Print Friendly and PDF

İstihrac


32





Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün





Muhakkikler dimişlerdür Benî Asfar durur Efrenc [1]





Delîl-i müntehâsıdur emân ile gelür İsveç





Benî asfar zuhûrunda dalâletler olur peyda
Tulû-ı kevkeb-i şarkdan mesâlibdür anun Mec





Milel küfründe bu kâfir nice sâl eyleye pervâz
Mukaddemden olur anun remîniyle Bisenc





Kara Eflak ile zıddeyn olur bunlar dahi ol
Tatar dahi ider yağma geçer suyu gözünü aç





Civâr-ı Tuna’da olan karındaşlar çeker zahmet
Dühûl-i erba’în içre sakın durma hemân kaç





Tetebbu eyle târihin tokuz tarh it birin al
Muhakkik evsatın ahz it müzekkerle olur ihrâc





Muhakkikler dimişler ki Benî Asfar durur Efrenc[2]





Velâkin müntehâsıdur emân ile gelür İsveç





Lîk küfride kâfirdir nice sâl eyleye pervâz
Mezelletten olan eyyamın[3] zemin vaveyla ile bec[4]





Benî asfar zuhûruna dalâlettir olur peyda
Tulû-ı kevkeb-i meşrik mesâlibdür anun eclec[5]





Kara Eflak ile anlar dahi ol zıddındır
Tatar dahi ider yağma geçer suyu gözünü aç





Civâr-ı Tuna’daki olan karındaşlar geçer zahmet
Dühûl-i erba’în içre sakın durma birader kaç





Tetebbu[6] eyle târihin tokuz tarh it birini al
Muhakkik evsatın ahz it mezkûrla olur ihrâc





Muhakkikler dimişlerdür benî asfar durur Efrenc[7]





Delîl-i müntehâsıdur emân ile gelür İsveç





Muhakkikler Benî Asfar (Hristiyanlar) Avrupada durur demişlerdir





Delîl-i nihayetleri İsveç emniyetle ile gelir





[“Yeryüzünde Allah Allah diyen bir kimse bulunduğu müddetçe, kıyamet kopmayacaktır.”  [8] Yani yeryüzünde birbirini izleyen zikr ehli kalmayıncaya kadar âlemin cesedi için ruh gibi. Şüphe yok ki cesedin yok olması, ruhun gitmesinden sonradır. Mehdî’nin gelmesinden önce zamanın çocuklarını yaşarlarsa görebilecekleri birçok alamet gelir. Beni Asfar’ın çıkması alametlerdendir. Onlar Bosna’ya saldıran Frenklerdir. Karadeniz tarafından Moskovalılar, onlara yardım edecekler. Çeşitli küfür milletleri de böyledir. Bunların bazıları Allah’ın “ en yakın arzda” (Rum, 12) ayetinde delalet ettiği gibi 1098’de çıktılar. Bu ayet iki kelimedir ve harflerinin sayısı doksan yedidir. Cihadda galibiyet ve mağlubiyet arasında devreder durur.  “Birkaç yılda” (Rum, 3) Bu üç ile dokuz arasındadır.  Burada bahsedilen birkaç,  kâfirler cihetinden onda vuku bulmuştur. Ta ki büyük yenilgiden dolayı olan olmuştu. Allah Teâlâ izin verirse, galip gelirler, sözünün hükmünün açığa çıkacağı zaman gelecektir. Ve müslümanlar tarafından galibiyet vaki olacaktır. Ve insanlar Allah Teâlâ’nın izin vereceği zamana kadar güvende ve mutlulukta olacaklardır.  Sonra Bizans şehirlerinin çoğunda,  namaz kılmanın zorlaşacağı bir zaman gelecek. Bilakis oranın halkı Şam’a intikal etmede sıkıntı çekecektir. Kâfirlerin saldırıları Haleb’e kadar ulaşacak. Allah Teâlâ, Haleb’i de Şam’ı da onların istilalarından korusun. Şüphesiz mukaddes arz oraya delalet etmeyecektir. Ancak Allah’ın şu sözü ona delalet eder:





“Hiçbir medeniyet yoktur ki kıyametten önce onun yıkıcısı veya şiddetli bir şekilde azap edicisi biz olmayalım. “ [9] Bütün beldelerin halkı, amellerinin bir sonucu olarak, ahir zamanda afetlerden emin olamaz.  Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin bu sözü de ona delalet eder:





“Şüphesiz ki Allah her yüz senenin başında dinini yenileyecek birisini gönderir. “ Ayrıca şu hadis de buna delalet eder:





“Dünyanın var olmasından beri yüz sene geçmesin ki başında bir emir gelmesin.”  Yüz sene olunca hayrın ve şerrin birbirini takip etmesi yönünden Deccâl çıktı İsâ aleyhisselâm indi. Şüphesiz ki her Deccâl için İsâ ve her Firavun için de Mûsa vardır…….





….İslamiyetin zevalinin sonlarına doğru Osmanlı Devleti hakikat ehlinin ittifakı ile Mehdî’nin zamanında sona erecektir. Nasıl ki İsâ aleyhisselâmın hilafeti, umumi hilafetin sonu ise, Mehdî’nin hilafeti de hususi ve Muhammedi hilafetin sonudur. Evliyanın hilafetinin sonu ise hususi hilafetin mertebelerinden bir mertebedir. Ona inanmakla kaim olman ancak Allah Teâlâ’nın ağzından, ağzına nefes verdiği kimse ile kaim olur. Bunu bil. Allah Teâlâ onu ıslah ettikten sonra yeryüzünde fesat çıkaranlardan olma. 





“Şüphesiz Allah, bir kavmin durumunu, onlar nefislerindekini değiştirmedikçe değiştirmez. “ [10] ][11]





Benî asfar zuhûrunda dalâletler olur peyda
Tulû-ı kevkeb-i şarkdan mesâlibdür anun Mec





Benî asfar zuhûrunda sapıklıklar açığa çıkar
Doğudan bir yıldız doğar mesâlibdir anun Mec [12]





Ahmed Bîcan, eseri Envâru’l-Âşıkîn’de Hz. Muhammed’e atfedilen şu rivayeti ve hadiscilerin yaptıkları yorumu aktarır: Hz Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle söylemiştir.





“Kıyamet altı nesneden sonra kopar: Veba yaygınlaşır, Beytü’l-Mukaddes açılır, tüm âlemde ölüm olur, 100 altının bile kişilerin ihtiyacını karşılamayacak şekilde zenginlik olur, Araplar arasında fitne yaygınlaşır, Müminler âlemi ele geçirir ve Beni Asfar ile anlaşma yaparlar. Daha sonra kâfirler anlaşmayı bozarlar ve galip gelirler. Bundan sonra benim ümmetime fitne ve savaş girer ve kıyamet kopana kadar fitne ve savaş sürer. Muhaddisler der ki, Benî Asfar ile Frenkler birleşip her bir sancağın altında 12000 askerin bulunduğu 80 sancak ve toplamda 960000asker ile Batıdan hücum ederler. Fakat Müslümanlar, Kostantiniyye, Roma ve “Amûriyye” dışında Batıdan ve doğudan bütün dünyayı kâfirlerin elinden alır. Fakat bundan sonra hâkimiyet kâfirlerin eline geçer (Ahmed Bîcan 1301: 368).[13]





İmam Mehdî İle Asfaroğullarının Büyük Savaşı





Bistamî’nin Cifr’ul Câmi isimli kitabında Mim harfi ile Hıristiyan taifesi arasında büyük bir harp olacağını belirtir. Mim harfinden maksadın İmam Muhammed Mehdî aleyhisselâm olduğu da açıklanmaktadır. Daha sonra Küçük Savaş da denilen Cezire-i Rumiyye (Rum Adası) Cengi olacağı ve Mehdî aleyhisselâmın Rum adasını fethedeceği ifade edilir. Kitaptaki resimin konu metnide şu şekilde açıklanmaktadır:





“Müellif, Rumiyye adasının tasviri içinde olan şehirleri hisarları ile altın kaplı ve içinde altından “maksure” li kilisesiyle bu mahalde birkaç surete işaret edip sonra tasvir itmeyip bir bir işaret olundu. Bu mahalde İmam Mehdî ile Asfaroğulları arasındaki büyük savaş tasvir olundu” ve ortadaki yüksek tepenin solunda, haç alemli siyah sancak ve üzerine sarık sarılmış fesleriyle Asfaroğulları taraftarları bekleşirken tepenin sağında kırmızı sancaklarıyla Mehdî taraftarları yer almaktadır. Tepenin ön tarafında atlı Mehdî askerleri, kaçışan, atlı Asfaroğulları askerlerini kovalamaktadır. Yerde ise Asfaroğulları askerlerine ait kesik kol ve kafalar saçılmıştır.[14]





Mehdî aleyhisselâmın çıkışından evvel onun devletinin belirmesi amacıyla her tarafı aydınlatan kuyruklu bir yıldız [15]doğacağı şeklinde rivayete rastlanmaktadır. Hatta “Göğün, açık bir dumana getireceği günü gözetle.”  (Duhan: 10) ayetinde geçen dumanın kuyruklu yıldıza işaret ettiğinin de iddia edildiği görülmektedir. Hicri 175. m. 791 yılında kuyruklu yıldızın görüldüğü ve iki ay durduktan sonra tekrar kaybolduğu görülmüştür. [16]





Milel küfründe bu kâfir nice sâl eyleye pervâz
Mukaddemden olur anun remîniyle Bisenc





Milletler küfründe bu kâfir nicesini tarafına ve yanına ala
Öncü kuvvetleri olur anun remîniyle Bisenc





Kara Eflak ile zıddeyn olur bunlar dahi ol
Tatar dahi ider yağma geçer suyu gözünü aç





Bunlar dahi Kara Eflak ile birbirine zıt olur
Tatar dahi yağma eder geçer suyu gözünü aç





Hele ölürüm bârî şu vasiyyeti yine ideyüm; taht Tâtâr’ın dur, taht Tâtâr’ındur, taht Tâtâr’ındur. Bunlar ıslâh olmakdan kalmışdur cılk olmuş yumurta gi­bidür bunlarda hayr kalmamışdur taht Tâtâr’ındur bilmiş olun her ne kadar hila­fın itmeğe çalışursanuz olmaz mülk Tâtâr’ındur, Tâtâr’ındur beyt:





Ve temme salâtü’l-Hakki tetrâ alel-lezi





Bi-hi lem-ezel fî-hâletî Allâhu rahim[17]





Benden selâm eylen Tatara Allah Teâlâ onların imânından ve islâmından hoşnüd-dur, amellerini de Allah Teâlâ ıslâh eyleye zîrâ dîn çürük olmayınca islâm pâdişâhı­na du’âcı çokdur dîn u adalet ameli de ıslâha sebeb olur. Pâdişâhlara asıl lâ­zım olan dîndür ve adâletdür bu ikisi Tatardan me’müldur görişmesem bilmezdüm ben şehâdet iderim; dînleri ve mezhebleri sahîhdür. Ben egerçi ölü­yüm ve lâkin nefesüm haydür, bu nefes Tâtâra hayât virür mülk onların olur saâdet ona ki onlara yardım idenlerden buluna.[18]





Tatar Sipahilerinin Mehdî Askerleri İle Buluşmaları





Kıyametin Mehdî’nin ölümünden kırk gün sonra kopacağı belirtildikten sonra Mehdî’nin ortaya çıkışından önce Maveraünnehir’de Haris isimli birinin ortaya çıkacağı geçmektedir. Bu kişi askerlerinin öncülüğünü Mansur adlı bir Tatar yiğidine verir. Mansur askerleriyle memleketinden çıkarak Mehdî askerlerine karışır. Mehdî askerleri ile Edirne üzerinden gelen Tatar sipahilerin buluşurlar.





Ahir Zamanın Mehdîsi (Mehdî-i ahir ez-zaman) olarak sıfatlandırılan Kanuni Sultan Süleyman fetih hareketleri için Tatarlardan askeri yardım istemiş, Tatar Hanı Sahip Giray Han da bu istek üzerine İstanbul’a kalabalık bir ordu göndermiştir. Ayrıca daha sonraki yıllarda Tatarlar, Rusların Osmanlı devletine karşı büyük bir saldırısını engelleyerek (1554), Rusları bozguna uğratmışlardır. Osmanlı-Tatar ilişkilerinin düzeyine işaret eden bir olay da Seyehatnâme’de geçmektedir. Evliya Çelebi Seyahatname’nin başında gördüğü bir rüyayı anlatırken Tatarlara yapılacak bir yardımdan bahsetmektedir: Rüyasında kendisini Ahi Çelebi camisinde gören Evliya Çelebi, camide aynı zamanda Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin dört halifesi ve arkadaşlarının da bulunduğunu fark eder. Kendisini Sa’d Vakkas olarak olarak tanıtan birine topluluğun burada toplanma nedenini sorar. Sa’d Vakkas Tatarların askeri bakımdan sıkıntıda olduklarını, onlara yardım için İstanbul’a geldiklerini ve oradan Tatar Hanı’na yardıma gideceklerin söyler.





Tatarların Sultan Süleyman zamanında Osmanlılara yardıma gelmiş olması, metinde geçen Mehdî’nin bu kez Sultan Süleyman ile ilişkilendirildiğini düşündürmektedir. Kanuni Sultan Süleyman’ın aynı zamanda Mehdî-i ahir ez-zaman olarak vasıflandırılması bu fikri desteklemektedir. Metinde Mehdî ile Tatarlar arasında bağlantı kurulması, dolaylı anlatımla Sultan Süleyman’ın Mehdîliğini vurgulamaktadır.[19]





Civâr-ı Tuna’da olan karındaşlar çeker zahmet
Dühûl-i erba’în içre şakın durma hemân kaç





Tuna Nehri civârında olan kardeşlerimiz çeker zahmet
Sakın durma kırk gün içinde hemen kaç





Tuna nehri, Almanya'nın güneyinde Karaorman (Schwarzwald) bölgesinde Brege ve Brigach dağ ırmaklarının 678 m yükseklikteki Donau-Eschingen (Donaueşingen)'de birleşmesiyle meydana gelir. Tuna kaynağı Donaueschingen kasabasından fışkırarak ufak bir kanal sayesinde Brigach nehrine döküldüğü noktadan itibaren bu nehrin ismini Tuna diye değiştirir.





Donaueschingen'den Karadeniz'e döküldüğü Sulina limanına kadar uzunluğu 2779 km'dir. Bunun 2415 km'si üzerinde Seyrüsefer yapılmaktadır. Tuna nehri coğrafi bakımdan üçe ayrılır kaynağından Gönyü'ye kadar yukarı Tuna (988 km), Gönyü'den Turnu Severin'e kadar Orta Tuna (860 km) buradan nehir ağzı Sulina kadar aşağı tuna (931 km). Kaynağından denize döküldüğü noktaya kadar Almanya, Avusturya, Slovakya, Macaristan, Hırvatistan, Sırbistan, Bulgaristan, Romanya, Moldova ve Ukrayna olmak üzere toplam 10 ülkenin topraklarını kat etmektedir.





Tuna Nehri nehir taşımacılığına çok uygundur. Hollanda'dan Ren nehrinden başlayan seyahat kanal geçişleri ile Tuna üzerinden Karadeniz’e kadar seyahat edilebilir.





Tetebbu eyle târihin tokuz tarh it birin al
Muhakkik evsatın ahz it müzekkerle olur ihrâc





Târihini iyice araştır dokuz çıkar birini al
Muhakkak ortasını al müzekkerle[20] olur ihrâç





 





Niyâzî-i Mısrî kuddise sırruhu’l-azizin bu beyitlerde bahsettiği tarihi olaylar için yeterli bilgimiz olmadığından tam olarak yorum yapamıyoruz. Fakat zaman içerisinde bu bahse konu zuhûratların oluştuğu veya olduğu kesin olma ihtimali çok yüksektir. Çünkü Niyâzî-i Mısrî istihraç konusunda yeterli ilime sahiptir.










[1] (Kenan Erdoğan, Niyâzî-i Mısrî Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Dîvânı’nın Tenkitli Metni, Ankara, 1998, s.36)





[2] Bu ilâhinin bu versiyonun kaydı İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı İstihraçlar isimli (T 811 1297 H - Osman Ergin Yazmaları – 001892) eserin varak 3b de kayıtlıdır.





[3] Eyyam: (Yevm. C.) Devirler. Günler.   Güç, iktidar, nüfuz





[4] Becce: Çocuk, uşak, erkek çocuk.





[5] Eclec: Yumru ve geniş alınlı





[6] Tetebbu: derinlemesine araştırma, okuma, düşünme, öğrenme.





[7] EFRENC (Fransızca. dan) Bu kelime, Ortaçağda teşekkül ederek, o sıralarda Frankların ve bilhassa Charlemagne’in hükmü altında bulunanlara ve zamanla genişleyerek bütün Avrupalılara denmiştir. Frenk. Avrupalı ve hasseten Fransız





[8] Müslim. İman. 234: değişik rivayetler için bkz. Buhâri. Zekât. 47. Hac. 47. Cihad. 94. Fiten. 22.25, Hudud, 20, Rekaik. 40; Ebu Davud. Fiten. 1. Melahim. 8.9: Tirmizi. Cemaat. 1. Fiten 19. 21. 35





[9] İsra, 58





[10] Râd, 11





[11] (ÇETİN, 1999), s.143; (BURSEVİ), v.134b, 96. Varidat





[12] MEC: adam, arkadaş, ahbap; çene, yanaklar, adam, herif, tip, acayip kılıklı tip, herif, herifçioğlu (Argo)





Mac: (önek), (İskoç), (İrlandalı.) oğlu, zade (bazen Mc veya M' olarak yazılır)





Mecc: Ağızla su püskürmek.   Sulu şeyler atmak ve saçmak.





Mac: Tuzlu su.  يرمى- رمى :Atmak, firlatmak; (parti, yemek, vb.) vermek, düzenlemek, atmak; sok etmek, afallatmak, saskina çevirmek; atma, atis, firlatma





[13] (YAMAN, Ekim,2002), s.24





[14] (YAMAN, Ekim,2002), s. 128





[15] Kuyruklu yıldızla ilgili Büyük Larousse’de şu açıklamaları aktarabiliriz: “Kuyrukluyıldızlar, görünümü ve hareketleri çok özel olan ve Güneş sistemi’nde dolaşan gök cisimleridir. Bir düzlem içinde tutuluma göre herhangi bir eğime sahip olabilen yörüngeleri elplsler, paraboller ya da hiperboller biçimindedir ve bunlar Güneş’in hemen yakınında birbirlerinden ayırt edilemeyen uzun dolanım sürelerine karşılık gelir. Kısa dolanım süreli adı verilen kuyrukluyıldızlar. 200 yıldan daha az bir zaman aralığında düzenli olarak günberi noktasına geri dönerler (Büyük Larousse 1986: XIV, 7236) aynı kaynağın 123. sayfasında kuyruklu yıldızın en son görüldüğü tarih h. 175/791 olarak geçerken 200. sayfada bu tarih 75/694 şeklinde yer almaktadır.





[16] (YAMAN, Ekim,2002), s.25





وَ تَـمَّ  صَـلاَةَ  الْـحَـقِّ  تَـتْـرَى عَـلىَ  الَّذِى              [17]                               





بِـهِ  لَـمْ اَزَلْ  فـِى  حـَالَـتـِى  ا  ُرَحِـيمٌ                       





“İşte burada yani bu işin sonunda Hakk’ın beyanı salâtı kendisine hayat ve ölümde Rahim Allah Teâlâ’ya olsun.”





(Sırr-ı Mektum-Anka-i Muğrib, s.5, Osman N.ERGİN, no: 1700,  Atatürk Kitaplığı, Taksim-İstanbul) Yazmada ikici mısra hatalıdır. Mecmudakini esas aldık.





[18] (ÇEÇEN, 2006),s. 35; (MISRÎ, 1223), s.2b





[19] (YAMAN, Ekim,2002), s.125





[20] Müzekker: Erkek, er. Gr: Müennesin zıddı. Kelimeyi erkek gösteren. (İsim, zamir, sıfat, fiil).


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar