V HARFİ
VAV: Arap alfabesindeki son harflerden biri. Kaşanî, tümel (küll) deki mutlak yöne vav denir, şeklinde tarif yapar. "Nereye yönelirseniz, Allah'ın vechi (yüzü, yönü) oradadır" (Bakara/115). Ebced hesabında vav harfinin değeri, altıdır. Bu altı sayısının altı yöne işaret ettiği söylenir.
ULUCAMİDEKİ VAV HARFİNİN SIRRI
Bursa’daki tarihi Ulu Cami’nin duvarında hat sanatıyla yazılmış, tezhiple süslenmiş ‘vav’ harfinin önünde Hızır Aleyhisselam’ın namaz kıldığı rivayeti, yoğun ilgi çekiyor.
" Somuncu baba caminin yapıldığı sıra buraya gelir işçilere hayrına somun dağıtırmış.
Somuncu baba bir gün gene orda ekmek dağıtırken (çok büyük zat) Hızır Aleyhisselâm orda olduğu fark etmiş kolundan tutup sen Hızırsın anladım demiş.
Buraya gelip her gün namaz kılacağına dair söz vermezsen buradaki herkese senin Hızır olduğunu söylerim demiş.
Hızır aleyhisselâm her gün geleceğine dair söz vermiş ama oda bir istekte bulunmuş. Hangi vakit geleceğimi bana kalsın demiş. Bunun üzerine Hızır aleyhisselâm Ulucamideki vav harfinin önünde her gün gelip hangi vakit olduğunu bilmiyoruz ama orda namaz kılıyormuş.
Eğer bir gün Ulucamiye giderek namaz kılacak olursanız mutlaka vav harfinin orda namaz kılın.
Belki Hızır aleyhisselâm'la birlikte namaz kılarsınız."
VAV HARFİ
Cümle içinde tek başına kullanıldığında ve bağlacı görevi görür.
Alfabenin yazılışı en zor harfidir aynı zamanda, bundan dolayı vav çekmek hattatlarca bir maharet sembolü gibidir.
Güzel çizileninde mükemmel bir estetik vardır.
"vav" hattatların uğruna yıllarını verdiği bir harftir.
Vav harfi hat sanatını temsil eder.
Mahreci iki dudak arasıdır.
Havassın hasında temeyyüz eder.
Yolun sonu ona aittir.
Ve dahi mertebesi dördüncü mertebedir.
Tabiatı sıcaklık ve rutubet, unsuru havadır.
Tabiatını teşkil eden şeyler ondan var edilir.
Araf ona aittir.
Halistir, mukaddestir, müfrettir ve ürkütücüdür.
Allah'ın Vahid ismini temsil eder vav.
Ayrıca tasavvufta insanın mütevazilik, teslimiyet, ve edepten iki büklüm oluşunun, acziyetinin, boyun büküşünün, anne karnındaki cenin duruşunun namazda secdeye varan insan duruşunun simgesidir.
Ölmeden önce ölmek ve olmaktır, varlık içinde yokluktur vav.
Derler ki; insan vav şeklinde doğar, sadece ortalarda dolaşarak hayatı anlamaya başladığını sandığı sıra elife benzer.
Ve eğer tekrar kendini keşfedip de vav a benzemeyi becerebilirse kainatın şarkısını duyar, sonsuz aşk bilgisine sahip olur.
Cenin gibi iki büklüm olmaya yakın derecede kıvrılmış bir formu vardır.
Tasavvufi açıdan, insanın doğum ve ölüm gibi, ikisi birbirinden çok ayrık ancak kaynağının bilinmezliği gibi çok büyük bir ortak noktaları olan iki eylemi temsil eder.
İnsanın hayatta gördükleri,yaşadıkları,öğrendikleri,hataları,sevapları,günahları vs. İşin başka bir boyutudur.
Bu ara evrede insan o iki büklüm pozisyondan çok farklıdır, tamamen doğrulduğu da olmuştur, kendinin farkında olmayacak kadar şekilsiz bir aldanmanın içine de düşmüştür.
Tüm bunları yani varlık ile yokluk arasındaki ince çizgiyi, yani hayatı temsil eden şey de Kur’an’da geçen ,aynı zamanda güzel mi güzel bir bayan ismi olan elif'tir.
İnsan vav şeklinde doğar, bir ara doğrulunca kendini elif sanır.
İnsan iki büklüm yaşar, oysa en doğru olduğu gün ölmüştür.
Kulluğun manası vavdadır, elif uluhiyetin ve ehadiyetin simgesidir.
O yüzden lafz-ı ilahi elifle başlar. Elif kainatın anahtarıdır, vav kainattır.
Rabbi vav gibi mütevazı olsun ister kulları.
Musa dal olmuştur ama firavunun gözü elifte kalmıştır.
İbrahim ateşte vavdır, nemrut bizzat ateşe odun.
Yunus, vav olup balığın karnında anca kurtarmıştır kendini.
İnsan iki büklüm olunca rahat eder ana karnında.
Boylu boyunca uzansa da kim rahattır mezarında?
Vavın elifle münasebeti ne kadar iyiyse, kainatın dengeside o kadar düzgündür.
Kim kimi hatırlarsa evvel o ona koşar.
Kainatta tüm cisimler boşlukta dönerken insan belki o yüzden boşlukta kalmamış, rabbi onu imanla doldurmuştur.
Evvelde eliftir, bir ilahi nefesle ahirde vav olur kainat.
Manayı bilmeyenler vav diyemez vay der.
Buna anlamca vaveyla denir.
Yani vav olamadıkları için feryad edenlerin halidir.
Elif bir ağaç ve insan onun dalıdır.
Azrail budadıkça nefesleri daha gür çıkar sesleri.
Herbiri dal olur ve o ağaçtan beslenir. Vav olur o ağacın gölgesine sığınır.
Ve allah insana seslenir, peygamber eliyle ulaşan mesajı hem dal hem vav ol der insana.
"Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridir. İyiliği emrederler; kötülüğe engel olurlar. Namaz kılarlar, zekat verirler. Allah’a ve resulüne itaat ederler. İşte bunlara Allah rahmet edecektir. Allah şüphesiz güçlüdür, hakimdir."
Başkasının önünde eğilmek ne zordur. Birilerinin emri altına girmek ne ağırdır. Krallara boyun eğmemiş insan görmediği bir varlığa mı itaat edecektir?
İnsan kendinin bile farkında değildir iki lam birbirine sarılıp kainatı ayakta tutan sütunlar gibi durmuştur elifin ardında, kainatın gezegenleri yuvarlanıp son harf misali peşinden giderken, insan yolculukta geri kalmanın acısını ne zaman anlayacaktır. Zordadır sığınacak yeri yoktur. Evrene ve seslere kulak verenler duyar yeniden o kutlu çağrıyı;
"sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Rablerine kavuşacak ve o’na döneceklerini umanlar ve Allah’a gerçek bir saygı gösterenlerden başkasına namaz elbette ağır gelir"
Sonra çağırır insanı, belki cennet kokusunu duyurmak içindir bu davet, belki kendi yanına çağırıyordur.
İşte o ayet: “secde et, yaklaş!”
Eğil ve ben senin başını göklere erdireyim, yıldızları ayağına sereyim, sana gezmekle bitiremeyeceğin cennetler, sayamayacağın nimetler vereyim demektir bu.
Secde et, vav ol, vay dememek için la şey olan insan herşey demek olan Rabbinin önünde...
**
KİTAB-UL İBRİZ DE VAV BİLGİSİ
Birinci cilt
Bilmiş ol ki, bu yirmi harften on sekiz tanesi Vav, Ya ve Eliften ibaret olan med ve lîn harfleri üzerine tevzî edilir. Elif için altı tane, Vav için de altı, Yâ için de altı tane.
**
Vav için olan altı mânâ ki bunlar:
Hak sözü söylerken kimseden utanmamak,
cinse doğru meyletmek,
zahirî duyumları feshetmek,
bâtınî duyumları feshetmek,
eşyadan gelen elemleri duymamak ve sirayet kuvveti..
…
Eğer vav-i memdûde zâttan hariç bir şeyde bulunursa, meselâ (leysû - vücûheküm)de olduğu gibi, bir vav miktarı olan birinci mertebede kalır. Bu mânâyla hak sözü söylerken utanmamak, cinse doğru meyletmek ve zahirî duyumları fethetmek mertebesini ifâde eder.
İkinci mertebe ki bu iki vav miktarı çekmektir. Bu mânâyla cinse doğru meyletmek mertebesini ifâde eder. Üçüncü mertebede bulunuyorsa, hak sözü söylerken utanmamak, cinse meyletmek ve zahirî duyumları fethetmek mânâlarını ifâde eder. Dördüncü mertebede bulunuyorsa, bu mânâyla hak sözü söylerken utanmamak, çekinmemek, cinse meyletmek. Zahirî duyumları ve bâtmî duyumları fethetmek mânâlarını ifâde eder.
Beşinci mertebede bulunuyorsa, bu mânâyla, hak söz söylerken utanmamak, cinse meyletmek, zahirî ve bâtmî duyum-kuvvet vardır. Beşinci mertebe için, bu mânâyla beraber bâtınî his vardır. Altmcı merlan fethetmek ve eşyadan gelen elemleri duymamak mânâlarını ifâde eder. Altıncı mertebede bulunuyorsa, bu mânâyla, yine hak söz söylerken utanmamak, çekinmemek, cinse meyletmek, zahirî ve bâtınî duyumları fethetmek, eşyadan gelen elemleri hissetmemek ve sirayet kuvvetine sahip olmak gibi mânâları ifâde eder. Böylece her mertebe kendisinden bir önceki mertbenin bir fazlalıkla mânâsını ve mertebesini taşır.
Eğer vav harfi kinaye (üstü kapalı) bir anlam taşıyarak bir kelimede bulunursa, meselâ: Kaalû Âmennâ'da olduğu gibi, birinci mertebenin manâsıyla birlikte bâtmî duyumları fethetme anlamını taşır. İkinci mertebede bulunuyorsa, bu mânâyla birlikte zahirî duyumların fetih mânâsını taşır. Üçüncü mertebede bulunuyorsa, hu mânâlarla birlikte cinse doğru meyletme mânâsını taşır.
Dördüncü mertebede bulunuyorsa, bu mânâlarla birlikte hak söz söylerken utanmamak, çekinmemek mânâsını taşır. Beşinci mertebede bulunuyorsa, bu mânâlarla birlikte eşyadan gelen elemleri duymamak mânâsını taşır. Altıncı mertebede bulunuyorsa, bu mânâlarla birlikte sirayet kuvveti mânâsını taşır. Böylece her mertebe bir önceki mertebeye şâmil gelmekte ve ayrıca bir fazlalık arzetmektedir.
Bunun sırrı pek açıktır: Çünkü bu ikisinde bulunan iki vav, bir tek vavdır. Yine bu ikisinde bulunan üç vav, iki vav-dır. Durum aynen eliflerde ve yalarda da böyledir.
**
Eğer vav harfi (Ennî Ulkıyye İleyye) gibi kelimelerde bulunursa, birinci mertebede dünya ve âhiret ahvâliyle ilgili ilimleri bilmek mânâsını taşır. İkinci mertebede, bu mânâyla birlikte ilimleri zayetmemek mânâsını taşır. Üçüncü mertebede, bu mânâyla birlikte cephede) birleşme mânâsını taşır. Beşinci mertebede, bu mânâyla birlikte insanlarla cinlerin ahvâline dayalı olan ilimleri bilmek mânâsını taşır. Altıncı mertebede bulunuyorsa, bu mânâyla birlikte cennet hayatı gibi bir hayat yaşama mânâsını taşır.
Eğer vav, kelimenin içinde değil haricinde bulunuyorsa, meselâ (Ve Fî Enfüsiküm)de olduğu gibi. Birinci mertebede, cihetlerin tek yönde (ön cephede) toplanması mânâsını taşır. İkinci mertebede bulunuyorsa, bu mânâyla birlikte insanlarla cinlerin ahvâliyle ilgili ilimleri bilme mânâsını taşır. Üçüncü mertebede bulunuyorsa, bu mânâyla birlikte cennet hayatı gibi bir hayat yaşama mânâsını taşır. Dördüncü mertebede bulunuyorsa, bu mânâyla birlikte sonuçları bilme mânâsını taşır. Beşinci mertebede bulunuyorsa, bu mânâyla birlikte ilimleri zayetmeme mânâsını taşır. Altıncı mertebede bulunuyorsa, bu mânâyla birlikte dünya ve âhiret ahvâliyle ilgili ilimleri bilme mânâsını taşır.
**
Vav, hayatta olduğu halde ölmek mânâsını taşır.
**
Vav harfi, fetheli olursa, insanda damarlar ve parmaklar gibi şeylerin birbirine örülüp bağlanması anlamına gelen şeylere işarettir. Ötreli olursa, âdem oğluna uymayan, ona ters düşen şeyler demektir. Felekler ve dağlar bu cümledendir. Esreli olursa, birbirine girmiş, örgülenmiş pislik taşıyan şeyler demektir. Barsakları örnek verebiliriz. Veya sevilmeyen, gazab edilen şeyler demektir.
FUTUHAT-I MEKKİYE’DEN
Vav ve Elif. Elif Hakka aittir, Vav ise senin mana yönüne aittir.
Varlıkta Allah Teâlâ’dan ve senden başkası da yoktur. Çünkü sen halifesin. Bu nedenle Elif genel, Vav ise karışıktır. Nitekim bu konuyu bu bölümde açıklayacağız.
Bu Elifin kuşatıcı tümel feleği kat ettiği özel dönüşü, tümel feleği seksen iki bin senede kat eden birleştirici dönüştür. Vav feleği ise tümel feleği on bin senede kat eder. Tek tek harflerden ve hakikatlerinden söz ederken bu bölümde onu zikredeceğiz. Geride kalan harf mertebeleri ise yükümlülerin sayısı kadardır.
**
Vav harfi ruhsal-yücedir, ötre de yüksekliği verir ve o illet harfi Vâv’ın kapısıdır. Onu ruhanî melekî elçi diye ifade ettik. O da, Cebrail veya başka bir melektir.
**
Vav Harfi
‘îyyake’nin Vav’ı daha mukaddestir Benim varlığımdan ve daha nefistir O mükemmel bir ruhtur O altılı bir sırdır Nerede hakikati parıldarsa Denilir ki: Mukaddes arz Onun evi Yüce Sidre:
Bizde tesis edilmiş olan Sidre
Vav mülk, şehadet ve kahır âlemindendir.
Çıkış yeri, iki dudak arasından, sayısal değeri ise altıdır.
Yalınları Elif, Hemze, Lâm, Fe’dir. Feleği birinci felek, hareketinin süresi ise daha önce zikredildiği kadardır.
Vav, seçkinlerin seçkinlerinde ve seçkinlerde belirginleşir ve ortaya çıkar. Yolun sonu ona aittir. Mertebesi dördüncü mertebedir. Otoritesi ise cinlerde ortaya çıkar. Doğası sıcaklık ve yaşlık, unsuru havadır. Doğasına benzer her şey, kendisinden meydana gelir. Hareketi karışıktır, Araf ona aittir, saftır, eksiktir, mukaddestir, tekildir, korkutucudur. Ona ait harf Elif, isimlerden ise daha önce zikredilen tarzdaki (başında Elif, Hemze, Lâm, Fe harflerinden birisi bulunan) isimlerdir.
**
‘Kün’deki Vav nerededir?’ diye sorabilirsin.
Şöyle deriz: Vav, sükûnda gizlenmiştir ve sükûn sübut demektir. Çünkü Hakk’ta hareket imkânsızdır. Kün’deki Vav’ın sükûnu ile Nun harfinin sükûnu bir araya geldiğinde, Vav gizlenmiş ve ortaya çıkmayarak hüviyetin ayrılmaz özelliği olmuştur. Bu Vav gaybtır ve üçüncü şahıs zamiridir. Nun sükûnda Vav şeklinde ortaya çıkmıştır. Bu zamire örnek olarak ‘Allah Teâlâ Adem’i kendi suretine (onun suretine) göre yaratmıştır’ ifadesini verebiliriz. Hakk, isimleri kün’deki Vav’ın varlığıyla ispat etmiştir. Başka bir ifadeyle, var olan her şey -bir sebep ile değil vesilesiyle var oldu. Dolayısıyla sebepleri reddeden kişi, onları koyanın Hakk olduğunu bilmeyendir. Sebepleri, ilahi bilgiye saygılı büyük âlim kabul eder.
**
Vav gözükme özelliğindedir ve o -sahih değil-illet harfidir. Bu nedenle oluş ve tekvin ondan var oldu, çünkü o, illet (neden bildiren) harfidir. Dudak harflerinden vav, nefesin içten dudaklara doğru uzatılmasıyla meydana gelen dudak harflerindendir. Bu nedenle cisimde hüküm (görünmeyen, gaybî) ruha ait olduğu gibi fiil ve hareketler ruhu sayesinde insandan ortaya çıkar. Onun ruhu görünmezdir. Çünkü kendinin ve nun harfinin sakinliği nedeniyle gizlendiği için vav harfinin görülür bir varlığı yoktur. Öyleyse vav perde ardından etkindir. Başka bir ifadeyle o, kendi gizliyken hükmü açık harftir.
**
Harflerin bir takım özellikleri vardır ki, bunları onlara veren mahreçlerdir. Onlar nefeste topludur -çünkü nefes onları toplar-, dış varlıklarında ve kelimelerde ise ayrı ayrı bulunurlar. Nefes ilk harften sonuncusuna doğru hareket ederken, nefesin kesintiye uğramasıyla ortaya çıkan mahreci sonra gelen her harf, mahreci önce gelen harfin yaptığı etkiyi de (kuvve halinde) kendinde taşır. Başka bir ifadeyle sonra gelen her harf, kendisinden önceki bütün harflerin gücünü içerir. Çünkü (onu meydana getiren) nefes, çıkarken önceki mahreçlere de uğramış ve mahreçlerin bittiği yere ulaşmıştır. Böylelikle nefes çıkarken önceki harfin mertebesini yanında taşır ve bu mertebe sonraki harfin gücünde ortaya çıkar. Son harf, Vav’dır ve onda bütün harflerin gücü bulunur. He ise, bütün harflerden daha az etkilidir, çünkü o, baştadır. Öyleyse bir kelime vardır ki, harflerin bütün güçlerini kelimeler aleminde kendinde toplar. Bu nedenle hüviyet, fiil bakımından eşyanın en güçlüsüdür. insan ise, nefesin sonudur. İlahi kelimeler, cinslerdedir. İnsanda ise, alemdeki her varlığın gücü vardır. Bütün mertebeler insana ait iken bu nedenle yalnızca insan, ilahi sûrete tahsis edilmiştir. Böylelikle insan ilahi hakikatler ile -ki isimlerdir-alemin hakikatlerini kendinde toplar, çünkü o, son varlıktır. O halde, onu var etmek üzere Rahman’ın nefesi sona ererken kendisiyle birlikte alemin bütün güçlerini beraberinde getirmiştir. Böylelikle alemdeki bir parça ile zuhur etmeyen şeyler, insan vasıtasıyla zuhur eder. Ya da ilahi hakikatlerden herhangi bir isim ile ortaya çıkmayan şeyler (başka bir isim ile) ortaya çıkar. Çünkü bir isim farklılaştığı isimlerden diğerinin verdiğini veremez. Bu nedenle insan, varlıkların en kamili olduğu gibi, Vav harfi de harflerin en kamilidir
**
İnsan mertebesiyle bütün mertebeleri elde ettiği gibi Vav harfi de bütün harflerin güçlerini elde etmiştir. Bu durum Vav harfinin varlığı meydana getirmek üzere söz ile amaçlanan şey olduğunu gösterir. Vav harfine ulaşana kadar, mahreçlerin istidadıyla yolda var olan her şey, Vav harfi sebebiyle var oldu.
**
Vav ve ilahi emir!
Allah Teâlâ ise, ortaksızdır. Öte yandan kendisine ‘olmak’ emredilen şeyin bir an gecikmesi mümkün var sayılıp -ki bu süre vav’ın ortaya çıkma süresidir-illet vav’ının kaldığını ve gizlenmediğini düşündüğümüzde, emrin daha fazla gecikmesi de mümkün olabilirdi. Bu durumda ise, Allah Teâlâ’nın emri eksik kalır, dolayısıyla iradesi işlemezdi. Halbuki Allah Teâlâ, ‘iradesi işleyendir.’ Bu nedenle mertebenin kelimesinden (kef ve nun arasındaki) vav düşmüştür. Bunun böyle olması zorunlu iken emrin hızla gerçekleşmesi de zorunludur. O halde oluş, mertebenin kelimesinden mutlaka hızla gerçekleşir ve âlem ortaya çıkar. Vav ise ‘kün (ol)’ içinde bulunduğunu göstermek ve geçici bir nedenle ! ortadan kalktığını göstermek üzere âlemde zuhur etmiştir. Böylelikle vav, görünmeden amil olmuş ve oluş ‘ol’ ile vav’ın düşmesinden önce ortaya çıktığı için, âlemde zuhur etmiştir. Bu ise vav harfinin yok olmayıp sadece zikrettiğimiz nedenle gizlendiğini gösterir. O halde oluş, görünmeyen vav harfi ile ‘ol’a ilave değildir. Böylece kevn, ol’un sûreti üzerinde zuhur etti. Ol ise O’nun emri, O’nun emri ise kelamıdır. Allah Teâlâ’nın kelamı bilgisi, bilgisi zatıdır. Böylece âlem, Allah Teâlâ’nın sûretine göre ortaya çıktı. ‘Allah Teâlâ Adem’i kendi sûretine göre yarattı.’ Adem ise, ilahi isimleri kabul etmiştir. Bu konuda yeterli açıklamayı mertebe kelime sinde yapmıştık. Allah Teâlâ kulları için yeterli örnekleri verendir.
**
Rahman’ın nefesinden, insan türünde el-Cami isminin hükmüyle ilgili bu kadar açıklama, maksadı anlatmak için yeterlidir. Rahman’ın nefesi, bütünüyle Amâ’ya yerleşmiştir. Bu nedenle, sureti bakımından ona ait harf son harf olan Mim’dir. Mim’den sonra mertebelere ait olan Vav harfi gelir. Mertebenin genelliği nedeniyle, Hakk ve halk o harfe dahildir.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.