Cemile…Dünyanın En Güzel Aşk Hikayesi…
Cemile yazara ilk büyük şöhreti
kazandıran eseridir.
Louis Aragon diyor ki:
“İşte şimdi burada, Villon’un,
Hugo’nun, Baudelaire’nin Paris’inde, kralların ve devrimlerin Paris’inde,
ressamların yüzyıllık Paris’i olmakla övünen her taşı ya bir tarihi, ya bir
efsaneyi hatırlatan şu Paris’te Werther, Bérénice, Antoine ve Kleopatra, Manon
Lescaut, Education Sentimentale, Dominique, hepsi birdenbire gözümden
düşüverdi. Çünkü ben Cemile’yi okudum. Roméo Juliette, Paolo ve Francesca,
Hernani ve Dona Sol, artık bunların hiçbiri gözümde değil, çünkü ben ikinci
cihan savaşının üçüncü yılı yazında, 1943 yılının o Ağustos gecesinde Kurkureu
vadisinde bir yerde Zahire arabaları ile giden Danyar ve Cemile’ye, bunların
hikâyesini anlatan küçük Seyit’e rastladım.”
Bir çocuğun ağzından anlatılan
Cemile, belki de Aytmatov'un en çok sevilen, en çok okunan kitabıdır
diyebiliriz. Bu kitabındaki olağanüstü örgü, yazarın anlatım sanatının
doruklarında gezinir. Bu nedenle Cemile'yi Fransızcaya çeviren Luis Aragon,
yazdığı önsözde; "Dünyanın en güzel aşk hikayesi" demekten
kendini alamıyor ve bunu halkı bir temelde söylüyor. Kocası asker olan
Cemile'nin Daniyar'la çekip gitmesi, kolay kolay unutulur gibi değildir.
Dünyaca ünlü Kırgız yazar Cengiz
Aytmatov’un 1958 yılında yayınlanan ve kimi kitap eleştirmenlerine göre Cengiz
Aytmatov’un en güzel aşk romanı olan Cemile, birbirine açık iki gencin hikâyesini
üçüncü bir göz ile anlatıyor.
Cemile hiç şikayet etmeyen ve her
şeye rağmen hayat dolu bir kızdır. Çocuk onu izlemekten ve ona hayran kalmaktan
kendini alamaz. Bir anlamda hayatına anlam katıyordur Cemile.
Hemen hemen tüm erkeklerin savaşa
gitmesi nedeni ile savaş alanına erzak taşıma işi kadınlardan istenir fakat
Cemile’nin kayınvalidesi buna karşı çıkar. Fakat Cemile, Sadık’ın kardeşini de
yanına alıp bu işi yapabileceğini belirtince birlikte erzak taşımaya başlarlar.
Bu sırada savaştan yaralı olarak dönmüş olan Daniyar(Danyar) da onlara yardım
etmeye başlar.
Danyar içine kapanık, kimse ile
konuşmayan ve sürekli yalnız başına kalmayı tercih eden biridir. Cemile ise
çevresindeki herkese hayat enerjisi veren biridir. İlk başlarda pek
anlaşamazlar gibi durur fakat zamanla aralarında bir yakınlaşma başlar. Çocuk
ilk olarak buna kızar fakat zamanla ikisine de hak vermeye başlar. Dahası
onların bu saf birlikteliğinin resmini yapmak ister ve onları birlikte iken
olduğu bir anı kağıda döker.
Cemile’nin kocası savaşta
yaralanmıştır ve hastaneye kaldırılmıştır. Artık onun geriye dönmesine az bir
zaman kalmıştır ve bu hem Cemile’yi hem de Danyar’ı rahatsız eder. Danyar,
Cemile’nin Sadık’ı tercih edeceğini düşünür fakat Cemile Danyar’a olan aşkını
ilan eder ve onunla birlikte olmak istediğini söyler.
Yazar bir sonraki gün dışarda
otururken Danyar ve Cemile’yi birlikte kaçarken görür. Arkalarından koşar ve
bağırır fakat hiç kimse onu duymaz. Sonunda dayanamayıp olduğu yerde kalıp
ağlamaya başlar. O gün aslında kendisinin de Cemile’ye âşık olduğunu anlar.
Bir taraftan Cemile ve Danyar için sevinirken diğer taraftan ilk aşkı olan
Cemile’yi kaybetmenin acısını yaşar.
Cemile’nin kocası köye dönünce
ortalık karışır. Herkes Cemile ve Danyar’ı aramaya başlar fakat bulamazlar.
Yazar ise sessizce hiç kimseye bir şey söylemeden olanları izler. Bir gün abisi
Cemile ve Danyar’ı çizdiği resmi görür ve kardeşine çok sinirlenir.
Yazar hiçbir şey söylemez ve
içinden hep resim yapmak ister. Bir anlamda içindeki Cemile aşkını resim
yaparak yatıştırmak ister. Sonunda resim eğitimi almaya başlar ve ressam olmaya
doğru ilerler fakat ilk aşkı Cemile’yi hiç unutamaz.
Cengiz Aytmatov’un Cemile kitabı
kısacık öykü tadında bir kitap. Aslında klasik bir aşk hikâyesini anlatıyor
fakat yazarın hikayeyi süslemek için kullandığı kelimeler ve cümleler okuru
adeta bir hayal dünyasına sokuyor ve kitapta yaşananları gözlerinin önünde
canlandırmasını sağlıyor.
Cemile (1969) Dzhamilya
83 dk
Yönetmen:Irina Poplavskaya,
Sergei Yutkevich
Senaryo:Chingiz Aitmatov/Cengiz
Aymatov
Ülke:SSCB
Tür:Dram, Romantik, Savaş
Dil:Rusça
Müzik:Nikolai Sidelnikov
Nam-ı Diğer:Jamilya | Djamila
Oyuncular
Natalya Arinbasarova
Suimenkul Chokmorov
Altynbek Kenzhekov
Nasreddin Dubashev
Bolot Beyshenaliyev
Özet
Büyük Türk edebiyatçısı Cengiz
Aytmatov'un Cemile isimli romanın aynı isimle sinemaya uyarlanmış bir yapım.
Aytmatov, ikinci dünya savaşı
yıllarında geçen bu hikayede, Cemile adlı evli genç bir kadının yaşadığı aşkı,
kayınbiraderinin dilinden anlatır. Cemile kocası Sadık’la yeni evlenmiş,
düğünün ardından Sadık askere gitmiştir. Cemile güzel, canlı ve hareketli bir
kadındır. Köyün bütün delikanlıları Cemile’ye hayrandır. Yengesinde
anlayamadığı bir farklılık sezen Seyit, onu tanımaya, ona daha yakın olmaya
çalışır. Köy idaresinden gelen biri, Seyit’in annesine köyde çalışacak erkek
kalmadığını, yapılacak bir çok işlerin olduğunu, bu yüzden de Cemile ve Seyit’e
arabalardan birini verip, onları istasyona malzeme taşımaya tayin edeceklerini
söyleyerek bunun için izin ister. İlk zamanlar ayak sürüyen bu kadın, daha
sonra buna izin verir. Bu hadise yengesiyle bir şeyler paylaşmak isteyen Seyit
için bulunmaz fırsat olur. Yanlarına üçüncü eleman olarak, Danyar adında,
savaştan sakat dönmüş, oldukça içine kapanık biri verilir. Bu bitmeyen erzak
taşımaları, onları güzel sabahlarda yük taşırken, yorgun akşamlarda boş
arabayla dönerken, çalışırken, dinlenirken “birlikte” kılar. Bu birliktelik
Cemile ile Danyar arasında bir yakınlaşmaya, bir gönül birliğine gider. Danyar
akşamları dönüş yolunda türkü söyler, Seyit ise, türküleri dinlerken hayallere
dalan Cemileyi ve yanık sesli Danyar’ı seyreder. Olaylar gelişir, Cemile ile
Danyar birlikte memleketlerini terketmeye karar verirler. Onlar giderlerken
yalnız Seyit görür.
“Akşam üzeriydi, birden yanyana
giden iki insan gördüm. Bunların çay geçidinden geçtikleri besbelliydi. Aa!
Cemile ve Danyar idi bunlar!
.
İşte vadide, fundalar arasında
bir patikadan gidiyorlardı. Onları gözlerimle takip ediyor ve ne yapacağımı
bilemiyordum. Arkalarından seslensem? Ama dilim damağıma yapışmıştı.
Güneşin sarı kızıl ışınları,
dağlar boyunca hızlı hızlı akan alaca bulutların üzerinden kayıp kayboluyor ve
hava birden kararıyordu. Danyar ve Cemile hiç arkalarına bakmadan, demiryolu
kavşağına gidiyorlardı. Başları fundaların arasında iki defa daha göründü,
sallandı ve sonra kayboldular..”
Seyit resme kabiliyetli bir
çocuktur, ve zihnindeki Cemile ile Danyar’a ait son fotoğrafı tuvale dökmeyi
aklına koyar. Yıllar sonra bu onun ressam olarak mezun olacağı akademiye
sunduğu diploma çalışmasının konusudur.
Bir çocuğun ağzından anlatılan
Cemile, belki de Aytmatov'ûn en çok sevilen, en çok okunan kitabıdır
diyebiliriz. Bu kitabındaki olağanüstü örgü yazarın anlatım sanatının
dorukllarında gezinir. Bu nedenle Cemile'yi fransızcaya çeviren Lois Aragon,
yazdığı önsözünde; '' Dünyanın en güzel aşk hikayesi'' demekten kendini
alamıyor ve bunu haklı bir temelde söylüyor. Kocası asker olan Cemile'nin
Daniyar ile çekip gitmesi, kolay kolay unutulur gibi değildir.
Aytmatov, milletinin tarih
boyunca kazandığı sosyal, kültürel, ahlaki, edebi, askeri yani bütün maddi ve
manevi zenginliğini eserlerine yansıtmış, yaşadığı coğrafyanın insanınının
tarih içinde kazandığı değerleri, acılarını, kahramanlıklarını, tecrübelerini
yazıya döküp ölümsüzleştirmiş, halkını içine düştüğü zor durumları eserlerinde
en güzel şekilde anlatmış, onların çözümlerine dair ipuçları göstermiş,
eserlerinde kendi ifadesi ile "tikip insan"ı ortaya koymaya çalışmış
bir yazardır. Hikayelerinde milletinin temel mülkü olan milli hafızaya ait
efsane, destan, masal, hikaye ve türküleri, bunların meydana geldiği şartalır,
ardındaki hikayeleri, insanları kullanırken, Kırgız Türk
kültürünü,psikolojisiyle, duyuş ve anlış tarzıyla, maddi manvi zenginliğiyle o
kültürü bina edenlerin evlatlarına yeniden hatırlatmaya çalışmıştır.
-Mehmet HALDUN
Altyazı
CENGİZ AYTMATOV CEMİLE
Böylesi zamanlarda bazı şeyler başınıza gelir ve onlardan asla
vazgeçemessin.
Aradan çok uzun yıllar geçti Acaba
şimdi neredeler?
Ne yapıyorlar?
Bugün seni çok özledim.
Yine hayal kırıklığı yaşıyorum.
Allahım, hayatımın o günlerini yaşamam için, beni tekrar başa döndür.
Seit, hemen eve gel!
Annem çağırıyor.
Seit, Annem çağırıyor!
Seit, Annem çağırıyor!
- Tamam, bağırmayı kes!
- Çabuk gel!
- Burnunda bir sinek var!
- Hayır, yok!
Burnunda bir sinek var!
Nerede?
Seit, hemen eve gel!
Annem çağırıyor.
Bizim atlarımız, büyük-küçük evlerimiz vardır.
2 Kardeşim var, ikisi de babamla birlikte savaşa gittiler, ama onlardan uzun zamandır haber alamadık.
Küçük evlerde aile bağları çok güçlü olur.
Biz hepimiz bir aileyiz.
Atalarımızın, hayvan sürülerini bir araya toplayıp güttükleri zamandaki göçebelik
günlerinden beri bu bizim geleneğimizde vardır.
Küçük evin askerde bir oğlu var.
Ve ailedeki tek oğlan benim.
Ama ailemizin lideri annemdi.
Biz ona "Büyük Anne" derdik.
Burada ne yapıyorsun?
Benden bir şey almayacaksın.
- Nasıl bir insansın sen?
- Asla kimse senin gibi olamaz!
Arabana bir şey koymak istiyorum.
Yapacak hiç bir iş yok.
Kadınların çuvalına ağır şeylerin konduğunu nerede gördün?
Eğer bacaklarım olmasaydı, bu çuvalları kendim taşıyabilirdim. !
Kızımdan vazgeç.
Daha önce yaptığı gibi yine çalışır.
Zaten işler başımızdan aşkın.
İki evi birden idare etmeye çalışıyoruz. !
Bir haftadır ağrım sızım dinmedi.
Zaten mısır otları hala temizlenmedi.
Atını sür haydi, bir kadın çalışmıyor mu?
Bir kadının çalışmadığını biliyorum, ama bazıları çalışıyor olmalı.
Adamları nerede bulabilirim?
Asker
karılarına yardım etmeyi sormaya karar verdim.
Kızının çalışmasını yasakladın ama benim nasıl baskıya uğradığımı
biliyorsun.
Askerlerin ekmeğe ihtiyacı var.
Eğer ondan endişeleniyorsan, Seit'i ona yardıma göndereceğim.
Ona kimse yaklaşamayacak bile, bundan emin olabilirsin.
Seit iyi bir çocuk.
Bu çocuklar geçimimizi sağlıyor, onlar olmadan işleri yapamayız.
Benim haylaz oğlum.
Ne
bakıyorsun öyle, Seit?
Saçların da çok uzamış.
Dedemiz hem iyi değil hem de, Seit'i traş edecek vakti yok.
Seit, bugün evde kal ve atlarla ilgilen.
Yarın Cemileye bir araba vereceğiz ve beraber çalışacaksınız.
Korkak olma!
O, artık onun incitilmesina izin vermeyecek.
Gerekirse, Daniyar'i de göndereceğim.
- O, zararsız bir delikanlı.
- Kim o ?
Son zamanlarda geri gönderilen topal bir asker.
Seit, Cemile'nin arabasına bir şeyler koymak istiyorum, ama annen kabul
etmiyor.
Belki sen ikna edebilirsin!
- Cemileyi kurtlar yemeyecek.
- Ona iyi bak!
Onun hakkında ne biliyorsun, akıllı bir çocuk!
Git yemeğini ye, çok fazla konuşma.
O, iki ailenin de cesuru.
Onunla gurur duyuyor olmalısın!
O cesur birisi değil, o sadece bir çocuk, ama gece gündüz çalşıyor.
Obalarımız terkedilmiş birer ıssız yerler gibi olmaya başladı.
Ağlama,dua et de onlar geri gelebilsin.
Tamam, Cemileye izin veriyor musun?
Şimdi ayrılmalıyım, beni
bekliyorlar.
Cemile'nin başına musallat olmayı olmayı bırak! !
Kızın diğerlerinden daha mı iyi?
Onların hepsi tüm gün çalışıyor!
Onlar ailelerinde 5 6 yıl yaşadılar, benimki ise sadece 2 yıl yaşadı.
Plan yapmayacağız!
Böyle bir şeyi nasıl yaparsın?
Hiç yardım almıyorum, Köle miyim ben?
Akşama kadar çalışıyorum.
Nereye bakarsan bak, yapılacak iş var ama şikayet edecek halim yok!
Sende hiç vicdan yok mu?
En az bir hafta ona izin ver!
Cephedekilerin erzağa ihtiyacı var!
Oraya sen kendi oğullarını gönder!
Tamam, tamam.
Beni bu şeylerden usandırdın.
Tamam, aksakal, haydi git şimdi!
Cemile!
haydi
evine git, Usta başı sana yeni bir iş bulduğunu söyledi.
Daniyar, sen ve ben tahılları araba ile taşıyacağız.
Annen çok kızgın, ama lütfen, karşı gelme tamam mı?
- Sana hemen yetişirim.
- Haydi!
- Dirgeni al ve bana yardım et.
- Haydi!
Dirgeni al.
Cemile!
Cemile!
Bizimle gel, Otlarda beraber oturacak kimse yok!
İki araba var, birisini seç!
- Cemile!
, ellerini bana ver.
- haydi.
- Gidin.
- Gidin!
- Hiç biri umrunda değil mi?
- Kardeşin hariç hiç bir şey umrumda değil!
- Ona bir bak!
- Buradan defolun!
Davletbek'in ailesinin kadınları kendilerini koruyabilir!
- Defolun gidin!
- Dövüşmek mi istiyor sunuz?
Kocam olmadan burada savunmasız mı olduğumu sanıyor sunuz?
Defolun
gidin!
Ne yapıyor sun, Cemile?
Dur!
Gözlerini ondan ayırma, Birisi onu kaçırabilir!
İşler yine bozuldu.
Ve ben buraya
yoksa beklemiyor muydun?
Ne kadar zamandır peşinden koşuyorum.
Çok
anlamsızsın!
Gel.
Bana dokunma.
Çekil
git.
Buradaki her yeri bilirim.
Adım adım karış karış.
Kimse benim sevdiğimi alamaz.
Böylesine inatçı olma güzelim!
Etrafta pek çok adam var.
İnat yapmayı bırak!
Benim olacaksın!
Defol git başımdan!
Defol git!
Hayatım
boyunca bir asker karısıysam yüzüne tüküttürme bana!
Bir asker karısı olduğunu kim görüyor.
Vahşi olmayan bir adama gel.
Eğer benim olursan,sana nasıl davranman gerektiğini öğretebilirdim.
Beni yalnız bırak!
- Defol!
Defol
git!
- Çabuk git buradan!
Toz ol, seni bacaksız!
Onunla niçin konuşuyor sun?
Böyle
davranan adamlara bir şey vermemelisin.
Onun hakkında düşünme.
Canı cehenneme.
O bir insan değil.
Cemile'ye ne olduğunu söylemek çok zordu, İç dünyasında ne yaşıyordu?
Ona yetiştikten sonra, ona bakıyordum, ve tüm üzüntüsü aniden uçup
gitmişti.
Bende nasıl bir düşünce doğduğunu bilmiyordum.
Daha sonra ona söyleyince Yabanda koşmaya başladı.
Bekle, Seit!
Seni yakalayacağım!
Bekle!
, dur
bekle!
Tamam bu kadar yeter!
- Yeter!
- Seni nasılsa yakalayacağım!
Cemile, niçin bu kadar mutlusun?
Güzel haberler mi getirdin?
Hayır, Anne.
Bir şey yok.
Dur, dur diyorum.
Tamam dur, sakin ol.
Bazı haberlerim var.
Sadyk'tan bir mektup aldık.
Seit, komşularımızı ve akrabalarımızı buraya çağır.
Acele
et.
Seit!
Seit!
Biliyorum biliyorum Sadyk'ın ne yazdığını çoktan biliyorum.
Mektupları her zaman aynıdır, tıpkı bir sürüdeki kuzu gibi.
Sadyk mektubuna genellikle "Sağlık", dileriyle başlar ve
devamlı surette kendisinden haber verirdi: "Bu mektubu posta ile aileme
gönderiyorum, Talas'ta mis kokulu çiçekler içinde yaşıyorum , dedem Dzholchubai
ve ninemi çok ama çok seviyorum " Sonra da annesine ve bize aynı
dileklerini belirtirdi.
Sonra da ailemize ve akrabalarımıza sağlık ve esenlikler dilerdi.
En sonunda da sanki, acelesi varmış gibi, Sadyk şöyle yazardı:
"Karım Cemile'ye en içten duygularımla.
" O, herkesi sorardı.
Sağlıklı ve iyi olduğunu yazardı, daha fazlasına ihtiyaç duymazdık.
Sadyk hastanede olduğu yazardı.
Bir yıldır kardeşimden bir şey duymadım.
Durun, ağlamak için daha çok erken.
Savaşta her şey olabilir.
Bizler onun için dua edelim.
Ne farkeder kir?
Öyle
suratını asacağına biraz gülümse.
Sanki kocası askerde olan tek kişi sen misin.
Hayır, bu sadece senin şanssızlığın değil herkesin kederi.
Ayı ayılarla birlikte olur.
Ne bekliyordun ki?
Üzülebilirsin, ama bunu dışarıya belli etme, içinde tut.
Cemile ve Sadyk yalnızca 4 ay bereber yaşadılar, sonra savaş patlak
verdi.
Onlar ilk kez yarışlarda yüz yüze geldiler.
Eğer bir binici bir kızı yakalarsa, onu
öpebilir; yakalayamazsa, utancından yerin dibine batacağını bilir, ve kız
herkesin gözü önünde onu rezil ederdi.
Sadyk onu kaçırdıktan sonra insanlar onu
ayıplamaya başladılar.
Pek çok kişiye rağmen, onlar birbirlerini
severek evlenmeyi istiyorlardı.
Nasıl bilebilirdim ki?
Onu nasıl getirdiklerini ve evin içine koyduklarını hatırlıyorum.
Şapkasının parçasından kız olmadığı anlaşılıyordu.
Allah'a şükretmelisin kızım
Kutlu bir eve ve güçlü bir aileye
gelin geldin.
- Bu senin talihin.
- Ne mutlu.
Çocuklarınla bereketli ve mutlu bir yuvada yaşayacaksın.
Alla'a şükret, her şey gönlünce olsun.
- Çok şanlı bir kızsın.
- Bu senin talihin.
Ama mutluluk, onurunuza ve maneviyatınıza değer vererek olur.
Bunu unutma, kendine çeki düzen ver.
Ocağımıza mutluluk getirdin.
- Boy boy çocukların olasın.
- Güvenilir bir eş ol.
Ve artık bizim evde yaşamaya başlamıştı.
Cemile ve Sadyk yalnızca 4 ay bereber
yaşadılar, sonra savaş patlak verdi.
İyice ye, yarın sabah yola çıkıyoruz.
Evde kalmadım , ama çok gece geçirdiğim harman yerine gittim.
Atları yonca tarlasına götürdüm.
Şimdi hasatları beraber istasyona götürüyorduk.
Bu harikaydı.
Atların burada mı takıldı?
- Bende iki tane.
- İki tane de bende?
Onların adı nedir Cemile'ninkiler.
Senin
için o nedir?
- Kardeşinin karısı?
- Evet.
Onlara baktıktan sonra ustabaşı bana dedi.
Kovayı bana ver.
Daniyar, bana savaştan bahset.
Onun hakkında bir şey bilmemen daha iyi olur.
- Cephede ne idin?
- Asker.
- Silahın neydi?
Kurşunlu mu?
- Fişekli.
Ağrın var mı?
Çok fazla değil, sadece dizlerim bükülmüyor.
Yaralandığında sana ne söylediler?
İnsanlar her şeyi söylerler.
Git uyu,
sabah erkenden kalkacağız.
Seit, atlarımı getir, çabuk!
Ne oyalanıyor sun?
Sen de uyuşuk uyuşuk ne bekliyorsun öyle?
Hala uyanamadın mı?
Seit, bu kadar uzun mu sürer?
Devam et taşımaya!
Güneş bastırmadan önce stepleri geçmek zorundayız.
Haydi
acele et!
Ne hoş çift!
Hey, dinle, öyle yapmayacaksın!
Böyle mi çalışacağız, herkes kendine mi?
Seit, arabaya yükle, çuvalları istifleyeceksin.
Elini ver.
Sıkıca tut.
Diğerini de aynı şekilde.
Altynai, ''dzhigits'' lerimi bana ver çuvallar çok, ağır ve güçlü!
Yarın onları yemleyeceğim.
Kurnaz tilki, onun nasıl yaralı
olduğunu biliyorsun.
böyle büyük bir adam, ve aynı derece aksak!
Hey, sen, Daniyar, veya her neysen!
Bir adam gibi görünüyorsun ve, yol alıyorsun!
- Devam, Seit!
- Devam!
- Onunla niçin eğeleniyor sun?
- Oh, önemi yok!
Sadece şaka yapıyorum.
Ione kurdu
bir şey yapmaz.
Sonra ben de, Daniyar ile alay etmeye başladım, hem de Cemile'den bile
fazla.
Gözlerini ondan ayıramıyordu.
Başkalarına bir şey diyemiyordu.
Belki de kimseyi böyle görmedim diye düşündü,
ama her şeye dikkat ettim ve onun gibi değildim, ama gücenmiş olduğunu
hissettim.
Ve yüreğimdeki bir çocuğun bencilliği, kıskançlık
ateşinin yanmasına neden oldu.
Ne var?
Sürekli olarak yeni eşek şakaları yapıyoruz.
Tahılları taşıdığımız çuvallar arasında, bir tanesi çok büyüktü ve, yaklaşık
60 pound değerindeydi.
Bir gün harman yerinde biz, Daniyar'e bir oyun oynamaya karar vermiştik.
Çabuk ol.
- Geliyor.
- Haydi gidelim.
Çabuk!
İleri!
İleri!
Uzun bir yolculuk yapmak zorunda kalmıştık.
Sabah erkenden yola çıkmış ve öğleden sonra istasyona ulaşmıştık.
Buğday olanlar ilerlesin!
Her nasılsa çuvalının 60 poundluk olduğunu unutmuştuk ama boşaltırken hatırımıza
gelmişti.
Önce çuvalı yukarı doğrult, yoksa taşırken düşüreceksin!
-Dikkatli ol, çok sıkı tut!
- Aman!
Daniyar!
çuval
düşecek!
Çuval düşecek, Daniyar!
Seit, yardım et ona.
Hey, Çuval düşecek!
Dikkatli ol!
Aman!
Çuval düşecek, Daniyar!
Çuval düşecek!
, duyuyor musun?
Çılgınlık yapma , sakın!
İnsan olmadığımı düşünüyorsun ve çuvalı taşırken asla düşürmemelisin!
Böyle yaralı bacaklarınla çuvalları taşımamalısın.
Eğer düşürseydin ne olacaktı anlıyor musun ne olacaktı?
Bu benim kendi işim.
Daniyar, niçin bir türkü söylemiyor sun?
Söyleyecek misin?
Yeteneğin yok mu?
Daniyar!
O, dünyadaki şarkı söyleyecek son kişi!
İşte bu esnada gerçek Daniyar'i keşfetmiştik!
Bu
türküler hem benim hem de Cemile'nin yüreğini yakmıştı.
Hayatım boyunca bildiğim sevdiğim ve hissettiğim ilk defa böyle bir
şey olmuştu, renkleri ve sesleri anlamama vesile olmuştu.
Hey, Eldzhur!
Hey, savaş var!
Savaş!
tüm bu anlatılan şeyler Kahraman Manas'ın hikayeleriydi, ve insanlara şöyle
diyordu: "Savaşmak için!
atlarınıza binin!
ve düşmana
saldırın,ey Manas'ın torunları! " Dul kadınlar ve analar beni hıçkıra
hıçkıra ağlatıyordu.
- Nereye gidiyor sun?
- Atları sulamaya.
Cemile böyle aniden nasıl değişivermişti!
Sürekli bazı şeyler düşünüyordu.
Gömleğin çok kirlenmiş!
Yıkayayım.
Cemile hayatı boyunca ilk kez bu kadar şen şakraktı.
Bize bir öpücük ver yoksa seni suya atarız!
Oh, Hayır!
Tamam oyun bitti, bu kadar yeterli.
Beni yalnız bırakın!
Cemile!
Cemile, gel de yemek ye!
Cemile!
Seit, buraya gel, ve biraz otur.
Onda biraz değişik bir durum vardı.
Yüreğinde bir şeyler vardı ve bundan korkuyordu.
Ona çok önemli şeylerden bahsetmek için bekledim, çünkü üzülebilirdi.
Tüm bunlara karşın o, ailemizin gelini ve, kardeşimin karısıydı.
Niçin durdun?
Neden bakıyorsun?
Git!
Bana
bakma.
Sana git diyorum!
Sabah içimde büyük bir heyecan duygusuyla
uyandım.
Gece ne gördüğümü ve aklımda ne olduğunu anlayamıyordum.
Hayal kurduğumu hissettim ve sanki ilk kez
görüyormuşum gibi her şeye başka bir gözle bakmaya başladım.
Baike, artık bir yere gidemiyorum, anlamıyor musun?
Aynı şeyleri anlatmayı bırak.
Çalışmak istemiyorum.
Bana başka bir iş ver.
İstasyona tekrar gitmeyeceğim!
Senin sorunun nedir, Cemile?
Sana verecek başka işim yok!
Bırakın gideyim, lütfen.
- Neden bu kadar ısrar ediyorsun?
- Bunları yapmak istemiyorum!
- Seni dinlemeyeceğim!
- İstasyona gitmeyeceğim!
Ne olduğunu anlatır mısın?
Arabayı al ve beni buradan götür ama istasyona gitmeyeceğim!
Birisi seni acıttı mı?
söyle
bana.
Çalışmak istemiyorum!
- Askerlerin tahıllarımıza ihtiyacı var!
- Artık oraya gidemem!
Gideceksin!
Bu
konuda bir şey yapamam.
Sana verecek başka işim yok.
Altynai, en azından gitmelerine izin verecek misin?
Cemile, gidebilirsin.
Bismillah!
"Bismillah!
Allah'ın adıyla" Uzun yıllar önce babam
beni ilk kez bir ata bindirdiğinde bunu söylemişti.
Bismillah, yeni bir başlangıç demekti.
Seit!
Seit!
Seit!
Sağır mısın ?
Arabalar yüklendi.
Sürekli
sana sesleniyoruz.
Burada ne yapıyor sun?
Onu bana ver.
Peki.
Anlatmak istediğim şeylere benzer resimler yapmıştım.
Buna inanamıyordum.
Ama yüreğimin derinliklerinde gurur dolu bir naiflik hissettim.
Gittikçe karmaşıklaşan hayaller aklımı başımdan alıyordu.
Çok resim yapmak istiyordum, gittikçe daha da çok.
Daniyar, yuları çözmeme yardım et.
Ne oldu?
Anlamıyor musun?
Bu dünyada ben tek miyim?
Kolay olduğunu düşünüyor musun?
Kurkureu köyünden burada kimseyi?
Tanıyor musunuz?
Hayır.
Git oraya sor.
Kurkureu köyünden burada kimse var mı?
Kurkureu köyünden birisyle karşılaştın mı?
Hayır.
Kurkureu köyünden burada kimse var mı?
Orada arabaların yanında.
Cemile.
Oh Cemile, beni tanımıyor musun?
Merhaba, Cemile!
Nasılsın?
Burada olduğunu biliyordum.
Evet, Sadyk'ın yanından geldim.
Biz aynı hastanedeydik.
Bir kaç ay sonra dönecek.
Ondan bir mektup getirdim.
- Kerim!
- Burada.
- Kerim!
- Merhaba!
Kerim burada!
Gerçekten burda mısın?
Nereye gidiyor sun?
Cemile uzun zamandır geri dönmedi Aceba nerede olabilir di?
Daniyar uyumuyordu.
Tüm bunlardan sonra, köyde kalmak istemiyordu.
Ama nereye gidebilir?
Hayat neden böyle?
Gidip ona sarılmak ve bazı şeyleri söylemek istedim.
Ama ona nasıl diyebilirdim?
Daniyar, benim.
Sana geldim.
Beni tut, Daniyar, beni tut.
İnsanların ne söyleyeceği umrumda değil.
Ne senin bir suçun ne de benim suçum yok.
Seni hayatım boyunca bekliyorum, Daniyar.
Sana geldiğimi biliyorum.
Sevdiğim, biricik sevdiğimsin.
Sensiz yaşayamam, Daniyar!
Artık sensiz yaşayamam!
Sevgilim.
Seni seviyorum.
Sensiz yapamam, sensiz yapamam O, beni asla sevmedi.
Yalnızca yazdığı mektuplarının son
satırlarında beni hatırladı.
- Beni tut, Daniyar.
- Cemile Sana başkasını
vermeyeceğim!
Sonbahar yaklaşıyor, biliyorum yazdan hem kısa hem de daha kötü ama bize
ne getirir ne götürür hiç bir fikrim yok.
Cemile!
Cemile!
Cemile!
Şimdi sadece, bayırda uzanıyorum, ve aniden Cemile'yi sevdiğimi anladım.
Evet, o benim ilk aşkımdı, bir çocuğun ilk aşkı.
Uzun zaman öylece dirseğimin üzerinde uzandım Sadece Cemile'ye ve
Daniyar'e değil aynı zamanda , çocukluğuma da hoşçakal diyordum.
Nihayet eve geldiğimde, onların, neden terk ettiklerini de anlamıştım.
Sadyk hastaneden geri gelmişti.
Onu çok uzun zamandır beklemiştik.
Oh Allahım!
Köyde
ne dedikodulara maruz kalmıştık.
Bir ana her zaman bir anadır.
Sadyk'ın eve dönmesinden büyük bir heyecanla sevinmişti.
Ama ondan önce kendisinin suçlu olduğunu hissetmiş olmalıydı.
O geleneksel olarak kurban kesilmesiyle karşılanmasından çok memmun
olmuştu.
Başıboş köpekleri uzun zaman önce köyümüzün dışına kovmuştuk!
Eğer tekrar karşılaşırsan, öldür!
Onları yakalayıp hapse koyalım!
Kadınlarımızı çalan serserilere asla
hoşgörülü olmayacağım!
Atlarınızda, dzhigits!
Haydi istasyona
gidip onları yakalayalım.
Acele
edin!
Bu nedir?
Sen mi yaptın?
- Biz hazırız, Sadyk.
haydi
gidelim!
- Geliyorum!
Onlar kim?
Cevap ver!
Sana soruyor.
Nereye gittiler?
Nasıl gittiler?
İstasyona mı başka bir yere mi?
- Sadyk, bekliyoruz!
- Geliyorum!
Sana soruyorum, nereye gittiler, İstasyona mı başka bir yere mi?
Onu
yırtma!
Onların sizi yakalanmaması için dua ediyorum.
Ne olur çabuk kaçın.
Atlarla sizi arıyorlar.
Size gittikçe yaklaşıyorlar.
Dikkatli olun, Cemile!
Dikkatli olun!
Size yaklaşmak üzereler!
Hızlıca kaçın!
Ateş etmeyin!
Hayır ateş etmeyin!
Daha da kötüsü onları yakalayamadık.
Tek atışta onları öldürebilirdim.
O, kaçtı ve iyi ki de kurtuldu.
Bu belki Cemile'nin sonu olacak.
O nereye gitti?
Neden?
Oh, Cemile Cemile, Cemile İyi bir ev kadını olabilirdi.
Ama bizden vazgeçti ve kendi yoluna gitti Niçin uzaklara gittin?
Evimizde ona kötü mü davrandık!
Yarın şehre gitmek için ayrılıyorum, beni çalışmak için oraya
götürücekler.
- Resim çizmek istiyorum.
- Ne?
Ressam olmak istiyorum.
Güle güle git.
Artık olgunlaştın ve ve kendi kanatlarının üzerinde uçabilirsin!
Ama yükseklerde nasıl uçabileceğini biliyor muyuz?
Güle güle git ve onu öğren.
Şehirde belki kendi hislerini anlayabilirsin .
Bu bir ticaret değil acemice yapılmış resim belki de sen haklısın.
Git.
Ama evini asla unutma.
Ocağımız o günden beri söndü.
Ve ben şehre çalışmaya gittim.
Kendime olan güvenimi kaybettiğimden beri şimdi ben ara sıra kendimi başarısız
hissediyorum ve zor zamanlar geçiriyorum.
O anlarda çocukluğumda yaptığım resimlere bakıyorum ve onlarla
konuşmaya çalışıyorum.
Şimdi anladım ki
bu sanat tıpkı vahşi bir at gibi.
Pek çok kez
düştüm ve tekrar bindim Yaptığım
resimlere bakıyor ve Cemile ile Daniyar'i düşünüyordum.
Dünyanın
güzelliğini bana açan bu insanları asla unutmayacağım.
Directed by Irina POPLAVSKAYA Director of Photography Kadyrzhan
KYDYRALIYEV Production Designer Anatoly KUZNETSOV Music by N.
SIDELNIKOV English Subtitles by Tatiana
Kameneva Cast: Dzhamiliya - Natalya ARINBASAROVA Daniyar - Suimenkul CHOKMOROV Seit
- Nasredin DUBASHEV Mother - A.
DZHANGOROZOVA Sadyk - A.
KENZHEKOV Osmon - M.
BAKHTYGIREYEV Painter - B.
BEYSHENALIYEV Foreman Orozmat - N.
KITAYEV
Narrated by Chingiz AITMATOV
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar