Print Friendly and PDF

Gözümde Yaşlar


67





Vezin: Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün





Âteş-i hicrinle can durmaz figâna başlar,
Kaynayup akar ol âteşle gözümden yaşlar.
  





Zerresi zâhir olaydı ger beni yakan odun,
Âlemi uçtan uca yakaydı hep âteşler.  





Harfe savte dokunaydı bu iniltim şemmesi,
İnler idi yer ü gök dağlar ile hep taşlar.  





Âteşim yâşım iniltim cân içinde gizlidir,
Zâhirimde yok içimde hâsıl oldu yaşlar.  





Bî-kesem bu âlem içre sırrıma yok mahrem,
Bilmedi derdim benim ne kavm u ne gardaşlar.  





Hâlime haldâş olan hem sırrıma sırdâş olan,
Cümle dağıldı başımdan kalmadı haldaşlar.  





Mahv-ı sırra düştü çün dil bunda ben oldum garib,
Yalnız kaldım tükendi kalmadı koldâşlar.  





Vech-i mutlak günde yüzbin çehreden yüz gösterir,
Yerde gökte anı yazar cümleten nakkaşlar.  





Nicesi tâkat getürsün ana karşı Mısrî kim,
Adın işitmekle düştü halka bu savaşlar.  





Âteş-i hicrinle can durmaz figâna başlar,
Kaynayup akar ol âteşle gözümden yaşlar.  





Hicran ateşiyle can durmaz figâna başlar,
Kaynayıp akar o âteşle gözümden yaşlar.  





Zerresi zâhir olaydı ger beni yakan odun,
Âlemi uçtan uca yakaydı hep âteşler.  





Zerresi zâhir olaydı ger beni yakan ateşin,
Âlemi uçtan uca yakaydı hep âteşler.  





Harfe savte dokunaydı bu iniltim şemmesi,[1]
İnler idi yer ü gök dağlar ile hep taşlar.  





Harfe sese dokunaydı bu iniltimin bir parçası,
İnler idi yer ve gök dağlar ile hep taşlar.  





Âteşim yâşım iniltim cân içinde gizlidir,
Zâhirimde yok içimde hâsıl oldu yaşlar.  





Âteşim yâşım iniltim cân içinde gizlidir,
Zâhirimde yok içimde hâsıl oldu yaşlar.  





Bî-kesem bu âlem içre sırrıma yok mahrem,
Bilmedi derdim benim ne kavm u ne gardaşlar.  





Kimsesizim bu âlem içre sırrıma yok mahrem [2],
Bilmedi derdim benim ne kavm ve ne gardaşlar.  





İşte ahrarın sırlarını ve hikmetli sözlerini her­kese söylemek doğru değildir. Onları saklamak ve gizlemek vacip olan şeyler cümlesindendir. Çünkü:





“Ehli olmayana hikmeti vermeyiniz. Sonra o hikmete yazık etmiş olursunuz” denilir. O sırları saklayamayan ve Allah Teâlâ yüzünü görmeğe kabiliyeti olmayan kimseye hikmet göstermek ve namahremi bozmak doğru değildir.[3]





Hâlime haldâş olan hem sırrıma sırdâş olan,
Cümle dağıldı başımdan kalmadı haldaşlar.  





Hâlime haldâş olan hem sırrıma sırdâş olan,
Cümle dağıldı başımdan kalmadı haldaşlar.  





Yakınlık insan psikolojisnde ayrılığın temelini atabilir. Ünsiyet edebi kaldırınca perdeler incelir, hatalı hallerin meydana gelmesine sebep olur. Onun için yakınlığın fitnesinden emniyette olmak uzakta olmaktan daha zordur. Yabancılar ile oturunca insan genellikle tedirgin olduğu için dikkatli olur. Yakınlaştıkça bu tedirginlik ve saygı düzeyi düşer, değerlerin çoğu değersiz hale gelir. Bu nedenle insanlar birbirinden koparlar.





Mahv-ı sırra düştü çün dil bunda ben oldum garib,
Yalnız kaldım tükendi kalmadı koldâşlar.  





Mahv-ı sırra düştü çün gönül bunda ben oldum garib,
Yalnız kaldım tükendi kalmadı arkadâşlar.   





Vech-i mutlak günde yüzbin çehreden yüz gösterir,
Yerde gökte anı yazar cümleten nakkaşlar.  





Allah Teâlâ’nın yüzü günde yüzbin çehreden yüz gösterir,
Yerde gökte onu yazar cümleten nakkaşlar.  





Nicesi tâkat getürsün ana karşı Mısrî kim,
Adın işitmekle düştü halka bu savaşlar.  





Nicesi tâkat getürsün ona karşı Mısrî kim,
Halk adın işitmekle bu savaşlara düştü.





 “Halk adın işitmekle” deki mana Allah Teâlâ’nın isim sıfatları tecelli edince savaş ve hareketlilik meydana geldi. Hz. Mevlana kaddese’llâhü sırrahu’l azîz bunu şu şekilde açıklamaktadır.





 Varlığı emriyle yaratan Allah Teâlâ’nın çevgânları önünde mekân âleminde de koşup duruyoruz. Lâmekân âleminde de.





Renksizlik âlemi, renge esir olunca bir Musâ öbür Musâ ile savaşa düştü.





Renksizlik âlemine ulaşırsan Musâ ile Firavun’un karıştığı âleme erişirsin.





Bu nükte yüzünden hatırına “renk, nasıl olur da kıylü kalden kurtulur?





Şaşılacak şey... Bu renk, renksizlik âleminden zuhura geldiği halde, renksizlikle nasıl savaşa girişir?





Yağın aslı sudandır ve su ile artar. Sonunda nasıl olur da suya zıt olur?





Mademki yağı su ile yoğurdular; yağ sudan oldu; su ile yağ neden birbirine zıt oldu?





Gül dikenden meydana meydana gelmiştir, diken de gülden... böyle olduğu halde niçin savaşa, maceralara düşmüşlerdi?.. gibi bir sual hatıra gelirse (bil ki bu)





 Ya hakikatta savaş değildir, bir hikmet içindir, eşek satanların kavgaları gibi bir hiledir. Bir sanattır;





Yahut ne savaş ne hikmet...





Hayretten ibarettir. Bu, viraneliktir, içinde define aramak gerek.” [4]














[1] Şemme: Bir defa koklamak. * En küçük mikdar.





[2] Mahrem: Gizli. * Dince ve şer'an müsaade olunmayan. * Birisinin hususi hâllerine ait gizli sır. * Nikâh düşmeyen, evlenilmesi haram olan yakın akraba. (Baba, dede, anne, nine, erkek ve kız kardeş, amca, dayı, hala ve teyzeler arasında bir neseb yakınlığı, bir ebedî mahremiyet vardır. Bunlar arasında nikâh asla caiz değildir.) * Çok samimi ve içli-dışlı olan kimse.





[3] (Ahm95), s. 674-(408)





[4] Mesnevi, c. I, b. 2466-2480


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar