Gözün yuman cemâlinden
146
Vezin: Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün
Şeha yüz döndüren senden kime dönse gerek yüzün,
Gözün yuman cemâlinden kime açsa gerek gözün.
Seni terk eyleyen insan bulur mu cismine ol can,
Yüzünde âyeti Rahmân okur her kim siler tozun.
Saçınla kirpiğin kâşın heme evsâf-ı nakkâşın,
Şehüm yoktur ayakdâşın kim ileri süre ferzin.
Buyurdu Hakk ki Kur’ânda edeler Âdem’e secde,
Div-ü şeytân o kim bunda kabul etmez Hakk’ın sözün.
Kaşın mihrâbını şimdi Niyâzî kıble edindi,
Kati çalıştı süründü yöneldince sana özün.
Şeha yüz döndüren senden kime dönse gerek yüzün,
Gözün yuman cemâlinden kime açsa gerek gözün.
Ey Hükümdar! Yüzünü senden döndüren kime dönmesi gerekir yüzün
Cemâlinden gözünü yuman, kime açması gerekir gözünü [1]
Bu beyitte; Allah Teâlâ’dan yüzünü çeviren, cemâlinden gözünü yuman kimseye kim yardım edebilir, sorusuna cevap içinde saklı tutularak; bu halleri olana ancak Allah Teâlâ’m sen yardım edebilirsin, denilmektedir.
Bir başka mana ise bu halleri olan tevbe ederek yüzünü dönmeli ve gözünü açmalıdır.
Seni terk eyleyen insan bulur mu cismine ol can,
Yüzünde âyeti Rahmân okur her kim siler tozun.
Seni terk eyleyen insan cismine canı bulur mu?
Kim silerse tozunu yüzünde âyeti Rahmân ı okur.
Saçınla kirpiğin kâşın heme evsâf-ı nakkâşın,
Şehüm yoktur ayakdâşın kim ileri süre izin.
Saçınla kirpiğin kâşın bütün nakkâşın vasıfları,
Şahım yol arkadâşın yoktur ki ileri izini süre.
Buyurdu Hakk ki Kur’ânda edeler Âdem’e secde,
Div-ü şeytân o kim bunda kabul etmez Hakk’ın sözün.
Buyurdu Hakk ki Kur’ânda edeler Âdem’e secde,
Dev ve şeytân o ki bunda kabul etmez Hakk’ın sözün.
İblîs’in hakikati görmemesinin delillerinden biri de Âdem aleyhisselâma secde ile emr olundukda “Ben Âdem’den hayırlıyım. Çünkü beni latif olan ateşten ve onu koyu ve yoğun olan topraktan yarattın” deyip ona secdeden kaçınmıştır. İblîs bu sözün ilme dayandığını zannetti. Hâlbuki Allah Teâlâ melâikeye secdeyi emir buyurmuş ve İblîs dahi melâike arasında bu hitabı duymuş idi. Halîfe ise yerine halife koyan ile aynıdır. Buna göre muteber olan şey, halîfetullâh olan Âdem aleyhisselâmın zahiri değil, bâtınıdır. Melâikenin Âdem aleyhisselâma secde ile mükellef olması, onun hakikatine nazarandır. Bâtınî gözü kör olan İblîs Âdem’in hakikatini göremediği için, Allah Teâlâ’nın emrine muhalefetle kulluk yolunda üzerinde yürüyemedi. Kibri buna da mâni’ oldu. Fakat Âdem aleyhisselâm taştan ve topraktan bina olunan Kâbe’ye secde ile emr olunduğu vakit bu, gayrullâha secde olmakla, caiz değildir, demedi. Kulluk yolu üzerinde yürüyerek Kâbe’ye secde etti. Ve “Beni halîfe olarak yarattın ve sıfat-ı semâniyye-i ilâhiyyenin mazharı kıldın. Cansız maddeden ibaret olan Kâbe’nin aslı ile benim aslım arasında fark vardır. Ben üstünüm o basittir. Niçin ona secde edeyim” diyerek serkeşlik etmedi. Zira Âdem bilir ki, Hak Teâlâ hazretleri Hakîm’dir. Onun emrine karşı kıyas edepsizliktir. Ubûdiyyet kulluk ancak emre uymaktır. [2]
İbn Abidin namazdaki secdeyi açıklamıştır:
“Bir görüşe göre, namazda secdenin iki defa tekrarı, bir defa secde etmesi emredildiği halde bu emre uymayan şeytanı teşvik içindir. Yani o bir kere secde etmezken biz iki defa secde etmekteyiz” [3]
Kaşın mihrâbını şimdi Niyâzî kıble edindi,
Kati çalıştı süründü yöneldince sana özün.
Niyâzî Kaşın mihrâbını şimdi kıble edindi,
Sıkı çalıştı süründü sana yöneltince özün.
Dindarlık öyle bir şeydir ki, onu Allah Teâlâ’nın bir lütfu bir ihsanı görür ve iman getirirler. Hele hiç görmeden iman edenler daha başkadır. Allah Teâlâ nihayet kıble tarafına namaz kılmasını emretti, çünkü her taraftan Kâbe yönüne doğru namaz kılmak gerekiyor. Bu yönelişin farz olduğuna bütün dünya ufuklarında söz birliği etmişlerdir. Müminler, Kâbe’nin çevresinde halka olup secde ederler. Kâbe’yi aradan kaldıracak olursan acaba bunlar hep birbirlerine mi secde ederler? Hâlbuki onlar kendi gönüllerine secde etmiş olurlar. [4]
[1] Ey Hükümdar! Yüzünü senden döndüren kimse dönmesi gerekir yüzünü
Cemâlinden gözünü yuman, kimse açması gerekir gözünü
[2] KONUK, Ahmed Avni ,”et-Tedbîrâtü’l-İlâhiyye fi Islâhı Memleketi’l-İnsâniyye” Tercüme ve Şerhi, hzl: Mustafa TAHRALI, İst. 1992, s. 319-324
[3] İbn Âbidin. Reddü'l-muhtar, I, 300; (KAHRAMAN, 2002), s. 82
[4] (Şems-i Tebrizî, 2007), (M.222), s. 309
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar