Print Friendly and PDF

Hikâye-i Câmi ....Tabib Hakkı


 

Şehirde, Tabib Hakkı isimli biri vardı. İhtisası, dahiliye idi. Aslında dahiliyenin de dahiliyesi olan tedavi usullerini bilirdi. Ancak bu tabibin yüzünde bir siyah tül peçe bulunurdu. Denildiğine göre çok çirkinmiş (!) Çünkü ürkütücü olacak kadar çirkin surete insanlar dayanamaz.

Gerçeği hala muammadır, gerçekten çirkin midir, bilemiyoruz.  Bu sırra binaen yine çirkin yüzlü olduğu sanılan bu tabibden daha ziyade sıhhat u marazdan anlayan başkası olmayınca herkes ona gidermiş.

Tabib Hakkı, hastalarını tedavi eder, ücret olarakta kapısındaki köpeğine bir öğün miktarı yiyecek bırakmalarını istermiş . Bu sanıldığı gibi et falan değil, yal denen bulmaç -o da olmazsa yemek artığı bir şey de olabilirdi. Hastalar ucuz ücret alan tabib olduğunu bildiklerinden hep ona gelirler, kendilerini muayene ettirirlermiş. Sonra da ücret olarak köpeğinin önüne bahsedilen nevaleyi bırakırlarmış.

Şimdi ben sizin yerinize sormuşum olayım, acaba bu insan ne yer ne içer? diye.

Tabib Hakkı, ne yer ne içerdi?

Tabiki insan aç kalır, o da bir şey yiyecek kesin. Ancak onun ne yediği konusunda tek şahidi bir köpeğinden gayrisi  olmadığını düşünürseniz, ne yediğini anlamış olursunuz.

Tabib Hakkı, Hacı Bayram Veli kuddise sırruhu’l-âlî yolunu takip ettiği  söylenirmiş. Melami meşereb… Tabib Hakkı, Akşemseddin ve Ömer Sikkini  vüzerasının silsilesinden gelenlerden olunca, o yolun sünnetine tabi olmuş.

Akşemseddin Hazretleri ilmini köpeğin tasında bırakıp, Hacı Bayram Veliye bend olduysa, Tabib Hakkı da o yolun usülünü kendine rabt eylemişti.

Herşey güzeldi. Tabib Hakkı, kırk günde bir kaybolur, görünmez olurmuş. Soranları zaten yoktur. Ancak hasta olanlar mecburen onu ararlarmış. Çünkü deva kaybolunca şafi kim olur ki, Hakkı yoksa şifada yok olurmuş. Diğer tabibler onun bildiğini bilemezler, derdin hikmetini de çözmezlermiş. Birde çok para istemeleride işin diğer tarafı.

Kırk gün geçince, Tabib Hakkı  küçük derme çatma muayene hanesini açar gelenlere bakarmış. Bekleyen hastalar ilk gün kuyruk olur, fakat o gün içinde hepsinin tedavisini bitirirmiş. Sonra her zaman ki durum. O gün kırk kişi de muayene edilse, ücretler üç öğün yal yemeğini geçmezmiş. Köpeğin yarına kalsın diye bir depo tutması olmadığı için.

Gün böylesine, gecede, Tabib Hakkı, geceleri kandilin titreyen ışığında başıyla bir şeyler mırıldanır, köpeğide yanında onu dinlermiş. Sırlı bu adamın ilminin çok olduğu malum, ancak bir dostu köpeğinden başka kimsesi neden hiç olmazmış. Bazen bir kişi onu çok merak ederse, yanında durmasına izin verirmiş. Fakat, Tabib Hakkı elinde olmayarak yanlışlıkla peçesini düşürür, o kişiye çirkin yüzünü gösterirmiş. O kişi gördüğü çirkinliğin karşısında erirmiş. Sonrası malum tahammül edemez, bir daha gelmeyecek gibi kaçar gidermiş. Yukarıda söylediğimiz gibi, bu güzel ahlak sahibinin çirkin yüzü var mıydı? Yüz  Kalbin aynasıdır, derler.

Yine ben sizin için sormuş olayım, bu tabib, mahiri tıp ehli ise neden çirkin yüzünü tedavi etmiyor? Yoksa bizim bilmediğimiz bir husus mu var?

Ehline malum olsun.

Senelerce Tabib Hakkı, bu şekilde hayatını devam ettirmiş. Her hayat bir hikâyedir. Onun hikayeside bir sessizle bitmiş. Bir gün köpeği ölmüş. Onu götürüp şehrin çöplüğüne kendi eliyle gömmüş. Evine döndükten sonra, bir ayrılık nişanesinden, Tabib Hakkı, küçük muayenehanesini toparlamış. Çokta bir şey yok. İçinde sadece bir iskemle, birkaç edevat birde soğuk günlerde altına sığındığı çul ve duvardaki “hiç” levhası.

Tabib Hakkı kapıyı kapatmış.

“KAPALI”

Günlerce kapı açılmamış. Şehirde  onu da görende olmamış. Soran olsa da hepsi cevapsız kalmış. Kim ne bilecek.

Nasıl olduğu bilinmeyen bir şekilde kulubeyi bir alev yakıp yıkmış.

Tabib Hakkı, yok, kulübe yok.

Şehirde hala sorulur. Ne oldu, nereye gitti?

Sırrı malum değildir.

Bu hikâyeyi anlatan şunu söyleyebilirim.

Toprak çirkindir. Ancak gül o kara toprakta yetişir.

Sonuçta ölümlü olan bizler, toprağa girdiğimizde Tabib Hakkı’yı orada muhakkak bulacağımıza göre, sorularımızın cevabını orada bulmak mümkün olacaktır diyebiliyorum.

İsmail Hakkı Altuntaş


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar