MECMUA-İ KELİMÂT-I KUDSİYYE-İ HAZRET-İ MISRÎ
Niyâzî-i Mısrî kuddise sırruhu’l-azizin sanata, hayata bakış açısını en iyi yansıtan eserlerinden birisi de kendi el yazısıyla yazılmış nüshası zamanımıza kadar gelen hatırat türü mecmuasının çözümlemesi ile bu durum daha iyi anlaşılacaktır.[1]
[Gün gün kaydedilen notlardan oluşan bu mecmua bir “günlük” esprisiyle yazılmıştır. Eserde şairin yaklaşık 18 yıl süren sürgün hayatında başından geçen hadiseler, duygu ve düşünceleri, olaylara, hayata bakış tarzı, kendisine yapılanlar karşısındaki düşünceleri, tavır ve davranışları, endişe, korku, şüphe vb. iç dünyasının bütün çalkantıları, kırgınlıkları kızgınlıkları, düşmanlıkları kendi ifadeleriyle kayıtlıdır. Yani bu eserinde, yaşayan, yiyip içen, hayatın içindeki Niyazî-i Mısrî ile karşılaşmaktayız. Bu eserin bir başka özelliği de şairin bazı şiirlerinin hangi ortamlarda, hangi duygu yoğunluğu, hangi düşünce atmosferinde yazıldığını, hangi olayların şiirlerin yazılmasında etkili olduğunu anlamamıza yardımcı olmasıdır. Onun Vanî Mehmet Efendi ile olan husumetini Kadızâdeler denilen hoşgörüsüzler gurubuyla olan çatışmasını, tekke ve zaviyelerin kapatılmasını, toplam olarak yaklaşık 18 yıllık sürgün hayatında çektiklerini bu hatıratından öğrenemesek birçok şiirine nüfuz etmemiz zorlaşacaktır.
Bu eserinden Niyâzî-i Mısrî kuddise sırruhu’l-aziz:[2]
—Zehirlendiğini, kardeşinin kendisini öldürmek üzere kandırılmış olabileceğini, sonra da kardeşinin öldürülebileceği ve ikisinden birden kurtulunacağını, (1b) [3]
—Soğuk günlerde mest giydiğini, kapısının sopa ile dışarıdan dayandığını, düğünlerde evine yemek gönderildiğini, bu düğün yemeklerinin normalden daha hafif olduğunu (1b)
—Mûsa Reis'in geldiğini, kapıyı çaldığı hâlde onu içeriye kabul etmediğini,9 gündür gemi beklediğini, baştaki idarecilerin cılk yumurta gibi olduğunu, (2b)
—Kale'den camiye inişinin 1040. günü olduğunu, Süleyman Paşa'nın 28.günde limana geldiğini, (3a)
—Hamzevîlere karşı olan aşın düşmanlığını, (3b,4a) —Süleyman Paşa'nın 10 gün önce ölmüş olduğunu söyledikleri hâlde onun gemiyle geldiğini, (4b,5b)
—Mustafa Paşazade Muhammed Bey'in kendisini ziyarete geldiğini, bu harekete karşı memnuniyet hislerini, (5b)
—Ziyaretine gelen Bekir Paşa'nın Kaptan Paşa'dan bir mektup ve 50 kuruş hediye getirdiğini, fakat bunları kabul etmediğini, paranın 15 kuruşunu biraderine, 10 kuruşunu Ca'fer Bey'e ve Abdurrahman'a verdiğini, kalanını da Muhammed Dede'ye ve kayyıma vermek için ayırdığını, paranın bir kısmını da çok nimetini yediği Mustafa Dede'ye vermek istediğini, (5b)
—İzni olmadan Sultan Mustafa'nın hutbe bile okutamayacağını, padişahların adaletle hükmetmesi gerektiğini, (6a)
—Bursa'da iken şeyhlerin kendisine mektup gönderdiklerini, nasıl hareket etmesi gerektiği konusunda telkinde bulunduklarını, kendisinin bu telkinleri kabul etmediğini “bildiğinizden kalmayın” diye karşılık verdiğini, bundan dolayı da 9 yıldır eziyet çekmekte olduğunu, (6b)
—Hâkim çağırdığını, kendine eziyet edilmemesi için ona ihtarda bulunduğunu, Füyûzî Çelebi mecmuasından “Derviş olan âşık gerek” ilâhîsini yazdığını, (7b)
—Süleyman Paşa'nın gemisiyle adaya Abdülcebbâr adında bir derviş geldiğini, onun kendisine Rodos'taki eski bir ahbabından selam getirdiğini, (8a)
—Vanî Mehmed Efendi'ye karşı olan düşmanlığını, (8b)
—Gece evine girilip cebinden yazılı kâğıtlarının çalındığını (9a)
—Sıçanotu zehiriyle zehirlendiğini, hâlbuki “Sülümen” denilen zehirin daha etkili olduğunu ve attarlarda kolayca bulunabileceğini, etkili olduğundan kendisini daha çabuk öldürebileceğini, (9a)
—Evinin tavanının delinerek, oradan kendisinin devamlı takip ve kontrol edildiğini (9b)
—1027 yılında dünyaya geldiğini (9b)
—Bir miktar badem ve fındık kırıp yediğini, (11b)
—Ramazan adlı bir dinsizin kendisine eziyet çektirmek ve öldürmek için devamlı ağular verdiğini, (12a)
—Şehzade Sultan Mustafâ'nın validesinin, Süleyman adlı birini kendisine eziyet için adaya gönderdiğini, (12b)
—Selanik'ten gelen birinin, şiirlerinde yanlışlar olduğunu söyleyerek, onları beraber okumayı arzu ettiğini söylemesini, şairin bu davranışı, kendini imtihan olarak telakki ettiğini, (14a)
—Eziyetlerden, kötü davranışlardan iyice bunaldığını, (15a)
—Tavan bekçisinin iki gündür kendisini uyutmadığı için dayanamayıp bir miktar gündüz uyuduğunu, (17a)
—Düşmanlarının kendine su aldırmadıkları için susuzluktan yandığını, susuzluğunu gidermek için karpuz yediğini, yedikçe hararetinin arttığını ve karnının davula döndüğünü, (17a)
—Cuma günleri üzerine şamdan koyulmak üzere bir sandık yapıldığını, şairin bunu kendi tabutu gibi gördüğünü, (35a)
—Önceleri cifir vb. şeyleri bilmediğini fakat hapsedilip Boğaz hisar'a gönderilince bütün kitaplarını yırttığını, kendinden geçtiğini, aklı başına gelince boğazında zincir, ayağında bukağı gördüğünü, o anda “esmâ—i hurûf ve kavâid—i cifrin ba'zısı”nın feth olduğunu, (35b)
—Sabah uykudan kalkınca yüzünün şiş, dudaklarının sarkmış, yüreğinin tamamen şişmiş olduğunu, (38a)
—Hediye olarak evine bir miktar kurban eti getirildiğini, (38b)
—Balık avlamaya gidildiğini, (38b)
—Kendisine hediye olarak ayakkabı gönderildiğini fakat onları kabul etmediğini, (42b)
—İncelemesi için kitap gönderildiğini, fakat rahatsızlığından dolayı bakacak takatinin olmadığını, (43b)
—Gönderilen kitapları sonunda inceleyebildiğini, bunların en az 500 yıllık olduğunu, (44a)
—Kendisine hakaret etmeleri için düşmanlarının bazı çocukları üzerine gönderdiklerini, (44a)
—Bazı geceler camide sabahladığını, (44a)
—Kendisine eziyet edenlerin kendinden özür dilediklerini, (44b)
—Köprülüzâde Mustafa Paşa'nın kendisine biriyle bir kitap gönderdiğini, (45b)
—Zehirlendiğini, yüzünün, dudaklarının şişip ayakta duramaz hâle geldiğini, (53a)
—İstanbul'dan ziyaretine gelen iki kişinin Vanî Mehmet Efendi'nin casusu olabileceklerine kanaat getirdiğini, (52a, 52b)
—Talebelerinden birinin, evi civarında tükürerek kendisine hakaret ettiğini, bunu ona yakıştıramadığını, (53a)
—Cahiller yapar anlarım, bu kişi bu hareketi nasıl yapar diye kendi kendine yakındığını ve oldukça üzüldüğünü, (53a)
—Yunus Amcasının hacca gittiğini, (54a)
—Nikâhlı eşiyle evlenmeden ayrıldığını, (55a)
—Haksızlığa uğramasından dolayı şikâyette bulunduğu kadıyla aralarındaki anlaşmazlığı, (55a)
—Kırk gün cami içinde, sıkıntılı vaziyette, minberde yatmak zorunda kaldığını, (55a, 56b)
—Kaldığı mescidin tavanının kendini kontrol etmek maksadıyla düşmanlar tarafından delindiğini, yere toz döküldüğünü, (56b)
—Yazdıklarının evinden alınıp kontrol edildiğini, (56b)
—Tavanının dövülerek kendisinin devamlı huzursuz ve rahatsız edildiğini, (56b)
—Her sıkıntısının, rahatsızlığının sebebinin Padişah ve Vanî Mehmed Efendi olduğunu, her şeyin onların rızası, bilgisi ve emriyle yapıldığını, (57b)
—Kendisine Limni'de sıkıntı çektirenlerin (8'liler) Şeyh, hakîm, Ramazan, kadı, dizdar, hatib, azab ağası ve Voyvoda olduğunu, (59a,93a)
—Osmanlı padişahlarından şiddetle yakınmasını, (60a)
—Osmanlıların yerine Tatarın (Selim Giray) tahta geçmesinin daha uygun olacağını düşündüğünü, bunun için halka seslenişini, (61b)
—Düşmanlarının yanına gelip gidişini ve kendisinin takibini kolaylaştırmak için evinin tavanının iki kapısını da açtığını, evinin kapısını devamlı açık bırakmasını, (63a)
—Kayınbiraderi ve kardeşinin kendini ziyarete gelişini, (63b)
—Dört kardeşi olduğunu, (67a)
—Kardeşinin gelip evde üzüm yediğini, (65b)
—Yanında devamlı bir bekçi bulundurulduğunu ve ondan çok rahatsız olduğunu, (68a)
—Zehirlenme korkusundan, yatarken yiyecek tabağım başının altına koyduğunu, (70a)
—Yemeğine zehir katarlar endişesiyle tuzsuz, yağsız ve karpuz suyuyla yemek pişirmesini, (72a)
—Yemek yapmak için suyundan faydalanmak üzere, hayli karpuz aldığını, (72a)
—Akşam yemeği yemediğini, yemek yemeden ne kadar dayanabileceğini düşündüğünü, (72a)
—Zehirlenmeden dolayı içinin dışının vurulmuş koyun gibi şiştiğini, şaşkın bir vaziyette dolaştığını, bunun için de saçmaladığını; saçmaladığından dolayı mazur görülmesi dileğini, (72a)
—Hâkim tarafından “sus bire edepsiz “ diye azarlandığını, halk içinde küçük düşürüldüğünü, (72b)
—Düşmanları tarafından yüzüne tükürüldüğünü, kendisine hakaret edildiğini, (72a)
—Cuma günü kendinden ısrarla nasihat etmesi talebini kabul etmediğini, (75a)
—Kendisini “tizcek” öldürmeleri için düşmanlarını bazen tahrik ettiğini, (75a, 91a)
—Bindiği eşeği tekmeleyip küfreden çocuğun hâlini, (75a)
—Oğlu Ali'nin doğumunun 1810'ncu gününü, (78a)
—Kendine tükürüldüğüne kızmasını ve üzüntüsünü, (78b)
—Mestinin üstüne kan damlamasını, (80b)
—Yılan zehiriyle zehirlendiğini, (90b)
—Gördüğü eziyetleri, işkenceyi ve ihaneti, (90b)
—İbrahim adlı hatib ile aralarındaki düşmanlığı, (91a)
—Müderris Sebzî Efendi ile Bursa'daki ilişkilerini, (91b)
—Padişahın adaletle iş yapmaya başladığını kendisine yapılan muameleden anlamasını, (95a)
—Limni'ye gemi geldiğini, (97a) —İki gün su sıkıntısı çektiğini, (97a)
—Kandırılarak zehirli kestane ile öldürülme endişesini, (97a)
—Rodos'da başından geçen köpek hadisesini, (98a)
—Dokuz senedir Al-i Osman'ın pençesinde azap çektiğini, (98b)
—Fıtratının ehl-i dünya ile konuşmaktan hazzetmediğini, (98b)
—Adaya gelen gemi sahibinin kendisine bir kelle şeker ile bir bardak hediye getirdiğini, (99a)
—Sabah kaldığı yerden çıkınca sofada büzülüp oturan zavallı birini görüp üzülmesini, (100b)
—Düşmanlarının kaldığı yerin tavanını dövüp kendisini rahatsız etmelerini ve kendini yılan zehiriyle zehirlemelerini, (101b)
—Amcasının 3 aylık yoldan adaya kendisini ziyarete gelmesini ve buna karşı duyduğu memnuniyeti, (102a)
—Evinde çakmağı olmadığı için mumunu yakamayıp karanlıkta oturduğunu, daha sonra da dışarı çıktığını, (102b)
—Kendisine bir makreme (havlu, el bezi, peştemal) hediye getirildiğini, (102b)
—Edirne'de Bostancıbaşı ile başından geçen olayı hatırlamasını, (103a)
—Gece yarısı düşmanlarının çan çalarak kendisini uyutmayıp rahatsız etmelerini, düşmanlarının çanı elleriyle çaldıklarını, (104a)
—Bursa'da da zehirlendiğini, ruhunun cesedini terk ettiği hâlde dönüp tekrar geri geldiğini, (104a)
—Uşak'ta da “top dokunması” sonucu vücudunun tamamen dağılıp tekrar toparlandığını, (104a)
—”Allah öldürüp öldürüp diriltir” inancının kendisinde hâkim olduğunu, (104a)
—Mevâidü'l-irfan adlı eserinin 58 yaşında hangi durumda yazıldığını, (104b)
—Eserlerini yazarken daima imlâ hatası yaptığını, bu hataları yapmasının sebebini, (104b)
—Ömer Hayyam'dan haline uygun olarak seçip verdiği rubai misâlini, (105a)
— 1083'ten beri dokuz yıldır devamlı eziyet çektiğini, (105a)] [4]
[1] Niyazî-i Mısrî, Mecmua-i Kelimat-ı Kudsiyye-i Hazret-i Mısrî, Bursa Orhan Gazi Ktb. No 690.
[2] (KAVRUK, 2004), XXIV-XXXII
[3] Burada verilen yk numaralan Bursa Orhan Gazi Ktb No: 690'daki nüshaya aittir.
[4] (KAVRUK, 2004), XXIV-XXXII
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar