Print Friendly and PDF

Çıkış Yok (1987) No Way Out

Bunlarada Bakarsınız

 

 


114 dk

Yönetmen:Roger Donaldson

Senaryo:Kenneth Fearing, Robert Garland

Ülke:ABD 

Tür:Aksiyon, Suç, Dram

Vizyon Tarihi:01 Şubat 1989 (Türkiye)

Dil:İngilizce, Rusça

Müzik:Maurice Jarre

 Oyuncular

Kevin   Costner

Gene   Hackman

Sean   Young

Will  Patton

Howard  Duff

Özet

Yarbay Tom Farrel ( Costner ) Pentagon da savunma bakanı David Brice ın ( Hackman)emrinde çalışmaktadır. Resmi bir yemekte Tom Farrel ,Susan Atwell ( Young) ile tanışır ve aralarında ilişki başlar. Ne yazik ki Susan savunma bakanı Brice ın metresidir. Brice metresinin ilişkisinden şüphelenir, aralarındaki tartışmada kaza sonucu Susan ölür.

Brice olayı örtbas etmek için Susanın gizli sevgilisi tarafından öldürüldüğünü, bu kişininde Pentagonun içinde olduğu tahmin edilen ' Yuri ' kod adlı bir KGB ajanı olduğunu iddia eder.

Olayın araştırılması için Yrb. Tom Farrel görevlendirilir. Yrb. Farrel olayı açığa çıkarmaya çalışırken bir yandan da kendisine karşı hazırlanan komplo dan kurtulmak zorundadır.

Altyazı

Yeter.

 - Bunun beni korkutması mı gerekiyor?

 - Ukalalık etme.

 Sakin ol.

 Yarbay Farrell bize olanları anlatmaya çalışıyor.

 Şunu keser misiniz?

 Savunma Bakanı'yla nasıl tanıştın?

 Beni Pritchard tanıştırdı.

 Onunla üniversitede tanışmıştım.

 - Pritchard.

 - Evet, Scott Pritchard.

 Tanrım.

 Savunma Bakanı'nın başdanışmanı.

 Oldu mu?

 Bunu zaten biliyordunuz.

 Oradan ne zaman çıkacak.

  Altı ay önce - Evet efendim.

 Anladım.

 İyi akşamlar, efendim.

 Merhaba.

 Teşekkür ederim.

 Neyse ki yalan detektörü değil, yoksa hiçbirimiz içeri giremezdik.

 - Nasılsın Scott?

 - Merhaba Tom.

 Sen nasılsın?

 - İyiyim.

 - Harika görünüyorsun.

 Sağ ol.

 Davetiye için de teşekkür ederim.

 Böyle yerlerde bulunmaya   pek alışık değilimdir.

 - Ama bulunmak istediğini sanıyorum.

 Anladığım kadarıyla bizim kadroya katılmak istiyorsun.

 Notunun amacı buydu, değil mi?

 - O bir not değildi.

 Noel kartıydı.

 Ve hatırladığım kadarıyla mesaj da "Mutlu Noeller"di.

 - Evet.

 Teşekkür ederim.

 - David, Scott burada.

 Gel, seni biriyle tanıştırmak istiyorum.

 - Scott, seni görmek ne güzel.

 - Seni de öyle.

 Teşekkür ederim.

 Scott.

 Nasılsın?

 Merhaba.

 Bakan Brice Yarbay Farrell, size bahsettiğim subay.

 Hatırlarsınız, Genel Kurmay ve Donanma İstihbarat'ta çalıştı.

 Çok memnun oldum efendim.

 Tanıdığım herkes sizin idarenizde   bir dönem daha çalışmayı istiyor.

 - Çevren pek geniş olmasa gerek.

 - Tom ve ben üniversitede beraberdik.

 - Güzel.

 Çok sıcak biri.

 Bir dahidir.

 Normal kurallara göre yaşamaz.

 Bazıları asıl beynin sen olduğunu düşünüyor.

 Öyle mi?

 Gurur duymam mı gerekiyor?

 Hayatım boyunca tanıdığım   en olağanüstü insandır.

 Gerekirse onun için   canımı bile veririm.

 - Bu işin şartlarından biri mi?

 Bayanlar ve baylar, bu akşam Başkan'ın burada bulunması   gerçekten çok güzeldi.

 Eminim bizi çok güzel bir   dört senenin daha beklediği konusunda hemfikirizdir.

 Teklifsiz ve heyecanlı seçim partimize müzikle devam edelim.

 Başlayalım mı?

 Evet!

 Affedersiniz, ateşiniz var mı?

 Elbisemden içeri bakmak istiyorsan birkaç santim uzaman gerekir.

 - Dans etmek ister misin?

 - Twist'le mi?

 Hayır, sağ ol.

 Twist yapmak zorunda değiliz.

 - "Hayır"ın anlamı "hayırdı.

 - "Hayır" lafın gelişi değil miydi?

 Hayır.

 - Benden çok etkilendin.

 - Hayır.

 Evet, etkilendin.

 Stoli, sek olsun.

 - Evet, etkilendin.

 - Bir içki ister misin?

 - Aynısından.

 - İki tane olsun.

 - Onlardan biri misin?

 - Kimlerden?

 Bizi dört yıl daha becermeye hazırlanan şişman ve parlak   iki yüzlülerden biri misin?

 - Hayır.

 Eminim onlardan binisin.

 Çok şüphecisin.

 Ortama uygun olarak.

 Bu parti potansiyel bir mide bulantısı olmaya başladı, Hadi gidelim buradan.

 Kavalyem bundan pek hoşlanmayacak.

 Ne fark eder?

 Karısı çok memnun olacaktır.

 Bu konuda konuşmamız gerekir mi?

 Hayır.

 - Nereye gitmek istersiniz?

 - Bize anıtları gezdir.

 - Adın ne senin?

 - Bill.

 Nasılsın Bill?

 Pencereyi kapatır mısın?

 - Tabi.

 - Affedersin Bill.

 Adım Tom.

 Benimki de Susan.

 Geldik.

 - Burası senin dairen mi?

 - Hayır.

 Kendi evimin anahtarı var.

 - Umarım iyi bir sebebin vardır.

 - Yatağına ihtiyacımız var.

 Nina, Tom.

 Tom, Nina.

 Aşağıda bir limuzin, evimde de içki var.

 Buzdolabını yiyecek dolu.

 - Neden kendi evine gitmiyorsun?

 Çünkü öyle işte.

 Bir dostluk yap.

 Arayan olursa öldüğümü, gittiğimi   veya uyuduğumu söyle.

 Aramaz.

 - Bir şeyler düşünürüm.

 - İşte evimin anahtarları.

 - Bekle, üzerimi değiştirmeliyim.

 Arabanın arka koltuğunda ihtiyacın olan her şey var.

 - Çok şanslısın.

 - Ben tutuklanmadan gitsen iyi olur.

 Güle güle Nina.

 - Hoşça kal.

 Tanıştığımıza memnun oldum Tom.

 Ben de öyle Nina.

 İlerle.

 Git buradan.

 - Tamam, pislik.

 Hadi çocuklar, ayrılın.

 Hayatımı kazanmam gerekiyor.

 Beyaz alan sadece yolcu indirmek ve bindirmek içindir.

 Park yapılmaz.

 Kendine dikkat et.

 Egzotik limanlardan kartpostal at.

 Öyle diyorsunuz değil mi?

 Egzotik limanlar.

 - Liman limandır.

 Egzotik olan sensin.

 Hoşça kal.

 Günaydın Tommy.

 Nöbet değişimi için çok erken.

 Hareket değişikliğimizi hissettim.

 Pruvaya gözcü koydun mu?

 - Evet, daimi emirlere göre.

 Kaptana ön güvertenin dalga aldığını bildirmelisin.

 Tabi!

 Onu sen uyandırmak ister misin?

 Filo telsizle   Rus denizatlısı olduğunu bildirdi.

 Ona yetişmemiz   ve takip etmemiz gerekiyor.

 Harika.

 Sualtı bombalarını deneme şansını yakalayacağız.

 - Evet, çok beklersin.

 - Kıyamete kadar.

 Pruva gözcüsü düştü, efendim!

 Okyanusa düşebilir, efendim!

 - Projektörü gözcüye çevir.

 - Baş üstüne.

 - Nerede?

 - İşte orada!

 Orada!

 Dayan!

 Güvenlik halatı var mı?

 Tommy!

 Derhal kurtarma ekibi alarmı verin!

 İmdat!

 Özel kurtarma ekibini çağırın.

 Pruva gözcüsü düştü.

 Tommy geri gel!

 Kurtarma ekibini bekle.

 Özel kurtarma ekibini çağırın.

 Pruva gözcüsü düştü.

 Yardım edin!

 Tommy, güvenlik halatın yok!

 - Işığı onun üzerinde tut.

 - Deniyorum efendim.

 Tommy!

 Işığı onun üzerinde tut.

 - Hava çok rüzgarlı, efendim.

 Sıkı tutun!

 Sakın onu gözden kaybetme.

 Tanrım.

 Işığı tut.

 Gözcüyü yakaladı!

 Yakaladı!

 Denizde Cesur Kurtarma Savunma Bütçe Kesintileri Bütçe kesintileriyle ilgili sızan haberi gördün mü?

 - Gazeteleri okudum.

 Geç kaldın.

 - Trafiğe yakalandım.

 Trafiği de hesaba katmalısın.

 Ben katıyorum.

 İlgili bölümlerin altını kırmızıyla çizdim Özeti de sonunda.

 - Kahvaltı yap.

 Günün en önemli öğünüdür.

 Kendine daha iyi bakmalısın.

 Beş yıl, iki milyar dolar ve Gulf Maritime daha prototipi   bile yüzdüremedi.

 Hayalet Denizaltı bir para bataklığı.

 Bu işe bir sent daha vermeyeceğim.

 - Haklısın ama Silahlı Kuvvetler   Komitesi ve Duvall ne olacak?

 - Gelecek dört yılda yapmayı   en çok istediğim şey Duvall sahtekarına haddini bildirmek.

 - Hemen arkada.

 - Biliyorum.

 Gidelim.

 Bakan Brice, günaydın.

 - Nasılsınız senatör?

 Bay Marshall.

 - Sayın Bakan.

 - Biz de gazetedeki bütçe haberini   tartışıyorduk.

 Okudunuz mu?

 - Hayır, gazeteleri okumadım.

 Ama Scott bahsetti.

 - Bay Pritchard.

 Bunlar nereden bilgi alıyor?

 Bir de Hayalet Denizaltı'da   kesinti yapılacak diyorlar.

 - Tamamen asılsız.

 Aslında bu konudaki seçenekleri henüz gözden geçiriyoruz.

 Bay Marshall, Sovyetlerin denizaltılarla dudaklarımızı   uçuklatacak şeyler yaptığını söylüyor.

 Senatör, sizi temin ederim bu konuda size danışmadan   bir karar vermek niyetinde değilim  İyi günler.

 İyi günler, Senatör.

 - Sen buna inanıyor musun?

 - Hayır.

 Arabamı getirin lütfen.

 Duvall'in Marshall'la ilgili sözleri onunla mücadele edersek   CIA'in Duvall'in yanında olacağı anlamına geliyordu.

 Elbette.

 Marshall'ın başkanlığını o destekledi.

 Affedersin Scott.

 Bazen sana sert çıkıyorum.

 Özür dilerim.

 - Özür dilemene gerek yok.

 - Birkaç ay önce bana bir   arkadaşını tanıştırmıştın.

 Bir subay.

 - Yarbay Farrell.

 - Evet.

 Anladığım kadarıyla   istihbarat deneyimi vardı.

 - Donanma İstihbarat'ta iki sefer.

 Bir kahraman işimize yarayabilir.

 Onu buraya getirir misin?

 - Gemisi Manila'da.

 - Getir onu, lütfen.

 - Hayır, hayır.

 Lütfen.

 - Buraya gelin.

 Gerçek bir   kahraman ister misiniz?

 - Hadi, sen de istiyorsun.

 - Ne oldu?

 İstiyor musun?

 Hadi!

 - Yapma!

 Gates, bir subay olduğunu unutmamaya çalış lütfen.

 - İşimi zorlaştırıyorsun Tommy.

 - Sen benim işimi zorlaştırıyorsun.

 O kadınlar bütün gün burada zaten.

 - Neden bahsettiğimi biliyorsun.

 - Ne?

 Ne var?

 - O madalyayı sen kazandın.

 - Ben taşımak ?

 - Sen ne?

 Benden önce terfi edersen seni öldürürüm.

 - Ben taşımak ?

 - Aileni öldürürüm.

 Domuzunu da.

 - Ben taşımak ?

 - Beni mi?

 Çantamı mı?

 - Hayır, çanta.

 - Ben Filipince konuşurum.

 Toz ol ufaklık.

 - Çocuk para kazanmak zorunda.

 - Ben taşımak ?

 - Ama sakın kaçma.

 - Kaçmak yok.

 - Kaçarsan senin canına okurum.

 - Kaçacak.

 - Hayır.

 - Yakalayın!

 - John.

 John, boş ver.

 Bırak gitsin.

 Bırak.

 Ne olacak?

 Bir diş fırçasıyla birkaç parça iç çamaşırı götürdü.

 Boş versene.

 Peki.

 Şimdi ne yapıyoruz?

 Bilmem.

 Ben birkaç tane kül tablası almayı ve   yerel halk danslarını izlemeyi düşünüyorum.

 - Halk dansları.

 - Evet, halk dansları.

 Hayır.

 İhbarlı konuşma.

 Yani ancak aradığın kişiyle   konuşursan ücret ödenen arama.

 Kapa çeneni!

 Hayır, siz değil!

 Ödeyeceğim.

 Ama önce onun orada olduğunu bilmem gerek.

 Bir, iki, üç!

 Merhaba!

 Bakın bayım, bir milyon pezo sayacaksam onun orada   olup olmadığını bilmem gerek.

 Evet.

 O benim param.

 - Biliyorum.

 Benim param.

 Git getir paramı.

 Hayır, şaka yapmıyorum.

 Ben bir Amerikalı'yım.

 - Alo?

 - Evet, bağlayın.

 Kabul ediyorum.

 Parayı şimdi atıyorum.

 Susan.

 Alo, Susan.

 - Tommy.

 - Ne oldu?

 Kapa çeneni!

 Bağlantı mı kesildi?

 Neden?

 Onlara bir Amerikalı yabancı topraklarda   nasıl bayrak dikiyor göstereceğim!

 Evet!

 Amerika!

 Bir bira alabilir miyim, lütfen?

 Bir bira daha istiyorum.

 Çok güzelsin.

 - Teşekkürler.

 - Üstü kalsın.

 Sağ ol.

 Merhaba Tom.

 Hoş geldin.

 Sana birkaç mektup var.

 İçeri gel.

 Filipinler romantik bir yer, değil mi?

 Yeni bir tablo yaptım.

 New England'da Noel.

 - Çok güzel.

 - Gerçekten beğendin mi?

 - Daha bitmemiş.

 - Bir süre kalacak mısın?

 Evet, yine Pentagon'da çalışacağım.

 Teşekkür ederim.

 - Harika.

 Senin aramızda olman daima bir zevk.

 Aman Tanrım.

 Merhaba.

 Antik Denizci.

 Ama hiç yaşlı değil.

 Nefesim kesildi.

 Görüyorum.

 Seni gördüğüme çok sevindim.

 Ne zaman döndün?

 Neden beni aramadın?

 - Seni aradım.

 - Ben de sana yazdım.

 - Yazdın mı?

 Ama yarı cahil sayılırım o yüzden hepsi de çöp kutusunu boyladı.

 Belsoğukluğu kaptıysan seni öldürürüm.

 Üzerimde çok fazla giysi var.

 - Pek bir şey var gibi görünmüyor.

 Burada giysilere itirazı olan bir şey daha var gibi Utancından kızaracaksın.

 - Sen çok kötü bir kızsın.

 Sakın bozma.

 Kızarmanı kastettim!

 Tanrım, çok utandım.

 Ne yapıyorsun?

 - Bunun fotoğraflamak istiyorum.

 - Hayır.

 Fotoğraf istemem.

 Donanma kahramanı kızarıyor.

 Hadi Farrell, çok kibirlisin.

 Hayır, kibirli değilim.

 Ciddiyim.

 Lütfen, fotoğrafımı çekme.

 - Hadi, çek şu yastığı.

 - Ver şunu bana.

 - Makineyi salladın.

 Seni sapık.

 Galiba bunu çok erken açtım.

 Gece yarısı dolabın birinde bir maymuna benziyor.

 Günaydın, Bay Pritchard.

 İçeri geçin.

 Şapkanızı alayım mı efendim?

 - Teşekkür ederim.

 Yarbay.

 Aramıza katılmanıza sevindim.

 - Ben de öyle, sağ olun efendim.

 Scott sizi çok övüyor.

 Yeni görevleriniz hakkında   bilginiz var mı?

 - Hayır efendim.

 O halde bu toplantı biraz erken olmuş.

 - Tom Washington'a daha dün geldi.

 - Ama madem buradasın  Asistanım olarak Scott'ın idaresi altında bu ofisle istihbarat   teşkilatları arasında irtibat subayı olarak görev yapacaksın.

 O piranha topluluğunu bir teşkilat olarak adlandırmak   hayatın çelişkilerinden biri olsa da.

 Teşkilatların   her birinden bir temsilciyle düzenli olarak görüşeceksin.

 Ama şimdilik öncelikli ilgi alanım CIA.

 - Efendim.

 - Hayalet Denizaltı'yı biliyor musun?

 - Evet efendim.

 - Otur lütfen.

 Teşekkür ederim.

 Hayalet Denizaltı'nın radarda görünmez olması gerekiyordu.

 Mimarının ilk eğilimi, aslında ikinci demeliyim, ilk eğilimi   burnunu kamu yemliğine mümkün olduğunca derin daldırmak oldu.

 Her neyse, uçak gemisi büyüklüğünde bir denizaltı inşa etmek istiyorlar.

 Rusları radara ihtiyacı olmayacak.

 Okyanustaki o koca kütleyi çıplak   gözle görecekler zaten.

 Benim planım bu programı sona erdirmek.

 Meclis buna karşı çıkacaktır, özellikle de Senatör Duvall.

 Affedersin.

 Scott.

 - Asıl endişe verici olan Senatör   Duvall'in CIA ile yakın ilişkisi.

 Senatöre bu alandaki Sovyet   araştırmalarına dair şişirilmiş tahminler sağlayacaktır.

 Karşı   koyabilmemiz için aynı bilgiye bizim de ulaşabilmemiz gerek.

 ABD yanlısı raporlara değil, tahminlerini dayandırdıkları   ham veriye ulaşmalıyız.

 Senin işin bu veriyi almak.

 Evet efendim.

 Ancak CIA'den ham veri almak deneyimlerime göre  Bize bu verileri verirler veya vermezler.

 Verirlerse haklılığım kanıtlanır.

 Vermezlerse bunu Başkan nezdinde   onlara karşı kullanırım.

 Benim tam tarafsızlıkla konuştuğumun   farkındasındır elbet.

 - Evet efendim.

 Senatör Duvall.

 Senatör Duvall anlamsız bir hırsla  Oturun.

 Anlamsız bir güç hırsıyla hareket ediyor.

 Bu komik olabilirdi eğer   bu kadar tehlikeli olmasa.

 CIA'deki Marshall Duvall'in   kuklasıdır.

 Sense bir subay olarak bu tür siyasi tatsızlıklardan uzaksın.

 Bu yüzden seni seçtim.

 - Evet efendim.

 Scott'la git ve gerekli ayrıntılar hakkında bilgi al.

 - Evet etendim.

 - Yarbay, protokolü bırakalım.

 İtiraz etmediğiniz sürece olumlu cevap verdiğinizi kabul edeceğim.

 Lorraine, bana karımı bağlar mısın, lütfen?

 Bence senden hoşlandı.

 Burası Operasyon Odası.

 Ve bu tarafta da efendim, Bilgisayar Merkezi var.

 Emrinizde çalışmaktan çok memnun olduğumu söylemiş miydim efendim?

 Öyle mi?

 Teşekkürler.

 - Bu bir Sperry 90/80.

 Bu odadaki   bütün uçbirimler ona bağlıdır.

 Fort Meade'deki NSA Merkezi'nde   bulunan IBM ile arabağlantısı var.

 Çeşitli programları işletir.

 İletişim Güvenliği.

 Telsiz İstihbarat, Personel Yönetimi   Alkol ve Yangın Bürosu.

 - Anafikri anladım.

 Bu sistem analistimiz Doktor Hesselman.

 Sizi tanıştırayım?

 Kim olduğunu biliyorum.

 Sam Hesselman.

 Tom, seni gördüğüme sevindim.

 Neden şehre gelince beni aramadın?

 - Bilmiyorum.

 Neden aramadık?

 - Efendim ?

 Seni görmek güzel Tom.

 Harika görünüyorsun.

 Ofisime geçelim.

 - Bay Fox, siz de mola verin.

 - Evet efendim.

 - Temelli mi döndün?

 - Temelli mi bilmiyorum.

 Ama yine burada atandım.

 Sen nasılsın?

 Bir şikayetim yok.

 Helen ve çocuklar seni soruyor.

 - Güzel.

 - Çocuklar kül tablasına bayıldı.

 O pozisyonu bir eşeğin de yapabileceğini bilmiyorlardı.

 - Buna bayıldım.

 - Hadi.

 Tom, CIA’den Kevin O'Brien.

 Ona irtibatı senin devraldığını açıkladım.

 - Merhaba.

 - Kevin senin bağlantın olacak.

 Memnun oldum Farrell.

 Alışmana yardım etmek için yapabileceğim   bir şey olursa söylemen yeter.

 - Şimdilik uyum sağlamaya çalışıyorum.

 Toplantıya kadar beklemek istemeyince sanmıştım ki  Yarbay Farrell'in bazı soruları olduğuna eminim.

 Hayır.

 Herhangi bir şey sormaya hazır değilim.

 Vaktinizi boşa harcamak istemem.

 - O halde beyler izninizle.

 - Belki bir şey olabilir Kevin.

 Sayın Bakan NATO toplantısına hazırlanmasına yardım etmemi   istedi.

 Rus istihbaratına dair tahminlere göz atmak istiyorum.

 - Her ayın birinde rapor veriyoruz.

 - Şu an için elinizde olanı   gönderebilirsen çok yardımı olur.

 Tabi, senin için bir şey hazırlatırım.

 - Çok teşekkür ederim.

 - Lafı bile olmaz.

 Ustaca bir manevraydı.

 Bir an için sandım ki  Fark edilmemeye çalışıyorum.

 Görevim bu, değil mi?

 - Hediye mi?

 - Evet.

 Onun hediyesi.

 - Onun mu?

 Pahalı bir zevki varmış.

 Parayla almamış.

 Ona da yabancı bir bakan vermiş.

 Bir başka deyişle rakibim yabancı bakanların hediye verdiği bir adam.

 - Lütfen buna başlama.

 - Ben bir şey söylemedim.

 Bir şey söylemene gerek yok.

 Zaten hiçbir zaman söylemiyorsun.

 - Söylememem gerektiğini sanıyordum.

 - Ne demek istediğimi biliyorsun.

 Ama yüzünde o yaralı, onaylamaz ifade beliriyor.

 Bana ne sorarsan sor cevap verebilirim.

 Savunma Bakanı David Brice.

 Tatmin oldun mu?

 Benim Brice için çalıştığımı biliyor musun?

 Desene bir farkımız yok.

 - Her şeyi hallettin mi?

 - Evet.

 Saat sekizde   Bayan Atwell'i alacağım.

 Tabi eğer unutmamışsa.

 - Susan'ı onaylamıyorsun, değil mi?

 - Efendim.

 Susan çok zeki ve heyecan verici bir kadın.

 Bunu anlayamıyor musun?

 - Tam olarak anlamıyorum, galiba.

 Tamam, ben baş belasının tekiyim.

 Ama bu kadın bana tanıdığım hiçbir, kadının yapamadıklarını yapıyor.

 Uğruna yaşanmaya değer iki şeyden biri de bu.

 - Bu akşam neden bu kadar önemli?

 - Beni toplum içinde görmeyi seviyor.

 Görünce ne oluyor?

 Gizli bir ereksiyon mu yaşıyor?

 Anlamaya çalış.

 Seni bu gece geç saatte ararım.

 Telefonun başında bekliyor olacağım.

 - Merhaba Scott.

 - Bayan Atwell.

 İki beyaz şarap lütfen.

 Bay Brice.

 Bay Marshall ve ben kamu hizmeti üzerine küçük bir tartışma   yapıyorduk.

 Ben diyorum ki atamayla göreve gelenler şu veya bu idarenin   keyfine göre gelir ve gider.

 Yani rüzgara tabidir.

 Öte yandan seçimle   gelenler doğrudan halka hizmet eder.

 Ve daha sorumluluk sahibi olmalıdır.

 Siz ne dereniz Bay Brice?

 - Çok geç oldu derim Senatör Duvall.

 Teşekkür ederim.

 Duvall'e yağ çeken adam kim?

 Tanıdık geliyor.

 Tanımanı beklerdim.

 Marshall, CIA'in başkanı.

 Evet, sen beklerdin.

 Hayır, teşekkür ederim.

 Yarbay.

 Gelebilmenize sevindim.

 - Teşekkür ederim efendim  Bayanlar ve baylar  Egemenlik Günü kutlamamıza katıldığınız için teşekkürler.

 Ne de olsa biz küçük ve uzak bir ülkeyiz.

 Bu akşam için size küçük bir gösteri hazırladık.

 Beğeneceğinizden eminim.

 Hemen dönerim.

 - Merhaba.

 - Merhaba.

 Gidiyor musun?

 - Sadece hafta sonu için.

 - Romantik bir kaçamak mı?

 Olabilir.

 Özel hayatınıza burnumu soktuysam özür dilerim.

 Bu bir iş değil.

 Bir macera.

 Ne yapıyorsun sen?

 Böcek mi yiyorsun?

 Bir tane daha yiyeceğim.

 Alsana.

 Hayır mı?

 - Çok mide bulandırıcı Tom Farrell'ı seviyorum.

 Evet, seviyorum.

 Seviyorum!

 Sıkı tutun.

 Teşekkür ederim.

 - Çok teşekkür ederim efendim.

 - Bizimle ilgilenmeni istiyorum.

 İlgilenirim.

 Yeni evli misiniz?

 - Gidebilirsin.

 - Teşekkür ederim.

 Sen bir harikasın.

 Bay ve Bayan Smith.

 Romantik bir jest olur dedim.

 - Ne kadar da değişik.

 - Ama "Smyth" olarak yazdım.

 Merhaba.

 - Merhaba.

 Tekne kiralamak istiyoruz.

 - Saati 20 Dolar.

 İstediğinizi seçin - Tamam ama plastik bir oyuncak   istemiyoruz.

 Şunun gibi bir tane istiyoruz.

 - Hayır, olmaz - Neden?

 O patronumun teknesi.

 Kiralık değil.

 Biz onu istiyoruz.

 Bunu yapma.

 Çok kötüsün.

 Ne yaptığını biliyor musun?

 Çok şiddetli bir rüzgar var.

 Bir tane daha.

 Tanrım.

 Keşke donanma hala böyle olsaydı.

 Hazırlanalım.

 Döneceğiz.

 - Bir öpücük ver.

 - Tamam.

 Dümeni tut Burada döneceğiz.

 Yelken ipini alayım.

 - Hazır mısın?

 - Hayır, henüz değilim.

 Tamam, hazırsan dönebiliriz.

 - Ben hazırım.

 - Peki, "Dümen çevir," de.

 - Dümen çevir!

 Çok güzel.

 Alo?

 Merhaba Nina.

 Tom ve ben de şimdi döndük.

 Tamam.

 Evet.

 Seni sonra arayabilir miyim?

 Tamam.

 Hoşça kal.

 Araması uzun sürmedi, değil mi?

 Arayan Nina'ydı.

 O yüzden yapma.

 Neyi yapmayayım?

 Olamaz.

 Tom, David geldi.

 Aman Tanrım.

 Yalvarırım arka kapıdan çık.

 Özür dilerim.

 Ben  Çıkarsam ön kapıdan çıkarım.

 Benim için, sadece bu seferlik.

 Lütfen, lütfen git.

 Söz veriyorum, her şeyi yoluna koyacağım.

 Tamam mı?

 Tom, lütfen.

 Neden aşağı inip ona gelmemesi için yalvarmıyorsun?

 Söylememi mi istiyorsun?

 Söyleyeceğim.

 Tom.

 Ondan ayrılacağım.

 Söz veriyorum, ayrılacağım.

 Seni seviyorum.

 Şehir dışına çıkmışsın.

 Ve yüzüne renk gelmiş.

 - Güneşlendim.

 - Ne güzel.

 Kimle güneşlendin.

 - Ne?

 Ne mi?

 Hafta sonu kimle beraberdin diye sordum.

 Hiç kimseyle.

 - Yalnız gittiğine inanmak zor.

 - Yalnızdım demedim  Hiç kimseyle değildim dedin.

 Tanıdığın biriyle değildim.

 Ben çok insan tanırım.

 Tanımadığım biri olduğundan   nasıl emin olabilirsin?

 İçecek bir şey ister misin?

 Tanıdığım bir adamdı.

 Önemli biri değil.

 Senin kimlerle yattığını önemsemediğini biliyorum.

  ama ben çok önemsiyorum.

 - Endişen niye?

 Daha çok var.

 Defol git buradan, seni pislik!

 Defol!

 Polisi arıyorum.

 Defol!

 Kim olduğunu bilmek istiyorum.

 Beni dinle Tanrı'nın cezası!

 - Hayır.

 - Kiranı ben ödüyorum.

 - Defol!

 Tamam.

 Bir dakika.

 Sana tokat attığım için özür dilerim, oldu mu?

 Defol git!

 Hayır.

 - Dinle.

 Bana kim olduğunu  - Hayır.

 - Kim olduğunu söyle.

 - Senin gibi bir domuz değil.

 Susan.

 David.

 Ne oldu?

 Galiba Susan'ı öldürdüm.

 - Ne oldu?

 - Onu öldürdüm.

 Polise gitmeden önce biriyle konuşmaya ihtiyacım vardı.

 Otur.

 Bir kazaydı.

 Öldürmek istemedim.

 Başka bir adamla beraberdi, aklımı kaçırmış olmalıyım.

 Adam orada mıydı?

 Seni gördü mü?

 Eve girerken gördü, evet.

 Kimdi?

 Karanlıktı.

 O zaman belki seni görmemiştir.

 Arabamı park ettim.

 Işığın altında durdum.

 Beni gördü.

 Gördü.

 Merhaba, şu anda telefona cevap veremiyorum.

 Ama sinyal sesinden sonra bana her şeyi anlatabilirsin.

 - Hiç fotoğrafını çekmiş miydi?

 - Hayır.

 Bu bir Polaroid'in negatifi.

 Yatağın altında buldum.

 Çekmediğinden emin misin?

 - Eminim.

 O kadar da aptal değilim.

 O halde seni gören adamı bulmak zorundayız.

 Diyelim ki bu adamın bulunması ulusal güvenlik açısından önemli.

 Bu bizim kontrol edeceğimiz gizli bir operasyon olurdu.

 - Denetimden geçiremeyiz.

 - Biz de geçerli geçecek bir sebep   buluruz.

 Önemli olan Susan'ın ölümüyle ilgili bir soruşturmayı   sana ulaşmadan sona erdirmek.

 - Olmaz.

 Bu iskambil kağıdından   bir kule.

 Yuri diye biri yok.

 - Önemli değil.

 Bütün istihbarat   teşkilatları Savunma Bakanlığı'nda bir köstebek olduğuna inanıyor.

 Teoriyi biliyorsun.

 Yuri buraya, KGB tarafından onlu yaşlarında   gönderildi ve her açıdan bir Amerikalı gibi yetişti.

 Bundan dört yıldır bahsediliyor.

 Bu CIA’in mastürbasyon rüyası.

 Ve en ufak bir delil bile yok.

 - Ama artık var.

 Yuri, Susan'la hafta sonunu geçiren adamdı.

 Yuri, Susan'ı öldüren adamdı.

 Lorraine.

 Adli Soruşturma Dairesi'ni (CID) ara ve Yuri'yle ilgili bütün   bilgileri alıp en kısa zamanda bakanın ofisine gelmelerini söyle.

 Teşekkür ederim.

 Bunu yapabileceğimizi sanmıyorum.

 - Yapabilirsin.

 Günaydın Binbaşı.

 - Günaydın.

 - Teşekkür ederim.

 Askeri istihbarat bu KGB ajanını dış yardım almadan yakalayabilirse   CIA karşısında gücümüzü olağanüstü arttıracaktır.

 Teşekkür ederim.

 Bu iş yıldırım hızıyla, kimse ne yaptığımızı anlamadan sonuçlanmalı.

 Soruşturmayı senin yönetmeni istiyorum.

 Sorumluluk senin   bölümünde olacak.

 Bu işi gizli tutacağına güvenim tam.

 Sadece bana veya Bakan Brice'a rapor vereceksin.

 Ben 24 saat burada olacağım.

 - Washington polisi ne biliyor?

 Onlara bilgi verilmedi.

 CID cesedi Fort Meade'e götürdü.

 FBI veya CIA’in bilgisi dışında bir Rus casusunun peşine düşmemiz   büyük sorun yaratacaktır.

 - Orası benim sorunum.

 Peki, ölen kadın hakkında ne biliyoruz?

 Yuri'yi bu kadınla olan bağlantısı sayesinde bulacağız.

 Şu an için kadın hakkında tüm bildiğimiz bu kadar.

 Görünüşe göre hafta sonunu beraber geçirmişler.

 Kadını eve getirmiş ve gece yarısı civarında da öldürmüş.

 Nereye gittiklerini bulmanın çok zor olmayacağına inanıyorum.

 Tom.

 - Evet.

 - Soruşturmayla daha çok delil   toplanacağından eminim.

 - İzin verir misiniz?

 - Yarbay Farrell, sizi sıktık mı?

 - Hayır efendim.

 İzninizle.

 Tanrı aşkına, daha kendi adamlarımızı bile   ikna edemiyoruz.

 - Merak etme.

 Donovan'ı içeri al.

 Yarbay, çıkıyor musunuz?

 Yarbay!

 Adli Soruşturma Dairesi'nden Binbaşı Donovan.

 Soruşturmayı senin emrin altında onun adamları yürütecek.

 - Binbaşı.

 - Operasyon Odası'nda   çalışmaya başladık Yarbay.

 Ön planda olacak bir adamımız olmak zorunda.

 - Şu anda cesede otopsi yapılıyor.

 - Kadının evini görmek istiyorum.

 - Buna gerek olacağını sanmam.

 - Sanabilirsiniz ama istiyorum.

 - Şu anda cesede otopsi yapılıyor.

 - Güzel.

 - Scott, evini görmek istiyorum.

 - Bay Pritchard  CID o işi daha iyi yapar.

 Senin burada kalman gerek.

 Yarım düzine adamım delil arıyor.

 Parmak izi ekibi daha yeni döndü.

 - Ne bulmuşlar?

 - Bölük pörcük izler.

 Ev temizmiş.

 Sakıncası yoksa sorabilir miyim, neler oluyor?

 - Son derece önemli bir şey.

 Bu nedir?

 - Atwell'in numarasını arayanları   bulmak için geçen haftanın aramalarını kontrol ediyoruz.

 - Milyonlarca arama olmalı.

 - Telefon şirketinin bilgisayar   sistemiyle bağlantı kurduk.

 80 kilometrelik yarıçap içinde   yapılmış tüm aramalara bakıyoruz - Benzin istasyonu, restoran ve   otellerde yapılan kredi kartı harcamalarını da kontrol ediyoruz.

 Kim bu fıstık?

 - O kadın öldü.

 Bir cüzdan.

 Bir bilezik.

 - Bunlar evden toplanan   deliller mi?

 - Evet efendim.

 Bir kutu naneli şeker.

 Kahverengi bir saç fırçası.

 Yarbay Farrell geliyor.

 Çevre evlerdeki soruşturma   raporunu da yakında alırız.

 - Bu nedir?

 Bir Polaroid negatifi efendim.

 - Bir şey göremiyorum.

 - Eğer  affedersiniz.

 Emülsiyon üzerinde gümüş kalmışsa fotoğrafı çıkarabiliriz.

 İzninizle.

 Çavuş, bunu derhal fotoğraf laboratuarına götür.

 Efendim.

 Yarbay.

 Bay O'Brien ofisinizde, sizi bekliyor.

 CIA raporunu gözden geçirmek için randevulaşmıştık.

 İptal et.

 İptal edersem bir şeyden şüphelenir.

 Doğru.

 Yarbay Farrell'ın ofisinde olacağım.

 Beni beş dakika sonra arar mısın?

 Bu kadar uzun sürdüğü için özür dilerim.

 - Bu resmi rapor mu?

 - Erken hazırlanmış bir kopyası.

 İstediğiniz bu değil miydi?

 Ben, Pritchard.

 Evet, elbette.

 Affedersiniz, bakanın ofisine çağırıldım.

 Toplantıyı başka bir zamana ertelemeyi öneriyorum.

 Belki Yarbay Farrell ve ben devam edebiliriz.

 - Yarbay Farrell.

 - Bu yeterli olacaktır.

 Sayın Bakan'ın toplantısına ikimizin de katılması gerekiyor.

 Korkarım bu toplantıyı bitirmek zorundayız.

 Kevin.

 Acaba bana karşı casusluk konusunda yardım edebilir misin?

 Tom, toplantıya gitsek iyi olur.

 Yarbay.

 Vaktiniz olduğunda beni arayın.

 Bana 24 saat ulaşabilirsiniz.

 Güzel.

 - Bu da ne demek oluyordu?

 - Ondan Yuri'yle ilgili bir şey   öğrenebilirim diye düşündüm.

 - Bildiğimiz kadarı yeterli olur.

 Buradan yapılan tüm aramaların dinlenmesini istiyorum.

 - Tüm aramaların mı?

 - Merak etme.

 Brice'ın hatları güvenli.

 - İlgilenirim.

 - Hemen ilgilen.

 - O nedir.

 - Otopsi raporu.

 Boynu kırılarak ölmüş.

 Bu da midesinden çıkanların listesi.

 - Peki o ne için?

 - Besinlerde farklı kimyasal maddeler   vardır.

 Son gününde yemek yediği yeri tespit etme şansımız olabilir.

 Olayları yakından takip edeceksiniz.

 Ama benden emir almadığınız sürece   hiçbir şey yapmayacaksınız.

 - Bunlar kim?

 - Özel Birim'le ilişkili kişiler.

 - Tam olarak anlayamadım.

 "İlişkili" ne demek?

 - Ne demekse o.

 Eskiden Özel Birim'deydiler.

 Şimdiyse ilişkililer.

 - Honduras, El Salvador ?

 Nereleri?

 - Oralarda bir yerden.

 Ölüm timlerinde miydiniz?

 Bu adamlar ölüm timlerinde miydi?

 - Bu mümkün.

 - Bir başka deyişle, suikastçılar.

 - Endişelenmene gerek yok.

 Artık benim için çalışıyorlar.

 Bizi yalnız bırakın, lütfen.

 Bana her şeyi anlatmadın.

 Atwell, Brice'ı tanıyordu.

 Onun metresiydi.

 Doğal olarak Brice'ın kadının Sovyet ajanıyla bağlantısından   haberi yoktu.

 Bunu ancak dün gece, cinayetten sonra öğrendik.

 O halde Brice çok zor durumda.

 FBI'a haber vermeliyiz.

 Aptallık etme.

 Skandalın boyutunun farkında mısın?

 Savunma Bakanı ve bir Sovyet ajanı   öldürülen bir fahişenin hizmetlerini paylaşıyormuş.

 David cinayet şüphelisi bile olabilir.

 Bu ihtimali de düşünmek gerek.

 - Ortada bir ihtimal yok Tom.

 Brice cinayet saatinde evimde, benimle beraberdi.

 O yapmış olamaz.

 Bana güvenebilirsin.

 Güzel.

 O halde FBI'ı çağıralım.

 Brice da riski göze alsın.

 Bu kararı sen veremezsin.

 Kimse ne olduğunu öğrenmeden   Yuri'yi kendimiz yakalayacağız.

 Ve sonra da gereğini yapacağız.

 - Yani yan odadaki adamlar yapacak.

 - Adam bir casus ve bir katil.

 Kim adaletin yerini bulmadığını söyleyebilir?

 - Ben söylerim.

 - Bu konuyu daha uygun bir zamanda   tartışırız.

 Şimdilik senden emirlere uymanı ve hem bakana   hem de bana hak ettiğimiz sadakati göstermeni bekliyorum.

 - Çok şey bekliyorsun.

 - Sana güveniyorum.

 Biz arkadaşız.

 Tom, David Brice'a zarar verecek bir şey yapmaya kalkışırsan   sana engel olmaktan başka seçeneğim olmaz - Uyarın için teşekkür ederim.

 - Gereksiz olduğundan eminim.

 Sakinleştiğinde mümkün olan tek yolu izlediğimizi göreceksin.

 CIA Merkezi Langley, Virginia Onlara tahminleri verdim.

 Hiç umurlarında olmadı.

 Bana Senatör Duvall'i bağlayın.

 Pentagon'da olup biten şu çok gizli iş nedir?

 Elimizdeki bilgiler bunlar.

 CID telefonları kontrol ediyor.

 Susan Atwell adında birine gelen tüm aramaları inceliyorlar.

 - O kim?

 - Kadın Fort Meade'deki morgda.

 Dün gece öldürülmüş.

 - Bu konuda bir şey biliyor muyuz?

 Şimdi sıkı durun.

 Kadının David Brice veya Scott Pritchard'ın   metresi olduğunu düşünüyoruz.

 İkisiyle de görülmüş.

 Öncelikli   görünmediği için adamlarım daha fazla araştırmamışlar.

 Olan olmuş.

 Ayrıca Pritchard'ı unut gitsin.

 Homoseksüeldir.

 Cehennemde yanacağım.

 Pritchard da öyle, eğer Eski Ahit'e inanıyorsan.

 Kadını kim öldürmüş?

 Bilmiyoruz.

 CID'yi Yuri'yi aradıklarına inandırmışlar.

 Kimsenin bunu yuttuğunu söyleme sakın.

 Zavallı o  çocuğu Brice.

 Ona neredeyse acıyacağım.

 Pentagon'da bu operasyonu   kim yürütüyor?

 - Yeni adam, Farrell.

 Demek bir sorun çıkarsa dibi o boylayacak.

 Bu sabah dertleşmek isteyen bir adam gibi görünüyordu.

 Evet.

 Senatör Duvall.

 Billy, Hayalet Denizaltı'yla ilgili çok rahatsız edici haberler alıyorum.

 Başkan'la NATO hakkında konuşmaya çalıştım.

 Tek konuşmak istediği konu Hayalet Denizaltı'ydı.

 O işin neden şu anda patladığını anlamam mümkün değil.

 - Onu da halletmemiz gerekecek.

 - Sayende çok şey hallediyorum.

 Evet.

 Bekleyin.

 Yarbay?

 İkinci hat, diğer telefon.

 Seni sonra ararım.

 Evet.

 Hemen aşağı geliyorum.

 Bilgisayar Merkezi'ne çağırıyorlar.

 - Ben de seninle geleyim.

 Evet, elbette onunla git.

 - Ne var Sam?

 - Fotoğraf laboratuvarı   bu Polaroid'den resim çıkarmak mümkün değil diyor.

 Kahretsin.

 Umutlar boşa çıktı Onu unutmamız gerekecek.

 Belki.

 Size göstermek istediğim bir şey var.

 Bu da sizin Polaroid'iniz kadar kötü durumda.

 İzleyin.

 Bu bir eğitim kaydı.

 Şimdi hızlandırıyorum.

 Orijinal fotoğraf piksellerden oluşur.

 Piksel emülsiyondaki   en küçük parçacıktır.

 Fotoğrafın atomu denebilir.

 İşin güzel yanı   bilgisayar piksellerle oynasa ne olabileceğini sorguluyor ve  - Hepsi bu kadar mı?

 - Bilgisayarı takip etmemiz gerek.

 Bilgisayarlar düşünemez.

 Bunu maymun yerine araba oluşturmaya   programlamış olsak kıllı bir Buick'e bakıyor olurdunuz.

 - Pekala, o halde hemen başlayın.

 - Bir dakika.

 Bu milyarlarca   hesaplama gerektirir.

 İşlem on iki saat veya bir hafta sürebilir.

 Çok uzun.

 Belki işlem sürerken ihtiyacınız olan görüntüyü alabilirsiniz.

 Süreci bu ekrandan izleyeceğiz.

 - İlk telefon numaramızı bulduk.

 Nina Beka adına kayıtlı cinayet saati civarında aramış.

 - Onu görsem iyi olur.

 - Adamlarımı gönderecektim.

 Siz Bayan Nina Beka mısınız?

 - Evet.

 - Ben Yarbay Ferrell, Bayan Beka.

 Bu da Savunma Bakanı Başdanışmanı Scott Pritchard.

 Girebilir miyiz?

 Girin lütfen.

 Korkarım size kötü haberlerimiz var.

 Susan Atwell adında bir kadın öldü.

 Arkadaşınız mıydı?

 - Evet.

 - Nasıl bir arkadaşlığınız vardı?

 Pavilion'daki Shalini's butikte çalışıyorum.

 Ara sıra oraya gelirdi.

 Bize hakkında mümkün olduğunca çok şey anlatmanızı istiyoruz.

 Görüştüğü bir adam tarafından öldürüldüğüne inanıyoruz.

 - Neden?

 - Nedenini düşünmenize gerek yok.

 Düşüp kalktığı adamların isimlerine ihtiyacımız var.

 - Düşüp kalktığı mı?

 - Evet.

 - Susan'ın özel hayatını bilmem.

 - Size tekrar soracağım.

 Görüştüğü adamlar kimlerdi?

 Bin kez de sorsanız cevabım aynı olacak.

 Bilmiyorum.

 Güney Afrikalı'sınız.

 - Doğru.

 - Amerikan vizesi göremiyorum.

 Siz kaçak bir yabancısınız.

 Benim kim olduğumu biliyor musunuz?

 Tek telefonla sizi Johannesburg'a giden ilk uçağa bindirebilirim.

 Tahmin ederim orada olmak istememenizin bir nedeni vardır.

 Doğru tahmin ettiniz.

 Kim olduğunuzu biliyorum.

 Brice'ın kim olduğunu da biliyorum.

 David Brice.

 Aradığınız isim bu muydu?

 Onunla ilgilenmiyoruz.

 Bizim istediğimiz diğer adam.

 O halde   bir anlaşma yapalım.

 Bunu konuşuruz.

 Diğer adam kimdi?

 Diğer adam kimdi?

 Pentagon'dan biriydi.

 - Bir ismi var mı?

 - Vardır herhalde ama ben bilmiyorum.

 Bakın tek bildiğim  Susan'ın eskiden görüştüğü bir adamdı ve yeniden ortaya çıktı.

 - Ne zaman?

 - Bilmiyorum.

 - Üç ay önce mi?

 İki ay mı?

 - Bilmiyorum.

 - Bir ay mı?

 - Bir ay, üç hafta!

 Kimin umurunda?

 Bilmiyorum.

 Böyle şeyleri benimle konuşmazdı.

 Pekala şimdilik bu kadar.

 Soruşturmanın sizinle ilgili   kısmını kapatıyoruz.

 Bu kadarı sizi tatmin eder mi?

 Tom!

 - Teşekkür ederiz Bayan Beka.

 Çok yardımcı oldunuz.

 Sam.

 Pentagon'a geçen iki ay içinde atanan tüm sivil ve askeri   personelin isimlerini istiyorum.

 Bulabilir misin?

 Hepsi bilgisayarda kayıtlı.

 Bulacak bir program hazırlamam   gerekir o kadar.

 - Bay Pritchard!

 Tom, bir önerim var.

 Kredi kartı araştırması yapıyoruz.

 Ama hafta sonunda çekilen bir makbuzun bu kadar kısa sürede   bildirilmesi zayıf bir olasılık.

 Çok daha iyi kullanılabilecek   bir zamanı boşa harcıyoruz.

 - Biliyorum.

 Devam etmeni istiyorum.

 - Burada neler oluyor.

 Tom?

 - Bunu sonra konuşuruz.

 Buradaki nedir?

 - Benim Bakan Brice'ı görmem gerek.

 Siz yeni personelin listesi üzerinde çalışmaya başlayın.

 Evet.

 Ölen kadının midesinden çıkanlarda üç kimyasal bulduk.

 Grafikteki kırmızı, yeşil ve mavi çizgiler.

 Bu dağılımın eşini bulursak gittiği yeri de bulabiliriz.

 Şimdilik yukarı Chesapeake Bay civarında bir yer gibi görünüyor.

 Girin.

 Affedersiniz efendim.

 Binbaşı Donovan'ı gördünüz mü?

 - Hayır.

 - Bunu ona vermeliyim, çok önemli.

 - Nedir o elindeki?

 - İlk seferde gözden kaçırmışız.

 Kadının arabasında koltuğun altına düşmüş olmalı.

 Bunu ben hallederim.

 Peki efendim.

 - Hediye mi?

 - Evet.

 Onun hediyesi.

 - Pahalı bir zevki varmış.

 Parayla almamış.

 Ona da yabancı bir bakan vermiş.

 Ben temkinli ve uyumlu bir adam olmakla övünürüm.

 Ama bu konuda bana kazık atarsanız sizi çarmıha gerdiririm!

 Ben sizin kuklanız değilim!

 20 yıl bu büroda at koşturmuş olabilirsiniz ama artık bitti.

 Bayım seleflerinizi istediğiniz kadar kötüleyebilirsiniz ama   geçmişte Savunma Bakanlığı'nın seferber olduğu ama CIA, FBI ve   Washington polisinin dışlandığı gizli bir soruşturma yapılmadı.

 Senatör, hayalet Denizaltı konusunda kesin bir karar vermiş değiliz.

 - Ne diyorsun sen?

 - Senatör Duvall'in kesin bir   harekette bulunacağımız yönündeki endişesini yatıştırmaya çalışıyorum.

 Bu konuda benim verdiğim karar doğrultusunda hareket edeceğiz.

 Beyler, bu konuda çocuklar gibi tartışmamız çok anlamsız.

 Bay Pritchard, tavrınız beni yüreklendirdi.

 Eminim, her ne içinse, soruşturmanız gayet uygundur.

 Yersiz öfkem için affınızı dilerim.

 Bu fazlasıyla canımı sıkan bir konu.

 Gayet iyi anlıyoruz Senatör.

 Eminim bir uzlaşmaya varabiliriz.

 Beyler, çok memnun oldum.

 Umarım böyle yoğun bir günde   sizi rahatsız etmiş olmamı mazur görürsünüz.

 - Bizi fena kıstırdı.

 - Delilik bu!

 Bu iş kontrolden çıktı.

 Hikayen soruşturmayı kurtarmayacak.

 - Kurtaracak ama sen cesur olmalısın.

 Nina Beka adında bir kadın tanıyor musun?

 Hayır.

 Ama o seni tanıyor.

 CIA'ye seninle evinden bağlantıya geçmelerini söyle.

 Evde kal ve gelecek bilgiyi bekle.

 Beni aramayacaksın.

 Ben seni düzenli olarak ararım.

 - Baş üstüne efendim.

 - Mümkün olduğunca çabuk.

 - Tamam.

 Siz, ikiniz!

 Scott, nereye gidiyorlar?

 - Ne oldu?

 - Laurel ve Hardy nereye gidiyor?

 - Onlarda kim, Tom?

 Kimi kastettiğimi biliyorsun.

 Kuklaların.

 Onları bir işe gönderdim.

 - Bir arabaya ihtiyacım var.

 Acil durum.

 - Üzgünüm, hepsini CID aldı.

 - Bu!

 Bunu indirin.

 - Onu alamazsınız.

 Kriko bozuldu.

 Tamir edilmesi gerek.

 Olmaz.

 - Boş ver.

 Ayaklarınıza dikkat edin.

 - Çabuk oradan çık!

 Hemen!

 - Acele et!

 - Kahretsin!

 - Merhaba Kahretsin!

 Yakala şunu!

 Hadi!

 Çabuk ol!

 Ne yapıyorsun?

 Deli misin sen?

 İyi misiniz?

 Özür dilerim.

 Dikkat et!

 Adamı az daha öldürüyordun!

 Seni yakalayacağım onun bunun çocuğu.

 - Nina, benimle gel.

 - Ne oldu?

 Şu anda konuşamayız.

 Arkadan çıkış var mı?

 Susan'a ne oldu?

 Bak, şu anda konuşamayız.

 Tehlikedesin.

 Anladın mı?

 - Neler oluyor?

 - Bunun bir  - Evime gidebilir miyim?

 - Hayır, eve gitme.

 Seni öldürürler.

 Ortadan kaybolmalısın.

 Kaybol.

 Yardımın için teşekkür ederim.

 Git.

 - İşte orada.

 Dikkat edin!

 Silahı var!

 Bence Pentagon'a dönmeliyiz, efendim.

 Bu yaptığın çok, çok aptalca bir şeydi.

 - Sen delisin.

 - Brice'ı kurtaracağım.

 Neye mal olursa olsun.

 Bunu sana söylemiştim.

 - Yuri diye biri olduğuna inanmıyorum.

 - Yuri kesinlikle gerçek.

 Ama kadımın öldürülmesiyle bir ilgisi yok, değil mi?

 - Bunu, onu yakalayınca öğreneceğiz.

 - Eğer önce şu ikisi onu öldürmezse.

 Kahretsin!

 Zayıflıktan bıktım artık.

 Elimde çok önemli bir sorun var ve   ben bu sorunu süratli ve temiz bir şekilde çözmek niyetindeyim.

 - Sen cidden delisin.

 Kaçırmışsın!

 - Bana hakaret etmene göz yumamam.

 Bu soruşturmaya bir daha engel olmayacaksın.

 Yeterince açık mı?

 - İstifa ediyorum.

 - İstifan kabul edilmedi.

 - Öyle mi?

 - Tom, mantıklı ol.

 Senden bilerek bilgi sakladım.

 Sen sadece emirleri uygula.

 Her şey yolunda gidecek.

 Bırakın gitsin.

 İzin verir misiniz lütfen?

 Umarım kız arkadaşınızı aramıyorsunuzdur.

 Unutmayın.

 Büyük Birader dinliyor.

 - Tabi.

 Umurumda bile değil.

 - Alo?

 - Fox.

 - Merhaba efendim.

 Kutunun üzerindeki yazı Arapça ama Mağribi diyalektiğiymiş.

 Fas'ta konuşulurmuş.

 Biraz ağdalı bir dili var ama özetle şöyle diyor.

  "Gerçek bir dosta bir armağan.

" - Aferin sana.

 Artık gelebilirsin.

 Çaymış.

 Polaroid şimdi ekrana geldi.

 Pek bir şeye benzemiyor.

 Hayır, benzemiyor.

 Yabancı hükümetlerden gelen hediyeler Protokol Dairesi'ne   beyan edilmelidir, değil mi?

 - Bize söylenen bu.

 Protokolün bütün dosyaları bilgisayarda mıdır?

 Evet.

 Devlet Bakanlığı bilgisayarında olmaları gerekir.

 O dosyalara girebilir miyiz?

 Kapalılar.

 Onlara yarın bağlantı kurman gerek.

 Onlarla bağlantı kuramam.

 - Arabağlantı yapabiliriz.

 - Bunu şimdi yapabilir misin?

 Bir sürü soruna yol açacaktır.

 Tom, senin için bu kadar önemli mi?

 Peki.

 Sağ ol.

 Beş dakika içinde dönerim.

 Girin.

 Yine ne var?

 - Tekrar düşündüm.

 Haklı olabilirsin.

 - Öyle mi?

 Hadi şu işi bitirelim.

 Sana patladığım için özür dilerim.

 Hepimiz çok yorgunuz.

 Tom.

 Bu iş bittiğinde burada harika şeyler yapabiliriz.

 Önce şunu bitirelim.

 Ne durumdayız, Sam?

 - Devlet Bakanlığının   bilgisayarına girdim.

 Kolay oldu.

 - Çıkışını alır mısın?

 - Tamamdır.

 Çok uzun olacak.

 Kredi kartı makbuzları konusunda haklı çıktın.

 Annapolis'te bir benzin istasyonunda bir tane bulduk.

 Harika.

 Bu Pentagon'daki yeni personelin listesi mi?

 - Evet.

 - 4.

700 olasılık var.

 Ama şans yüzümüze güldü.

 CID adamın kan grubunu tespit etti.

 - Nasıl bulmuşlar?

 - Otopsi örneğinden.

 Cesette meni kalıntısı varmış.

 Kan grubu A pozitif.

 Çok yaygın bir gruplama listeyi kısaltacaktır.

 Sen bir dahisin, Sam.

 Öyleyim.

 Evet.

 Protokol Dairesi Hediye Listesi Biraz uyumalısın.

 Çok yorgun olmalısın.

 Yorgun olup olmadığımı ben bilirim.

 Nasıl istersen.

 Sense yeni doğmuş bebek gibi görünüyorsun.

 Bu işten keyif alıyorsun, değil mi?

 - Sadece işimi yapmaya çalışıyorum.

 Ve bana saldırmayı bırakırsan işim çok daha kolay olacak.

 Özür dilerim.

 Çok yorgunum.

 Kafam o kadar dolu ki.

 Anlamlı bir görüntü oluşturma yönünde ilerlemiyorsa   programı yeniden ayarlıyoruz.

 Yani durdurup farklı bir yönde ilerletebiliyor musunuz?

 Başından beri bunu yapıyoruz.

 Şimdilik iyi gidiyor gibi.

 Ben bundan emin değilim.

 Bence konuşmamızın vakti geldi.

 O fotoğraftaki benim, Sam.

 Sen misin?

 Susan Atwell beraber olduğum kadındı.

 Ölümüyle hiçbir ilgim yok.

 Ben ona aşıktım.

 Tanrım.

 Kendini berbat hissediyor olmalısın.

 Bunu söyleyebileceğim tek kişi sensin.

 Bu casus avı bir dolap.

 - Yuri'nin cinayetle ilgisi yok mu?

 - Hem de hiç yok.

 Bu  Bunlar.

 Hepsi bir paravan.

 Ancak bu kadarını söyleyebilirim.

 - Yapma!

 - Kahretsin Sam, bu   senin güvenliğin için.

 Bilen birini öldürmeye çalıştılar zaten.

 - Ne yapmamı istiyorsun?

 - Resmin çözülmesini yavaşlat.

 Zamana ihtiyacım var, Sam.

 Bu işi çözmek için zamana ihtiyacım var.

 İhtiyacım olan zaman.

 Çözümlemenin gidişatından hoşlanmadım.

 Öz değeri az.

 - Bana iyi görünüyor.

 - Kaynak bilgiden uzaklaşıyoruz.

 Fourier değişimi programlasınlar.

 - Bilemiyorum.

 Bu zaman kaybı   olur gibi efendim.

 - Ne diyorsam onu yap!

 Sakin ol, Sam.

 Hepimiz çok çalışıyoruz.

 Özür dilerim David.

 Söylediğimi yap lütfen.

 Ne arıyorsun?

 Defol.

 Glenn B. Bordinay Çelik Yelek Nereye gidiyorsun?

 Yalnız yapmayı tercih ederim.

 Ama istersen dinleyebilirsin.

 Bu kartı tak.

 Merhaba Ben.

 - Buraya mı?

 - Evet.

 - Nereye gidiyoruz?

 - Binbaşı Donovan'ın ofisine.

 Adamın tam eşkalini ona vereceksin.

 - Kim bu Donovan?

 - Bizim komuta subayımız.

 Alo?

 Kim olduğumu biliyor musunuz?

 Sizinle konuşmam lazım ama şu anda buradan ayrılamıyorum.

 Telefon kulübesinden konuşuyorum!

 Ve muhtemelen bu bile güvenli değil.

 Pekala.

 Çıkmayı başarır başarmaz oraya geleceğim.

 Şu işe bak!

 Bu o!

 Tekneyi kiralayan herif.

 - Nerede?

 - İşte orada!

 Şu köşeden döndü.

 Onu görüyor musun?

 Yok.

 Sizi geri arayacağım.

 Neredeydin?

 Yuri burada.

 - Başdanışmana haber ver.

 - Bir görgü tanığı buraya   getirilirken onu görmüş.

 - Biliyorum!

 - İçeri gönder.

 - Girebilir miyim?

 - Buyurun.

 - Emirleriniz nedir efendim?

 Tüm çıkışları kapatın.

 Biz ne yapacağımıza karar verene dek   tanığı da bırakmayın.

 - Baş üstüne efendim.

 - Yuri binada mı?

 - Öyle görünüyor.

 - Müthiş bir iş çıkardın Tom.

 - Bütün çıkışları kapattırdım.

 O halde binayı boşaltıp herkesi bu adamın önünden geçirelim.

 Beş dakika içinde her yer televizyon kameralarıyla dolar.

 Tanığı oda oda dolaştırmak zorundayız.

 - Dünyanın en büyük binasındayız!

 - Ama gizliliği ancak böyle sağlarız.

 Hemen ilgilenirim.

 - Binbaşı Donovan.

 - Efendim.

 Bütün subayların silah taşımasını öneriyorum.

 Peşinde olduğumuz adam bir kişiyi öldürdü bile.

 Merak etme Tom.

 Senin silah taşımanı beklemiyorum.

 Uzun mu, kısa mı?

 Zayıf mı, şişman mı?

 Açık tenli mi, koyu tenli mi?

 - Aynen öyle.

 - Sen bu işi şaka mı sanıyorsun?

 Size o herifin ortalama bir tip olduğunu söylemeye çalışıyorum.

 Pekala.

 Hadi şu ortalama p  ç kurusunu bulalım.

 Evet, hatırladığımdan eminim.

 İyi bahşiş verenleri daima hatırlarım.

 CID bir tanık daha getirmiş.

 Annapolis'teki bir otelden bir oda hizmetlisi.

 Artık iki arama grubu oluşturabilirsiniz.

 Harika bir haber.

 İki kat hızlı hareket edebileceğiz.

 Hemen ilgilenirim.

 Görüyor musun, David?

 Her şey yerli yerine oturuyor.

 Ulu Tanrım.

 Umarım sen haklısındır.

 Pekala, bu koridor.

 Çabuk olun.

 Özel Deri Ayakkabı Elmas Taşlı Altın Broş Hayır, bu o değil.

 Adama bir yelkenli kiraladım.

 - Pekala, bu taraftan.

 - Bu işten sıkılmaya başladım.

 - Daha ne kadar sürer?

 - Scott!

 Bu binanın tamamını   aramak imkansız.

 Bütün gece sürebilir.

 Saat 5 ve 6'da biten vardiyalar var.

 Onları ne yapacağız?

 Çarşı kapısından çıkmalarına izin verelim.

 İki tanığı da   oraya yerleştiririz.

 - Ne düşünüyorsun?

 Televizyon.

 İçeri alınmadık Mark.

 Ama evlerine gitmek isteyen   yüzler belki de binlerce insanın bekletildiği söyleniyor.

 Gitmelerine izin verilenler önce CID, Askeri İstihbarat'ın   Adli Soruşturma Dairesi'nin onayını aldıklarını söylüyor.

 Anlaşılan casus olması olası biri aranıyor ve bu kişi Pentagon'da.

 Durumu takibe ve gelişmeleri size aktarmaya devam edeceğiz.

 Melissa Donaldson, WCDM, Pentagon'dan bildiriyor.

 - Bizi atlatıp çıkmış olmalı.

 - İmkansız.

 Binada bir yerde.

 Oda oda aramaya dönüyoruz.

 Bodrum kata inip Operasyon   Odasını ve Bilgisayar Merkezi'ni arayacağız.

 En alttan başlayıp yukarı çıkacağız.

 Gidelim.

 Tanrım.

 - Bunu imzalamanız gerekiyor.

 - Ne?

 - Bunu imzalamanız gerekiyor.

 - Nedir bu?

 Atwell'in cesedinin gömülmek üzere teslim edilmesi için izin belgesi.

 Listeden kan grubu A pozitif olan elli kişi buldum.

 - Kaç tanesi erkek?

 - Yapma ama!

 Kimse cinsiyete göre ayıracağımı söylemedi.

 Benim biraz ara vermem gerek.

 Sam, seninle konuşmalıyım.

 Yardımına ihtiyacım var.

 - Elimden geldiği kadar yavaşlattım.

 Biliyorum.

 Ama çok yakında resimdekini tanıyabilecekler.

 - Yapabileceğim başka bir şey yok.

 - Beni öldürecekler Sam.

 - Tom, iki gündür uyumadın.

 - Sana doğruyu söylüyorum.

 Hiç şansım yok.

 - Tanrı aşkına, neden?

 Kızın öldürülmesiyle ilgin yoksa neden seni öldürmek istesinler?

 Kızı Brice öldürdü.

 - Brice mı?

 - Onun metresiydi.

 - Seninle sanıyordum.

 - Şuna bak.

 Bunu görüyor musun?

 - Antika altın kutu, 10 santimetre  - Fas hükümetinin Brice'a hediyesi.

 Bunu Susan'a vermiş.

 Brice'ın onu tanıdığını ispatlamamın tek yolu.

 O zaman bu aramayı durdurur.

 Durduracağından eminim.

 Anlıyorum.

 Bana inanıyor musun?

 Peki o halde bunu   Devlet Bakanlığı'nın bilgisayarına girebilir misin?

 - Yapabilirim.

 - Yapabileceğini biliyorum, Sam ama   yapacak mısın?

 Sana yardım etmek için ne yapmam gerekirse yaparım.

 O halde yapalım.

 İsim: David Brice Hediye: Altın Mücevher Kutusu Tanım: Fas Oyma İşi Değeri: 5400 Kimden: Fas Büyükelçisi Verildiği yer: Bakanlık Ziyafeti 12 Kutu Küba Purosu Kırmızı Kimono/Gümüş İşlemeli - Hâlâ bekliyorum, bir şey çıkmadı.

 - Bir parça kağıt istiyorsan   kendin de yazabilirsin.

 - Hemen çıkarabiliriz sanmıştım.

 Bilgisayar önce koyacak bir yer bulacak, sonra da yazdıracaktır.

 - Tamam.

 Ne kadar sürer?

 - Yakında çıkar.

 Pekala, ilk iki sağa, sonraki iki sola, sonuncu da kapıya geçsin.

 Kimse girip çıkmayacak.

 - Burada neler oluyor?

 - CID burada arama yapacak.

 - Bunu görebiliyorum.

 Onları buraya getirmenizi kim söyledi?

 Hiç kimse.

 Aranmayan tek ver burası kaldı.

 Pekala, bayanlar ve baylar.

 Burada bir arama yapacağız.

 Sizden istediğim lütfen  - Efendim, durun.

 - Hay aksi!

 - Tamam, yok bir şey.

 Üstümü değiştirmeliyim.

 - Pekala, başlayalım.

 - Kimsenin geçmesine izin vermeyin.

 Ben Sam Hesselman.

 Bakın, sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim ama bu iş beni aştı.

 Konu Yarbay Farrell hakkında.

 Ben onun   ne yaptığını bildiğinden emin değilim.

 Tamam, sizinle buluşurum.

 Lütfen bundan başka kimseye bahsetmeyin.

 Sizi aradım çünkü onun arkadaşı olduğunuzu biliyorum.

 Doğru şeyi yaptın.

 - Bu kapı kilitli.

 - Anahtarı olan var mı?

 - Yarbay Farrell'in ofisi değil mi?

 - Yine de bir baksak iyi olur.

 Tamam, oldu galiba.

 Belki bu açar.

 Burada kimse yok.

 Koridordan devam edelim beyler, bakalım ne bulacağız.

 Merhaba.

 Mesele nedir, Doktor Hesselman?

 Anlatacaklarımın aramızda kalacağına söz verin.

 Kendimi yeterince hain hissediyorum zaten.

 Elbette.

 Biliyorsunuz, Tom çok büyük bir baskı altında.

 Evet.

 Öldürülen kızı tanıyormuş.

 Onlar   çok yakınmış.

 Tom, kızı Bakan Brice'ın öldürdüğünü düşünüyor.

 Bakın, Tom'u tanırım.

 Göründüğünden çok daha   kırılgan biridir.

 Ve bu kız  Sanırım Tom ona aşıkmış.

 Her neyse birinin kendisini öldürmek istediğini sanıyor.

 Benden bilgisayarı yeniden programlamamı istedi.

 Ben de yaptım.

 Ama şimdi  Bilemiyorum.

 Hiç bilmiyorum.

 Anlıyorum.

 Yarbay Farrell şu anda nerede?

 Herhalde ofisinde veya bilgisayar odasındadır.

 Teşekkür ederim.

 David Brice Altın Mücevher Kutusu Kahretsin.

 - Durun!

 Geri gelin!

 - Buraya dönün!

 Olduğun yerde kal!

 Kıpırdama!

 - Çavuş, bu adamı tutuklayın!

 - Bu subay buraya giremez!

 Ben senin üstünüm ve sana bu adamı tutuklamanı emrediyorum!

 - Ben Bay Pritchard'dan emir aldım!

 - Tutukla!

 - Ben Bay Pritchard'dan.

 - Kapa çeneni!

 - Direnirse vurun.

 - Baş üstüne!

 Nereye gidiyorsunuz?

 Oraya giremezsiniz.

 Size giremezsiniz dedim!

 - Yarbay buraya ne hakla girersiniz?

 - Hemen aramaya son verin.

 - Teşekkür ederim, Lorraine.

 - Siz bir Rus casusunu değil   Susan Atwell'in metresiniz olduğunu bilen birini arıyorsunuz.

 - Neden bahsediyorsun sen?

 - Ona, Faslı bir bakanın size   verdiği altın bir kutuyu verdiniz.

 - Neden bahsettiğini bilmiyorum.

 Kutuyu Protokol Dairesi'ne beyan etmişsiniz!

 - Ben bir şey beyan etmedim.

 - Bunu bakanlık bilgisayarına anlatın.

 - Ne?

 - Bunu Devlet Bakanlığı'ndaki   bilgisayara anlatırsınız.

 Şimdi telefonu alın ve bu   aramayı sona erdirin.

 Hemen!

 - Bir saniye  yapın yoksa yemin ederim sizi ihbar ederim.

 Sakin ol.

 Scott'ı çağıracağım.

 Tanrı aşkına, gir!

 Özür dilerim Sayın Bakan.

 Kontrol etmeye mecburdum.

 Yuri çok yakında olmalı.

 Bir cinayet işlendi.

 Doktor Hesselman'ı vurmuş.

 - Tanrı'nın cezası.

 - Ne oldu Binbaşı?

 - Yuri'yi köşeye sıkıştırdık.

 Burası, iletişim bölümü ve subay spor salonu   arasında bir yerde.

 - Çok iyi, Binbaşı.

 Aramaya devam edin.

 - Ben.

 Sam'i o maymunlara öldürttün, değil mi?

 - Hayır.

 - Seni yalancı pislik!

 Susan'ın evinde seni gören Tom'du.

 Seni başından beri biliyordu.

 Bu doğru, değil mi?

 Bu ne anlama geliyor biliyorsun David.

 Eğer Bayan Atwell'le beraber olan Yarbay Farrell'sa   o halde Bayan Atwell'i öldüren de Yarbay Farrell'dır.

 Ve biz Bayan Atwell'i öldüren kişinin Yuri olduğunu biliyoruz.

 Dolayısıyla Yarbay Farrell, ispat ettiğimiz üzere Yuri'dir.

 Sam'i sen öldürdün, değil mi?

 Seni aşağılık p  ç kurusu!

 Güçlü insanların neler yapabileceğini bilmiyorsun.

 - Seni pislik!

 - Bir saniye.

 Scott sadık ve değerli bir dostumdu.

 Bu dostluğun düşüncelerimi bulandırmasına izin verdim.

 Yaptıklarım bağışlanamaz.

 Scott.

 Scott.

 Silahı bana ver.

 Bu hayatım boyunca yapmak zorunda kaldığım en zor şey.

 Ama yemin ederim sana yardım etmek için elimden gelen   her şeyi yapacağım.

 Sana en iyi avukatları tutacağım.

 David, elinde hiçbir delil yok.

 Bekle.

 Susan'ı deli gibi kıskanıyordu.

 O tür adamlardan, anlıyor musun?

 Diyelim ki pazar gecesi geç saatte çalışmayı planlamıştık.

 Ama ben gelmedim.

 Susan'la beraber olduğumu düşündü.

 - David.

 - Dokunma bana.

 Beni aramaya gitti.

 Tartıştılar.

 Gerisini sen de tahmin edebilirsin.

 - Nefesini boşa harcama.

 - Yardım et bana.

 Bu işten kurtulmama yardım et.

 İstediğin her şeyi veririm.

 Yemin ederim.

 İstediğin her şeyi veririm.

 Dinle beni.

 Yardım et.

 İstediğin her şeyi veririm.

 Yeter ki yardım et.

 İstediğin her şeye sahip olabilirsin.

 Bana karşı tanıklık edersen senin sözüne karşılık benimki olur   ve ben kazanırım.

 - David.

 - Scott!

 - Hayır!

 İçeride neler oluyor?

 Sayın Bakan!

 - Aman Tanrım!

 Ne korkunç.

 - Felson!

 Arama sona erdi, Binbaşı.

 - Yani ?

 - İntihar etti.

 Anderson.

 Yarbay, cevabınız olumlu mu?

 - Yarbay, efendim.

 İyi misiniz?

 - Kalemini ver Teğmen.

 - Efendim.

 - Kalemin var mı?

 - Evet efendim.

 - O halde ver!

 Bunu teslim etmeni istiyorum.

 Gerekirse uykusundan uyandır ve teslim et.

 Baş üstüne efendim.

 Git.

 Charlie, gel ve şuna bak.

 - Hemen Donovan'ı çağırın.

 - Bu Yarbay Farrell.

 Bir sürü insan seni arıyor.

 Desene en akıllıları sizsiniz.

 Oradan ne zaman çıkacak?

 - Sen bazı şeylere açıklık   getirdikten sonra olabilir.

 - O halde konuya gelelim.

 - Bunları neden yeni öğreniyoruz?

 - Buna zaten cevap verdim!

 Daha önce öğrenemezdiniz!

 Telefon ettiğimde Pentagon'dan çıkamadığımı söyledim.

 Pekala.

 Ama en azından kadınla olan ilişkini beceriksizce   yürüttüğünü kabul et.

 - Ben bana söyleneni yaptım.

 Onun sevgilisi olmamı istediniz, ben de oldum.

 Bence bu sorguya devam etmenin bir anlamı yok.

 Evet, bence de yok!

 Seni bir daha göremeyeceğimizi sandık.

 Ben de öyle sandım.

 Bu görevi daha iyi idare edemez miydin?

 O kadar hızlı konuşmayın.

 Rusça'yı takip etmekte zorlanıyorum.

 Çok uzun zaman oldu.

 Anadilini duymaya hasret olmalısın.

 Evgeni Alekseevich, Rusça'yı yeniden duymak istemez misin?

 Bir düşün.

 Pushkin, Lermontov, Tolstoy.

 Solzhenitsyn, Aksenov.

 Onları bile.

 Mizah duygun daima yerinde.

 Filipinler'de gönderdiğin iç çamaşırı dolu çanta   Moskova'ya pek komik gelmedi.

 O zaman bir şey yapmalıydım.

 Her halükarda ABD'de kalman mümkün değil.

 Bu tuhaf olay onlara bir Yuri verdi.

 Evgeni, düşün.

 Düşün!

 Sovyetler Birliği'nde sen bir kahramansın.

 - Ben bir kahraman değilim.

 - Yine de dönmek zorundasın.

 Buraya geldim çünkü bunu size borçlu olduğumu düşündüm.

 Ama beni dönmeye zorlayamazsınız.

 Hayır.

 Bırakın gitsin.

 Dönecektir.

 Gidecek başka neresi var ki?

 Bu film John Alcott anısına ithaf edilmiştir.

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar