Yum- Orta Yolunu Bulmak
"Bir hata varsa…kimin
olmalı"
Demirci dükkânında çalışan bir çırak
vardı. İşe girdi gireli ustasını dinlemez, bir an önce kalfa olmak ve daha sonra usta olup kendi dükkanını
açmakta niyetindeydi. Yılların yorgun ustası çırağını üzmez, sabırla çırağın
aceleci haline sabreder, sukut ederdi. Bir gün çırak yine;
“yetmez mi usta… beni kalfa yap, ayak
işlerinden bıktım” dedi.
Usta baktı ki olmuyor.
“Gel” dedi.
İşyerindeki mutfağa gittiler.
“Şu…sepetteki yumurtaları masaya dizerek
koy” dedi.
Çırak dizmeye başladı; ancak bir yumurta
nasıl olduysa yere düştü. Kırıldı. Çırak hatasını bilmez mi hemen düşen yeri
temizledi. Ancak cıvık yumurtayla eli bulaşık, sevimsiz bir hal aldı. Gitti
yıkadı geri geldi. Sonra ustası
“Şunları al şu cezvede, kaynat bakalım.”
dedi.
Bir vakit sonra kaynayan yumurtaları
indirdiler. Usta soymasını istedi.
Çırak, soğuk suya tutup biraz bekledikten sonra kabuklarını soymaya
başladı. Ancak cezvede üste kalan bir yumurta cıvık kalmış, tam iyi pişmemişti.
Çırak sinirlendi. Başa bela der gibi hemen ayrı bir kap getirdi. Onu ayırdı.
Kalan yumurtaları da soymaya başladı.
“Başka bir işim yok, usta bana yumurta soyduruyor” diye söylenirken, bir
yumurtayı elinden yere düşürdü. Korktu, “neyse pişmişti, zayi olmadı çok şükür,
buna usta bir şey demez” dedi. Pişen yumurta yere düşse ne olur?
Çırak soyulmuş yumurtaları ustanın önüne
getirdi. Usta “demirci çırağı olduğun da nasıl belli, aşçılık sana yakışmıyor.
Yumurtalarında lekeler kalmış” dedi.
Çırak sinirlendi “teşekkür etmesi
gerekirken bana usta neler diyor”dedi.
“Yine ustanın garip işleri” dedi kafasını
sallaya sallaya kapıya çıktı oturdu.
Kızgın güneş başını yakarken ustanın yakın
bir arkadaşı geldi.
“Ne haber, kös kös oturuyorsun?”
“Ustam beni kalfa yapmıyor, yeter diyorum.
Mutfakçıymışım gibi bugün birde yumurta kaynattırdı.” Dedi.
Ustanın arkadaşı
“Yumurta kırdın mı, düşürdün mü,
cıvığı çıktı mı” dedi.
“Evet, nereden biliyorsun?”
“Bizim ustanın diploması yumurta
kaynattırmaktır, sen biraz sabret daha vaktin var veya….” diyerek sustu.
Cümlenin sonunu getirmedi.
“Sizler ne acayip insanlarsınız,
demirciden çeliğe su vermeyi körükte demir dövmeyi sorarlar, yumurta pişirmek
olur mu” dedi.
Ustayı çok iyi tanıyan arkadaşı “oğul, yol
bu, yerinde durmayı bilmezsen, benden iyisi yok deyip üste çıkarsan, birde
pişmezsen, bu ustalık biraz sana geç gelir” dedi. İçeri girmeden oradan
uzaklaştı. İçeride olanlar yetmiyormuş gibi bu sözlere kızarak çırak dükkana
geri girdi. Baktı ki ustası bir paket hazırlamış onu bekliyordu.
Yanına çağırdı,
“Oğul demircilik sana göre değilmiş, eğer
hemen kapıya çıkmayıp yanımızda dursaydın, seni göndermezdik. Ancak sen bu
kapıda sabredemedin, çabucak çıktın. Benim ustalığım bu kadar, bir kusur varsa, o da bende bunca zamandır seni
yetiştiremedim. Bana kalırsa bir başka kapı bul” dedi. Hak ettiği maaşını verdi. Çırağı izin verip
gönderdi.
Bu hikâyeyi anlatan dedi ki …
“Çırak hatasını anladı, ancak usta niye
onu gönderdi? diye sorabilirsiniz.
Evet, çırak yetişmemiş olabilir, ancak
usta da burada kabahatliydi, onu ham bırakmıştı. Sadece ona demirciliği
öğretmeyecekti. Birde bunun yanı sıra insan nasıl olmalı yolunu da tekmil
edecekti. Ancak bu ustanın gücü yetmemiş, çırak onun elinde bu kadar
yetişebilmiş ve noksan kalmıştı.
Eğer kapıya gelen arkadaşı çırağa işin
sırını söylemeseydi, belki eğitim devam edebilirdi. Bir şeyin sırrı açığa
çıkarsa oradan uzaklaşmak gerekir, derler. Bu nedenle bazı şeyleri bilmemek çok
daha iyidir. Ben iyiyim veya kötüyüm demek yerine, size iyi ve kötüyü kim diyor
ona bakmalısınız. Allah Teâlâ, hiç bir kuluna kötü demedi, sadece bazı kullarım
yolunu şaşırttı, dedi. Çünkü her mahlûkunu en güzel şekilde yaratmıştır.
Kullarına acıdığından, yollarını şaşırtıp, gönülleri kaymasın diye birçok
eğitmenler gönderdi. Fakat hikmetine binaen kurduğu nizamda bazı aksamalar yani
olumsuzluklar zuhur edeceğini bildiğinden, kader ismini verdiği sırları koydu
ve kendine sakladı.. Bu nedenle kendi katında kader ayrı bir sır olarak kaldı.
Hala da öyledir. Kimin sonunun ne olacağını ancak kendisi bilmektedir. Onun için
çırak gibi aceleci olmayalım.
Sonuç olarak diyoruz ki; hayatımızla yumurta arasındaki sıkı bağıntıyı tekrar
düşünelim.”
Yum: mutluluk, neşe, ferahlık, rahatlık
İsmail Hakkı Altuntaş
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar