Bir Hikâye Ve Kalanı
Hepimizin bildiği meşhur bir
hikâye vardır… Şöyle ki
Ağustos böceği, uzun yaz
günlerinde saz çalar ve şarkı söylemiş. Hiç çalışmazmış, kış için hazırlık
yapmazmış. Karınca tüm yaz boyunca gelecek soğuk yaz günleri için dişini
tırnağına katarak çalışıp durmuş. Yazın sıcak günleri artık bitmiş, ve havalar
soğumaya başlamış. Kış gelmiş. Artık ağustos böceği saz çalamıyor, şarkı
söyleyemiyormuş. Çok üşümüş ve karnı acıkmış.
Ağustos böceği yazın eğlenirken
küçük karınca bütün yaz boyunca bütün gün çalışıp kış için hazırlık yapmış.
Ağustos böceğinin aklına karıncanın kışa hazırlık yaptığı ve gidip ondan
yiyecek isterse ona yardım edeceği gelmiş.
Karıncanın yuvasına gelmiş.
Karınca kapıyı açtığında karşısında soğuktan titremekte olan ağustos böceğini
görmüş ve ona:
-” Ne istiyorsun ağustos böceği”
demiş.
Ağustos böceği karıncaya:
-” Çok üşüyorum, hiç yiyeceğim
yok karnım da çok aç bana yiyecek bir şeyler verir misin? Söz veriyorum
ağustosta sana olan borcumu ödeyeceğim.” demiş.
Karınca:
-” Bütün yaz sen ne yaptın? Niye
yiyecek bir şeyin yok? “ demiş. Ağustos böceği başını öne eğerek mahcup bir
şekilde:
-” Ben bütün yaz saz çalıp, şarkı
söyledim.” deyince karınca çok sinirlenmiş.
-” Madem öyle bütün yaz saz
çalıp, şarkı söyledin şimdi de oyna biraz” demiş. Kapıyı ağustos böceğinin
suratına kapatmış.
Buraya kadar bilinen kısmı, ancak
kıssacılar bundan sonra geri kalanı nedense
anlatmazlar.
Onu ben anlatayım.
Karınca çok çalışmanın verdiği
yorgunlukla ölüme doğru yelken açmış ve yatağında hasta yatıyordu. Sevdiği bir
arkadaşı yanına ziyarete geldi. Sohbet
Ağustos böceğine bağlanınca…karınca bir ah çekmişti ki, yeraltında sanki deprem
etkisi yapmıştı.
Arkadaşı dahi korkmuştu. Sonra
karınca;
-”Beni şu gece yerinden bir güne
çıkar, dedi. Takatsiz karınca gün yüzüne yuvadan çıktı. Sonra derin bir nefes
alıp…havayı kokladı. Sonra antenlerini şöylece bir çevirdi sağa sola, ve:
-“ Ağustos Böceğinin sesi
gelmiyor. Nerde? dediğinde, arkadaşı:
-“ Onun için kışın açlıktan ölmüş”
diyorlar.
Karınca yuvadaki içini yakan
sesinden daha kuvvetli bir ah çekişi oldu. Gökyüzü şimşek çakmış gibi birden
karardı ve yağmur yağmaya başladı.
Arkadaşı “hadi bir yer sığınalım”
dedikçe karınca ”yaşamak güzel değil, ölmek istiyorum” deyip durdu.
Gün yeniden güneşle güldü.
Karınca:
-“Sana şunu anlatmadan
gitmeyeceğim…dedi. Başını önüne eğip hikayenin kalanını anlattı.
-“Siz Ağustos böceğine kızmayın.
O bir başkaydı. Biz hırsımıza kendimizi
kaptırdık ki, ne aşk bildik, ne sevgi, çalış çalış, kışa çalış, aç kalma,
ölürsün…diye yiyecek toplamaktan başka
bir şey düşünmedik.. bir şarkı dinlemeye fırsat bulamazdık, tükenmiş iç
dünyamızı ağustos böceğinin ezgileri de olmasa kurutmuştuk.. Onun musikisi
aslında bir hayattı…
Onun en çok söylediği şarkı…
Güldürmedin benim yüzüm
Kurutmadın gözüm yaşın
Neyinden korkayım kışın
Yazın yağar kar başıma
-“Biz yazın onu dinleyerek sakin
ve huzurlu çalışırken, o fazla umudundan dolayı rahattı. Ancak bu kış sert
geçti…biliyorsun. Kapıma gelince hırsım ve cimriliğimden ondan az bir erzağı
bile mahrum ettim…şimdi ise bende hastayım. Öleceğim. O aşkının teline dokunurken
ben erzağın peşine ter döküyordum…
Ben ağlamayım da kimler ağlasın.
Bir yar sevmeyenin ömrü rahat
olsa ne olur ki…keşke bende birini sevseydim de hayali ile ölseydim. Şimdi
yalnız başıma gidiyorum…dedi…yere yığılıp kaldı.
Ağustos Böceği kışın,
karıncada yazı görüp öldü…
Sonuçta ikisi de öldü.
Gel bir başın varsa yar yar de
Dünya umurunda olamasın
Sevda yeli esmeyen dağ başına
yıldırımlar düşsün…isterse olsun
ulu
dediler.
Şimdi ikisi de bir yar eteğinde
ebedi uykularındalar. Fakat Ağustos böceğinin şarkıları dillerde söylenip
duruyor.
Karıncadan kim ne bilsin,
Varı ve derdi kışlık buğdayı idi
Bense şarkılarını dinlerim
Aşık Ağustos Böceğinin
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar