Print Friendly and PDF

Yetiş Yâ Pir Geylânî

 

Abdülkâdir Geylânî, 470’te (1077) Hazar denizinin güneybatısındaki Gîlân eyalet merkezine bağlı Neyf köyünde doğdu. Arapça’da “el-Cîlî, el-Cîlânî”, Farsça’da “Gîlî, Gîlânî”, Türkçe’de ise “Geylânî” şeklinde telaffuz edilen nisbesiyle şöhret buldu. Küçük yaşta babasını kaybeden Abdülkadir, annesinin yanında ve dedesi Savmal'nin himayesinde büyüdü. Kendisi on yaşında mektebe gidip gelirken melekler tarafından korunduğuna inanırdı. Bütün gayesi tahsiline devrin en önemli ilim ve kültür merkezi olan Bağdat'ta devam etmekti. On sekiz yaşına gelince annesinden izin alarak bir kafileye katılıp Bağdat' a gitti. Bağdat mutasavvıflarıyla yakın dostluklar kurduğu bu yıllarda Ebü'I-Hayr Muhammed b. Müslim ed-Debbas vasıtasıyla tasavvufa intisap etti (Uludağ, 1988:234).

Abdülkadir-i Geylani, 1127'de ilk defa vaaz vermeye başladığı zaman ancak birkaç kişiye hitap ediyordu. Fakat daha sonra cemaati giderek arttığı ve medrese dar gelmeye başladığı için vaaz meclisini Babülhalbe'deki bir camiye nakletti. Açık havada verdiği vaazlarını dinlemek için yetmiş bin kişinin Bağdat'a geldiği, arka saflarda bulunanların ön saflardakiler kadar sesini rahatlıkla işittikleri rivayet edilir (Uludağ, 1988:235).

Daha sağlığından itibaren kendisinden birçok keramet nakledilerek kişiliği tam manasıyla menkıbeleştirilmiş, gerçek kimliği ise önemini yitirmiş ve unutulmuştur. İbnü'I-Arabi, "kün" ilahi kelimesine mazhar olduğu için Abdülkadir'den çok keramet zuhur ettiğini söyler. Tasarruf ve kerametlerinin ölümünden sonra da devam ettiğine inanıldığı için, müridlerinin darda kaldıkları zaman söyledikleri, "Medet, ya Abdülkadir!" sözü bir tarikat geleneği olmuş, özellikle kadınlar çaresiz kalanlara imdat ettiğine inandıkları Abdülkadir'in ruhaniyetine samimi bir bağlılık göstermişlerdir (Uludağ, 1988:235-236)

Cenâb-ı Hakk ile bir oldı bî-şübhe o rûh-ı pâk

Bu sırra ‘aklım irmez ‘ârif-i billâh ider idrâk

Yolunda Gavs-i A‘zam eylemez mi cism-i pâkin hâk

Tezellül ‘arz ider oldı iderken iftihâr eflâk

Togunca gün gibi zâtın zemîne yâ Resûlallâh         

 Leylâ Hanım

 



Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar