Sevda
'Sevda' (karasevda) kelimesi Türk dilinde aşkın hasretini ve azabını ifade eder, kökü ise Arapçada 'sewdâ' kelimesinde bulunup 'siyah safra' anlamına gelir. Eski Arap ve Yunan doktorları, insan vücudunda bulunan temel dört öğelerden biri olan siyah safranın insanın duygusal hayatını etkilediğini, melankoli ve huzursuzluğu uyandırdığına inanıyorlardı. Bundan da Yunanca'daki 'melankoli' sözcüğü mecazî anlamıyla temel anlamın yansımasını oluşturur: melanhölos - siyah safra. İnsanın böyle bir halini uyandıran aşk için Türkçede bu iki kavram semantik olarak yakından ilişkindir. Böylece temel anlamının iki boyutlu yansımasıyla karşımıza çıkıyor. Bu iki anlamın bağlanması sembolik-duygusal niteliklerinin bir kavramdan öbürüne şiirsel olarak geçmesinin sürecini başlatmıştır. Sonuç olarak özel lirik-psikolojik özelliklere sahip olan yeni kavram doğmuştur. :
'Sevda' her ne kadar hasret ve acıyla dolu olsa da o kadar hüzünlü ve tatlıdır. Sevda insanın aşk acısını çekemediği noktada ölümle eşit olan aşk sarhoşluğu içinde kaybolduğu aşk duygusudur. Bu acı, sevgiliye kavuşmak ve ulaşmak için birçok engel olduğundan imkânsız olmasından kaynaklanıyor. Aşkın karşısına bazen aşılması zor bir duvar gibi, zaman ve mekan engelleri çıkar, bazen de bireysel, toplumsal, ailevî, geleneksel ya da duygusal engellerle karşılaşılır. 'Sevda' diğerler tarafından çektirilen işkence olarak kendini gösterir, aynı zamanda insanın aşkın beyhude olduğu bilincinde olup mazoşist bir aşk anlayışıyla kendi kendine çektirdiği acı olarak da algılanabilir.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar