Aç Gözün
168
Vezin: Mef’ûlü Mefâ’îlün Mef’ûlü Mefâ’îlün.
Uyan gözün aç durma yalvar güzel Allâh’a,
Yolundan izin ayırma yalvar güzel Allâh’a.
Her geceyi kâim ol her gündüzün sâim ol,
Hem zikr ile dâim ol yalvar güzel Allâh’a.
Bir gün bu gözün görmez hem kulağın işitmez,
Bu fırsat ele girmez yalvar güzel Allâh’a.
Sağlığı ganîmet bil her saatı ni’met bil,
Gizlice ibâdet kıl yalvar güzel Allâh’a.
Hey nice yatarsın tûr olma bu safâdan dûr,
Bahr-i keremi boldur yalvar güzel Allâh’a.
Ömrünü hiçe satma kendini yakma,
Her şâm ü seher yatma yalvar güzel Allâh’a.
Her vakt-i seherde bin lûtfu gelür Allâh’ın,
Ol vakt uyanır kalbin yalvar güzel Allâh’a.
Allâh’ın adın yâd et can ile dili şâd et,
Bülbül gibi feryâd et yalvar güzel Allâh’a.
Gel imdi Niyâzi’yle Allâh’a niyaz et,
Hâcâtı dırâz eyle yalvar güzel Allâh’a.
Uyan gözün aç durma yalvar güzel Allâh’a,
Yolundan izin ayırma yalvar güzel Allâh’a.
Uyan gözün aç durma yalvar güzel Allâh’a,
Yolundan izin ayırma yalvar güzel Allâh’a.
Her geceyi kâim ol her gündüzün sâim ol,
Hem zikr ile dâim ol yalvar güzel Allâh’a.
Her gece namaz kıl ol her gündüzün oruç tut,
Hemde zikre devam et ol yalvar güzel Allâh’a.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Sabır imanın, oruç da sabrın yarısıdır”[1]
Bir gün bu gözün görmez hem kulağın işitmez,
Bu fırsat ele girmez yalvar güzel Allâh’a.
Bir gün bu gözün görmez hem kulağın işitmez,
Bu fırsat ele girmez yalvar güzel Allâh’a.
Sağlığı ganîmet bil her saatı ni’met bil,
Gizlice ibâdet kıl yalvar güzel Allâh’a.
Sağlığı ganîmet bil her saatı ni’met bil,
Gizlice ibâdet kıl yalvar güzel Allâh’a.
Hey nice yatarsın tûr olma bu safâdan dûr,
Bahr-i keremi boldur yalvar güzel Allâh’a.
Hey nice yatarsın dağ gibi bu safâdan uzak olma,
Kerem deryası boldur yalvar güzel Allâh’a.
Ömrünü hiçe satma kendini yakma,
Her şâm ü seher yatma yalvar güzel Allâh’a.
Ömrünü hiçe satma kendini yakma,
Her akşam sabah yatma yalvar güzel Allâh’a.
Hiç’ in manası dünya ve nefsin arzularıdır.
Dünya Hayatı
[ Serrac "Eğer dünyanın Allah kalında sivrisineğin kanadı kadar bir değeri olsaydı kafire bir yudum su vermezdi (içirmezdi) "[2] hadisini şu açıklamasıyla verir:
"İstiğna ehli olan kimseler; dünyanın tamamı kendilerinin olsa, bundan dolayı da ahirette herhangi bir sualle karşılaşmayacak olsalar ve Allah nezdinde kendilerine ayrılan ecirden bir eksilme de olmayacak olsa yine de zühd içinde yaşarlar. Zira onların eşyaya karşı zühdleri Allah Teâlâ'nın dünyayı yarattığı ve ona nazar ettiği günden beri devam etmektedir. Ona göre tahkik ehli zahidler başlangıçtan beri zühd yolunu tumuşlardır. Bu hadisi duyan Yahya b. Muaz er Razi (258/871) duygularını şöyle dile getirir:
"Dünya gelin gibidir. Dünyayı isteyen onun berberi olur. Onu süsler durur. Dünyaya karşı olan da onun yüzünü karartır. Saçını yolar, elbisesini yırtıp parçalar. Arif, Allah ile meşguldür. Bu yüzden dünyaya hiç iltifat etmez.” İmam Şibli (334/945) ye zühdden sorulunca o da bu hadisi hatırlatarak;
"Yazık size! Dünyada bir sineğin kanadından daha değerli ne var ki, onda zühd bahis konusu olsun. Bu kadar değersiz bir şeye rağbet etmemek meziyet midir?” Ebu Bekir Vasıtî de, yine aynı hadisle ilgili olarak:
"Allah Teâlâ nezdinde bir sineğin kanadı kadar bile değeri bulunmayan murdar bir şeyi terk etmek için daha ne kadar çabalayacak, ondan yüz çevirmek için daha ne zamana kadar uğraşacaksınız" şeklinde serzenişte bulunur.
Tasavvufta özellikle de ilk dönemde dünya, Allah Teâlâ yolunda tehlikeli bir tuzak gibi görülmüştür. Onun için de sûfîler onu ancak ihtiyaç halinde uğranacak bir abdesthaneye, çürüyen bir leşe ya da bir gübre yığınına benzetmişlerdir. Daha da ileri giderek "itlerin toplaşma yeri" benzetmesi yapılmış ve bundan uzak durmayanın köpekten de daha aşağılık olacağı belirtilmiştir. Bu tür benzetmelerin etkisinde kalarak olmalıdır ki şu ilginç hadis uydurulmuştur:
"Dünya facir (fahişe) bir kadın gibidir... " Kim olursa olsun evine gider ve koynuna girer. Yüzüne güler, ama hiç kimseye vefası yoktur. O halde böyle bir kadına gönül verip arkadaş olunmaz.”[3] Müzekkin Nüfus'ta bunun benzeri birçok uydurma hadis yer almaktadır. Mesela bunlardan bir diğeri de "Her kim dünyayı severse, ahiretine ziyan verir..."[4]şeklindedir.[5]
İşte bütün bunlardan dolayı özellikle ilk dönem sûfileri dünyaya karşı tavır almışlar hatta bundan dolayı (dünyaya ait nesneler olduğu için) giyim kuşamlarına bile dikkat etmemişlerdir. Öyle ki, ayakkabılarının bile Allah yolunda engel olduğunu düşündükleri için yalın ayak gezinenler ve bu vaziyetlerinden zevk alanlar olmuştur.
Bu konuda son olarak yine halk arasında hadis olarak iştihar bulmuş iki rivayet vardır.
Birincisi : "Dünya, ahiretin tarlasıdır"[6]
İkincisi: "Hiç ölmeyecekmişsin gibi dünyaya, yarın ölecekmişsin gibi de ahirete çalış" [7]
Bu rivayetlerin her ikisi de son dönemin mahsulü olup şimdiye kadar ki hadislerin rağmına, dünyaya azıcık da olsa göz kırpmaktadırlar.
“Dünya, ahiretin tarlasıdır" hadisine son dönemden İbn-ül Arabî (638/1240) 'nin yaklaşımı şöyledir:
"Herkes dâhil olacağı cennetin nimetlerini hurilerini, gılmanlarını, vb. nimetleri bu âlemde tahsil edip beraberce götürecektir. Kâfirler ise cehennem ve cehennemdeki azap çeşitlerini dünyada tahsil edip, giderken beraberinde götüreceklerdir." Aynı dönemde ortaya çıkan ve halkın dilinden düşmeyen "Hiç ölmeyecekmişsin gibi dünyaya, yarın ölecekmişsin gibi de ahirete çalış"şeklindeki rivayet de görünürde dünyaya teşvik unsurları taşıyor olsa da, sûfîler ne yapıp yapıp kendilerinden tarafa yorumlamışlardır: Hadisin insan psikolojisi açısından yapılan tahlilinde "Hiç ölmeyecekmişsin gibi dünyaya çalış"ifadesi ile Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem insandaki dünya hırsını kırmak istemiştir. Zira insan ebedi yaşayacakmış gibi düşününce fazla hırsa kapılmaz (nasıl olsa ömür bitmiyor der, hırs göstermez) ahiret için ise, tam bunun zıddına bir mantık yürüterek, ahiret'e çalışmayı ve ona hırs göstermeyi teşvik için, "yarın ölecekmiş gibi ahirete çalış"demiştir."[8]] [9]
Her vakt-i seherde bin lûtfu gelür Allâh’ın,
Ol vakt uyanır kalbin yalvar güzel Allâh’a.
Her vakit seherde bin lûtfu gelir Allâh’ın,
O vakit uyanır kalbin yalvar güzel Allâh’a.
Allâh’ın adın yâd et can ile dili şâd et,
Bülbül gibi feryâd et yalvar güzel Allâh’a.
Allâh’ın adın yâd et can ile gönlü mutlu et,
Bülbül gibi feryâd et yalvar güzel Allâh’a.
Gel imdi Niyâzi’yle Allâh’a niyaz et,
Hâcâtı dırâz eyle yalvar güzel Allâh’a.
Gel imdi Niyâzi’yle Allâh’a niyaz et,
İhtiyaç için duayı uzun eyle yalvar güzel Allâh’a.
[1] İbn. Hanbel. V/319
[2] Tirmizi Zühd 13; İbn-i Mâce. Zühd. 3
[3] Hadîsin aslı muteber kaynaklarda bulunamamıştır. Konuyla ilgisi için bkz. Eşrefoğlu Rumî, 70
[4] Hadis kaynaklarında mevcut değildir. Konuyla ilgisi için Bkz.Eşrefoğlu Rumi. 69
[5] Bu konuda çok sayıda mevzu hadîs için bkz. Kelâbâzî, Taarruf. 142. 43; Hucviri. 506, 507; Azizuddin Nefesi. 145; Eşrefoğlu Rumi. 69.70
[6] Aliyu'l Kari . 199; Aclunî. 1/490; Hakim. Miîstedrck. IV/312: Zehebi "münker" olduğunu ravilerinden Abdullah b. Cabbar'ın ma'ruf olmadığını söyler. Bkz. Sağani. 64
[7] Muteber hadis kavnaklarında bulunamamıştır.
[8] el Alâvî. Said Halil. Şerh Hadîs Müselsel bil Evliya vr. 7
[9] (ŞEKER, 1998), s. 285-287
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar