Print Friendly and PDF

Ne Zaman Sevgi Dolu Geceler

 



El-Kayravânî





يا ليلُ الصبُّ متى غدُه         

أقيامُ السَّاعةِ مَوْعِدُهُ

رقدَ السُّمَّارُ فأَرَّقه   

أسفٌ للبيْنِ يردِّدهُ

فبكاهُ النجمُ ورقَّ له

ممّا يرعاه ويرْصُدهُ

كلِفٌ بغزالٍ ذِي هَيَفٍ

خوفُ الواشين يشرّدهُ

نصَبتْ عينايَ له شرَكاً        

في النّومِ فعزَّ تصيُّدهُ

وكفى عجباً أَنِّي قنصٌ         

للسِّرب سبانِي أغْيَدهُ

صنمٌ للفتنةٍ منتصبٌ

أهواهُ ولا أتعبَّدُهُ

صاحٍ والخمرُ جَنَى فمِهِ        

سكرانُ اللحظ مُعرْبدُهُ

ينضُو مِنْ مُقْلتِه سيْفاً

وكأَنَّ نُعاساً يُغْمدُهُ

فيُريقُ دمَ العشّاقِ به

والويلُ لمن يتقلّدهُ

كلّا لا ذنْبَ لمن قَتَلَتْ

عيناه ولم تَقتُلْ يدهُ

يا من جَحَدتْ عيناه دمِي

وعلى خدَّيْه توَرُّدهُ

خدّاكَ قد اِعْتَرَفا بدمِي         

فعلامَ جفونُك تجْحَدهُ

 


“Sevgi dolu gecelerin yarını ne zaman? Vakti, Kıyamet zamanı mı?

Gece yarenleri uyumuştu ancak ayrılıktan dolayı yinelenen bir üzüntü onun uykusunu kaçırmıştı,

Kolladığı ve gözetlediği şeyden dolayı yıldız ona ağladı ve şefkat gösterdi,

İnce belli bir ceylana âşık olmuştu, ihbarcılardan korktuğu için kendini derbeder eden,

Uykuda gözlerim ona bir tuzak ağı kurdu, fakat avlanması zorlaştı,

Hayret etmek için yeter, benim sürüleri avlayan bir avcı olmam, ki o sürünün en güzeli beni kendine esir etti,

O, yoldan çıkarmak için dikilen bir puttur ki, öyle ki sevdiğim ama tapınmadığım,

Ağzı şaraplıyken uyanıktır, sarhoş bakışlarıdır onu kavgacı kılan,

Kirpiklerinden bir kılıç sıyırır, sanki bir uyuklama onu kınına sokar,

Âşıkların kanını akıtır, yazıklar olsun o kılıcı kuşanana,

Hayır, asla! Elinin değil gözlerinin öldürdüğünün hiçbir suçu yok,

Ey kanımın kırmızılığı yanaklarında olduğu halde gözleri benim kanımı inkâr eden,

Yanakların benim kanımı akıttığını itiraf etti, gözlerin niye inkar ediyor? 

Şiirin devamı

إنّي لأُعيذُكَ من قَتْلِي

وأظُنُّك لا تَتَعمَّدهُ

باللّه هَبِ المشتاق كَرَى        

فلعَلَّ خيالَكَ يِسْعِدهُ

ما ضَرَّك لو داوَيْتَ ضَنَى     

صَبٍّ يُدْنيكَ وتُبْعِدهُ

لم يُبْقِ هواك له رَمَقا

فلْيَبْكِ عليه عُوَّدُهُ

وغداً يَقْضِي أو بَعْدَ غَدٍ        

هل مِنْ نَظَرٍ يتَزَوَّدهُ

يا أهْلَ الشوقِ لنا شَرَقٌ        

بالدّمعِ يَفيضُ مَوْرِدُهُ

يهْوى المُشْتاقُ لقاءَكُمُ

وظروفُ الدَّهْرِ تُبَعِّدهُ

ما أحلى الوَصْلَ وأَعْذَبهُ       

لولا الأيّامُ تُنَكِّدهُ

بالبَينِ وبالهجرانِ فيا

لِفُؤَادِي كيف تَجَلُّدهُ؟

الحصري القيرواني

(1029 – 1095)

Şeyh İbrâhîm, Buhârî ‘Abdulmahmûd, Ebu’l-Hasan el’Husrî Hayâtuhu ve Şi’ruhu, (Ya-yımlanmış Yüksek Lisans Tezi) Ummu Dermân Üniversitesi, Sudan 2009.s.106





Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar