Print Friendly and PDF

Mortal (2020)

 


104 dk

Yönetmen:André Øvredal

Senaryo:Norman Lesperance, André Øvredal, Geoff Bussetil

Ülke:Norveç ABD, İngiltere

Tür:Aksiyon, Macera, Dram, Fantastik

Vizyon Tarihi:28 Şubat 2020 (Norveç)

Dil:Norveççe, İngilizce

Müzik:Marcus Paus

Çekim Yeri:Norveç

Nam-ı Diğer:Hu Du Thn Sm

Oyuncular

Nat Wolff

Arthur   Hakalahti

Priyanka   Bose

Iben M. . Akerlie

Ania   Nova

Özet

Genç bir adam olan Eric, yanlışlıkla bir genci açıklanamaz bir şekilde öldürür. Tutuklanan Eric, sorgulanmadan önce gerçekte ne olduğunu anlamaya çalışan genç psikolog Christine ile tanışır. Eric’in anlattıklarına inanan Christine, ona sempati duymaya başlar. Amerikan hükümetinin Eric’in iade edilmesini istediği sırada Eric, Christine ile birlikte kaçar. Eric, peşine düşen Norveçli ve Amerikalı yetkililer tarafından yakalanmadan önce kim olduğunu keşfetmelidir

Altyazı

Şu herife bakın!

  Lanet olası serseri!

  Hey, sen!

  Yolunu mu kaybettin?

  Hey!

  Ne oluyor be?

  - Sakın bana arkanı dönme!

  - Dokunma bana!

  İngilizce mi?

  Bu ne be?

  Bana ne yapacağımı mı söylüyorsun?

  Ole, kes şunu!

  - Kendini kim sanıyorsun sen?

  - Ole!

  Hey, sana bir soru sordum.

  Ole!

  Ayağa kalk!

  Bana dokunursan yanarsın.

  Ole, numara yapmayı kes.

  Kalk hadi.

  - Kahretsin!

  Ole!

  - Polisi arayalım!

  Böyle yapacağını söylemişti.

  Kimsenin seni suçladığı yok.

  Ne ailesinin ne de başkasının.

  Herkes senden övgüyle bahsediyor.

  Meslektaşların, müşterilerin.

  Maalesef böyle şeyler oluyor.

  Terapi her zaman işe yaramıyor.

  Bu işte yeni olduğun için bu tür bir olay seni çok kötü etkiledi.

  Ona inanmadım, Margrethe.

  Oysa bilmem gereken her şeyi anlattı.

  - Başka kimsesi yok muydu?

  - Yoktu.

  Onu durdurabilirdim.

  Bu senin suçun değil.

  Doğru olanı yapma fırsatı elime geçti.

  Ama batırdım.

  Onu kontrol edemezdin ki.

  Biri arıyor.

  Cevap versen iyi olur.

  Biraz izin al.

  Yarın konuşuruz.

  Hoşça kal.

  Merhaba.

  Ben Christine Aas.

  - Merhaba.

  - Ben Henrik.

  Bu taraftan.

  Suçlularla hiçbir tecrübem yok.

  Genelde gençlerle çalışıyorum da.

  Kimse mucize beklemiyor.

  Suç Birimi gelmeden önce sadece 1 saatimiz var.

  Umarım onlar onu almadan önce konuşmasını sağlarız.

  - Adı ne?

  - Eric Bergland.

  Tanıdık geliyor.

  Ardal'da 3 yıl önce çıkan yangında 5 kişi ölmüştü.

  - Bu o mu?

  - Norveçli Amerikan.

  Sırt çantalı gezgin.

  - Norveç'te akrabalarını arıyor.

  - Bunca zamandır ormanda mıydı?

  O yangınla ilgili cevap bekleyen birçok soru var.

  Ama şu an çocuğu öldürdüğünü söyleyen üç tanığımız var.

  Ona zorla dokunduğunda yere yığılıp öldüğünü söylüyorlar.

  - Şimdiye kadar ne anlattı?

  - Tek kelime etmedi.

  - Bunun neden olduğuna dair kanıt var mı?

  - Benim için asıl soru bunun nasıl olduğu.

  Eric, adım Christine Aas.

  Ben bir psikoloğum.

  Polis için çalışmıyorum   ama benden buraya gelip seninle konuşmamı istediler.

  Buraya gelip oturmak ister misin?

  Eric?

  Lütfen benimle orada oturur musun?

  İngilizcem pek iyi değil.

  Kusuruma bakma.

  Amerika'ya hiç gitmedim, o yüzden  Norveç soyundan mı geliyorsun?

  Birçok jenerasyon geri döndü de.

  Aileni burada nasıl buldun?

  İnternetten mi yoksa ?

  Eric?

  Birçok insan dün gece o çocukla aranda ne olduğunu   merak ediyor.

  Bence  Bence yanlış bir şey yapmadın.

  Bence henüz kimsenin tam anlayamadığı bir şey oldu.

  Bizi aydınlatır mısın?

  Bence bazen   iyi insanlara kötü şeyler olur.

  Korkunç şeyler.

  Bu onların suçu değildir.

  Bence insanlar kalplerinde gerçekten iyidirler.

  Denedim  Denedim.

  Ona söyledim.

  Ama beni dinlemedi.

  O beni dinlemedi.

  Ben dinliyorum.

  Anlat bana.

  Ona söylemeye çalıştım.

  Bu benim suçum.

  Ona bana dokunmamasını söylemeye çalıştım.

  Ama sonra o  Henrik, kelepçeleri çıkaralım.

  Henrik  Ole'nin ailesi resepsiyonda.

  Bjorn seninle konuşana dek gitmeyi reddediyor.

  Kelepçelerini çıkar ve yakınında dur.

  Therese.

  - Acını tahmin bile edemem  - O nerede?

  Onu görmek istiyorum.

  Oğlumu öldürdü o.

  Ben  Gerçekte ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz.

  Ne olduğunu biliyoruz.

  Diğer çocuklar tüm olanları görmüş.

  Evet, ifadelerini aldık.

  Ama onu da dinlemeliyiz.

  Gözlerinin içine bakmak istiyorum.

  Bir kerecik.

  Üzgünüm, Bjorn.

  Suç Birimi elçilikten bir Amerikalı getiriyor.

  Onu ülke dışına çıkarmak istiyorlar.

  Tam kapının önünde olacağım.

  Hepsi senin akrabandı, değil mi?

  Çiftlikteki insanlar?

  Hepsi öldü mü?

  Senin dışında.

  Bildiğinden emindim.

  Çok üzgünüm.

  Eric.

  Ardal'daki çiftlikte ne oldu?

  - Selam, ben internet haberlerinden  - Buraya giremezsiniz.

  Onları öldürdüğümü biliyorsun.

  Ve o adamı da öldürdüm.

  Nasıl yapabildin anlamıyorum.

  Bu imkansız.

  Bunu nasıl yapıyorsun?

  Bilmiyorum.

  Yanmış halde bulundular.

  Bu bir şeyi kanıtlamaz.

  - Eric!

  - Artık bana inanıyor musun?

  Ne yapıyorsun?

  Eric, kes şunu!

  - Hemen kes şunu.

  - Yapamam.

  Bunun sebebi duyguların!

  Kapat şunu!

  Kapat şunu!

  - Oradan çıkmalısın!

  - Olmaz!

  Yardıma ihtiyacı var!

  Alarmı kapat!

  Eric, bunun sebebi duyguların!

  Duygularını bastırmalısın!

  Korkularını yenersen   bunu kontrol edebilirsin!

  Bu senin içinden geliyor.

  Yani, hepsi senin elinde!

  Çevrendeki her şeyden kafanı arındır.

  Kontrolü ele al.

  Derin bir nefes al!

  Bunu durdurabileceğini biliyorum!

  İyi misin?

  Eric, bu ABD Büyükelçiliği'nden Cora Hathaway.

  Amerika'ya dönmene yardım etmek için burada.

  - Bunu yapmaya hakları yok.

  - Bu konuda söz hakkım yok.

  Eric, onlarla hemen konuşmalısın.

  Olmaz, sadece seninle konuşmak istiyorum, başka kimseyle değil.

  Christine.

  Bu yüzden seni sakinleştirmeliyiz Eric.

  Kendim yaparım.

  Eric?

  Kafasına dikkat et.

  Bergland'ı helikoptere götürüyorlar.

  Orada ne olduğunu asla anlayamayacağız.

  Belki de her şeyi anlamamız gerekmiyordur.

  Bence Tanrı'nın Eric için bir planı var.

  Bu konuyu unut gitsin.

  Artık başkasının sorunu.

  Ateşler içinde yanıyor.

  Yatıştırıcının etkisi geçiyor.

  Eric?

  Eric, sakin ol.

  Seni Oslo'ya, oradan da güvenli bir yere götüreceğiz.

  Seninle iyi ilgilenilecek, tamam mı?

  Sana neler olduğunu öğreneceğiz.

  Söz veriyorum.

  - Eric?

  - Bir doz daha ver!

  - Sakin ol.

  - Ona zaten verdim.

  En yüksek dozu.

  Daha fazlası onu öldürebilir.

  - Eric?

  - Bırakın beni!

  Bırakın beni!

  Hemen bir doz daha ver!

  - Eric?

  - Hemen ver!

  Dur!

  Dur!

  Dur!

  Dur!

  Uzan!

  Sıfır-Sıfır, acil durum, tüm ana motorlar durdu.

  Geçersiz kıl, Fox İki.

  İmdat, imdat, imdat!

  Helikopter düşüyor!

  Helikopter Sıfır-Sıfır düşüyor.

  İmdat, imdat, imdat!

  Sıfır-Sıfır, düşüyoruz!

  Suya mecburi iniş!

  Dön, dön.

  1200 fit.

  Suya mecburi iniş!

  Bugün aramızda yabancılar olduğu için   bunu İngilizce ifade etmeye çalışacağım.

  Kaza kurbanlarının yakınlarıyla   henüz iletişime geçmediğimiz için   sadece şunu söyleyebilirim   helikopterden 3 ceset çıkardık.

  Amerikalı bir kadın daha küçük yaralanmalarla şu an hastanede.

  Durumu iyiye gidiyor.

  Diğer Amerikalının durumunu söyleyemem.

  Ama gelişmelerden sizi haberdar edeceğim.

  - Tamam.

  Teşekkürler.

  - Bjorn?

  Nereye gidiyorsun?

  Polis, Odda'da aradıkları kişinin Eric Bergland olduğunu doğruladı.

  Christine!

  Eric?

  Ben  Helikopter düştü.

  İyi misin?

  Yaralandın mı?

  Seni arkadaşımın kulübesine götüreceğim.

  Ve bu konuyu çözeceğiz, tamam mı?

  Birazdan dönerim.

  Seni incitmek istemiyorum.

  Eric?

  Bu sana nasıl oldu?

  Bu ne?

  Kendim yaparım.

  Seni öldürmek istemiyorum.

  Baksana, Norveççe teşekkür ederim nasıl derim?

  Norveççe mi?

  Tusen takk.

  Tusen takk, Christine.

  Amerika'da aramak istediğin biri var mı?

  Bu ne zaman başladı?

  Çiftlikte.

  Orada içimde bir şeyler birikmeye başladı.

  Ve sonra öylece patladım.

  Her şey alevler içinde kaldı.

  Ve  Bergland'ı almanın ABD hükümeti için   ne kadar önemli olduğunu anlamalısınız.

  Hayatta olduğunuz için şanslısınız.

  - Feci bir kazaydı.

  - Teşekkür ederim.

  Kalkıştan iki dakika öncesi.

  Kaza yapmadan birkaç dakika öncesi.

  Yani onun bununla bir ilgisi mi var?

  Kendi gözlerimle gördüm.

  Tüm bunları o yarattı.

  Helikopterimizi düşürdü.

  Senin hayatını kurtardı.

  Kötü biri olduğunu söylemiyorum.

  Ne olduğu umurumda değil.

  Onu bir an önce bulup kontrol altına almalıyız.

  Kafayı mı yedin?

  Bir sürü insanı öldürdü!

  Kimseyi incitmek istemedi.

  - Christine!

  İstedi!

  - Bunu biliyorum.

  Bir suçluya yardım ediyorsun!

  Hapse girebilirsin!

  Polisi arayıp olanları açıkla.

  Bu hayatını mahvedebilir!

  Lütfen polisi ara.

  İşin bitince de beni ara.

  Kapatmalıyım.

  Polisi arayınca bana haber ver.

  - Alo?

  - Tamam.

  Güzel.

  Hoşça kal.

  Christine?

  Christine?

  Christine?

  - Ben  - Sorun yok.

  Çiftlik konusunu düşünüyordum.

  - Düşünürken de  - Evet.

  Ne oldu?

  Polise gitmeliyiz ve teslim olmalısın.

  Bunu yapamam, bu  Eve gitmem gerek.

  İstersen seni geri götürebilirim.

  Birlikte gidebiliriz.

  - Üzgünüm.

  - Hayır, sorun yok.

  Anlıyorum.

  - Çok horluyorsun.

  - Horluyor muyum?

  Üzgünüm.

  Christine  Christine, sana bir şey söylemek istiyorum, ben  Keşke üzerine yağmur yağmasa diye düşünüyordum.

  Polise gitmeyelim.

  Olmaz.

  Benim için çok şey yaptın.

  Bence eve gitmelisin.

  Gitmek istemiyorum.

  Çiftliğe gitmeliyiz.

  Küçük Norveç kasabasına tüm dünyanın dikkatini çeken   dünkü trajik kazanın bölge halkı hala şokunda.

  Çiftliğe vardığımızda sence ne olacak?

  Bilmiyorum.

  Oradayken sanki bir şeyin beni çağırdığını hissettim.

  Beni bir şeye doğru çağırıyordu.

  MS Askeland'a hoş geldiniz.

  Geçiş 15 dakika sürecektir.

  Üst güvertede bulunan kantinden yiyecek ve içecek alabilirsiniz.

  Feribotları severim.

  Birkaç dakikalığına dünyadan uzaklaşmak gibi bir şey bu.

  Emniyet, Odda'da Eric Bergland'ı görenlerin polisi aramasını istiyor.

  Odda'da dünkü ölüm şüphelisi.

  Polis, tehlikeli olabileceği için halkın ona yaklaşmasını istemiyor.

  Bergland bu kadının yanında olabilir, Christine  Eric?

  İyi misin?

  Seninle olduğumu biliyorlar.

  Buradan ayrılmamız gerek.

  Derhal!

  Ne yapıyordun?

  Öylece gidemezsin.

  Christine, benzin istasyonu, evler ve yollar   hepsi öylece kayboluyor.

  Bir dakikalığına hepsi oradayken   sonra bir anda sadece boş arazi kalıyor.

  Gökyüzü bambaşka bir renge dönüşüyor.

  Bazen bunlara çekiliyorum   imgeler ve bazı şeyler görüyorum.

  Bunu tam açıklayamam ama bunları görmem   çiftlikten sonra oldu.

  Etrafta dolanabiliyorum.

  Bir şeylere dokunabiliyorum.

  Bir şeyler hissedebiliyorum.

  Rüzgarı, ısıyı hissediyorum.

  Donduruyor insanı.

  Donuyormuşum gibi hissettim.

  Bu yerlere gittin mi peki?

  Hayır, bu yerlere gitmedim.

  Bu yerlerden bazıları bu dünyadan değil gibiler.

  Farklı dünyalara ait gibiler.

  Ve arka planda gökyüzü devasa bir şekille dolu.

  - Ne gibi?

  - Şey gibi  Kulağa garip geldiğini biliyorum, ama bir ağaca benziyor.

  Devasa kocaman bir ağaç gibi.

  Ve tüm ufku kaplıyor.

  Sen kulübede uyurken   bu konuyu düşünüp durdum.

  Hayatının geri kalanında bu sende var olacak mı?

  Nereden geliyor?

  - Sıradaki İsa sen misin?

  - İsa insanları öldürmezdi.

  Atmosferle bir şeyler yapabiliyorsun.

  Hava ve su ile.

  Kim bilir başka neler yapabilirsin.

  Ya da neler başarabilirsin.

  Tabii kontrol etmeyi öğrenirsen.

  Bırak onunla konuşayım.

  - Delirdin mi?

  - Ben  Bu erkek arkadaşım.

  O çok hasta.

  Onu hastaneye götürmemiz gerek.

  Lütfen bize yardım edin.

  İyi olduğundan emin misin?

  Evet.

  O iyi.

  Köprüyü geçerlerse onları kaybederiz.

  Onları kaybedersek, kısa sürede Bergen'de olurlar.

  Köprüden önceki tünellerde mevki alamayız, bu çok tehlikeli.

  Şehre ulaşmamaları konusunda benimle hemfikir misiniz?

  O köprüye ulaşmadan önce onları durdurmalıyız.

  Lütfen.

  Ne oluyor burada?

  Bunun sebebi sen misin?

  Ateş etmeyin, ateş etmeyin!

  Elleriniz havada araçtan çıkın!

  Bu son uyarımız!

  Ellerinizi kaldırıp dışarı çıkın!

  Keşke her şey farklı olsaydı.

  Eller yukarı!

  Başının üstünde!

  Yere yat!

  Eller havaya!

  Kımıldama!

  Yere yat!

  Dur, hareket etme!

  - Ateş etmeyin!

  - Yere yat!

  Ateş etmeyin!

  Silahlarınızı indirin!

  - Dur!

  Hayır!

  Ona dokunma!

  - Yere yat!

  Ellerini ondan çek!

  Ellerini ondan çekmesini söyle!

  - Ellerini kaldır!

  - Ellerini çek ondan!

  - Yere yat yoksa ateş ederim!

  - Ellerini çek ondan!

  Eric?

  Beni duyuyor musun?

  Yerde kal!

  Yerde kal!

  Eric, dinle beni!

  Bunu durdurmalısın!

  Eric?

  Ne yapabileceğine ve bunu nasıl kontrol edeceğine odaklanmalısın.

  Yere yat, ayağa kalkma!

  Tüm bunları durdurmak için karakolda yaptığın şeyi yap.

  - Yerde kal!

  - Sesleri duymazdan gel!

  Yerde kal!

  Dur!

  Yere yat!

  Yerde kal!

  Yardım edin!

  Yardım edin!

  Yardım edin!

  Doktor çağırın!

  Yardım edin!

  Yardım edin!

  Hayatta mı?

  Seni buradan götüreceğim.

  İkinizi de.

  Ben Henrik Jondal, Odda şerifi.

  Bergland'ı en yakın hastaneye götürmeliyim.

  Kimsenin bizi durdurmayacağına dair resmi bir onay istiyorum.

  Geçmemize izin vermezseniz ölümünden sorumlu olursunuz.

  Bir dakika.

  Resmi bir beyanla size geri dönüş yapacağız.

  Doğruca Ulvik Hastanesi'ne gitmeniz şartıyla geçmenize izin vereceğiz.

  Hastanenin etrafında bir güvenlik çemberi kuracağız.

  Bana planlarını söylemeliydin.

  Yapabileceğin başka bir şey olmadığını söylemiştin.

  Niye bize yardım ediyorsun?

  Hayatım boyunca Tanrı'ya inandım.

  Bunun onunla bir ilgisi varsa, yanlış tarafta olmak istemiyorum.

  - Nereye gidiyordunuz?

  - Çiftliğe.

  - Yanana mı?

  - Her şeyin orada başladığına inanıyor.

  Hordaland'daki karakoldan bir haber aldık.

  Bölgedeki aşırı hava koşulları köprünün çevresini vurduğunda   birkaç polis, Hardanger köprüsünde dramatik bir tutuklama yapmak üzereydi.

  Saygısızlık etmek istemem ama buna katılmıyorum.

  Gördüğüm şeyi siz görmediniz.

  Birkaç güne insanların onun neyi temsil edip etmediğini anladıklarını hayal edin.

  Hıristiyanları, Müslümanları, Tanrı'ya inanan herkesi hayal edin.

  Birdenbire Tanrı benzeri bir insanın hepsinin yanlış olduğunu kanıtladığını.

  Onların hiçbirini temsil etmiyor.

  O zaman ne olacak peki?

  Bence yapabileceğimiz tek şey bu.

  Bunun olmasını sağlayacağım.

  Tanıklar, Eric Berglund'un fırtınayı çağırdığı iddiasında.

  Çekilen videolarda Bergland'ın yıldırımı kontrol ettiği görülüyor.

  Sosyal medya spekülasyon kaynıyor.

  Bergland ve İskandinav tanrısı Thor arasında karşılaştırma yapanlar var.

  Bana Thor mu diyorlar?

  Onları suçlayamazsın, değil mi?

  Bergen'deki Üniversite bu iddiayı reddediyor.

  Thor öfkeli bir tanrı olsa da insanlığın koruyucusuydu.

  Maja Gundersen ile birlikteyim.

  Tanık olduğunuz  Herkesi yenecek, o Thor!

  Bergland tedavi için Ulvik Hastanesine gönderildi.

  Polis ve ordu bölgeyi güvence altına alıyor, halkın uzak durması isteniyor.

  Ventriküler fibrilasyon!

  Eric?

  Beni duyabiliyor musun?

  Eric?

  - Christine?

  Neredeyim ben?

  - Seni kaybettik.

  Seni kaybettik ama doktorlar kalbini yeniden çalıştırdı.

  MR taraması yapmaları gerekiyor.

  Hayır, lütfen beni buradan çıkarın.

  Olmaz, içinde neler olduğunu görmemiz gerek.

  Tam buradayım, Eric.

  Hemen sağındayım.

  Konuş benimle.

  Yine oradaydım.

  Bu defa her şey donmuştu, Buz Devri gibi.

  Gerçi yine de o ağaç oradaydı.

  Ne ağacı?

  Neden bahsediyor o?

  Bazen garip imgeler görüyor.

  Pekala Eric, sakinleşmeye çalış.

  Makineyi açalım.

  Taramaya başlıyoruz.

  Sesleri duymazdan gel.

  İnsanlar Eric Bergland'ı görme umuduyla Ulvik Hastanesi'nin önünde toplandılar.

  Emniyet, olayların tırmanmasını önlemek için Amerikan hükümeti   ve Ulusal Muhafızlardan yardım aldıklarını doğruladı.

  Bu yanlış gösteriyor, nasıl hayatta olabilir?

  O da neydi?

  - Eric?

  - Lütfen!

  - Makineyi kapatın.

  - Kapanmıyor.

  Bekle, bekle!

  Bu ne be!

  Herkes iyi mi?

  Eric, iyi misin?

  Yoğun bakım 2'deki çocuk kalp krizi geçirdi.

  Tüm defibrilatörler bozuldu.

  Ne dedi?

  YOĞUN BAKIM ÜNİTESİ Sen bir canavarsın!

  Biricik oğlumu öldürdün.

  Bjorn!

  Bu büyük bir hata!

  Lütfen.

  Bunu yapma.

  Üzgünüm.

  Çok üzgünüm.

  Ona zarar vermek istememiştim.

  Başka birinin çocuğu şu an ölmek üzere.

  Ona yardım etmeme izin vermelisin.

  Teşekkür ederim.

  17, 18, 19, 20, 21, 22.

  Bir şey deneyebilir miyim?

  Hayır, hayır.

  Bırakın geçsin.

  Lütfen.

  Thor Norveçli!

  Eric  Dokun bana!

  Dokun bana Eric!

  Ordu, halkı uzak tutmak için çiftliğe set kuruyor.

  Eric'in güvenliği için.

  Hepimizin güvenliği için.

  Sence benden ne umuyorlar?

  İşaretlediğim sayfayı oku.

  THOR'UN ÇEKİCİ

Ne oldu?

  Her şey yolunda mı?

  Thor  Thor ve diğer tüm tanrılar Ragnarok'ta öldükten sonra   iki oğlu Asgard'ın kalıntıları üzerine bir çiftlik inşa etti   yeni bir hayat kurup   tanrıların sahip oldukları bilgi birikimini kurtararak   onların dönüşüne hazırlanmak için.

  Gittiğimiz bu yer   ya Thor'un oğullarının inşa ettiği çiftlikse?

  Ya bu yüzden ona bağlıysan?

  Ya onun soyundan geliyorsan?

  Biraz burada beklesem olur mu?

  Önce ikimiz yukarı çıkıp bir bakalım mı?

  O kadar eski görünmüyor.

  Bunca yıl boyunca burada birçok ev yapılmış olabilir.

  Bir şey hatırlıyor musun?

  Kalkamıyorum!

  Hareket edemiyorum!

  Burayı kazmak için yardıma ihtiyacımız var.

  Evet.

  Sierra 2 Charlie olay yerinde.

  Yangın alanının altını kazmak için bir ekskavatör istediler.

  Tamam.

  Efendim?

  Hazırlar.

  Sierra 2 Charlie, hedefi görüyoruz.

  Emir bekliyoruz.

  Tamam.

  - İşler kötüleşirse onu vurun.

  - Anlaşıldı.

  Ne gibi?

  Henüz emin değilim.

  Her şey çok hızlı gelişti.

  Evin alev alması.

  Çaresizce insanların ölüşünü izlemem.

  Bu senin suçun değildi.

  Bir arkeolog beklememiz gerekmez mi?

  Eric?

  Sanırım bir mahzen ya da mağara bulduk.

  Önce biz aşağı ineceğiz.

  Yangın çıkma riskini alamam.

  Burada kal, seni haberdar ederim.

  Tamam mı?

  Hedef şu anda yalnız.

  Görünüşe göre yangın alanının altında bir şey bulmuşlar.

  Runik yazıt.

  Burası neresi?

  Thor'un oğullarının Ragnarok'tan sonra topladığı ölü tanrıların bilgi birikimi.

  Rünik yazı şeklinde ifade etmişler.

  İskandinav tanrılarının kendi sözleri.

  Yggdrasil.

  Dünya Ağacı.

  İskandinav mitolojisinin dokuz dünyasını gösteriyor.

  Eric'in buraya gelme vakti geldi.

  Şimdi sıra sende.

  Ne olduğunu görüp en kısa sürede oradan çık.

  Hazırlar.

  Pekala Eric, arka duvara giden yolu takip et.

  Üzerinde büyük bir ağaç olan bir duvar resmi var.

  Duvar resminin önünde bir kutu var.

  İşçiler, onu açacak donanıma sahipler.

  Ama lütfen bir şey yapmadan önce onları oradan çıkar.

  Nedir bu?

  Bilmiyorum.

  Hadi öğrenelim.

  Sanırım gitme vaktimiz geldi.

  İşçiler dışarı çıkıyor.

  Bergland aralarında yok.

  Hala aşağıda olduğunu varsayıyoruz.

  Christine?

  Bu bir çekiç.

  İşçiler Eric'in şu an kutuyla yalnız olduğunu söylüyorlar.

  Bir sandık bulduklarını söylüyorlar.

  Duydun mu?

  Bir sandık!

  Ne oluyor?

  İyi misin?

  Çekiç beni koruyor.

  Lütfen yukarı gel.

  Elinde bir çekiç var.

  Nesne bir çekiç.

  Elinde bir şey görüyorum.

  Ateş etme izni istiyorum.

  Bölgeye gelen siviller var.

  Emriniz nedir?

  Ateş edelim mi etmeyelim mi?

  - Efendim?

  - Ateş edin.

  Kazara kadını vurduk.

  Christine, benimle kal!

  Christine!

  Hayır!

  Hayır!

  Ardal'da meydana gelen trajedideki ölü sayısı henüz doğrulanmadı.

  Bu çok büyük bir felaketti.

  Norveç hala olayın şokunda.

  Thor kültü  Terörist Eric Bergland halen kaçak  Eric Bergland'dan hala bir iz yok.

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar