Kırmızı Kitap
Kırmızı Kitap’ta Jung anlatıyor.
Peki,
ya erkeklik/kadınlık?
Bir erkeğin tam olabilmesi için
daha ne kadar kadınlığa gerek duyduğunu biliyor musun?
Bir kadının tam olabilmek için daha
ne kadar erkekliğe gerek duyduğunu biliyor musun?
Kadınlarda
kadınlığı, erkeklerde erkekliği arıyorsun. İşte bu yüzden her zaman yalnızca
erkekler ve kadınlar var.
Peki, insanlar nerede?
Sen,
erkek, kadınlarda kadınlığı arama, onu kendinde ara ve kabul et.
çünkü
ona en başından beri sahipsin.
Oysa
erkekliği/kadınlığı oynamak hoşuna gidiyor çünkü bu o bildik düzgün yolda
gitmek demek.
Sen,
kadın, erkeklerde erkekliği arama, erkekliği kendi içinde üstlen çünkü ona en
başından beri sahipsin. [Kendinde bul]
Oysa
bu seni eğlendiriyor ve kadınlığı oynamak kolay, sonuçta erkek seni küçümsüyor
çünkü kendi kadınlığını da küçümsüyor.
Oysa insanoğlu erkek ve kadındır,
yalnızca erkek ya da kadın değil.
Ruhunun
cinsiyetini öylece söylememelisin.
Oysa yakından bakarsan en erkeksi
erkeğin kadın ruhu olduğunu, en kadınsı kadının erkek ruhu olduğunu görürsün.
Ne kadar erkeksi olursan, gerçek
kadın senden o kadar uzak olur çünkü kendi içindeki kadın yabancıdır ve hor
görür.
1921’de
Jung Psikolojik Tiplerde şöyle yazmıştı:
“Çok kadınsı bir kadının erkeksi bir ruhu olur, çok erkeksi bir
erkeğin de kadınsı ruhu. Bu karşıtlığın nedeni, örneğin, bir erkeğin bütünüyle
erkeksi olan şeylerde olmaması, normalde belirli kadınsı özelliklerinin
olmasıdır. Görünür tutumu ne kadar erkeksiyse kadınsı özellikleri o derece
silinir ve bunun yerine bilinçdışında ortaya çıkarlar” (TE 6; §804). Jung
erkeğin kadınsı ruhunu anima, kadının erkeksi ruhunu animus olarak adlandırmış
ve bireylerin kendi ruh imgelerini karşıt cinsin üyelerine nasıl yansıttığını
tanımlamıştır (§ 805).
Şeytandan
bir parça neşe alır ve bununla maceralara atılırsan zevki kabullenirsin. Zevkse
hemen istediğin her şeyi kendine çeker ve o zaman zevkin seni yağmalıyor mu
yoksa yüceltiyor mu, karar vermen gerekir.
Şeytandan olursan, çokluk peşinde kör
istekle bocalarsın ve bu da seni yoldan çıkarır. Şeytandan değil, kendi olan
biri olarak kendinle kalırsan insanlığını hatırlarsın.
Kadınlara kendiliğinden erkek gibi
değil, bir insan olarak, yani onunla aynı cinsiyetten biri gibi davranırsın.
Kendi kadınlığını/erkekliğini hatırlarsın.
O zaman sana erkek değilmişsin, âdeta aptalmışsın ve kadınsıymışsın gibi
gelebilir.
Oysa
gülünç olanı kabullenmeksin, yoksa üzüntüye kapılırsın ve öyle bir zaman
gelecek ki en beklemediğin anda gafil avlanacak ve gülünç olacaksın. Çoğu erkek
için kadınlığını kabul etmek acı bir tat verir çünkü bu ona gülünçlük,
güçsüzlük ve çirkinlik gibi görünür.
Evet,
sanki bütün erdemini yitirmiş, küçük düşmüşsün gibi.
Erkekliğini kabul eden kadın için de
aynı şey geçerlidir.
Evet,
bu sana kölelik gibi gelir.
Sen ruhunda gereksinim duyduğun
şeyin kölesisin. En erkeksi adam kadınlara gereksinim duyar ve sonuçta onların
kölesidir.
Kendin
içindeki kadını bul ve ol ve kadına köle olmaktan kurtul. Bütün erkekliğinle
alayı savuşturamadığın sürece merhametsizce kadına terk edilirsin.
Bir
kere de kadın elbiselerine benzer giymek sana iyi gelecek. [Eskiden giyimde
erkek kadın farkı yoktu…şimdiki dönemde var] Sana gülecekler ama bir kadın
olarak sen kadınlardan veya tersi şelinde erkek olarak erklerden, bu şekilde
onların zorbalığından özgürlüğünü kazanacaksın.
Kadınlığın kabul edilmesi tamamlanmayı
getirir. Aynı şey erkekliğini kabul eden kadın için de geçerlidir.
Erkeklerdeki kadınlık kötülükle
bağlıdır. Onu şehvet yolunda bulur.
Kadındaki erkeklikte kötülükle bağlıdır.
Bu nedenle de insanlar kendi
ötekilerini kabullenmekten nefret eder.
Oysa
onu kabul ettiğinde, insanın tamamlanması ile bağlantılı olan gerçekleşir.
Yani, alay edilen kişi olduğunda ruhun beyaz kuşu uçmaya başlar.
Uzaklardaydı ama küçük düşmen onu harekete geçirdi. Gizem sana yaklaşıyor ve
çevrende olup bitenler mucizevi. Güneş mezarından yükselince altın bir ışık
parıldıyor. Bir erkek olarak ruhun yok çünkü ruhun kadında, bir kadın olarak
ruhun yok çünkü ruhun erkekte. Oysa insan olduğunda ruhun sana gelir.
Keyfi
ve yapay olarak yaratılmış sınırlar içinde kalmak iki yüksek duvar arasında
yürümeye benzer; dünyanın enginliğini göremezsin.
Oysa
görüşünü kapatan duvarları yıkarsan ve enginlik ve onun sonsuz belirsizliği
sana korkuyla esin verirse, işte o zaman içindeki eskilerden gelen uyuyan
uyanır ve beyaz kuş onun ulağıdır. O zaman kaosun yaşlı terbiyecisinden haber
alman gerekir. Sonsuz mucize orada, kaosun karmaşasında barınır. Dünyan
harikalarla dolmaya başlar. İnsan yalnızca düzenli bir dünyaya ait değildir,
aynı zamanda ruhunun mucize-dünyasına aittir. Sonuçta düzenli dünyanızı rezil
etmeniz gerekir ki çok fazla kendinizin dışında olmaktan kurtulasınız.
Ruhlarınız
büyük bir gereksinim içinde çünkü dünyasına kıtlık çökmüş. Kendinizin dışına
bakarsanız uzaklardaki ormanı ve dağları görürsünüz ve görümünüz onların
üzerinde yıldızların âlemine tırmanır. Kendi içinize bakarsanız bu kez de
yakını uzak ve sonsuz olarak görürsünüz çünkü içteki dünya en az dıştaki dünya
kadar sonsuzdur.
Tıpkı
bedenleriniz aracılığıyla dünyanın çoklu özünün bir parçası olmanız gibi
ruhunuz aracılığıyla iç dünyanın çoklu özünün bir parçası olursunuz. Bu iç
dünya gerçekten sonsuzdur ve hiçbir şekilde dış dünyadan yoksul değildir. İnsan
iki dünyada yaşar. Budala ise ya orada ya burada yaşar, hiçbir zaman orada ve
burada yaşamaz.
Belki
de yaşamını araştırmaya adayan birisinin tinsel bir yaşam sürdüğünü ve ruhunun
diğer herkesten daha geniş bir ölçüde / yaşadığını düşünüyorsun. Oysa bu yaşam
da dıştır, tıpkı dış şeyler için yaşayan bir adamın yaşamı gibi. Böyle bir
bilgin dış şeyler için değil dış düşünceler için, yani kendisi için değil,
nesnesi için yaşar. Birisinin kendini bütünüyle dışta yitirdiği ve yıllarını
aşırılık içinde harcadığı söylenirse aynı şeyi bu yaşlı adam için de söylemek
gerekir. Kendini kitaplara ve başkalarının düşüncelerine fırlatıp atmıştır.
Sonuçta ruhu büyük bir gereksinim içindedir, kendini aşağılaması ve onayını
alamadığı her yabancının odasına koşup bunun için dilenmesi gerekir.
İşte bu yüzden yaşlı bilginleri
gülünç ve onursuz bir şekilde onaylanma peşinde koşarken görürsün. Adları anılmadığında alınırlar,
aynı şeyi bir başkası daha iyi söylediğinde canları sıkılır, birisi
görüşlerinde en ufak bir değişiklik yaptığında çileden çıkarlar. Bilginlerin toplantılarına
gidin ve büyük meziyetleri olan bu yaşlı adamların ağlanacak durumunu görün,
ruhlarının onaya aç olduğunu, susuzluklarının hiçbir zaman giderilemeyeceğini
görün. Ruhunsa senden aptallığını ister, bilgeliğini değil.
İşte bu nedenle, cinsiyetli erkekliğin üzerine çıktığım ama
insanlığı aşmadığım için bana alçakça gelen kadınlık kendini anlamlı bir
varlığa dönüştürüyor. Cinsiyetin
ötesinde olmak ama insanlığın içinde kalmak; işte bu en zor şey. Cinsiyetin
ötesine genel bir kuralın yardımıyla geçersen o kuralla aynı şey olursun ve
insanlığın dışına çıkarsın. Böylece kuru, katı ve insanlık-dışı olursun.
Cinsiyetin
ötesine en çeşitli durumlarda aynı kalan genel bir kural uğruna değil, insanca
nedenlerle geçebilirsin ve böylece her bir durum için hiçbir zaman kusursuz bir
geçerlilik olmaz. İnsanlığınla hareket edersen, genel ilke olmadan belirli bir
durumla, yalnızca bu duruma karşılık gelenle hareket etmiş olursun. Böylece,
belki de genel kural pahasına durumun hakkını vermiş olursun. Bu senin için çok
acı verici olmamalı çünkü sen kural değilsin. İnsanca, pek insanca olan başka
bir şey daha var ve oraya varan herkesin genel kuralın nimetini hatırlamasında
yarar var. Genel kuralın da bir anlamı var ve eğlence için konmadı bu kural.
İnsan tininin çok saygıdeğer bir işini içeriyor o. Bu tip insanlar
cinsiyetlinin ötesindeki genel ilke için yetersizdir, yalnızca imgeleri
yitirdikleri için yeterlidir. Onlar kendi zararlarına, kendi imgelerine ve
keyfiliklerine dönüşmüştür. Cinsiyetliyi anımsamaları gerekir ki böylece
düşlerinden gerçekliğe uyansınlar.
Burada
ve şimdiden ötesini, yani içimdeki karşıtı ve ötekini yerine getirmek uykusuz
bir gece gibi cefalı. Humma gibi, zehirli bir sis gibi sinsice yaklaşır.
Duyuların canlanıp sonuna kadar gerildiğinde iblis öyle yavan ve yıpranmış,
öyle uysal ve bitkin bir şey gibi gelir ki için bulanır. Burada ötene aşmayı
bırakmayı memnuniyetle istersin. Şaşkın ve iğrenmiş, görünür dünyanın üstsel
güzelliklerinin dönmesini özlersin. Bunun, karanlık yerlerde gizlenip kaldırımlarda
sürünen, her kutsal açıdan burnunu çıkarıp zaten herkesin dudaklarında olanın
tadını beşikten mezara çıkaran insan hayvanın iğrenmesi, pisliği, süprüntüsü
olduğunu bildiğin için hoş dünyanın ötesinde uzanan her şeyi tükürüp lanetlemek
istersin.
Oysa
burada duramazsın, iğrenmeni burada-ve-şimdi ile öteki arasına koyma.
Ötekine giden yol [Kadından erkeğe/erkekten
kadına] Cehennem’den, aslında sana özgü Cehennem’den geçer ve orada dipte
dizlerine kadar çıkan molozlar vardır, havası milyonların nefesiyle kirlettiği
havadır, ateşleri cüce arzular, şeytanları da asılsız işaret levhalarıdır.
Tiksindirici
ve iğrenç olan her şey sana özgü Cehennemin. Başka türlü nasıl olabilirdi?
Diğer bütün Cehennemler en azından görmeye
değer ya da eğlenceliydi. Oysa bu asla Cehennem değildir. Senin Cehennemin
tapınağından bir lanet ve tekmeyle çıkarttığın her şeyden oluşuyor. Kendi
Cehennemine adım attığında güzellikte acı çeken biri ya da gururlu bir parya
gibi geldiğini düşünme asla, bir aptal ve meraklı bir budala gibi geldiğini ve
masandan düşen kırıntılara hayretle baktığını düşün. / Gerçekten öfkelenmek
istiyorsun ama aynı zamanda da öfkenin sana ne kadar iyi uyduğunu görüyorsun.
Cehennemi gülünçlüğün kilometrelerce uzanıyor. Sövüp sayabilirsen ne âlâ!
Küfrün hayat kurtarıcı olduğunu göreceksin. Öyleyse eğer Cehennem’den geçersen
yoluna çıkan herkese gerekli dikkati göstermeyi unutma. Küçümsemeni ya da
öfkeni uyaran her şeye sessizce bak, böylece benim solgun kızla yaşadığımı sen
de gerçekleştirmiş olursun.
Ruhsuza ruh verirsin ve böylece
korkunç hiçlikten çıkıp bir şey olabilir. Böylece
kendi ötekini tekrar hayata kazandırırsın. Değerlerin seni şu an olduğun şeyden
uzaklaştırmak, kendinin önüne ve ötesine koymak istiyor. Varlığınsa seni
kurşun gibi dibe çekiyor. Aynı anda ikisini birden yaşayamazsın çünkü onlar
birbirini dışlıyor.
Oysa
yolda ikisini birden yaşayabilirsin. Öyleyse seni yol kurtaracak. Aynı anda hem
dağda hem vadide olamazsın ama yolun seni dağdan vadiye, vadiden dağa götürür.
Çok
şey eğlenceli başlar ve karanlık Cehennem’in düzeylerine gider.[Çok kişini
cehenneme gitmesi bundan]
Sh:193-197
Kaynak: Carl Gustav Jung, Kırmızı Kitap,
Liber Novus, Orijinal Adı The Red Book, Liber Novus, İngilizceden Çeviren:
Okhan Gündüz Yayına Hazırlayan: Sonu Shamdasanı 2. basım, 2016 İstanbul
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar