Print Friendly and PDF

Şeyh Olsam Tek Bu Zikre Daim Olun Derdim

Bunlarada Bakarsınız



16. Mektûp


Eğer Lâ ilâhe illah’ı kâfirlerin putlarına ilâhlar dedikleri ma’nâda dersek, bunu böyle yapmamalı ve Allah’ı ilâh yapmalıyız ki, doğru olsun. Eğer Allah’dan başka ma’bûd yoktur dersek, Muhammed Resûlullah’ı niye söyleriz. Lâ ilâhe illallah derken, kâfirlerin putlarına ilâh demelerini reddetmeği düşünmelidir. Kâfirlerin ilâh demeleri, putları ma’bûd bilmek, ibâdet etmek ma’nâsındadır. Yaratıcı ve varlığı lâzım ma’nâsında değildir. Ya’nî kâfirlerin çoğu ibâdette müşriklerdir. Müslüman olmak için Muhammedün resûlullah demek de lâzımdır. İnsan bunu da söylemedikçe müslüman olmaz. İmanın kâmil olması için, nefsin arzularını de red etmek lâzımdır. İnsan bunu da söylemedikçe müslüman olmaz. İmanın kâmil olması için, nefsin arzularını da red etmek lâzımdır. Lâ ilâhe deyince, bu arzular da red edilmektedir. Câsiye sûresi 23. âyetinde:
“Nefsinin arzularını ilâh edineni gördün mü?” buyuruldu. Ehli sünnet âlimleri, insanın maksudu, ya’nî hep arzu ettiği şeyler onun ma’bûdu olur, buyurdular. Lâ ilâhe demekle bu arzular red edilmektedir. Kişi bu tevhîd kelimesini çok söyleyince, nefsin arzularından ve şeytanın vesveselerinden kurtulup yalnız Allahu teâlânın ismini çok söylemek, insanı Allahu teâlâya yaklaştırır. Ya’nî karşılıklı muhabbeti artırır. İnsan fânî olur. Ya’nî kalbinde Allah’dan başka hiçbir şeyin sevgisi kalmaz. Kelime-i tevhidi çok söylemek ise, mahlûklara bağlılığı büsbütün keser. Allahu teâlâ ile kulu arasında bulunan perdelerin hepsi kalkar.
Şâhı Nakşibend Muhammed Behâeddin Buhârî (kuddise sırruh) buyurur ki: “Gördüklerinin ve işittiklerinin ve bildiklerinin hiçbiri O değildir. Lâ derken bunların hepsini red etmek lâzımdır.”
Ebû İshak Kâzrûnî, Peygamber efendimizi (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) rüyada görüp, tevhîd nedir, diye sormuş; cevabında, Allah deyince kalbine, hatırına ve hayaline gelen şeylerin hiçbirinin Allah olmadığını bilmektir, buyurmuştur.
Kendine şeyh, mürşid deyip de, islâmiyyete uymayan sözler söyleyerek, müslümanların îmanlarını bozanlar, din adamı değildir, din hırsızlarıdır. Kâfirdirler. Bunların yanına yaklaşmamalıdır. Bunlarla konuşmak, kitablarını okumak, insanın îmanını bozar. Ebedî felâkete sürükler. Bunlardan ve böylelerinin kitablarını okumaktan aslandan kaçar gibi kaçmalıdır. Bunlara aldanmış olanın, hemen tevbe etmesi lâzımdır.
Tevbe kapısı açıktır. Son nefese kadar tevbeleri kabûl edilir. İmanlarını elden kaçırmamalılar. Haber etmek şarttır.
Kaynak:Mektûbât-ı Ma’sumiyye, trc: Süleyman Kuku, 2017, İstanbul, cilt 3, sh:293


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar