Şeyhleri
Tasavvufî kimliği günümüze kadar akseden Niyâzî-i Mısrî kaddese’lâhü sırrahu’l azîz bu başarısını, yeteneklerinden ziyâde değişik iklimlerden feyz aldığı şeyhlerine borçludur. Târikatların revaçta olduğu ve ehl-i tarîk olmanın gelenek halini aldığı bir dönemde yaşamış olması ayrı bir şanstır. Nakşı bir babanın oğlu olmakla birlikte, Kadiri bir mutasavvuftan istifade etmiş, Halveti Mehmed Efendi ile sohbette bulunmuş ve nihâyetinde Ümmî Sinan’ kaddese’llâhü sırrahü’l-azîzde karar kılmıştır.
Hüseyin Halveti kaddese’llâhü sırrahü’l-azîz
Malatya’da iken bağlandığı bu mürşidi, hakkında bilgiye rastlayamıyoruz.
İbrahim Kadiri kaddese’llâhü sırrahü’l-azîz
Mısır’da Câmiü’l-Ezher’de tahsile devam ettiği sıralarda intisâb ettiği Kadiri bir şeyhi.
Mehmed Halveti kaddese’llâhü sırrahü’l-azîz
Uşak’ta bulunduğu sıralarda Ümmî Sinan’ın halîfelerinden Mehmed Halvetî’nin sohbetinden istifade etmiş ve O’na intisâb etmiştir. Dîvânı’nda kendisine yazdığı bir mersiyesi vardır.
Ümmî Sinan kaddese’llâhü sırrahü’l-azîz
Niyâzî-i Mısrî kaddese’lâhü sırrahu’l azîz kendisinde karar kıldığı şeyhtir. Kendisi de aynı zamanda bir mutasavvıf-şâirdir. Halvetîliğin kolundan olan Ümmî Sinan, Elmalılı’dır. Kendisi için Mısrî’nin, “Şeyhim, azîzim Ümmî Sinan Elmalılı’da kalbimin devasını buldum. Kimyâ-yı hakîkata vâsıl oldum..” dediği ve Dîvânı’nda medhiyyeleri1” olan şeyhtir. Niyâzî-i Mısrî kaddese’lâhü sırrahu’l azîz, O’nun mânevi terbiyesinde dokuz yıl kalmıştır.[1]
Şeyhinin Hakk’a yürümesi üzerine yazdığı tarih manzumesinde bu üzüntüsünü şöyle dile getirir.
Uğradı can yine matem üstüne
Olmıya bir nale nalem üstüne
Can u dil meksufu mahzun oldular
Karagün doğdu bu hanem üstüne
Feyzimin suyu yerinden od çıkar
Yaraşur bana ki yanem üstüne
Yıkılıp meyhane hiç mey kalmadı
Bîr eşik bulam mı yatam üstüne
Geldi şeyhimin Niyazî tarihi
San kıyamet kobdı âlem üstüne.[2]
Silsilesi
Niyâzî-i Mısrî kaddese’lâhü sırrahu’l azîz, târikat silsilesini bizzat belirtmiştir. Mevâidü’l-İrfân’ın 40. sofrasında bildirdiğine göre silsilesi şöyledir:
Ümmî Sinan Halveti
Eroğlu
Abdülvehhâb Elmalı Halvetî
Yiğitbaşı
Alauddin Uşşâkî
Tacuddin Kayseri
Molla Pîrî Erzincanî
Seyyid Yahya eş-Şirvânî
Sadruddin Ömer Halvetî
Hâce İzzuddin Halvetî
Ahî Bayram Halvetî
Ömer Halvetî
Ahî Muhammed Halvetî
İbrahim ez-Zâhidî el-Geylânî
Cemâlüddin et-Tebrîzî
Şihâbüddin et-Tirmîzî
Rüknüddin Muhammed es-Sincânî
Kutbu’d-din el-Ebherî
Ebu Necib es-Sühreverdî
Ömer el-Bekrî el-halvetî
Vasiyyü’d-din el- Halveti
Ahmed Dineverî el- Halvetî
Mümşâd ed-Dineverî el- Halvetî
Ebu’l-Kasım el-Cüneyd el-Bağdâdî
Seriyyü’s-Sakatî
Ma’ruf el-Kerhî el- Halvetî
Dâvud et-Tâî el-Halvetî
Habîbü’l-Acemî el- Halvetî
Hasan el-Basrî el- Halvetî
Ali İbn-i EbîTâlib kerremâ’llâhü veche
Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem [3]
[1] (BAĞIŞ, 1995), s.39
[2] (AŞKAR, 1997), s.68
[3] (BAĞIŞ, 1995), s.40
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar