İşte Bu...Guiş
Ol ve Git
"Ya gel, ol ve git
Ya git, ol ve gel."
(Bir mezar taşından)
geldiğim ve gittiğim
“ol” içinmiş
oldum demeyle olmuyor ki “bu iş”
kurbağa bağırır “guiş” “guiş”,
meğer dermiş ki … hepsi “bu iş” “bu iş”
bir tutan, bir bakan… derdine dert katan
söylediğinle “ol” ve “olmak”
hepsi ateş yanında…
bir kazanda ya da bir havan…
yanmadan… yanılmadan olmuyor…
deme o bir yıkıntı… o bir dert… o bir şifa
ağlayan gözler kırmızı ve dudaklar…
merhametle olmuyor beyazla
ey benim dertlim… gizemli aşkım
yandığım kadar… gülümsemem
geceler ağlayın … yıldızlar dökün üstüme
gamım huzur dürrü lemaân oluyor.
“Allah bes ve der heme an zü’l cemâl bes”
gizlidir zikrimizde
gelin dostlar
olana olana gidelim
ölürsek mi yolunda… olsun deniyor
Guişinden Anlayana
bir sinek bir kartalı
salladı vurdu yere
yalan değil gerçektir ben de gördüm tozunu
Yunus Emre
Bataklık.
Yeşili gani, sık ağaçların olduğu
bu güzel yerde, sesler yükselir. Ancak
herkesin sesi kesilse, onun sesi kesilmezdi. Melekler bile ona hayrandı. O yerini
ve haddini bilirdi.
Cenâb-ı Hakk'ı da en çok o
zikrederdi.
"Zikrin nerde yerin
nerde" denecek kadar kıskanılacak bir durumu varken birgün ah etti.
Zamanın padişahı bulunduğu yere, cami yapacağını duymuştu.
Yana yana avazını semalara doğru
yükseltti.
Subhâne men yusebbehu lehu fî
luceci'l-bihâr.
Subhâne men yusebbihu lehu mâ
fî'l-ardi'l-kifâr.
Subhâne men yusebbehu lehu alâ
ru-usi'l-cibâl.
Subhâne men yusebbehu lehu
bikülli şefetin ve lisân.
**
‘Denizlerin dalgalarında
tesbih edilen zât’ıtesbih ederim,
Boş arazilerde (çöllerde)
bulunan her şeyin tesbih ettiği zât’ı tesbih ederim,
Dağların tepelerinde tesbih
edilen zât’ı tesbih ederim,
Her dudak ve dil ile tesbih
edilen zât’a tesbih ederim’
Olduğu yer bataklık kalbi kırık canı yana yana Allah Teâlâ'ya niyaz ediyordu.
"Yerim kötü demeden seni
zikrettim, kalbim kırılmadı. Ancak bu padişahın yerimi yuvamı yıkmaya
geliyor. Cami yapacakmış.
Zikirse benim zikrim az mıdır?
Sırf adım kalsın diye;
saltanatına bakmadan benim garip yurduma neden göz dikti."
"Seni bilenlere, seni
zikredenlere Zâtının, yardım edici olduğunu biliyorum.
Ben garibim; ancak bu kudret
sahibinin beni huzursuz etmesine neden razı oluyorsun.
Her yere sahiplenmiş, kala kala
bir bataklık yerine mi kaldı?
Ona da göz dikti,"
diye düşünürken başına bülbül
gelip başladı nağmeler dökmeye. Ona dedi ki
"ne olur sus, biliyorsun,
bizi bilmez gibi;
sana burada olmazsa başka bir
yer, dahası padişahın bahçesi olur, oraya da yerleşirsin."
Bülbül anladı ki; "baltayı
taşa vurdum" dedi kaçıp gitti. Nede olsa bir kuş idi.
O, üzüntüyle kıvranırken hep bunu
sordu.
"Ben nerede yanlış yaptım,
halimi tayin etmedim, durumumuzdan şikâyet etmedim. En çok zikreden ve şükrederken, bu padişahın sonsuz hırsı neydi,
her yere ve herşeye sahip olmak, arzusu"
Canı yanan mazlumun ahı arşı
titretirmiş derler. Arş titredi. Bir kasırga esti ve bir hortum çıktı. Sarayı
da padişahı da dünyaya gelmemişler arasına kattı savurdu gitti.
Şimdi sarayın yerinde yeller
esiyor. Padişah yok… saray yok, ancak bataklık yerinde duruyor ve o da zikrine
devam ediyor.
Bu hikâyeyi okuyan şunu anladı. Haklı dava yoksa küçük diye görülen şeyler
yüzünden, nice kudretliler helak olur. Allah Teâlâ, yeryüzünü geniş
yaratmıştır. Yeşil olan yeri olduğu gibi, taşlık kurak yerleri vardır. Oralar dururken
canlılık taşıyan yerlere göz dikip, "ibadethane yapacağım" demek
hakkına kimse sahip değildir. Eğer yapılması gerekiyorsa, o yerdeki mahlûkatın
eziyet edilmeden başka bir yere nakledilmesi gerekmektedir. Ancak bu da tercih edilen
bir husus değildir.
Yüce kudret sahibi Allah Teâlâ
bile bu sırra binaen mübarek beytini suyun olmadığı, kurak bir yere yaptırdı.
Su canlılık demektir. Yapılmadan önce öyle bir yerdi ki üzerinden kuşlar dahi
uçmazdı. Ne büyük bir incelik. Şimdilerde Kâbe'si ile o yerler şenlenmiştir.
Hala anılır, harem-i şerifin olduğu yerde otlar misafirler tarafından
koparılmaz ve kesilmez.
Allah Teâlâ'nın yapmadığını
kullar yapıyorsa, bilsinler ki;
sevaplarından çok hatalarının yazıldığı bu ibadethaneler onlara sorgu ve sual
sebebi olacaktır..
"İyilerin sevapları,
mukarrebler [yakınlar] yanında günah olarak anılır."
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar