“Ben senin rızânı isterim yâ Muhammed”(salla'llâhü aleyhi ve sellemi)
ONUNCU
MEKTÛB
Hâce
Dînâr’a gönderilmiş olup Kâinâtın Serverini övmekte ve Ona (sallallahü teâlâ
aleyhi ve sellem) tâbi’ olmağa teşvîk etmektedir:
Allahu teâlâya hamd,
seçtiği kullarına selâm olsun. İki dünya seâdetine kavuşmak, iki dünyanın
Efendisine (aleyhi ve alâ âlihissalâtü ves-selâm) tâbi’ olmağa bağlıdır. Ya’nî
Cehennemden kurtuluş, O iyilerin Efendisine uymağa, Cennete girmek de yine O
seçilmişlerin İmamına [önderine] mütabeata bağlıdır. Hak teâlânın rızâsına
kavuşmak ise, yine O seçilmişlerin Efendisinin izinden gitmek şartıyla
mümkündür. Ona uymadan yapılan tevbe, zühd, tevekkül ve dünyadan kesilme
makbûl değildir. Onu
tevessül etmeden olan zikirler, fikirler, şevkler ve zevkler neticesizdir.
Peygamberler Onun hayat pınarından bir bardak içmekle doymuş ve kanmışlar,
evliyâ Onun nihâyetsiz denizinden bir yudumla kemâle gelmişlerdir. Melek Onun
tufeylîsi, felek Onun huveylisidir. Varlık ipi O’na bağlı, var olma zinciri Ona
merbuttur. Rubûbiyyetin zuhûru yine Ona bağlıdır.
Kısaca kâinât hep Onun
arkasındadır ve kâinâtı yaratan celle celâlühü Onun nzâsını istemektedir.
Nitekim hadîs-i kudsîde:
“Ben
senin rızânı isterim yâ Muhammed” buyuruldu.
Beyt:
İsyan ile kişi kalmaz
rehinde,
Gitmişse böyle bir
rehber izinde.
Şiir:
Rasûlullah
bir nurdur, her şey Ondan nurlanır,
Kısaca
Allahın kılıcı ismini alır.
Salâvâtullahi teâlâ ve
teslîmâtühü sübhânehü aleyhi ve alâ âlihi ve sahbihi küllemâ zekerehüz-zâkirûne
ve küllemâ gafele an zikrihil-gafilûn salaten tekünü leke rıdaen ve li hakkıhı
edâ.
Bunun
için mes’ûd gençlere ve akıllı tâliblere lazımdır ki, zâhiren ve bâtınen
[bedenleri ve kalbleri ile beraber] Ona ittiba’ etmeğe çalışsınlar. Bu
devlet ve seâdeti olumsuz kılan ne varsa, beden ve kalb gözlerini ondan
yumsunlar ve yakînen, tekrar yakînen bilsinler ki, bir kimsenin binlerce bin
kere fazileti olsa ve Resûlullaha mütabeatta gevşek ve önemsemez şekilde
davransa, böyle bir kimsenin sohbeti ve sevgisi öldürücü zehirdir. Ama bu
fazîlet ve hârika hâllerden hiç birine sâhib olmayan bir kimse, ittiba’da
sağlam ve şaşmaz olsa, onun sohbeti ve muhabbeti en büyük şifâ ve ilâcdır.
Beyt:
Sa’di
safa yolu muhildir sana,
Uyarsan
Musatafanın yolundan başkasına.
Aleyhi ve alâ
âlihissalavâtü vet-teslîmât vel-berekât-ül-ulâ.
Kaynak:Mektûbât-ı
Ma’sumiyye, trc: Süleyman Kuku, 2017, İstanbul, cilt 1, sh:86-87
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar