Print Friendly and PDF

TERS GİDEN BİR ŞEY YOKTUR OLMASI GEREKEN VARDIR

Bunlarada Bakarsınız




Eski zamanlarda bir ülkede, çocuk doğuramayan bir prenses en sonunda hamile kalmıştı.
Bütün ülke hummalı bir hazırlığa girişmiş, hekimler prensesin ve doğacak veliahtın sağlığı ile ilgilenirken, halk da kutlamalara hazırlanıyormuş. O zamana kadar bulunmuş en büyük inci hazineden çıkartılmış.
 Bu inci doğacak biricik evladı ve onun ilerdeki hükümdarlığının birliğini temsil edecekmiş.
 İnciyi bir kolyeye dönüştürmesi için ülkenin en iyi kuyumcu ustasına göndermişler.
 Usta, nice arınma çalışmaları ve dualardan sonra, gece vakti gelip el ayak çekilince işinin başına oturmuş.
 Ertesi gün doğum gerçekleşecekmiş.
 İncinin de aynı zamanda işlenmesi gerekiyormuş.
 Bütün dikkatini toplamış ve hayatının işini yapmaya hazırlanırken elinden bir kaza çıkmış ve.
 İnci tam ortadan ikiye bölünmüş !!! Usta öleyazmış.
 Bütün varlığı kararmış.
 Kendini lanetlenmiş hissetmiş.
 En kötüsü de çektiği vicdan azabıymış.
 Sabaha kadar kıvranmış.
 Gün ağardığında saraya giderek kara haberi verecek ve kaderine razı olacakmış.
 Bunun bir uğursuzluk belirtisi olduğu düşüncesi tüylerini ürpertiyormuş.
 Sabah olunca kapının tekmelenmesiyle kendine gelmiş.
 Kapıyı açıp karşısında askerleri görünce dizlerinin bağı çözülmüş.
 Şöyle haykırmış askerlerin komutanı:
"Usta! Tez inciyi ikiye böl! Prensesin ikizleri oldu!"

"Birisi Zeyd'e arkadan güçlü bir tokat vurdu. Zeyd de aynen karşılık vereceği sırada, tokadı vuran adam:
"Senden bir şey soracağım'' dedi, "Önce yanıtını ver, sonra bana vur. Ensene vurunca tokadın sesi çıktı; şimdi senden dostça soruyorum: O ses benim elimden miydi, yoksa senin ensenden miydi, ey uluların öğündüğü zat?”
"Zeyd dedi ki: "Acıdan kurtulamadım ki, bu düşünceyi halledeyim. Senin derdin yok; sen düşünedur; ızdırabı olan bunları düşünmez."
Mevlana Celâleddin-i Rumi, Mesnevi, III, 1380

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar