HZ. MERYEM aleyhisselâm
[1]
[“ مريم Hz. Meryem” sözcüğü “ مفعل
mef’al ” kalıbında bir sözcüktür. Sözcüğün “bir
yerden ayrılmak”[2]
anlamındaki “ رام
rame” fiilinden türemiş olması mümkündür. Ancak bu ismin Kitab-ı Mukaddes’te
iki yerde Mûsa aleyhisselâmın kızkardeşinin adı olarak geçmesi, sözcüğün
İbraniceden geldiğini göstermektedir. [3] Yeni Ahid [İncil]’de bu
sözcük Marim, Maria ve Mariamme tarzında 53 kez yer alır. Bu
sözcüklerin kesin anlamı net olarak bilinmemektedir. Yorumcular tarafından, “Hz. Meryem” sözcüğü ile ilgili, “deniz damlası”, “denizyıldızı”, “tanrıya
bağlı”, “tanrıyı seven”, “hanımefendi”, “ışık veren”, “şişman”, “prenses”,
“mağrur”, “güzel kimse”, “kâmil kimse” gibi anlamlar ileri sürülmüştür.[4]
Hz. Ali kerreme’llâhü vecheden nakledilen bir
rivayette Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem, semayı işaret ederek: "Hanımların
en hayırlısı Meryem" yeryüzünü işaret ederek de: "Hanımların
en hayırlısı Hatice'dir" buyurmuştur.[5]
Yine Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem: "Erkeklerden
bir çok tam olan vardır. Ancak kadınlardan sadece, Meryem bnt. İmran, Firavunun
hanımı Âsiye ve Hatice bnt. Huveylid tamdır. Âişe'nin diğer kadınlara üstünlüğü
ise Serîd'in diğer yemeklere olan üstünlüğü gibidir" buyurmuştur.[6]
“Hz.
Meryem” sözcüğü Kur´ân-ı Kerim’de 34 kez isim
şeklinde, 1 kez de “o” zamiriyle işaret edilmek suretiyle toplam 35 kez
geçmektedir.
Hz. Meryem’in kimliği ve ailesi hakkında
yazılıp çizilenlerin ekserisi hayal ürünü olup bu konuda Hıristiyan
kaynaklarında da yeterli bilgi ve belge yoktur. Dolayısıyla, Hz. Meryem’in
anasının adının “Hanna” olduğu, onun
da Zekeriyya aleyhisselâmın baldızı olduğu, Zekeriyya aleyhisselâmın eşinin
[yani Hz. Meryem’in teyzesinin] adının “Elizabet”
olduğu yönündeki nakiller kesinlik arz etmemektedir. Çünkü Taberî Tarihi’nde de
olduğu gibi, bu nakiller kesin olmayan Hıristiyan kaynaklarına dayanmaktadır:
Hıristiyanlar,
Hz. Meryem’in İsâ’ya on üç yaşında gebe kaldığını, İsâ aleyhisselâm göğe
kaldırılıncaya kadar otuz iki yıl ve birkaç gün dünyada kaldığını, Hz.
Meryem’in İsâ aleyhisselâmın göğe kaldırılmasından sonra altı yıl daha
yaşadığını iddia ederler. Buna göre Hz. Meryem elli küsur yaşında Hakk’a yürümüş
demektir.[7]
Kur´ân-ı Kerim’de Hz. Meryem’in anası babası
ile ilgili geniş bilgi verilmemekle birlikte, Âl-i Imran suresinin 35.
ayetinden anlaşıldığı kadarıyla babasının adı Imran’dır.
Hz. Meryem’in doğumu ile ailesinden ayrılışı
arasındaki yaşamına dair Kur´ân-ı Kerim’de herhangi bir bilgi verilmemiştir.
Konumuz olan ayetlerde verilen bilgiler, Hz. Meryem’in yetişkinlik çağına ait
bilgilerdir.
Kur´ân-ı Kerim’e göre Hz. Meryem, ehlinden
[ailesinden ve yakınlarından] ayrılıp tek başına doğuda bir bölgeye gitmiştir.
O dönemde Hz. Meryem’in kaç yaşında olduğu ve ehlinden hangi sebeple ayrıldığı
konularında herhangi bir bilgi yoktur. Ayette geçen “ إنتباذ intibaz” sözcüğü “eldeki şeyi öne veya arkaya fırlatıp atmak, tek başına ayrılma,
uzaklaşma, ilişik kesme” anlamındadır. [8] Nitekim bir kimsenin
insanlardan uzak bir köşeye oturması da “intebeze” sözcüğüyle ifade edilir.
Dolayısıyla Hz. Meryem’in kendi evinin doğu taraftaki odasına veya mabedin doğu
köşesine çekildiği yolundaki yorumlar sözcüğün anlamına ve ayetin ruhuna
aykırıdır. Sözcüğün ifade ettiği anlama göre Hz. Meryem yakın çevresinden
kopmuş, onlardan ayrılıp uzaklara gitmiştir. Kısacası Hz. Meryem evden kaçan kızdır. Durumun böyle olduğu, Hz.
Meryem 17. ayetteki “ehliyle kendisi
arasına bir perde edinmişti” ifadesinden de anlaşılmaktadır. Çünkü bu
ifade, onun kendisiyle ailesi arasına bildiğimiz bez perde çektiği anlamına
değil, ailesinden mesafeleşip uzaklaştığı, ailesiyle irtibatı kestiği anlamına
gelir. Bunun bir örneği de Sad suresinin 32. ayetindeki “Ben, hayır [servet, çıkar] sevgisini, Rabbimin zikrinden dolayı
sevdim. -Sonunda onlar perdenin arkasına girdiler.-” ifadesinde
görülmektedir.
Hz. Meryem’in ailesini terk etmesinin sebebi
olarak “hayız gördüğü için utanmıştı”
veya “hamileliği bahanesiyle
uzaklaşmıştı” tarzında yapılan yakıştırmalar, ayetin orijinal anlamını
bozmaktan başka bir şey değildir. Bizim kanaatimize göre Hz. Meryem sorunludur
ve sorunları sebebiyle yakın çevresinden uzaklaşmıştır. Hz. Meryem’in sorununun
ne olduğunu anlama konusunda Âl-i Imran suresinin 36, 37, 42 ve 43.
ayetlerindeki bazı ifadeleri birer ipucu olarak değerlendirmek mümkündür:
“Bir zaman İmran’ın karısı: “Rabbim!
Kesinlikle ben karnımdakini tam hür olarak Senin için adadım Sen de benden
kabul et, şüphesiz Sen en iyi işitensin, en çok bilensin” demişti.
Onu doğurunca da: “Rabbim, onu kız doğurdum;
-hâlbuki Allah onun doğurduğu şeyi daha iyi bilir- erkek, kız gibi değildir. Ve
ona Hz. Meryem adını verdim. Ve ben onu ve soyunu şeytan-ı racimden Sana
sığındırırım” dedi.
Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabul ile
kabul etti. Ve onu güzel bir bitki olarak bitirdi. Ve ona Zekeriyya kefil oldu.
Zekeriyya ne zaman onun üzerine, mihraba girse, onun yanında bir rızk bulurdu.
O [Zekeriyya]: “Ey Hz. Meryem! Bu sana nereden?” dedi. O [Hz. Meryem] da: “O,
Allah katındandır” dedi. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızk verir.”[9]
“ Ve hani melekler “Ey Hz. Meryem! Şüphesiz
Allah seni seçti, seni tertemiz kıldı ve seni âlemlerin kadınlarına seçti. Ey
Hz. Meryem! Rabbine gönülden kul ol, ona boyun eğ ve rükû edenlerle [rükû eden
erkeklerle] beraber rükû et!” demişlerdi.”[10]
Yukarıdaki ayetlerde yapılmış olan
vurgulardan hareket edilerek olayların gelişimi ve Hz. Meryem’in sorunları
hakkında bazı tahminler yürütülebilir:
Hz. Meryem, erkek çocuk isteyen ve bekleyen,
çocuk kız olunca da pek sevinmeyen bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir.
Imran’ın karısının “Onu kız doğurdum”
ifadesinin hemen arkasından gelen Rabbimizin “-hâlbuki Allah onun doğurduğu
şeyi daha iyi bilir-” şeklindeki ifadesi, Hz. Meryem’in İmran’ın
karısının zannettiği ve ayette dile getirdiği gibi olmadığını göstermektedir.
Diğer taraftan Âl-i İmran suresinin 37.
ayetindeki “Ve onu güzel bir bitki olarak bitirdi” ifadesi de, Hz.
Meryem’in normal bir insan özelliğinden çok bir bitki özelliği taşıdığını
düşündürmektedir. Bir insanın bitki özelliğinde olması Rabbimizin yaratılış
kanunlarına ters değildir. Çünkü insanın yaratılış aşamalarından birisi de
bitkilik evresidir:
“Ve Allah sizi yeryüzünde bitki olarak
bitirdi.” [11]
Hz. Meryem’in daha sonra erkeksiz hamile
kaldığı da göz önüne alınırsa, bitki özelliğinde olması onun tıpkı çiçekli
bitkilerin çoğunda görüldüğü gibi “erselik”
[12] yapıda
olduğu, yani vücudunda hem erkek hem dişi üreme organı bulunduğu ihtimalini
ortaya çıkarır ki, bizim kanaatimiz de bu yöndedir.
Bir husus da Âl-i İmran suresinin 42.
ayetindeki “seni âlemlerin kadınlarına
seçti” ifadesidir. Çünkü bu ifade ile belirtilen seçkinlik, Hz. Meryem’in
meziyetleri dolayısıyla diğer kadınlardan üstünlüğünü değil, onun biyolojik
farklılığını, fazlalığını, fizikî bakımdan diğer kadınlarla aynı yapıda
olmadığını anlatmaktadır.
Hz. Meryem’in erselik yapıda olması, ehlini
terk edip uzak bir yerde tek başına yaşamaya gitmesinin sebebini de izah
etmektedir. Yani Hz. Meryem, her problemli insanın yapabileceği gibi,
bünyesindeki bu farklılığın meydana getirdiği psikolojik sıkıntı ile evini terk
etmiştir.
Ayrıca Hz. Meryem’in (20. ayette görüleceği
üzere) “Bana bir beşer dokunmamıştır”
şeklindeki ifadesi de, onun erselik yapıda olmasına uygun bir ifadedir. Çünkü
Hz. Meryem “Bana bir erkek dokunmamıştır” dememiş, hem erkek hem kadın için söz
konusu edilebilecek bir ifade kullanmıştır.
Bütün bunlardan başka, Hz. Meryem’den rükû
eden erkekler ile beraber rükû etmesinin istenmesi de çok ilginçtir. Yani Hz.
Meryem’e haniflik konusunda erkek olarak görev yapması bildirilmiştir. Ayetteki
“er-Rakiîn” ifadesinin müzekker
getirilmesi herhâlde sadece seci’ [kafiye] olsun diye değildir.
Tamamen Kur’an ayetlerindeki ifadelere
dayandırdığımız bu tahminler, bilimsel gerçeklerle de hiçbir çelişki
göstermemektedir.]
Alıntı
yaptığımız bu makalededeki görüşlerin bilinmesi ve ileride yapılacak tefsir faaliyetlerinde
zenginlik vereceği düşünülmektedir. Bahsedilen görüşler zahiri planda içerik olarak
uygunluğunun hakikat penceresindeki durumu için Allah Teâlâ bilir demek daha
uygundur.
[2]
(Lisanü’l-Arab c:4, s.325. rym mad.)
[3]
(Çıkış:15/20 ve Sayılar: 26/59)
[4]
(Prof. C. Tümer; Hz. Meryem, T.D.V. Yayınları; T.D.V. İslam Ansiklopedisi,
Meryem mad.)
[5]
Buhâri, Menâkıbü'l-Ensâr, 19: Müslim, Fedâilü's-Sahâbe, 69;
İbn Asâkir, Menâkıb, 88.
[6]
Zübeyr b. Bekkâr, Müntehab, 37.
[7]
(Kurtubi; Meryem/16 hakkında)
[8]
(Lisanü’l-Arab; c.8, s.429. nbz mad.)
[9]
Âl-i İmran 35–37
[10]
Âl-i Imran 42, 43:
[11]
Nuh, 17
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar