Print Friendly and PDF

O Ne'y'di?

Bunlarada Bakarsınız

 


 

İnsan geç kalır.

Bu onun yaratılış gereği.

İç dünyası yorgun bir derviş seyrinde sarhoşsa, onu ayık kılmak için yapılacak 'nedir'den çok, kimin, nasıl yardım edeceğini bilmeliyiz.

Derviş samimi ve saf niyetiyle yoluna koyulmuştu. Bu yalnız gidiş, onu yolda kurtlara aslanlara, çakallara rast getirmesiyle sıkıntıya uğratmıştı. Onların yok etmek niyetleri olmasa da, dervişi hırpalamış, varlık sahasında noksanlıklara düşürmüşlerdi.

Yine böylesine derviş, uzun çabalar sonucu, yalnızlar köşesinde muradını yitirmiş, ihtiyar pirin mekanına uğrayınca durakalmıştı. Mecburen.

Uzun bir süre pire hayranlık duymuş sonra ayıkınca, "gideyim, bu zavallı pirin pek faydası dokunmayacak" demişti. Ancak ayrılamıyordu, yere çivilenmiş gibi. Onu pirin bırakmadığını anlamış. İşin farklı boyutu.

Konuşmaya başladı. Bu beklemenin sonunu getirmek istemişti.  

Pir "seni göndermek bizim elimizde değil, getiren neden getirdi, gönderecek kimdir. Sana sarayda bir ev verelim, içinde kendince otur. Bu ev niyetlendiğin uzun yolculuğun sonunda karşılaşacağın yokluk meydanındaki mütevazi evinle aynı olacaktır."

Derviş, "herşey bir yokluğun içinde olacaksa biz neden bu kadar çalışıyoruz?"

Pir, "bulacağın ev  ile bunun bir farkı vardır.

Çalışarak kazanacağın küçücük evini ben kazandım diyebilirsin ve olabilir, fakat bu evi biz sana veriyoruz. Zamanında gelemedin, suçun değil, kader gereği. Fakat niyetin temiz olduğu için bizi buldun. Seyrinde sana çok zarar verenler olunca senden birkaç şeyini koparmışlar. Bunu sana şöylece anlatayım.

Bir ev ve kapısını düşün. Kapı evin girişi ve dışarıdan koruyan değil mi?

Fakat hırsızlar gelip kapı kulpunu kırmışlar. Kapıda kulp yok anahtar yok ne yapsan kapanmıyor. Gücünde fazla yok ki, her gün arkasına bir şey yığıp destek veresin. Korku içerisindesin, dualar okuyorsun zikirler çekiyorsun, dışarıdan zorlayıp açmasınlar diye.  İşte bu saray içindeki ev -senin kavuşacağın mütevazi evinden farklı olarak- kendi kendine  korunmuştur. Sarayda hayallerini süsleyen çiçekli bahçenin içinde, kuş seslerini duyarak, penceresi dahi açık uyuyup ve bahar kokularını duyacağın bu ev sarayın bir bölümüdür. Ancak senindir. Ev küçük olsa da sultanın sarayında bulunuyorsun. Bu hoş değil mi?

Evin kapı kulpu kırılmış, anahtarını kaybetmişliğinden gam duymayacaksın. Bu sarayın içinde emniyette olduğunu bileceksin. Çünkü seni koruyan saray bekçileri ve hizmetçilerin var.

Önemli olan bunları farkettin, yolculuğu burada eğlendirelim. Her yolculuk bir bitişin başlangıcıdır. Yol varsa yolculuk vardır ve bitecektir. Doğuya da batıya da gitsen, bu daire seni başladığın yere getirecektir. Bence üzülme, keyfine bakmalısın."

Derviş döngünün içerisinde kaybolmaktan korkmuş başını öne eğmiş düşünüyordu.

"Bunca gayret aynı yerde dönüp durmak mı?

Pir; "hepimiz sonradan olmuşuz. Evvelimiz var ahirimiz var, en son kavuşacağımızda bir evvelin başı olunca yüce tapının içinde yok olmak, eğlenmek daha mantıklı geliyor. Gel sen gönlünü karartma, dertlerinden kurtul, küçük evin sarayın iç mekanında. Ben saraylıyım,  sarayda oturuyorum dediğinde yalanın olmadığı gibi kuvve-i kalemiyyenin sahibi gibi, hükümde icraatın olacaktır.

Köle padişahın yanında olduğu müddetçe sultan muamelesi görür. Padişah dertten tasadan huzursuz dahi olurken, kölesi Efendimin gölgesindeyim diyerek huzurla, âlemi temaşa eder. "

Derviş dedi ki, "Efendim, evimde olan bu yıkılmalar olmadan daha önce nerede idiniz?"

Pir, "senin ilk başta bu tür yardımı görmen yoldan mahrum edebilirdi, sonradan görececeğin acziyetin farkına varamazdın. Şimdi kapım kırıkta olsa huzurum var diyebilecek bir sırra erdin. Diğer türlü benlik kavgasına düşer hakikat şehrindeki saraydan mahrum kalırdın. Varlık burada sevilmez. Çocuk, annesinin rahim sarayından çıktığında ağlar, fakat bu ağlayış yolculuk sebebi ve sultanın sarayına gitme iştiyakını doğuracaktır. Çıkmasaydı rahmiyet onu muhafaza ederdi, lakin bir zaman sonra onu orada boğacaktı.

Bu gidiş ve gelişler, varlık yolunda gayrete, gayretimiz aşkın doğuşuna neden oluyor. Sevgi ve acının olduğu yerde, bazen acıya bazen sevgiye yaslanıp asıl olan hakikati bulacağız. Sevgi hiçbir şekilde tek başına kendini ispat edemez. Tek başına da yokluk yurdunda anılmaz olur. Bunun misali şeytan cennette değer sahibi olmadığı gibi cehennemde bir manasının kalmayışıdır.. "Ben sizden uzağım" diyerek yokluğa kaçışını itiraf eder. Bile bile girdiği cehennem yurdu kendine ceza olmayıp, hatayı bilerek yapmasından dolayı acı da çekemez. Fakat cehennemi de, cehennem de onu sevmeyecektir. Öylesine manasızlaşarak.  Çünkü karşılığını kaybetmiştir.

İnsan ise her hâlükârda bir karşılığı kendinde bulur. Cenneti dünyadaki çilesine karşı gelmiştir.. Orada kötülük yoktur ve iyinin iyisi olarak melekler ve hurileri bulduğu için daha iyiye doğru bir yolculuğa başlar. İyininin iyisine doğru.

Cehennemde ise kötülük sönmeye mahkûm edilmiştir. Ceza çekildikçe vasfını kaybedip, soğuyacaktır. Bu kaybediş, hakkında İbn-i Arâbi Efendim ateş kendini yok ettikten sonra kıyısında su terleri bitecek demesi buna işarettir.

Vasfı kaybetmek, halinden başka hale dönmek, acı ve sevgiyi bir tasta yoğurup şaşırmak olur. Buna üzülmek veya üzülmemek şaşkınlığı ve birde sarhoşluk eklenir. Bu sarhoşluk uzayda, gideceği belli olmayan göktaşları gibidir. Aslında onlarında bir hedefi vardır. Ancak gideceği yerin nere olduğunu bilmeden savruluşu tedirginlik sebebidir. Dünya ise kendi mihverinde bir sonrakini yerini bilerek devamlı dönüp duruyor. 

Derviş sustu. Böylesine geldiği dünyada böylesine gidişin kendine ait olmadığını anlayınca üzüldü. Çaresizliğini bir amaç edindi. "Ben var görünen bir hiçim. Hiçliğim benim hakikatim. Bu hakikatime yaslanıp mutlu olmalıyım. Küçük evimi aramaktan vazgeçeyim, saray içinde verilene sahiplenip, küçüklüğümde kalayım" dedi.

Her şeyin sukuta erdiği bu yerde çıkan bir ses, pirin ve dervişin bütün düşüncelerini durdurdu. Pir yerinde duruyordu. Ancak kendinden geçen derviş şimdi o sesin ne olduğunu arıyor, kuşlarda, dağlarda, kendinde ve her yerde. O ses neydi?

O ne'y'di? Diyordu./ 07.02.17

İsmail Hakkı Altuntaş

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar