Şeker Gibi Tatlı Bir Gülüşle Canımı Alırsa
Tanrı Gönlümü Ölümsüz Olarak
Sevgilime Kavuşturur, Onunla Neşelenir, Yaşarım
Be şeker-hende
eger mîbebered cân-ı merâ
Mette’ Allâhu fuâdî li habîbî ebedâ
Şeker gibi tatlı bir gülüşle canımı alırsa,
Tanrı gönlümü ölümsüz olarak sevgilime kavuşturur, onunla neşelenir, yaşarım.
Canımı o alırsa o vakit güler benim canım;
bedenimin bütün zerrelerini sarhoş etti mi, her yanım esenliğe kavuşur.
Her zerrenin özü, onun lûtfuyla sarhoş oldu
mu; sevgilim ne de üstündür, ne de yüce diye oyuna girişir.
Şarap içe içe tümden şarap kesildim mi,
artık meze olurum, şarap olurum... Yiyin beni, için beni.
Hele a gün, ne günsün sen; ömrün uzun olsun.
buluşma günü, şarap içme, nimetler yeme günü, razılık günüsün.
Küpe benzeyen bedenimizi o şarap için yoğurdu...
Rabbim gönlüme ne güzel bir şey takdir etmiş; takdiri ne güzel de çıktı.
Sirke küpü başkadır, pekmez küpü başka. can
küpünde üzüm şarabı var; kaynayıp coştu artık.
* Şarap küpü uyumaz, o şarapla kaynar durur.
Kahve de kötülüklerde bulunmak, kan dökmek için kaynayıp coşar.
Ben o kişi değil miyim ki dünya küpüne
sığmam. dokuz kat gök bile benim köpüğüme, benim co şkunluğuma day anamaz.
Ölü şarabı ne içiyorsun? Hadi, gel, beni iç;
şarabım ben. bir tulumum ki şarapla, sâkîyle dolmuşum.
Bu,
sana rızık olmazsa ben içerim, dostlar içer. artık ey arı duru kardeşler, susun
da gerçekleyin bu sözü.83]
II
“Tercî-i Bend”
Ey dırîgaa ki şeb âmed heme geştîm codâ
Honok anrâ ki be şeb yâr-o refîkest Hodâ
Ne yazık... gece oldu, hepimiz ayrıldık
birbirimizden. Ne mutlu o kişiye ki geceleyin dostu, yoldaşı Tanrı olur.
Hepsi uyudu, ölü gibi bir yana yıkıldı
gitti. Sen uyumazsın a dünyanın padişahı, a bizim eşimiz dostumuz.
Kendinize gelin, uyumayın; padişah geceleyin
meclis kurdu; seher çağına dek sizi çağırır durur.
Onun keremi çekti de her uyuyan sıçradı,
kalktı. Hani gül bahçesi seher yeliyle uyanır ya; hadi, sen de seher yelinin
zevkiyle sıçra; uyan.
Mustafâ, geceleyin yemek yemezdi ama seher
çağında karnı doyardı da ben derdi, Tanrı razılığına konuk oldum.
* Yokluğa
erenler, onun uykusuzluğu yüzünden kaftanlarını
yırtsınlar diye Peygamber’in ayaklarının altı, namazda fazla durduğundan
kabarır, şişerdi.
Gelecek
zamandaki günahların da, geçmiş zamandaki suçların da bağışlanmamış mı dendi de
bu dedi, korkudan, ümitten değil; aşkın coşup köpürmesi bu.
Şu beden
toprağını taşıyan, çeken, can yelidir... geceleyin can bedenden ayrılınca,
beden yıkılır kalır.
Yel
de geceleyin şu toprağı sevmez mi? Aşk yelinin de benim şu toprağıma bir
sevgisi var.
Gerçekten de yel
durmaz, vefası yoktur. fakat bu aşk, vefasızları bir uğurdan vefa madeni haline
getirir.
Aray ıp
istediğin huy, dilediğin hal, ululanır da baş çeker. fakat aşk bir solukta
dilediğini verir sana; var olsun, yaşadıkça yaşasın.
* İki dünyanın
da melekût âleminde aşkın yarlığı var. fakat tercî vakti geldi; onu anlatmama
imkân yok şimdi.
*
însan, boyuna güzelleşmek, hünerler elde
etmek ister; derken aşk gelir; sarhoş eder insanı, altüst eder gider.
Taş gibi gönül, inci haline gelmek ister;
derken aşk gelir, inci elde etmekten de vazgeçirir onu, incisizlikten de.
Hırs, kerem sahibi padişahların bile
başlarına çorap örmek ister; fakat aşk küstahlarını gördü mü, o da yola düşer,
çekip gider.
Bu şehirde öylesine küstah rintler var ki
gönülleri çalarlar; onları bir görsen bu halktan göz yumarsın.
Onlardan birinin sarhoş gözü, gönlünü
avlamak istedi mi, ne gönlünü korumaya bir çaren vardır, ne bir düzen yapmaya
gücün kuvvetin.
Gizli âlemde sana âşıktır onlar; bir görsen
gamlarına düşer de artık unutamazsın onları.
Susuz kişinin su özleyişinden ne haberi
vardır tatlı suyun? Alımlılığa, güzelliğe aldırış mı eder Yusuflar?
Ağaçlara başbuğ
selvi ayağını diremiş; ne diye başı dönsün... düşüncenin canı seninle olduktan
sonra düşünceye dalış da nedir?
O güzel sana el
verirse elden çıkarsın; o perimiz senin yolunu vursa uçarsın.
Güneşin
yalımları seni ısıtırsa seher yelinin haberciliğine boş verirsin.
Mısır Yusuf’unun
dudaklarından bir selâm duy san şekerleşirsin, tümden şeker olur gidersin.
Hepimiz de Mahmud kesildik; geri kalanını sen söyle de özleyiş
kadehini durmadan sunsun.
*
*
Kötü düşünce hırsızını zindana götürün.
ellerini sımsıkı bağlayın da dîvâna sürüyün.
*
Akıl şahnesi hırsızlara hadlerini
bildirmezse şahneyi de çeke sürüy e padişaha götürün.
Susuzları suya
çağırın; duduları, kerem edin de, şekerkamışlığına götürün.
Meclis herkese
açık; padişahlar padişahı böyle buyurdu; çabuk dedi, bütün sâkîleri padişahın
meclisine çağırın.
Soldan sağdan
tabaklarla saçılar gelmede... yarım can kaç para eder? Birçok can getirin de
alın saçıları.
Ölüyü getirseniz
can bulur. Tanrı için olsun, Tanrı için; hepiniz de gelin böyle bir cana yüz
tutun.
İkbâl devri
geldi, devletin dudakları güldü; ne vakte dek baş ağrısı çekeceksiniz, niceye
bir gözyaşı dökeceksiniz?
Kimin gönlü
varsa ayna haline getirir o gönlü. Armağan olarak ayna götürün o Ken’an
Yusuf’una.
Hazineyi
açtılar, hepiniz de ağır elbiseler giyinin; Mustâfa tekrar geldi, hepiniz de
iman edin.
Hepiniz de
ellerinizle yapışın güneşin eteğine... Bütün topluluğu o darmadağın saçlar
yüzünden elde edin.
Bu savaşta
üstünlük ancak Tanrı kılıcıyladır; ganimetlerden verin de Müslüman edin bütün
şeytanları.
Ne
mutlu o cana ki gecelerinizden haber aldı; ne mutlu o kulağa ki sizin hey-hay
seslerinizle doldu.
III
Rû toroş kon ki
heme rû-toroşânend incâ
Kûr şov tâ
nehorî ez kef-i her kûr esâ
Yüzünü ekşit;
burdakilerin hepsi de ekşi suratlı. Kör ol da her körün elinden sopa yeme.
Aksaya aksaya
yürü, çünkü bu yoldakilerin hepsi de topal. ayağına bir bez sar da eğri büğrü,
başını sallaya sallaya, ayağını sürüy e sürüy e yol al.
Ay yüzlüysen
bile yüzüne safran sür. Çünkü
yüzünü
gösterirsen sopa yersin, yaralanırsın.
Efendi, bir çirkin gördün mü, aynayı
koltuğuna vur, gizle... yoksa aynanın adını kötüye çıkarırsın.
Aklın başında oldukça, kendindeyken uzlaş herkesle,
iyi geçinmeye bak. ama sarhoş oldun mu, ne olursa olsun.
Buluşma sâkîsinin elinden birkaç sağrak iç;
mademki pergel oldun, kalk, oyuna gir, dön.
Pergel gibi o noktanın çevresinde dön, çark
ur; böyle bir yuvarlak için bu çeşit bir dönüş farzdır.
O söylediğin sözleri tekrar söyle; unuttum
gitti. Tanrı’dan esenlik sana ey ay yüzlümüz, ey ay parçası güzelimiz bizim.
Tanrı’dan esenlik sana; bütün günlerin hoş
geçsin. ey soluğu ölüleri dirilten, Tanrı’dan esenlik sana.
O yüzden kem gözler ırak olsun. bir gönlü
kaptı mı, artık hiçbir çare fayda vermez ona; ne bir çare bulunur, ne lâ havle
para eder.
Güzelliğinden bir şey dilenmek için ta
uzaklardan gelmişiz... Ay, ışıklı yüzünden ışıklar saçar, cömertliklerde
bulunur.
A Ay, Ay da duamı duydu, senin ay yüzüne
karşı ellerini açtı da bana, sen de el aç demeye koyuldu.
Ay da, Güneş de, gökler de, anlamlarla
akıllar da bizim katımızda yücedir, zengindir, fakat senin katında yoksul.
Kıskançlığın,
dudaklarını ısırdı da gönlüme sus dedi; gönlüm sustu, oturdu, bayrağını
indirdi.
IV
Ki beporsed coz tu heste vo rencûr-ı turâ
Ey Mesîh ez pey-i porsîden-i rencûr beyâ
Senin hastanın hatırını senden başka kim
sorar; ey Mesîh, hastanın hatırını sormak için bir gel.
Nasılsın diye başına elini koy; suçunu
aklına getirme onun; kinle elini dişleme.
Zâti belâ güneşi
onun başına kılıç vurmuş... sen onun başına ihsan, vefa gölgesi sal.
Suçludur,
yüzlerce mihnete, yüzlerce eziyete lâyıktır bu; fakat o lûtfa lâyık olan ancak
bağışlamaktır, keremde bulunmaktır.
Yüzlerce sütle,
yüzlerce şekerle beslediğin o gönüle, bunca tatlıdan sonra her solukta cefa
zehrini tattırma.
Benden, benim
yurdumdan gönlünü çekeli bend yıkıldı, belâ seli geldi çattı.
Şifa sensin,
güzelce bir güldün de yüz gösterdin mi mihnet ordusu geri döner, kaçar gider.
A abıhayat,
hastayı ne diye doktora yollarsın? Dert nerden geliyorsa, derman da ordadır.
Bütün dünya
bedendir sanki; herkesin, her şey in başı da sensin, canı da. başı gövdesinden
ay rılan, nasıl olur da diri kalır?
Ey abıhayatın
kaynağı, ey herkesin canı, arkımız kurudu gitti, o y andan bir su gönder bu arka.
Hasta gönülde
bundan başka birkaç söz daha kaldı; fakat and olsun Tanrı’ya, güzelim yüzünü
görmedikçe söylemeyecek.
Kaynak:
Cilt 7-1
Mevlânâ
Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar