Print Friendly and PDF

Ha ile Kâf

Bunlarada Bakarsınız


100





Vezin: Mefâilün Mefâilün fâûlün. 





Bulan cemiyyet-i kübrâ olur sâf,
Vücûdu olur anın “ha” ile “kâf”.
 





Diliyle eylemez da’vâyı merdî,
Gönülde himmetidir “nûn” ile “kâf”. 





Olur, zâtı bu mevcûdâtın ol insan,
Oluptur kevn ana âzâ vü evsâf. 





Nitekim can olur mahfî bedende,
Gerektir ola mahfî kutb-ı etrâf. 





Fenâ meydânının merdi olan er,
Niyâzi gibi etmez ol kuru lâf.





Niyâzî-i Mısrî kaddese’llâhü sırrahu’l azîz bu ilâhi için “Uşak’ta iken bir ilahi demiş idik” buyurmuştur. [1]





Bulan cemiyyet-i kübrâ olur sâf,
Vücûdu olur anın “ha” ile “kâf”. 





En büyük cemiyyeti bulan olur berrak,
Vücûdu olur onun “ح” ile “ق”.  (Halk) Halk kalkar, Hakk olur.  Cemiyyet-i Kübrâyı bulan saf olup onun vücûdu Hakk olur.





Diliyle eylemez da’vâyı merdî,
Gönülde himmetidir “nûn” ile “kâf”. 





Erler da’vâyı diliyle eylemez,
Gönülde himmetidir “ن” ile “ك”. 





Lisan ile merdlik davâsında bulunmaz.   O her ne dilerse gönülden o şeye كُنْ  “yani “ ol” der,  o şey olur.   Kâmil,  bir memlekette olupta o memlekete celâl ile muamele etse halkını perişân eder.   Kâmilin himmeti “ kün” dedimi,  her ne dilerse olur.  





Olur, zâtı bu mevcûdâtın ol insan,
Oluptur kevn ana âzâ vü evsâf. 





Olur, bu mevcûdâtın zâtı o Zât,
Oluptur kevn ana âzâ ve vasıflar. 





Onun zâtı bu mevcûdatın zâtıdır.   Âlemler de azâ ve sıfâtıdır, ve o zat, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem ve onun zamanımızdaki temsilcisi yani “ Kutub” dan murad “ Gavs” dır. 





Nitekim can olur mahfî bedende,
Gerektir ola mahfî kutb-ı etrâf. 





Nitekim can gizli olur bedende,
Tarafların kutbu saklı olması gerekir. 





Can bedenden gizli olduğu gibi gizlidir.   Velilerden Yediler,  Kırklar,  Üçyüzler,  vardır.   Yedilerden biri “ Gavs” dır,  ki bütün âlem anın avucunda bir hardal dânesi kadardır.   Yedilerden biri Gavsın sâhib-i yemîni ki ulvîde tasarruf eder.   Bu felekler ve yıldızlar anın emriyle devrederler,  gökler anın emriyle durur.   Sâhib-i yemîn olmasa gökler bir an durmaz,  bozulur,  Diğeri Sâhib-i Şimâli ki süflîde tasarruf eder.   Rızıklar vesâire anın elinden verilir.   Dördüde Evtaddır bunlara “ Evtâd-ı Erbaa”  denilir. Bu âlemin dört tarafını korumaya memurdurlar.   Velâkin bunların hiçbiri “Gavs” ın kim olduğunu bilmez,  Gavs bunların herbirinden gizlenmiştir.   Yalnız bunlardan onu bilen Sâhib-i Şimâl dir.   Çünkü “ Gavs” ın ölümünde Yerine o geçer,  onun yerine de “Evtad” dan biri,  onun yerine de “Kırklar dan”,  onun yerine de “ Üçyüz” lerden,  biri Kırklar’a alınır.  Üçyüzlerden boşalan yere de tevhid ehlinden biri istidadı nisbetinde yakîn bulunur.





Fenâ meydânının merdi olan er,
Niyâzi gibi etmez ol kuru lâf. 





Fenâ meydânının cesuru olan er,
Niyâzi gibi etmez ol kuru lâf. 





[Günümüzde eski Türk dininin geleneklerini yaşatan Türklerin kozmogonisine göre, insanoğullarının atası olan Tengrı Kayra Kan (veya Bay-Ülgen) kişiyi ve bunun aracılığıyla yeryüzünü yaratmış, kişinin kendisiyle mücadeleye girmesi üzerine ona Erlik adını vererek, ışık diyarından, yeraltına atmış ve yerden dokuz dallı bir ağaç büyüterek, her dalında bir cins insan türetmiştir. Altay yaradılış destanlarından birisinde Allah Teâlâ insanın kulaklarına üfleyerek can, bumuna üfleyerek de akıl vermiştir. [2] Bu motiflere başka hiçbir efsanede rastlanılmamaktadır. Kamlık inancına göre kâinat üst-üste katlardan müteşekkildir. Bu katlar belirli bir düzen üzere birbirlerinden ayrılmışlardır. Bundan dolayı Kam san'atını icra ederken, bir kattan diğerine geçmek için büyük bir güç sarfetmek zorundadır. Yukarıda onyedi kat vardır ve ışık alemini teşkil eder. Aşağıda yedi veya dokuz kat bulunur. Bu da karanlıklar dünyasıdır. İnsanlar da bu iki âlem arasında, yani yeryüzünde yaşarlar. Koruyucu ve iyi ruhlar bu ışık diyarında bunurlarken, göğün en üst katında ise, altın bir tahtın üzerinde, dokuz erkek ve dokuz kızı ile beraber Bay-UIgen oturmaktadır. ][3]










[1] (MISRÎ, 1223), s. 59b;  (ÇEÇEN, 2006), s. 96





[2] Daha insan yaratılmamışken, Ülgen deniz üzerinde yüzmekte olan ve insana benzeyen bir çamur tabakası görür. Bu çamur yığınını alarak insan olmasını ister. Ülgen ilk yarattığına Erlik adını verir. Başlangıçta Ülgen'e dost ve kardeş gibi görünen Erlik, bir süre sonra kendini onunla bir tutmaya ve hatta üstün görmeye başlar. Gün geçtikçe Ülgen'den her bakımdan uzaklaşır ve onun yarattıklarının hepsine düşman olur (bkz, A.M . Sagalayev, Altay v Zerkale Mira, Novosibirsk 1992, s.23).





[3] (GÖMEÇ), 83


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar