YAHUDİ ESKATOLOJİSİNDE ARMİLUS
Hzl: Muhammed Ali Bağır
ÖZET
Bütün
semâvî dinler, evrenin yaratılışıyla ilgili çeşitli teoriler ileri sürdükleri
gibi dünyanın son zamanlarında yaşanacaklar hakkında da bir takım kehanetlerde
bulunmuşlardır. Bu kehanetlerin merkezi noktasında gelmesi beklenen bir
kurtarıcı (Mesîh) inancı bulunur. Kurtarıcının gelmesinden önce ve sonra
yaşanacaklara dair kehanetler de bu inancın tamamlayıcı parçaları olmuştur
Araştırmamızın
ana ekseni, Yahudilikte beklenen kurtarıcı Mesîh’in gelmesinden hemen önce
ortaya çıkacağına inanılan kötülük figürlerinden Armilus’tur. Asırlar boyunca
sürgün hayatı yaşayan Yahudiler, kendilerine zulmeden çeşitli devletleri ya da
komutanları başta Armilus olmak üzere çeşitli kavramlarla açıklamışlardır. Özellikle
apokaliptik ve midraşik türde yazılmış eserlerde canlı bir şekilde tasvir
edilen Armilus, Yahudilerin ahir zamandaki en büyük düşmanı olarak kabul
edilir. Anlatımlara göre, olağanüstü güçlere sahip korkutucu bir görünümü olan
Armilus, Yahudilere daha önceki dönemlerde hiç yaşamadıkları sıkıntılı bir
dönem yaşatacak ve onlara zulmedecektir. Nihayetinde ise Tanrı, Mesîh’i
gönderip Armilus’u öldürmek suretiyle Yahudilere yardım edecektir. Böylelikle
Yahudilerin asırlar boyunca bekledikleri kurtuluş dönemi başlayacaktır.
Araştırmamızda
Armilus isminin kökeni ve onun çeşitli apokaliptik ve midraşik eserlerde nasıl
ele alındığı üzerinde durulmuştur. Sonuç bölümünde ise genel bir değerlendirme
yapılmıştır.
Anahtar
Kelimeler: Yahudilik, Mesîh, Armilus, Apokalips, Midraş.
Çeşitli
dînî literatürlerdeki evrenin, içindeki varlıkların ve özellikle de
insanoğlunun yaratılışıyla ilgili bilgiler Dinler Tarihi açısından büyük bir
öneme sahiptir. Çünkü insanoğlu, içinde yaşadığı evrende nasıl var olduğunu
öğrenmek ister. Aynı türden bir önem, dünyanın ve içindekilerin ne zaman ve ne
şekilde son bulacağına dair bilgiler sunan dînî literatürler için de
sözkonusudur. Gelecekte neler yaşanacağına dair öngörülerde bulunmak bütün
semâvî dinlerde bulunan ortak özelliklerden biri olmuştur. Bu çerçevede,
İslam’da gelecekte ortaya çıkacak kaoslar, iç savaşlar ve kıyamet öncesinde
yaşanacaklara dair haberleri ve bunlara ilişkin literatürü ifade eden “fiten”
ve “melâhim” terimi, Yahudi ve Hıristiyan literatüründe “apokaliptik” edebiyat
olarak adlandırılmıştır. Ruhların ölümden sonraki durumları, dünyanın sonu, bu
dönemde neler yaşanacağı ve yargılama günü hakkında yazılan eserler olarak
bilinen apokaliptik literatüre dair bilgileri hem kutsal sayılan kanonik
eserlerde hem de bunun dışında kalan apokrif eserlerde ve kutsal metinlerin
yorumlarını ihtiva eden midraşik türdeki eserlerde görmek mümkündür.
Bu
literatürün bir parçası olarak, dünyanın son zamanlarında, insanları içinde
bulundukları zor durumdan kurtaracağına inanılan bir kurtarıcının gelmesinden
hemen önce, onları doğru yoldan saptırmaya çalışacağı kabul edilen ve
olağanüstü güçlere sahip şeytânî bir varlığın zuhur edeceğine inanılır. İlâhî
dinlerde kıyamet alâmetlerinden sayılan ve şeytânî veya yarı şeytânî yarı
insanî bir varlığı ifade etmek üzere kullanılan bu figür, Hıristiyanlık’ta
Mesîh’in ikinci gelişinden önceki muhalifi olan “Antikrist/Mesîh Karşıtı”, ve
İslam’da Hz.İsâ’nın yeryüzüne inmesinden hemen önce ortaya çıkacak olan
“Deccal” kavramlarıyla ifade edilmiş, Yahudilikte ise farklı dönem ve
coğrafyalarda farklı isimlerle anılmıştır. Daniel kitabı yedinci bölümde
“boynuz” ve bazı apokaliptik eserlerde “Belial” kavramlarıyla ifade
edilmiş, ayrıca dönemlerinde Yahudilere zulmeden IV. Antiochus, Caligula, Neron
ve Pompey gibi bazı imparator ve devlet adamları da yaptıkları zulümler
karşılığında Mesîh Karşıtı olarak nitelendirilmişlerdir.[1] Dünyanın
sonuna doğru ortaya çıkması, Yahudilere zulmetmesi, Tanrı’nın adını kirletmesi
ve O’nun hükümlerine karşı çıkıp tüm kutsallara hakaret etmesi onun en genel
özellikleri arasında sayılan bu Mesîh Karşıtı varlık için Yahudi
eskatolojisinde kullanılan bir diğer isim ise Armilus’tur. Araştırmamızda
Armilus figürü üzerinde durulacaktır.
Armilus,
Yahudi eskatolojisinde dünyanın sonuna doğru geleceğine inanılan Davud’un
neslinden olan Mesîh’in[2]
ortaya çıkmasından hemen önce zuhur edecektir. Armilus’un Mesîh muhalifi olarak
dünyaya geleceğine ve din ve Mesîh karşıtlığı içinde bulunup Yahudilere belli
bir süre zulmedeceğine inanılır.
Armilus
kelimesinin kökeni hakkında farklı teoriler ileri sürülmüştür. Bunlardan en
yaygın görüşe göre, Armilus kelimesi Roma’nın kurucusu olarak görülen efsanevî
şahsiyet Romulus’tan gelir.[3]
Putperest bir kavim olarak Romalılar, Yahudilerin yaşadığı kutsal topraklarda
hâkimiyet kurmuş, onlara işkence etmiş, mâbedlerini yıkmışlardır. Özellikle
Büyük Yahudi İsyanı (M.S. 66-70), Bar Kohba İsyanı (M.S. 132-135) ve Roma’nın
Hıristiyanlaşması sonrasında Yahudilere karşı büyük bir baskı uygulanmış,
kendilerine karşı takınılan bu tavır neticesinde de Yahudiler Romulus
tarafından kurulan Roma’yı geçici bir süreliğine belli bölgelerde başarı
kazanacak, ancak Mesîh’in gelişiyle tüm gücü sona erecek şeytânî bir krallık
olarak görmeye başlamışlardır[4].
Bir diğer görüş ise, Armilus kelimesinin Yunanca Eremolaos
(Hermolaos/Ermolaos) kelimesinden geldiğidir. Bir milleti yok eden, yıkan, ortadan kaldıran anlamına gelen bu kelime,
Yahudilere karşı düşmanlık yapan kimselere verilen Yunanca kelimenin İbranî
diline dönüştürülmüş şeklidir.[5] Ayrıca,
Armilus kelimesinin Mecûsîlikte iyilik gücü Ahura Mazda’nın (Hürmüz) karşıtı
olan kötü gücü ifade etmek üzere Angra Mainyu ile eş anlamlı olarak kullanılan Ehrimen
kelimesinden de türemiş olabileceğini ileri sürenler de vardır[6].
Armilus
hakkındaki bilgiler başlıca şu kaynaklara dayandırılır: Sefer
Zerubbavel, Midraş va-Yoşa, Nistarot şel Rabbi Şimon b. Yohay ve Otöt ha-
Maşiah. Ayrıca, Saadia Gaon’un (882-942) Kitâb’ul
Emânât ve ’l ‘İtikâdât adlı eserinde de Armilus hakkında bilgi
verilmektedir. Bu kaynaklar ve Armilus hakkında verdikleri bilgiler
değerlendirilecektir.
Sefer
Zerubbavel (Zerubbabel’in Kitabı), M.S. 629-636 yılları
arasında Filistin’de yazılmış, Armilus hakkında bilgi veren en erken
kaynaklardan biridir. Esere göre Armilus, Yusuf un soyundan gelecek Mesîh’le
savaşacak, onu öldürüp Kudüs’ü ele geçirecek, Yahudilere zulmedecek ve sonunda
da Davud’un neslinden gelecek asıl Mesîh tarafından öldürülecektir. Eser
Ortaçağ Yahudi âlimlerinin Mesîh konusundaki görüşlerini etkilemesiyle de
bilinen bir eserdir.[7]
M.S.
VII. yüzyılın başlarında, yaklaşık olarak üç yüz yıldır Hıristiyanların
kontrolü altında olan Kudüs, daha doğudan gelen Pers Sasani İmparatorluğunun
tehdit alanına girer. Bizans-Sasani çekişmesinin bir uzantısı olarak ve
Yahudilerin de destek vermesiyle 614 yılında Sasanilerin hâkimiyetine geçen
Kudüs, 628 yılında tekrar Bizans topraklarına katılır. Kudüs 638 yılında
Müslümanlar tarafından alınmıştır.
Sefer
Zerubbavel, yedinci yüzyılın ilk yarısında yazılmış, Hıristiyan Bizans krallar
ile Pers kralları arasındaki güç mücadelesinden bahsederek Yahudilerin Mesîhî
beklentileri hakkında bilgi veren apokaliptik bir eserdir. Perslerin Kudüs’e
sahip olmak için Bizans’la savaşı, bölgede yaşayan
Yahudiler
arasında Mesih’in gelmesi ve kurtuluş çağının başlamasıyla ilgili beklentiyi
harekete geçirmiştir. Eser, bu beklentinin bir yansımasıdır.[8]
1. Sefer Zerubbavel’de Geçen Armilus Figürü
Yahuda’nın
yöneticisi Şealtiel’in oğlu Zerubbabel[9], Bâbil’de
Kebar Nehri’nin[10]
kenarında birgün Rabbe ibadet ederken bir vizyon (ru’yet) görür. Bir rüzgâr onu
bulunduğu yerden alır ve doğruca Ninova şehrine götürür. Zerubbabel, orada
düşkün ve perişan bir halde bulunan bir adam görür ve onunla konuşur. Bu
konuşma neticesinde adamın Davud’un neslinden gelecek Mesîh olduğunu ve
dünyanın sonuna doğru ortaya çıkacağı vakte kadar orada yaşayacağını öğrenir.
Mesih’e İsrail’in geleceği ve kurtuluş vakti hakkında sorular sormak
istediğinde hemen onun yanında bir melek (Mikail- Metatron[11]) zuhur
eder ve soruları kendisine sormasını ister. Bu noktadan sonra Zerubbabel
İsrail’in kurtuluşu, Mesih’in geliş zamanı ve o dönemde yaşanacaklar hakkında
çeşitli sorular sorar ve Mikail de bu sorulara oldukça detaylı cevaplar verir.
Mikail’in anlattıkları arasında konumuz itibarıyla bizi ilgilendiren onun
Armilus hakkında verdiği bilgilerdir. Mikail’in anlattıkları arasında Armilus
hakkında verdiği bilgiler de vardır.
Mikail,
Davud’un neslinden olan Mesîh geldiğinde Zerubbabel’in hemen onun arkasında
olacağını, her ikisinin beraberlerinde bulunan kuvvetlerle şeytanın oğlu olan
ve taştan bir heykelin soyundan gelen Armilus ile savaşacaklarını ve kendisinin
de bu savaşta onlarla beraber olacağını haber verir.
Yine, Mikail Zerubbabel’e Ninova
şehrinde bulunan mermerden yapılmış ve oldukça güzel ve etkileyici bakire bir
genç kız heykeli gösterir. Bu heykelin şeytan olarak tasvir ettiği Belial’in
eşi (karısı) olduğunu, Belial’in onunla ilişkiye girmesi neticesinde Armilus
isminde insanlığı tahrip edecek ve egemenliği dünyanın bir ucundan diğerine
uzanacak bir kişinin doğacağını söyler. Mikail’e göre Armilus’un on işareti
olacaktır:
Putlara tapacak, yalan söyleyecek,
kendisine inanmayanları öldürecek, kendisine bağlı on kral ve büyük bir ordusu
olacak, bu orduyla kutsal değerlere ve insanlara saldırıp büyük bir kıyım
yapacak. Tüm insanlara egemen olup yeryüzündeki krallıkları hâkimiyeti altına
alacaktır. Tanrı’nın yasakladığı puta tapıcılığı tüm dünyaya yaymaya
başlayacaktır. Putlar adına kurbanlar kesilmesi için dört adet sunak inşa
edecektir.
Onun hâkimiyeti zamanında tüm
yeryüzünde hayvanlar ve insanlar kırk gün sürecek büyük bir kıtlık ve
susuzluktan kıvranacaklar, ekmek tuzlu mercimekten yapılacak, karın doyurmak
için ağaç kökleri, dalları ve çalı çırpılar toplanacaktır. Yanında taşıdığı
büyük taştan heykele bütün milletlerin tapınmasını isteyecek, onlar da bu
heykele tütsüler yakıp kurbanlar sunacaklar ve şaraplar akıtacaklardır.
Tapınmayı ve sunular sunmayı reddedenler büyük işkencelerle öldürülecektir.
Heykel o kadar güzel, parlak ve etkileyici bir görünümde olacaktır ki hiç
kimsenin ona bakmaya bile gücü yetmeyecektir.
Armilus’un
fiziki görünümünde öne çıkan onun saçlarının altın renginde (sarışın) ve
kafasından ayak parmaklarına kadar tüm bedeninin yeşil renginde olmasıdır. Yüzü
bir karış genişliğinde, gözleri çukur ve iki kafası (boynuz) olacak, onu gören
herkes korkudan titreyecektir.
Asıl
Mesîh’in gelmesinden önce ortaya çıkacak Yusuf un soyundan olan Mesîh’i
(Nehemya ben Hoşiel) ve beraberindeki birçok önemli insanı öldürecek,
İsrailoğullarının büyük bir kısmını ortadan kaldırıp, geriye kalanları da üç
grup halinde çöle sürgüne gönderecektir. İsrailoğulları arasında daha önceden
hiç yaşanmamış derecede büyük bir sıkıntı ve acı yaşanacak, İsrailoğulları
Armilus’tan kaçabilmek için yüksek tepelere, dağlara ve mağaralara sığınacaklar
ancak ondan saklanamayacaklardır. Dünyanın diğer milletleri Armilus’un
egemenliğini kabul edip dalalete düşecekler, ancak İsrailoğulları Armilus’u
kabul etmeyecektir. Nehemya ben Hoşiel’in öldürülmesinden sonra İsrailoğulları
kırk bir gün boyunca büyük bir şaşkınlık ve keder içinde yas tutacak, onun cesedi
Kudüs’ün şehir duvarlarında asılı kalacaktır. Ancak herhangi bir yırtıcı kuş ya
da hayvan ona dokunmayacaktır.
Mikail,
Zerubbabel’e son zamanlarda yaşanacaklar hakkında bunları anlatınca Zerubbabel
ağlamaya başlar ve ardından da dua eder. Melekle tekrar karşılaştığında
İsrailoğullarının kurtuluşu hakkında sorular sorar. Mikail, İsrailoğullarının
yaşadığı büyük acıdan dolayı Rabbin onlara Davud’un neslinden olan Mesîh’i
(Menahem ben Amiel) göndereceğini söyler. Mesîh, Armilus’un saldırılarından
kaçabilmiş çok az sayıdaki İsraillinin arasından aniden ortaya çıkacak ve
onlara beklenen Mesîh olduğunu söyleyecektir. İsrailoğulları, oldukça perişan
bir görünümü olan bu kimsenin iddiasını dikkate almayacaktır. Ancak o, Kudüs’ün
kapılarına gidecek, orada bulunan annesiyle buluşup ondan mucizevî güçlere
sahip âsâyı alıp Mesîhî dönemi başlatacaktır. İlk olarak Yusuf un neslinden
olan Mesîh (Nehemya ben Hoşiel) dirilecek ve tüm İsrailoğulları Menahem ben
Amiel’in beklenen Mesîh olduğuna inanacaktır. Ardından da asıl Mesîh, Nehemya
ben Hoşiel ve İlyas peygamber biraraya gelecekler ve Rabbin daha önceden kutsal
kitabında haber verdiği kehanetlerin gerçekleşmesini sağlayacaklar.
İsrailoğullarından, Armilus’un zulmünden kaçarak denizde boğulan binlerce insan
tekrar dirilecek. Bu olay kurtuluş vaktinin başladığını gösteren bir işaret
olacaktır.
Mikail,
Zerubbabel’e Mesih’in gelişiyle yaşanacak farklı birçok kehanetten bahseder.
Mesîh ve beraberindekiler düşmanlara karşı savaşacaklar ve nihayetinde Mesîh,
Armilus’un ağzına ve burun deliklerine nefesini üflemek suretiyle onu yok
edecektir. Ardından da İsrail’in önde gelenleri hâkimiyeti ele alacak ve
İsrailoğullarının kurtuluşu böylece gerçekleşecektir.[12]
C.
Midraş va-Yoşa
(Kurtuluşla İlgili Bir Midraş)
Midraş
va-Yoşa, İsrailoğullarının Mısır esaretinden kurtulup Kızıldeniz’in karşı
kıyısına çıkması ve düşmanların Yehova tarafından yok edilmesi olaylarının
ardından İsrailoğullarının kurtuluş şarkısı (ya da deniz şarkısı) söyledikleri
Çıkış 15/1-18 arasında bulunan ifadelerin midraşik türde yazılmış bir
yorumudur.[13]
XI. ya da XII. yüzyılda redakte edildiği[14] düşünülen
bu eserin ismi Çıkış 14/30’da geçen “Rab o gün İsrailliler’i
Mısırlılar’ın elinden kurtardı (vayoşa’)” ifadesine dayanır.[15]
Armilus’tan bahsetmesi açısından önemlidir.
1. Midraş va-Yoşa’da Geçen Armilus Figürü
Eserin
girişinde Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İshak’ı kurban etmesi ve bu olayın öncesi ve
sonrasında yaşananlar anlatılmaktadır. Daha sonra, Hz. Musa’nın
İsrailoğullarını Kızıldeniz’in karşısına geçirmesi olayının anlatıldığı Çıkış
14/15 ve sonrasıyla ilgili yorumlar yer alır. Özellikle, Çıkış 15/16’de geçen “Korku
ve dehşet düşsün üzerlerine, Büyük Gücün karşısında donakalsınlar taş gibi.
Halkın geçene kadar ey Rab; kendine edindiğin bu halk geçene kadar”
ifadelerini ele alan eser, Hz. Musa’nın bu sözlerden yola çıkarak Tanrı’dan
Mesîh’in geldiği günlerde de İsrailoğullarına yardım etmesini, onları
korumasını diler.[16]
Ardından da tüm İsrailoğullarının farklı bölgelerden kutsal topraklara (Kudüs)
gelmesi ve orada esenlik içerisinde yaşamaları için Tanrı’ya dua eder (Çıkış
15/17 “Getirip
dikeceksin onları sahip olduğu dağa (ki burayı) barınağına temel olarak
belirledin ey Rab ve burada ey Efendim mabet kurdu Ellerin”)}1
Eserde, Hz. Musa’nın Çıkış 15/18’de geçen “Rab ebediyyen hüküm sürecektir”
ifadesinin yorumuna da yer verilir. Hz. Musa, İsrailoğullarına yönelik olarak
onların bu dünya hayatında Tanrı’nın onlar için yarattığı birçok mucizeye ve
harikulade işlere tanık olduklarını, birçok savaş ve acıyı tattıklarını ancak
sonraki hayatta bu tür savaşların, acı ve ızdırabın, şeytan ve şeytanî
düşüncelerin olmayacağını haber verir. Hz. Musa’nın haber vermesine göre,
Mesîh’in gelmesine yakın zamanlarda İsrail topraklarında Gog ve Magog ortaya
çıkacak, yanlarına aldıkları yetmiş bir milletten oluşan orduyla herhangi bir
yöneticisi olmayan ve yabancı milletlerin saldırılarından emin bir şekilde
yaşamlarını sürdüren İsrailoğullarına saldıracaktır. Başta Kudüs olmak üzere
tüm İsrail topraklarına saldıracak olan Gog, Firavun’u sadece erkekleri öldürme
emrini vermesinden dolayı aptal olarak nitelendirir. Aynı şekilde Balak’ı
ahmak, Haman’ı ise deli olarak görür. Çünkü, Balak Yehova’nın İsrailoğullarını
kutsal saydığını gözardı ederek onları lanetlemeye kalkışmış, Haman ise Yehova’nın
onları her halükârda kurtaracağını dikkate almaksızın öldürmeye çalışmıştır.
Gog, ilk olarak İsrailoğullarının ilahıyla savaşacağını, ardından da
İsrailoğullarını ortadan kaldıracağını söyler.
Gog’un
bu şekilde hareket etmesi üzerine, tıpkı Zekeriya 14/12’de (Yeruşalim
’e karşı savaşan bütün halkları Rab şu belayla cezalandıracak: Daha sağken
bedenleri, gözleri, dilleri çürüyecek) geçtiği gibi Tanrı onun ve
destekçilerinin üzerine gökten dolu yağdıracak ve onlar arasında veba
hastalığını çıkaracaktır. Eserde, Gog’tan sonra İsrailoğullarına savaş açacak
diğer kimsenin Armilus olduğu belirtilir. Hz. Musa, İsrailoğullarına bu konuda
açıklama yaparken Armilus’un sert yüzlü, kel, bir gözü küçük diğeri oldukça
büyük, bir kolu kısa diğeri ise beş karış uzunluğunda olan acımasız bir kral
olduğunu bildirir. Ayrıca, yüzünde cüzzam hastalığı olacak ve sağ kulağı kapalı
sol kulağı ise açık bir şekilde bulunacaktır. İnsanlardan biri ona
iyi/pozitif/olumlu şeyler söylediğinde sağ kulağını; kötü/negatif/olumsuz şeyler
söylediğinde ise sol kulağını uzatacaktır. Üç ay boyunca Kudüs’e saldıracak,
İsrailoğullarına zulmedecek ve orada bulunan Yusuf un soyundan gelen Mesîh’i
öldürecektir. Daha sonra da Davud’un neslinden olan asıl Mesîh göğün bulutları
arasından normal bir insan şekliyle gelecek, kendisine egemenlik, yücelik ve
krallık verilecek ve Armilus’u nefesiyle öldürecektir. Armilus’un
öldürülmesinden sonra dünyanın farklı bölgelerinde dağınık bir şekilde yaşayan
İsrailoğulları Kudüs’te, kutsal topraklarda toplanacak ve yaklaşık olarak iki
bin yıl sürecek huzurlu bir dönem geçirecektir. Ardından da kıyamet kopacak ve
yargılama dönemi başlayacaktır.[17]
D.
Nistarot şel Rabbi
Şimon b. Yohay (Rabbi Şimon b. Yohay’ın Gizemleri)
Rabbi
Şimon b. Yohay, M.S. II. yüzyılın ortalarında Filistin bölgesinde yaşamış,
meşhur Yahudi din adamı Rabbi Akiba’nın öğrenciliğini yapmış bir tannadır.[18]
Sözlerinin ve görüşlerinin bir kısmı Talmud’da da bulunan Rabbi Şimon, Roma
devletinin Yahudilere yaptığı baskıya boyun eğmemesi, kültür ve medeniyetini
kabul etmemesiyle tanınır. Zohar kitabının yazarı olduğu düşünülmektedir. Rabbi
Şimon, Roma’nın hâkimiyetini reddetmesinden dolayı on üç yılını bir mağarada
geçirmiş, mağarada kaldığı dönemde kendisine dünyanın son zamanlarıyla ilgili
bir takım ru’yetler ulaşmıştır. Eserde bu ru’yetlerden bahsedilmektedir.[19]
Eserin
içeriğinden ve verdiği haberlerden, Emevilerin çöküş ve Abbasilerin kuruluş
dönemlerinde yaşamış bir yazar tarafından, Mesîhî beklentilerin Rabbi Şimon’un
ru’yetlerinde de haber verildiğini ortaya koymak için Rabbi Şimon’a atfedilerek
kaleme alındığı anlaşılmaktadır.[20]
1. Nistarot şel Rabbi Şimon b. Yohay’da Geçen Armilus Figürü
Eserin
hemen girişinde, Rabbi Şimon’un Roma kralı Sezar’ın baskısından kaçıp Galile
mağaralarına sığındığı ve orada kırk gün ve geceyi ibadetle geçirdikten sonra Her
Şeye Egemen Rabbim, daha ne zamana dek halkının dualarına ateş püsküreceksin
diyerek Rabbine bu baskının ne zaman sonlanacağını öğrenmek için dua ettiği
anlatılır. Ardından da bu eserde anlatılacak olan ru’yetlerin Rabbin bu duaya
karşılık vererek ona dünyanın sonuna doğru yaşanacaklar hakkında verdiği
bilgiler olduğu söylenir. Buna göre, dünyanın sonuna doğru, İsmailoğulları
(İslâm) Edom’a (Roma/Bizans) karşı üstünlük kurarak kutsal toprakları ele
geçirecek, orayı muhteşem bir şekilde yeniden imar edecektir. Özellikle
İsmailoğullarının ikinci kralı (Hz. Ömer) Kudüs’ü alacak, Tapınak Dağı’nda
bulunan kayanın (Muallak Taşı) üzerine bir ibadet mekanı inşa edecek ve
etrafını temizletecektir.
Rabbi
Şimon, daha sonra Emeviler döneminde yaşamış çeşitli halifeler ve yapacakları
hakkında bilgi verir. Son Emevi halifesi II. Mervan döneminde büyük
karışıklıklar çıkacağını, onun bu sıkıntılarla başedemeyeceğini ve nihayetinde
İsmailoğulları krallığının yıkılacağını söyler. Ardından da Filistin toprakları
dokuz aylığına Edom krallığının hâkimiyeti altına girecektir. Dokuz ay sonra,
Yusuf un soyundan olan Mesîh gelecek, İsrailoğullarını Kudüs’te toplayacak,
Tapınağı yeniden inşa edip sunaklarda Yehova’ya kurban sunacaktır.
Yusuf
un soyundan olan Mesîh’in bu yaptıklarının ardından şeytanî ve acımasız bir
kral olan Armilus gelecektir. Armilus kel, küçük gözlü, alnında cüzzam
hastalığı olan, sağ kulağı kapalı ve sol kulağı açık olan bir insandır.
İnsanlardan ona hikmetli şeyler söylemek isteyene sağ kulağını, kötü şeyler
söylemek isteyene de sol kulağını uzatır. Şeytan ile taştan bir heykelin
soyundan gelen Armilus, Kudüs’ü ele geçirecek ve orada bulunan Yusuf un
soyundan gelen Mesîh’i doğu kapısı girişinde öldürecektir. İsrailoğullarını
çöle sürgüne gönderecek, orada hiçbir yiyecek ve içecek bulamayan
İsrailoğulları çalı çırpının kökleriyle beslenmeye çalışacaklardır. Kırk beş
gün sürecek bu acı ve ızdırap dolu günlerin sonunda Rab onlara Davud’un soyundan
olan asıl Mesîh’i gönderecek, ancak onlar asıl Mesîh’i tanımayacaklar ve hatta
onu taşlamak isteyeceklerdir. Asıl Mesîh’in öldürüldüğünü ve bir daha herhangi
bir Mesîh gönderilmeyeceğini iddia ederek onun bir yalancı olduğunu söyleyip,
kılık kıyafetiyle dalga geçecekler ve onu aşağılayacaklardır. Bunun üzerine
Davud’ın soyundan gelen bu asıl Mesîh ortalıktan çekilecek ve
İsrailoğullarından uzaklaşacaktır. İsrailoğulları, başlarına gelen bu
felaketten dolayı Tanrı Yehova’ya sıkıntılardan kurtarması için o kadar çok dua
edecekler ki sonunda Rab, Mesîh’in tekrar ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Mesîh
de, tıpkı Yeşaya 11/4’de belirtildiği gibi (...kötüyü dudaklarının soluğu ile
öldürecek) Armilus’a yaklaşacak ve nefesini üflemek suretiyle onu öldürecektir.[21]
Yazarı
belli olmayan bu apokaliptik eserin tam olarak ne zaman kaleme alındığı da
bilinmemektedir. Ancak, içeriğinden, M.S. III. yüzyıl ile VI. yüzyıl arasında
yazıldığı ve Roma’nın Yahudilere uyguladığı baskıya bir cevap olduğu
düşünülmektedir. Dünyanın sonuna doğru yaşanacağına inanılan on olağanüstü
durumdan bahsetmesi, Mesîhî beklentiyi yansıtması ve İsrailoğullarının dünyanın
son zamanlarındaki en büyük düşmanı olarak gördüğü Armilus’tan bahsetmesi
açısından önemlidir.[22]
1. Otöt ha-Maşiah’ta Geçen Armilus Figürü
Eserde,
Mesîh’in geliş zamanı ve öncesinde yaşanacağı düşünülen on olay üzerinde
durulur. Yahudi gibi görünüp aslında din değiştirmiş üç kral, İsrailoğullarını
saptıracak ve onların mürted olup yanlış inançlara girmelerine neden olacaktır.
Uzak diyarlardan gelen korkunç görünümlü insanlar bütün dünyada terör
estirecek, birçok insanı öldüreceklerdir. Tanrı dünyaya öldürücü ve salgın
hastalıklar gönderecek, güneş ışığının etkisi son derece yüksek olacak ve her
gün Yahudi olmayanlardan milyonlarca insan ölecektir. İsrailoğullarının
günahkârları da aynı felaketlerle karşılaşacaklar, ancak salih ve dindar
olanlar bu musibetlerden kurtulacaklardır.
Mesîh’in
gelmesinden önceki alâmetlerden biri de Tanrı’nın, Roma’nın tüm dünyaya egemen
olmasını sağlamasıdır. Roma’yı yönetecek son kral dokuz ay boyunca krallık
yapacak, dünyanın birçok bölgesini yakıp yıkacak, İsrailoğullarına zulmedip
onlara ağır vergiler yükleyecek. Kralın verdiği çeşitli emirler onlara çok
sıkıntılı zamanlar yaşatacak ve bu durum onları toplu olarak yok edilmenin
eşiğine getirecek. Tüm bunlar yaşanırken onlara yardım edecek hiçbir kimse de
olmayacaktır.
Tam
da bu sıkıntılı dönemde Rab, Yusuf un soyundan gelen Mesîh’i (Nehemya ben
Hoşiel) gönderecek, dünyanın dört bir tarafında bulunan Yahudilerin bir kısmı
onun etrafında toplanacak. Nehemya ben Hoşiel, Roma’nın bu son zalim kralına
karşı savaşıp kralı ve destekçilerini öldürecek, hüküm sürdükleri toprakları
tahrip edip krallık sarayında bulunan Tapınağa ait bazı parçaları ele
geçirecek. Kudüs’e gelecek ve onun ortaya çıktığını duyan Yahudiler akın akın
Kudüs’te toplanacaklardır.
Mesîh’in
gelmesinden önceki alâmetlerden en önemlisi, bir heykelden Armilus’un ortaya
çıkmasıdır. Roma’da, genç ve güzel bir bekâr kıza benzeyen, Tanrı’nın
şekillendirdiği bir mermer heykele, oradaki putperestlerden bir kısmı cinsel
ilişkide bulunurlar. Tanrı, bu putperestlerin heykelin içine bıraktıkları
spermlerini muhafaza eder. Heykel bir anda ikiye ayrılır ve içinden bir insan
suretinde varlık ortaya çıkar. Yahudi olmayanların “Antikrist” olarak
çağırdıkları şeytan Armilus ismiyle bilinecek olan bu varlık, yaklaşık olarak
beş metre uzunluğunda bir metre genişliğinde olacak. Çukurumsu ve kanlanmış
olan iki gözünün arasında bir karış boşluk bulunan, saçları altın renginde,
ayak tabanları ise yeşil olan Armilus, ortaya çıkışından hemen sonra kendisinin
Mesîh ve Tanrı olduğunu ilan edecek. Başta Romalılar olmak üzere tüm dünya onun
Mesîh olduğunu kabul edeceklerdir.
Armilus,
Kudüs’teki İsrailoğullarının başında bulunan Nehemya ben Hoşiel’i çağırtıp
Tevrat’ı getirmesini ve kendisini Tanrı olarak kabul etmelerini isteyecektir.
Nehemya ben Hoşiel, otuz bin savaşçıyla beraber Armilus’un yanına gidecek,
onunla savaşacak ve otuz bin savaşçısıyla Armilus’un iki yüz bin adamını
öldürecek. Bunun üzerine Armilus, tüm gücüyle İsrail’deki “Hüküm Vadisi”nde
saldıracak. İsrailoğulları her ne kadar Armilus’un ordusuna çok zarar verecek
olsalar da Nehemya ben Hoşiel’in öldürülmesine engel olamayacaklar ve savaşı
kaybedeceklerdir. Yahudiler dünyanın her neresinde bulunurlarsa oradan
kovulacaklar, yersiz ve yurtsuz bir şekilde yaşamlarına devam ederlerken daha
önce hiç yaşamadıkları büyük bir sıkıntı çekeceklerdir. Hakiki iman sahibi
Yahudiler çöllere çekilecek, Nehemya ben Hoşiel’in ölümüyle hayal kırıklığına
uğrayan ve kurtuluşun asla gerçekleşmeyeceğini düşünen şüphe içindekiler ise
putperestlerin arasına döneceklerdir. Salih ve dindar Yahudilerin çöllerdeki bu
hayatı kırk beş gün sürecek. Bu sürede onlar çalıların dallarını ve
yapraklarını yiyecek kadar büyük sıkıntılar yaşayacaklardır.
Kırk
beş günün sonunda Rab, Davud’un soyundan gelecek olan asıl Mesîh’i ve İlyas
peygamberi çölde yaşayan Yahudilere gönderecektir. Onlar, asıl Mesîh’in ve
İlyas peygamberin gelişiyle Rabbin kendilerine vaad ettiği kurtuluş döneminin
başladığını anlayacaklar ve O’na şükredecekler. Mesîh’in etrafında biraraya
gelip doğruca Kudüs’e gidecekler ve Tapınağın kalıntıları arasında oturacaklar.
Olanları duyan Armilus ise tüm kuvvetiyle Kudüs’e saldıracaktır. O gün Rab
savaşa bizzat müdahale edecek, tıpkı Çıkış 14/13’de anlatıldığı gibi
İsrailoğullarına yerlerinde durmalarını söyleyecek. Rab onlar için savaşacak,
Armilus’un orduları üzerine coşkun yağmur, iri dolu taneleri, ateş ve kükürt
yağdıracak. Armilus öldürülecek, ordusu da bu savaşı kaybedecektir.
Armilus
musibetinden sonra Kudüs’teki İsrailoğullarının mezarları açılacak ve Rab
ölüleri başta Nehemya ben Hoşiel olmak üzere diriltecek ve böylece kurtuluş
dönemi başlayacaktır.[23]
Saadia
Gaon (Sa’id b. Yusuf el-Feyyûmî), 882-942 yılları arasında yaşamış, Bağdat’taki
Sura Talmud Akademisinde başkanlık yapmış ve başta Kitâbu ’l Emânât ve ’l ‘İtikâdât
olmak üzere farklı alanlarda onlarca eser kaleme almış önemli bir Yahudi
kelamcı, müfessir ve hukukçudur. Ömrünü Rabbânî Yahudiliği anlatmak,
muarızlarına karşı savunmak ve Yahudilerin imânî olarak kabul ettikleri tüm
esasların aklî olarak da kabul edilebilir esaslara dayandığını ispatlamaya
çalışmakla geçirmiştir. Yahudi dînî esaslarını ilk defa rasyonalize etmeye
çalıştığı için Ortaçağ Yahudi Felsefesinin başlangıç noktasını oluşturmuştur.
933 yılında kaleme aldığı başyapıtı Kitâbu’l Emânât ve’l ‘İtikâdât’taki temel
amacı Yahudiliğe ait prensipleri açıklamak ve bu prensiplerin doğru ve hakiki
oluşlarını hem aklî hem de naklî esaslarla ortaya koymaktır.[24]
1. Kitâbu’l Emânât ve’l ‘İtikâdât’ta Geçen Armilus Figürü
Saadia
Gaon, Mesîh’in gelmesinden hemen önce ve Mesîhi dönemde yaşanacaklar hakkında
bilgi verirken, özellikle Talmud ve Tanah’ın çeşitli bölümlerinden yaptığı
çıkarımlarla Mesîhî dönemin başlamasından önce ve başladıktan sonra yaşanacak
olaylar hakkında çeşitli öngörülerde bulunur.[25]
Yaşanacak
ilk hadise, İsrailoğullarının sürgün hayatı yaşayacak olmalarıdır. Mesîhî
dönemin başlamasının iki şartından biri olan “tövbe ve pişmanlığın” yerine
getirilmemesi, ikinci şart olan “belirlenen vaktin” beklenmesini
gerektirecektir. Ancak, Saadia’ya göre, belirlenen vakit geldiği halde şayet
İsrailoğulları hâlâ tövbe ve pişmanlık içinde değiller ise bu durumda Allah
İsrailoğullarına o kadar şiddetli bela ve musibetler yağdıracak ki onlar kesin
bir şekilde tövbe edecekler ve pişmanlık içinde Allah’a yalvaracaklar. Onların
bu kesin tövbeleri Allah tarafından kabul edilecek ve ancak bu sayede kurtuluş
dönemi başlayacaktır.[26]
Son
dönemlerle ilgili en önemli alâmet, Yusuf un soyundan gelecek bir Mesîh’in
ortaya çıkmasıdır. Rahel’in soyundan olan bu Mesîh, Celile Dağı tarafında
ortaya çıkacak, Yahudileri etrafında toplayacak.[27] Saadia,
Yusuf un soyundan gelmesi beklenen bu Mesîh’in gelişinin şarta bağlı olarak
gerçekleşeceğini savunmaktadır. Geldiği zaman, Davud’un soyundan gelecek olan
asıl Mesîh’in gelişini haber verme ve onun için uygun koşulları oluşturma
fonksiyonunu yerine getirecektir. Malaki 3/1 pasuğunu da görüşünün delili
olarak gösterir: “İşte
habercimi gönderiyorum. Önümde yolu hazırlayacak " 29
Yusuf
un soyundan gelecek bu Mesîh, Romalılar tarafından alınan Kudüs’ü zaptedecek ve
belli bir süre etrafında bulunan destekçileriyle beraber burada yaşayacaktır.[28]
Daha sonra, Kudüs’te yaşayan Yusuf un soyundan gelen bu Mesîh’e karşı Armilus[29]
isminde bir adam çıkacaktır.[30]
Armilus, Kudüs’ü ele geçirecek, orada büyük bir katliam yapacak, Yusuf un
soyundan gelen Mesîh’i öldürecek, insanların bir kısmını öldürüp bir kısmını da
esir alacaktır.[31]
Zekeriya 14/1-2: “İşte Rabbin günü geliyor! Ey
Yeruşalim halkı, senden yağmalanan mal gözlerinin önünde paylaşılacak.
Yeruşalim ’e karşı savaşmaları için bütün ulusları bir araya getireceğim. Kent
ele geçirilecek, evler yağmalanacak, kadınların ırzına geçilecek. Kentte
yaşayanların yarısı sürgüne gönderilecek, geri kalanlar kentte kalacak. ”
ve Zekeriya 12/10: “Bana, yani deştiklerine bakacaklar;
biricik oğlu için yas tutan biri gibi yas tutacak, ilk oğlu için acı çeken biri
gibi acı çekecekler” ifadelerinde
anlatılanları, yaşanacakların delili olarak gösterir.[32]
Saadia,
Kudüs’ün Armilus tarafından ele geçirilmesinden sonra İsrailoğulları’nın kendi
arasında ve diğer devletlerle ihtilafa düşüp anlaşmazlıklar yaşayacağını iddia
eder. Bu dönemde, diğer devletler İsrailoğullarını çöllere ve ıssız kıraç
topraklara sürgüne gönderecek, insanların birçoğu açlıktan ve susuzluktan
öleceklerdir. Bu şiddetli sürgün hayatı o kadar ızdıraplı olacaktır ki
İsrailoğullarının bir kısmı dinlerini değiştirecek, geriye sadece imanları
halis mü’minler kalacaktır.[33]
Hezekiel 20/38’de geçen “Aranızda bana karşı gelenlerle başkaldıranları
ayıracağım...” ifadesinin de imanları halis mü’minlerin
kalacağına işaret ettiğini savunur.[34]
Saadia’ya
göre Mesîh’in gelmesinden önce vuku bulacak son hadise İlyas peygamberin
imanları halis olan bu Yahudi mü’minlere görünmesi ve onlara kurtuluşu
müjdelemesidir.[35]
Bu hadiselerden sonra Davud’un soyundan asıl Mesîh gelecektir. Malaki 3/1’de
haber verildiği gibi (Aradığınız
Rab ansızın tapınağına gelecek; görmeyi özlediğiniz antlaşma habercisi gelecek”
diyor Her Şeye Egemen Rab) Mesîh’in gelişi âni ve önceden haber
verilmeksizin gerçekleşecektir. Bir grup yandaşıyla beraber Kudüs’e gidecek
olan Mesîh, Armilus’un elinde bulunan şehri geri alacak, onu öldürecek ve
şehirden atacaktır. Saadia, Yeşaya 61/3-4 (Sionda yaslılara tayin edip, kül
yerine başlarına çelenk, yas yerine meserret yağı, ağırlık ruhu yerine hamt
libasını vermek için beni gönderdi ki, onlara salâh ağaçları, Rabbin, izzet
bulsun diye, diktiği denilsin. Ve eski harabeleri bina edecekler, evvelki
vakitlerin viranelerini kuracaklar, ve harap şehirleri, çok nesillerden kalma viraneleri
yeniletecekler ...) ifadelerinde
açıklandığı gibi Mesîh’in beraber olduğu insanlara büyük bir onur ve şeref
kazandıracağını, Armilus’un elinden aldığı kutsal toprakları tekrar inşa
edeceğini savunmaktadır.[36]
Sonuç
Yahudilik,
Hıristiyanlık ve İslâm’da, dünyanın son zamanlarında (ahir zaman) nelerin
yaşanacağına dair bir takım öngörülerde bulunulmuştur. Bu
öngörüler adı geçen dinlerin hem muteber sayılan ve bağlayıcı kabul edilen
kutsal kitaplarında hem de ikinci dereceden önemli sayılan dini literatürün
içinde yer bulmuştur. Tarihsel süreçte yaşanan olayların da etkisiyle
şekillenen bu literatür her zaman canlılığını korumuş ve günümüze farklı
anlatımlarla ulaşmıştır.
Bu
anlayışın bir uzantısı olarak Yahudi dini literatüründe yer alan eskatolojik
anlatımlar dikkati çekmektedir. Davud’un soyundan gelmesi beklenen Mesîh’e olan
inanç, Yahudi iman esaslarından sayılmış, onun gelmesinden hemen önce ve sonra
yaşanacaklara dair bazı eserler yazılmıştır. Asıl Mesîh olarak da adlandırılan Menahem ben
Amiel’in gelmesinden önce ortaya çıkıp Yahudilere zulmedeceğine ve
onlara sıkıntılı zamanlar yaşatacağına inanılan kötülük figürü, Mesîh inancıyla
yakından alakalıdır. Araştırmamıza konu olan bu kötülük figürü, Armilus olarak
bilinir. Sefer
Zerubbavel, Midraş va-Yoşa, Nistarot şel Rabbi Şimon b. Yohay, Otöt ha- Maşiah
ve Kitâb’ul
Emânât ve’l ‘İtikâdât gibi genellikle Ortaçağda yazılmış
apokaliptik, midraşik ve felsefî eserlerde adı zikredilen Armilus, Yahudilerin
ahir zamandaki en önemli düşmanı olarak tanıtılır.
Adını
zikrettiğimiz kaynaklarda Armilus’un fiziksel görünümü hakkında birbirini
tutmayan ifadeler olsa da genellikle o, uzun boylu, sarı saçlı ya da kel,
sıradışı bir görünümü olan korkutucu bir kimsedir. Yahudilerin kutsal kenti
Kudüs’e saldıracak, Yusuf un soyundan gelen Mesîh’i (Nehemya ben Hoşiel)
öldürüp Yahudileri yaklaşık kırk gün sürecek olan sürgün hayatına esir
edecektir. Daha önceki dönemlerde bu kadar şiddetli bir zulüm görmeyen
Yahudiler ne yapacaklarını şaşıracaklar ve Tanrı’ya dua edecekler. Sonunda da
bu en sıkıntılı dönemde Tanrı asıl kurtarıcı olarak kabul edilen Davud’un
soyundan asıl Mesîh Menahem ben Amiel’i göndererek tüm Yahudileri bu zulümden
kurtaracaktır. O, ilk olarak tıpkı Yeşaya 11/4’de belirtildiği gibi (.kötüyü
dudaklarının soluğu ile öldürecek) Armilus’a yaklaşacak ve nefesini üflemek
suretiyle onu öldürecektir. Armilus’un
ordusuyla yapılan savaş bizzat Tanrı’nın müdahil olmasıyla kazanılacaktır.
Neticede, Kudüs’teki İsrailoğullarının mezarları açılacak
ve Tanrı ölüleri, başta Yusuf’un soyundan olan Mesîh (Nehemya ben Hoşiel) olmak
üzere, diriltecek ve böylece asırlardır tüm Yahudilerin beklediği kurtuluş
dönemi başlayacaktır.
Yahudiler uzun
asırlar boyunca sürgün hayatı yaşamışlar, kutsal topraklarından uzakta ve başka
milletlerin hâkimiyetleri altında varlıklarını devam ettirmişlerdir. Zaman
zaman kendilerine zulmeden devletleri ya da komutanları kötülük figürü olarak
görüp, bu dönemin geçici olacağını, nihayetinde Tanrı’nın kendilerini bu
zulümden kurtaracağını düşünmüşlerdir. Bu kötülük figürü farklı dönemlerde
farklı isimlerle anılsa da en fazla ön plana çıkan isim Armilus olmuştur.
Yahudilere zulmeden kimseleri Armilus ile özdeşleştirip onun mutlaka
yenileceğine, Tanrı’nın göndereceği kurtarıcı Mesîh aracılığıyla öldürüleceğine
inanmışlardır.
Zamanın sonunda ortaya çıkacak eskatolojik bir figür
olarak Mesîh, Yahudilerin kurtarıcısı, krallığının kurucusu ve kurtuluş
dönemini başlatacak olan ideal kralı ifade eder. Yahudiler uzun asırlar boyunca
başlarına her ne gelirse gelsin kurtuluşa olan bu inançlarını devam ettirmişler
ve nesilden nesile aktarmışlardır.
Onların, uzun süreli bir sürgün hayatı yaşamış
olmalarına rağmen, günümüze kadar varlıklarını devam ettirebilmelerini sağlayan
en önemli etkenlerden biri de kurtuluşa olan bu inançları olmuştur.
KAYNAKÇA
BAĞIR, Muhammed Ali, Dinler Tarihi Açısından Saadia
Gaon ’un Hayatı, Eserleri ve Yahudi İnanç Tarihine Etkisi,
(Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi),
Kayseri 2014.
BATUK, Cengiz, Tarihin
Sonunu Beklemek Ortadoğu Dinlerinde Eskatoloji Mitosları, İz Yayıncılık, İstanbul 2003.
BERGER, David, “Three
Typological Themes in Early Jewish Messianism: Messiah Son of Joseph, Rabbinic
Calculations, and the Figure of Armilus, Association for Jewish Studies
(AJS) Review, Vol. 10, No. 2, Autumn 1985, s. 141-164.
BURGANSKY, Israel-Stephen G.
Wald, “Simeon Bar Yohai”, Encyclopaedia Judaica (EJ), Vol. XVIII,
Second Edition, (Edi. in Chief Fred Skolnik, Executive Edi. Michael Berenbaum),
Macmillan Reference, Detroit USA 2007, s. 593-594
DAN, Joseph “Armilus: The
Jewish Antichrist and The Origins and Dating of Sefer Zerubbavel”, Toward
the Millennium: Messianic Expectations from the Bible to Waco,
Edi. Peter Schafer ve Mark Cohen, Brill Publishing, Leiden 1998, s. 73-104.
DEMİRCİ, Kürşat, “Deccal”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam
Ansiklopedisi, C. IX, İstanbul 1994, s. 67-69.
DUBNOV, Simon, History
of Jews, Volume 2: From the Roman Empire to the Early Medieval Period,
Translated by Moshe Spiegel, A. S. Barnes and Co. Inc., USA 1968.
EL-FEYYUMÎ, Sa’id b. Yusuf
(Saadia Gaon), Kitâb
al-Amânât va’l-I’tiqâdât, Hazırlayan Dr. Samuel Landauer, E.J.
Brill, Leiden 1880.
HERR, Moshe David,
“Midrashim, Smaller”, Encyclopaedia
Judaica (EJ), Volume XIV, Second Edition, (Edi. in Chief Fred
Skolnik, Executive Edi. Michael Berenbaum), Macmillan Reference, Detroit USA
2007, s. 189.
HIMMELFARB, Martha, “Sefer
Zerubbabel”, Rabbinic
Fantasies: Imaginative Narratives from Classical Hebrew Literature,
Edi. David Stern and Mark Jay Mirsky, Yale University Press, First Edition,
1998, s. 67-90.
HIMMELFARB, Martha, The
Apocalypse: A Brief History, Wiley-Blackwell, Oxford 2010.
KLATZKIN, Jacob, “Armilus”, Encyclopaedia
Judaica (EJ), Vol. II, Second Edition, (Edi. in Chief Fred
Skolnik, Executive Edi. Michael Berenbaum), Macmillan Reference, Detroit USA
2007, s. 474-475.
MARMONSTEIN,
Arthur, “The Doctrine of Redemption In Saadya’s Theological
System”,
Saadya
Studies: In Commemoration of the One Thousandth Anniversary of the Death ofR.
Saadya Gaon, Edi. Erwin Isak Jacop Rosenthal, Manchester
University Press, Manchester 1943, s. 103-118.
MIKVA, Rachel S., Midrash
Vayosha and The Development Of Narrative In Medieval Jewish Exegesis,
(The Graduate School of The Jewish Theological Seminary, Ph.D. Thesis), USA
2008.
NEL, Marius “The Signs of the
Messiah (‘Otot Hamashiach) and Jewish Apocalypticism”, The
Journal of Early Christian History, Volume 2, Issue 2, 2012, s.
63-78.
REEVES, John C., Trajectories in Near Eastern
Apocalyptic: A Postrabbinic Jewish Apocalypse Reader, Society of Biblical Literature, USA 2005.
SACRAMENTO,Michel, Three Apocalypses of
the Early Muslim Period in the Context of Confrontations, Cardiff University, (Ph.D. Thesis), UK 2005,
SARACHEK, Joseph, The
Doctrine of the Messiah in Medieval Jewish Literature, Jewish
Theological Seminary of America, New York 1932.
SELIGSOHN, Max, “Simeon ben
Yohai”, The
Jewish Encyclopedia (JE), Vol. XI, Funk and Wagnals Company, New
York 1905 s. 359-362.
SILVER, Abba Hillel, A History of Messianic
Speculation in Israel: From the First Through the Seventeenth Centuries, The Macmillan Company, New York 1927.
STAVE, Eric, “Ahriman”, The
Jewish Encyclopedia (JE), Vol. I, Funk and Wagnals Company, New
York 1905, s. 296.
TOPRAK,
Mehmet Sait, Talmud ve Hadis
Karşılaştırmalı Bir Araştırma, Kabalcı Yayıncılık, İstanbul 2012
17 Age, s. 243.
29 Age, s. 241; Joseph Sarachek, The Doctrine of the Messiah in
Medieval Jewish Literature, Jewish Theological Seminary of
America, New York 1932, s. 43.
[1] Cengiz Batuk, Tarihin Sonunu Beklemek Ortadoğu Dinlerinde Eskatoloji
Mitosları, İz Yayıncılık, İstanbul 2003, s. 272-282; Kürşat Demirci,
“Deccal”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
(DİA), C. IX, İstanbul 1994, s. 67-69.
[2] Kurtuluşu başlatması
beklenen asıl Mesîh’in soyu Davud’a ve ondan da Yakup’un oğlu Yahuda’ya dayanır
(II. Tarihler 2/1-16). Bu asıl Mesîh’ten hemen önce Yusuf’un soyundan
geleceğine inanılan başka bir Mesîh daha vardır. Adı Nehemya b. Hoşiel b.
Efrayim b. Yusufdur, ancak insanlar onu Yakup’un oğlu Yusuf’un soyundan gelen
Mesîh olarak bileceklerdir (Jacob Klatzkin, “Armilus”, Encyclopaedia
Judaica (EJ), Vol. II, Second Edition, (Edi. in Chief Fred Skolnik,
Executive Edi. Michael Berenbaum), Macmillan Reference, Detroit USA 2007, s.
474; Arthur Marmonstein, “The Doctrine of Redemption In Saadya’s Theological
System”, Saadya Studies: In Commemoration of the One
Thousandth Anniversary of the Death of R. Saadya Gaon, Ed. Erwin Isak
Jacop Rosenthal, Manchester University Press, Manchester 1943, s. 117).
[3] David Berger, “Three
Typological Themes in Early Jewish Messianism: Messiah Son of Joseph, Rabbinic
Calculations, and the Figure of Armilus, Association
for Jewish Studies (AJS) Review, Vol. 10, No. 2, Autumn 1985, s. 157.
[4] Klatzkin, agm, s. 474; Joseph Dan, “Armilus: The Jewish
Antichrist and The Origins and Dating of Sefer Zerubbavel”, Toward the Millennium: Messianic Expectations from the Bible
to Waco, Ed. Peter Schafer ve Mark Cohen, Brill Publishing, Leiden 1998,
s. 80.
[6] Eric Stave,
“Ahriman”, The Jewish Encyclopedia (JE), Vol. I,
Funk and Wagnals Company, New York 1905, s. 296.
[7] Abba Hillel Silver, A
History of Messianic Speculation in Israel: From the First Through the
Seventeenth Centuries, The Macmillan Company, New York 1927, s. 49.
[8] Martha Himmelfarb,
“Sefer Zerubbabel”, Rabbinic Fantasies: Imaginative
Narratives from Classical Hebrew Literatüre, Ed. by David Stern and Mark
Jay Mirsky, Yale University Press, First Edition, 1998, s. 67-70; Martha
Himmelfarb, The Apocalypse: A Brief History,
Wiley- Blackwell, Oxford 2010, s. 118-119.
[12] “Sefer Zerubbavel”
için yararlandığımız eserler John C. Reeves, Trajectories
in Near Eastern Apocalyptic: A Postrabbinic Jewish Apocalypse Reader,
Society of Biblical Literature, USA 2005, s. 51-66; Michel Sacramento, Three Apocalypses of the Early Muslim Period in the Context
of Confrontations, (Cardiff University Ph.D. Thesis), UK 2005, s.
Appendix 3, I-IX (Translation of The Apocalypse of Zerubbabel); Himmelfarb, Sefer Zerubbabel, s. 71-81.
[13] Rachel S. Mikva, Midrash Vayosha and The Development Of Narrative In Medieval
Jewish Exegesis, (The Graduate School of The Jewish Theological
Seminary, Ph.D. Thesis), USA 2008, s. 1.
[18] Tanna (çoğulu
Tannaîm), Mişna’nın yazıldığı ve kaydedildiği zamanlarda, Yazılı Tora
hakkındaki açıklamaları tekrarlayan öğretmen anlamına gelen Aramice Tanna (Mfl) kelimesinden gelir. Tanna (yani bu işi
yapan öğretmen), öğrendiklerini hem pekiştirmek hem de başkalarına aktarmak ve
öğretmek için tekrarladıklarından dolayı bu isimle çağrılmışlardır. M.S.10 ile
M.S.220 yılları arasında yaşamışlardır (Mehmet Sait Toprak, Talmud ve Hadis Karşılaştırmalı Bir Araştırma, Kabalcı
Yayıncılık, İstanbul 2012, s. 180-182).
[19] Israel
Burgansky-Stephen G. Wald, “Simeon Bar Yohai”, EJ,
Volume XVIII, s. 593-594; Max Seligsohn, “Simeon ben Yohai”, JE, Vol. XI, s. 359-362.
[20] Simon Dubnov, History of Jews, Volume 2: From the Roman Empire to the Early
Medieval Period, Translated by Moshe Spiegel, A. S. Barnes and Co. Inc.,
USA 1968, s. 337-338.
[22] Marius Nel, “The
Signs of the Messiah (‘Otot Hamashiach) and Jewish Apocalypticism”, The Journal of Early Christian History, Volume 2,
Issue 2, 2012, s. 64-69.
[24] Saadia Gaon’un
hayatı, eserleri ve Kitâbu’l Emânât ve’l ‘İtikâdât hakkında detaylı bir çalışma
için bkn. Muhammed Ali Bağır, Dinler Tarihi Açısından
Saadia Gaon ’un Hayatı, Eserleri ve Yahudi İnanç Tarihine Etkisi,
(Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi),
Kayseri 2014.
[26] Sa’id b. Yusuf
el-Feyyûmî (Saadia Gaon), Kitâb al-Amânât
va’l-I’tiqâdât, Hazırlayan Dr. Samuel Landauer, E.J. Brill, Leiden 1880,
s. 238-240.
[29] Yahudi dînî
literatürü dışında ilk defa bilgi veren Saadia’nın, kendi eserindeki Armilus
figürünü çoğunlukla Sefer Zerubbavel’den
yararlanarak oluşturduğu düşünülmektedir (Klatzkin, agm,
s. 474).
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.