Parallels (2015)
83 dk
Yönetmen:Christopher Leone
Senaryo:Laura Harkcom, Christopher Leone
Ülke:ABD
Tür:Aksiyon, Bilim
- Kurgu
Vizyon Tarihi:01 Mart 2015
Dil:İngilizce
Müzik:Corey A. Jackson
Oyuncular
Mark Hapka
Jessica Rothe
Eric Jungmann
Constance Wu
Yorgo Constantine
Özet
Paralel toprak üzerinde seyahat eden küçük bir grup
insanların hikayesini anlatan bir bilim
- kurgu macera dizisidir. Grup, babalarını arayan
birbirlerine yabancılaşmış erkek ve kız kardeş olan Ronan ve Beatrix Carver
tarafından yönetiliyor. Onların keşfi ise ailelerinin birden toprak üzerinde
paramparça olmasıdır. Soru: Onlar ailelerini tekrar bir araya getirebilecek
midir? Ronan, Beatrix ve Harold şehrin ortasında garip bir terk edilmiş binaya
Alex Carver'ı (Ronan ve Beatrix'in babası) bulmak için gider.
Onlar boş binaya girdiklerinde tüm ışıkları yanıp sönmeye
başlar. Binayı terk etmek isterler ama bir yandan da aynı kentte artık farkı
şeyler keşfetmek isterler. Polly adında yeni bir kızla tanışırlar ve onlara 36
saat içinde binada olmaları gerektiğini yoksa onlar olmadan terk edeceğini
söyler. Olay ise kimsenin ne olup bittiğini bilmediği bir tanışmaya dönüşür.
Altyazı
Carver!
Git buradan.
Carver!
Şimdi!
- İsmini biliyor musun?
- Ronan Carver.
Nerede olduğunu
biliyor musun, Ronan?
Akron, Ohio.
Amerika.
Dünya.
Kafa travması izi
yok, yaşar bence.
Sağ ol, doktor.
Bir soru daha sorayım
sana.
Dövüşçü müsün sen?
- Az önce dövüşürken gördün beni.
- Az önce kaybettiğini gördüm.
Çoğu dövüşçü oraya
kazanmaya çıkar.
Ama ringe çıkıp,
kazanmayı önemsemeyen tipler de vardır.
Bu adam, dünyaya
karşı ağzını yüzünü dağıttırmak geriye
ne kaldığını görmek istiyor.
Ne yapıyorsun bu
sokak arası dövüşlerinde?
Kendine bile bir
hayrın yok.
Sen bir yere ait
değil misin?
Ronan, benim baban.
Derhal eve gelmen
gerek.
Pazar günü tam
18:19'da binada olman gerek.
156 Prospect.
Eve gel hemen.
Baba, benim.
İki yıldır aramadığın
biri için kesinlikle berbat bir konuşma asabın var.
İstediğin gibi
geldim, eve geleceğim.
Baba!
Baba!
- Tanrım, B.
- Pardon, pardon.
- Burada olduğunu bilmiyordum.
- Yüzün güzelmiş.
Kavga ettim de.
Yani şey Bir karşılaşmaya çıktım.
Ben profesyonel
dövüşçüyüm.
Babam hala burada mı
yaşıyor?
- Birkaç ay önce taşındı.
- Güzel.
Ronan, ne yapıyorsun
burada?
- Babamı görmeye geldim, tamam mı?
Başka niyetim
- Baban evde mi?
- Hayır.
- Yok işte, sen görmedin mi onu?
- Hayır, son zamanlarda görmedim ama babam buradayken bile burada değildir
bilirsin.
Annem öldüğünden beri.
Bak Babam bir mesaj bıraktı.
- Sadece
- Bana da bıraktı.
- Gerçekten mi?
Ne diyordu?
- Garipti.
- Aynen, değil mi?
Beni korkuttu biraz.
- Bende "bir binaya git" diyordu.
- Bende de.
- Ne anlama geldiğini biliyor musun?
- Hayır.
Tüm evi kontrol ettin
mi?
- Burada mı?
- Hayır.
- Bagaja bak
- Neden?
Ya, oradaysa yani?
- Bu fikri neden aklıma soktun ki?
- Her yere bakıyoruz işte.
Harold!
- Geleceğim hemen dedim.
- Ayaklarımın sıyrılması gerek!
Bağırmayı kes, manyak
gibi görünüyorsun.
Manyak gibi
görünmüyorum ben asıl sen Şu giydiğine
bak.
Transparan bir
gecelik.
Git!
Eve dön, anne!
Selam, Beatrix!
- O hala burada mı yaşıyor?
- Nazik ol.
- Selam, Harry.
- Selam.
- Ronan.
- Harold.
Aslında adım Harry
şimdi, hukuk okulundan mezun olduğumdan beri.
- Şimdi avukat mısın yani?
- Kamu avukatıyım aslında.
Bilirsiniz,
otoriteyle savaşıyorum.
Dürüst insanlarla
ilgileniyorum.
- Ya sen?
Sende ne var ne yok?
- Princeton'a kabul edildim.
- Ne?
- B, bu harika.
Kabul mektubu dün
gece geldi.
3 yıl geriden
geleceğim ama, bira alabilen tek birinci sınıf ben olacağım.
Ama başlamak için
asla çok geç değildir, değil mi?
Tebrikler, bu harika Princeton.
Biraz da şaşırdım
aslında, bu konuda bir şey okumamıştım.
Güncelleme ya da
Facebook'da bir şey yoktu.
- Ya ben?
Beni de takip ediyor
musun?
- Facede arkadaş değiliz, Ronan.
Benim Facebook'um yok
çünkü.
Harry, babamı gördün
mü?
Buraya geldi mi son
zamanlarda?
Evet, gördüm.
Konuşmadık ama çünkü dünyadaki en arkadaş canlısı insan
değildir kendisi.
- Niye de?
- Kayıp.
- Gerçekten mi?
- Ne oldu?
- Hiç, sadece geçen gece evinde birkaç adam gördüm.
Bağırdıklarını sandım.
Annem
- annem bağırırken anlamak zor tabii.
- Ne?
Ne adamları?
- Bilmiyorum, adamlar işte.
- Babamın yanında mı?
Evet, babanın yanında.
Neden garajdayız?
Babamın garajda
olmadığından emin olmak için.
- Bagaja baktınız mı?
- Ben de öyle dedim.
Tanrım, bagajda
hiçbir şey yok.
- Babamın ilk ihtiyaç çantasına benziyor.
- Evet.
- Neyine?
- İhtiyaç çantasına.
Şehirden aceleyle
ayrılman gerekirse diye.
Uyuşturucu baronu mu
senin baban?
Niye ihtiyaç
çantasına ihtiyacı olsun?
İşte ne kadar seyahat
ettiğini hatırlıyor musun?
Biz çocukken de eve
gelmezdi.
Nedir bu?
Nedir bu?
Bilmiyorum.
- Ne oldu?
- Görmediniz mi bunu?
- Açıldı gibi sanki.
- Ronan.
- Bekleyin, ben deli miyim yoksa?
- Hayır, Clinton hala hayatta.
Bu bir şaka olmalı,
değil mi?
Polisi aramalıyız
bence.
Hadi ama, B.
Polis mi, gerçekten mi?
Ben kamu avukatıyım,
çok polis tanıdığım var.
Kapat çeneni, Harold.
Babam seyahatte
olabilir.
Kim, üç yıldır evden
çıkmayan babamız mı?
- Dönmüş yani.
- Uzun süreliğine değildir umarım.
- Bak, o senin kardeşin.
- Sen ondan daha kardeşsin.
- Ben senin için pek öyle hissetmiyorum.
- Teşekkür ederim.
Tamam.
- Ayağımın sıyrılması gerek!
- Tanrı aşkına.
Bekle, bekle.
- Ne oldu?
- Ben de geleyim.
Bakın, yardım etmek
isterim size gençler ama, sorun şu 50
- 55 yaşında bir adamdan mı bahsediyoruz?
Yetişkinlerin
kaybolma izni vardır.
- Ama bizi aradı.
- Başı belada gibi miydi?
Pek sayılmaz, eve
gelmemizi istedi.
Zorla girme ya da
boğuşma izi var mıydı evde?
- Hayır.
- Sorun da bu işte.
Elinizde harekete
geçmemi sağlayacak bir şey yok.
- Yasadışı olan bir şey olmadığı ortada.
- Babam asla böyle ortadan kaybolmaz.
Bakın, eşkâlini
dağıttırır, devriyelerimize ona bakmasını söylerim.
- Şu anda yapabileceğimin en iyisi bu.
- Tamam.
Bir binadan bahsetti.
156 Prospect.
Şehirde orası,
yıllardır boş.
Orada hiçbir şey yok.
Teşekkürler, Komiser
Stone.
Minnettarız.
- Buraya park edemezsin bence, Ronan.
- Az önce ettim, hukuk okulu.
- Neden hala buradasın?
- Moral desteği.
Ne yapıyorsun?
Babam binada
buluşalım dedi, içinde değil.
Neden bu kadar garip
davranıyorsun?
İçeri girelim işte.
Ben giriyorum.
Baba!
Ne?
Ya manyak bir evsizi
ya da rakunları falan uyandırırsan?
Evsizlerden
korkmuyorum.
- Rakun korkum var biraz.
- Endişelenme, Beatrix.
- Arkanı kolluyorum.
- Sağ ol, Harold.
Dragon Burger'ı
duydunuz mu hiç?
Bu garip.”
Dünyamda, teröristler
23 Ekim 2001' uçakları İkiz Kulelere
vurdu.”
"Dünya 33 dışında, salgın yayıldı.”
"Dünya 468 güvende, yerel halk düşman
değil.
Silah yok.”
"Tüm bebeklerin ikiz olarak doğduğu bir
Dünya bulduk.”
"53, 171 ve 726 Dünyaları yok oldu.”
"Dünya 1" nedir?
Neler oluyor?
- Bu da ne böyle?
- Bilmiyorum.
Ronan.
Lanet olsun.
Tanrım, Tanrım.
Neredeyiz?
Neler oluyor?
- Tanrım.
- Neredeyiz?
Tanrım, bu da nedir?
Bu da ne?
Atom bombası mı
atıldı?
- Hayır, ölmüş olurduk.
- Hayır, hayır.
- Tüm şehir bir anda yok olamaz.
- Millet nerede?
Herkes nerede?
Neredeler Her şey nerede?
Binalar nerede?
Bakın.
Binalar gitmiş!
Her şey gitmiş!
Bizim binamıza bir
şey olmamış.
Bu nasıl mümkün
olabilir?
Bizim binamız Tıpatıp aynısı.
Çocuklar, bu çok uzun
zaman önce oldu.
Bu geçmiş.
Bu eski.
Bu
- Ronan.
- B.
- Yardım edebilir misiniz?
- Geri çekilin!
- Nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz?
Rahat bırakın bizi!
Rahat bırakın!
Yürüyün, yürüyün.
- Sen iyi misin?
- Evet.
İyiyim, nefes
alamıyorum sadece.
Çok iyi nefes
alamıyorum.
Geri çekilin.
Hayır, hayır.
Hadi, gidelim, tamam
mı?
Hadi, gidiyoruz!
İçeri geri dönelim,
içeri dönelim.
- Her şey yok olmuş.
- Hadi.
Evet, binaya girdiler.
- Bizi takip etmiyorlar.
- Neden etmiyorlar?
Korkmuşlardır belki
de.
Gidiyorlar.
Bu iyi bir şey, değil
mi?
Bu sefer çok hızlı
koştuk bence, ben uzun süredir böyle koşmamıştım.
- Babam neden gönderdi bizi buraya?
- Bilmiyorum.
Belki bizim gitmemiz Bilmiyorum, belki de bir hataydı.
Hayır, yani, bir hata
olamaz.
Babam aynı saatte
aynı yere gelmemizi istedi.
Buraya gelmemizi
babam istedi.
Neresi burası?
Benim bir teorim var.
- Nedir?
- Hoşunuza gitmeyecek.
Elimizdeki teoriden
iyidir, ki elimizde teori yok zaten.
Şart da değil.
Yani korkunç bir teori, teorisizlikten daha kötü
olabilir.
- Harold, teorini söyle bize.
- Tamam.
Şu farklı Dünyaların
grafitilerine bakın
- Tarihler, farklı
dünyalar.
- Ne olmuş yani?
Hepsi saçmalık.
Evet, öyle, öyle.
Ama ya değilse?
Ya bu Dünyaların
hepsi eşit şekilde gerçekse?
Ya biz şu anda
Dünyadaysak ama değişik bir
versiyonunda?
Aslında Bu doğru gibi.
Sanıyorum bu
binaya olan ilk yolculuğunuz.
Sen nereden
geldin?
Bu bina çok büyük.
Bir sürü girişi ve
çıkışı var.
Ben Polly.
Ronan.
Beatrix.
Harold.
Harry.
Siz çok kibarsınız.
Onun haklı olduğunu
söyledin.
Neden öyle söyledin?
Siz şu son Dünyadan
geldiniz, değil mi?
İnterneti ve havalı
telefonları ve latteleri olan dünyadan?
O tam bıraktığınız
yerde duruyor.
Bu dünya ise
- bu dünya vurulduğundan bok gibi.
- Bu dünya mı?
- Evet.
Her seferinde birini
vurdunuz.
Genelde 70lerden ya
da 80lerden Amerika
- Sovyet şeylerinden olur.
Bazen Çin'i,
Pakistan'ı vurursunuz.
Mısır'ı gördüm bir
keresinde, garip bir Dünyaydı.
Yani, aynı 20.
yüzyılda gördüğümden bahsediyorum
- Kaç tane Dünya var?
- Bilmiyorum, kimse bilmiyor.
Bazıları, her
muhtemel Dünyanın var olduğunu düşünüyor.
Yani orada bir yerde tıpkı sizinkine benzeyen bir Dünya, bir
sinek az sadece.
Bazıları da çok
mükemmel olan bir Dünya olduğunu düşünüyor, o da cennet.
- Evet, öndeki inek?
- Ne zaman eve gidebiliriz?
Bu bina her 36 saatte
bir zıplar.
Yani önümüzde 32 saat
var.
O zaman kadar,
beklemekten başka yapılacak bir şey yok.
Ama siz, zıplama için
geri dönmelisiniz.
Eğer zıplamayı
kaçırırsanız, bir daha bu şansı yakalayamayabilirsiniz.
O zaman nasıl gideriz
eve?
Bu, dostum, Koca
Danny.
- Ne?
- Koca Boş verin
Çocukken TV'den
öğrendiğim bir şey.
- Neyden?
- Hayatının Oyunu.
- Siz bilmezsiniz.
- Hangi kanalda?
Benim Dünyamda
kanallar yok.
Bir tür garip
alternatif Dünyadan olduğunu mu söylüyorsun?
Benim bakış açımdan
değil.
Kup glaseye falan
benzeyen kahveleri içen sizsiniz.
Ama 32 saat boyunca
ne yapacağız?
Bekleyecek miyiz
sadece?
Benim tavsiyem, böyle
bir dünyada çenenizi kapatıp saklanmanız.
Ve ölmemeye
çalışmanız.
Şeftali?
Şefe onları
bulduğumuzu söyle.
Anne.
Anne!
Tamam, gidelim,
gidelim.
Yürüyün, hadi.
Hadi, alın şunları.
Fabrikama götürün,
hadi.
Şef.
Bunları Eski Şehir'de
bulduk, binadalardı.
- Ve içeri mi girdiniz?
- Tinker söyledi.
Lanet olsun.
Bu gücü yükseltip
çalıştırması gerekiyordu.
Binada ne yapıyordunuz,
evlat?
Biz geçiyorduk sadece.
Bu dostum dilsiz.
Çocukluk ateşi,
bilirsiniz.
Orada pek yoktur.
- Nereden geliyorsunuz?
- Kansas'tan.
- Nereye gidiyorsunuz?
Doğuya, belki kuzeye,
emin değiliz.
- Neden binaya doğru koştunuz?
- Saklanmak için güzel bir yer gibiydi.
- Kimden saklanmak için?
- Adamlarınızdan.
- İki kişiyi vurduklarını gördük.
- Ne dedim ben size?
- Kendileri kaşındı.
- O bina çok tehlikeli bir yer.
- Binadan kaçınırız.
- Bunu bilmiyorduk.
Bakın, haramilik için
özür dileriz.
Kuzeydekilerle sorun
yaşıyoruz biraz.
Yerinize olsam oraya
doğru gitmezdim.
Mike, isterseniz sizi
şehirden çıkarır.
- Teşekkürler, Komiser Stone.
- Bekleyin.
Polis olduğumu
nereden bildin sen?
Kimse bilmez bunu.
Sadece otoritesi olan bir adam gibi görünüyorsunuz.
Adımın Stone olduğunu
nereden bildin?
Güçlü özelliklerden.
- Kimsiniz siz?
Neredensiniz?
- Binadan geldiler.
Söyledim size.
O binadan çıkan son
kişiyi hatırlıyor musunuz?
- Şimdi hiç çekemem bunu.
- Oydu.
Patlamayı buraya
getiren adam.
- Binadan gelip, şehrin üçte ikisini yok eden
adam.
- Bu mantıksız.
- Sen o binadan milyonlarca kez gittin geldin.
- Baksana şunlara, buradan değiller.
- Neredensiniz?
- Kansas'tanız.
Sen değil.
- Neredensiniz?
- Kansas.
- Doğusu mu batısı mı?
- Doğusu.
Doğu Kansas'ı kim
kontrol ediyor?
Batı Kansas'ı kim
kontrol ediyor?
Bomba geldiğinde
Başkan kimdi?
İlk vurulan şehir
hangisiydi?
- Hangi ulustayız?
- ABD.
Diyeceğimi dedim.
- Ne diyorsun?
- Ya bombaları varsa?
Bombaları olsaydı
şimdiye kadar ölmüş olurduk.
- Henüz bizimkileri kullanmadık.
- Bombamız falan yok.
Dilsiz konuşuyor.
Ne diyorsun?
Onları bana bırak,
her şeyi öğrenirim.
Söylemiştim.
İnsanlara başka bir
dünyadan olduğunuzu söylerseniz, işler çok iyi gitmez.
İnanamıyorum buna.
Evet, evde
- Evde televizyon
izliyor olabilirdim.
- Annenin ayaklarını kazırdın.
Şu anda bu kulağa
harika geliyor.
Hangisini istiyorsun,
Tinker?
Bunu ve küçük olanı
olan.
- Dokunmayın ona.
- Hayır, hayır, büyük
olan.
Bekleyin, bekleyin.
- Lütfen, onu olmayın.
- Yürü!
Lütfen, beni alın.
Lütfen!
Tik tak.
Sen
- Ronan.
- B.
Çekin ellerinizi
ondan!
Gidelim.
Nereye götürüyorsunuz
bizi?
Bırakın beni!
- Hayır!
- B!
- Bırakın!
Hayır!
Yapmayın!
Ronan, Ronan!
Orospu.
B.
B!
- Ronan.
- B.
Pekâlâ.
İbneler sizi.
Ronan, bunun bir
yardımı olmayacak.
Ronan, kes şunu!
Ronan, bunun bir
yardımı olmayacak.
Ronan, kes şunu!
- Nereden biliyorsun?
- Çünkü annemin nasıl öldüğünü hatırlıyorum.
Üzgünüm, ben Boş ver.
Neden bıraktın bizi,
Ronan?
Annem öldükten sonra,
öylece gittin.
- Mecburdum.
- Neden?
- Çünkü seni korumam lazımdı.
- Neyden?
- Benden.
- Ne?
Benden.
Fark ettin mi
bilmiyorum ama çevremdeki her şey zarar görüyor.
Ronan, beni yalnız
bıraktın.
Her şeyi tek başıma
yapmak zorunda kaldım.
Babamla tek başıma
uğraşmak zorunda kaldım.
Seni korumana gerek
ihtiyacım yok.
İhtiyacım olan şey
abimdi.
Söylediklerimi
anlamıyorsun Bilmeni istiyorum, buradan
kurtulduğumda seni iyi benzeteceğim.
Bilmek güzel.
Sağ ol.
Adın ne?
Tinker derler bana.
Gerçek adın ne?
Ben Beatrix.
Bu da abim, Ronan.
Seninle tanışmak çok
hoş.
Buraya gel de
tokalaşalım.
Beatrix.
Evet.
Güzel taktik.
Seni kaçıranla arkadaş
olmaya çalış seni gerçek bir insan gibi
görsünler.
- İşe yarıyor mu?
- Hayır.
Ne yapıyorsun burada,
Tinker?
Bir şeyler yaparım, tamir
ederim.
Biraz ameliyat.
Ben sevmiyorum ama.
Asıl sevdiğim şey
elektronik eşyalar, elime aldığımda.
Ne yazık ki, iyi
biçimde bir şeyleri çok nadiren buluyorum.
Burası bombalanmadan
önce iyi bir yerdi.
Pakistan 1999'da
yıkıldı.
Kara borsa o zaman
açıldı.
Bavul büyüklüğünde
bombalar.
Ondan sonra, her şey
an meselesiydi.
Eninde sonunda, New
York'un üstünde mantar bulutu olacaktı.
İlk bombalanan New
York olmayacaktı sadece.
- Biz olacaktık.
- Tanrım.
Ben o zaman şehir
dışındaydım.
Karım ve kızım
evdeydi patlama bölgesinin hemen
yanında.
Yani anında ölmek
yerine termal radyasyondan acı çekerek öldüler.
O zamandan beri,
nükleer bombalar hakkında çok şey öğrendim.
Üç mermiden meydana
getirdim bunu.
- Buradakilerin ödü bokuna karıştı.
- O nükleer bomba mı?
Evet.
Ve adam nükleer bombaları buraya ilk getiren adam karım ve kızımı öldüren adam o
binadan geldi.
Soru şu ki, binadan
gelen o adam kimdi?
Bilmiyorum.
Binadan gelen o adam
kimdi?
- Bilmiyorum.
- Kimdi o?
Bilmiyorum!
Yemin ederim,
bilmiyorum!
Binadan gelen o adam
kimdi?
Tanrım.
Kim bu?
Kim bu?
Babam.
Bir soru sorabilir miyim?
Başka kaç dünyaya
gittin?
Şu anda düşünmen
gereken şey bu değil.
Ne?
Ne düşünmeliyim o
zaman?
Şu gerçeği düşün bak
Dışarıda
bir yerde bir tane daha sen var belki
sahilde yatıp kokteylini yudumluyordur.
Tamamen başka bir sen.
Bir saat içinde kafasına sıkılacak sen değil.
Bu dünyadaki
sorunlarımızdan biri de mermi sorunu.
Çok farklı türleri
var.
Kutu kutu mermin
olabilir, ama hiçbiri uymaz silahına.
Ben çözdüm bu sorunu.
Namluyu kendi kendine
boyutlanması için tasarladım.
Şimdi hemen hemen her
mermiyi kullanabiliyorum.
Ve Beş saniye içinde ya da Tabi bir
eksik yanı var her seferde bir mermi koyabiliyorum.
Yine de doğru soruna göre, çözüm bu.
Şimdi, sana bazı
sorular soracağım.
Sorduğum her soruda
da, bir mermi koyacağım.
Silah ateşlenmeye
hazır hale gelene kadar soruyu cevaplamazsan
abine sıkacağım.
- Ne?
- Anladın mı?
- Ne?
- Birkaç saniyen var sadece.
Anladın mı?
- Evet.
Manyaksın sen!
- Şimdi, nereden geldiniz?
- Biz
- Başka bir Dünyadan
geldik.
- Açıkla.
Nasıl açıklayayım
bilmiyorum Bomba buraya gelmemiş olsaydı
bunlar hiç yaşanmamış mı olacaktı?
- Binadan mı geldiniz?
- Evet.
- Bina ne?
- Bilmiyorum.
- Bina ne?
- Bilmiyorum, yemin ederim.
Binaya girdik ve
buraya geldik birden!
Hayır!
Seni öldüreceğim!
Yemin ederim öldüreceğim
seni!
- Bina nasıl işliyor?
Kontrol eden kim?
- Bilmiyorum!
Yetkili kim?
Binadan kim sorumlu?
- Bilmiyorum bunları!
- Palavra!
Hayır!
Lütfen.
Baban kim?
Nükleer bombaları neden
buraya getirdi?
- Bilmiyorum!
- Neden ailemi öldürdü?
O silahı abime
doğrultmayı bırak!
- Neden?
- Tamam, tamam, bilmek istediğin her şeyi
söyleyeceğim.
Yalancı.
Lanet olsun.
- Babam hakkında söyledikleri doğru mu sence?
- Babam kim?
Tanrım.
Ne yapıyorsun sen?
Kalk
- Ne oldu?
- Çok geç.
Tanrım, ateşledi.
- Gidelim.
- Ateşledi.
- Gidelim.
Hadi, hadi.
Hadi!
- Buradan çıkamayabiliriz, biliyorsun.
- Evet.
Yani bu yaşayacağımız
son saatler olabilir.
Evet.
Ne yapmak istiyorsun?
Yani, son saatlerinde?
Bilmem Ne düşünüyorsun?
Sen benimle kafa mı buluyorsun?
Sadece
- Hemen gitmeliyiz.
- Hadi.
- Bir saniye
- Hemen.
- Nereye gittiler?
- Bilmiyorum, Şef.
Şimdi kendimizi bu
karmaşanın içinde buluyoruz!
Lanet olsun.
O binanın ne olduğunu
biliyorsun.
- Tanrım!
Birisi Tinker'ın
temizlenmesine yardım etsin.
- Gerekmez!
Binayı ve 5 mil
çevresindeki her şeyi haritadan sileceğim.
- Ne diyorsun sen?
- Evet.
- 29 dakika içinde.
- Kapat şunu.
Hayır, bu bombayı
alacağım ve binaya doğru gideceğim.
Geri kalanlar,
yaşamak istiyorsa ters yöne gitsin.
Bir şey daha.
Şef, bir kamyonet
ödünç almalıyım.
Lanet olsun.
- Benzinimiz bitti.
- Gerçekten mi?
- Üzgünüm, yolda bir petrol görmüyorum.
- Haydi çocuklar, yürüyebiliriz.
Evet, bunu serseri
katil takımına söyle.
Çocuklar!
Hadi, toz olmalıyız!
Bina beklemez.
İçeri gidelim.
İçeri, hadi, hadi!
Elimdesin.
Beş, dört, üç iki, bir.
- Ne oldu?
Niye zıplamıyoruz?
- Zıplayacağız, zıplayacağız.
Her an.
Her an mı?
36 saat dedin.
- Kabaca, evet.
- Kabaca mı?
Hadi, hadi!
Acele et, acele et,
lütfen.
B, üzgünüm.
- Ne için?
- Her şey için.
Hadi!
Tamam, ışıklar,
ışıklar.
Hadi yapalım, yapalım.
Hadi!
- Sen iyi misin?
- Evet.
Sen?
- Evet.
- Harold, sen iyi misin?
- Evet.
- Eve geldik mi?
- Eve mi?
- Eve gittiğinizi mi düşündünüz?
- Başka nereye gidebiliriz ki?
Anladığınızı
düşünmüştüm, eve gitmek falan yok.
- Nedir bu, gelecek mi?
- Hayır, gelecek falan değil.
Binada zamanda
yolculuk olmaz demiştim size.
Aynı gün, aynı
saat şu anda.
Saatlerinizi
ayarlamanıza bile gerek yok.
- Başka bir Dünya, hepsi bu.
- Evet canım, büyütülecek bir şey yok.
Başka bir Dünya işte.
- Burada kaldık yani.
- O kadar kötü değil.
- Teknoloji düzgün.
- Düzgün mü?
Bu, bizim dünyadan 20
yıl daha gelişmiş.
- Babamı aramalıyız.
- Nasıl?
- Bilmiyorum, B.
- Giderken bunu düzeltmek istiyorum.
- Belki ona online bakabiliriz.
- Burada İnternet vardır, değil mi?
- Eve gidelim.
Burada yaşadığını
nereden biliyoruz?
Yaşamadığını nereden
biliyoruz?
B, bir yerden
başlamalıyız.
- Tamam mı?
- Ayrılalım, olur mu?
Olur mu?
Bilmem, siz 5 yaşında
falan mısınız?
Ben senle
gelebilirim, Beatrix.
Evet, bak sadece Ben mesaj atarım.
Numaran numaran ne?
- Bu evrende cep telefonu kullanmadıklarına eminim,
dostum.
- Tamam.
Pekâlâ, olay şu.
Bataryalar, paralar, mermiler
dünyadan dünyaya değişir.
Önemli olan şey,
bunlar sıfırı bulmadan buraya gelmeniz.
Burayı kalıcı eviniz
yapmak istemiyorsanız gecikmeyin, tamam mı?
Ben böyle
yaşayabilirim.
İsimleri neydi
tekrardan?
Cidden?
Beatrix, aptal olan
da Harold.
- Beatrix sevgilin, değil mi?
- Hayır, kardeşim.
Evet, adın neydi
senin?
Ronan.
Ne oldu kafanı mı
vurdun sen?
Evet, açlıktan
ölüyorum.
Merhaba.
Pekâlâ, neyin
güzelmiş bakalım?
Neyin var?
- Crombie.
- Pekâlâ, crombie nedir?
Crombie crombiedir, elimizde
o var.
Tamam, iki Crombie o
zaman.
Her neyse işte.
Şuna bak.
Bu dünya, bizimkinden
çok daha iyi.
İstiyorum bunu.
Harold.
Harold.
Merhaba, hoş geldiniz.
Bunun ne kadar delice
olduğunu görüyor musunuz?
Bunu alıp, eve
döndüğümüzde Apple'e satsam?
- Anında milyarder.
- Bunu yapabilir misin?
- Evet.
- Neden?
- Bilmem, kulağa sahtekârlık gibi geliyor da.
Bunu benim yatıma
söyle.
- Harry.
Harold.
- Efendim.
- 699.
- Buyurun.
Bu bir fırsat Beatrix
ve ben de kullanıyorum.
Ve yanlış bir şey yok.
Ve eğer kartlarını
doğru oynarsan karı kırışabiliriz de.
- Bununla ne yapmam gerekiyor?
- Çekin.
Dostum, sadece biyo.
Ne?
Neden babanızı
arıyorsunuz?
Yani, babamla aram
çok yoktu ama böyle de saklanmazdı, sorduğun buysa.
İnsanların gerçekte
kim olduğunu asla bilemezsin.
Neden görüşmüyordun
babanla?
Annem öldükten sonra
farklı yollara gittik.
Ben ailemden gerçekten
çok farklıyım.
Onların hepsi zeki,
bense Annem profesördü, babam mühendis.
Yani, B Princeton'a
gidiyor.
Ben sadece torba
yumruklayan bir insanım.
Kalın bir kafatasım
olması iyi bir şey, değil mi?
Bence olduğundan daha
aptal davranıyorsun.
Pekâlâ, alın bakalım.
İki crombie.
Nedir bu?
Pekâlâ.
Ödeme yapmalısınız,
buradan.
Ne?
Elinizi tarayıcıya
koyun.
- Elime ne yapacak?
- Bir biyometrik tarayıcı.
- Parayı doğrudan hesabınızdan alıyor.
- Gerçekten mi?
- Evet.
- Aslında
gerçekten gitmemiz gerek.
Hadi.
Tanrım.
Bu aynı sana benziyor.
Tanrım, gerçekten
benziyor.
Bu benim, bu çok
garip.
Bak, yüzümün aynısı
var burada.
Bak.
Biz buralı değiliz.
- Beş blok ötede yaşadığınız yazıyor.
- Biliyorum, sadece Biz tam buradan değiliz demek istedim.
Dostum, buradan daha
önce alışveriş yapmışsınız.
Biliyorum, adresim
neymiş?
Sistemde yoksunuz.
Sistemde herkes
vardır.
Hadi.
Dostum hiç acele
etme, zaten işim falan yok benim.
- Buraya gelip yemeğimi ödemek ister misin?
- Bu da ne demek?
Bu Dünyada Ronan
Carver diye biri yok demek.
Ya ölmüşsün ya da hiç
var olmamışsın.
- Gitmeliyiz.
- Evet, ama açlıktan ölüyorum.
Bazı Dünyalarda,
polisleri böyle ararlar.
Hadi, gidip babanı
bulalım.
Merhaba, hoş geldiniz.
- Elektronik eşyalarınızı almak istiyorum.
- Hangilerini?
Hepsini.
Şaka mı yapıyorsun?
60 bin dolarlık
elektronik eşya mı?
Niye alayım o kadar
şeyi?
Bu bir kimlik
hırsızlığı, söylüyorum sana.
İşte burası,
yaşadığım yer.
Bunca zaman buraya mı
yürüyorduk?
Harold, buna vaktim
yok.
Gidip babamı
bulmalıyım ya da en azından nasıl bulacağımı öğrenmeye çalışmalıyım.
Hadi, bu Tam buradayız.
Yukarıda laptopum
falan vardır.
Online bakabilirsin
ona.
Ya yukarı çıkarsak ve
kapıyı sen açarsan?
Garip olur ama bir
denemeliyim, değil mi?
Sen denemez miydin?
Bilmiyorum ya.
Evde değilimdir belki.
Sanırım artık evdesin.
Merhaba?
İmkânsız.
Şuraya bak.
Öbür Harold'dan
nefret ettim.
Ne?
Neden?
Kendisi benden çok
daha harika görünüyor.
Hadi ama, sen de
harikasın.
Gezmiş.
Eminim öteki Harold,
nükleer bomba atılmış alternatif bir Dünyaya gitmemiştir.
- Evet, ama güzel bir evi var.
- Evet, ama annenin evi Tamam, ne diyorsan öyle olsun.
- Evet.
- Merhaba
Harold, şifren ne?
Babamı Google'da ya
da Shmoogle'da ya da burada ne varsa aramak istiyorum.
- Şifresini nereden bileyim?
- Çünkü sensin.
- Hayır, farklı bir benim.
Ya bizim hiç
duymadığımız bir filmin hayranıysa?
- Ya senin aynınsa?
- Hayır, işe yaramaz.
Harry, lütfen.
Önemli olmasa
istemezdim.
- Şifrem Beatrix928.
- Ne?
Şifrem.
Beatrix928.
Neden 928?
Doğum günün.
Evet.
- Hayır.
- Evet.
Tanrım, aynıyız.
Bunun genelde çok iyi
gitmediğini açıklamam gerek sanki.
Neden?
Bilmiyorum, sanki "Ding dong.
Ne var ne yok?
Ben senin var olmayan
oğlunum, endişelenme, açıklayabilirim.
Ben tamamen farklı
paralel bir alternatif evrendenim.”
Bence senin anahtarların o kilide uymaz.
Pes!
Merhaba?
Sanırım evde kimse
yok.
Babanı bulduktan
sonra ne olacak?
Bilmiyorum, bana
bıraktığı bu şeyi veririm ona.
Neyi?
- Nereden buldun bunu?
- Ne olduğunu biliyor musun?
Ne olduğunu
bilmiyorum ama nereden geldiğini biliyorum.
Öz Dünya'dan geldi.
İnanamıyorum.
İbneyim ben.
Ne?
Bana bak.
İbne bir şirket
avukatıyım.
Bundan fazlası
olduğuna eminim.
Bu sen iyi biri,
değil mi?
Evet, sadece Böyle bir şeyi yapabileceğime inanamıyorum.
Bu evde oturduğuma
şaşmamalı.
- Tanrım.
- Ne oldu?
Babamı buldum.
- 3 ay önce olmuş.
- O bu dünyadaki versiyonu.
- Baban değil.
- Biliyorum, ama yine de
- Nasıl ölmüş?
- İşte öldürülmüş.
- Bir saniye, bu şey değil mi
- Bina.
Neler oluyor lan?
Bina nereden geldi
sence?
- Bunu ikinci kez bile düşünmedim.
- Kimse nereden geldiğini bilmiyor.
Ama bina hep aynı.
Her evrende.
Her Dünyadaki her yerde, bina hep aynı.
Ama öylece yok olmuyor.
Binayı birisi, bir şey yaptı.
Kimse neden bilmiyor, ama bu nasıl çılgın bir
dünyaysa orası nasıl bir cehennemse insanlar oraya Öz Dünya diyor.
Her paralel evrene delik açacak teknolojileri
varsa nasıl bir Dünya olacağını düşün.
Yani, bizden binlerce yıl önde olmalılar,
teknoloji
- uzmanları.
Ve daha önce kimse gidemedi oraya.
Ama her seferinde, birileri bir parça
teknolojiye rastlıyor.
Yetişkinlerin artıkları gibi.
O kadar delice, havalı ve sofistike bir şey ki
Öz
Dünya'dan gelmiş olmalı.
Baban nasıl aldı onu?
Sanırım Koca Danny bu.
Ne?
Sen
Şey
Senin Eğer burada
çalışmak istiyorsanız sorun değil, sanırım.
Ama banka aradı.
Tekrar ödeme yetkisi
verebilir misiniz?
Bir kimlik hırsızlığı
olduğunu düşünüyorlar.
- Kimlik hırsızlığı mı?
- Evet, ben de "Ne?
Adam burada be.”
dedim.
- Oldu mu?
- Evet.
Bir daha bölme.”
Alex Carver, karısı
Livia'dan 3 yıl önce olmüş kızı Beatrix
sayesinde hayatta kalmış.”
- Ne oldu?
- Bu dünyada üniversiteye gitmişim.
Lanet olsun.
- Bu iyi bir şey, değil mi?
- Garip.
- Ne oldu?
- Ronan'dan bahsetmiyor.
Burası benim odam
değil.
- Hayır, benim odam ama
- Anlıyorum,
anlıyorum.
Buna ne denir biliyor
musun?
Paralel evren dejavusu.
Tüm eski eşyalarının burada olacağını mı
düşündün?
Her şey benzer ve aynı zamanda da benzer değil.
- Öyle mi?
- Evet, öyle.
Evet.
- Ben tanıdık geliyor muyum?
- Nasıl?
Yani, daha önceden
tanışmışız gibi hissediyor musun?
Neden?
Diğer evrendeki
Ronanlarla tüm dünyalarda buluştuk ve hep sonumuz senin yatağın oldu.
Aynen böyle.
Yalancı.
- Dostum, kafa buluyordum seninle.
- Bir saniyeliğine
- Çok heyecanlandın.
Neyse, bu dünyada
yoksun bile, dostum.
- Ne oldu?
- Hiçbir şey.
Hadi, söyle.
Sanırım şey umuyordum Bu evde büyürken çok iyi vakit geçirmedim.
Bir sürü kavgaya
girdim.
Ve hep annemi üzerdim.
Annem de hep, "Kendini
kontrol etmeyi öğrenmelisin, tatlım.
Kendini kontrol
etmeyi öğrenmelisin.”
derdi.
Çok sinirliydim eskiden.
Eskiden.
Ne oldu?
Öldürdüm annemi.
Annemle arabayla eve
dönüyorduk kamyonun biri bize çarptı ve
yoldan çıktık.
Çok korkutucuydu,
öleceğimizi sandık.
Dışarı çıktım ve adam
kekeliyordu.
Sarhoş falan olduğu
belliydi.
Mırıldanıyordu da
mırıldanıyordu, sonra hatırladığım tek şey
adamı tuttuğum ve pencereden çıkarttığım.
Vuruyordum da
vuruyordum.
Annem arabadan çıktı
ve bağırıyordu bana, adamı öldürmemi istemiyordu.
Ve sanırım arabamızın
olduğu yerde trafik akıyordu ve onu
göremediler bir gürültü duydum, arkamı
döndüm ve Çok Üzgünüm.
Benim hatamdı.
Sonra da çok popüler
değildim hayal edebileceğin gibi.
Babam bir hayaletti.
Beatrix ona bakmak için
üniversite planlarını iptal etti.
Ben de gittim.
Belki bu dünyada, işler biraz daha
iyidir diye umuyordum.
Biliyorsun, bu dünyada farklı bir sen yok.
Onun şansına.
Deja vuya alışman gerek.
Bazı dünyalar çok değişik olacak.
Bazı dünyalar da çok garipçe aynısı.
Ne kadar aynısı?
Bu deja vu için nasıl?
- Gitmeliyiz.
- Carver, git buradan!
Hemen gitmeliyiz.
Carver!
Bu da neydi böyle?
Bilmiyorum, bunu 10
dünya önce falan buldum.
Ama bu son şarjdı,
yani
- Bu adamlar kimdi?
- Tam bilmiyorum, yabancılar.
Onlara
bulaşılmayacağını bilecek kadar çok dünyada gördüm onları.
Ama babanın
peşindeyseler, babanın başı düşündüğümden de büyük beladadır.
Bunun nasıl
sürüleceğini biliyor musun?
- Araba nasıl kullanılır bilmiyor musun?
- Hadi.
Buna inanamıyorum,
Beatrix.
Kanıtları ortadan
kaldırmışım.
- Ne kanıtını?
- Şirkete karşı olanları.
Tamam mı?
Şirket yüzlerce
insanı öldürmüş.
E maillerinde var.
Bu kötü bir şey ama
bu konuda ne yapmalıyız bilmiyorum.
Evet, ama bir şeyler
yapmalıyım, değil mi?
Ya hepsini New York
Times'e yollasak?
Sonra?
Gerçekten diğer senin
hayatını mahvetmek istiyor musun?
Evet.
Nedir bu?
Ne oldu?
Pekâlâ, buradan
gitmeliyiz.
Hadi, Ronan'ı ve o
kızın adı neyse onu bulalım.
- Tamam, bir saniye.
- Ne oldu?
Ben seninle aşağıda
buluşurum 1 dakika sonra, tamam mı?
Tamam, acele et.
Tatlım, korkuttun
beni.
Hala işte olduğunu
sanıyordum.
Tanrım.
Bugün başıma çılgınca
bir şey geldi.
Buraya çıkarken merdivenlerden çıkıyordum ve bir kıza
rastladım.
Yemin ederim tıpkı
bana benziyordu.
Harry?
Tamam, tamam.
Tamam, her şey
yolunda.
Sadece bir yanlış
anlaşılmaydı tamam mı?
Hesabım hacklenmiş.
Bir hacker tarafından
yanlış temsil edildim.
Efendim,
mikrofonunuzu suratımdan çekin, efendim.
Çok agresif
davranıyorsun, çek şu mikrofonu suratımdan!
Bu şeyin içinde bizi
binlerce kez öldürmeye yetecek kadar içki var.
- Bırakmanı öneririm.
- Beni vurmaya çalıştın.
Seni vurmak
isteseydim vururdum.
- Bombayı patlatacağını sanıyordum.
- Fikir buydu.
Ne olur ne olmaz diye
içeride saklanmalıydım.
Ne yapıyorsun?
- Kapı zilini çalışıyorum.
- Birisi bu binayı yaptı, değil mi?
Kendi kendine
oluşmadı.
Birisi, evet.
Bir yerde.
- Bir yerde değil, burada.
Ve hala buradalar.
- Saçmalık.
Bunun hayalet gemi
olduğunu mu sanıyorsun?
Böyle bir şey yapsan gider
miydin?
Kim işletiyor?
Kim çalışmasını devam
ettiriyor?
Kim zıplatıyor?
- Bana sorarsanız, evde birileri var.
- Buraya geldik.
Yedinci kata çıktınız
mı?
Daha bir sürü de kat
var.
Bana inanmıyor
musunuz?
Dışarı çıkın ve sayın.
Ama yedinci kattan
sonra yukarı gidiş yolu yok.
Sekizinci kat hep
beton.
Bir yolu var, her
zaman vardır.
Kapının nerede
olduğunu bilmiyoruz sadece.
- Ne yapıyorsun?
- Lanet olsun, hackledi.
Sisteme ufak bir şok.
Dikkatini çekecek
kadar.
Sanırım yeterli
zamanımız var.
Binayı buradan nasıl
yöneteceğimizi bulabilirim.
B, sakin ol.
O ekrana bir daha
dokunursan ölürsün.
B.
Bu şerefsiz hepimizi öldürmeye
çalıştı.
- Bunu kişisel algılamışsın.
- Kapat çeneni!
Beatrix.
Bırak da işini
bitirsin.
- Ne?
- Evet, gerçekten ne?
Cevap istiyorum.
Buranın ne olduğunu
bilmek istemiyor musunuz?
Babamın bizi buraya neden
gönderdiğini?
Babamı bulma şansımız
varsa, yukarıdaki insanların açıklaması vardır.
Bu manyağın eve tek
dönüş yolumuza düz kontak yapmasını mı konuşuyoruz?
Sana bağlı, B.
Tamam.
Silahımı geri
alabilir miyim?
Hadi.
Baba?
Sen.
- Uzun süredir seni arıyordum.
- İstediğin ben değilim.
Hayır, tam olarak
sensin.
Yaptığın makine Daha önce kimse binayla iletişim kuramamıştı.
Bunu yapabilecek bir
makine yapmayı nasıl başardın?
Ailemi neden öldürdün
bilmek istiyorum.
Sana verecek cevabım
yok.
Dinle.
Dünyan neden yerle bir
oldu bilmek mi istiyorsun?
Yukarı çıkmalısın,
tek yolu b.
Burayı yıkabilirsin
ya da cevap alabilirsin.
Ama ikisi birden
olmaz.
Seni bekliyorlar.
Merhaba, Bay Carver.
- Merhaba, tatlım.
- Baba.
Ronan.
Seni görmek güzel,
uzun zaman oldu.
Şu anda söylediğin
şey bu mu?
Baba, neler oluyor?
Hayatımı ikinizi de
bundan korumak için harcadım.
- Bizi neyden korumaya?
- Binadan.
Baba, mantıklı
konuşmuyorsun.
Neden bahsediyorsun?
Seni aradığımızı
biliyor muydun?
Bunca zaman yukarıda
mıydın?
- Hayır, yolculuk ediyordum.
- Ne zamandan beri?
Uzun zamandan beri.
Siz doğmadan önce.
Sizin büyüdüğünüz
Dünya, eviniz sandığınız Dünya benim
doğduğum yer orası değil.
- Ne?
- Yolculuk etmeyi bırakmaya karar verdiğimizde benzer bir yer arıyorduk.
- Güvenli bir yer.
- Bekle, biz mi?
Anneniz ve ben, sizi
korumak istedik.
En önemli şey buydu.
Annem de mi buralı
değil?
Size bıraktığım cihaz
yanınızda mı hala?
Evet.
- Sizde kalsın, ihtiyacınız olacak.
- Ne için?
Annenizi bulmalısınız.
Annem öldü.
Hayır.
- Baba, öyle söyleme.
- Annem öldü, öldüğünü gördüm.
- Hepsi ölmedi.
- Ne?
Dinleyin.
Öz Dünya'ya nasıl
gidildiğini bilen tek kişi o.
- Bulun onu, cihazı ona götürün.
- Ne?
Evlat, bu bina uzun
zamandır işlevde.
Gerçek amacı neyse,
her kim yaptıysa, uzun zaman önce öldü.
- Kim yürütüyor o zaman binayı?
- Kimse.
Yukarıda kimse yok,
terk edilmiş.
Bu yüzden makine,
bizi kurtarabilecek cevap olabilir.
Bunu yapabileceğiniz
biliyorum.
Makine, annenizi
bulmanıza yardım edecek.
Öz Dünya'yı arayın.
Tatlım, bunu ödünç
alabilir miyim?
Dinlemeyin onu!
Yalan söylüyor!
Kimsin sen?
Babanım ben, Beatrix.
- Baba.
- Baba, hayır.
Nereye gidiyorsun?
Keşke sizinle
gelebilsem.
Ama kendim vermem
gereken bir savaş var.
İkinizle de sonra
görüşeceğiz.
Baba.
Baba, baba!
Bu garip bir aile
birleşmesiydi.
Zıplıyor muyuz?
- Pekâlâ, ne yapıyoruz?
- Bunu nasıl süreceğimizi öğreniyoruz.
- Ya
- Bir şeye dokunmayın.
- Bir şeye basmalıyız.
- Neye baktığımızı bile bilmiyoruz.
Olasılıklar.
Bence bu çizgiler
bunu temsil ediyor.
Evet, doğru olabilir.
Bunu yapıyor muyuz?
Annem için.
Annem için.
İşte oluyor.
Bu da ne?
Bu güneş mi yoksa Bir bakalım mı?
Lanet olsun.
Pekâlâ, 3, sıra sende.
Hey.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar