Print Friendly and PDF

Hayran Bana


15





7+7=14





Bahr içinde katreyim bahr oldu hayrân bana,
Ferş içinde zerreyim arş oldu seyrân bana.
  





Dost göründü çün ayân kalmadı bir şey nihân,
Tûfân olursa cihân bir katre tufân bana.  





Sûrette nem var benim sîrettedir ma’denim,
Kopsa kıyâmet bugün gelmez perişân bana.  





Kâf-ı dil Ankâsıyım sırrın âşinâsıyım,
Endişeler hâsıyım ad oldu insân bana.  





Niyâzî’nin dilinden Yûnus durur söyleyen,
Herkese çü can gerek Yûnus durur cân bana.  





Bahr içinde katreyim bahr oldu hayrân bana,
Ferş içinde zerreyim arş oldu seyrân bana.  





Deniz içinde bir damlayım ama deniz hayrândır bana,
Yeryüzünde içinde zerreyim ama arş seyrân oldu bana.  





Bâki bunu şu şekilde tasvîr ediyor: “Kimse görmüş mü ola bahri habâb [1] içre nihân” yani (Denizi bir damlanın içine sığmış ve saklanmış olarak kimse görmüş müdür? )





Evet Niyâzî-i Mısrî kaddese’llâhü sırrahu’l azîz insanı bu şekilde gördüğü ve insanın hakikatinin yüceliğini beyan ediyor.





Dost göründü çün ayân kalmadı bir şey nihân,
Tûfân olursa cihân bir katre tufân bana.  





Dost açıkça göründü bir şeyi gizli kalmadı,
Tûfân olursa cihân bir katre tufân olmuş bana.  





Allah Teâlâ’nın tecelliyatını zahiren ve bâtınen fark etmek demektir. Zahiren vucûdiyye, batınen şuhûdiyye mezhebine girer.





Sûrette nem var benim sîrettedir ma’denim,
Kopsa kıyâmet bugün gelmez perişân bana.  





Asıl içtedir özüm benim sûrette neyim var,
Bugün kıyâmet kopsa gelmez perişânlık bana olmaz.  





“ Sîrettedir ma’denîm”  demek,  her şey o madenden zuhurâ gelir demektir. Yaratılış hakikatine vasıl olan için üzüntü ve keder yoktur. 





Kâf-ı dil Ankâsıyım sırrın âşinâsıyım,
Endişeler
[2] hâsıyım ad oldu insân bana.  





Gönül Kâf Dağı’nın Ankâ kuşuyum sırrın âşinâsıyım,
Düşünceler hâsıyım insân ad oldu bana.  





İşte birinci düşünce sahipleri acı bir azap içerisindedirler. Çünkü onlar kalblerini durmadan değişen gölgelere bağlamışlardır. Onlar, erişilemeyen bir gölgenin peşinden koşmaktadırlar. İşte dünyaya ve dünya adamlarına gönül bağlayan da böyledir. Öteki tasavvur sahipleri ise daimi bir rahat ve ebedi bir huzur içerisindedirler. Çünkü onlar, kalblerini devamlı olan ahiretin salih amellerine vermişlerdir. Bu, öyle sağlam bir iptir ki ona tutunan kopup düşmez. İşte avam, daima serap gibi yalancı, süslü batıl suretlerle uğraşarak, letafet taraflarını kesafet taraflarında mahvettiklerinden dolayı, sanki bu aslında olmayan aldatıcı şahsiyetlerin ve görünür heykellerin kendileri haline gelmişlerdir. Havass (seçkinler) e gelince bunlar da daima hakikatlere uygun suretlerle uğraşmak dolayısıyla kesafetlerini letafetlerinde kaybettiklerinden, sanki o hakikatlerin ve o vücudun kendisi olmuşlardır. Çünkü insan, düşündüğünün aynıdır. Bunun için biri Arapça, biri Farsça, biri Türkçe olan üç beyit söylenmiştir:





 “Ey Fazıl kardeşim, sen düşüncenden ibaretsin, yoksa büyüttüğün et ve kan değilsin.” 





 “Ey kardeş, sen düşüncesin, kemik ve akıl değilsin. Eğer düşüncen gül ise gülsün; diken ise külhansın.” 





 “Âdemi dedikleri endişedir, gayr-i âdem ustuhan-ü rişedir (Adam olmayan kemik ve tüydür. ) Âdemin endişesi olsa latif, şüphesiz zatı olur anın şerif.”  [3]





Her şeyden şüphe ettiğimiz halde varlığından şüphe etmediğimiz bu “ruhu­muz veya düşüncemizden edindiğimiz kavram bedenden edindiğimiz kavramdan önce gelir” [4]





Dedin ki bana: Söyle nedir düşünce?





Çünkü, anlamı hakkında hayretler içindeyim!,.





Düşünce; bâtıldan Hakk'a gitmektir,





Parçayı da, sınırsız mutlak bütünüde görmektir.[5]





Niyâzî’nin dilinden Yûnus durur söyleyen,
Herkese çü can gerek Yûnus durur cân bana.  





Niyâzî’nin dilinden söyleyen Yûnus’tur,
Herkes için can gerekse Yûnus benim cânımdır.





Yunus kelimesini, burada Allah Teâlâ olarakta düşünebiliriz. ilâhi kelimesi ile kasdedilen manevî menbadan neşet eden sözler olunca, her sözü söyleyen Hakk’tır.   










[1] Habab: (Habâbe) Son derece muhabbet.   Su üzerindeki hava kabarcığı





[2] Endişe: f. Düşünce. Korku. Merak, keder, kuruntu.





[3] (ATEŞ, 1971) Beşinci sofra





[4] (KOÇ, 1990) s,30; Descartes,Felsefenin İlkeleri,(çev, M.Karasan),M.E.G.S.Ba­kanlığı yay.,ist.1988,s.28-29; Descartes.Metafizik Düşün­celer t(cev. M. Karasan), M.E.Basımevi,İst.1967,6.düşünce.





[5] (Şeyh Mahmûd Şebüsterî), b. 69-70


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar