Print Friendly and PDF

Tenimde cânın var


104





Vezin: Fâîlâtün fâîlâtün Fâ’ilün





Ey gönül gel olmağıl Hakk’dan ırâk,
Tende cânın vâr iken eyle yârak.





Dünyada ölmezden evvel kıl sefer,
Hiç edinme bir makâmda sen durâk.





Yoksa bu fırsat bize bâkî değil,
Menzil al düşmezden ortaya firâk.





Gel bu ırz u nâmûsu kıl târ-ü mâr,
Ger yola girdinse var ârın bırâk.





Halkın uslu demesinden sana ne,
Âkil isen âdını Mecnûna tak.





İlmine mağrur olursan olma hiç,
Issı vermez sana ne kara ne âk.





Gir sakın çıkma izinden mürşidin,
Her ne emrederse sana olma âk.





Bir eline gözyaşından al asâ,
Bir eline dert odundan yak çerâk.





Ey Niyâzî tutar isen pendimi,
Diye sana istediğin işte bâk.





Ey gönül gel olmağıl Hakk’dan ırâk,
Tende cânın vâr iken eyle yârak.





Ey gönül gel olma gel Hakk’dan uzak,
Tende cânın vâr iken hazırlık yap.





Dünyada ölmezden evvel kıl sefer,
Hiç edinme bir makâmda sen durâk.





Dünyada ölmezden önce et sefer,
Hiç edinme bir makâmda sen durâk.





Dünyadan sefer,  yani gidiş ancak “ölmezden önce ölünüz” sırrına mazhar olmakla olur.  Âşık olan kimse hiçbir makâmda durmaz.  Dünya ve âhirette dâima terakkî eder.  Çünkü terakkînin,  makâmlarda ilerlemenin sonu yoktur. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;





“Seyahat ediniz, sıhhat bulunuz.”  [1]





Sıhhat can sahibine mahsus olduğu için seyr-i sülûk denen ruhânî seyahat ile hakikâte varılır. Ölümsüzlük vasfı bulunur.





“Hakîkat erbabına göre sefer, müridin Allah Teâlâ’ya yönelmesi sırasında kalbin geçirmiş olduğu seyirler­den ibarettir. Bu esnada takip edilen sefer dörttür:





Birinci Sefer: Vahdet’teki kesreti kaldırmaktır. Bu da, ağyar ve çeşitli zuhurata karşı aşkı gidermek suretiyle, nefsin kat ettiği menzillerden birine ulaşmaktır. Bu ise, kulun, en yüce mertebeye ulaş­masıyla olur ki bu mertebe kalbin ulaştığı en son makamdır.





İkinci Sefer: Bâtınî ilimlerdeki kesretten vahdet perdesini açmaktır. Bu da Allah Teâlâ’nın sıfatlarıyla va­sıflanarak O’na doğru mesafe kat etmek demektir. Bu ikinci sefer Allah Teâlâ’ya ulaşmanın sonudur.





Üçüncü Sefer: Aynü’l-cem hazret-i ahadiyetin ahadiyette husûliyle zahirî ve bâtını olan iki zıtta bağlı kalmamaktır. Ahadiyyet makamı, “Kâbe kavseyn” (Necm sûresi, 9) makamıdır. İkilik artık kalmaz. Bu makam geçilince de “Ev Ednâ” makamına ulaşılır ki, bu makam velayetin son makamıdır.





Dördüncü Sefer: Bu makam da Hak’tan halka dönme makamıdır. Bu ise, cem’ ve fark birliği de­mektir. Hakk’ın halka dâhil olması ve onda yok olmasıdır ki, kesrette vahdet, vahdette de kesret görülebilsin. Bu da Allah Teâlâ’dan Allah Teâlâ’ya dönmedir. Bu makam, fenadan sonra beka, cem’den sonra fark makamıdır.”   [2]





Yoksa bu fırsat bize bâkî değil,
Menzil al düşmezden ortaya firâk.





Yoksa bu fırsat bize bâkî değil,
Menzil al ortaya ayrılık düşmeden.





Gel bu ırz u nâmûsu kıl târ-ü mâr,
Ger yola girdinse var ârın bırâk.





Gel bu ırz ve nâmûsu perişan kıl,
Ger yola girdinse var namusunu bırâk.





Halkın uslu demesinden sana ne,
Âkil isen âdını Mecnûna tak.





Halkın akıllı demesinden sana ne,
Akıllı isen adını Mecnûna tak.





İlmine mağrur olursan olma hiç,
Issı
[3] vermez sana ne kara ne âk.





İlmine mağrur olursan olma hiç,
Issı vermez sana ne kara ne âk.





Gir sakın çıkma izinden mürşidin,
Her ne emrederse sana olma âk.





Gir sakın çıkma mürşidin izinden,
Her ne emrederse sana, olma âk.





Mürşidin izinden çıkmamak, bağlanmak demektir.  Eğer bir salik yolunu tek başına tutarsa deli dahi olma ihtimali vardır.





“Akşemseddin kaddese’llâhü sırrah’ül azîzin yaptığı tespitte, bir şeyhe bağlanmadan kendince rastgele zikir çeken birinin, bir anda Zât tecellîsine direkt maruz kalması ve bunun sonucu olarak da akıl nûrunun yanması ile deli olduklarından bahseder.“ [4]





Bir eline gözyaşından al asâ,
Bir eline dert odundan yak çerâk.





Bir eline gözyaşından asâ al,
Bir eline dert odundan kandil yak.





Ey Niyâzî tutar isen pendimi,
Diye sana istediğin işte bâk.





Ey Niyâzî tutar isen nasihatimi,
Sana derler istediğin işte bâk.














[1] Ibn Hanbel. II/380





[2] — (VASSAF, et al., 2006); c.II, s.177





[3] Is: (Iss) t. Bayındırlık, mâmuriyet. Şenlik. * Ses. * Sâhib. Mâlik. * Efendi; Sıcak, sıcaklık, hararet.





[4] Cebecioğlu, Ethem, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Anka Yayınları, İstanbul, 2004,420


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar