Print Friendly and PDF

Çedene

 


Yazan: Coşkun Yüksel

Nadir anlatılmaya değer sanıyorum. Nadir’ e biz çedene derdik. Çedene nedir bilir misin? Çedene, bir bitkidir. Bir ağaç. Ekilmez, biçilmez, sulanmaz, gübrelenmez, budanmaz. Tıpkı o yörenin insanları gibi suyunu kendi bulmak, hayatını kendi devam ettirmek zorunda bir garip mahluktur. Bodur bir ağaçtır. Tek tük kıraç topraklar üzerinde boy atar. Yaz gelince yeşillenir küçücük yaprakları. O da üşümekten dal budak salamamış, büyüyememiş gibidir. İlk bakışta acıma duygusu verir insana. Dallarını gökyüzüne doğru uzatamamış, hadi çocuklar gelin salıncaklar kurun diyememiş ama yine de kendince ağır, kendince vakur, ciddi bir duruşu vardır. Küçücük boncuk kadar küçük meyveleri biter cılız dallarında. O meyvelere de çedene derler. Çedeneler toplanır, kahve dibeğinde ezilirse şifalı bir macun haline dönüşür. Sıcak suyla kaynatırsan kahvesi olur. Tam ezilmemiş küçük parçacıkları diline dolaşır. Tadı da kendine mahsus bir içecek olur.

Nadir çedeneye çok benzer.

Nadir de hepimiz gibi meydanı dolduran Nahiye Müdüründen çok korkardı muhakkak. Ama bizden farkı korkusuna rağmen çedene ağacı gibi kendince bir şeyler yapabilecek durumda oluşuydu. Çok şey yapardı Nadir, hepsine gülerdik. En çok güldüklerimizden biri, Umumi tuvaleti soran yabancı, kravatlı beyefendi birine Nahiye müdürünün evini göstermesi olmuştu. Saklandığımız yerden kükreyen, ağzından köpükler saçarak sövüp sayan nahiye müdürünün hali kahkahalarla güleceğimiz kadar komikti. Günlerce gülmüştük.

Gerçi Nadir bu özelliğini engin tecrübelerden sonra edinmişti. Biz biliyorduk. Küçücük bir çocukken, -yine öyle bir çedeneydi işte- bulduğu su borusu parçasını Osman emiye kaval yapması için yalvardığı zamanlardan edinmişti o tecrübeyi. Osman emi önce ağzının ölçüsünü aldı bir iple. Sonra günlerce meydan çeşmesinin kürününde beklet, ıslansın yumuşasın, öyle delebiliriz ancak diyerek oyaladı. Nadir, kışın karın buzun arasında saatlerce bekledi. Günler sonra boru parçası delindi. Ama kaval gibi ses çıkarmıyordu. Islatma işlemi yeniden başladı. Nadir felekten üşümüştü. Üşümekten büyüyememiş küçücük kalmıştı. Kaval aşkına buzlu suların arasında günlerce uğraşmaya küçücük ciğerleri dayanamamış hastalanmıştı. Annesi Şadiye abla günlerce Osman emiye beddua etti gezdi. Ama sonunda Nadir de büyümüştü işte. Nahiye müdürünü çileden çıkaracak kadar.

Kahveler sıcak yuvadan daha sıcaktı her zaman. Hem soba yanardı içinde, hem kalabalıktı. Nefes, sigara dumanı, çay ocağının, kömürün isi karışmış kirli buharı sıcak gelirdi o soğuk çok soğuk kış günlerinde. Kahveler önemlidir.

Sana bir hikaye yazacağım içinde kahveler olacak, diyecek kadar önemlidir kahveler

Kaynak: Âhenk…Fikir Kültür Edebiyat Dergisi… Âhenk 14, Nisan 2005

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar