Print Friendly and PDF

Merihten Saldıranlar (1956) Invasion of the Body Snatchers

 

Bir yıl  kadar önce   dünya sıradan bir yerdi.
  Sorun dışında hiçbir şeyi olmayan insanlarla doluydu.
  Sonra gökten bir çözüm geldi.
  Yıllarca uzayda sürüklenen tohumlar, kök saldı.
  Tohumlardan da, kendilerini üretme özellikleri olan tohumcuklar çıktı.
  Hem de herhangi bir yaşam türünün tıpatıp aynısı olacak şekilde.
  Yeni bedenleriniz şurada büyüyor.
  Seni hücre hücre, atom atom ele geçiriyorlar.
  Acı yok.
  Aniden, sen uyurken,  aklını, anılarını ele geçiriyorlar  
ve sorunsuz bir dünyaya uyanıyorsun.
  Herkes tıpatıp aynı mı?
  Kesinlikle.
  Aman ne dünya.
  Bizler, kalan son insanlar değiliz.
  Sizi yok edecekler!
  Yarın, yok etmelerini istemeyeceksin.
  Yarın, bizden biri olacaksın.
  Seviyorum.
  Yarın, yine böyle mi hissedeceğim?
  Aşka gerek yok.
  Duygu yok mu?
  Demek ki duygularınız yok, sadece hayatta kalma içgüdünüz var.
  Sevemez veya sevilemezsin!
  Hiç sürmez.
  Aşk, arzu, tutku, inanç 
 Onlar olmadan, hayat çok daha basit, inan bana.
  O hayatın hiçbir şeyini istemiyorsun

  Seçeneğin yok.
  Sanırım hiçbirimizin seçeneği yok.
  Güzel.
  Sevmek ve sevilmek istme!
  Çocuklarını isteme.
  Aşksız, kedersiz, güzelliksiz bir dünyadansa   ölmeyi tercih edeceksiniz
  Başka seçeneğin yok.

 80 dk

Yönetmen:Don Siegel

Senaryo:Daniel Mainwaring, Jack Finney, Richard Collins

Ülke:ABD

Tür:Dram, Korku, Bilim-Kurgu

Vizyon Tarihi:05 Şubat 1956 (ABD)

Dil:İngilizce

Çekim Yeri:Los Angeles, California, ABD

Kelimeler:kasaba, yanılgı, doktor, devamı...

Nam-ı Diğer:Walter Wanger's Invasion of the Body Snatchers | They Came from Another World

Oyuncular

Kevin   McCarthy

Dana   Wynter

Larry   Gates

King  Donovan

Carolyn   Jones

 

Özet

Kaliforniya'nın küçük bir yerleşimi olan Santa Mira'nın sakinleri, bir süredir yakınlarının tuhaf davranışlar göstermesinden şikayetçidir. Doktor Miles Bennell olayı soğukkanlılıkla araştırmaya başlar. Mantıklı bir adam olan doktorun ilk başlardaki kuşkucu tavırları, kaçınılmaz gerçeğe yaklaştıkça yerini panik ve dehşete bırakır. Zira tüm işaretler, uzak bir gezegenden gelen bitkisel bir takım istilacıların, insanların vücutlarını yok ederek onların yerini almaya başladığını göstermektedir. Santa Miralıların çoğu uykudayken, uzaylı taklitleriyle değiştirilmektedirler. Üstelik artık uzaylılar çoğunlukta olduklarından, kimin gerçek kimin taklit olduğunu anlamanın mümkün olmadığı bir kaos başlamıştır. İnsanlık için hiç umut yoktur...

Altyazı

Dr.   Hill.

  Dr.   Bassett.

  Hasta nerede?

  Sizi yataktan kaldırmaktan nefret ediyorum.

  Hala vakit varken gitmeme izin verecek misiniz?

  Bunu neden yaptığımı yakında anlayacaksınız.

  Bu salaklara deli olmadığımı söyleyecek misiniz?

  Çok geç olmadan beni dinlemelerini sağlayın!

  Seni dinleyeceğim.

  Bırakın onu.

  Kimsin sen?

  Ben, eyalet akıl hastanesinden Dr.   Hill.

  Ben deli değilim!

  Bırakın onu!

  Doktor, beni dinlemelisiniz.

  Beni anlamalısınız.

  Ben de bir doktorum.

  Deli değilim.

  Pekâlâ.

  Oturup, bana neler olduğunu anlatacak mısınız?

  Olaylar   geçen Perşembe başladı.

  Hemşiremden acil bir çağrı aldım.

  Tıbbi bir toplantıdan ayrılıp, aceleyle evime döndüm.

  İlk bakışta, her şey aynı gibi görünüyordu.

  Ama, değildi.

  Şeytani bir şey, kasabayı ele geçirmişti.

  Bu ikisi.

  Al bakalım.

  Teşekkürler efendim.

  Teşekkür ederim.

  Günaydın, Bay Fisher.

  Doktor!

  Merhaba, Sally.

  Selam.

  Eve hoş geldin.

  Döndüğüne sevindim.

  Mickey ve bebek nasıl?

  İyiler, ama Santa Mira'daki herkesin bir doktora ihtiyacı var.

  İçi hasta dolu bir ofis seni bekliyor.

  Olamaz.

  İlk günümde de mi?

  Bazıları iki haftadır bekliyor.

  Peki neden Pursey ya da Carmichael'a göndermedin?

  Çoğu gitmek istemedi.

  Seni görmek istiyorlarmış.

  Dertleri neymiş?

  Söylemiyorlar.

  İnsanlar genelde hastalıklarından yeterince bahsetmezler.

  Örneğin, Wally Eberhard iki kez geldi   üç kez de telefonla aradı, ama derdini söyledi.

  İlginç.

  Becky Driscoll'dan, şişman trafik polisi Sam Janzek'e kadar, hiç kimse konuşmuyor.

  Becky Driscoll mü?

  Onun İngiltere'de olduğunu sanıyordum.

  Birkaç gün önce döndü, ve sizi görmek istedi.

  Hâlâ ilgileniyor musunuz?

  Evli kadınlara olan ilgim, kesinlikle profesyonel bakış açısıyladır   yoksa çoktan, çok büyük sorunlar çıkmış olurdu.

  - Toplantı nasıldı?

  - Harika.

  Makalemi okurken, kıskançlıktan çatladılar.

  Buraya gel!

  Jimmy!

  Sorun nedir Bayan Grimaldi?

  Bir şey yok.

  Sadece okula gitmek istemiyor.

  Yerinizde olsaydım, öğretmeniyle bir konuşurdum.

  Vaktim olduğunda konuşacağım.

  Sorun nedir?

  Joe hasta mı?

  Hayır.

  Tezgahı kapattık sadece.

  Çok çalışıyor.

  Çocuğun paniğinin, okuldan değil, başka bir şeyden kaynaklandığı   ve bu darmadağın edilmiş kapalı manav tezgahı, bana bir şeyler ifade etmeliydi.

  Onu son kez gördüğümde, yani bir aydan kısa süre önce, caddedeki en temiz ve kalabalık tezgahtı.

  Bu çok garip.

  O da geçen Cuma sizi görmeye gelmişti.

  Ona Doktor Pursey'e görünmesi konusunda ısrar ettim ama işe yaramadı.

  Sadece sizin yardımcı olabileceğinizi söyledi.

  Sorun her ne ise, sanırım çok ciddi bir sorundu.

  Ufak bir beyin sarsıntısı, iki soğuk algınlığı   ve altı tane iptal edilmiş randevu.

  Görünüşe göre, buraya boşu boşuna gelmişim.

  Anlamıyorum.

  Sizi görmek için bekleyemediler.

  Ama öğleden sonrası için hâlâ hazırsınız.

  Umarım bir sorun çıkmaz.

  Bak, işte Wally Eberhard.

  Sigorta işi için birisiyle konuşuyor.

  Bence bir sorunu yok gibi.

  Bill Bitner, sekreterini yemeğe çıkarıyor.

  Yemekten söz açılmışken   ben kiminle yemeğe çıkacağım acaba?

  Dr.   Bennell içeride mi?

  Evet, burada.

  Benim için vakti var mı?

  Olmaması düşünülemez.

  İçeri girin.

  Becky.

  Neredeyse beş yıl oldu.

  Tekrar evde olmak harika.

  Buralardan o kadar süre uzak kaldım ki   kendi ülkemde kendimi yabancı gibi hisseder oldum.

  Randevu almadan gelmem sorun olmaz umarım.

  Olmaz.

  Rahatsızlığın nedir?

  Bu hafta apandisit ameliyatlarımız çok fazlaydı.

  Belki de hastalarımla fazla şakalaşıyorumdur.

  Çok yakında hastalarım,  bana güvenip de aspirin bile içmeyecekler.

  Cidden, sorunun nedir?

  Kuzenim.

  Wilma mı?

  Neymiş derdi?

  Aslında -- Galiba siz, rahatsızlığına, "takıntılı olma hali" diyorsunuz.

  Amcasını tanıyor musunuz?

  Ira Amca'yı?

  Evet.

  Onun da doktoruyum.

  Onun amcası olmadığını kafasına takmış halde.

  Nasıl yani?

  Akraba olmadıklarını mı düşünüyor?

  Amcasının, Ira'ya benzeyen, onu taklit eden biri olduğunu düşünüyor.

  Ira'yı gördün mü?

  Yanından geliyorum.

  Peki o adam Ira Amca mı, değil mi?

  Tabii ki Ira Amca.

  Bunu Wilma'ya da söyledim, ama fayda etmedi.

  Lütfen, Wilma'ya uğrayıp, bir konuşur musun?

  Sally, öğleden sonra dolu olduğumu söyledi.

  Ama istersen Wilma'yı buraya gönderebilirsin.

  Denerim.

  Yemeğe ne dersin?

  Olmaz.

  Dükkanda babamla buluşacağım.

  Ne zaman döndün?

  Londra'dan iki ay önce döndüm.

  Reno'daydım.

  Reno?

  Reno.

  Babam da orada olduğunu söyledi.

  Beş ay önce.

  Üzgünüm.

  Ben de.

  Biraz işlerim vardı.

  Sanıyorum bu bizi ev arkadaşı yapar.

  Evet.

  Ama ben aidatları ödüyorum, sense aidat topluyorsun.

  - Merhaba doktor.

  - Nasılsın?

  Sam!

  Yine beraberiz.

  Hemşirem, geçen hafta uğradığını ve beni görmek istediğini söyledi.

  Önemli bir şey değildi.

  O da bizimle aynı lisede değil miydi?

  İkinci yılında, evlenmek için okulu bırakmıştı   aynı bizim yapmak istediğimiz gibi.

  Seni ciddiye almadığım için minnettar olmalısın.

  Asıl sen minnettar ol.

  Bir doktor eşinin, Einstein'in zekasına   ve bir azizin sabrına sahip olması gerektiğini anladım.

  Ya aşk?

  Onu bilemem.

  Ben sıradan bir pratisyenim.

  Aşk ise, uzmanların işidir.

  Ben artık gideyim.

  Bak ne diyeceğim?

  Beni en son burada bırakmıştın.

  Selam, Johnny.

  Sally, ben çıkıyorum.

  Arayanlara, evde olacağımı söyle.

  İyi akşamlar doktor.

  Oraya gitmiyorum!

  Kes şu saçmalığı.

  Sakin ol bakalım!

  Bu, Jimmy Grimaldi değil mi?

  Evet, Doktor.

  Sizinle bir saniye konuşabilir miyim?

  Tabii.

  Bu sabah neredeyse seni eziyordum.

  Yolda giderken, dikkatli olmalısın.

  Hadi.

  Hadi.

  Sakin ol.

  Okul, bu kadar da kötü değildir.

  Onu üzen şey okul değil, üvey kızım.

  Onun, annesi olmadığı şeklinde, çılgınca bir fikri var.

  Annem değil!

  Annem değil!

  Beni götürmesine izin vermeyin!

  Seni kimse götürmeyecek, Jimmy.

  Bu durum, ne zamandır böyle?

  Bir saat önce, onu mahzende buldum.

  Annesini arayana kadar, tek bir kelime bile etmedi.

  İşte o anda, Anna benim annem değil dedi.

  Bir gün sizin yanınızda kalsa olur mu?

  Ona bunlardan, gün boyunca, her dört saatte bir, bir tane verin.

  Beni yarın arayın, ve durumunu bildirin.

  Peki Doktor, teşekkürler.

  Beni götürmesine izin vermeyin!

  Kimse seni götürmeyecek.

  Pekâlâ, Jimmy.

  Aç ağzını.

  Gözlerini kapa.

  Seni bilge yapmak için, sana bir şey vereceğim.

  Aferin, Jimmy.

  Artık eve gitmeyeceğim.

  Büyükannende kalıyorsun.

  Annesini ara.

  O benim annem değil!

  Pekâlâ.

  Git bakalım.

  Her şey düzelecek.

  Artık uslu bir çocuk ol.

  İyi geceler Doktor.

  İyi geceler.

  Fikrimi değiştirdim.

  Hemen eve gitmeyeceğim.

  Wilma Lentz'e uğrayacağım.

  Çocuğun annesine haber vereyim mi?

  Evet.

  Ona olanlardan bahset.

  Ayrıca çocuğun bu geceyi büyükannesinin yanında geçirmesini söylediğimi de söyle.

  Merhaba, Miles.

  Seni görmek çok güzel, Wilma.

  Becky.

  Hemen konuya gireyim.

  Onunla konuştun.

  Ne düşünüyorsun?

  Bence o.

  Bence o adam, amcan Ira.

  Değil.

  Nesi farklı?

  Değil işte.

  Aslında pek bir fark yok.

  Sesi, görünüşü, hareketleri, hatırladıkları aynı Ira Amca gibi.

  Demek ki o adam, Ira Amca.

  Anlamıyor musun?

  Ne hissedersen hisset, o adam amcan.

  Ama değil.

  Bir şeyler eksik.

  Bebekliğimden beri babam gibiydi.

  Ne zaman benimle konuşsa, gözlerinde özel bir bakış beliriverirdi.

  O bakış gitmiş.

  Ya anıları?

  Sadece ikinize özel olan şeyler olmalı.

  Var.

  O özel şeylerden bahsettim.

  Hepsini hatırlıyor   hem de en ince ayrıntısına kadar, aynı Ira Amca'nın yapacağı gibi.

  Fakat, Miles   duygu yok.

  Hem de hiç yok!

  Sanki bir şeyler gizliyor gibi.

  Kullandığı kelimeler, mimikleri, sesinin tonu   her şey aynı, ama nedense duygu yok.

  Anılar olsun ya da olmasın, o adam Ira Amcam değil.

  Wilma, ben senin tarafındayım.

  Benim işim, başı sıkışık olan insanlardır   ve sana yardım etmenin bir yolunu bulacağım.

  Hiç kimse, Eleda yengen de dahil   ufak tefek de olsa milyonlarca hata yapmadan amcanın rolüne bürünemeyiz.

  Bunu anlamanı istiyorum.

  Bir düşün, sonra anlayacaksın ki   gerçek problem, senin içinde.

  Wilma, neredesin?

  Bahçedeyim.

  Ona bir şey söyleme.

  Buraya geldiğinden haberim yoktu, Miles.

  Hoş geldin.

  Merhaba, Bayan Lentz.

  Miles'ı akşam yemeğine davet ettin mi?

  Bu akşam olmaz.

  Harika bir ekmek yapıyorum.

  Lütfen, ısrar etmeyin.

  Belki bir dahaki sefere.

  Wilma, gözlüklerim nerede?

  Galiba şöminenin orada.

  Sana göstereyim.

  Ben deliriyor muyum?

  Benimle oyun oynama.

  Bilmek zorundayım.

  Hayır, delirmiyorsun.

  Delirmek, bu günlerde bile   düşündüğün kadar kolay değil.

  Ayrıca, psikiyatrik yardım alman için delirmene gerek yok.

  Doktor bir arkadaşıma görünmeni istiyorum.

  - Psikiyatrist mi?

  - Dan Kauffman.

  Yarın için bir randevu alacağım.

  Tamam.

  Ama vakit kaybı olur.

  Benim bir rahatsızlığım yok.

  Ayrılsak iyi olacak, yoksa ne konuştuğumuzu merak etmeye başlayacak.

  Neyi merak edecek ki?

  Ondan şüphelendiğimi.

  Çok yardımcı oldun   ve ikinizin de benim için endişelenmesini istemiyorum.

  İyileşeceğim.

  Tabii ki iyileşeceksin.

  Burada mı kalıyorsun, Becky?

  Yoksa seni evine bırakayım mı?

  Kalmamı ister misin?

  Tabii ki istemem.

  İyi geceler.

  İyi geceler.

  Becky'nin geri dönmesi iyi oldu değil mi?

  Evet.

  Aklımın ücra bir köşesinde bir uyarı zili çalıyordu.

  Beni görmeyi bekleyemeyecek kadar hasta insanlar, aniden iyileşivermişlerdi.

  Bir çocuk, annesinin, gerçek annesi olmadığını söylüyordu.

  Bir kadın, amcasının, gerçek amcası olmadığını söylüyordu.

  Ama kulak asmadım.

  Çocuğun annesinin, gerçek annesi olduğu açıktı.

  Annesini gördüm.

  Ira Amca da Ira Amca'ydı.

  Ira Amca'yla konuştuktan sonra, bu konuda şüphem de kalmamıştı.

  Miles, o Ira mı?

  Tabii ki öyle.

  Ne demeye çalışıyorsun?

  Wilma çok emin görünüyor da.

  Düzelecek mi?

  Sanırım.

  Diplomama göre ben bir doktorum,  ama Wilma'nın rahatsızlığını çözebilmiş değilim.

  Psikiyatrist diliyle konuşmaya başlardım   ama o dili, ben de, Dan Kauffman da pek kullanmayız.

  Umarım yemek için eve gitmemişsindir.

  Gitmedim.

  Babam bir arkadaşıyla yemeğe çıktı.

  Seni 7:00'de alırım.

  Yaz mevsimi, dolunay da var.

  Hiç değişmemişsin.

  Dikkat et!

  Affedersin.

  Hey, Miles, ne zaman döndün?

  Bu sabah.

  Nasılsın, Danny?

  Bu, Bayan Driscoll.

  Dr. Kauffman, buradaki tek psikiyatristimiz.

  Sözlerine dikkat et.

  Ed, Becky'i hatırlarsın.

  Evet.

  Onu ben doğurttum.

  Bize büyük bir iyilik yaptın.

  Bu beni bir telefon görüşmesinden kurtarır.

  Bir cadı doktoruna gerek duyan, bir kadın ve çocuk var.

  Çocuk, babasının, gerçek babası olmadığını   kadın da kız kardeşinin, gerçek kız kardeşi olmadığını mı söylüyor?

  O tarz bir şey.

  Hipnoz konusuyla ilgilenmeye başladığını biliyordum   ama ne zamandan beri, insanların beynini okur oldun?

  Okumasına gerek yok ki.

  Başladığından beri, ona bir düzine hasta gönderdim.

  Nedir bu?

  Neler oluyor?

  Bilmiyorum.

  Garip bir nevroz –

- Bulaşıcı olduğu açık -- Salgın halinde bir isteri.

  İki hafta içinde, tüm kasabaya yayıldı.

  Nedeni neymiş?

  Muhtemelen etraftaki can sıkıcı şeylerdir.

  Yarın için Wilma Lentz'e randevu ayarla.

  2:00 gibi gelebilir.

  İyi geceler.

  Görüşürüz, Danny.

  Bu, duyduğum en garip şey.

  İnşallah buna yakalanmayız.

  Bir sabah uyanıp, senin sen olmadığını fark etmekten çok korkuyorum.

  Aşık olduğun o liseli çocuk değilim artık.

  Bunu nasıl söylersin?

  Gerçekten bilmek istiyor musun?

  Sen Becky Driscoll'sun.

  Hey, Santa Mira bize bakıyor.

  Sen döndüğünden beri.

  Bu, kötü tarafınızın açığa çıkması mı, Doktor?

  Hayır bayan.

  O daha sonra olacak.

  İyi akşamlar Doktor Bey.

  Bu akşam neden böyle tenha?

  Bilmiyorum.

  Haftalardır böyle.

  Sonunda bir masa için beklememize gerek kalmadı.

  Yerinizi seçin.

  Ya burası ya da burası.

  Burayı alalım.

  Ne dersin?

  Grup nerede?

  İşler kesattı, ben de onlara yol verdim.

  Ama müzik kutusu var.

  Dans edelim mi?

  Umarım barmeni de göndermemişsindir.

  Barmen benim.

  Martini?

  İki.

  Kuru.

  Çok kuru.

  Miles, Dr.   Kauffman'ın söyledikleri umurumda değil   ama endişeliyim.

  Kişisel psikoloğunun uzman ellerindesin.

  Doktor.

  İşte akşamımız.

  Üzgünüm.

  Teşekkürler.

  Dr.   Bennell.

  Jack Belicec, hemen evine gelmenizi istiyor.

  Acil olduğunu söyledi.

  Teşekkür ederim.

  İçkileri bekletsen iyi olur.

  Acil durum.

  En azından yemek siparişimizden önce aradılar.

  Çok aç mısın?

  Bekleyebilirim.

  Biraz uzun sürebilir.

  Ben de seninle geleceğim.

  Üzgünüm.

  Daha sonra geliriz.

  İşte Jack.

  Sorun nedir?

  Teddy mi hasta?

  Hayır.

  Çok şükür.

  Yetişemeyeceğinizi sandım.

  Hasta olan kim peki?

  Hiç kimse.

  O halde neden beni yemekten çağırdınız?

  Görene kadar inanmazsın da ondan.

  Merhaba, Becky.

  - Merhaba, Becky.

  - Selam, Teddy.

  Bir süreliğine doktor olduğunu unutur musun?

  Neden?

  Polisi aramanı istemiyorum.

  Bir yazar gibi davranmayı bırak.

  Belki sen bana söylersin.

  Doktor olan sensin.

  Miles, bilardo masasındaki ışığı yak.

  Hadi.

  Aç.

  Sence buna ne olmuş?

  Kim bu?

  Hiçbir fikrim yok.

  Yüzü, Miles.

  Belirsiz.

  Galiba bozuk para yutup, bu hale gelmiş.

  Ama hepsi bu kadar olamaz.

  Haklısın.

  Ayrıntılar belli değil, kim olduğu, neden bu halde olduğu da belli değil.

  Ayrıca ölü de değil.

  Evinde mürekkep var mı?

  Çekmecede olması lazım.

  Neden sordun?

  Cesedin parmak izlerini almak istiyorum.

  Tabii ki adam ölü.

  Bilemiyorum, ama galiba -- Bunun kulağa çılgınca geldiğini biliyorum, ama eğer otopsi yaparsam   bütün organları yerli yerinde   ve mükemmel şekilde çalışır halde   bulacağımı düşünüyorum.

  Şu kağıdı uzatır mısın?

  Bunlar boş.

  Yüzünün son halini almasını mı bekleyeceğiz?

  Ama kimin yüzü?

  Söyler misin?

  Hepimiz bir içki alabiliriz.

  Burbona ne dersin?

  İyidir.

  Ben almayayım, teşekkürler.

  Miles, bana cevap ver.

  Kimin yüzü?

  Net bir fikrim yok   ya senin?

  Sence o şeyin boyu ne kadardır?

  Yaklaşık 1.

 70 cm.

  Ağırlığı?

  Oldukça zayıf.

  Belki 60 kilo.

  Jack de 1.

 70'e 60 kilo.

  Teddy, saçmalamayı keser misin?

  Üzgünüm sevgilim, ama ben saçmalamıyorum.

  Becky, sence de saçmalamıyorum, değil mi?

  Tabii ki saçmalıyorsun.

  Jack tam karşında duruyor.

  Karşınızdayım, hem de kanlı canlı.

  Affedersiniz.

  Neden korkuyorum biliyor musun?

  Yaşıyor olabileceğinden korkuyorum.

  Bunu avucuna bastır.

  Miles, polisi arayıp,  cesedi almalarını söylesek nasıl olur?

  Sanırım, o bir ceset değil.

  Teşekkürler.

  Acaba -- Ne?

  Acaba bir bağlantı var mıdır?

  Nasıl yani?

  Santa Mira'da garip bir şeyler oluyor.

  Dr.   Kauffman, olan bitene, salgın bir isteri diyor.

  Becky'nin kuzeninin buna yakalandığı kesin.

  Amcası ve yengesinin, gerçek amcası ve yengesi olmadığını düşünüyor.

  Bu tip şeylerin olduğu birkaç olay var.

  Öyle olduğundan emin değilim ama benzerlikler var.

  Muhteşem.

  Bunun burada olmasının bir nedeni olmalı.

  Oturup, arkadaşının bir sonraki hamlesinin ne olacağını görmek ister misin?

  Sabaha kadar bir şey olmazsa, polisi ara.

  Eğer bir şey olursa   beni ara, olur mu?

  Arayacağımı biliyorsun.

  İyi geceler.

  Sakin ol.

  Tamam.

  Bir şey olmayacak.

  İyi geceler, Becky.

  Eğer olursa   etkileyici, içinde kan olan gizemli bir hikaye çıkartırım.

  Becky fark etmesin diye dikkatli davrandım   ama gerçekten çok korktum.

  Dan Kauffman'ın, kasabada olanlara yönelik salgın isteri şeklindeki açıklaması   Jack'in bilardo masasındaki cesedi açıklamıyordu.

  Ben ışıkları yakarken, sen de içeri gel.

  Seni öpmem için, beni karanlık yerlere çekiyorsun.

  Seni karanlık bir yere çektim   çünkü bu gece karanlıktan korkuyorum.

  Seninle kalsam iyi olacak.

  Ama bu delilik olur.

  Deliliğin nesi varmış?

  Delilik işte.

  İyi geceler.

  Sizin eve gitme vakti geldi.

  Baba, bu saatte bodrumda ne yapıyorsun?

  Çalışıyorum.

  Bir içki ister misin doktor?

  Hayır, teşekkürler.

  Çok geç oldu.

  Ben yola koyulayım.

  İyi geceler.

  İyi geceler.

  İyi geceler.

  İyi geceler, Miles.

  Bak, Jack!

  Bu sensin!

  Bu sensin!

  Hayır, hayır!

  Yanına gitme!

  Gidelim buradan!

  Lütfen!

  Lütfen!

  Miles!

  Ne oldu, Jack?

  Teddy, o şeyin, ben olduğumu söylüyor   elinde de benimki gibi kesik varmış.

  Bakmak için kalamadık.

  Canlı!

  Canlı!

  Eli kesilmişti ve kanıyordu!

  Cesedin yeri de değişmiş!

  İşte, işte.

  Al bunu.

  Danny Kauffman'ı arayacağım.

  Alo?

  Alo, Danny?

  Evet?

  Bir şey oldu.

  Seni görmem lazım.

  Hemen buraya gelebilir misin?

  Çok önemli.

  Tamam.

  Geliyor.

  Bir kahve yapıp geleceğim.

  İyi fikir, Miles.

  Teşekkürler.

  Ya Becky?

  Sence durumu iyi midir?

  Baba, bu saatte bodrumda ne yapıyorsun?

  Çalışıyorum.

  Ne olduğunu bilmiyorum.

  İsterseniz önsezi deyin   ama aniden, sanki Becky tehlikedeymiş gibi hissettim.

  Hemen Becky'e ulaşmalıydım.

  Tam zili çalacaktım ki dikkatli olmam gerektiğini düşündüm.

  Evde garip bir şeyler vardı.

  Becky.

  Becky!

  Becky!

  Miles, ne olduğunu anlatır mısın?

  Aynı şey.

  Becky'nin mahzeninde, ben tam yanındayken, canlanan bir tane daha gördüm.

  Becky idi.

  Öyle mi?

  O cesetlerden birini görmek istiyorum.

  Tamam.

  Sen yatacaksın, sen de onunla kalacaksın.

  Elbiselerini giy.

  Önce Jack'e gideceğiz.

  Kahve var mı?

  Var.

  Mutfakta.

  Bana inanmıyor, Beck.

  İnanacak.

  Birileri bir şeyler çeviriyor!

  Hem de garip bir şeyler.

  Kan lekesi var.

  Gördüğün şey, öldürülmüş bir adamın cesediymiş.

  Dikkatlice inceledin mi?

  Evet.

  Ne olmuş bilmiyorum.

  Sıradan bir ceset değildi.

  Üzerinde hiçbir iz yoktu.

  Ben de kontrol ettim.

  Bir sıyrık bile yoktu.

  Bir adamın beyninin merkezine   bir kürdan sokarak, o adamı öldürebilirsin   geriye kalan izi de, çıplak gözle görmek mümkün olmaz.

  Normal bir ceset olmadığı gerçeğini göz ardı ediyorsun.

  Peki ya Teddy'nin bahsettiği el ne olacak?

  Teddy bir sürü şey söyledi ama hiçbiri mantıklı değildi.

  Dur bakalım dostum.

  Ben de buradaydım.

  Miles de buradaydı.

  Bak, parmak izlerini aldık.

  Şuna bak.

  Neden parmak izi olmadığını söyle.

  İstemiyormuş, o yüzden asitle yok etmiş.

  Her şeye kılıf uydurmayı bırak.

  Anlaşılmaz bir olayla karşı karşıyayız.

  Evet.

  Gerçekten anlaşılmaz bir olay.

  Bu kimin cesedi, ve şimdi nerede?

  Tamamen sıradan bir gizem.

  Her ne ise, insanın bildiklerinin sınırları içinde olduğu kesin.

  Saçma sapan şeyler söyleme.

  Becky'nin mahzenini görmeseydim, söylemezdim.

  Orada gördüğüm cesedi nasıl açıklayacaksın?

  Bir ceset gördüğünü sanmıyorum.

  Buradaki cesedi de mi görmedim?

  Gördüğünü biliyorum.

  Üç kişi daha gördü.

  Yani ikincisini uyduruyor muyum?

  Doktorlar da halüsinasyon görebilir.

  Zihin, garip ve harika bir şeydir.

  Kendini belli edeceğini sanmam.

  Atomdan evrene kadar her şey kendini belli edebilir   o şey hariç.

  Becky'nin tıpatıp benzerini   ve buradaki cesedi gördüğümden eminim.

  Ceset de Jack'a oldukça benziyordu.

  Fazlaca benziyordu.

  Becky'e gidip bir bakalım.

  Kız arkadaşının ikizi nerede?

  Pekala, seni şüpheci, kaldır kapağı.

  Burada zaten bir ceset var.

  - Bu Becky'nin ikizi.

  - Kesinlikle öyle.

  Bir daha bak.

  Bir görüyorsun, bir görmüyorsun.

  Buradaydı.

  Yarısı battaniyenin altındaydı.

  Onu az önce şurada gördüğünü söyledin.

  Gördüğümü sandım.

  Bu gece neden buraya geldin?

  Jack'in yerinde normal bir adamın cesedini gördünüz.

  Ölümden dolayı, yüzü belirginliğini kaybetmiş   ki bu genelde ölüm sonralarında zaten olur.

  Sonra birden, açıklanamayan, salgın bir isterinin farkına vardın.

  Erkekler, kadınlar ve çocuklar birdenbire, akrabalarının   gerçek akrabaları olmadığına kendilerini inandırmışlar.

  Zihnin oyunlar oynamaya başladı   ve gerçeklik, gerçeklik olmaktan çıktı.

  Ölü adam, sanki Jack'in ikizi gibi göründü.

  Kes şunu, Dan.

  İnanmak zor, biliyorum,  ama bu tip şeyler olur, benim gibi doktorların bile başına gelir.

  Onu burada gördüm!

  Gerçekti!

  Onu, en ince ayrıntısına kadar gördün   tıpkı diğer insanların diğer şeyleri gördüğü gibi   ama sadece zihninde gördün.

  Danny, bütün gece de konuşsan, beni ikna edemezsin.

  Mahzenimde ne yapıyorsunuz?

  Ofis olarak kullanıyorum.

  Bu beyler de hastalarım.

  Hem de acil psikiyatrik tedavi gerektiren türden.

  Kabuslar görüyorlar.

  Sarhoşsanız, bir an önce gitseniz iyi olur.

  Polis yolda.

  Hayır, sarhoş değiliz.

  O kadar basit değil.

  Bir sandalye çek.

  Hepiniz delirmişsiniz.

  Orada neler oluyor?

  Merhaba, Nick.

  Seni gördüğüme sevindim.

  Bu iki kişiyi merkeze gitmekten kurtardın.

  Bir cesedi bulup kaybettiklerini bildirmek istiyorlar.

  Nerede?

  Ne zaman?

  7:00'de benim evimde.

  Neden bildirmek için bu kadar beklediniz?

  Siz daha iyi bilirsiniz doktor.

  Biraz meraklı bir cesetti   ve artık yerinde yok.

  İkinizi de hapse tıkmak için geçerli nedenlerim var.

  Eğer cesedi görseydiniz, neden beklediğimizi anlardınız.

  Zayıf bir adam.

  1.

 70 boylarında.

  Parmak izleri de asit nedeniyle yok mu olmuş?

  Onu morgda görmüştüm.

  2 saat önce, Mike Gessner'in samanlığında çıkan yangında yanmış.

  Şimdi dağılın!

  Evlerinize dönün!

  Sen kazandın.

  Misketleri al.

  Günaydın.

  Günaydın.

  Portakal suyu.

  Teşekkürler.

  Yumurtanı nasıl istersin?

  Fark etmez.

  İki dakika haşlanmış?

  İki dakika mı?

  Olur.

  Seni dün gece yataktan kaldırmak çok zor oldu   ama değdi.

  Ciddi ol, Miles.

  Bu da neydi?

  Kim o?

  Benzinci.

  Günaydın doktor.

  Günaydın, Charlie.

  Galiba biraz sinirliyim.

  Uykumu alamadım.

  Canınızı sıkmam.

  Terasa bir sayaç takacağım.

  Tamam.

  Yumurtalar fazla pişti.

  Kocana da böyle mi yapıyorsun?

  Karınız da size böyle yapmaz mı?

  Evet.

  Yemek yapmayı sever.

  Boşanmamın nedenlerimden biri de bu.

  Yemek masadayken, asla evde olamadım.

  Beni dinle   ve sakın bir doktorla evlenme.

  Nadiren evde olurlar.

  Zaten bir doktorun yanında ve evde olduğumu söylesem, ne derdin?

  Doğru olmak için fazla iyi derdim.

  Bu tip şeyler birdenbire oluverir.

  Hayatları boyunca arkadaş olan iki kişi için,  "birdenbire" nasıl olur?

  Günaydın.

  Günaydın.

  Kahve kokusu alıyorum.

  Neden bana seslenmedin?

  Teddy'i uyandırmak istemedim.

  Çoktan uyandı bile.

  İyi uyumuş.

  Güzel.

  Ama hemen eve gitmemeli diye düşünüyorum.

  Bir süre daha burada kalsa olur mu?

  Yoksa başka bir fikrin var mı?

  Bir fikrim var   ama kalabilirsin.

  Al bakalım, Jack.

  Teşekkürler.

  Teddy'e götürürüm.

  Miles, benim için, psikiyatrist ile randevu ayarladın mı?

  Evet.

  2:00'de.

  Psikiyatriste ihtiyacım yok.

  Kendimi salak gibi hissediyorum.

  Bu sabah uyandığımda her şey normaldi.

  - Benim derdime derman olamazsın.

  - Evet, olurum.

  Becky'i arayıp söyler misin?

  Merak ediyordu da.

  Olur.

  Benim evimde.

  Senin evinde mi?

  Neden?

  Uzun hikaye, o sana anlatacaktır.

  Becky hala onun evindeymiş.

  Tamam.

  Günaydın.

  Günaydın.

  Bekleme odasına bir bakın isterseniz.

  Anne, neden eve gitmiyoruz?

  Birazdan gideceğiz Jimmy.

  Oldukça çabuk iyileşmiş.

  Hepimiz iyileştik.

  Eve dönerken   kafamda bir sürü soru vardı, ama cevapları yoktu.

  Jimmy ve Wilma, nasıl bu kadar normal görünebiliyorlardı?

  Tedavi adına hiçbir şey yapmamıştım.

  Belki de güvende hissetmek için beni istemişlerdi, ama neden?

  Umarım biftekleri unutmamışsındır.

  Hiçbir şeyi unutmam.

  Ona aldırma.

  Eve alıştı bile.

  Bir martini alayım, Beck.

  Zeytin mi yoksa soğan mı?

  Fark etmez.

  Kömüre dökeceğim.

  Yanmıyorlar.

  Martini yeterince kuru değil.

  Yakacak bir şeyler getireyim.

  Maksat, içmek.

  Harika görünüyorsun.

  Teşekkür ederim efendim.

  Al bakalım.

  Jack!

  Jack!

  Tohumluk olarak ayrılmış sebzeler gibiler!

  Dolabımdaki ceset, bu şekilde şekillenmiş olmalı.

  Nereden gelmişler?

  Bilmiyorum.

  Tohumları varsa   bir bitkinin üzerinde yetişmeleri gerekir.

  Ve birisi ya da birileri bu çoğalmanın gerçekleşmesini istiyor.

  Ama büyüdüklerinde bizim bedenlerimize ne oluyor?

  Bilmiyorum.

  Süreç tamamlandığında, orijinal beden, muhtemelen yok oluyordur.

  Hayır!

  Dur!

  Kusura bakma ama, kendi yok oluşumu izleyemem.

  Tamamen şekillenene kadar, bir tehlike yok.

  Bunu dün gece senin evinde öğrendik.

  Boşluğun hemen değişmedi.

  Uykuya dalana kadar değişmedi.

  Miles, değişim gerçekleştiğinde sence bir farklılık olur mu?

  Olmalı.

  Wilma bunu fark etti.

  Küçük Jimmy de fark etti.

  Ben de.

  Babam.

  Herhalde dün gece mahzende bu işle meşguldü   bunlardan birini yerleştiriyordu.

  Üzgünüm.

  Ters bir şeyler olduğunu hissettim, ama belki de bendendir dedim   çünkü uzun zamandır buralarda değildim.

  Yok edilmeliler, hem de hepsi!

  Her biri yok edilmeli.

  Şehirdeki her binayı, her evi aramalıyız.

  Erkekler, kadınlar ve çocuklar müşaade altına alınmalı.

  Birkaç telefon görüşmesi yapmalıyız.

  Kalıp onları izleyeceğim.

  Ben de kalıyorum.

  Polisi arama!

  Nick Grivett, yanan bir samanlıkta, ceset falan bulamamış!

  Neden Danny'i aramıyorsun?

  Belki yardımcı olabilir.

  Danny mi?

  Olmaz.

  Korkarım, Danny'i aramak için de çok geç.

  Ne yapacaksın?

  Yardım getireceğim.

  Umarım, olanlar her ne ise, Santa Mira dışına sıçramamıştır!

  Santral.

  Ben Dr.   Bennell.

  Acil durum.

  Los Angeles'taki FBI bürosu ile görüşmek istiyorum.

  Onları ikna edebilir misin?

  Etmeliyim.

  Nereden geliyorlar?

  Şu son yıllarda, çok şey keşfedildi.

  Her şey mümkündür.

  Bitki ya da hayvan yaşamındaki atomik radyasyonun bir sonucu,  değişik bir uzaylı organizma, bir türün evrim geçirmiş hali, bunların hepsi olabilir.

  Neden insan, yani bizim şeklimizi almak zorundalar ki?

  Bilmiyorum.

  Her ne ise   nasıl bir zeka ya da içgüdü ise   insanoğlunun şekillenmesini kontrol edebiliyor.

  Gücünün büyüklüğü, anlayamayacağımız kadar fazla ve de kötü niyetli.

  Mahzenindeki bedenin bir beyine ihtiyacı vardı.

  Ve ben uyurken, benimkini almış.

  O yabayı kendim de alabilirim.

  Los Angeles'ı aradınız, Doktor, ama cevap vermediler.

  Tekrar deneyin!

  O ofis gece gündüz açıktır!

  Telefon santralini de ele geçirdilerse, işimiz bitti demektir.

  Bu ben miyim?

  Acil durum!

  Acil durum!

  Bakın -- Alo?

  Santral, bana daha net bir hat ver.

  Deniyorum, Doktor.

  Faydası yok.

  Los Angeles hatlarının hepsi bozulmuş.

  Tamam, Sacramento'yu dene!

  Eyalet başkentini bağla.

  Valiyle görüşmek istiyorum.

  Sacramento hatları şu an meşgul Doktor.

  Sizi tekrar arayacağım.

  Pekâlâ.

  Tamam.

  Aramanızı bekliyorum.

  Dışarıdaki telefonu kullanacağım.

  Jack, telefonu ele geçirmişler.

  Sen ve kızlar, arabanızı alın ve buradan kaçın.

  Vardığınız ilk yerde, yardım isteyin.

  Peki ya sen?

  Bu telefon birazdan çalacak.

  Cevap veren olmazsa, yolları kapatacaklar.

  Ben onları oyalarım.

  Ya sonra?

  Bunun arkasında ne olduğunu bulmaya çalış.

  - Ben kalıyorum.

  - Olmaz!

  Miles, benden seni bırakmamı isteme.

  Jack, yola koyul.

  Miles, yapamam.

  Birileri yardım çağırmalı, yoksa yardım alamayız!

  Lütfen, kaçalım buradan!

  Kendinize dikkat edin.

  Kulağın telefonda olsun.

  Burada kal.

  Çalarsa, beni ara.

  Alo?

  Dr.   Bennell orada mı?

  - Evet.

  Çağırayım.

  - Boş verin.

  Sacramento hatlarının sürekli meşgul olduğunu söyleyin   ve hâlâ denememi istiyor mu sorun.

  Tamam.

  Bekleyin.

  Miles, hatlar hâlâ meşgulmüş!

  Denemeye devam etmesini söyle!

  San Francisco ve Washington'u da denesin!

  Hemen buradan gidiyoruz!

  Nereye gidiyoruz?

  Sally'e!

  Hâlâ Los Angeles'a ulaşamıyoruz.

  Denememi ister misiniz?

  Dr.   Bennell?

  Dr.   Bennell?

  Güvenebileceğim birine ihtiyacım vardı   ve bence, hemşirem Sally, en güvenilir kişiydi.

  Evde olup olmadığını öğrenmek için evini aramaya karar verdim.

  Belki ödemeli telefonları, henüz ele geçirmemişlerdir diye düşündüm.

  Ödemeli telefonu deneyeceğim.

  Selam, Mac!

  Selam doktor.

  Nasılsınız?

  Biraz benzin doldurur musun?

  Tabii.

  Martha, doktorun acelesi varmış!

  Camı açar mısınız?

  Benzin deposuna ulaşmak için, anahtarlar lazım.

  Bayadır kimse uğramıyordu.

  Bir kaza olmuş.

  Garip.

  Biz kaza haberi falan duymadık.

  Az önce oldu.

  Daha işi bitmeden   Mac'ın arabamın bagajını kapattığını gördüm.

  Belki de yedek lastiğimi arıyordu, ama hiç öyle olduğunu sanmıyorum.

  Tamamdır.

  Teşekkürler.

  Her şey hazır mı?

  - Hazır doktor.

  - Tamam.

  Teşekkürler.

  - Bunu da hesabıma ekle.

  - Eklerim doktor.

  Sorun nedir?

  Sally'nin evine gitmeliyiz.

  Birisine güvenme konusunda şüphelerim vardı   ama şansımı denedim ve Sally'nin evine gittim.

  Evinin önündeki arabaları gördüğümde   duruma ayak uydurmaya karar verdim.

  Sorun nedir?

  Bir şey yok, ama orasının güvenli olduğundan emin olana kadar   oraya girmeyeceğiz.

  Direksiyonda kal, ve eğer birilerinin bizi aradığını anlarsan   arkana bakmadan kaç.

  Bebek uyudu mu, Sally?

  Daha uyumadı, ama birazdan uyur.

  Böylece ağlamayı da keser.

  Bunu odasına bırakayım mı?

  Evet.

  Kafesine bırak.

  Hayır, dur.

  Ben yapsam daha iyi.

  Neden sen de gelmiyorsun, Miles?

  Seni bekliyorduk.

  Becky, arabayı çalıştır!

  Çabuk!

  Becky, gazla!

  Dikkat, tüm birimler.

  Dikkat, tüm birimler -- Tutuklama emri.

  Şimdi kuzeye gittikleri sanılan Dr.   Miles Bennell ve Becky Driscoll   siyah - beyaz bir Ford Sedan'dalar.

  Plakası 2-X-3-7-7-9-6.

  Yolda devriye gezen tüm birimler, merkezlerinize dönün.

  Acil durum söz konusu.

  Bu iki kişi mutlaka ele geçirilmeli ve Santa Maria'dan kaçırılmamalı.

  Tekrarlıyorum, acil durum söz konusu.

  1955 model siyah - beyaz bir Ford Sedan için gözlerinizi dört açın.

  Plakası 2-X-3-7-7-9-6.

  Ofisime gitmeye çalışacağız.

  Sağdaki yoldan git.

  Sence geri gelecek mi?

  Sabaha kadar bir daha bakacaklarını sanmam.

  Ondan sonra, Jack yardımla birlikte burada olur.

  Ya Jack yardım getiremezse?

  Getirmek zorunda.

  İşte.

  Şunlardan ikisini al.

  Seni uyanık tutarlar.

  Gece boyunca gözümüzü bile kırpmamalıyız.

  Şeytanca ve insanlık dışı bir şeye dönüşmüş olarak uyanabiliriz.

  Doktorluk hayatımda, insanlıklarını kaybeden insanlar gördüm.

  Tek farkı, birden olmazdı da, yavaş yavaş olurdu.

  Ama umursuyor gibi de görünmezlerdi.

  Sadece bazıları umursar.

  Hem de hepsi, birazcık bile.

  Kalplerimizi dünyaya kapattık ve duygusuzlaştık.

  Sadece insan kalmak istediğimiz zaman, insanlığın kıymetini anlıyoruz.

  Aynen senin önemini anladığım gibi.

  Belki de Jack, bize ulaşmaya çalışıyordur.

  Telefonu kullanmaktan daha iyi fikirler bulurdu.

  Nerede acaba?

  Neden gelmiyor?

  Sıradan bir Cumartesi sabahı gibi.

  Len Pearlman, Bill Bittner   Jim Clark ve karısı Shirley ve çocukları   hayatımda tanıdığım tüm insanlar.

  Saat kaç?

  7:45.

  Evet, biliyorum.

  Bu kadar meşgul olmak için, çok erken bir saat.

  Orada ne yapıyorlar?

  Al sana cevabı.

  Kasabada yabancılar olmalı.

  Otobüsü bekliyorlar.

  11:00'e kadar başka otobüs yok.

  Çiftçiler.

  Grimaldi, Pixley.

  Gessner!

  Crescent Kenti.

  Eğer Crescent Kenti aileleriyseniz, bir numaralı kamyona gidin.

  Crescent Kenti   birinci kamyon.

  Redbank.

  Tüm Redbank aileleri, iki numaralı kamyona.

  Tüm Redbank aileleri, iki numaralı kamyona.

  Havenhurst   üçüncü kamyona.

  Havenhurst üçüncü kamyona.

  Mill Town üçüncü kamyona.

  Mill Town üçüncü kamyona.

  Valley Springs   üçüncü kamyona.

  Valley Springs.

  Önce bizim kasaba, sonra da civardaki tüm kasabalar.

  Tüm ülkeye yayılan, çok kötü bir hastalık bu.

  Bugünlük bu kadar.

  Yarına hazırlanın.

  Jack'i daha fazla bekleyemem.

  Burada kal.

  Oraya mı gidiyorsun?

  Onları engellemeliyim!

  Gitme!

  Burada güvendeyiz!

  Burada değiller.

  Umarım geç kalmamışızdır.

  Jack!

  Tanrı'ya şükür!

  Tüm kasaba, yaratıklarca ele geçiriliyor!

  Pek sayılmaz.

  Sen ve Becky'i daha ele geçiremediler.

  Miles, dün gece uyusaydın, çok daha kolay olurdu.

  Rahatla.

  Sana yardım etmeye geldik.

  Bunu sen de biliyorsundur.

  Onları nereye koymamızı istersin?

  Büyümelerini izlemek ister misin?

  - Hayır, teşekkürler.

  - Şuraya koyun.

  Korkacak bir şey yok.

  Canını yakmayacağız.

  Bir kez anladın mı, minnettar olacaksın.

  Teddy ve benim nasıl savaştığımızı düşün.

  Yanılmıştık.

  Yani Teddy'nin umurunda değil mi?

  Tabii ki değil.

  O da aynı benim gibi düşünüyor.

  Gidelim!

  Eğer kasabayı terk edersek, geri gelmeyiz.

  Gitmenize izin veremeyiz.

  Bizim için tehlike teşkil ediyorsunuz.

  Savaşma, Miles.

  Faydası olmaz.

  Er ya da geç, uykuya dalacaksın.

  Seni koridorda bekleyeceğim.

  Miles, sen ve ben bilimsel insanlarız.

  Neler olduğunu merak ediyorsundur.

  Bir düşün.

  Bir ay kadar önce   Santa Mira sıradan bir kasabaydı.

  Sorun dışında hiçbir şeyi olmayan insanlarla doluydu.

  Sonra gökten bir çözüm geldi.

  Yıllarca uzayda sürüklenen tohumlar, bir çiftçinin tarlasına kök saldı.

  Tohumlardan da, kendilerini üretme özellikleri olan tohumcuklar çıktı.

  Hem de herhangi bir yaşam türünün tıpatıp aynısı olacak şekilde.

  Demek olaylar böyle başladı, yani gökten gelenlerle.

  Yeni bedenleriniz şurada büyüyor.

  Seni hücre hücre, atom atom ele geçiriyorlar.

  Acı yok.

  Aniden, sen uyurken,  aklını, anılarını ele geçiriyorlar   ve sorunsuz bir dünyaya uyanıyorsun.

  Herkes tıpatıp aynı mı?

  Kesinlikle.

  Aman ne dünya.

  Bizler, kalan son insanlar değiliz.

  Sizi yok edecekler!

  Yarın, yok etmelerini istemeyeceksin.

  Yarın, bizden biri olacaksın.

  Becky'i seviyorum.

  Yarın, yine böyle mi hissedeceğim?

  Aşka gerek yok.

  Duygu yok mu?

  Demek ki duygularınız yok, sadece hayatta kalma içgüdünüz var.

  Sevemez veya sevilemezsin!

  Haklı mıyım?

  Sanki berbat bir şeymiş gibi söylüyorsun.

  İnan bana, berbat bir şey değil.

  Sen de aşık oldun.

  Sonsuza kadar sürmedi.

  Hiç sürmez.

  Aşk, arzu, tutku, inanç -- Onlar olmadan, hayat çok daha basit, inan bana.

  O hayatın hiçbir şeyini istemiyorum.

  Bir şeyi unutuyorsun, Miles.

  Neymiş o?

  Seçeneğin yok.

  Sanırım hiçbirimizin seçeneği yok.

  Güzel.

  Sevmek ve sevilmek istiyorum!

  Çocuklarını istiyorum.

  Aşksız, kedersiz, güzelliksiz bir dünyadansa   ölmeyi tercih ederim.

  Hayır.

  Hayır.

  Başka seçeneğin yok.

  Neden bizi vurmuyor, ya da bir uyku hapı içirmiyorlar?

  İlaçlar, beyni uyuşturur.

  Belki de sebebi budur.

  Hayır.

  İşe yaramaz.

  Bir ya da iki tane içebilirim, ama üçüncüyü içemem.

  Bir şeyi unutuyorsun tatlım; beni.

  Üç kişi bir kişiye karşı değil.

  Üç kişi, iki kişiye karşı.

  Bana bir bıçak ver.

  Hayır.

  Masanın arkasına geç.

  Orada neler oluyor?

  Miles!

  Kapıyı aç!

  Miles, kapıyı aç!

  Kapıyı aç, Miles!

  Kapıyı aç!

  Tek umudumuz otobana çıkabilmek.

  Geriye kalan diğer tek yol, ön kapıdan çıkıp,  birilerinin bakmıyor olmasını dilemek.

  Denemeliyiz.

  Bakışlarını sabitle.

  İlgi ya da heyecan belirtisi gösterme.

  Sam, sonunda sizdeniz.

  Bana haber vermeleri gerekirdi.

  Şef istasyonu arayacağını, sonra da beni arayacağını söyledi.

  Aradı ama hatlar meşguldü.

  Şimdi tekrar arıyor.

  Dikkat et!

  Üzgünüm, Miles.

  Ben Janzek.

  Kaçmışlar.

  Alarm ver.

  Merdivenlere!

  Birkaç basamak daha kaldı.

  Hadi!

  Bu yoldan gitmişler!

  Oradalar!

  Miles, yapamam.

  Daha fazla dayanamam.

  Evet, başarabilirsin.

  İşte kazağı!

  Tünelde olmalılar!

  Tommy, sen bu yoldan git!

  Pes edin!

  Bizden kaçamazsınız!

  Canınızı yakmayacağız!

  Pes edin!

  Tünelde değiller.

  Pekâlâ millet, dışarı.

  Hadi.

  Tepeleri kontrol edelim.

  Hadi, kıpırdayın.

  Miles, daha fazla uyanık kalamam.

  Sanırım hepsi gitti.

  Başlasak iyi olacak, yoksa otobana asla ulaşamayız.

  Miles, hiç bu kadar güzel bir şey duymamıştım.

  Sevginin ne olduğunu bilen tek insanlar biz değilmişiz.

  Burada kal, ve söyledikleri kadar insan olmaları için dua et.

  Hoşça kal sevgilim.

  Burası, KCAA Radyosu, 24 saat canlı yayın.

  Müziğin merkezi.

  Becky.

  Becky!

  Becky?

  Becky, neredesin?

  Buradayım, Miles.

  Uyumadın, değil mi?

  Çok yorgunum.

  Onlar insan değildi.

  O yaratıklardandı.

  Seralarda binlerce tohum yetiştiriyorlar.

  Hemen kaçmalıyız.

  Tükendim, Miles.

  Yapamam.

  Uyumadan, başaramayız.

  Evet, başarabiliriz.

  Uyudum, Miles, ve benim de başıma geldi.

  Becky.

  Haklılardı.

  Seni bırakmamalıydım.

  Salak gibi davranmayı kes Miles, ve bizi kabul et.

  Hayır.

  Asla!

  Burada!

  Burada!

  Yakalayın onu!

  Yakalayın!

  Hayatımda çok kez korktum   ama Becky'i öpene kadar, gerçek korkuyla yüzleşmemiştim.

  Bir an uyuduktan sonra, sevdiğiniz kız   beni yok etmeye çalışan, insan olmayan bir düşman oluveriyor.

  O bir anlık uyku, Becky'nin ruhunu öldürmüştü   aynı Jack ve Teddy'e   ve Dan Kauffman ve geri kalan herkese olduğu gibi.

  Bedenleri artık konakçıydı.

  Hem de yaşayabilmek için, her insanı yok etmek zorunda olan   bir uzaylı formunun konakçısı.

  Ben de koştum, sadece koştum.

  Birkaç gün önce, küçük Jimmy'nin koştuğu gibi.

  Tek umudum Santa Maria'dan kaçıp otobana ulaşmak   ve diğerlerini neler olduğu konusunda uyarmaktı.

  Dur!

  Bırakın onu!

  Ona asla inanmazlar.

  İmdat!

  İmdat!

  Durun!

  İmdat!

  İmdat!

  Durun!

  Durun!

  Durun ve beni dinleyin!

  Beni dinleyin!

  Peşimden gelen o insanlar!

  Onlar insan değil!

  Beni dinleyin!

  Tehlikedeyiz!

  Çekil yoldan!

  Tehlikedesiniz!

  Lütfen!

  Çekil yoldan!

  Hadi!

  Kıpırda!

  Hepsi bizim peşimizde!

  Bizim peşimizde!

  Beni dinleyin!

  Santa Mira'da tek bir insan bile kalmadı!

  Durun!

  Kenara çek!

  Yardım lazım!

  Korkunç bir şey oldu!

  Sen sarhoşsun!

  Çekil yoldan!

  Çekil şuradan!

  Hadi!

  Sen deli misin, seni salak?

  Bakın!

  Sizi salaklar!

  Tehlikedesiniz!

  Anlamıyor musunuz?

  Sizin peşinizdeler!

  Hepimizin peşindeler!

  Karılarımızın, çocuklarımızın, hepimizin peşindeler!

  Çoktan geldiler bile!

  Sıradaki sizsiniz!

  Sıradaki sizsiniz!

  Sıradaki sizsiniz!

  Sıradaki sizsiniz!

  Sıradaki sizsiniz!

  Tek bir kelimesine bile inanmıyorsunuz, değil mi?

  Tabii, olağanüstü, ama gerçekleşti.

  Burada oturup, bana deli gömleği giydirmeyi düşünerek vakit kaybetmeyin!

  Bir şeyler yap!

  Telefon aç!

  Yardım çağır!

  Ne anlamı var ki?

  Ne düşünüyorsun?

  Psikiyatri, faydalı olur mu?

  Eğer bu bir kabussa, olur.

  Tabii ki bir kabus.

  Başka bir gezegenden gelen bitkiler, insanları ele geçiriyormuş.

  Tamamen deli saçması.

  Bunun nesi varmış?

  Kırmızı ışıkta geçmiş.

  Greyhound otobüsü de, yandan çarpmış, ve onu bu hale getirmiş.

  Acile götürün.

  Bennell ile benim için ilgilenir misin?

  Tabii.

  Durumu ne kadar ciddi?

  Her iki bacağı ve sol kolunda sağlam kemik yok.

  Onu hayatımda gördüğüm en garip şeyin altından çıkardık.

  Nasıl bir şeydi ki?

  Ne olduklarını bilmiyorum.

  Daha önce görmemiştim.

  Büyük tohumlara benziyorlardı.

  Tohum mu?

  Kamyon nereden geliyormuş?

  Santa Mira'dan.

  Telsize geç ve herkese haber ver.

  Tüm otobanlar kesilsin, tüm trafik dursun   ve eyaletteki tüm yetkililere haber ver.

  Santral, bana FBI'ı bağla.

  Evet, acil durum!

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar