Print Friendly and PDF

Güle güle ipek böceği yaprağı yer dut ağacı ağlar


44 





7+7=14





Vallâhi Deccâl senin emeklerin hebâdır,
Çalıştığın sihirler ha bir kuru kavgadır.
  





Muhittir Allâh seni her işin ol halk eder,
Mekr-i Hüdâ’dan sakın bal sandığın belâdır.  





Müstedricün keydini keydin içinde gözet,
Kazma derin kuyuyu boyunca var kazadır.  





Hasmını da bir gözet var mı sana hilesi,
Bî-hod olandan sakın kim sâhibi Hüdâdır.  





Yaprağı yer dud-ı kazz güle güle dut ağlar,
Yaprağını tut bulur dûdun sonu fenâdır.  





Dud-ı kazzın askeri her ne kadar çok ise,
Beyzâya girince ol asker ona gıdadır.  





Çamurda sen Mısrî’yi çok gördükçe basma kim,
Mazlûma sen kıyarsın Allâh sana kıyâdır.  





Vallâhi Deccâl senin emeklerin hebâdır,
Çalıştığın sihirler ha bir kuru kavgadır
     





Vallâhi Deccâl senin emeklerin zayi olmuştur,
Çalıştığın sihirler ha bir kuru kavgadır.





 (Ey Muhammed!) De ki: “Hak geldi, batıl yok oldu. Elbette batıl yok olmaya mahkumdur.” [1]





Deccal batılı temsil ettiği için yıkılmaya mahkûmdur. Daha önce deccal hakkında yorum yaptığımız kimliği hakkında şu tespitleri tekrar ele alırsak Yahudiler hakkında olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü Yahudiler sihirle anılmaktadır. Hz. Musa aleyhisselâmın mucizeleri sihir yönünden tecelli etmesi bu gerçeği ispat etmektedir.





Muhittir Allâh seni her işin ol halk eder,
Mekr-i Hüdâ’dan sakın bal sandığın belâdır.  





Her şeyi çevreleyen Allâh seni her işinide yaratandır,
Hüdâ’nın hilesinden sakın! Tatlı zannettiğin belâdır.  





Allah Teâlâ Kur´ân-ı Kerim’de buyuruyor ki,





“Allah her şeyin yaratıcısıdır” [2] 





“Sizi de, yaptığınız işleri de yaratan Allah’tır.” [3] bu nedenle kâinatta başıboş bırakılmış hiçbir şey olmadığı gibi kudret-i Hakk’tan âzade olmak dahi yoktur. Yaratılış perdelerinin kalınlığı gaflet verdiği için sebep- müsebbip arasında oluşan ikili etkinin neticesini kavramakta beşer için mümkün görünmemektedir.





Her fırsat verilenin ve yapanın Allah Teâlâ tarafından takdir edilip edilmediği tahkik çerçevesi içinde tayini mümkün görünmediğinden şerrin ve hayrın tespiti de zahirin batın açmazında, tevili de arif olandan başkasına kapalıdır. Kur'ân-ı Kerim bu konuya şöyle işaret eder:





"Belki sevmediğiniz şey hakkınızda hayırlıdır. Bazen de sevdiğiniz bir şey sizin için şer olur. Allah her şeyi bilir, siz bilmezsiniz." [4]





 Demek ki Allah Teâlâ, çok defa bizlere şer suretinde görünen sıkıntı ve musibetleri hayra vesile ve bir başlangıç kılabiliyor.





Müstedricün keydini keydin içinde gözet,
Kazma derin kuyuyu boyunca var kazadır.  





Müstedricün[5] tuzağını tuzağın içinde gözet,
Boyunca derin kuyuyu kazma takdir edilmiş musibetin vardır.  





Muhyiddin ibn'ül Arabî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz buyurdu ki;





“Allah Teâlâ’nın her bir atıyyesi güzeldir; sen hevâ ve hevesine uygun olanı hayr, hevâ ve hevesine uygun olmayanı da şer kabul edersin. ‘Her şey Allah katındandır’ de”.





“Hevâna uygun olan her atıyye sıkıntı, hevâna uygun olmayan her sıkıntı ise atıyyedir.” [6]





Hasmını da bir gözet var mı sana hilesi,
Bî-hod olandan sakın kim sâhibi Hüdâdır.  





Hasmını da bir gözet var mı sana hilesi,
kendinden geçmiş olandan sakın onun sâhibi Hüdâ’dır.  





Bu ilahide bahsedilen deccal ile kasdedilen Vani Mehmed Efendi (hyt. 1000/1592) dir.[7]  Niyâzî-i Mısrî kuddise sırruhu’l-aziz ile çok uğraştığı için bu sıfatla ve kendisininde Allah Teâlâ tarafından korunduğunu onu ihtar ediyor.





Yaprağı yer dud-ı kazz güle güle dut ağlar,
Yaprağını tut bulur dûdun sonu fenâdır.  





Güle güle ipek böceği yaprağı yer dut ağacı ağlar,
Yaprağını sakla. Bulursa dûdun sonu fenâdır. 





Sonunu düşünmeyip dünyaya aldanan insan, ipek böceği gibidir. İpek böceği kendine yuva örer ve sonunu bilmez. Sonra oradan çıkmak ister, çıkacak yer bulamaz, ördüğü yuvasında ölür ve çalışması başkalarına yarar. İpek dünya nimeti olduğu ve erlik elbisesi olmadığı için mâneviyat ehlince itibarı yoktur. Bu nedenle Vani Mehmed Efendi (hyt. 1000/1592) nin uğraşmalarının neticesinin kötü oluşu bildirilmektedir.





Dud-ı kazzın askeri her ne kadar çok ise,
Beyzâya girince ol asker ona gıdadır.  





İpek böceği askeri her ne kadar çok ise,
Yumurtaya girince o böcek ona gıdadır.  





Deccâlın askeri ve kuvveti ne kadar çok ise de, ona güvenip hareket eden onun esiri olur veya canını kaybeder. Onun bütün yaptıkları şerden öteye gitmez demektedir.





Bir yaban domuzuyla bir at, çayırda otluyorlarmış. Ya­ban domuzu otları boyuna kökünden söküp kurutuyor, suyu da bulandırıyormuş. At kızmış, öcünü almak için gitmiş bir avcı bulmuş:





"Kurtar beni şu yaban domuzundan!" demiş. Av­cı:





"Peki, kurtarayım, kurtarayım, ama ben tek başıma o işi başaramam ki! Gel, senin ağzına bir gem vurayım, üstüne bineyim, sen de yardım et!" At o kadar öfkeliymiş ki hiç düşünmeden razı olmuş. Avcı atın üstüne binmiş, yaban do­muzuna saldırmış; onun hakkından gelmiş ama atı da eve götürüp ahıra bağlamış. Birçok kimse de öfkelenip düşmanlarından öç almaya kalkar, ama kendi başlarını da belaya soktuklarını hiç düşünmezler.[8]





Çamurda sen Mısrî’yi çok gördükçe basma kim,
Mazlûma sen kıyarsın Allâh sana kıyâdır.  





Sen! Çamurda çok gördükçe Mısrî’ye basma,
Allâh sana hiddetle kızmaktadır sen mazlûma kıyarsın.










[1] İsra, 81





[2] Zümer, 62





[3] Saffat, 96





[4] Bakara, 216





[5] İstidrac: Derece derece yükselmeyi isteyiş, hakkı ve hakiki değeri olmadığı halde ve kabiliyetsiz bir kimsenin çok nimete kavuşması ve bu sebeple küfür ve isyana devam etmesiyle azap ve. gazab-ı İlahiyeye yaklaşması. Müstedric: İstidrac





[6] (ÇAKMAKLIOĞLU, 2005), s. 35





[7] Kişi hakkında geniş bilgi ileriki ilahilerde mevcuttur.





[8] (AİSOPOS, 1998),  s. 162


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar