Print Friendly and PDF

Olmasa


178





Vezin: Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün.  





Zerreler zâhir mi olurdu afitâbı olmasa,
Katreler kande yağardı hiç sehâbı olmasa.
  





Bahr-ı zâtın mevcinin hiç haddi vü payânı yok,
Zâhir olmazdı cihân anın habâbı olmasa.  





Herkes anlar hem görürdü yüzünü ey dost senin,
Kibriyâ-yı “len terâni”den nikâbı olmasa.  





Kim bilürdü zülfün ile kaşların ma’nâsını,
İki âlem gibi şerh eyler kitâbı olmasa.  





Ukdesin kim halledeydi ol kitâbdan zülfünün,
Anın insan denilen âhirki bâbı olmasa.  





Haşri inkâr eyleyen mülhidler ilzam mı olur,
Sâl-be-sâl evrâk-ı eşcâr inkılâbı olmasa.  





Kabri vahdet kûşesi haşri temâşâgâh idi,
Ey Niyâzi kimde kim cehlin azâbı olmasa.  





Zerreler zâhir mi olurdu afitâbı olmasa,
Katreler kande yağardı hiç sehâbı olmasa.  





Zerreler zâhir mi olurdu güneş olmasa,
Katreler nereye yağardı hiç bulutu olmasa.





Tozların havada uçuşunu ancak güneşin varlığı ile görür ve hissederiz. Ayrıca zerrenin yolcuğu için güneşin sıcaklığı gerekir. Çünkü onu neminden kurtararak bulunduğu yerden koparır. 





Bahr-ı zâtın mevcinin hiç haddi vü payânı yok,
Zâhir olmazdı cihân anın habâbı
[1] olmasa.  





Zât deryasının dalgasının hiç sınırı ve sonu yok,
Zâhir olmazdı cihân onun muhabbeti olmasa. 





Allah Teâlâ âlemleri yaratmayı murad edişinde âşkın varlığından söz edilir. Bu aşkın merkezinde ise Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin Hakikât-i Muhammediyesi yer alır.





[Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz, bütün kâinata nüfuz etmiş olan ilahi hakikat ve her mahlûkun yaratılmasında ilk sebep olduğu gibi, mutlak varlık olan Allah Teâlâ ile beşerî âlemi birbirine bağlıyan küllî akıldır.





Âlem de Hakikati Muhammediye'nin suretinden ibaret olduğu gibi Hakikati Muhammediye de Allah Teâlâ'nın tecelli eden suretinden başka bir şeyde değildir.





O´nun hakikati, nebilerin ve evliyanın ilâhi ilme dair bilgilerini kendisinden aldıkları bir kaynaktır.





Arş ve içindekiler; yer ve gökler;  ahiret ve dünya;  gizli ve açık ne varsa, hepsi bir araya getirilip bakıldığında Mevlâ’mız Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin nurundan bir parça olduğu görülür. Öyle ki, Arş´ın kıymet kazanması O´nun ayağının tozuna kavuşması ile oldu.





O´nun bütün nuru bir araya getirilip arşa konulsa arş erir; arşı çevreleyen âlemlere konsa, parçalanırlar.





 Bütün yaratıklar bir araya getirilip o büyük nurla karşılaşsa, hepsi özlerini O´nda kaybedip dağılırlardı.][2]





Herkes anlar hem görürdü yüzünü ey dost senin,
Kibriyâ-yı “len terâni”den nikâbı
[3] olmasa.  





Herkes anlar hem görürdü yüzünü ey dost senin,
Kibriyâ-yı “len terâni”den peçesi olmasa.  





Kim bilürdü zülfün ile kaşların ma’nâsını,
İki âlem gibi şerh eyler kitâbı olmasa.  





Kim bilirdi zülfün ile kaşların ma’nâsını,
İki âlem gibi şerh eyler kitâbı olmasa.





Kitap’tan maksat burada insân-ı kamillerdir.  





Ukdesin[4] kim halledeydi ol kitâbdan zülfünün,
Anın insan denilen âhirki bâbı olmasa.  





Düğümünü kim halledeydi ol kitâbdan zülfünün,
Onun insan denilen âhirki kısmı olmasa.  





Haşri inkâr eyleyen mülhidler ilzam[5] mı olur,
Sâl-be-sâl evrâk-ı eşcâr inkılâbı olmasa.  





Haşri inkâr eyleyen dinsizler ikna mı olur,
Seneden seneye ağaçların yapraklarının çevrilmesi olmasa.  





Kabri vahdet kûşesi haşri temâşâgâh[6] idi,
Ey Niyâzi kimde kim cehlin azâbı olmasa.
  





Kabri Vahdet köşesi haşri temâşâgâh idi,
Ey Niyâzi kimde ki cehlin azâbı olmasa.  





Marifetullâha erişen kişinin haşri,  tevhid ehli haşri olup bir nevi temâşâ yeri gibidir ve makâmatladır. O tevhid ehli,  “ Cem,  Hazretül-cem,  Cem-ül-cem,  Ahadiyyet” makâmlarını temâşâ ederek haşir olur. Eğer bir kimsenin cehaletle azâbı olmazsa,  yani Arif-i billâh olursa,  çünkü azâp bütün cehaletten ileri gelir ki,  o ise Hakk’ı burada iken ârif olmamaktan,  yani bilmemekten dolayıdır.  














[1] Habab: (Habâbe) Son derece muhabbet.   Su üzerindeki hava kabarcığı





[2] (ALTUNTAŞ, 2004), s.90





[3] Nikap: yüz örtüsü, peçe, perde, örtünme.





[4] Ukde: Düğüm, bağ.   Karışık ve müşkil iş. Zorluk, zor iş. Vâlilik ve halifelik için akdolunan biat.   Ağaçlık yer.   Pelteklik, kekemelik.   Arzu edip de ulaşamadığından dolayı içe dert olan şey





[5] İlzâm: iknâ edip sükut ettirme, delil göstermekle ve ispat etmekle galip gelme.





[6] Temâşâgâh: f. Gam ve kederi defetmek için gezip...


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar