Print Friendly and PDF

Kader Değişmiyor

Bunlarada Bakarsınız

 


 


Bir Zâhid, hanımının akrabalarından birinin çocuğu doğmuştu, doğumunu kutlamaya gitti ve beşiğin yanına oturdu ve uykusu ağır bastı nihayet uyudu, rüyasında bir kişi ona dedi ki:

Ey Hakk ’a tapan Zâhid! Bu kız çocuk doksan kişiyle zina edecek ve seninle nikâhlanacak ve çok güzel bir yüzü olacak, sen de onu çok seveceksin ve bu kızcağızın ölümü akrep sokması olacak. Zâhid uykudan uyandı ve kendi kendine dedi ki: Ben bu kadını kabul edince doksan kişiyle zina eder ve benimle nikâhlanır. Eğer Zeliha kadar güzel de olsa ben onu kabul etmemeliyim. Bu olayların vücuda gelmemesi için benim için en güzel olan kızı beşikte kesmektir.

Sonunda öldürmeye niyet etti. Annesi bir şey için dışarı çıktı. O da fırsat buldu çabucak boğazını satırla kesti ve öldürdüğünü zannetti, evden çıktı ve kızın anne ve babasından korktuğundan dolayı oradan, şehirden kaçtı. Annesi geri döndü beşiğe baktı ve çocuğun öldüğünü görüp kan ciğerine hücum edince bağırarak dışarı fırladı, komşularına haber verdi, komşuları toplandılar. Boğazı kesilmiş fakat damarları kesilmemişti. Bir cerrah getirdiler. Boğazını dikti, merhem sürdü. Sonuçta bu olaydan ölmedi, boynunda kıl gibi bir iz kaldı.

Kıt’a

Ey gulyabani ve alçak, Allah’ın hükmünü

Çalışmakla ve zorla başka bir yöne değiştirmeye çalışırsan olmaz

Her yazılan iş sana ulaşacak

Üzülme eğer Eflatun görüşlüysen. [31/1]

On dört yaşına gelince zina etmeye başladı ve o şehirden onu sürdüler. Bir deniz kenarında yerleşti. Her kim ona yüz altın verdiyse doksan kişi oluncaya kadar onunla bir kere zina yaptı. Zâhid de o zamana kadar gurbetteydi. Bir gün kendi şehri aklına geldi. Bir gemiye binmeye karar verdi. Allah’ın takdiriyle zinakar kadının evini tuttuğu yer olan limana ulaştı. Zâhid gemiden indi. Güzellerin seçilmişi ve güzellik kaynağı olan o kadını görmesi sebebiyle bu meşakkatli karasevdaya ve fitne çıkaran rezilliğe düştü. Ve başladı onun evinin etrafında dolaşmaya, zinakar kadının dul sırdaşı vardı. O dul kadına: Bu güzel kadın kiminle nikâhlıdır? diye sordu. Dul kadın: Ey temiz yaratılışlı Zâhid! Bu kadın senin için değildir, bu zinakardır. Yüz altın veren herkes onunla konuşur ve muradına erişir. Zâhid dedi ki: Ey ona gören dul ve ey iş görmede deneyimli olan! Ben elli altın vereyim, çünkü fakirler zümresindenim, bana merhamet etmen şarttır. Dul kadın: Ey şehvetli Zâhid ve ey kötü düşünceli âbid! Sana merhamet etmek zekât verme hususundadır, zina yapmada değil. Zâhid: Ey kadın! o da kabul ederse, elli altın vereyim diğer ellisini de zekât olarak sayın, bundan fazla altınım yok. Böylesi sizin başınızdan da geçmiştir. Dul kadın: Ey gulyabani Zâhid! Selametle git başımdan. Eğer altının yoksa bu işi de yapma. Zâhid: Ey dul! niçin ketum davranıyorsun? Git bir kez söyle eğer elli altına razı olursa, güzel! Yoksa ben döneyim. Sonunda Zâhidin yalvarışından kurtulamadı. Kadına haber götürdü, dedi ki: Ey güzellerin önde geleni ve ey güzellikte tek olan! Dışarıda sana âşık olan bir Zâhid var; ‘elli altınım var, diğer elli altını da bana bağışlayın’ diye yalvarıyor. Şimdi onunla konuştum. Zinakar dedi ki: Ey dul! Geçmişimden pişman oldum, zina yapmaktan tövbe ettim. Bundan sonra bu işi yapamam, ancak nikâhla yaparım. Eğer ben günahkârı Allah ’ın emriyle nikâhlarsa olur, konuşsun, yoksa olmaz.

Kıt’a

Bildim, binlerce estağfurullah,

Ey Tanrım günah ve isyanımdan pişmanım Özür dileyerek yüzümü dergâhına sürdüm Sen tövbekârların elinden tutansın.

Ey tanrı, ey padişah, ey yok olmayan

Sensin en şefkatli, sensin tövbe kabul eden ve merhametli. [32/1]

Dul kadın şeyhe şöyle cevap verdi: Ey nefsin kötülüğüne esir düşmüş ve ey o inatçı deve boyun eğmiş şeyh! O kadın bundan sonra kötülüklerden tövbe ederek saliha kadın olmuştur. Ona nikâh dışında haram yolla yaklaşılması mümkün değildir. Ona kavuşmak istersen nikâhına alman gerekir, yoksa yoluna devam et. Bu hoş ve güzel sözü işiten Zâhid, şapkasını sevincinden havaya atarak dedi ki;

Beyt

Ona kavuşursam cân-ı gönülden teşekkür ederim

İyi ve kötü her şeyi kabul ederim. [33/1]

Sonunda nikâh yaptı ve konuştu, bir müddet geçti, bir gün boynunun

altındaki kıl gibi ince yara izini gördü. Ona: Ey salih kadın! Ne oldu da boynunda yara izi vardır? diye sordu. Kadın: Çocukluğumda beşiğimde uyurken annemin akrabalarından bir Zâhid gelmiş, annem bir şey için dışarıya çıkmış, kimse Zâhidin ben masumu keseceğini bilmiyormuş. Sonra Zâhid oradan kaçmış, annem içeri girince beni beşikte kesilmiş olarak görmüş, komşulara bağırarak haber vermiş, hepsi toplanmışlar ve bir cerrah getirmişler, meğer boynumun damarları kesilmemiş, cerrah bu izi dikmiş, Allah ’a şükür olsun şimdi hayattayım. Zâhid bu kadının beşikte kestiği o kız olduğunu anladı. Allah’ın takdirinden cehd-i gayretle çıkılmayacağını anladı.

Kıt’a

Gayret, çalışma ve cehd ile

Hiç kimse takdirden kaçamaz.

Ey akıllı! verilene rıza göster bir şey sorma,

Çünkü o zehir sahibi gibi değildir. [33/2]

Zâhid dedi ki: Ey saliha! Seni beşikte kesip, kaçan Zâhid benim. Kadın: Ey merhametsiz! Ben henüz yeni doğmuştum, sana ben ne düşmanlık ettim ki bana böyle yaptın? Zâhid: Ey saliha! Bana rüyada dediler ki; bu kız doksan kişiyle zina edecek, daha sonra seninle nikâhlanacak ve sen onu çok seveceksin. Onun ölümü de akrep ısırmasından olacak. Doksan kişiyle zina etmen, sonra benimle nikâhlanman bana zor geldi seni öldürme düşmanlığım bundan başladı. Günden güne kadına muhabbeti çoğaldı. Akrep sokmasından korktuğundan, kadını akrep ısırmaya fırsat bulamasın diye yontulmuş taştan bir kale yaptırdı. Gece gündüz bu akrebin ısırması zararından kadın kurtulsun diye onu koruma düşüncesindeydi. Bu dahi gulyabani nişanıdır (düşüncesi) ki yoksa korurdu ve ölüm temizliğinden onu kurtardı. Günlerden bir gün pencereden bir akrep içeriye düştü ve her ikisi de akrebi gördüler, ayağa fırladılar, akrep de kadının boynundan ısırdı birkaç nefes çıkmadı, öldü.

Kıt’a

Kim gördü pehlivanın ölümü pençesiyle tuttuğunu,

Görmedin mi bir kahramanı harç yapı (duvar) yavaşlatır

Bana yol azığı yeter, eğer güzel bir iş istersen,

Bu yola koyulmak kâfidir, yolculara onun ihsanıdır. [34/1]

 

Kaynak: Mostarlı Fevzi, Bülbülistân’ından

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar