Print Friendly and PDF

Doktor Uyku (2019) Doctor Sleep

Bunlarada Bakarsınız

 

 


152 dk

 Yönetmen:

Mike Flanagan

Senaryo:

Stephen King, Akiva Goldsman, Mike Flanagan

Ülke:

ABD , İngiltere

Tür:

Dram, Fantastik, Korku, Gerilim

Vizyon Tarihi:

22 Kasım 2019 (Türkiye)

Dil:

İngilizce

Müzik:

The Newton Brothers

Web Sitesi:

Filmnegah [Iran]

 Çekim Yeri:

Atlanta, Georgia, ABD

Nam-ı Diğer:

Доктор Сон

 Oyuncular

    Ewan   McGregor

    Rebecca   Ferguson

    Kyliegh   Curran

    Cliff  Curtis

    Zahn  McClarnon

Özet

Çocukluğunda yaşadıklarının karanlık gölgesi altında yaşayan Danny, travmalarıyla boğuşmaktan yorgun düşmüş ve alkole bağımlı hale gelmiştir. Babasının umutsuzluk, alkolizm ve şiddetli mirasından kurtulmak için çabalayıp duran Danny, New Hampshire kasabasında, onu ayakta tutan bir destek grubuyla yerleşir ve "parlama" gücü sayesinde ölenlerin son anlarında onlara huzur verebildiği bir bakım evi işine girer. Bu arada Amerika'nın dört bir yanındaki otoyollarda, True Knot adı verilen bir topluluğun üyeleri refah arayışında dolaşıp durmaktadır. Çoğunlukla zararsız ve yaşlı görünen bu grupla ilgili gerçek ise oldukça korkunçtur. Danny, kendisiyle benzer yeteneklere sahip bir kız olan Abra Stone ile psişik bağ kurduğunda, bu grubun yetenekli olanları hedef aldığını fark eder. Bu grup yetenek sahibi çocukların işkence gördükleri sırada çıkan "parıltılarının buharını" teneffüs ederek yarı ölümsüz hale gelmişlerdir. Gördüğü en yüksek psişik güce sahip olan Abra, Danny'i şeytanlarıyla yüzleştirecek ve kendi ruhu için bir savaşa sürükleyecektir

Altyazı

Nereye gidiyorsun Violet?

 Çiçek toplayacağım.

 Çok uzağa gitme sakın.

 Vahşi İrlanda gülüm Büyüyen güzel çiçeğim İstersen her yere bak Ama hepsi Vahşi İrlanda gülümün yanında hiç kalır Merhaba.

 İster misin?

 Niye tuhaf bir şapkam var diye merak ediyorsundur.

 Bu şapkayı hiç çıkarmam.

 O kadar çok takıyorum ki artık adımla bir oldu.

 En iyi arkadaşlarım   bana Şapkalı Rose der.

 Sihirbaz şapkasına benziyor.

 Öyle de zaten.

 Bu sihirli bir şapka.

 Göstereyim mi?

 Kolumda bir şey yok.

 Şapkamda da yok.

 Merak etme, arkadaşım o.

 Numarayı kaçıracaksın.

 Elini sok.

 Çok güzel.

 Özel de ondan.

 Özel demişken   sen de sihirlisin, öyle değil mi?

 Elimdeki çiçek ne renk?

 Mor.

 Menekşe.

 Tıpkı adın gibi.

 Çiçek yenmez ki.

 - Hayır, yenir.

 - Bunlar özel ama.

 Özel olanlar, en lezzetli olanlardır tatlım.

 Annemin yanına gitmeliyim.

 Hayır, gitme.

 Biraz daha sihir numarası göstereyim.

 Çok özel bir şeysin, öyle değil mi?

 DOKTOR UYKU

 Lütfen  Geçti Doktor.

 Geçti.

 Oldu, ıslak bir şey kalmadı.

 Ne oldu?

 Konuş Danny.

 Şeyden gittiğimizden beri konuşmadın  Lütfen Doktor.

 Lütfen.

 Yani   demek hiç konuşmuyorsun Doktor?

 Seninle ilk tanıştığımda da pek konuşmuyordun.

 Asıl konuştuğumuz ilk seferi hatırlıyor musun?

 Kafanın içinden konuşmuştum hani.

 Yalnız olmadığını bilmek güzel bir histi, değil mi?

 Aynısını bana da başkası yapmıştı.

 Gün gelecek, sen de birini eğiteceksin Danny Torrance.

 - Eğitmeyeceğim.

 - Eğitmeyecek misin?

 Parlamayacağım yani.

 Yeter artık, çok tehlikeli.

 Bazen tehlikeli olabiliyor.

 Beni buldu.

 Beni yakalayana dek gelmeye devam edecek.

 Haklısın.

 Overlook Oteli kapatıldı.

 Üstüne tahta çakılmış hâlde ve orada sana ulaşan aç hayaletler var.

 Sırf onunla da kalmayacak.

 Kitaptaki resimler.

 Onların kitaptaki resimler gibi olduğunu ve bana zarar veremeyeceklerini söylemiştin.

 Bazı şeyler, yani karanlık şeyler için   parıltı yemek gibidir.

 Overlook benim için hep resimlerden ibaretti.

 Ama ben senin gibi parlamıyordum.

 Senin gibi parlayan yok.

 O otele geldiğinde   tüm prizlere bağlanmış milyon watt'lık bir batarya gibiydin.

 Bu da seni yedi bitirdi.

 Dünya aç bir yerdir.

 En karanlık şeyler, en aç olanlardır ve parlayan her şeyi yerler.

 Sülük ve sinek gibi başına üşüşürler.

 Bu konuda elinden bir şey gelmez.

 Ama yapabileceğin şey   uğruna geldikleri şeyi onlara karşı kullanmak.

 Büyükbabam.

 Şerefsizin önde gideniydi.

 İçi kapkaraydı.

 Tıpkı baban gibi.

 Beni ve büyükannemi hiç acımadan döverdi.

 Öldüğünde sevinçten dans etmiştim.

 Fakat eve gelmeye devam etti.

 Odamda dikiliyordu.

 Üstü pislenmişti ve o tabuttan kalan küf kokusunu taşıyordu.

 Büyükannem de   bana bir numara öğretti.

 Bana bir hediye verdi.

 Bu kutuyu iyice incelemeni istiyorum.

 İçini dışını.

 Öylece bakma, dokun.

 Burnunu sokup kokuyor mu diye bir bak.

 - Neden ki?

 - Çünkü zihninde bunun aynısını inşa edeceksin.

 Hatta daha özelini.

 Böylece gelecek sefer o kaltak tekrar geldiğinde   hazır olacaksın.

 Hadi annene gidelim.

 Danny!

 Danny!

 Danny!

 Demek buradasın!

 Nereye gittin?

 Beni ölümüne korkuttun.

 Bana bunu yapma, anladın mı?

 Bana bunu yapma.

 Sakın böyle bir şey yapma.

 KAYIP ÇOCUK

N'aber cınım?

 N'apıyorsun?

 Ne pişiriyorsun bakayım?

 Ne mi pişiriyorum, küçük dostum?

 Tabii ki seni!

 - Beni mi?

 - Evet.

 Ayy, öldüreceksin beni!

 İyi misin Doktor?

 Evet anne, iyiyim.

 - Adın neydi canım?

 - Dan.

 Dan.

 O ilacı alacaksın.

 Kalk üstünden.

 Çık dışarı.

 Sanırım onu öldürdün.

 Ya öldürdüysen?

 Umarım öldürmüşsündür.

 Anladın mı?

 Öpeyim geçer.

 Hayır, hayır, hayır.

 Hayır, hayır.

 Has  Anne?

 Anne?

 Otur.

 Parasını yerine koyabilirsin Doktor.

 O kadarını yapabilirsin herhâlde.

 O da benimkini çaldı.

 Kokaini onunla satın aldı kesin.

 Doktor.

 Andi?

 Evet.

 Resimdeki hâlinden daha güzelsin.

 Sen de daha yaşlı.

 Burada mı kalacağız yoksa bir yere gidecek miyiz?

 Filmi izlemek istemiyor musun?

 Niye bu kadar tantana yaptın ki?

 İnternet aşkı.

 Biraz iğrenç sadece, ilginç bir şey yok.

 İzle sen.

 Çok ilginç, emin ol.

 Umarım öyledir çünkü kızın pek de dumanı yok.

 İşte başlıyor.

 Yorulmadın mı?

 Uyu.

 Güzel.

 Daha dur, en güzel kısmı geliyor.

 Bunu yapışını üç defa izledim ve hiç sıkmıyor.

 Derin bir uykuya dal.

 Olabildiğince derin.

 Hissettiğin acı yalnızca bir rüyadan ibaret.

 Karın sorduğunda kayıp cüzdanının sebebini açıklayabilirsin.

 Ama bununkini açıklayamazsın.

 Her gün aynaya baktığında bunu göreceksin.

 Ve her gördüğünde, sesli bir şekilde   "küçük kızlardan hoşlanıyorum" diyeceksin.

 Gelecek sefer internette yine küçük kızlar aradığında   hatırlayacağın şey   bir yılan tarafından ısırıldığın zaman olacak.

 Bak bu ilginç işte.

 Bakar mısınız hanımefendi?

 Hanımefendi?

 Sinemada bir şey unutmuşsunuz.

 Beni rahat bırakacaksın.

 Merhaba.

 Beni bırakacaksın.

 Hayır bir tanem.

 Bırakmayacağım.

 Anne, bunu sana yaptım.

 Gizli bir kart.

 Sağ ol Abadoo.

 Sihirli kelime bilen var mı?

 Sen.

 Abrakadabra.”

Abrakadabra.”

 Güzel bir söz.

 Bir, iki, üç.

 Abrakadabra!

 Ben de sihir biliyorum.

 Bazen  Pardon.

 Kaşıklarımı gören oldu mu?

 - Onu ben de yapabilirim.

 - Çok tatlısın canım.

 - Üstündeler!

 - Üstümde mi?

 Bu da ne?

 Dave.

 Abrakadabra.

 Merhaba uykucu.

 Kusura bakma.

 Seni iyice uyutmak zorunda kaldım.

 Zorlu birisin.

 Ve inatçı.

 Baktım da   üç ayda, yanağında yılan ısırığı dövmesi olan altı adam demek?

 Hiç boş durmamışsın.

 Sen Yılan Isırığı Andi'sin.

 Ben kimim peki?

 Beni kaçıran ruh hastası kaltağın teki.

 Artık sadece doğruları söyleyeceksin.

 Sadece doğruları söyleyeceksin.

 Gördüğüm en güzel kadınsın.

 Biraz fazla oldu sanki.

 Dinle beni, Yılan Isırığı Andi.

 İknacı'sın değil mi?

 İnsanları ikna ediyorsun.

 Epeydir bir İknacımız olmamıştı.

 Sana yaklaşık 40 yıldır kimseye yapmadığım bir teklif yapacağım.

 Kaç yaşındasın canım?

 - 15.

 - 15 mi?

 Ne yaş ama.

 Kadınlığının baharı.

 Artık küçük bir kız değilsin ama henüz kırışıklığın da yok.

 Yer çekimi varlığının farkına bile varmamış.

 Hele 15 yaşındayken asla.

 Erkekler ise  Hayır, utanma.

 İntikamını aldın, değil mi?

 Ben de sana bunu sunuyorum.

 Sonsuza dek gençlik.

 10 sene sonra hâlâ 15'inde olursun.

 100 yıl sonra, olsa olsa 17 yaşında olursun.

 Düzgün beslen.

 Genç kal, uzun yaşa.

 - Beğendiniz mi?

 - Pardon, ben  Sorun değil, insanlar buna bakmayı sever.

 Bunlar eskiden kütüphanedeydi.

 Topluluk projesi birden hayat buldu.

 Şuradaki saat kulesiyle başladık.

 Gittikçe büyüyor.

 - Çocuklar buraya Mini Şehir diyor.

 - Bunu çocuklar mı yaptı?

 Evet, biraz yardımla.

 İlerleyip tüm şehir meydanını yaptılar.

 Otobüsle mi geldin yoksa otostop çekerek mi?

 Otobüsle geldim.

 Bu kadar kuzeye otobüsle gelen pek kişi yoktur.

 İş aramıyorlarsa tabii.

 Doğrudur.

 Manzara değişikliği mi istiyorsun   yoksa bir şeyden mi kaçıyorsun?

 Merakımı mazur gör.

 Yeni birini gördüm diye, o kadar.

 Kendimden kaçıyorum galiba.

 Kendinden kaçmak zordur.

 Gittiğin her yere kendini götürürsün.

 İşin kötü yanı da o.

 Kira haftalık 85 dolar, ön ödeme yapılabilir.

 İlk iki kirayı Billy ödedi, gerisi senin.

 Evcil hayvan yasak, parti vermek yasak, gürültü de yasak.

 Sessiz biriyimdir.

 Önceki eleman da aynısını söylemişti.

 Matematik öğrencisiydi.

 Küçük bulmacalarını yazsın diye   duvarı kara tahtaya dönüştürmesine bile izin verdim.

 Ama hiç sessiz değildi.

 Gidince üstünü boyamadı bile.

 İyi ki boyamamış ama.

 İşini kolaylaştırabilirim.

 Her sabah uyandığında görürsün.

 HAFTALIK 85 DOLAR USLU DUR

- Bu delikanlıya kefil olacağına emin misin?

 - Eminim.

 Karar senin, Billy.

 Bizimki çok yufka yürekli.

 Bir şey lazım olursa alt kattayım.

 Yarın beni bul, işle ilgili konuşuruz.

 Bunu neden yapıyorsun?

 - Beni tanımıyorsun ki.

 - Evet, tanımıyorum.

 Ama dediğim gibi, o bakışı bilirim.

 Bazen de   insanlarla ilgili böyle bir hisse kapılıyorum, anlaması zor herhâlde.

 Sandığından kolay.

 - Teşekkürler.

 - Bir şey değil.

 Hazır mısın?

 Hazırmış.

 - Bunlar kim?

 - Sonra öğrenirsin.

 Şuradaki Büyükbaba Flick.

 Bizi o yönlendirecek.

 Uzan şimdi.

 İşte böyle.

 Sakın korkma, anladın mı?

 Biz Gerçek Kardeşlik'iz ve her şeye katlanırız.

 Seçilmiş olanlarız.

 Şanslı olanlarız.

 Bağlı olan, çözülemez.

 Burada bir kadın görüyorum.

 Kendisi bize katılacak mı?

 Hayatını bizimkine bağlayacak mı?

 - Evet.

 - Evet.

 Evet de.

 Evet.

 Bu gördüğün çok özel.

 Adı Violet.

 Ondan geriye pek bir şey kalmadı.

 Ve tadı   çiçek gibi.

 İçine çek.

 İşte, kabul et.

 Kabul et.

 Hayır!

 Hayır, hayır!

 Bizi henüz bulmadılar.

 Onun ağladığını duyarlardı.

 Çünkü onu yalnız bırakırdım.

 Onlar da bir şey yapmadı.

 Ve bizi henüz bulmadılar.

 Anne?

 Selam.

 O bakışı bilirim dedin.

 Ne demek bu?

 Hastasın.

 Yorgunsun.

 Bu kadarını görebiliyorum.

 Yardıma ihtiyacım var.

 İçeri gel.

 Biraz konuşalım.

 Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek için huzur   değiştirebileceğim şeyler için cesaret   ve aradaki farkı anlamak için bana akıl ver.

 Bugün Bobby için önemli bir gün.

 Üç yıl.

 Üç yıldır içki içmiyor.

 Sağ ol John.

 Şimdi odadaki en önemli kişiye gelelim.

 Aramıza yeni katılan var mı?

 24 saattir ayık olan?

 Evet.

 - Burada yenisin demek?

 - Evet.

 Şahsi konuşmuyorum, bu odadakilerin yarısıyla ben ilgilendim.

 - Yeni yüzler görüyoruz, o kadar.

 - Bu Dan Torrance.

 Otobüsle gelmiş.

 Gelmesi iyi olmuş herhâlde?

 Burada kimse kimseyi yargılamıyor dostum.

 - İnan, hepimiz bu yollardan geçtik.

 - Doğrudur.

 Altına girecek bir kanat arıyorsan   Billy Freeman'dan iyisi yoktur.

 Misafirperverliğiniz için teşekkür ederim.

 Biraz  Pek alışkın değilim de.

 Lafımızı bilirsin.

 Tüm hikâyesini bilmeden birini yargılayamazsın.

 Anladığını sanırsın ama   anlayamazsın.

 - Anlayamazsın.

 Sen nasılsın bakalım?

 - Treni hâlâ çalıştırıyoruz işte.

 - Duyduğuma sevindim.

 - İyi misin?

 - Evet.

 - Tanıştığımıza sevindim Dan.

 - Ben de.

 - Tekrar gel.

 - Umarım yine görüşürüz.

 - Evet, gelirim.

 Çok iyi biridir, yetenekli adam.

 Az bekle Billy.

 Doktor?

 Saatiniz.

 Saatinizi kaybettiniz, şey hastalığı olan çocuk için endişeliydiniz 

Gauche, Gucher  Ne?

 Goocher ya da Gaucher hastalığı olan çocuk, kemik hastalığı.

 - Gaucher hastalığı.

 - Evet.

 Hastane lavabosunda ellerinizi yıkıyordunuz   ve saatinizi sabunluğun üstüne bıraktınız.

 Sabunluğa bakın isterseniz.

 - Memnun oldum.

 - Ben de.

 Nereden bildin?

 Keşke söyleyebilsem.

 Tahminim tuttu herhâlde.

 Yeme beni.

 İçime doğdu galiba.

 İçimde bir his gibi.

 - Tahminim tutmuştur.

 - Burada ne yapmak istiyorsun?

 Nasıl yani?

 Burada, Frazier'da yani.

 Neden buradasın?

 Bilmem.

 Şu an yaptıklarımdan farklı bir şey   daha iyi bir şey için.

 Kiliseye gider misin?

 Fark eder mi?

 Kendinden daha yüce bir varlığa   inanır mısın?

 İnançlarımız bizi daha iyi biri yapmaz.

 Eylemlerimiz yapar.

 Billy hademelik yaptığını söylemişti.

 Evet.

 Hâlâ çalışıyor musun?

 Mini Şehir'deki birkaç vardiyada trene bakıyorum.

 Rivington House Bakımevi'nde haftada 3 gün çalışıyorum da.

 İyi bir hademe bulmak zordur.

 Tutması daha zor.

 Ölen insanlardan rahatsız olur musun?

 Hayır.

 Hepimiz ölürüz sonuçta.

 Dünya, kocaman bir açık hava bakımevidir.

 Merhaba.

 Acımayacak demiştin.

 Artık acımıyor, değil mi?

 Ölecekmiş gibi oldum.

 Biliyorum.

 Öldün de.

 Yemek yiyince iyileşirsin.

 Hâlâ insan mıyım?

 Umurunda mı?

 Uğraşma.

 Azrael, adamı rahat bırak.

 Azzie?

 Azzie, in aşağı.

 Hadi Azzie.

 Doktor?

 Sen misin Doktor?

 Hayır, ben doktor değilim.

 Doktor çağırayım mı?

 Kedi yatağıma geldi.

 - Onu kaldırayım.

 - Hayır.

 Geleceğini biliyordum.

 O kedi her zaman   vaktin geldiğini anlıyor gibi.

 Anlaşılan vaktim geldi.

 Hayır, Azzie aptal bir kedi sadece.

 Hayır.

 Buraya geldiğimden beri böyle.

 O kedi   insanın ne zaman uyuyacağını bilir.

 Bunu herkes bilir.

 Öleceğim.

 Evet.

 - Birini çağırayım.

 - Hayır.

 Vaktimin geldiğini biliyordum.

 Bu onu daha az korkunç yapmaz.

 Evet.

 Belki dediğiniz gibidir.

 Uyumaktan farksız.

 Korkacak bir şey yok, uyuyorsunuz sadece.

 Çok değişik bir doktorsun.

 - Doktor olmadığımı söylemiştim.

 - Bence öylesin.

”Doktor Uyku.”

 Doktor, canımın yanacağından veya her şeyin karanlık olacağından   ve hiçbir şey olmayacağından korkuyorum

 Korkacak bir şey yok.

 Uyumaktan farksız.

 Gerçek, huzurlu bir uyku.

 Teşekkür ederim.

 Teşekkür ederim Doktor.

 Burada olmamalıyım.

 - Size biraz  - Hayır.

 Tam da olman gereken yerdesin.

 Ciddiyim.

 Karımı görüyorum.

 MERHABA SELAM

Dan, alkoliğim.

 - SEKİZ YIL SONRA

 - Merhaba Dan.

 Konuşma yapmayı pek sevmem.

 Rozeti elimde tutup aklıma geleni söylerim demiştim.

 Ve babamı düşünüyorum.

 Ben 5 yaşındayken öldü, bu yüzden onu   yalnızca içki içip   sarhoş olduğum zaman tanıyabildim.

 Şeyi köreltmek için  Ya da  Birinin yüzünü dağıtmak istediğimde.

 Çünkü içki içmek, sinir ve öfke   bu yönlerim ona çekmiş.

 Ve ona dair sadece bunları biliyordum.

 Şimdiyse   onu biraz farklı bir şekilde tanıyabildim çünkü   o da bir zamanlar böyle bir odada durmuştu.

 Ben ve annem için iyileşmeyi istiyordu.

 Elindeki rozette de "5 ay" yazıyordu.

 Ve o gün  Tüm olaylardan önce.

 O gün tek istediği, benim durduğum yerde durmaktı.

 Ve buradayım işte.

 Bu yüzden ikimiz adına teşekkür ederim.

 Bu Jack Torrance için.

 Merhaba Charlie.

 Doktor?

 Bu saatte niye burada olduğunu sormama gerek yok herhâlde.

 Ağrın var mı?

 Claudette sana hap getirsin mi?

 Hap işe yaramaz.

 Cehennemden korkmuyorum Doktor.

 Düzgün bir hayat yaşadım.

 Cehennemin gerçek olduğuna da inanmıyorum zaten.

 Sanırım   hiçlikten korkuyorum.

 Biz ölmeyiz Charlie.

 Bundan eminim.

 Çok bir şey bilmiyorum ama   ölmediğimizi biliyorum.

 Yaban mersinleri.

 Annemin yetiştirdiği yaban mersinlerinin tadını alabiliyorum.

 Sen de alabiliyor musun?

 Evet.

 Radyoda çalan Frank Sinatra şarkısını da duyabiliyorum.

 Alet edevatlarının yanındaki çalışma tezgâhının üstünde.

 Hadi uç benimle Hadi uçarak gidelim Egzotik içki istiyorsan Mumbai'de bir bar var Hadi uç benimle Hadi uçarak   gidelim

GÜNAYDIN

Erkencisin, küçük mektup arkadaşım.

 OKUL

Abra, okul.

 Biliyorum.

 Rosie'yi gördün mü büyükbaba?

 Gözetleme yerinde.

 İyi misin?

 Turp gibiyim.

 Selam.

 Böldüğüm için kusura bakma.

 - Bir şey bulabildin mi?

 - Yaklaşıyorum.

 Sanırsam Iowa'da bir yerlerde.

 Onu bulduğumdan emin olduğumuzda uzun bir yol gezisine çıkarız.

 Ama ondan önce   matarayı açmalısın Rosie.

 6 ay önce duman çektik Karga, 6 ay bir şey değil.

 Delaware'daki çocuğun pek dumanı yoktu, şu an belli oluyor.

 - Büyükbaba Flick'in saçının hâlini gördün mü?

 - Evet.

 Bence pek iyi durumda değil.

 Nixon ülkenin başına geçtiğinden beri iyi değil zaten.

 Biliyorum ama   hepimizin beslenmesi gerek.

 - Mataralar mı azaldı yoksa?

 - Hiç de bile.

 Birini öldürmeye yaklaşmışken, bir tanesini israf etmeye gerek yok sadece.

 Rosie.

 Onu bulmak için ihtiyacım olabilir.

 - Eskiden daha çok duman vardı.

 - Saçmalama.

 İnsanların "50 yıl önce komşuluk ilişkileri daha iyiydi" demesi gibi.

 Ama bu doğru, Rosie.

 Artık daha az duman var ve hepsi daha zayıf.

 Telefonlarından mı, diyetlerinden mi yoksa Netflix'ten mi bilmem ama   bu günlerde hiçbir şey bulamıyorum   ve bulduğumda da hepsi  Herkesi susturmak için bu akşam matara açarım.

 Sağ ol.

 - Bir şey söyleyeyim mi Rosie?

 - Ne?

 Her gün burada olma sebebin.

 Diğerlerine ne dersen de, sürekli burada olma sebebin bu.

 Dünyada eskisi kadar duman yok ve sen de kocaman bir şey arıyorsun.

 19 numaralı çocuğa bak.

 Çocuk doğuştan yetenekli.

 Topa her seferinde düzgün vuruyor.

 Atıcının zihnini okuyormuş gibi.

 Sahi mi?

 Demedi deme.

 Bir gün yetenek avcılarından biri   Brad'i keşfedecek, diyorum bak.

 19 numara.

 Az önce oyununu izledim.

 Şampiyonluk maçına çıkmaya hazırsın.

 - İyi oynadın.

 - Sağ olun.

 Eve mi gidiyorsun?

 Arabaya bin istersen, seni eve bırakayım.

 Hayır, evim yakın zaten.

 Gerek yok.

 Sorun yok.

 Biz arkadaşız, arabaya bineceksin.

 Seni eve götürebiliriz.

 Beni eve götürebilirsiniz.

 Bana güveniyorsun.

 Sana güveniyorum.

 Hayır, lütfen!

 Hayır!

 Bırakın beni!

 Kimseye söylemem, ne olur!

 19 numara.

 İyi oynadın çocuk.

 Hayır!

 Ne olur bırakın beni!

 Kimseye söylemem.

 Ne olur!

 - Her şey yolunda.

 - Lütfen.

 Bana zarar verecek misiniz?

 - Evet.

 - Hayır!

 Acı, dumanı saflaştırır.

 Korku da öyle.

 Bu yüzden anlamışsındır.

 Durun.

 Durun!

 Durun!

 Dur, canavar!

 Dur, dur.

 Ne oldu?

 Hayır, durun!

 - Abra!

 - Abra!

 Uyan tatlım.

 Abra, uyan!

 - Abra!

 - Durun!

 Tanrım.

 TEYANİC CİNAYET KİM?

 Tamam, tamam.

 Tamam.

 BEYZBOLCU ÇOCUK

 Hazır mısın?

 Onu öldürdüler.

 Onu öldürdüler.

 Geçti.

 Bir İzleyici vardı.

 Bu akşam mı?

 Evet.

 Dumanı çok muydu?

 O kadar çok vardı ki hayatım.

 Nerede?

 Sanırsam Doğu Yakası'nda.

 Biri bizi 2400 km öteden mi izledi yani?

 Belki daha öteden.

 Erkek mi kız mı?

 Sanırım kız.

 O kadar hızlıydı ki.

 Ama inan bana

Baba Karga   hiç böyle bir güç hissetmedim.

 Uzun zamandır böyle saf bir güç hissetmedim.

 Aramaya başlayalım mı?

 Ne kadar erken, o kadar iyi.

 Çocuğun ailesi korkup onu psikoloğa falan yollar.

 Sonra onu ilaca başlatırlar, bu da dumanını mahveder.

 Hayır, bu kıza ilaç vermek   bir fenerin üstüne streç film sarmak gibi bir şey.

 Yerini bilmiyorum.

 Ama geri döndüğünde, ki dönecek   hazır olacağım tatlım.

 Hazır olacağım.

 UMARIM İYİSİNDİR, ARKADAŞIN DAN

- Günaydın.

 - Günaydın.

 Bil bakalım ne oldu?

 Yeni bir arkadaşım oldu.

 Adı Dan.

 İyi misin Abbs?

 Dün gece  İyiyim.

 Kusura bakma.

 Kafanın bazen telsiz gibi çalıştığının   ve bazı tuhaf kanalları çektiğinin farkındayım.

 Öyle tuhaf şeyler değil.

 Artık değil.

 Tanrım.

 Ders çalışmalıyım, ders çalışmazsam bilemiyorum  Hücümda 11 numaraya doğru koş.

 Bunları anlamazsam Koç beni öldürecek.

 Benden niye hoşlanmıyor?

 Saçım yüzünden mi?

 Saç kesimimi mi değiştirsem?

 Şu ucube bana yine bakıyor.

 Ne bakıyor bu?

 Ucube.

 ULUSAL KAYIP ÇOCUKLAR BÜROSU KAYIP EVE DÖNMEME YARDIM EDİN

- Merhaba Abadoo.

 - Merhaba baba.

 - Okulun iyi geçti mi?

 - Kitap nasıl gidiyor?

 Güzel.

 Güzel gidiyor.

 Charleston ve Black Bottom danslarını yazıyorum.

 Ve de  Ödeve başlayacağım.

 Tamam, güzel.

 Aferin bir tanem.

 3 sene sonra Harvard'ı düşün.

 - Bakarız.

 - Bakarız diyeceksin tabii.

 LAMERK ENDÜSTRİ ETANOL TESİSİ

 Lamerk Endüstri Lamerk Endüstri Etanol Tesisi 4 İkinci bir duyuruya kadar kapalı Merhaba.

 Çık!

 Çık kafamdan!

 Çık!

 - İyi misiniz bayan?

 - Hayır, sakın!

 Yok bir şey.

 İyiyim.

 İnanmıyorum.

 Danno?

 Dan?

 Kalk ayağa.

 Hadi Danno.

 - Ne oldu?

 - Yere yığıldın.

 Nöbet geçiriyorsun sandım.

 Tony kim?

 - Ne?

 - "Lütfen yardım et Tony" deyip durdun.

 Üzgünüm.

 Rosie?

 - Bir sorunumuz var.

 - Söyle.

 - İzleyici.

 - Beni yine buldu.

 - Nasıl?

 Bilmiyorum, umurumda da değil.

 Onu bulmalıyız Karga.

 Mecburuz.

 Kim olduğunu biliyor mu?

 Ya da nerede olduğumuzu?

 Bilmem, sanmıyorum.

 Önemli olan bu değil.

 Çok fazla dumanı var demiştim ya?

 Sandığımdan da çokmuş.

 Kafasına girmeye çalıştım   ama bir şey değilmiş gibi beni öylece attı.

 - Hadi oradan.

 - Hiç başıma gelmemişti, hem de hiç.

 İmkânsız olduğunu sanırdım.

 Onu yiyecek miyiz yoksa dönüştürecek miyiz?

 Onu dönüştürmeyeceğiz.

 Emin misin Rosie?

 Dediğin gibiyse  O zaman Kardeşlik'te birinin öyle bir güce sahip olması iyi olmaz.

 Kafanı çalıştır.

 - İyi günler.

 - Sana da.

 Merhaba.

 Billy.

 Beni duyabiliyorsun.

 Dış seslerimizi kullanalım, olur mu?

 - İzimi mi sürdün?

 - Sandığımdan kolaydı.

 GPS gibi ama kafamın içinde.

 Yanlış anlama ama   bu günlerde yetişkin bir adamın genç bir kızla bankta oturması  Benim adım Abra Stone ve soran olursa sen dayımsın.

 Dan dayı.

 Hem bu pek de yalan sayılmaz.

 Benim gibi sihirlisin.

 Sihir falan bilmem.

 Ben buna hep parıltı dedim.

 Ve ikimiz de parlıyoruz.

 Ailenin haberi var mı?

 Parıltımdan mı?

 Onunla ilgili pek konuşmuyorlar.

 Kullanırsam da bana farklı gözle bakıyorlar.

 Çocukken parıltının ne olduğunu bilmiyordum.”Tony" diyordum.

 Hayali arkadaşım olduğunu sanıyordum.

 Ben de senin hayali arkadaşım olduğunu sanıyordum.

 Hem de uzun zaman boyunca.

 Bizim gibi kaç kişi var?

 Biraz bile parlayan ama farkında olmayan bir sürü kişi var.

 Eşleri üzgün olduğunda çiçek getirirler   ya da çalışmadıkları sınavdan iyi not alırlar.

 Ama ben parladığının farkında olan sadece iki veya üç kişiyle tanıştım.

 Beyzbolcu çocuk da parlıyordu.

 Adı Bradley Trevor'dı.

 Bu insanlar   insan gibi görünen şeyler yani, onu kaçırdılar.

 Ve yediler.

 Parıltısını yediler.

 Hissettin mi?

 Onlar da beni hissediyordu.

 Iowa'ya gidebilirsen, ona ait bir şey bulabilirsen  - Dur biraz  - Onu bulmana yardım edebilirim.

 Bu sayede ailesi nerede olduğunu öğrenebilir.

 Onu düzgün bir şekilde toprağa verebilirler.

 Ayrıca eldivenini de alırız.

 - O eldivene dokunabilirsem izlerini sürebilirim.

 - Yavaş ol.

 Çünkü Koca Barry, sanırsam adı buydu   onu öldürmeden önce bir süreliğine   eldiveni takıyordu.

 Abra, evine git.

 Bu insanların peşine düşme.

 Onları kışkırtma.

 Ne yaparsan yap, sakın dikkatlerini çekme.

 Parıltını durduracak   herhangi bir şey bul.

 Dikkat çekme ve dua et, bu insanlar   seni fark etmesinler.

 Seni fark ederlerse geri dönerler.

 Anladın mı Abra?

 Geri dönerler.

 Dikkat çekme ve kendini korumaya bak.

 Üzgünüm.

 Selam Azzie.

 Kafan karışmış.

 O oda boş, Azzie.

 Orada kimse yok.

 Yavaş ol Doktor.

 Dick?

 Kusura bakma.

 - Şey olduğunu sandım  - Overlook'tan olduğumu.

 Az kalsın beni de kilitleyecektin.

 Hâlâ hayaletlerle mi uğraşıyorsun?

 Hayır, yıllardır uğraşmıyorum.

 Sonuncusu Horace Derwent'tı, takımının üstünde konfeti vardı.”

Ne güzel parti, değil mi?

" demişti.

 Ben kutuyu çıkarana kadar sırıtıyordu.

 O gülümseme anında yok olmuştu.

 O zamanlar sana sormak aklıma gelmedi.

 Kutudakilere ne oluyor?

 - Ölüyorlar mı?

 - Umurunda mı?

 - Seni özlemişim.

 - Uzun zaman mı oldu?

 Bilmiyorum.

 Bu dünya benim için rüya içinde rüyadan ibaret.

 Sekiz yıl, hatta biraz daha fazla.

 Neden geldin?

 Her şey tekrarlandığı için geldim.

 Ka, bir döngüdür Doktor.

 Bu içi boş şeytanlar, seni sokaklardayken bulsaydı   kokunu bile alsalardı   uzun zaman önce ölmüş olurdun.

 Çığlıkları yiyip acıları içiyorlar.

 Ve o küçük kızı fark ettiler.

 Onu öldürebilirler   dönüştürebilirler   ya da en kötüsü, içini boşaltana dek onu yanlarında tutarlar.

 Onlara izin vermemelisin.

 Neden ben?

 O seni buldu da ondan.

 Çünkü yanına geldi.

 Peki neden ben, Doktor?

 Bir gün mutfağıma daldın ve hâlâ bir rahatlayamadım.

 Ne yapacağım peki?

 Ona istediği şeyi getir.

 Beni bir daha görmeyeceksin Doktor.

 Bu son rüyam.

 Bana sorarsan iyi biri oldun evlat.

 Fakat hâlâ bir borcun var.

 Borcunu öde.

 - Selam.

 - Merhaba anne.

 İyi misin?

 Yemekte yoktun.

 İyiyim, biraz yoruldum sadece.

 Sabah Momo'yu görmek için uçakla gideceğim.

 En kısa sürede dönerim.

 Abra, acaba  Bu sefer başaracak mı?

 Bilmiyorum.

 Ama umarım başarır.

 Onu sevdiğimi söyle.

 Uykunu bozma prenses.

 Siz insanlar.

 Ömrünüzü küçük kutular yaparak geçiriyorsunuz.

 Küçük anılarla.

 Sizi zengin ettiklerini mi sanıyorsunuz?

 Bir de benimkini gör.

 Benim zihnim âdeta bir katedral.

 Merhaba.

 Geri döneceğini söylemişti.

 Ve döndün de.

 Güzel.

 Geri çekil, geri çekil!

 Alt tarafı bir veletsin sen!

 Nereye gitti?

 Nereye gittin?

 Nereye  Hayır.

 Çık dışarı!

 Çık!

 Rose?

 Tuzak.

 Tuzak!

 Ne oldu?

 - Küçük kaltak bana tuzak kurdu.

 - Elin.

 Sakin ol Rose.

 Artık yerini biliyoruz, değil mi?

 Kafamın içindeydi!

 - Ne?

 - Bir şeyler çalıyordu.

 - Ne biliyor?

 - Bilmiyorum.

 - Ne kadarını  - Bilmiyorum dedim!

 - Bir sorunumuz var.

 - Şimdi olmaz!

 Büyükbaba Flick.

 Sanırım döngüye giriyor.

 Dan dayı, Dan dayı!

 Ona zarar verdim.

 Ona zarar verdim ve hak etti ama en iyi kısmı bu değil.

 Kafasının içine girdim.

 Kafasının içine girdim.

 - Dan dayı?

 - Olamaz Abra.

 Ne yaptın sen?

 Çocukla konuş işte.

 Bunu başarmak istiyorsak yapalım şu işi.

 Merhaba Abra.

 Seni duyuyorum.

 - Anlamıyorum.

 - Anlayacaksın.

 Hani sonsuza kadar yaşayacaktık?

 Sana bunun sözünü veren oldu mu Andi?

 Ölümsüz olduğunu söyleyen oldu mu?

 "Düzgün beslen, uzun yaşa" dedim.

 Uzun zaman yaşayabiliriz.

 Ve çoğumuz yaşıyor da.

 Ama düzgün beslenemiyoruz.

 Hem de uzun zamandır.

 O ölüyor Rosie.

 Rosie.

 Evet bir tanem?

 - Korkuyorum.

 - Hayır, korkmuyorsun.

 İmparatorlukların yükselip yıkılmasına şahit oldun.

 Roma'da gladyatörleri alkışladın.

 Denizlere açılıp yeni dünyalara geçtin.

 Krallar, prensler ve papalardan beslendin.

 Seninle ilgili efsaneler yazdılar ve heykeller yaptılar.

 Köylerinde, yataklarında   ve gökdelenlerinde korkudan tir tir titrediler.

 O yüzden hayır.

 Korkmuyorsun.

 Sen bir kralsın.

 Ve sen korku yersin.

 Saat sabahın dördü, dostum.

 Beni sürekli görüyorsun Billy.

 - İnsanları iyi tanırsın, değil mi?

 - İyi de neden?

 - İyi ve dürüst biri olduğumu düşünüyor musun?

 - Evet Dan.

 Yardımın lazım.

 Ama önce sana bir hikâye anlatacağım   ve bana inanmak için olabildiğince uğraşmalısın.

 Durum nedir?

 Merhaba, okula hazırlanman gerekmiyor muydu?

 Evet ama biraz takılayım dedim.

 - Ne zamandır sürüyorsun?

 - Aşağı yukarı birkaç saattir.

 Akşam geç saatlerde varmış oluruz.

 Bu kim?

 Benim arkadaşım.

 Belki de en iyi arkadaşım.

 Yüzünün aldığı hâli görecektin.

 Korkuyordu Dan dayı.

 Korkan tüm o çocuklar gibi korkuyordu.

 Öldürdüğü tüm o çocuklar gibi.

 Kafasına girdiğim için çok kızmıştı ve korkmuştu.

 Yeni bir numaraydı.

 Daha önce hiç yapmamıştım.

 Ben de öyle.

 Nasıldı?

 Kütüphane gibi.

 Hepimizin kafasında kütüphaneler var galiba.

 Nasıl yaptın?

 Biraz iterek, böyle.

 - Abra!

 - Pardon, pardon.

 - Pardon, isteyerek olmadı.

 - Sorun değil.

 O kutular neydi?

 - Hiç.

 - Yalan söylüyorsun.

 Çocukken   senden daha küçükken, bu şeyler gibi bir şeye rastlamıştım   onlar gibi beslenen bir şeyle.

 Ama insan değil, bir yerdi.

 Daha sonra orayı kapatıp çürümeye bıraktılar.

 Ama orada yaşayan şeyler

Bir daha orayı karıştırma.

 Tamam.

 Karıştırmam, söz.

 Neredeyse hazırız, eşyaları yüklüyoruz.

 Güzel.

 Karavanla yola koyulup onu bir iki güne yakalarız.

 Bence sen gelmemelisin Rosie.

 Ne dedin sen?

 - Sana saldırıp kafanın içine girdi.

 - Evet, bir daha da olmayacak.

 Sen onu atmadan neler öğrendi, kim bilir.

 O benim, Karga.

 Bildiğimiz kadarıyla şu an bir tek seni izleyebiliyor.

 Geldiğini görürse   kaçabilir   ya da başka bir tuzak kurabilir.

 Haklı olduğumu biliyorsun.

 Size bir numara yaparsa ne olacak?

 - Anladın mı?

 - Biliyorum.

 Benim de kendime göre yöntemlerim var.

 Sanırım geldik.

 LAMERK ENDÜSTRİ ETANOL TESİSİ

 Pekâlâ.

 Ona ulaşmaya çalışayım.

 Abra?

 Tabela buydu.

 Arkaya doğru ilerleyin.

 Arkaya doğru ilerleyin diyor.

 - Durmanız gerektiğinde söylerim.

 - Durmamız gerektiğinde söylermiş.

 Ne desem bilmiyorum Danno.

 Haklı veya haksız olduğunu umuyor muyum bilmiyorum.

 Eğer yanılıyorsan, arkadaşım çıldırmış demektir.

 Yani hayali canavarların   hayali çocukları öldürdüğünü görecek derecede çıldırmış.

 Ama sorun etmem yani.

 - Fakat eğer haklıysan  - Biliyorum.

 Durum daha kötü demektir.

 Eve git.

 Ne?

 Sana demedim.

 - Kaldırabilirim.

 - Hayır.

 Buradan sonrasını biz hallederiz.

 Tamam, sadece biz kaldık.

 Bu kokuyu sen de alıyor musun?

 - Eskiden avlandığımı söylemiş miydim?

 - Hayır.

 Geyik avlardım.

 Bir kere yazın   bir tane geyik vurdum.

 İki gündür izini sürüyordum.

 Sonra ateş ettim.

 Onu vurdum, o da kaçtı ve peşinden gittim.

 Uzun süre dayanamaz dedim.

 Sonra kayboldu.

 Yer yarıldı içine girdi sanki.

 Hiç iz bırakmamıştı.

 Şaka gibiydi.

 Beş gün sonra kilometrelerce ötede farklı bir yer deniyordum.

 Gizlenecek bir yer arıyordum.

 Sonra onun kokusunu aldım.

 Kokusunu aldım diyorum.

 O geyiği buldum.

 Bir kütüğün içine saklanmış hâldeydi.

 Günler önce ölmüştü.

 O koku  O günden beri bir daha avlanmadım.

 Bu onunla aynı koku işte.

 Billy.

 Tanrım!

 Bu ne lan?

 Sokayım.

 Lanet olsun Danno.

 Bu ne böyle?

!

 Onu dibe bile gömmemişler.

 Üzgünüm Billy.

 Bizi nasıl bir işe bulaştırdın?

 - Bunu yapan insanlar  - Onlar insan değil.

 Evet, değiller.

 Küçük bir çocuğa böyle bir şey yapan insan değildir.

 İnsan değil bunlar.

 - Aldınız mı?

 - Evet.

 Geri mi döndü?

 Size doğru geliyoruz.

 Sabah varmış oluruz.

 Önce bir yere uğramamız lazım.

 - Ailene tüm olanları göstermelisin.

 - Olmaz.

 - Olur.

 - Olmaz.

 Normal olduğumu düşünüyorlar.

 Onlara söylersem  Rose sana ulaşmak için onları öldürür.

 Bunun farkındasın herhâlde?

 Onları tereddüt etmeden öldürür.

 Ve o gerçekten geliyor Abra.

 Öğrenmeleri gerek.

 Nereye uğrayacağız peki?

 O av tüfekleri hâlâ sende duruyor mu?

 Dan dayı sen misin?

 - Kim olduğunu sanıyorsun sen?

 - Bayım.

 - O daha 13 yaşında!

 - Ona göster demiştim Abra.

 - Söyledim.

 - Aynı şey değil.

 - Ağzına sıçıp polisi arayacağım!

 - Hayır, Abra.

 - Adını sakın ağzına alma!

 - Abra.

 Üzgünüm Bay Stone, ben kızınızın arkadaşıyım.

 Size söylediği her şey doğru.

 - Almayayım.

 - Yok.

 O insanların   kızımdan haberi var mı?

 - Evet.

 Ve er ya da geç gelecekler.

 Bir şeyler yapmalıyız.

 Polisi, FBI'yı arayacağız.

 O insanlar uzun zamandır yaşıyor.

 Zenginler ve bağlantıları var.

 Polisi dert etmiyorlardır bence.

 Neredeler peki?

 Ne zaman gelecekler?

 Nereye gidebiliriz?

 Bunun cevabını Abra verebilir.

 Hazırsa tabii.

 Hazırım.

 - Bunu yapacağına emin misin?

 - Mecburum.

 95 numaralı otoyol.

 Barry, Karga, Yılan ve birkaç kişi daha var.

 Ağaçlar pek değişmemiş, o yüzden   Massachusetts olabilir ama yakınlar.

 - Peki ya Rose?

 Onu görmedim.

 Ama geliyorlar.

 Bir tek bu odayı mı gördü?

 Evet.

 Birkaç değişiklik yapıp bazı şeyleri sakladım.

 Peki.

 İzini sürmeye   ve sana yetişmeye çalışacaklar.

 Sen de izin vereceksin.

 Delirdin mi sen?

 Olabilir ama onlara izin vereceksin.

 Sonra da küçük bir numara yapacaksın.

 Sihir numarası mı?

 Peşimizdeler.

 Odaklan.

 Onlar gelene kadar devam etmelisin.

 Biliyorum.

 - İşe yarasa iyi olur.

 - Şurada ve şurada saklanabiliriz.

 - Hâlâ yakınlar mı?

 - Gittikçe yaklaşıyorlar.

 - Bu çok zor.

 - Biliyorum.

 Az kaldı.

 Pekâlâ Baba Karga.

 Yakala onu.

 Rahatlamış gibisin.

 Rahatlamış gibi hissediyor musun Abra?

 - Galiba.

 - Rahatlamalısın da.

 Rahatla.

 - Biz arkadaşınız.

 - Siz arkadaşımsınız.

 Evet.

 Arkadaşınız.

 Ve seni başka arkadaşlarla tanıştırmak istiyoruz.

 İyi arkadaşlarla.

 Vay anasını.

 Senden öyle bahsettiler ki, daha zor olur diye bekliyordum.

 Bu da ne?

Hepsi numaraymış amına koyayım!

 Hayır!

 Çıkın oradan!

 Çıkın!

 Hayır!

 Hayır!

 Hak ediyorsunuz.

 Hepiniz hak ediyorsunuz.

 Hayır!

 Siktir.

 Dur.

 Sana bir şey soracağım tatlım.

 Uykun gelmedi mi?

 Uykun gelmiş.

 Uyu.

 Uyu!

 Uyan!

 Dan dayı, uyan!

 Uyan!

 Siktiğimin erkekleri.

 Siktiğimin erkekleri.

 Yaklaşma Billy.

 Kendini öldür.

 Hayır.

 Billy!

 Bir tanesi eksik.

 Karga'yı görmedim.

 Karga nerede?

 Merhaba Abra.

 Abra!

 İyi bari, uyanmışsın.

 - Dan.

 - Hiç uğraşma.

 Bana ne oldu?

 Sana ilaç verdim küçük hanım.

 Hiç kullanmadığım kadar.

 Arada bir uyanabilirsin ama   dumanın derin uykuda.

 Babam.

 Babama ne oldu?

 Bugün birçok iyi insan öldü.

 Birçok iyi insan.

 Birileri bunun hesabını ödeyecek   ve bugünkü olaylardan sonra adalet yerini bulacak demeyi isterdim   ama işler böyle yürümüyor.

 Seni her türlü yakalayacaktık.

 Adamlarımdan bazıları öldü.

 Seninkilerden de öyle.

 Sonuç değişmedi ama.

 Düşünsene.

 Sonuç değişmedi.

 Bu yüzden hepsinin ölümü   boşunaydı.

 Hepimize bunları boşuna yaşattın küçük hanım.

 Peki ne uğruna?

 - Ne olur duy beni.

 - Seni kimse duyamaz.

 Arkana yaslanıp yolculuğun tadını çıkar.

 Dediğim gibi   sonuç değişmedi.

 Hayır.

 Lütfen.

 Lütfen, lütfen.

 Yalvarırım.

 Abra.

 Abra.

 Tony?

 Lütfen yardım et Tony.

 Pekâlâ.

 Demiştin ki  Beynim telsiz gibi çalışıyor demiştin.

 Aradığında kimse cevap vermiyor, bu yüzden arama   sadece dinle.

 Dan.

 Yardım et.

 - Merhaba.

 - Dan.

 Sana ilaç mı verdi?

 Üzgünüm.

 Bir şey deneyeceğim.

 Ama şu anda güçsüzsün, seni engelliyor.

 Seni doğru düzgün duyamıyorum.

 Güven bana.

 Olur mu?

 Bakıyorum da yine uyandın.

 Bir sonraki mola yerinde sana tekrar ilaç vermem gerekebilir.

 Nereye gidiyoruz?

 Neresi olduğunu biliyorsun.

 Akşamdan kalma gibiyim amına koyayım.

 Kaliteli mal demiştim.

 Senelerdir sarhoş olmadım ama hiç özlemiyorum.

 Zerre bile.

 Batı yakası demek?

 Ana yollardan uzak duruyorsun.

 Zekice.

 Crownville, New York.

 Sen kimsin?

 Arkadaşlarını öldüren adamım.

 Tanıştığımıza sevindim.

 Güzel numara.

 Böylesini hiç görmemiştim.

 Başka göstereyim mi?

 Ganimeti vurursan Rose'un hoşuna gitmez bence.

 Tüm bunların Rose'un hoşuna gideceğini de sanmıyorum.

 O kadın sinirlendi mi  Hiç bulaşmaman gerektiğini anlamışsındır artık.

 Hâline şükredip hayatına devam et.

 Neye gülüyorsun?

 Küstahlığına gülüyorum.

 Hepsi küstahlıktan.

 Sonsuza dek yaşayacağını düşünüyorsan mantıklı ama.

 Bu mantıkla   kemerini takmazsın tabii.

 Hayır!

 Dan?

 Dan?

 Umarım canın yanıyordur.

 Rosie.

 Hem de çok!

 Seni küçük kaltak.

 Ne yaptın sen?

 Pekâlâ küçük sürtük.

 Öyle olsun.

 Kusura bakma, dalmışım da.

 Hayır, hak ettin.

 - Neredeyiz?

 - Ohio.

 - Nereye gidiyoruz?

 - Colorado'ya.

 Neden Colorado'ya?

 Peşini bırakmayacak.

 - Biliyorum.

 - Hem de hiç.

 Bu iş yalnızca onu öldürürsek biter ama onu yenebileceğimizi sanmıyorum.

 Hele de yalnızken.

 Bir yer var.

 Bizim gibiler için tehlikeli bir yer.

 - Bana söylediğin aç yer mi?

 - Evet.

 O kadar tehlikeliyse niye gidiyoruz?

 Bizim gibiler için tehlikeliyse   onun gibiler için de tehlikelidir.

 Hatta belki daha çok.

 Güzel.

 Bizi takip ediyor.

 Güzel, takip etsin.

 Baban için üzgünüm.

 Ben de arkadaşın için.

 Annem arıyor.

 Ona ne diyeceğim?

 - Merhaba anne.

 - Şükürler olsun!

 Abra, iyi misin?

 Neredesin?

 Seni seviyorum.

 Güvende olduğumuzda onu arayıp nerede olduğumuzu söyle.

 - Tamamdır.

 - Peki.

 Az kaldı.

 Dağın tepesinde.

 Şimdi şöyle yapacağız.

 Arabada kal, ısıtıcı çalışsın.

 Mecbur kalmadıkça oraya girme.

 Sadece oradan gelebilir.

 Bir kilometre öteden bile görünür.

 Şuradaki dağda farları gördüğünde bana işaret ver.

 Ama o gelmeden içeri girme.

 Benimle beklemeyecek misin?

 - Yapamam.

 - Neden?

 Oteli uyandırmam gerek.

 Uyan bakalım.

 TEYANİC

 Bu gece durgun geçiyor Bay Torrance.

 Sanırım uzun sürmeyecek.

 Viski içiyordunuz, değil mi?

 Çoğunlukla içerdim.

 Müesseseden.

 Bu senin en sevdiğin içki.

 Jack Daniels.

 Evimizde şişelerini görürdüm.

 Tüm bunlardan önceki gerçek evimizde.

 Bir kere kokusunu aldığımda yanmış bir şeyin kokusu gibi gelmişti   sanırım yanmıştı da.

 Beni bir başkasıyla karıştırdınız.

 Ben Lloyd.

 Lloyd.

 Üzgünüm Bay Torrance.

 Herkes nerede bilmiyorum ama içerisi dolacaktır.

 Nerede olduklarını biliyorum.

 Ayrıca haklısın.

 İçerisi dolacak.

 Yanlış anlamayın Bay Torrance ama sanki biraz   gergin gibisiniz.

 Gergin mi?

 Başkalarının sorunlarından dolayı gergin.

 Yanlış anlamayın ama sürekli böyle görünüyorsunuz.

 Florida'da yaşadık.

 - Anlamadım?

 - Annemle ben.

 Bir daha kar yüzü görmek istemedik.

 Bu yüzden Florida'da yaşadık.

 Küçüktü ama rahattı ve mutluyduk.

 Annem ben 20 yaşındayken öldü.

 Ve o zamanlar   ne zaman biri ölecek olsa   ölüm sinekleri dediğim kara sineklerin, o kişinin yüzünü sardığını görürdüm.

 Ve son haftalarında yüzü sineklerle kaplıydı.

 Tüm yüzü.

 Gözlerini anca görebiliyordum.

 Onu teskin etmeye çalışıyordum ama yüzüne bakamıyordum.

 O da bunu fark etti.

 Böyle nahoş şeyleri unutmak için bir şey alır mısınız?

 Duymak istemiyor musun?

 Karındı o senin.

 Beni bir başkasıyla karıştırdınız.

 - Ben sıradan bir barmenim.

 - Öyle mi?

 Overlook Oteli'nde herkese neşe veren Barmen Lloyd musun?

 İstediğinizi veririm Bay Torrance.

 Adam bir içki alır.

 İçki de içkiyi alır.

 Ve sonra içki adamı alır.

 Öyle değil mi baba?

 İlaç.

 Bu ilaçtır.

 Her derde deva.

 Beyin, bir kara tahtadır   ve bu da   silgisidir.

 Adam uğraşır.

 Her şeyini verir.

 Ama etrafı insanlarla doludur.

 Ve bir aile   bir eş ve çocuk ile.

 O insanlar sürekli zamanını yer.

 Günlerini yerler.

 Bu adamın sabrını taşırır.

 Birini hasta etmeye yeter.

 Bu da   hepsinin ilacıdır.

 Söyle bakalım evlat.

 İlacını alacak mısın?

 Hayır.

 Dan.

 Rose geldi.

 Pekâlâ.

 Burası hasta.

 Büyükannem Momo gibi.

 Kanser gibi ama daha kötü.

 - Şimdi ne yapacağız?

 - İçeri gireceğiz, o bizi bulur.

 Vay, vay, vay.

 Merhaba.

 Başladığında kaç.

 Evet, kaç canım.

 Sonra da ben seni bulacağım   ve ölene dek çığlık atacaksın.

 Kimin çığlık atacağını göreceğiz.

 Evet, göreceğiz.

 O haklı.

 Korkmalısın.

 Nedenmiş o?

 Nerede olduğunu bilmiyorsun çünkü.

 Pardon, sen kimdin yakışıklı?

 Karga'mı sen öldürdün, değil mi?

 Başla!

 Zekice.

 Zihnine son girdiğimden bu yana   kendini geliştirmişsin.

 Seninkinde olmadığımızı nereden biliyorsun?

 Neredesin canım?

 Burada öleceksin.

 Cesurca laflar ediyorsun.

 Gerçekten öyle mi sanıyorsun?

 Bana zarar mı vereceksin yani?

 Evet.

 Aslında bana kendimi hatırlatıyorsun.

 Artık görebiliyorum.

 İçinde karanlık var.

 Seninle aramızdaki fark, zaman.

 Daha fazla zaman için   neler yapılacağını   bilemezsin.

 Ama inan bana tatlım, aklın şaşar.

 Acı, dumanı saflaştırır.

 Korku da öyle.

 O yüzden anlamışsındır.

 Küçükken tıpkı senin gibiydim.

 Çok özel   ve yalnızdım.

 Ama bana bir topluluk ve amaç hediye eden biriyle tanıştım.

 Her şey farklı olsaydı sana böyle bir hediye verebilirdim.

 Hayır mı?

 Oldukça cesursun.

 Tıpkı benim gibi zihnin

 Senin zihninde değiliz, değil mi?

 Seninkiyle hiç alakası yok.

 Sen sadece yem misin?

 Yeter!

 Kaç.

 Seni nasıl gözden kaçırdık?

 Seninle yollarımız yıllar önce kesişmeliydi.

 Danny.

 Adın bu değil mi?

 Yaşlanınca insanın dumanına bir şeyler olur.

 Kirlenip tatsızlaşır.

 Sen de biliyorsun.

 Vücudundaki yağları görebiliyorum.

 Eskisi gibi parlamıyorsun.

 Büyümek bunu mahvediyor anlaşılan.

 Cidden yakışıklı   nerede saklanıyordun sen?

 Sana bir teklif yapabilirim.

 Pek yapmadığım bir teklif.

 Hadi ya?

 Sabırsızlanıyorum.

 Gücünü uzun zaman başarıyla saklamış olan yetenekli bir çocuk.

 Uzun zaman sağlıklı bir şekilde yaşayabilirsin.

 Kendini şımartırsın.

 Sonuç yok.

 Sarhoş olmak yok.

 Düzgün beslen, uzun yaşa.

 Sonuncu olduğun için yalnız olmalısın.

 Dünya üzerinde sonuncu yani.

 Sonuncu değilim tatlım, hiç de bile.

 - En güzelleriyim, o kadar.

 - Cevabımı biliyorsun o zaman.

 Kötü oldu.

 Peki yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz?

 Bir tanem.

 Şu hâline bir bak.

 Atardamarına geldi anlaşılan.

 Kan kaybından öleceksin demek?

 Bak sen, ne kadar da öfkelisin.

 Amma sinirlisin.

 Ne israf ama!

 Belki de değildir.

 İnanmıyorum.

 Bu yaşta bile.

 Çok güzel.

 Tadın viski gibi.

 Danny!

 Danny!

 TEYANİC

Korku içinde yaşamışsın.

 Hem de hayatın boyunca.

 Leziz.

 Bana zarar verme!

 Vay be.

 Yalnız değil misin?

 Ne saklıyorsun?

 Onların içinde ne var?

 Özel bir şey mi?

 Özel değiller.

 Açlıktan ölüyorlar.

 Hayır!

 Hayır!

 Merhaba Danny.

 Gel ve bizimle oyna.

 Sonsuza dek   sonsuza dek   ve sonsuza dek.

 Dan dayı?

 Bitti mi Dan dayı?

 Öldü mü?

 Ne güzel parti, değil mi?

 Abra!

 Abra!

 Abra!

 Abra!

 Sıkıysa dene.

 İşte buradasın.

 Abra.

 - Çok yaramazlık yaptın.

 - Sen Dan dayı değilsin.

 Bir maske, taklitçisin.

 Başka kim olacak?

 Sen Otel'sin ama o hâlâ orada.

 Maskeleri indirelim o zaman.

 Niye gülüyorsun?

 Nerede olduğunu bilmiyorsun çünkü.

 Bu koridorları avucumun içi gibi bilirim çocuk.

 İçinde olduğun bedeni diyorum.

 Arkasında durduğun yüzü.

 Onun adı Dan Torrance ve onu tanımıyorsun.

 - Dan Torrance mı?

 - Dan Torrance   buraya geldiğinde bir yere daha uğradı.

 Kazan dairesine.

 - İşte buradasın.

 - Kaçman gerekiyordu.

 Seni bırakmak istemedim.

 Tam olmam gereken yerdeyim.

 Onu uzun süre tutamam Abra, kaçman gerek.

 Olmaz!

 Sensiz hiçbir yere gitmem.

 Kapıyı arkamızdan kapatmam gerekiyor sonuçta.

 Kaç, kaç!

 Hadi Dan dayı.

 Çık oradan.

 Hadi.

 Alevler hızla yayılıp oteli yok ediyordu.

 Arındırıyordu.

 Çığlık attığını duyuyordum sanki.

 Öldüğünü duyuyordum   ve derinlerde biliyordum.

 İyi olduğunu biliyordum.

 Seni tehlikeye attığım için özür dilerim.

 Başka yolu yoktu.

 Biliyorum.

 Sonuncu olmadığını söylediğinde haklı mıydı sence?

 Dünya aç ve karanlık bir yerdir.

 Belki ondan daha fazlası veya daha kötüleri vardır ama   senin gibiler de var.

 Zorluklara göğüs gerenler.

 Seninle ilk tanıştığımda saklanmanı   dikkat çekmemeni   ve parıltını gizlemeni söylemiştim.

 Ama yanılmışım.

 Parlamaya devam et Abra Stone.

 Parlamaya devam et.

 Yemek hazır.

 Kiminle konuşuyordun?

 Kimseyle.

 Yalan söyledim.

 Dan'le konuşuyordum.

 Olanlardan sonra konuşuyoruz.

 Konuşuyoruz.

 Ve Dan iyi durumda.

 Babam da öyle.

 Gerçekten.

 Güzel.

 Geliyor musun tatlım?

 Birazdan geliyorum.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar