîlerinin Türkçe Çevirisi -19-Journal of Turkish Language and Literature Volume:1,
Issue: 2, Autumn 2015, (11-24)
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar