Sabrım Kalmadı
71
Vezin: Müstef’ilün Müstef’ilün Fâ’ilün
Oldu yüzün subh-i senin ey nigâr,
اِنْـفَجَـر يَـنْفَجِرُ اِنْـفِجَارٌ
Kalmadı bu dilde seni göreli,
اِصْطَـبَـرَ يَصْـطَبِرُ اِصْطـِبَارٌ
Lütfedüp etme beni bin cevr ile
اِخْـتَبـَرَ يَخـْتَـبِرُ اِخْتِـبَارٌ
Sana atâlar yaraşur bendene,
اِفْتَـخَرَ يَفْـتَخِرُ اِفْــتِـخَارٌ
Sende çü cem oldu hüsün şivesi,
اِقْـتَصَرَ يَقْـتَصِرُ اِقْتِـصَارٌ
Yetmişe vardı yaş eyledin,
اِخْتَـيَرَ يَخْتَـيِرُ اِخْتِـيـَارٌ
Yolunda nesi var ise olur Mısrî’nin
اِنْـتَشَرَ يَـنْتَـشِـرُ اِنْـتِشَـارٌ
İtme Niyâzî gedâyî meded,
اِنْـتَظَــرَ يَنْـتَظِـرُ اِنْـتِـظَارٌ
Oldu yüzün subh-i senin ey nigâr,
اِنْـفَجَـر يَـنْفَجِرُ اِنْـفِجَارٌ
Ey sevgili yüzün aydınlığı senin oldu,
Şafak attı, atıyor ve atacak
Kalmadı bu dilde seni göreli,
اِصْطَـبَـرَ يَصْـطَبِرُ اِصْطـِبَارٌ
Seni göreli bu gönülde kalmadı,
Sabır etti, ediyor ve edecek
Lütfedüp etme beni bin cevr ile
اِخْـتَبـَرَ يَخـْتَـبِرُ اِخْتِـبَارٌ
Lutfunu artır etme bana bin cevr ile
Haber etti, eder ve edecek
Sana atâlar yaraşur bendene,
اِفْتَـخَرَ يَفْـتَخِرُ اِفْــتِـخَارٌ
Sana bendene ihsan etmek yakışır,
Sevindirdi, eder ve edecek
Sende çü cem oldu hüsün şivesi,
اِقْـتَصَرَ يَقْـتَصِرُ اِقْتِـصَارٌ
Sende toplandığı için güzelliğin edası,
Sakladı, saklıyor ve saklayacak
Yetmişe vardı yaş eyledin,
اِخْتَـيَرَ يَخْتَـيِرُ اِخْتِـيـَارٌ
Yetmişe varacak yaş verdin,
İhtiyarladı, ihtiyarlıyor ve ihtiyarlıyacak
Tuhfat al-asri, Niyâzî-i Mısrî'nin ikinci defa Limni'ye sürülüşünde, cami minberinde, yüz günden fazla bir müddet bir şey yemeden halvet ettiğini, Kavala şeyhi Mustafa'dan naklen yazıyor ve gene ondan, Mısrî mahlasını kullanırken ömrünün ne kadar süreceğini keşfen anlayıp, Niyâzî mahlasını kullanmaya başladığını ve Niyâzî sözünün tutan olan yetmiş sekiz yaşında vefat ettiğini, bunu da
Yetmişsekize erdi yaşım eyledik Ihtayara yahtayiru ihtiyar
beytiyle haber verdiğini yazıyor. -
İlk mısrada vezin bozuluyor. “Yetmişe çün erdi yaşım eyledik” gibi bir şey olsa gerek. Sonradan bu kerameti ispat için “yetmişsekize” çevrilmiş olma ihtimali söylenilmektedir.
Şeyhül Ekber Muhyiddin ibn-ül Arabî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz hazretlerinin de Yetmişsekiz yaşlarında âlem-i dâr-ül bekâya intikâl ettiklerini bildirmektedir.
Yolunda nesi var ise olur Mısrî’nin
اِنْـتَشَرَ يَـنْتَـشِـرُ اِنْـتِشَـارٌ
Mısrî’nin nesi var ise yolunda olur
Açığa çıktı, çıkıyor ve çıkacak
İtme Niyâzî gedâyî meded,
اِنْـتَظَــرَ يَنْـتَظِـرُ اِنْـتِـظَارٌ
Dilenen Niyâzî atma meded kıl,
Kapını bekledi, bekliyor ve bekleyecek
Hadis-i kutside buyruldu ki;
“Kulumda benim zikrim ve taatımla meşgul olma hâli fazlalaştığı zaman; onun bütün gayret ve lezzetini zikrimde toplarım, bütün lezzet ve himmetini zikrimde toplayınca o bana âşık olur, ben de ona âşık olurum ve aramızdaki perdeyi kaldırırım. İnsanlar yanıldıkları zaman onlar yanılmazlar. Onlar, sözleri nebilerin sözleri gibi tesirli olan kimselerdir. Onlar Allah yolunda gerçek kahramanlardır. Yeryüzündekilere bir ceza ve azap vermek istedigim zaman, onları görürüm ve yeryüzündekilere azap etmekten vazgeçerim.” [1]
[1] Ali el-Muttakî, Kenzu’l-ummâl, I, 433 (h. no: 1872)
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar