Print Friendly and PDF

Dost illerinden menzili key âli göründü


190





 Vezin: Mef’ûlü Mefâ’îlün Mef’ûlü Mefâ’îlün





Dost illerinden menzili key âli göründü,
Derd-i dile dermân olan Elmalı göründü.
 





Tûtilere sükker bağının zevki erişti,
Bülbüllere cânân gülünün dâli göründü. 





Mecnûn gibi sahralara ağlayı gezerken,
Leylâ dağının lâlesinin alı göründü. 





Ten Yakûbunun gözleri açılsa aceb mi?
Can Yûsuf’unun gül yüzünün hâli göründü. 





Kâl ehlinin ahvâlini terk eyle Niyâzî,
Şimden gerû hâl ehlinin ahvâli göründü





Dost illerinden menzili key[1] âli göründü,
Derd-i dile dermân olan Elmalı göründü. 





Ne zaman ki dost illerinden âli menzili göründü,
Gönül derdine dermân olan Elmalı göründü. 





Yine rivayete göre şeyhiyle Elmalıya birlikte gitmişler ve Elmalı göründüğünde de bu ilâhisini söylemiştir.[2]





Mısrî’nin dilinin çözülerek âdetâ ait olduğunu anlatan aşağıdaki menkabe ise Yûnus’unkine çok benzemektedir. Rivayetlere göre, dokuz yıl büyük çilelerle sülûkünü tamamlayan Mısrî Efendi'den Elmalı halkına son defa vaaz ve nasihat etmesi istenir. Mısrî konuşmak için kürsüye çıkar. Fakat dili tutulur, konuşamaz. Sonunda şeyhi, “Mısrî Efendi, bundan böyle durma ve susma, konuş” deyince dili çözülür, güzelce va'z eder. Niyâzî-i Mısrî kaddese’llâhü sırrahu’l azîz sonradan bunu anlatırken, “Şeyhimin bu izin ve himmetiyle hâlâ konuşur, söyleriz. Bize korku yoktur” dermiş. [3]





Bu hadise üzerine Mısrî’nin, şeyhini metheden aşağıdaki şekilde başlayan ilâhisini irticalen söylediği de rivayet edilir.[4]





Eylesin Allâha çok tahiyyâtı





Ana kim verdi ilm-i gâyâtı





Gizli sultândır sırr-ı Sübhândır





Mürşid-i cândır hepmakâlâtı





Tûtilere[5] sükker bağının zevki erişti,
Bülbüllere cânân gülünün dâlı
[6]göründü. 





Tûtilere şeker bağının zevki erişti,
Bülbüllere cânân gülünün dâlı göründü. 





Mecnûn gibi sahralara ağlayı gezerken,
Leylâ dağının lâlesinin alı göründü. 





Mecnûn gibi sahralara ağlayı gezerken,
Leylâ dağının lâlesinin alı göründü. 





Ten Yakûbunun gözleri açılsa aceb mi?
Can Yûsuf’unun gül yüzünün hâli göründü. 





Ten Yakûbunun gözleri açılsa aceb mi?
Can Yûsuf’unun gül yüzünün hâli göründü. 





Kâl ehlinin ahvâlini terk eyle Niyâzî,
Şimden gerû hâl ehlinin ahvâli göründü





Laf ehlinin hallerini terk eyle Niyâzî,
Şimden geri hâl ehlinin halleri göründü





Bir gün dervişler, tekkede semaı bir türlü tutturamıyorlardı. Şeyh dedi ki:





“Aman dikkat edin, bizim dervişler arasında bir yabancı var.” Etrafı yokladılar,





“Hayır yabancı yok,” dediler Şeyh tekrar etti:





“O halde pabuçları yoklayınız.”





“Evet, yabancı bir pabuç var,” dediler,





“öyle ise, o yabancı pabuçları dergâhtan dışarı atınız!” Dışarı attılar. Derhal semâ âyini düzene girdi. Akıl dergâha kadar yol bulur, ama evin içinde yol çıkaramaz. Orada akıl perdedir. Gönül perdedir, sır perdedir. [7]





 “Kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: “Ne yaptınız bakalım?” deyince, “Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik” diyecekler, melekler de: “Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!” cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü dönülecek yerdir![8]














[1] Key: Eski Acem pâdişahlarının nâmıdır. f. Ne vakit, ne zaman? (Soru için kullanılır. Arapçada muzari fiilini nasbeden (son harfini üstün okutan) ve “İçin, tâ ki, hangi, nasıl?” yerinde kullanılan harf. (Bak: Huruf-i nâsibe)





[2] Niyâzî nin Bursa Orhan Ktp.690 numarada bulunan kendi el yazısıyla yazılmış Mecmuası’nda bu ilâhinin başnda: (v.89b) “Elmalı'da azîzüm Ümmî Sinan hazretlerini ziyârete giderken Elmalı göründükde tulû itmiş idi bu ilâhî” kayd bulunmaktadır.





[3] (İbrahim RAKIM, 1750), v.60; Tuhfe, s.20-21





[4] Yard. Doç. Dr.Kenan ERDOĞAN, “Şiir-Efsane-Menkıbe ilişkisi Ve Niyâzî-i Mısrî’nin Menkabelerine Göre Baz şiirlerinin Hikâyesi” Sosyal Bilimler Yıl:2003 Cilt:1 Sayı: 1 s. 37-52





[5] Tuti: Dudu kuşu. Papağan. İşittiği sözleri ezberleyip, insan sesi taklidini yapan ve söyleyen bir kuş.





[6] Dal: Ağacın ilk verdiği kol.   Kur’ân hattiyle yazılan ( د ) harfinin okunuşu (Ebcedi değeri dörttür.) Noktasız olduğundan “dâl-i mühmele” de denir. Semiz avrat. Şişman kadın. “Yaban sediri” denen bir ot.





[7] (Şems-i Tebrizî, 2007), (M.52), s. 118





[8] Âl-i İmran, 97


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar