Print Friendly and PDF

Aşktan Nasibi Olmayanın, Merkepten Farkı Yok Gibidir…



Muhabbet denilen hissin, kişinin tabiatını zevk ve lezzet aldığı güzelliklere ve özelliklere meyletmesinden zuhura gelen halettir. Bu haletin kalbe yerleşerek şiddetlenmesine SULTAN-I AŞK denir. Aşık olan kimse,  ma’şukuna yani sevdiğine aklını, mantığını, menfaatini feda eder, ma’şukuna tam bir bağlılıkla itaatte bulunur ve sevdiği uğruna nesi varsa hepsini feda etmeye hazır olur. Kaide ve prensibini tam ve eksiksiz yerine getirebilen AŞIKTIR.  Canını, cananına feda edemeyen,  aşıklık davasında bulunmamalıdır. Allah Teâlâ ve tekaddes hazretlerinin,  Kitab-ı keriminde AHSEN-EL KASAS buyurdugu Yusuf sure-i celilesinde, Mısır kıtfirinin güzelliği dillere destan olan eşinin Hz.  Yusuf aleyhisselama beslediği aşk uğruna ar-u namus şişesini taşa çalıp malını, mülkünü, makamını, ırz ve namusunu ve yetmiş deve ile taşınabilen altın, gümüş, mücevher, yakut, zümrüt nev’inden bütün kıymetli eşyasını, saraylarını ve saltanatını neden nasıl feda ettiği hikaye olunmaktadır. Yusuf aleyhisselam’dan getirene veya:
_Yusuf’u gördüm!. . .  diyene paha biçilmez kıymetteki mücevherlerini nasıl saştığı tarihen sabittir.
O kadar ki, Yusuf aleyhisselamın aşkı uğruna malını vere vere kendisine bir şey kalmamıştı. Yusuf diye çağırır olmuştu. Gökteki yıldızlarda Yusuf aleyhisselam’ı görür, güneş ve ayda onun adının yazılı olduğunu sanırdı.
Gerçekten de böyledir. Aşık olan,  herkesi ma’şuku olarak görür ve her nereye bakarsa sevdiğinin ismini ve resmini müşadade eder ve malik olduğu her şeyı bu uğurda feda etmekten çekinmez.
Züleyha,  aslında Allah Teâlâ’ya aşık idi. Hak ona Yusuf aleyhisselamdan tecelli etmiş idi. Esasen bütün aşklar Mahbub-u hakikiye ait ve racidir. Ne var ki tecelliyat başka başka zuhura gelmiştir. Aşık olan ma’şununda bu tecelliyi müşahade eder. Onun için de, arif olan aşk-ı mecazide kalmazeninde sonunda aşk-ı hakikiye erer. Aşık olan, ma’şuk-u hakikiyi sevdiğinde görür. Ma’şuk-u hakikiye perde olduğundan, o perdeyi yırtabilirse, ma’şuk-u hakiki o zaman kendisine zahir olur.
Kimde aşkın nişanı vardürür,
Akıbet ma’şukuna erdürür.
demişlerdir. Nitekim,  Züleyha da her şeyini Yusuf aleyhisselam için feda etti ama sonunda emr-i ilahi ile güzelliği ve gençliği iade olunun cazaten yüzünü görür görmez İman ile müşerref olduğu Yusufa’da kavuştu. Ancak Yusuf aleyhisselam ile evlendiğinde ondan kaçar olmuştu. Issız ve tenha yerlere çekilir ve o tenhalarda sevdiği Allahına ibadet ederdi. Hz.  Yusuf aleyhisselam kendisini yatağa davet edince, gece ise gündüze ve gündüz ise geceye va’dederdi. Yusuf aleyhisselam kendisine:
_Neden benden kaçıyorsun? Sen artık benim helalım oldun. Bir zamanlar, sen benı yatagına cagırdıgında ben senden kacardım. Çünkü o zamanlar sen bana haram idin. Rabbime isyan edeceğimden korkarak davetlerini kabul etmemekte ma’zur idim. Oysa, şimdi artık helalimsin, İnsan helalinden kaçarmı? dediğinde Züleyha şöyle cevap verirdi:
_Ey Yusuf-u Sıddıyk!. . .  Ben seni Allah Teâlâyı tanımadan önce severdim. Meğer benim sevdiğim ve aşık olduğum sen değilmişsin.  Sen benim asıl sevdiğime perde olmuşsun. Şimdi ben o perdeyi yırttım ve Rabbimi buldum. Allah Teâlâ’yı bulduktan ve onu tanıdıktan sonra, onun aşkı benim kalbimi istila etti.  Diğer bütün sevgileri, kalbimden çıkartıp attı.  Onun aşkı yerine hiçbir aşkı istemez ve onun aşkından gayrı hiçbirşey mest etmez.
Bilmem anlatabiliyormuyum?
Mecnun’a adını sordular. Hiç düşünmeden:
_Leyla’dır, dedi.
Mecbun’a sordular Leyla’nın hanesin,
Çak edip kalbini gösterdi dil-i viranesinin. .
_Leyla öldü dediler.
Mecnun cevap verdi:
Hayır Leyla ölmedi, o benim kalbimdedir. İşte ben Leyla’yım dedi.
Günlerden birgün Mecnun Leyla’nın köyüne vardı ve Leyla’nın evinin önüne gelerek Gökyüzüne doğru bakmaya başladı. Kendisine:
_Gökyüzüne bakma, Leyla’nın evinin duvarlarına bak.  Olurki Leyla’nın resmi aksetmiştir.  Leyla’nı görmüş olursun, diyenlere şu cevabı verdi:
Mecnun’a sordular Leyla nice oldu?
Leyla gitti, adı dillerde kaldı;
Benim gönlüm şimdi bir Leyla buldu,
Yürü Leyla ki,  ben Mevla’yı buldum. .
Şu ben yalvarırken,  sen naz ederdin,
Şem’ayı gösterip pervaz ederdin,
Cefayı çok,  vefayı az ederdin,
Yürü Leyla ki ben Mevla’yı buldum. .
Bugün Mevla gören Leyla’ya bakmaz,
Ulu a’la gören ednaya bakmaz,
Aya nazar eden yıldıza bakmaz,
Yürü Leyla ki ben Mevla’yı buldum. .
Mecnun arzulayıp Kabe’ye vardı,
Halka yapışıp zarilik kıldı,
Mecnun Leyla derken Mevla’yı buldu,
Yürü Leyla ki ben Mevla’yı buldum. .
Mecnun’u beslerdi kullar, tayalar,
Mecnun’un başında kuşlar yuvalar,
Mekanımız oldu dağlar, ovalar,
Yürü Leyla ki ben Mevla’yı buldum. .
Mecnun oldum dağ başında gezerim,
Mevla ile oldu benim pazarım,
Var Leyla ki bu sevdadan bezerim,
Yürü Leyla ki ben Mevla’yı buldum,, 
Ulu kuşlar yuva yaptı başıma,
Ben Mevla’yı görür oldum düşümde,
Var git Leyla durma benim karşımda,
Yürü Leyla ki ben Mevla’yı buldum,, 
Gel YUNUS bu sırlardan açılma,
Hakkın lütfu görüp, gayre saçılma,
İnayet Hak olan yerden kaçınma,
Yürü Leyla ki ben Mevla’yı buldum. .
Rabbim; cümlemizi taklidden tahkike,  aşk-ı mecaziden aşk-ı hakikiye eriştirsin,  gerçek aşıklarla buluştursun, görüştürsün.
Evet!. . . Leyla’dan,  Mevla’ya varılır.  Sanem’den, Samed’e dönülür.  Şirkten, tevhide erilir.  Aşk-ı mecaziden,  aşk-ı hakikiye vasıl olunur.  İnsan olana,  elbette aşk lazımdır.  Bu aşk ister mecazi ister hakiki olsun insana yakışan bir duygu ve haslettir.  Aşktan nasibi olmayanın,  merkepten farkı yok gibidir…
El Hac MUZAFFER OZAK

***
Fıkra:
“Bey amcayı sever miydin?” diyorum 80'lik nineye.  “Yürüdüğü yolu severdim,  geçtiği eşiği,  su içtiği tası,  yemek yediği kaşığı,  başını koyduğu yastığı severdim.  Ama en çok onu severdim.  Göklere bakıp,  neden aldın sevdiğimi diyecek oluyorum.  Vazgeçiyorum.  Veren de,  sevdiren de,  alan da o değil miydi. . . ”

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar