Kırmızı (2018) Rojo
109 dk
Yönetmen:
Benjamín Naishtat
Senaryo:
Benjamín Naishtat
Ülke:
Arjantin Brezilya, Fransa Hollanda Almanya, Belçika İsviçre
Tür:
Dram, Gizem, Gerilim
Vizyon Tarihi:
26 Ekim 2018 (Arjantin)
Dil:
İspanyolca
Müzik:
Vincent van Warmerdam
Nam-ı Diğer:
Czerwony
Oyuncular
Darío G Grandinetti
Andrea Frigerio
Alfredo Castro
Diego Cremonesi
Laura Grandinetti
Özet
Üçüncü uzun metrajlı filminde genç yönetmen Benjamin
Naishtat, başrolleri Güney Amerika’nın en büyük oyuncularına, Dario Grandinetti
ile Alfredo Castro’ya teslim ediyor. Film, 1970’lerin ortasında tuhaf bir
yabancının kasabanın saygın avukatı Claudio’ya hakaret etmesiyle başlıyor. Adam
terslenip kovulduğunda kendince intikam almaya niyetleniyor. Ancak olaylar
ölüm, sırlar ve suskunlukla, hiç kimsenin beklemediği bir yönde gelişiyor.
1970’lere duyduğu sinemasal hayranlığı, kendi ailesinin tarihçesi ve Francis
Ford Coppola, Sidney Lumet ile John Boorman’ın suç filmlerinden beslenen
yönetmen Naishtat, Arjantin’in en karanlık yıllarındaki toplumsal sessizliği
öngören, gergin bir suç filmi ortaya çıkartıyor.
Altyazı
Arjantin'in bir bölgesi 1975 Tamam, kapıya dikkat et!
Güzel.
Hiçbir yere çarpma!
Evet, şimdi sağa dön.
Güzel.
Tamam.
Evet.
Bak, buraya dikkat et!
Yapmamız gereken
başka işler de var.
Onları halledelim.
Kimse yok mu?
- İyi akşamlar.
- Geçin bakalım
çocuklar.
Buyurun.
Bu taraftan.
- Tamam anneciğim.
- Hoş geldiniz!
Sağlığına Dario!
Sağlığına!
Sağlığına!
Yemeğin bitti mi?
Hayır, henüz sipariş
vermedim.
Eşimi bekliyorum.
Beyefendiye bir masa
lazım!
Bir masa
ayarlayabilir misiniz?
Kaç kişi olacaksınız?
Tek kişi.
Lütfen bana biraz
zaman verin efendim.
Cumartesi günlerimiz
biraz kalabalık ve yoğun olur.
Sizi bir dakika
bekleteceğim.
Yeni bir masa
ayarlayabilir misin?
Şuan tamamen doluyuz.
Bir masa daha
eklersem alanı daraltmış olurum.
Birkaç dakika
bekleyin lütfen.
Bana bak Adam koskoca masayı işgal ediyor.
Daha sipariş de
vermemiş.
Bu işi başka türlü halletsek
olmaz mı?
Ben sipariş vermeye
hazırım.
O da bu süre
zarfında bekleyebilir.
Üzgünüm fakat önce
beyefendi geldi.
Dışarıda beklemek
ister misiniz?
Otururken bir şeyler
içebilirsiniz.
Müessesemizin ikramı.
Ne dersiniz?
Dışarısı çok soğuk!
Affedersiniz.
Sorun nedir?
Dinleyin Avukat Bey Sorun şu ki ben burada ahmak gibi
dikiliyorum, bekliyorum.
Sense oraya geçmiş
aval aval bakıp sipariş bile vermiyorsun.
Bilmezden geliyorsun.
Bu sürede ben de
sümsük gibi burada dikiliyorum.
Buraya mı oturmak
istiyorsunuz?
Mesele istemem değil.
Sadece olması
gereken bu!
Bir restorana vakit geçirmek
için geleceksen yemek yiyecek insanlar için
de yer ayırman gerekir.
Para harcamak için
gelmiş insanlara.
Anlaşıldı.
Haklısınız.
Buyurun geçin.
Sorun yok.
Garson.
Buraya bakar mısın?
- Bir soun yok değil
mi?
- Hayır, hayır, yok.
Menü alabilir miyim?
Niye dik dik
bakıyorsun?
Konu kapandı.
Bitti.
Mevzuyu hallettik.
Sorun şu ki
görgüsüzsün.
Görgüsüz ve hırçın
bir adam!
Sana acıyorum.
Hayatını bela
arayarak geçirmene yol açacak ciddi
sorunların olduğu düpedüz ortada!
Yetiştirilme
şeklinden ötürü terbiyesizsin.
Çünkü annen baban
sana hiç rica etmeyi öğretmemiş.
Bir yabancıyla nasıl
konuşulacağını!
Sana acıyorum.
Gerçekten acıyorum.
Eminim bu başına hep
geliyordur.
Her konuda insanlara
sataşarak hayatını geçiriyorsundur.
Sineye çekemezsin.
Bu senin doğanda var.
Koca adamsın da.
Huylu huyundan
vazgeçmez.
Hayatın hep
darmadağın olacak.
Bunun gibi birçok
tuhaf anlardan oluşan bir yığın.
Bu sürede sen de
çaresizce diğer insanların nasıl uyum
içinde yaşadığını izleyeceksin.
Ki senin için böyle bir
seçenek olmayacak.
Sadede gelecek
olursak Başına gelenlerin suçlusu sen
değilsin.
Sen kurbansın.
Zavallı bir pislik!
Seni kahrolası herif!
Sizi adi insanlar!
Naziler!
Kahrolası Naziler!
Seni adi herif!
Senin derdin ne be!
Beni ne
zannediyorsunuz, sizi lanet Naziler!
Kahrolsun!
Deli mi görmek
istiyorsunuz?
Delinin ta
kendisiyim!
Delirttiniz beni!
Naziler!
Delirttiniz beni!
Bırakın!
Naziler!
Lanet Naziler!
Bırakın!
Bırakın!
Her şey yolunda!
Bırakın beni!
Her şey yolunda,
merak etmeyin.
Her şey yolunda
efendim.
- Her şey yolunda mı?
- Her şey yolunda!
Eğer eşim bu kadar
geç kalmasa tüm bunlar yaşanmayacaktı.
Avukat Bey!
Lütfen oturun efendim.
Sorun çözüldü.
- Götür şunları
lütfen.
- Tabii, tabii,
tabii hemen!
Müsaadenizle.
- Çok üzgünüm.
- Sorun değil.
Ne oldu?
O da kim?
Restorandaki adam.
Derdi ne?
Ne oldu?
- Dur!
Dur!
- Eve gidelim.
- Dur!
Dur!
Bir dakika!
- Eve gidelim.
Bir yere ayrılma.
Ne yapıyorsun
Claudio?
Eve gidelim Claudio!
Claudio!
Senin derdin ne be
adam?
Dur!
Dur!
Derdin ne senin!
Dur!
Ne yapıyorsun?
Dur, dur, dur, dur,
dur.
Dur, dur, dur, dur,
dur.
Dur!
Bu saçmalığa bir son verelim.
Dur!
Hayır!
- Yapma, yapma!
Yapma, yapma!
- Hayır!
Bizim bir kızımız
var!
- Yapma!
- Dur.
Bizim kızımız var.
- Hayır, hayır,
hayır!
- Silahını bırak.
Silahını bırak.
Dokunma ona.
Dokunma Claudio.
Hayır!
Hayır!
Hayır!
Hayatta.
Bekle burada.
Kapı çalıyor.
Girin!
Bu taraftan gelin.
Girin!
Ne oldu?
Eve gidelim.
Eve mi?
Delirdin sen?
Neden eve gitmek
istiyorsun?
Adam can veriyor!
Ameliyata girmesi lazım!
Adamın kafasında bir
kurşun var.
Río Seco'dan doktor Kaniparoli'ye
götürmeyi düşündüm.
Ameliyata girer ve
kurtulur.
Anladın mı?
Elindeki tek fırsat
bu!
Burada cerrah falan
yok.
Onu burada
bırakmanın sonucu iyi olmaz.
Eve gidelim ve sen
orada kal.
3 Ay Sonra
- Merhaba!
- Nasılsın Estelita!
- Merhaba!
- Nasılsın?
Ne zahmet ettin!
Gerek yoktu.
Geçin, oturun.
- Hoş geldiniz!
- Merhaba Susana.
Merhaba, hoş
geldiniz!
Geçin.
- Merhaba!
- Selam Raul.
- Gelmenize çok
sevindim.
- Merhaba.
Santi ile tanışın.
Paulita'nın erkek
arkadaşı.
- Yakın arkadaşı!
- Siz nasılsınız?
Ha erkek arkadaşı ha
yakın arkadaşı.
- Ne fark eder.
- Öyle yapma!
- Polonya'yı
alıyorum - Dur!
Öyle yapma!
- ve fethi reddediyorum.
- Dur!
Öyle yapma!
Reddedemezsin.
Anlaşma imzaladın.
- Edebilir mi?
- Tamam, peki.
Emin değilim.
Kuralları baban
biliyor.
O yüzden avukat oldu
zaten.
- Onu reddedebilir
mi?
- Hayır.
Teşekkürler.
Kim işgal ediyor?
Ben onu işgal
ediyorum.
Yapacak bir şey yok.
İçme suyu mu
dolduruyorsun?
Evet!
İçme suyu.
Poşet çay bile yok
mu?
Yok.
Hoşuna gidiyor mu
peki?
Yıllar evvel
sosyalleşirken insanın bir şeyler içmek
zorunda olduğunu fark ettim.
Misal çay veya kahve!
Bazen insanın canı
istemeyebiliyor.
Ben de su istemeye
başladım ve en sonunda alıştım.
Kimse fark etmez.
Hayır.
Ne?
Ne oldu?
Dinleyin.
Bir sinek.
Muhtemelen içeri
girmiştir.
Öyle yapma!
Hayır.
Benim bir yöntemim var.
Sineği yorman lazım!
Bir yere konar
konmaz kışkışlamalısın.
Böylelikle uçuşu her
seferinde kısaltıyor.
Nefesleri tükeniyor,
tıpkı bizler gibi.
Öyle bir noktaya
geliyorlar ki uçacak mecalleri kalmıyor.
Sonra kondukları an
güm!
Tek istediğim avukat
bey, işleri biraz daha hızlandırmak.
Eğer mesele daha
erken sürede daha az para almaksa bu
kabul edebileceğim bir durum.
Eğer mesele et kesme
tesisine kaç kere gideceğiniz ile
alakalıysa, daha fazla evrakla ve daha
çok masrafla sonuçlanacaksa bu da sorun değil.
Ama acilen paraya
ihtiyacımız var.
Böylelikle kardeşim
ve ben bir arazi alıp işe koyulabiliriz.
Tüm gün evde kalmaya
katlanamıyorum.
Eşime
katlanamıyorum, çocuğuma.
Kimseye
katlanamıyorum.
Dinle Mario.
İşleri bir raddeye kadar
hızlandırabilirim.
Tazminat davaları
sabır gerektirir.
Her seferinde.
Acele edenler
kaybeder.
Diyelim ki tesisi
maaş çekin için topa tuttum hepimiz
kaybederiz.
Fırtınanın dinmesini
bekleyelim.
Ama durumlar
zorlaşıyor.
En küçük evladım
kulak iltihabından mustarip.
Eşim ilaç alıp
duruyor ve benim maaşım yok.
Durum bundan ibaret!
Kendimi sizin
elinize bıraktım Avukat Bey.
Size olan itimadım
tam.
Anladım Mario.
Dişini sıkman gerek.
Hı?
Ah Bunu getirmiştim.
Bu da ne?
Rodeo fuarına gitmek
için çizdiğim bir harita.
Eşiniz ve kızınızla gidebilesiniz
diye.
Çok hoş!
Teşekkürler.
Kardeşin kement
atacak mı?
Evet.
Güzel bir barbekü ile bekliyor olacak.
Çok güzel.
Belki turlayan
Amerikan kovboylar da gelir.
Söylentiye göre
muhteşemlermiş.
Belgeleri uzatsana.
Günaydın.
- Günaydın.
- İsim nedir?
Claudio Moran.
Avukat Claudio Moran.
Bir sorun mu var
memur bey?
Hayır hanımefendi.
Sadece rutin kontrol!
Yolculuk nereye?
Rio Seco'ya.
Rodeo fuarına.
Avukatmışsınız.
Evet.
Yolda gelirken bir
tuhaflık fark ettiniz mi avukat bey?
Hiç fark etmedim.
- Tamam, iyi
yolculuklar.
- Çok teşekkürler.
Hayır istemem
teşekkürler.
Sen harca.
Kazandım bak.
Devlet yönetimi, Amerikan
kovboyları ve ekiplerini yüz üstü
bırakınca bir kez daha mahcup oldu.
Kabiliyetsizliklerini
kanıtlayan ve Amerika Birleşik
Devletleri gibi kardeş ülkeyle gerginlik yaratan devlet yetkililerinden dolayı bir kez daha
utanç duyduk.
Amerikan
Kovboylarının gösterisi iptal edilmek zorunda
kaldı ve hâlâ yeni bir tarihe ilişkin haber yok.
Ama bu konuyla
ilgili yeni gelişmelere ulaştıkça sizlere
aktarmaya devam edeceğiz.
Diğer bir yandan her
şey aşikâr!
Yerli yabaniler ve
dansları ve bu yabanilerin gücü
tarafından esir alınmış Avrupalı sömürgeciler.
Ama diğer bir yandan
da gerilim var.
Anlatabiliyor muyum?
Ana karakterler
arasında süregelen bir gerilim var.
Siz ikiniz
başroldeki çiftler olacaksınız.
Dolayısıyla size
düşen görev, bu niyetleri sahnelemek!
İfade etmek.
Oyunun niyetini ve
yabani ile esir arasındaki karşılaşma
çevresinde gerçekleşen niyeti.
Tamam mı?
Açık mı?
Niyetten kastınız
tam olarak nedir?
Niyet.
Niyet ne demek
anlıyor musun?
Bir bakalım.
Buraya gel.
Biraz daha yaklaş.
Daha yakına.
Bir şey hissediyor
musun?
Evet.
Bir şeyler var.
İşte niyetten kastım
bu.
Evet.
Gelmiş mi?
Erken gelmiş.
Biraz beklemesini
söyle lütfen.
İzninle.
Nasılsın?
- Nasılsın?
- İyiyim.
Sen?
- Gayet iyi.
- Otursana.
- Teşekkürler.
- Her şey yolunda mı?
Fazlasıyla.
Mesleki tavsiye
almak istediğini Duyunca şaşırdım.
Tuhaf mı buldun?
Mesele nedir?
Sana şahsi bir soru sormak
istiyorum.
Olur mu?
Elbette.
Galiba.
Hiç sıkı dostun var
mı?
Anlayamadım.
Biz dost değil miyiz?
- Evet.
- Sen, Mabel, Susana
ve ben.
Tabii.
Dost olmaz olur muyuz hiç.
Mabel ve Susana sıkı
dostlar.
Biz de
sosyalleşirken birbirimizi görüyoruz.
Ama dürüst olmak gerekirse,
bir sır vermen gerekse bana söyler
miydin?
Duruma bağlı.
Bu konu üzerine tahminde
bulunmak zor!
Tabii tabii.
Onu demeye çalışıyorum.
Bir saniye düşün.
Güvenilir bir dostun
var mı?
İtimat edilir biri.
Eşine bile söylemeye
cüret edemeyeceğin bir şeyi
söyleyebileceğin birileri mesela?
Dostlar bugünler
içindir.
Aksi takdirde onlara
dostum demem.
Mesele şu ki avukat
bey!
Evimden bir blok
ötede, Saavedra Sokağı'nda fazlasıyla ilgilendiğim
bir mülk var.
İki katlı bir ev!
Önünde garajı var.
Arkasında güzel bir
bahçesi var.
Kocaman bir yemek
odası Bunun dostumun olup olmamasıyla ne
alakası var?
Adım adım Avukat Bey.
Adım adım.
Terk edilmiş.
Ev terk edilmiş.
- Eski bir ev mi?
- Hayır.
Modern denebilir.
Tuhaf bir işler
dönmüştür.
Söylentilere göre
bir çeşit baskın olmuş.
Söylentilerin
kaynağı nedir?
Civardaki insanlar
işte.
Kasabanın
dedikoducuları.
İnsanlar tanıyormuş.
Ev nasıl?
Evin cephesi pırıl
pırıl!
İçeride yapılması
gereken ufak tefek işler var.
Peki ya mobilyalar?
- Onlarda hasar var
mı?
- Hayır, hayır.
Hepsini götürmüşler.
Yağmacılar.
Banliyölerden gelen
insanlar.
Darmaduman etmişler.
Vakit dar.
Evin üzerinde bir
borç var mı öğrenmemiz gerek.
En iyi yöntem bu!
Yalnızca ortaya çık.
Borcu kapat.
Ve tapuyu satın al.
Ama vakit dar!
Dostane bir hâkim bulduğumuzu
varsaysak bile.
Tapu için talepte
bulunmayı unut.
İşin içine üçüncü tarafın
girmesi gerek.
Muhtemel alıcıdan
niyet mektubu almış gibi yapacak bir
noter ayarladım.
Evi bizzat ondan alacağım.
Sen yasal vekil
olacaksın.
Adının evraklarda geçmesine
lüzum yok.
Her şeyi ben
halledeceğim.
Vergiler, evin
tadilat işleri.
Nakit param var.
Ama yasal tarafta
yardımın gerekli!
Şehir dışından
gelecek olan üçüncü tarafın ucu hiçbir
şekilde bana çıkmaz.
Resmiyet böyle.
Yalnızca adını
verecek ve parasını alacak.
Sen yapabilirsin!
Seni herkes tanır.
Dediğin şeyler çok
saçma.
Kim evin gerçek
sahibi olduğunu yutar ki?
Kim aksini iddia
eder?
Sen Rio Seco'lusun.
Birden ortaya
çıkacak ve evi bize satacak birileri
olmak zorunda.
Biz yapmazsak
başkası yapar.
Biliyorsun.
Hassas bir mesele!
Bir düşüneyim.
Tam da beklediğim
gibi.
Normal ücretine
ilaveten evden aldığım paranın yüzde otuzunu
sana veririm.
Ederini biliyor
musun?
Hesaplattım.
Piyasa değeri.
Hesaplattın mı?
Tahmin et!
Ne?
Ne kadar.
Piyasa değeri.
- Bir sayı söyle.
- Hayır.
Hadi ama.
Bir tahminde bulun.
Bir sayı söyle işte.
Hayır.
Bir sayı söyle.
Claudio!
Gel, gel!
Kafana dikkat et.
Günaydın!
- Burada mı
yaşıyorsunuz?
- Hayır.
Sadece geziniyoruz.
Kapıyı açık gördük
ve içeri girdik.
Anladım.
Ben de geziniyordum.
Güzel bir ev!
Bu şekilde kalması
çok yazık!
Sen buralısın değil
mi?
Seni bu civarda
görmüştüm.
Evet.
Evet.
Bir blok ötede
yaşıyorum.
İstersen
oturabilirsin.
Tabii.
İzninizle.
Onları tanıyor
muydunuz?
Yani burada yaşayan
insanları!
Aaa, sadece
çocukları.
Sarışın olanları.
Onlar oyun oynarken
seyrederdim.
Anne babalarıysa,
hayır!
Onları pek
tanımıyordum.
Hayır.
Sen avukatsın, değil
mi?
Pekâlâ Müsaadenizle.
Nasılsınız avukat
bey?
İyiyim, iyiyim.
Federal müdahale
hakkında ne düşünüyorsun?
Onaylıyor musun?
Şey Belki.
Bugünlerde neyin ne olacağı
belli olmuyor.
Cevap yok.
Kimse açmıyor.
Çok tuhaf.
Caniparoli öğle yemeğini
hep evde yerdi.
Bir daha ara.
Evet!
Evet!
Bakışlarınız
kaybolsun!
İşte böyle!
Evet!
Ritme uyun!
Melodiyi takip edin,
evet!
Kendinizi melodinin ahengine
bırakın.
Yüreklerinizi asla boş bir dilek doldurmasın.
Ne yaptığımızdan
emin olmak zorundayız.
Yoksa hikâyeyi
aktaramayız.
Siz çocuklar
neredesiniz?
İyi misiniz?
Tamam mısınız?
Tamam.
Madem sorun yok Evet.
Dönmeye başlamak
üzereyiz.
Ne demiştik çocuklar?
Enerjinizle eğilin.
Çember size işaret
verdiğinde!
Evet!
Eğer hassaslarsa bu İyiliklerinizin karşılığı değildir!
Evet!
Gülümsemeyi unutmayın kızlar!
İşte böyle!
Göreyim dişlerinizi!
İşte böyle!
Bu hangi dönüş peki?
Dikkat!
Kaptı götürüyor!
Evet!
Direniyor!
Kadın donakaldı.
Tam orada Donakaldı.
Evet Evet!
Çok güzel!
Harika!
Evet Kadınlar
çemberi.
İki!
Hizayı bozmamaya
dikkat edin!
Şimdi tüy gibi
hafifçe ayrılacaksın!
Evet İşte
bu!
Çok iyi.
Tamam.
Halime bakmayın,
üzgünüm.
Şekerleme yapıyordum.
Hayır, hayır, ben
özür dilerim.
Doktor
Caniparoli'nin yakın dostuyum.
Birlikte aynı okula
gitmiştik.
Evine uğradım ama
eşini veya kendisini bulamadım.
Arabası da yoktu,
acaba Duymadınız mı?
Neyi?
Doktor seyahate
çıktı.
Hayır.
Haberim yoktu.
Ne zaman döner
biliyor musunuz?
Bir süre uzakta
olacak.
Bazı sıkıntılar oldu.
Doktor bazı sorunlar
yaşadı.
Biliyor musunuz
bilmiyorum.
Doktorun eşi
hastanede çalışıyor.
Evet?
Sendika işlerine
karışmış.
Bu yüzden ülkeyi
terk etmeleri gerekti.
Merak etmeyin.
Geri dönerler.
Çok teşekkürler.
Buraya imza
atacaksın.
Adının ve soyadının
ilk harflerini atacaksın.
Çok güzel.
İşte bu kadar!
Buyurun.
Hepsi sizin.
- Teşekkürler.
- Benim için bir
zevkti Mario.
Zevkti.
Gidebilirsin.
Affedersiniz.
Şeker yiyorsunuz
değil mi?
Gördüğüm kadarıyla o
meşhur şekerler.
Evet, biliyorum.
Hani şu çikolatayla
kaplı olanlar.
Tadı da bir hayli
leziz olsa gerek!
Bir tane alabilir
miyim?
Hadi ama!
Böyle yapmayın!
Bir tanecik!
Bir tanesini çalayım.
Çok meşhur şekerler.
Bencil insanlar için.
Konuklarımıza iyi davranmamız
lazım.
Evet, doğru.
Şehrimizin tanıtımı
için çok önemli.
- Bende öyle
düşündüm.
- O yollardan kalkıp - bizimle
sohbet etmeye geldi.
- Kesinlikle,
biliyorum.
Şu saçını arkaya
topla.
Merhaba.
Hoş geldiniz.
Buyurun.
Sizlere bir hediye vermek
istiyoruz.
Bizim için çok
önemli bir hediye.
Olur mu?
- Çok minnettarız.
- Bu da ne?
Şehrimize ait çok özgün
bir eşyadır.
Bölgemize ait bir
şey!
Bu ülkemize ait
klasik bir eser.
Mate bardağı ve
kamış seti.
Pekâlâ, bu bizim
geleneksel matemiz.
- Anladınız mı içmek
için.
- Bunu içecek miyiz?
- İçmek için.
- Eskiden yerba
içmek için kullanılırdı.
Ülkemize ait yerel
bir bitki!
Güzelce
demliyorsunuz.
Çok güzel bir
bitkidir.
Aaaa Galiba bir çeşit bitki!
Evet, bölgemize ait
bir bitki!
Evet, çok hoştur.
- Dokunabilirsiniz.
- Buradan
tüttüreceksin galiba.
- Ah evet.
- Hayır, hayır,
hayır!
Bu içmeniz için.
İçecek bu.
Demleme.
Biz size nasıl hazırlanacağını
öğreteceğiz.
Ne kadar tatlı olduğunu
göreceksiniz.
- Peki, o zaman.
- Biz size
öğreteceğiz.
- Evet, hiç merak
etmeyin.
- Teşekkürler.
- Şunu şuraya
koysana.
- Rica ederim.
Bizim hediye nerede?
Biz de size
ülkemizden bir hediye getirdik.
Bu Onlar
da hediye getirmiş.
Bu esasında
büyükbabama aitti.
O yüzden çok eski.
Çok eskiymiş.
Dedesine aitmiş.
Çok büyük bir hediye
değil, bu yalnızca çiftlikte sık sık kullandığımız
bir şeydir.
Çok büyük bir hediye
değilmiş.
Çiftlikte sık sık
kullanırlarmış.
- Harika gözüküyor!
- Şey Şey Bizim
çok işimizi gördü.
Çok işimize yaradı.
Size takdim ediyorum.
Birçok iyi işe imza
attı ve çok işimize yaradı.
Anladım.
Çok güzel vakit geçiriyoruz doğrusu Çok güzel.
- Sağlığınıza!
- Şerefe!
Halklarımızın
yeniden kavuşmasına!
Birlikte olmamıza!
Ülkelerimizin
birlikte olmasına!
Kesinlikle.
Önden buyurun
efendim.
Efendim, yerel
haberler için bir yorumda bulunacak mısınız?
Tabii!
Herkese iyi günler.
Dostlarımızın
sorununu halletmiş bulunmaktayız.
Bu mutlu haberi
sizler ile paylaşmak benim için bir şereftir.
Meşhur Amerikan
Kovboyları!
Hepinizin bildiği üzere
eski yönetimin ihmallerinden dolayı ortada
kalmışlardı.
Bir soru daha!
Bir soru daha!
Hediye takasında
bulundunuz mu?
Bakıyorum da istihbaratınız
sağlammış.
Evet, evet!
Onlara harika bir
mate seti hediye ettik.
Alpaka yününden yapılma.
Yerli bir
zanaatkârın elinden çıkma.
Onlar da bana bu
hediyeyi verdi, müsaadenizle.
Sıradan
kırbaçlarından biri!
Efendim, konuyu
değiştirirsek, size sormak istediğim soru
Federal müdahale ile birlikte sizce insanlar bu durumdan memnun kaldı mı?
Zerre şüphem yok.
İnsanlar bu
müdahaleyi kesinlikle bağrına bastı.
Son bir soru daha!
Son bir soru daha!
Son haberlere
ilişkin yorumunuzu merak ediyorum.
Söylentilere göre
birkaç parti yasa dışı beyan edilebilirmiş.
Hangi radyoya çalışıyorsun?
Eyalet radyosuna
efendim.
Eyalet radyosu,
pekâlâ!
Adın ne bakayım
senin?
Pekâlâ, çok güzeldi.
Hoşuna gitti mi?
Öğretmen bizden
hapsedilmeyi ifade etmemizi istedi.
Ben de düşmeyen bir
damlanın içinde olabileceğimi düşündüm.
Yahut kapalı bir kutu
veya belki de kendimi yukarıdan aşağıya
asıyorum.
Dolayısıyla bir türlü
kaçamadığım karanlık ve kasvetli bir
dünyaya daldım.
Evet.
Hayır.
Bekle.
Gel.
Yanıma otur.
- Biraz darmış!
- Evet.
Hayır.
Bekle.
Hayır.
Bekle.
Sorun ne?
Tuhaf hissediyorum.
Nasıl tuhaf?
Dur!
Ben Ben
Adet görüyorum.
Çok mu kan var peki?
Evet.
Ortalık mahvolur.
Bu gerçekten de hiç
hoşuna gitmez.
Neyin hoşuma gidip
gitmeyeceğini nereden biliyorsun?
Hayır ama Gerçekten, bekle.
Yapma.
Dur Santiago.
Dur!
Laftan anla Santi!
Kes şunu!
Beni de anla.
Ailem birazdan gelir.
Beni de anla.
- Şampanya alır
mısınız?
- Teşekkürler.
- Buyurun efendim.
- Teşekkürler.
Sen içmiyor musun?
- Sen içmiyor musun?
- Teşekkürler.
Git başımdan!
Sinirimi bozuyorsun.
Git başımdan.
Mabel!
Sakin ol.
Ne oldu?
Camilla.
Sakin ol Mabel.
Ne oldu, sakin ol.
Sakin!
Gel bakayım.
Gel.
Daha iyiyim.
Teşekkürler.
Sağ ol.
Sen eşinin yanına
git istersen.
Durumu daha iyi!
Kapıyı kapat.
Bak Mabel zengin bir aileden geliyor.
Dedesi Alman bir
diplomattı.
Burası eskiden
çölken uçsuz bucaksız topraklar satın almış.
Sonra Mabel'in
babası toprağı işlemiş.
Hayvanlar getirmiş.
Sonra gani gani
zengin olmuş ama genç yaşta bir kazada
ölmüş.
Mabel'in annesi kötü
şekilde depresyona girmiş.
Mabel küçük kardeşi Diego'yu
kanatları altına almak zorunda kalmış.
Venado Tuerto'da yatılı
okula göndermiş.
Rahibelerin yanına.
Onda bir terslik
vardı.
O çevre adama iyi
gelmedi.
Anlıyor musun?
Evet.
18'ine basınca geri
döndü ve şehre sanat okumak için geldi.
- Sanat okumak için
mi?
- Sanat okumak için.
En başta her şey
yolunda sandık.
Sık sık ziyaret etti
ve işlerinden bahsetti.
Sonra tek tük
iletişime geçmeye başladı.
Önce görünüşünü
baştan değiştirdi.
Zamane çocukları
gibiydi.
Uzun saçlı, hippi
gibi!
Arkadaşları ona
"Hippi" lakabını bile taktı.
Ama günün birinde
ciddi bir adam gibi giyinip geldi.
Siyasetten konuşmaya
başladı.
Daha önce hiç
yapmadığı bir şeydi.
Büyük meblağda bir
para istedi, hiç açıklama yapmadan.
Ben de haliyle talebini
geri çevirdim.
Ama Mabel Parayı kardeşine verdi ve ortadan kayboldu.
Sonra kardeşinden
bir daha haber almadık.
- Bilemiyorum.
- Mabel çok çaresiz.
Anksiyete ile
uğraşıyor.
Ağlıyor, kalbi hızlı
atıyor.
Zor zamanlardan
geçiyor.
Ama en kötüsü bu
değil.
En kötüsü Haklı olarak, bir işlere bulaştığını ve saklandığını düşünüyoruz.
Bize neden daha önce
söylemediniz?
Mabel bunun
duyulmasını istemiyor.
Polise gitmediniz mi
hiç?
Hayır.
Olan biten onca şey varken
bu hassas bir konu.
Ama çok daha iyi bir
şey yaptım.
Dedektif Sinclair'ı
tuttum.
Televizyona çıkan.
- Şili'li olan mı?
- Evet.
Ücreti çok tuzlu ama
çoktan vaka üzerinde çalışmaya başladı.
Adamın bağlantıları Federal
Koordinasyon Teşkilatı'na kadar
dayanıyor.
Belgelere ve o tür istihbaratlara
erişimi var.
Hatta Dieogu'nun üç ay
evvel buraya gelmek için tren bileti aldığını
bile öğrendi.
Diego'nun fotoğrafı
var mı sende?
Evet.
Herkese gösterdiğim bir fotoğrafı var.
En sonki
ziyaretinden kalma.
Sinclair soruşturma için
ne zaman gelecek?
Çoktan geldi.
Granada'da mı?
Burada, müzede.
Daha yeni geldi.
Seninle tanıştırayım.
Hayır!
Gerek yok!
Utangaçlık etme.
Çok iyi bir adamdır.
Burada bekle.
Gidip getireyim.
Televizyondan
tanırsın.
Her vakayı çözer.
Bir dönemin
markasıydı.
Yardımınıza
ihtiyacım olacak Avukat Bey.
Tabii.
Yardım etmek için
buradayız.
Teşekkürler.
- Sen eşinin yanına
git istersen.
- Tamam.
Peki.
Takdim edeyim Biz çoktan tanıştık.
Teşekkürler.
Televizyona çıkan
hani!
Hı hı Hiç bu denli ünlü biriyle tanışmamıştım.
Bu hafta ofisinize ziyarette
bulacağım bu sayede konuşabiliriz,
tamam mı?
Aslına bakarsanız Kumsalda kısa bir seyahate çıkabiliriz.
Müsait olmayabilirim.
Neden şart cümlesi kullandığınızı
anlayamadım.
Gidebilir misiniz mi
gidecek misiniz mi?
Demek istediğim, çoktan
belli olduğuydu.
Ne ilginç!
Sanki çoktan
belirlenmiş gibi atfediyorsunuz.
Belirlendi!
Önümüzdeki hafta şehirde
olmayacağız.
Şimdi birbirimizi
iyi anladık.
Asla unutmayın ki meşhur
bir televizyon yıldızı olmadan önce bir
polistim.
Şile Santiago Polis
Departmanı!
En iyi polis kuvvetlerinden
birinde!
Biz aklı merkez
alırız.
Bir polis için her
şey ya siyahtır ya da beyaz.
Ortası Yoktur.
- Tutulma için mi
geldiniz?
- Hı?
Tutulma için mi
geldiniz?
Hayır.
- Teşekkürler.
- Çok naziksiniz.
Tuvalete gitmem
gerek.
Önceden neden
gitmedin?
Gittim.
Ama yine gitmem
gerek.
Yakınlarda tuvalet
falan yok.
Tutabilir misin?
Hayır.
Tutamam.
Geri mi dönmek
istiyorsun?
Hayır.
Gerek yok.
Hayatta hiç güzel
vakit geçiremeyecek miyiz?
Bir şey olmadan veya
bir şeyi unutmadan şöyle yürüyüşe
çıksak olmaz mı?
Kararlaştırdığımız
gibi yürümek istiyorum ben.
Yalnızca güzel vakit
geçirmek istiyorum.
İyi olalım istiyorum.
Kafamızı dinleyelim,
keyfimize bakalım.
Keyfimize bakalım!
İnsan olmayan bir
yer bulurum.
Sen burada kal, bir
yere ayrılma.
Hadi, bu taraftayım.
İşte buradayım!
- Hey!
İşte böyle!
- Hadi ama, dikkatli
ol!
- Ayağıma vurma!
- Ah!
Lanet olsun!
- Evet, tamam.
- Hadi!
- Hey!
Çok iyiydi!
- Daha düzgün vur
şuna!
- Bilmiyorumki.
- Birazdan güneş
tutulması olacak.
- Şimd bu gözlüğü
tak.
- Ah!
Tamam.
Teşekkürler.
Bende gözlük takayım
o zaman.
Beyefendi!
Bakmayın!
Birazdan geçecek.
Ne oldu?
Tamamdır Avukat Bey.
Dinlendiniz mi?
Dün gece mi?
Kaçamağınız
sırasında.
Evet.
Bayan Vivas'ın
kardeşiyle ilgili meseleden haberdarsınız ya?
Hippi mi?
Hippi.
Bir gün Buenos Aires'ten aramış otobüsle buraya geleceğini söylemiş.
Kardeşini ziyaret
etmek için.
Hippi mi?
Ah!
Demek haberiniz var.
Eğer bunu bilince haberim
oluyorsa öyle.
Şimdi iki senaryoyu değerlendiriyorum.
İkisi de iç açıcı
değil.
İki senaryoda da malum,
hippi ölüyor.
Bunu teyit edecek
bir ipucu buldunuz mu?
Gezdim.
Yürüdüm.
Sorup soruşturdum Ama görünüşe göre insanların hafızası çok
zayıf.
Misal siz Avukat Bey!
Dün gece ne
yediğinizi hatırlıyor musunuz?
Hadi.
Bir düşünün.
Sığır eti.
Bir önceki gece?
Yine sığır.
Üç gece evvel!
Pek anlayamadım Üç ay önce eşinizle nerede yemek yediğinizi sorsam muhtemelen onu da hatırlamadınız.
İspanyol Kantini'nde.
Demek hatırlıyorsun.
Ne?
Bir yabancı olay
çıkarmış.
Ama o hippi değildi.
Öyle olduğunu hiç
söylemedim.
Burası sükûnetli bir
yerdir Bay Sinclair.
Öyle insanlarla
doludur ki Çalışıp huzur içinde yaşarlar.
Hepimizin tek
istediği de bu zaten.
Daha fazla vaktinizi
çalmayacağım.
Hayır.
Lütfen.
Benim için bir zevk.
- Çok naziksiniz.
Teşekkürler.
- Size de.
İyi günler.
Buyurun.
Evet?
Orada yemek mi
tutuyorsunuz?
Evet, öğle yemeğim.
Böcekler üşüşecek.
Atsanız iyi olur.
Dur.
Dur!
- Ne oldu?
- Geri gel.
Geri gel lütfen.
Beni tanımadın mı?
Hayır.
Paula'yı tanırsın.
Sarışın olan.
Dans sınıfından.
Evet, tanıyorum.
Şimdi tanıdım seni.
Sen Paula'nın erkek
arkadaşısın.
Tam üstüne bastın!
Paula'nın erkek
arkadaşıyım.
Franco'yu tanıyor
musun?
O da sizin sınıftan.
Elbette!
Az önce gördüm.
Partide.
Arkadaşım olur.
Sana uygunsuz bir soru
sorabilir miyim?
Bilmiyorum.
Duruma bağlı.
Franco, Paula ile
birlikte oldu, değil mi?
Cidden mi soruyorsun
yoksa dalga mı geçiyorsun?
Sen ne düşünüyorsun?
Bu gidip ona sorman gereken
bir soru.
Yahut Paula'ya.
Franco hâlâ partide
mi?
Hayır.
Erken ayrıldı.
Dinle.
Benden laf çıkmaz.
Rahat olabilirsin.
Racon diye bir şey
var kardeşim.
Tekrar soracağım.
Onunla yattı mı
yatmadı mı?
Haberim yok.
Bilgim de yok dostum!
Hakikat bu.
Boynuzlandığını
söyledim diyelim.
Ne gidip ona soracak
yüreğin var ne de ilgi delisi kız arkadaşına.
Tamam.
Bas gaza.
Gidelim.
Ne yapıyorsun?
Eve bırakalım mı diye
teklifte bulun.
Hey!
Baksana!
Özür dilerim.
Gel seni eve
bırakalım.
Olmaz mı?
Acımı senden
çıkarmamam gerekirdi.
Üzgünüm.
Ben de haddimi aştıysam
özür dilerim.
Yürürüm.
Çok uzak değil.
Yine de sağ olun.
Dostum!
Mızıkçılık yapma.
Hadi.
Biz seni bırakırız.
Sırtında gitarda
beklememelisin.
Ona söyleyin ortaya
geçsin, önce seni bırakacağız.
Tamam mı?
Dikkat.
Amerikan Kovboyları,
şahane varlıkları ve yabani atlarına
binişleriyle ülkemize renk kattılar.
Amerikan kovboyları,
vatandaşlarımızı mutlu etmek için
ülkemize geldi.
Biz Arjantinliler
doğru tercihte bulunduk.
Bize diğer türlüsünü
düşündürmeye çalışanların aksine.
Amerikan atlarının
asaletine bakın.
Arjantin
topraklarında dörtnala koşturuyorlar.
İki ülkeyi
birleştiren organik ve esaslı bağların temelini atıyorlar.
bu dalalete karşı savaşmamda
yardımcı ol Sana yalvarırım!
Baş melek Mikhail beni bu savaşta koru.
Sana yalvarırım!
Yardımcı ol!
Pederi gördünüz mü?
Ben buralı değilim
hanımefendi.
Dua etmeye geldim.
İyi misiniz?
Kendisini bulmamı
ister misiniz?
Oğlum birkaç gündür
kayıp.
Bir partiye gitti ve
geri dönmedi.
Polis beni
dinlemiyor.
Şehir müdahale
altında!
Başkan beni görmez.
Yakında ortaya çıkar.
Gençler böyledir.
Çok endişelendim.
- Lütfen yardım - Hanımefendi, rahat verin!
Hıristiyan mısınız?
Olmasam burada ne
işim var?
O zaman bana yardım
edin.
Çölde cesetlerin
ortaya çıktığını söylüyorlar.
Baba!
Uyan baba!
- Ne oldu canım?
- Aşağıda bir adam
var.
Ne?
Gördün mü?
Hayır.
Sesini duydum.
Ne demek sesini
duydum?
Galiba adına
seslendiğini duydum.
Ama görmek için
çıkamadım.
- Burada kal.
- Gitme sakın Claudio!
Bu da ne?
- Hey!
Ne yapıyorsun?
- Dikkat etsene!
Birimizi
vurabilirdin!
Lanet olsun!
Burada silahı dolu tutamazsın!
Anlıyor musun?
Bir daha bunu
tekrarlama, tamam mı?
Endişelenecek bir
şey yok Avukat Bey.
Silah ateş aldı.
Şimdi en güzel
kısmına geliyoruz.
Son numaraya.
Ama bu numara için
bir hanımefendiye ihtiyacım olacak.
Gönüllü bir
hanımefendiye.
Kimse yok mu?
Gönüllü bir
hanımefendi?
Kim, kim, kim?
Ortaya çıksın!
Ortaya çıksın!
Hiç güzel hanım da
yok.
Korkunç.
Hey!
Hayır!
Durun!
İşte!
Bir el gördüm.
Evet hanımefendi.
Evet!
Siz.
Zahmet olmazsa
sahneye kadar gelebilir misiniz?
Sizi almak için komando
göndermeyeyim.
Lütfen buraya gelin!
Çok güzel!
Alkış!
Evet.
Harikasın!
İşte bu!
Merhaba fıstık!
Merhaba.
Merhaba.
- Merhaba.
- Adınız?
- Celina.
- Celina.
Ne güzel bir isim.
Teşekkürler.
Çalışıyor musunuz?
Sivil Mahkemede
avukat asistanıyım.
- Avukatlar demek!
- Evet.
Müvekkil ile
avukatın fıkrasını biliyor musunuz?
Müvekkil sorar, "Borcumuz
ne kadar?
" "Üç soru
karşılığında iki bin dolar.
" der.
"Biraz tuzlu
değil mi"?
deyince avukat cevap
verir "Diğer iki soru nedir?
" Tamam.
Şimdi son numaraya
geçiyorum.
Trampet sesini
duyayım!
Lütfen içeri geçin
Celina Hanım.
Dikkat!
Sessizlik!
İçeri girin lütfen.
İşte böyle!
Güzel!
Güzel!
Evet.
Böyle.
Bayanlar ve baylar Bir, iki Herkes!
Üç!
Üç!
Üç!
Ve karşınızda Yok!
Şimdi, şimdi onu
geri getireceğim.
Hadi onu geri getirelim.
Birlikte sayalım Bir, iki, üç!
Seninleyiz, Celina!
Karşınızda Gülmek yok!
Bir saniye lütfen!
Gülmeyin.
Ortadan kayboldu.
Ortadan kayboldu baylar
ve bayanlar.
Bu numarada bir
terslik var.
Çünkü hanımefendi yok!
Burada değil!
Celina?
Celina?
Lütfen
"şşşt" diyerek bana yardım edin.
Şişt!
Sen yapmıyorsun.
Bu adam da öyle!
Bakın şimdi
"Omm" deyin.
Tamam mı?
Omm Omm Evet, işte böyle!
İşte böyle devam
edin.
Nereye kayboldu?
İşte burada!
Alkış!
12 yıl her gün
stüdyoya saat 2'de gittim.
Ama ana kapıdan
geçmedim çünkü bekleyen kızlarla doluydu.
Kenarda özel bir
giriş yerim var.
Stüdyo bodrumunun
olduğu yerde!
Oraya arabamı park
ediyorum, giysi odama gidiyorum Avukat
Bey!
Merhaba demeye
geldim.
Buenos Aires'e geri dönüyorum.
Demeyin!
Evet ama Sizden bir iyilik istiyorum.
Elbette.
Söyleyin.
Beni çöle
götürmenizi istiyorum.
Şu an işlerim biraz
yoğun.
Bunca yoldan beni
çöle götürmenizi istemek için geldim.
Çölde hiçbir şey yok.
Rio Seco'ya gitmek
veya tarlaları görmek istemez misiniz?
Çölü görmek için
buraya geldim.
Sorun olur mu?
Hayır.
Tabii.
Asla olmaz.
Gidelim o zaman.
Peki.
Biraz bekleyin lütfen.
Neden Buenos Aires'e
döndüğümü öğrenmek istemiyor musunuz Avukat
Bey?
Soruşturmanın seyri
hakkında bilgi edinmek istemiyor musunuz?
Hippiye ne olduğuyla
ilgili?
Karışmak istemedim
ama elbette merak ediyorum.
Sorun o zaman.
Ne?
Sorun.
Hippiye ne oldu?
Hippi öldü.
Aile için ne büyük
trajedi.
Evet.
Aile için büyük trajedi.
Ne olmuş?
Nasıl ölmüş?
Ayağını denk al.
Şansını zorlama.
Gözümün içine bakıp bilmediğini
mi söyleyeceksin?
O çocuğun nasıl öldüğünü
bilmediğini?
Biz burada ne halt ediyoruz
sanıyorsun?
Gözümü korkutmaya
çalışma.
Çöle getirmemi
istedin, getirdim ben de.
Bu kuyruklu
yalanlarını kendine sakla.
İnsanlar o çocuğu
nasıl küçük düşürdüğünü unuttu mu sandın?
Kibirli tavrınla.
Ve beş para etmez beyefendi
tavırlarınla?
Sanki o çocuğu
arabana nasıl taşıdığını kimse görmedi?
Sanki kimse o gece
iki el silah sesi duymadı?
Beni ahmak mı sandın
sen.
Kendini vurdu!
Olabilir.
Ama hastaneye gidip
bir adam ve arbededen söz etmişsin.
Ertesi gün de
arabanı alıp camını tamir ettirmişsin.
Cam tozla kaplıymış.
Bu tozla Avukat Bey!
Ne yapıyorsun sen?
Cebinde ne var?
Hiçbir şey.
Bakayım.
Soytarılık etme.
Yaş tahtaya basma.
Tamam mı?
Bir de ağlıyorsun!
Ne ikiyüzlüsün!
İşte bu ülkeyi bu
hâle sokan da bu!
Senin gibi insanlar!
Lanet olsun!
Olan bitenden
haberin yok.
Hayır, hiçbir şeyden
haberim yok!
Bir bakalım Avukat
Bey.
Önemli olan, burada
daha büyük bir kötülükle savaştığımızı
bilmek!
Daha büyük
kötülükten kastımı anlıyor musun?
Düşmanımızın
doğasını anlıyor musun?
Bir diyar düşün Hukukun ve tanrının olmadığı.
Şu güzel ovalara bak
Avukat Bey!
Gökyüzüne bir bak.
Şuna bir bak ve
ürper Avukat Bey.
Şuna bir bak ve
ürper Avukat Bey.
Ürper.
Çünkü tüm bunlar
Tanrı'nın işi.
Koré müritlerini
içine çeksin diye yeri yararak ve Levi'nin
oğullarını diri diri yakan Yaradan değil miydi?
Ürper Avukat, ürper.
Çünkü bizi
yönlendiren Yaradan!
Gizemli şekillerde.
Fakat bizi
yönlendiren bizzat o.
Bu konuyu daha fazla
deşmeyelim.
Beni hava limanına götür
ve evine dön.
Zamanla nasıl
rahatladığını sen de göreceksin.
Üstünü değiş Claudio.
Geç kalacağız.
Bir şey mi oldu?
Sorun ne?
Kay bakayım.
Seni tanırım.
Bir şeyler olmuş.
Üzüldün mü?
Ne oldu sana?
Anlat bakayım.
Ha?
Avukat Bey.
- İyi akşamlar.
- Merhabalar.
Nasılsınız?
İyi akşamlar.
İyi akşamlar.
Geldiğiniz için
teşekkür ederim.
Bu vesileyle sizinle
birçok öğretmenimizin benimsediği
fikirleri paylaşmak isterim.
Federal Başkanı.
Anne babalar,
aileler, komşular, öğrenciler.
Bu ülkede doğmuş
olmak bir lütuf.
Bu topraklarda
her şey mevcut!
Bu ovaların
güzelliği, bu dağların yüceliği!
Nehirlerin
serveti.
Bereketli bir
toprak burası!
Hepimiz
farkındayız.
En büyük hazine
bizim halkımız.
Biz Arjantinliler
büyük bir aileyiz.
Ve bugün
kardeşler arasında gaddarca bir münakaşaya
tanık olmamız büyük bir keder.
Biz sıradan
insanlarız.
Her gün neşeyle
işe giden, çocukluğumuzda öğrendiğimiz
değerleri taşıyan insanlar.
Bugünse ülke
karışık bir hâl aldı ve kim olduğumuzu
unutmamamız büyü önem taşıyor.
Kendimize sahip
çıkalım.
Elimizdekilere
sahip çıkalım.
Söylentilere göre
darbe olacakmış.
Sadede gelecek
olursak siyaset hayatlarımızı mahvetmesin.
Huzur içinde
yaşama özgürlüğümüzü elimizden alamazlar.
Teşekkürler.
Teşekkürler.
||
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar