ZERDÜŞTÎLİKTE MELEK İNANCI
Hazırlayan: Adnan GÜNEŞ
Yukarıda tanımını yapmaya çalıştığımız melek
veya meleksi varlıklara dair inanışlar, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’da
açık bir şekilde görülmektedir. Sami kökenli dinler dışındaki pek çok dinde de
Tanrı adına maddi ve manevi âlemde tasarrufta bulunan, elçilik, yol
göstericilik ve koruyuculuk gibi görevleri yerine getiren meleklere ya da
meleksi özellikler gösteren varlıklara inanma, önemli bir yer tutmaktadır. Bu
önemine rağmen Dinler Tarihi alanında melekleri konu edinen çalışmalar son
derece sınırlı sayıda kalmış veya sadece Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam gibi
dinlerin melek inancı akademik bir çalışmada ele alınmış, ancak başta
Zerdüştilik olmak üzere diğer dinlerin bu tür inanışlarına dair bir çalışma
yapılmamıştır. Oysa Batıda yapılan çalışmalarda, Zerdüştilikte melek inancının
oldukça önemli bir yer teşkil ettiği ve hatta Yahudiliğin melek inancının
şekillenmesinde Zerdüştiliğin önemli bir rolünün bulunduğu iddia edilmiştir. Bu
ciddi iddialara rağmen Türkiye’de Zerdüştiliğin melek inancının ele alınmamış
olması sebebiyle bu dinin melek inancını yüksek lisans tezi olarak çalışmaya
karar verdik. Ancak Zerdüştiliğin kutsal metin külliyatı ve Zerdüşti
gelenekteki melek inancının bir yüksek lisans tezinde ele alınamayacak kadar
kapsamlı olması sebebiyle tezimizi erken dönem Zerdüşti kutsal metni olan
Avesta ile sınırlı tutmaya karar verdik.
Tezimizin giriş kısmında kelime ve terim
anlamıyla melek kavramını ve meleklerin özelliklerini ele almaya çalıştık.
Ardından Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam gibi dinlerin melek inancına kısaca
temas ettik. Birinci bölümde Avesta külliyatında zikredilen Zerdüştîliğin
birinci derecedeki manevi varlıkları olan Ameşa Spentaları melek anlayışı
çerçevesinde ele alıp incelemeye çalıştık. Bu çerçevede Ameşa Spentalar olarak
ifade edilen Vohu Manah, Aşa Vahişta, Kşatra Vairya, Spenta Armaiti, Haurvatat,
Ameretat adlı varlıkların ve süreç içinde bu varlık grubuna dâhil edilen Spenta
Mainyu adlı varlığın mahiyet ve özelliklerini ortaya koymaya çalıştık.
İkinci bölümde ise yine Avesta külliyatında
zikredilen Zerdüştîlikte ikinci ve üçüncü derecedeki manevi varlıklar olan
İzedleri ve Fravaşileri inceleme konusu yaptık. Bu kapsamda Azer, Mitra, Sraoşa,
Raşnu, Aşi gibi önemli görülen bazı İzedleri ve koruyucu varlıklar olan
Fravaşileri tanımlayıp bunların Tanrı Ahura Mazda’ya göre konumlarını,
özelliklerini ve onun adına yapmış oldukları iş ve faaliyetleri belirttik.
Ayrıca süreç içerisinde bu varlıklara dair ortaya çıkan algı değişikliklerini
de ortaya koymaya çalıştık. Sonuç kısmında ise Zerdüştîlikte melek inancı
bağlamında ele alınan bu varlıklar hakkında elde ettiğimiz tespitleri ortaya
koymaya çalıştık.
***
M.Ö. 2000’li yıllarda
Karadeniz’in kuzeyinden (Karpatlar ile Kafkasya arasında kalan bölgeden)[2] ya da Rusya’nın güneyinden İran ve
Hindistan’a doğru göç eden Ariler (Aryanlar),[3] süreç içerisinde bu coğrafyalara
yerleşmişlerdir. İran ve Hindistan’a göç eden Ariler, baskın olan kültürleriyle
yerleştikleri bölgenin yerli halkı ve kültürü ile kaynaşarak her iki bölgede de
yeni dini geleneklerin ortaya çıkmasına vesile olmuşlardır.[4] Oluşan bu dini geleneklerde, politeist
bir tanrı anlayışı ön plana çıkmış ve başta Mitra, Anahita, Haoma (Saoma),
Airyaman, Vayu gibi birtakım tanrılara ve bu tanrılarla ilişkili olan yerde ve
gökte bulunan bazı doğal fenomenlere tazimde bulunulmuştur.[5] Yaklaşık olarak M.Ö. 7. yüzyılda
politeist bir tanrı anlayışına sahip dini yapının egemen olduğu İran’da ortaya
çıkan Zerdüşt (tah. M.Ö. 660-583), halkı tek ve her şeyin yaratıcısı olarak
tanıttığı Tanrı Ahura Mazda’ya inanmaya çağırmış ve toplumda “iyi düşünce, iyi
söz, iyi davranış” ilkelerini esas alan kapsamlı bir ahlâk anlayışını tesis
etmeye çalışmıştır.
Zerdüştîliğin5 en eski kutsal metin
olan Gatha’da Zerdüşt’ün telkin ettiği tek tanrıcı öğretide Tanrı Ahura Mazda
yanında Spenta Mainyu, Vohu Manah, Aşa Vahişta, Kşatra Vairya, Spenta Armaiti,
Haurvatat, Ameretat, Sraoşa, Aşi, Atar, Geuş Taşan ve Geuş Urvan
Tarihsel süreçte,
kadim İran dini için farklı isimler kullanılmıştır. Bu isimlerin en eskisi
Zerdüşt’ün kullandığı Aşa’nın (doğruluk) takipçileri anlamındaki Aşavan
ya da Aşa dinimdir. Zerdüşt sonrası dönemde, özellikle Sâsânî döneminde
kadim İran dinini adlandırmak için Aşavan yerine Mazda tapıcılığı anlamında Mazdayesna
ya da Mazdaperestî isminin kullanıldığı görülmektedir. Batı’daki
modern çalışmalarda ise Zerdüşt’e atfen Zoroastrianism, yani Zerdüştîlik
ismi yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bunun yanında İslam coğrafyasında, bu
din için, Zerdüştîlik şeklindeki adlandırma ile birlikte Zerdüştî din
adamlarının unvanı olan moğu (magu/moğ) kelimesinden kaynaklandığı tahmin
edilen Mecûsîlik adı da kullanılmaktadır. Ancak Şehristani’nin Milel
ve NihaTi gibi bazı İslam kaynaklarında Mecusilik ifadesinin,
Zerdüşt dini dâhil diğer bütün İran dinleri için çatı bir isim olarak
kullanıldığı görülmektedir. Günümüzde ise İran’da yaşayan bu dinin inanırları,
dinlerini “en iyi din” anlamına gelen Din-î Behî olarak adlandırmakta ve
kendilerini de Zertoştî olarak tanıtmaktadır. Hindistan’a göç edenler
ise kendilerini Parsi olarak tanıtmaktadırlar. Bundan dolayı bazı batılı
yazarlar Zerdüşt dinini adlandırmak için Parsizm ifadesini
kullanmaktadır. Bütün bu adlandırmalar göz önünde bulunudurulduğunda Aşavan
ve Mazdayesna ifadelerinin sadece bir dönemi kapsaması, İslam
kaynaklarında Mecusiliğin çatı bir isim olarak bütün kadîm İran dinleri
için kullanılması, Din-i Behî" nin yerel kalması ve özellikle
Batı’da yapılan çalışmalarda Zoroastrianism ifadesinin kullanılması
sebebiyle akademik camiada Zerdüştîlik adı, diğer isimlendirmelere göre
daha çok kullanılmakta ve kabul görmektedir. Bu durum bir dini, o dinin
kurucusu ya da peygamberinin adıyla tanıtan anlayıştan kaynaklanmaktadır. Ancak
bu tarz adlandırmaların söz konusu dinin öğretisini tam olarak yansıtmadığı,
dolayısıyla Zerdüştîlik adının da Zerdüştî öğretiyi tam olarak karşılayamadığı
ifade edilmektedir (detaylı bilgi için bkz. Mehmet Alıcı, Kadim İran ’da
Din: Monteizm’den Düalizm’e Mecusi Tanrı Anlayışı, Ayışığı Kitapları,
İstanbul 2012, s. 3-15; Mehmet Alıcı, “Zerdüşt’ten günümüze
Mecusilik/Zerdüştîlik”, Doğudan Batı’ya Düşüncenin Serüveni, ed.: Bayram
Ali Çetinkaya, c.ed.: Ali Osman Kurt, İnsan Yayınları, c. 1, İstanbul 2015, s.
774-776; Muhammed b. Abdülkerim eş-Şehristânî, Dinler ve Mezhepler Tarihi,
çev.: Muharrem Tan, Kabalcı Yayınları, İstanbul 2014, s. 202-205; Abdullatif
Harputî, Kelam Tarihi, sad. ve not.; Muammer Esen, Ankara Okulu
Yayınları, Ankara 2005, s. 95101; Herve Rousseau, Dinler: Tarihi ve Sosyal
İncelemeler, çev.: Osman Pazarlı, Remzi Kitabevi, İstanbul 1970, s. 160).
gibi birtakım soyut isimlerden de
bahsedilmektedir. Zerdüştîliğin en eski kutsal metni olan Gatha’da zikredilen
bu isimlerin aslında, tek tanrı anlayışı bağlamında Ahura Mazda’nın
yardımcıları ya da onun birer niteliğini temsil eden meleksi varlıklar olduğuna
işaret eden bilgiler bulunmaktadır.
Zerdüşt sonrası dönemde şekillenen Gatha dışındaki
diğer Avesta metinlerinde Ameşa Spentalar ve İzedler (Yazatalar) gibi genel
isimlerle adlandırılan yukarıda isimlerini zikrettiğimiz varlıklar yanında
Fravaşiler de meleksi varlıklar statüsünde değerlendirilmektedir. Avesta
külliyatında Ameşa Spentalar, İzedler ve Fravaşiler adlı manevi varlıkların
Tanrı Ahura Mazda’nın egemenliğinde ve emrinde oldukları, bu amaçla onun adına
maddi ve manevi âlemde birtakım faaliyetler yürüttükleri dile getirilmektedir.
Bu kapsamda söz konusu varlıkların, Tanrı ile insan arasında elçilik görevini
yerine getirdikleri, dini öğretileri insanlara bildirerek onları doğru inanca
yönelttikleri ifade edilmektedir. Aynı zamanda bu varlıkların, kötü insanlar ve
kötülüğün temsilcisi olan divlere (daeva)[6] karşı mücadele ederek yerde ve
gökte doğruluğu tesis etmek; iyi insanları korumak, gözetmek ve onların mutlu
bir yaşam sürmelerini sağlamak gibi birtakım vazifeleri de yerine getirdikleri
zikredilmektedir.
Yukarıda zikrettiğimiz işlevleri yerine getiren
söz konusu meleksi varlıkların, Zerdüşt’ün Gatha’da tesis etmeye çalıştığı tek
tanrı anlayışın, sonradan oluşturan metinlerde bir dönüşüme
uğraması sebebiyle birtakım tanrısal özelliklerle donatıldıkları ve böylece
kendilerine kurbanlar sunulan yarı tanrısal birer figür gibi algılandıkları
görülmektedir. Ancak bu durumun Zerdüşt öncesi dini geleneğin etkisiyle
oluştuğu, bu varlıklara sunulan kurbanların Tanrı Ahura Mazda’yı memnun etmek
ve tanrısal yardımın gerçekleşmesini sağlamak amacıyla yerine getirildiği ve
özünde bu varlıkların birer tanrı değil, Tanrı Ahura Mazda’nın yardımcıları,
hizmetkârları olduğu ifade edilmektedir. Bu sebeple yarı tanrısal gibi
algılansalar da Ameşa Spentalar, İzedler ve Fravaşiler olarak adlandırılan
varlıkların melek ya da meleksi özelliklere sahip oldukları savunulmaktadır.
Dolayısıyla başta Ameşa Spentalar olmak üzere, İzedler ve Fravaşilerin,
Zerdüştîlikteki Tanrı inancından sonra en önemli teolojik mesele olan melek
inancının oluşmasını sağlayan manevi varlıklar oldukları açık bir biçimde
ortaya çıkmaktadır.
Araştırmada Kullanılan Kaynaklar
Bu çalışmada Zerdüştîlikte Tanrı Ahura Mazda
dışında zikredilen varlıklarla ilgili tespit ettiğimiz soru ya da sorunlar,
birincil kaynaklar esas alınarak tahlil edilecektir. Bu sebeple melek hususunun
Zerdüştîlikteki yerini analiz etmek ve tanımlamak için başta Gatha metni olmak
üzere Avesta’nın diğer metinleri temel referansımız olacaktır. Çalışmamızda
kutsal metinler için kullanacağımız kaynaklar; The Gathas of Zarathushtra
and The Other Old Avestan Textsf The Gathas of Zarathushtra,[7] [8] Gatha:
kohenterin-i bahş-i Avesta,[9] Yesna,[10] Yeştha,[11] Vendidad[12], Visperad,[13] Horde Avesta: Cuzv-i Ez
Nâme-i Mînu-i Aveste,[14] Avesta:
Kohenterin-i Surudha ve Metinha-i Iranî,[15] Avesta:
Kohenterin-i Gencine-i Mektube Iran-i Bastan,[16]
Bergerden-i Gatha,[17] adlı eserler
olacaktır. Bunun dışında Avesta: Zerdüşt’ün Kutsal Metinleri,[18]* Zerdüşt’ün Gathaları:
Zerdüşt’ün Öz Şiirleri,[19] [20] Gatha Ba
Maanr" gibi Gatha çevirilerine de gerektiğinde bakılacaktır.
Yukarıda zikrettiğimiz kutsal metinler ve
çevirileri yanında Zerdüştîlikle ilgili yapılan bazı akademik çalışmalar da
ikincil kaynaklarımızı oluşturacaktır. Bu kapsamda İbrahim Purdavud Yad-daştha-i
Gatha (Tahran 1381), Cihangir Oşîderî Dânişnâme-i Mazdayesna (Tahran
1381), Celaleddin Aştiyani Zertoşt: Mazdayesna ve Hukumet (Tahran 1394),
Jalaleddin Ashtiani Zarathushtra (Tahran 2002), Mihrî Bakırî Dinha-i
İran-i Bastan (Tahran 1385), Jale Amuzgar Tarih-i Esatir-i İran
(Tahran 1393), Jale Amuzgar ve Ahmet Tefezzuli Ustüre-i Zındegi-ye Zertoşt
(Tahran 1389), Mihrdad Bahar Edyan-i Asyayi (Tahran 1390), Ali Ekber
Caferî Zertoşt ve Din-i Behî (Tahran 1385), Ali Ekber Caferî Peyam-i
Zertoşt, (Tahran 1361), Ferheng Mihr Felsefe-i Zertoşt: Did-i Nû ez
Din-i Kohen (Tahran 1381), Maneckji N. Dhalla Zoroastrian Theology: From
the Earliest Times to the Present Day (New York 1914), Mary Boyce Çekide-i
Tarih-i Kîş-i Zertoşt (Tahran 1998), Mary Boyce Zertoştîyan: Baverha ve
Adab-i Dini-yi Anha (Tahran 1381), İrach J. I. Taraporewala Zerdüşt Dini
(İstanbul 2011) gibi eserlerden yararlanacağız.
Avesta Külliyatına Genel Bir Bakış
Zerdüştîliğin erken dönem kutsal kitabı olan,
asıl doktrin ve gelenek anlamına gelen Avesta (Av. Upastavaka, Peh. Abestag);[21] Yesna,
Yeştha, Vendidad, Visperad ve Horde Avesta olmak üzere beş kitaptan
meydana gelmektedir. Zerdüşt dönemine ait en eski metin olan Gatha ise sonradan
yazılan Yesna kitabına dâhil edilmiş bulunmaktadır. Beş kitaptan meydana gelen
Avesta külliyatının Gatha dışındaki metinleri, dilsel açıdan hem Gatha’dan hem
de birbirinden farklı olması sebebiyle Zerdüşt’ün ölümünden sonra din adamları
tarafından, Zerdüşt’e isnat edilerek farklı dönemlerde yazıldığı düşünülmektedir.
Bu sebeple Avesta külliyatı, “Eski Avesta” ve “Yeni Avesta” olmak üzere ikiye
ayrılmakta ve bu külliyatın Yesna ile Yeştler[22] adlı kitapları Eski Avesta;
diğer kitapları ise Yeni Avesta metni sayılmaktadır.[23]
Avesta külliyatının ilk kitabının adı olan Yesna
kelimesi, “övgü, hamd, yakarış, dua, kutsama, perestiş, tapınma, ibadet, namaz,
ayin” gibi anlamlara gelmektedir. Bu kelime; yezd, İzed (Yazata) ve Yeşt gibi
kelimelerle aynı kökten türemekte ve benzer anlamlara gelmektedir.[24] Eski Avesta
metni olan ve 72 fasıldan (hat)[25] oluşan Yesna
kitabı, Zerdüşt’ün ölümünden sonra Gatha,[26] Yesna Heptanghaiti[27] ve “Hom
Yeşt, Sroş Yeşt, Bagan Yeşt”[28] gibi
bazı Yeşt bölümlerinin bir araya getirilmesiyle meydana gelmiştir.[29] Bu kitap;
Tanrı Ahura Mazda ile Ameşa Spentalar, İzedler ve Fravaşiler gibi manevi
varlıklara yapılan övgü ve kutsamaları konu edinmektedir.[30] Aynı zamanda bu eser, kurban
ayinlerinde ve günlük ibadetlerde okunan duaları da içermektedir.[31]
Yesna kitabında yer alan Gatha,
Zerdüşt’e Tanrı Ahura Mazda tarafından bildirildiğine inanılan sözleri içeren
en eski kutsal metin sayılmaktadır.[32] 17 fasıldan (hat) meydana
gelen Gatha, kendi içinde beş bölüme ayrılmakta ve her bir bölüm “ilahi”
anlamına gelen “Gah” ya da “Gas” olarak ifade edilmektedir.[33]
Gatha, tanrı ve ahiret inancı gibi temel inanç
esasları yanında dünya hayatına dair birtakım kurallar ve ahlaki öğretileri de
konu edinmektedir. Gatha’da, Zerdüşt’ün topluma benimsetmeye çalıştığı tanrı
anlayışı, yeterince net olmasa da tek tanrıcılıktır. Nitekim Gatha’nın geneline
bakıldığında Zerdüşt’ün Ahura Mazda dışında farklı tanrılar edinmeyi ve onlara
tapınmayı reddettiği görülmektedir.[34] Bu tanrı inancının yanında
yarı tanrısal yahut meleksi özelliklere sahip birtakım varlıklardan da söz
edilmekte ve bu varlıklar “Ahuralar”[35] olarak adlandırılmaktadır.
Gatha’da Ahuralar olarak adlandırılan, ancak Gatha sonrası metinlerde Ameşa
Spentalar ve İzedler (Yazatalar)[36] olarak
tanıtılan bu varlıklar, insanları doğruluğa yöneltmeleri ve kötülüğe karşı
korumaları sebebiyle[37] Tanrı Ahura
Mazda adına tasarrufta bulunan kudret sahibi varlıklar şeklinde telakki
edilmektedir.[38]
Gatha’da Ahuralardan bağımsız olarak zikredilen
Spenta Mainyu’nun, süreç içerisinde Zerdüştî düşüncedeki değişimle birlikte
meleksi varlıklar olan Ameşa Spentalar grubunun bir üyesi haline geldiği ifade
edilmektedir.[39] Gatha’ya
göre Spenta Mainyu, hem Tanrı Ahura Mazda’nın yaratıcı niteliği görünümündeki
hem de ona itaat eden ve onun yardımcısı konumundaki bir varlık olarak
zikredilmektedir. Dolayısıyla bu metinde Spenta Mainyu, Tanrı’nın yaratıcı
vasfı görünümünde olması sebebiyle yarı tanrısal bir varlık gibi algılansa da
onun maddi ve manevi âlemde yerine getirdiği fonksiyonlara bakıldığında meleksi
bir varlık şeklinde tasvir edildiği görülmektedir.
Avesta külliyatının Yesna kitabında yer alan
başka bir metin, Yedi bölümlü Yesna anlamına gelen Yesna Heptanghaiti yahut
yedi Heft Hat’dır. Bu metnin, dil ve üslup açısından Gatha’dan farklı
olması sebebiyle Zerdüşt’ün ölümünden kısa bir süre sonra din adamları tarafından
yazıldığı dile getirilmektedir.[40] Gatha’da
Ahuralar olarak ifade edilen varlıklar, Yedi Bölümlü Yesna’da Ameşa Spentalar[41] ve İzedler[42] gibi
isimlerle adlandırılarak iki ayrı meleksi varlık grubu şeklinde
zikredilmektedirler. Bunun yanında bu metinde, Ameşa Spentalar ve İzedler
yanında yeni bir varlık grubu olan Fravaşilerden ilk defa bahsedilmekte[43] ve bu
varlıkların tümü övülmektedir.[44] Yedi bölümlü
Yesna adlı metin, övgü ve tapınma eyleminde merkezî bir konuma sahiptir.[45] Nitekim bu
metinlerde Zerdüştî ayinlerde merkezi öneme sahip olan ateş övülmekte ve ateşin
temsil ettiği Azer izedine Ameşa Spentalara denk bir önem atfedilmektedir.[46]
Avesta külliyatındaki ikinci kitabın adı olan Yeşt
kelimesi, “tapınma, yakarış, övgü” gibi anlamlara gelmekle birlikte genellikle
“sadece Tanrı Ahura Mazda ve Ameşa Spentalara övgü” anlamında kullanılmaktadır.
Yeştha (Yeştler) adlı kitap, Gatha ve Yedi bölümlü Yesna’dan sonraki en eski
metin sayılmakta ve Avesta külliyatının önemli bir parçasını teşkil etmektedir.
Şiirsel bir dille yazılan Yeştler, uhrevi kurtuluş amacıyla Tanrı’ya ve diğer
manevi varlıklara yapılan duaları konu edinmektedir.[47] 21 bölümden oluşan bu kitabın
her bir bölümünün başta Ahura Mazda olmak üzere Ameşa Spentalara ve İzedlere
adanması sebebiyle her Yeşt, onlardan birinin adıyla anılmaktadır.[48]
Yeştlerde Zerdüşt tarafından reddedilen ve
Gatha’da zikredilmeyen Mitra, Haoma, Veretraghna gibi Hint-İran
tanrıları ile Ardvi Sura Anahita, Drvaspa gibi Zerdüşt öncesi İran
tanrıları, tanrısal varlık konumundan çıkarılarak övülen ve kurban sunulan[49] birer izede
dönüştürülmüştür.[50] Bundan
dolayı Yeştler, Zerdüşt öncesi mitolojinin Avesta ilahiyatına dâhil edildiği,
Zerdüşt öncesi tanrıların birer izede dönüştürelerek meşru kılındığı ilk metin
olarak telakki edilmiştir.[51]
Avesta’nın üçüncü kitabı olan Vendidad,
“divleri reddeden yasa”, “divler aleyhine kanun” anlamına gelmektedir. 22
fasıldan (fergerd) meydana gelen Vendidad, Ahura Mazda ile Zerdüşt
arasında geçen diyaloglar şeklinde kurgulanmıştır. Bu kitap, dinsel hukuk ve
kanunlar hakkında başlıca meseleleri içermekle birlikte kötülüğe karşı mücadele
yollarını ve kötülüğün kaynağı olan Angra Mainyu’nun (Ehrimen)[52] nihai
yenilgisini konu edinmektedir. Aynı zamanda bu eser, günahlardan arınma,
divlerin sebep olduğu maddi-manevi kirlilikten kaçınma yolları ve temiz bir
yaşam için gerekli ilkeleri ele almaktadır.[53]
Avesta külliyatının dördüncü kitabı olan Horde
Avesta (Hortek Avestak, Küçük Avesta); Yesna, Yeşt, Visperad ve
Vendidad kitaplarında bulunan günlük dua ve ibadetler ile ilgili metinlerin bir
araya getirilmesiyle oluşturulan derleme bir kitaptır. Bundan dolayı bu eser
günlük ibadetler, dini bayramlar ve benzeri uygulamalar için okunan temel dua
koleksiyonu olarak tanıtılmaktadır.[54] Bu eserde Ahura Mazda; her
türlü ihsanda ve cömertlikte bulunan,[55] yaratılanları koruyan ve
kötülüğün kaynağı Angra Mainyu’ya (Ehrimen) karşı yardım istenilen[56] en yüce
Tanrı olarak tanıtılmaktadır.[57] Ayrıca Horde
Avesta’nın Pençgâh (beş ilahi) adlı bölümünde Ameşa Spentalar, îzedler
ve Fravaşiler ve bunların temsil edildiği sular, bitkiler, yeryüzü, güneş, ay
ve yıldızlar için okunan günlük dualar bulunmaktadır.[58] Bayramlarda icra edilen namaz
benzeri ibadetlerin genel adı olan Aferingân adlı bölümde ise Tanrı
Ahura Mazda’ya adanan kurbanlar ve ayinlerde okunan dualar ele alınmaktadır.[59] Övgü, tazim
ve dua anlamına gelen Niyayiş adlı bölümde bulunan her kısım ise bir
izedin adıyla anılmakta ve her kısımda başta ilgili ized olmak üzere diğer
manevi varlıklar övülmektedir.[60] Si Rûze-i
kuçek ve Si Rûze-i Bozorg adlı bölümlerde ise yılın her bir ayı ve
ayın her bir günü başta Ahura Mazda olmak üzere, Ameşa Spentalar ve bazı
îzedlerin adıyla anılmakta, her ay ve gün ile ilgili varlıklar övülmektedir.
Avesta’nın son kitabı olan Visperad
“bütün önderler, efendiler, koruyucular” anlamına gelmektedir.[61] 24 fasıldan (kerde) oluşan bu
kitabın Yesna’da zikredilen dini törenlerde ve bayramlarda okunan duaların
derlenip birleşmesiyle oluştuğu ifade edilmektedir.[62] Bu sebeple eser, Yesna’da geçen Zerdüştî
takvimdeki beş temel dini bayramda (Gahanbar) okunan dualar ile Ahura
Mazda ve diğer varlıklara yapılan duaları ve adakları içermektedir.[63] Bu kapsamda Visperad’da Tanrı Ahura
Mazda ile birlikte Ameşa Spentalar, İzedler, Fravaşiler, Zerdüşt ve bütün iyi
varlıklar övülmekte,[64] kötülüğün kaynağı Angra Mainyu (Ehrimen)
ve onun taraftarı olan divler ise yerilmektedir.[65]
Çalışmamızın bu başlığı altında melek
kavramının kelime ve terim anlamı ile ilgili ortaya atılan görüşler ve
tanımlamalar verildikten sonra meleklerin yapısı, özellikleri Tanrı’ya göre
konumları ve O’nun adına yerine getirdikleri faaliyetleri hakkında bilgi
verilecektir. Daha sonra Yahurdilik, Hıristiyanlık ve İslam gibi dinlerin melek
inancı ele alınacaktır.
Melek kelimesinin kökeni hakkında üç farklı
görüş bulunmaktadır. Bunlardan birincisine göre melek kelimesi Arapça “güç,
kuvvet, otorite, hükümdarlık” anlamına gelen milk (mülk) kelimesinden türemekte
ve “hükmeden, yöneten, tasarrufta bulunan, kudret sahibi varlık” anlamına
gelmektedir.[66] Aynı kökten
geldiği ifade edilen melekût[67] kelimesi de
sözlüklerde hem dünyevî iktidar, hükümdarlık ve saltanatı hem de ruhlar,
melekler ve semavi varlıklar âlemini ifade etmek için kullanılmaktadır.[68] Nitekim
Kur’an-ı Kerim’de “göklerin ve yerin melekûtu”[69] ya da “her şeyin melekûtu”[70] [71] şeklindeki
ifadelerde geçen melekût kelimesi; Allah’ın kudretine ve egemenliğine işaret
etmenin yanında, bu ilahi gücü gökte ve yerde tesis etmekle görevli varlıklar
olan melekleri ifade etmek için de kull anıl maktadır .71
Meleklere izafe edilen ve ilahi hükümdarlık
anlamına gelen melekût kelimesi, Allah’ın yeryüzünde kendi sıfatlarıyla
tasarrufta bulunması sebebiyle ilahi sıfatlarla özdeş görülmektedir.[72] Bu durumda
meleklerin de Allah’ın sıfatlarını temsil ettiği sonucu ortaya çıkmaktadır.
Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “çok kudretli, Allah katında güvenilir olan ve itaat
edilen”[73] varlık
şeklinde nitelenen Cebrail’in “Allah’ın gücü, kudreti”[74] olarak yorumlanması, Allah’ın
sıfatlarının melekler tarafından temsil edildiğini göstermektedir. Ayrıca
Kur’an-ı Kerim’de melekler için “işleri yönetenler”,[75] “canları şiddetle çekip
alanlar”[76] şeklindeki
ifadelerin olması, meleklerin Allah adına varlık alemine hükmeden ve orda
birtakım faaliyette bulunan güçlü varlıklar olduğuna işaret etmektedir.
Melek kelimesinin kökeniyle ilgili ikinci
görüşe göre bu kelime, Arapça “elçi olarak göndermek, mesaj, risale” gibi
anlamlara gelen “el-e-ke” ya da “le-e-ke” kelimesinden türemekte[77] ve Allah ile
kul arasında aracı olan varlık anlamını ifade etmektedir. Üçüncü görüşe göre
ise melek kelimesi, İbranice göndermek anlamına gelen “Zakh”
kökünden türeyen “mal’akh” kelimesinden gelmektedir.[78] İbranicedeki kökeninden
hareketle melek, “Tanrı’nın arzusunu yerine getirmek üzere gönderilen haberci,
elçi” ya da “Tanrı ile insan arasında aracı” şeklinde tanımlanmaktadır.[79]
Farsçada, melek kelimesine karşılık gelen
ifade, ferişte kavramıdır. Bu kelime, “bir işi yapmak veya bir mesajı
ulaştırmak için bir kişinin yanına gitmek, gönderilmek” anlamına gelen firistâden
fiilinden türemekte ve “elçi, haberci, aracı” gibi anlamlara gelmektedir. Bu
kapsamda ferişte kelimesi, Tanrı’nın emirlerini yerine getirmekle görevli,
günahsız, insanüstü bir yapıya ve akla sahip göksel varlık olan meleği
tanımlamak için kullanılmaktadır.[80] Bu sebeple
bazı Türkçe sözlüklerde de melek, “ferişte, Tanrı ile insan arasında aracılık
yaptığına ve nurdan olduğuna inanılan manevi varlık”[81] ya da “çeşitli şekillere
girebilen, gözle görülmeyen, Allah’ın emirlerine tam itaat eden yaratık,
ferişte” olarak tarif edilmektedir.[82]
Yukarıda verdiğimiz görüşler çerçevesinde
meleklerin, kudret sahibi varlıklar ya da elçiler yahut Tanrı’nın emrini
yürüten aracılar anlamına geldiği açık bir biçimde görülmektedir.[83] Nitekim
kutsal metinlere göre meleklerin uçabilen, arşı taşıyan, hızlı hareket eden,
insan şekline girebilen ve Tanrı adına yeryüzünde tasarrufta bulunan varlıklar
şeklinde tasvir edilmeleri,[84] onların
hükmeden, kudret sahibi varlıklar ve aynı zamanda Allah’ın emirlerini seçilmiş
kimselere ileten elçiler olduğunu ortaya koymaktadır.
Yaratılış bakımından melek, “rüzgâr, soluk,
yaşam prensibi” gibi anlamlara gelen ve ölümsüz ve gözle görülemez olduğuna
inanılan[85] ruh ile
benzerlikler taşımaktadır. Bu kapsamda bu iki kelimenin, bazı durumlarda
birbirinin yerine de kullanıldığı görülmektedir. Nitekim Yahudilikte meleklere
tabiattaki olayları kontrol eden ruhlar; Hıristiyanlıkta hizmetçi ruhlar;
İslam’da Allah’ın emrindeki ruhlar denilmesi, Cebrail’in ruh kelimesiyle
tanıtılması bu duruma kanıt teşkil etmektedir.[86] Ayrıca İslamî terminolojide
melek kelimesinin, metafizik âlemdeki gök akılları ve nefisleri denilen soyut
varlıklar için kullanıldığı da zikredilmektedir.[87]
Yukarıda zikredildiği gibi melek ile ruh
arasında ölümsüz ya da görünmezlik özelliği bakımında bir ilişki kurulsa da
meleği kendine özgü bir birtakım özellikleri bulunmaktadır. Sami kökenli
dinlerde melekler, tanrısal iradenin gerçekleşmesini sağlayan, gökyüzünde
ikamet eden ve çeşitli şekillere girebilen latif varlıklar olarak tasvir
edilmektedir.[88] Bu kapsamda
onların, Tanrı tarafından insanüstü bir biçimde nurdan yaratılmış, cinsiyet ve
üreme özelliği bulunmayan bir yapıya sahip oldukları ve Tanrı’ya sorgusuz bir
şekilde itaat ettikleri belirtilmektedir. Tanrı’ya sorgusuz itaat etme
özelliğine sahip olmaları sebebiyle meleklerin, Tanrı’yla seçilmiş insanlar
arasında elçilik yaptıkları, O’nun adına maddi ve manevi âlemde tasarrufta
bulundukları dile getirilmektedir.[89]
Maddi ve manevi âlemde Tanrı adına tasarrufta
bulunan Melekeler, elçilik görevi yanında şeytanla mücadele kapsamında bazı
faaliyetleri ifa etmektedirler. Bu çerçevede Tanrı’nın emrine uyan ve iyiliğin
temsilcisi olarak tasvir edilen melek ile kötü karakterli ve kötülüğün kaynağı
olarak tanımlanan şeytan arasında hem manevi âlemdeki hem de yeryüzü ve
insanlar üzerindeki etkileri bağlamında sürekli bir savaş hali bulunmaktadır.[90] Bu
mücadelede melekler, şeytanın kötülüğüne karşı insanları korumakta ve onlara
doğru yolu göstermektedirler.[91] Meleklerin
bu özellik ve işlevi; Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’ın kutsal kitaplarında
ele alınmaktadır. Buna göre Tevrat’ta (Tora)[92] meleklerin, insanların elinden
tuttuğu,[93] onlara yol
gösterdiği;[94] İncile’de[95] iyileri
koruduğu, onlara yardım ettiği[96]
ve kötüleri cezalandırdığı;[97] Kur’an-ı Kerim’de[98] ise
insanlara esenlik için indikleri,[99] gözetici
oldukları,[100] inanırlar
için bağışlanma diledikleri ve kötülükten korunmaları için Allah’a dua
ettikleri[101]
zikredilmektedir. Dolayısıyla meleklerin, Tanrı adına tasarrufta bulunmaları
kapsamında inanırların korunması ve onlara yardım edilmesi gibi hususlarda
etkin bir role sahip oldukları görülmektedir. İslam’da “hafaza melekleri”
olarak bilinen koruyucu meleklerden söz edilmesi de bu varlıkların koruyuculuk
özelliklerine sahip olduklarını kanıtlamaktadır.
Yukarıdaki sıraladığımız bilgiler ışığında
meleklerin; Tanrı’nın kudretini temsil eden, onun adına tasarrufta bulunan,
Tanrı ile insan arasında aracı olan, insanları koruyan ve onlara yol gösteren
varlıklar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerin bu özellik ve fonksiyonlar bağlamında
bir sonraki başlıkta Yahudilik, Hıristiyanık ve İslam gibi dinlerin melek
inancı ele alınacaktır.
Yahudilik, Hıristiyanlık
ve İslam’da Melek İnancı
Melek inancı, tarihin derinliklerinde kaybolmuş
dinlerden, günümüzün evrensel ve en fazla inanır kitlesine sahip olan
Hıristiyanlık ve İslam gibi dinlerine kadar çeşitli dinlerde yer almaktadır. Bu
kapsamda Hıristiyanlık ve İslam gibi dinler yanında Hıristiyanlığın içerisinden
çıktığı Yahudilikte de melek inancı bulunmaktadır. Çalışmamızın bu bölümünde melek
inancının açıkça görüldüğü Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’ın melek
anlayışlarına değinilecektir.
Kur’an’da vahye dayalı bir din olduğu ifade
edilen Yahudilikte melek inancı bulunmaktadır. Bu dinde melekler, Tanrı
tarafından yaratılan akıllar,[102] Tanrı’nın
danışmanları, savaşçılar, mukaddesler, mesajcılar, ruhlar, gözcüler ve
kutsallar topluluğu olarak adlandırılmaktadır.[103] Yahudi kutsal metinlerinde
göksel mekânda ikamet eden[104] melekler,
“Tanrı’nın oğulları”[105] ya da
“Tanrı kulları” şeklinde tasvir edilmekte[106] ve iyi,[107] doğru karakterli,[108] bilge[109] ve iyi ile
kötüyü ayırt edecek yetiye sahip[110] varlıklar olarak
nitelendirilemektedir. Yahudi kaynaklarında farklı isim ve özelliklerle
tanımlanan meleklerin yaratılış mahiyeti hususunda açık bir bilgi
bulunmamaktadır. Ancak meleklerden, Tanrı’nın sağında ve solunda bulunan ve
emrime itaat eden ruhani varlıklar şeklinde bahsedilmesi,[111] onların ruhtan yaratılmış
varlıklar olabilecekleri algısını ortaya çıkarmaktadır. Bunun yanında meleğin
ateşin içinden Musa’ya görünmesi[112] ve meleğin alevle birlikte
göğe yükselmesi[113] gibi
ifadeler, onların ateşten yaratılmış olabilecekleri ihtimalini gündeme
getirmektedir.[114]
Yaratılış bakımından insandan farklı
özelliklere sahip olan ve Tanrı’nın emirlerini yerine getirmekle sorumlu
tutulan meleklerin O’na sorgusuz itaat ettikleri ve tazimde bulundukları ifade
edilmektedir.[115] Meleklerin
Tanrı ile insanlar arasında aracılık yaptıkları ve Onun buyruklarını
peygamberlere ilettikleri zikredilmektedir.[116] Bu çerçevede onların,
genellikle insan suretine girerek yüz yüze[117] veya görüm (vizyon)[118] yahut rüya
yoluyla[119] peygamberler
ve insanlarla iletişim kurduğu ifade edilmektedir.
Yahudi düşüncesinde meleklerin Tanrı’nın
iradesini insanlara iletmeleri dışında onları kötülükten alıkoyup rehberlik
ettikleri, onları korudukları, kurtardıkları[120] kötülerle mücadelede veya zor
ve sıkıntılı anlarda inanırlara yardıma geldikleri ifade edilmektedir.[121] Bu
amaçla onların zaman zaman yeryüzüne inerek,[122] Tanrı’nın iradesine uygun
tasarruflarda bulundukları,[123] Tanrı’nın
emirlerine uyan insanları çeşitli sıkıntılardan koruyup isteklerine
kavuşturdukları,[124] O’nun
emrine uymayan, taşkınlıkta bulunan ve kötülük yapan insanları ise
cezalandırdıkları ifade edilmektedir.[125] Bu özellikleri sebebiyle
insanların Tanrı’nın emirlerini yerine getiren meleklerin sözüne itaat etmeleri
ve onların yolundan gitmeleri gerektiği,[126] aksi takdirde meleklerin
Tanrı adına onları cezalandıracakları veya lanetleyeceklerine inanılmaktadır.[127]
Yahudilikte meleklerin sayısız oldukları ve
bunun için göksel ordu,[128] ya da Tanrı
ordusu[129] şeklinde
nitelendirildiği görülmektedir. Çok sayıda olmaları yanında önemli bazı
melekler, özel isimleriyle Yahudi kutsal metinlerinde ve geleneğinde
zikredilmektedir. Bu kapsamda İsrail ordusuna önderlik eden Rabb’in meleği
yahut Yahve’nin meleği,[130] ve
emrindeki melekler,[131] Tanrı ile
insan arasında iletişimi sağlayan Cebrail (Gabriel),[132] İsrailoğullarını
koruyan Mikail,[133] Tanrı’nın
ışığı yahut ateşi anlamına gelen ve hava olaylarını yönetmekle görevli melek
Uriel[134] ile bir
hekim olarak tanımlanan Rafael,[135] yok edici
melek veya ölüm meleği,[136] Ahit meleği[137] ve Tobit
kitabında[138] zikredilen
yedi melek[139] şeklinde
birtakım isimler sıralanmaktadır. Ayrıca Keruvlar (Kerubiler) ve büyük
meleklerden kabul edilen Seraflar adlı meleklerden de söz edilmektedir.[140] Kutsal
metinlerde Serafların ve Keruvların kanatlı olarak tasvir edildiği[141] ve
bunlardan Keruvların Tanrı’nın tahtını (ya da kudretini) kuşattığı,[142] Âdem’in
Aden Bahçesinden çıkarılmasından sonra bahçenin girişini[143] ve İsraloğullarının kutsal
metninin konduğu Ahit Sandığını koruduğu,[144] Serafların ise
günahların bağışlanmasına aracılık ettiği ifade edilmektedir.[145]
Yukarıda vasıflarını zikrettiğimiz melekler
Yahudi kutsal metinlerinde açık bir biçimde zikredilmekle birlikte meleklere iman
konusu Yahudi inanç esaslarında yer almamaktadır.[146] Nitekim günümüzde geleneksel
çizgiyi takip eden Yahudiler tarafından esas alınan Yahudi inanç esaslarını
belirleyen İbn Meymun’un (ö. 1204) on üç maddeden oluşan iman esaslarında
meleklere iman ilkesi bulunmamaktadır.[147] Ancak bu durum, Yahudilikte
melek inancının reddedildiği anlamına gelmemektedir.
Hıristiyanlıkta Melek Anlayışı
Yahudilikte olduğu gibi, Yahudilik içerisinden
çıkarak yeni bir din haline gelen Hıristiyanlıkta da melek inancı
bulunmaktadır. Ancak meleklere iman kapsamında onlara Tanrı veya İsa Mesih gibi
tapınılmayacağı ifade edilmektedir. Bu çerçevede melekler, Tanrı ve İsa
Mesih’in yardımcıları ve cezalandırıcı elçileri olarak Tanrı’nın makamında
ikamet eden manevi varlıklar olarak kabul edilmektedir.[148]
Hıristiyanların, Yahudilerin kutsal metinlerini
kabul etmeleri sebebiyle Hıristiyanlığın melek anlayışı, Yahudiliğin melek
anlayışıyla meleklerin mahiyeti, işlevleri ve isimleri bakımından büyük oranda
benzerlikler taşımaktadır. Yahudilikte olduğu gibi Hıristiyanlıkta da
meleklerin insanî özellikleri bulunmayan manevi varlıklar oldukları, bedensel
arzu ve isteklerinin bulunmadığı ifade edilmektedir.[149] Hıristiyan kutsal
metinlerinde meleklerin ateşten yaratıldıkları ile ilgili somut bir bilgi
olmasa da melekler, yapı bakımından Yahudilikteki gibi ateş ya da ışık ile
ilişkili olarak tasvir edilmektedir. Bu bağlamda meleklerin, “ateş ile iç içe
varlıklar”[150] ve “ateşten
hizmetkârlar”[151] şeklinde
betimlenmesi ve “yüzlerinin güneş, ayaklarının ateşle temsil edilmesi”[152] bu
varlıkların, ateş ya da nur ile ontolojik bir birliktelik içinde oldukları
ihtimalini doğurmaktadır.[153] Meleklerin
ateşle temsil edilmeleri yanında kutsal metinlerde bu varlıklar, parlak yedi
yıldız,[154] ışık[155] yahut
ışık saçan,[156] şeklinde
nitelendirilmesi de yapı itibariyle ateş yahut ışıktan yaratılmış
olabileceklerini kanıtlamaktadır.
Hıristiyanlıkta meleklerin ateşten yahut nurdan
yaratılan varlıklar olduğu ile ilgli bir kanaat oluşsa da Tanrı tarafından
yaratılan salt ruhsal varlıklar şeklinde tanıtıldığı görülmektedir.[157] Bu
tanımlama sebebiyle melek ile ruh arasında da bir ilişki kurulmaktadır. Nitekim
kutsal metinlerde meleklerin; kurtuluş için hizmet eden görevli ruhlar,[158] hastalık ve
kötülükten uzak saf ruhlar[159] şeklinde
tanıtılmaları meleklerin ruhtan yaratılmış olabilecekleri ihtimalini gündeme
getirmektedir. Ancak ateş ya da ruh ile ilişkilendirilseler de melekler,
ateşten yaratılan cinlerden ve ruhtan farklı yapı ve özelliklere sahip
varlıklar olarak kabul edilmektedirler.[160]
Hıristiyanlığa göre nurani ya da ruhani
varlıklar olan melekler; Tanrı katında ikamet eden,[161] kutsal,[162] kudretli[163] ve bu gücü temsil eden
kanatlara sahip[164] varlıklar
olmakla birlikte sınırlı varlıklar olarak görülmektedir. Onlar bu
sınırlılıkları sebebiyle ancak Tanrı’nın kendilerine bahşettiği oranda bilgiye
vakıf olmakta,[165] bunun
dışında gayba dair herhangi bir bilgiye sahip olmadıklarına inanılmaktadır.[166]
Hıristiyan kutsal metinlerinde melekler,
Tanrı’ya tapan, itaat eden ve onun emrinde bulunan[167] varlıklar olmaları sebebiyle
O’nun adına birtakım görevleri yerine getirmektedir. Bu kapsamda onlar,
Tanrı’nın emirlerini seçilmiş kullara iletmekte ve Tanrı ile insanlar arasında
aracılık yapmaktadır.[168] Nurani ve
latif varlıklar olmaları sebebiyle melekler, Tanrı’nın buyruklarını
peygamberlere iletmeleri ve insanlarla iletişime geçmeleri gibi elçilik
görevini çeşitli şekillerde gerçekleşmektedir.[169] Kutsal metinlerde meleklerin
bu görevi genellikle rüya yoluyla[170] gerçekleştirdiği
zikredilmektedir. Bununla birlikte meleklerin insanla iletişime geçmeyi; gök
gürlemesi[171] veya
esinleme (görüm ya da vizyon) şeklinde gerçekleştirdikleri[172] ya da insan suretine girerek
bu görevi yerine getirdikleri ifade edilmektedir. [173]
Meleklerin elçilik görevi yanında İsa’ya hizmet
etmek, onu korumak,[174] İsrail
oğullarına bekçilik etmek,[175] inanırları
beladan kurtarmak ve onlara esenlik vermek,[176] insanlara doğru yolu
göstermek,[177] tanrısal
yardımın gelmesine aracılık etmek,[178] kötülük ve kötülerle mücadele
ederek[179] günahkâr
birinin tövbe etmesi için çabalamak,[180] tövbe etmeyen günahkârı
cezalandırmak,[181] hesap
gününde inanırların ve inkârcıların yaptıklarına tanıklık etmek gibi görevleri
de bulunmaktadır.[182] Bu kapsamda
meleklerin, dünyanın sonunda geri gelecek olan İsa’nın emriyle yeryüzüne inerek
onunla birlikte savaşma,[183] iyilerle
kötüleri ayrıştırma,[184] itaat edeni
ödüllendirme[185] ve kötüleri
cezalandırma,[186] kısaca
yapılanların karşılığını verme gibi görevleri de yerine getirecekleri
bildirilmektedir.[187]
Hıristiyan melek anlayışının Yahudiliğin melek
anlayışından etkilenerek şekillenmesi sebebiyle Yahudi kutsal metinlerinde
geçen Keruvlar,[188] Seraflar,[189] Cebrail,[190] Mikail,[191] Uriel,[192] Rafael,[193] ile
birlikte apokrif metin[194] sayılan
Tobit kitabında[195] zikredilen
yedi melek,[196] Ölüm
Meleği,[197] Rabb’in
meleği (Yahudilikte Yahve’nin meleği)[198] gibi melekler
Hıristiyanlıktaki başlıca melekler arasında zikredilmektedir. Hıristiyanlığa
göre melekler, derece ve statü bakımından Tanrı’dan ve İsa Mesih’ten aşağı,[199] insanlardan
üstün varlıklar olarak kabul edilmektedir.[200] Sayısız oldukları için[201] göksel
ordu[202] şeklinde
nitelendirilen melekler arasında bazıları, derece ve statü bakımından
diğerlerine göre daha seçkin görülmektedir.[203] Hıristiyan literatüründe
üstünlük derecelerine göre melekler; Tanrı’ya en yakın ve O’nun tahtını taşıyan
Keruvlar, Tanrı’nın tahtının etrafını kuşatan ve O’nu çokça öven Seraflar,
meleklerin başkanlığını yapan Cebrail,[204] Mikail,[205] gibi
başmelekler ve koruyucular olmak üzere dört gruba ayrılmaktadırlar.[206]
Yukarıda mahiyetlerini, işlevlerini ve
isimlerini sıraladığımız melekler, Hristiyan kutsal metinlerinde açık bir
biçimde zikredilmesine rağmen farklı mezhepler tarafından kaleme alınan
Hıristiyan inanç esasları arasında meleklere iman hususu yer almamaktadır.
Ancak bu durum meleklere inanılmadığı yahut Hıristiyanlıkta melek inancının
bulunmadığı anlamına gelmemektedir. Nitekim inanç esasları arasında yer
almamakla birlikte bazı konsillerde bu hususun gündeme geldiği ve meleklerin
Tanrı tarafından yaratıldıkları, insanın yardımcısı oldukları, varlığına iman
etmenin bir gereklilik ve inkârının dinden çıkmak olduğu belirtilmektedir.[207] Bu durum,
Erken dönem Hıristiyanlığında açıkça dile getirilmese de Hıristiyanlığın
sonraki dönemlerinde meleklerin, Tanrı ile olan ilişkisinin ve O’nun adına
yerine getirdiği faaliyetlerin göz ardı edilmediğini ve bunun için meleklere
imanın söz konusu olduğunu ortaya koymaktadır.
İslam’da melekler; semavi âlemde ikamet eden,[208] Allah’a
isyan etmeyip[209] secde ve
itaat eden[210] ve O’nun
tarafından seçilen elçiler[211] yahut
kullar olarak tanımlanmaktadırlar.[212] Kur'an-ı Kerim'de meleklerin,
hangi maddeden yaratıldıkları açık bir şekilde belirtilmemekle birlikte
hadislerde meleklerin nurdan yaratıldığı ve gözle görülmeyen nurani varlıklar
olduğu ifade edilmektedir.[213] Ayrıca
onların erkeklik, dişilik, evlenme,[214] yeme, içme,[215] yaşlılık ve
ölüm[216] gibi
insanlara has vasıflardan uzak oldukları dile getirilmektedir.[217] Bu kapsamda
meleklerin insani özelliklerden uzak; sınırlı da olsa gaybi bilgiye,[218] görkemli
bir kudrete[219] ve bu gücü
temsil eden ellere ve kanatlara[220] sahip hızlı
varlıklar oldukları zikredilmektedir.[221]
İslam dininde meleklerin, Allah’ın emrindeki
Kudret sahibi varlıklar olmaları bakımından, Allah ile insan arasındaki
iletişimi sağlamak, Allah’ın seçtiği peygamberlere ilahi buyruklarını iletmek
gibi çeşitli görevleri bulunmaktadır.[222] Nitekim Kur’an’da Allah’ın
insanla ya perde arkasından ya da melekler aracılığıyla iletişim sağladığı
belirtilmektedir.[223] Melekler,
Allah ile kulları arasında iletişimi sağlama görevini farklı şekillere
girererek yerine getirmektedirler. Bu kapsamda meleklerin, hem kendi
suretlerinde hem de insan şekline girerek insanlarla iletişim kurabildikleri
zikredilmektedir. Bu durum, Kur’an-ı Kerim’de ve Cibril Hadisinde vahiy
meleğinin[224] ve diğer
meleklerin Hz. Peygamber ile bazen insan suretinde[225] bazen de kendi suretlerinde
göründüğü ifade edilmektedir.[226]
Melekler, Allah’ın seçtiği kullara ilahi mesajı
iletmenin yanında başka birçok görevi de ifa etmektedirler. Bu noktada Allah
adına tasarrufta bulunma gücünü elinde bulunduran ve yeryüzünde iş yapan[227] meleklerin,
Allah’ın yeryüzüne yönelik komutu olan “kün” emrini zorunlu olarak yerine
getirmek üzere görevlendirildikleri ifade edilmektedir.[228] Bu kapsamda melekler, yerdeki
ve gökteki varlıkları Allah’ın buyuruğuna göre sevk ve idare etme ve onların
Allah’a itaat etmelerini sağlama gibi birtakım görevleri yerine
getirmektedirler.[229] Ayrıca
melekler, Hz. Peygamber’e ve ona inananlara yardım etmek,[230] şeytanın
kötülüğüne karşı insanları korumak,[231] tövbe eden mü’minler için
Allah’tan bağışlanma dilemek,[232] inkârı
seçen kötü insanlara lanet okumak,[233] günahkârları cezalandırmak[234] ve
suçsuzları kurtarmak gibi görevleri de icra etmektedirler.[235]
Yukarıda sıraladığımız genel faaliyetleri
dışında melekler arasında derece ve statü bakımından üstün olan bazı melekler,
özel birtakım görevleri yerine getirmektedir. Göğün yahut arşın etrafını
saracak kadar çok sayıda olduğu zikredilen[236] melekler arasında özel
görevli olanlar, Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail adlı dört büyük melektir.
Bu melekler arasında Cebrail; olağanüstü bir güce ve yüce bir görünüme sahip
olan,[237] Peygamber’e
Kur’an’ı vahyeden, rehber ve müjdeci,[238] güvenilir elçi[239] ya da
güvenilir ruh[240] şeklinde
tanıtılmaktadır.[241] İslamî
literatürdeki diğer büyük melek ise melekü’l mevt’tir (İbr. Azrail). Bu
melek, Allah tarafından insanların canını almakla görevli olan ölüm meleği
şeklinde tanıtılmaktadır.[242] Kur’an’da
bu vazife için Azrail ile birlikte onun yardımcıları konumunda olan görevli
melekler ya da elçilerden de söz edilmektedir.[243] İnsanların canlarını almakla
görevli bu melekler, aynı zamanda öte dünyada iyi ve kötüleri karşılamak;
iyileri cennete, kötüleri cehenneme yönlendirmekle de sorumludurlar.[244] Kur’an-ı
Kerim'de ismi geçen büyük meleklerden biri de Mikail’dir. Rızık, rahmet,
selamet ve bereket meleği olarak tanıtılan bu meleğin, tabiat ve doğa
olaylarıyla ilgili görevlerinin olduğu zikredilmektedir.[245] Son büyük melek
ise “Tanrı kulu” anlamına gelen İbranice kökenli bir kelime olan İsrafil
(Rafael) adını almaktadır. Bu melek, kıyamet günü ölüm ve yeniden dirilme için
Sûr denilen, mahiyetini ancak Allah’ın bileceği bir alete üflemekle görevli
“çağırıcı ya da davetçi”[246] melek olarak
tanıtılmaktadır.[247]
İslam inancına göre dört büyük melek dışında
başka bazı melekler de birtakım özel görevlerle sorumlu tutulmaktadır. Bu
kapsamda Kur’an-ı Kerim’de insanların iyi ve kötü işlerini gözetlemek ve
yazmakla görevli yazıcı melekler (kiramen kâtibin);[248] iyiliği emredip kötülüklerden
sakındıran gözcü ve koruyucu melekler (hafaza melekleri);[249] ölüm sonrası insanı
yargılayan sorgu melekleri (münker ve nekir);[250] inananları cennete sevk eden
cennet bekçileri ve inkâr edenleri cehenneme sevkeden cehennem bekçileri;[251] şeklinde
bazı melekler bulunmaktadır. Bunlar yanında sihir öğreten iki melek Harut ve
Marut,[252] Allah’ın
Arşı’nı (yani kudret ve egemenlik tahtını) taşıyan sekiz taşıyıcı melek[253] ve Allah’a
yakın melekler olan mukarrebun melekler[254] de özel görevli
meleklerdendir.
Meleklerin Allah katında bulunmaları ve O’nun
buyruklarını yerine getirmeleri sebebiyle, İslam’da bu varlıklara büyük önem
verilmektedir. Bundan dolayı İslam dininin inanç esasları içinde, Allah’a
imandan sonra ikinci sırada meleklere iman[255] yer almakta ve onların
varlığını inkâr etmek küfür sayılmaktadır.[256] Nitekim melekleri inkâr,
dolaylı olarak vahyi, peygamberleri ve kitabı inkâr etmek sayılacağından bu
ilke, İslam dini ve inananlar için önem arz etmektedir. Ancak meleklere iman,
Allah’a ve onun varlığına imandan sonra en önemli ilke olsa da bu varlıklara
tapılmamakta veya onlar birer yarı tanrısal varlık olarak kabul edilmemektedir.[257]
Yukarıda Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam gibi
dinlerin melek anlayışları ile ilgili vermiş olduğumuz bilgiler ışığında
melekler; Tanrı’ya itaat eden, O’nun adına maddi- manevi âlemde tasarrufta
bulunan ve Tanrı ile insanoğlu arasında elçilik yapan kurdet sahibi varlıklar
olarak kabul edilmektedir. Sami kökenli dinler dışında başka dinlerde de söz
konusu varlığa benzer mahiyet ve özellikler taşıyan, ancak melek yerine farklı
isimlerle tanıtılan varlıklar bulunmaktadır. Bu kapsamda Zerdüştîlikteki Ameşa
Spentalar, İzedler (Yazatalar) ve Fravaşiler incelendiğinde bunların Tanrı
Ahura Mazda’nın yardımcıları oldukları ve onun adına tasarrufta bulunmaları
sebebiyle meleklerin mahiyet ve işlevlerine benzer özellikler taşıdıkları
kanaati oluşmaktadır. Bununla birlikte bu varlıklar, Sami kökenli dinlerdeki
meleklerden farklı özellikler taşıdıkları için melek olup olmadıkları
tartışması ortaya çıkmıştır. İşte bu tartışma bağlamında tezimizde
Zerdüştîliğin kutsal metinlerinde zikredilen bu varlıkların mahiyet ve
işlevleri ele alınacak ve melek olarak tanımlanabilirliği üzerinde
durulacaktır.
BÖLÜM I: ZERDÜŞTÎLİKTE BİRİNCİL DERECEDEKİ MANEVİ
VARLIKLAR
Avesta külliyatında zikredilen Ameşa Spentalar,
İzedler ve Fravaşiler adlı varlıklar, Zerdüştîlikte melekler âlemini oluşturan
üç farklı varlık grubu olarak kabul edilmektedir. Melekler âleminin birincil
grubu Ameşa Spentalar, ikincil grubu İzedler, üçüncül grubu ise Fravaşiler
olarak belirlenmektedir.[258] Bu
çerçevede Zerdüştîler, Ameşa Spentaları başmelekler, İzedleri melekler,
Fravaşileri ise “koruyucu melekler” olarak tanıtmaktadır.[259] Çalışmamızın bu bölümünde
birincil derecedeki manevi varlıklar olan Ameşa Spentalar analiz edilecektir.
Bu amaçla öncelikle bu varlıkların genel tanıtımı yapılacak sonranda ise her
bir Ameşa Spenta’nın adının kelime ve terim anlamları verilecek ve daha sonra
sahip oldukları özellikler ve işlevleri hakkında bilgi verilecektir.
Zerdüştîlikte birincil derecedeki manevi varlık
grubu olarak kabul edilen Ameşa Spentalar[260] ifadesi ilk olarak Gatha
sonrası metin olan Yesna Heptanghaiti adlı metinde zikredilmektedir.[261] Ameşa
Spenta ifadesindeki ameşa kelimesi ölümlü anlamındaki meşa kavramının
başına “a” olumsuzluk ön ekinin eklenmesiyle oluşmakta ve ölümsüz manasına gelmektedir.[262] Spenta
kelimesi ise Tanrı Ahura Mazda ile birlikte onun yardımcıları konumundaki bütün
manevi varlıkları vasıflandırmak için kullanılmakta ve “kutsal”, “cömert” gibi
anlamlara gelmektedir.[263] Bu kapsamda
Ameşa Spentalar ifadesi, “kutsal ölümsüzler” ya da “cömert ölümsüzler” gibi
anlamları taşımaktadır.
Yukarıda kelime anlamını verdiğimiz Ameşa
Spentalar ifadesiyle adlandırılan varlık grubunu tanımlamak amacıyla çeşitli
görüşler ortaya atılmaktadır. İlk görüşe göre Ameşa Spentalar, Sami kökenli
dinlerdeki meleklere benzeyen ve Tanrı Ahura Mazda’nın sıfatlarını temsil eden
manevi varlıklardır. İkinci görüşe göre bunlar, Tanrı’nın varlığının çeşitli
görünümleri ve yeryüzüne etki etme biçimleridir. Üçüncü görüşe göre ise Ameşa
Spentalar, Tanrı Ahura Mazda’nın varlığının birer parçası olan, yani ondan
bağımsız olmayan tanrısal varlıklardır.[264] İlk görüşe benzer fikir beyan
eden M. Boyce, Ameşaları, Tanrı Ahura Mazda tarafından yaratılan ve ona göre
daha alt konumda bulunan yardımcılar şeklinde değerlendirirken,[265] R. Zaehner
ise bunları, Tanrı’nın sıfatlarını temsil eden manevi varlıklar olarak kabul
etmektedir.[266] Bununla
birlikte Ameşalar, dini buyrukları insanlara bildirerek onları doğru yola
yönelten, kötülüğe karşı koruyan, cezalandırma ve ödül bahşetmede rol alan
kudret sahibi varlıklar şeklinde tanıtılmaktadır.[267] Bu kapsamda Ameşa Spentalar,
Tanrı Ahura Mazda’nın semavi idarecileri,[268] yardımcıları,[269] hizmetkârları
ve onun iradesinin uygulayıcıları şeklinde telakki edilmektedir.[270] Nitekim
Avesta’da Ameşa Spentaların, Tanrı Ahura Mazda’nın isimlerini veya niteliklerini
temsil eden,[271] Tanrı’nın
veçheleri[272] ya da
nurları olarak tasvir edilen[273] ve Tanrı
Ahura Mazda tarafından yaratılan[274] ve onunla birlikte ikamet
eden varlıklar oldukları dile getirilmektedir.[275] Ayrıca bu varlıkların, Tanrı
Ahura Mazda’ya hizmet etmeleri ve onun iradesinin uygulayıcıları olmaları
sebebiyle onunla aynı istek ve arzuya sahip oldukları ifade edilmektedir.[276]
Gatha dışındaki
Avesta külliyatında Ameşa Spentaların mahiyeti ile ilgili farklı kabullere
neden olacak bilgiler bulunmaktadır. Bu kapsamda Ameşa Spentalara övgüde
bulunulmasının[277] yanı sıra
kurban sunulması[278] ve ibadet
edilmesinden söz edilmektedir.[279] Bilindiği
üzere ibadet ve kurban gibi ritüeller, tanrı ya da tanrısal varlıklara yönelik
yapılan uygulamalardır. Bu sebeple söz konusu varlıklara yönelik böyle bir
uygulamanın gerçekleşmesi, onların tanrı ya da tanrısal varlık gibi
algılanmalarına neden olmaktadır. Ancak Avesta’nın geneline bakıldığında
Ameşaların Ahura Mazda tarafından yaratılan, onun göksel mekânında ikamet eden,[280] koruması
altında bulunan,[281] ona itaat
eden[282] ve
kötülüğün kaynağı olan Angra Mainyu (Ehrimen) ile mücadelede onunla birlikte
hareket eden yardımcı varlıklar oldukları ifade edilmektedir.[283] Dolayısıyla
bunlara adaklar sunulmasının esas gayesinin; tanrısal yardımın gerçekleşmesini
sağlamak ve kötülüğün kaynağı Angra Mainyu’nun (Ehrimen) yardımcıları olan
divlerin kötülüklerinden korunmak olduğu zikredilmektedir.[284] Bu bilgiler, Zerdüştîlikte
Ameşa Spentaların tanrı ya da tanrısal varlık olarak kabul edilmediklerini,
sahip oldukları işlevler sebebiyle insan yaşamında etkili olan melek ya da
meleksi varlıklar olduklarını ortaya koymaktadır.[285]
Zerdüştîlikteki melek hiyerarşisinin en önemli
varlıkları sayılan ve Tanrı Ahura Mazda ile birlikte iyi efendiler olarak
nitelendirilen[286] Ameşa Spentalar,
Tanrı’nın yeryüzündeki işlerini yürütmek ve insanlara yardım etmek amacıyla
yeryüzüne indiklerine inanılan varlıklar olarak telakki edilmektedir.[287] Bu kapsamda
Ameşalar; dini öğretileri insanlara bildirerek[288] ve onların dualarını da Tanrı
Ahura Mazda’ya ulaştırarak elçilik görevinde bulunmaktadırlar.[289] Bunun
yanında Ameşa Spentalar, insanlara doğru yolu bulma konusunda rehberlik
etmektedir.[290] Aynı
zamanda bu varlıklar, Tanrı Ahura Mazda’nın insanoğlunu rızıklandırmasına[291] ve buna
karşılık insanların da Tanrı’ya yakınlaşmasına ve şükretmesine aracılık
etmektedir.[292] Ayrıca
onlar, tanrısal yardımın insanlara ulaşmasına aracı olmakla[293] ve kötülere, din düşmanlarına
karşı mücadele etmekle iyilere yardımcı olmakta,[294] iyileri[295] ve bütün faydalı şeyleri
korumaktadır.[296] Böylece
Ameşaların; iyi insanlara fayda veren ve destekleyen varlıklar oldukları
anlaşılmaktadır.[297]
Ameşa Spentaların kötülükle mücadele bağlamında
insanoğluna yönelik işlevleri yanında diğer canlılar ve tabiata dair birtakım
işleri yürüttükleri görülmektedir. Bu çerçevede Ameşa Spentaların tabiatı
düzenleme ve dünyayı huzurlu bir mekan haline getirme[298] hususunda Tanrı Ahura
Mazda’ya yardım ettikleri ifade edilmektedir. Bu nedenle onlar, yeryüzünde
kötülüğe ve felaketlere karşı zirai hayatın canlanması, tarım alanlarının
bereketlenmesi[299] ve faydalı
hayvanların korunması konusunda çaba göstermektedirler.[300] Bunun yanında Ameşaların,
dünyada düzeni[301] ve huzuru
tesis ederek insanların dünyevi kazanç elde etmelerine aracılık etmek gibi
görevleri de bulunmaktadır.[302] Bu
işlevleri sebebiyle Ameşa Spentalar, yaşam alanlarının ve tarım alanlarının
koruyucuları olarak nitelendirilmektedir.[303]
Gatha’da Ameşa Spentaların yeryüzündeki kötüler
ve onların zararlarıyla mücadelede insanlara yardım ettiği zikredilmektedir.
Oysa Gatha sonrası dönemde oluşturulan Avesta’nın diğer metinlerinde maddi
kötülükle mücadele yanında Ameşaların karşıtı oldukları divlerle mücadelesinden
de söz edildiği için iyi kötü arasındaki mücadele manevi bir boyuta
taşınmıştır. Bu kapsamda Ameşa Spentalardan her biri, özelde karşıtı oldukları
divi yok etmeye çabalarken; genel anlamda ise Ameşa Spentalar birlikte divlerin
tamamıyla mücadele ederek[304] evreni ve
insanoğlunu bu kötücül varlıklara karşı korumaktadırlar.[305]
Yine Gatha dışındaki Avesta metinlerine göre her
Ameşa Spenta, farklı bir valığın veya varlıkların özel koruyucusu ve
insanoğluna ait bir özelliğin hamisi olarak telakki edilmektedir.[306] Bu kapsamda
Vohu Manah, insan ve faydalı hayvanların koruyucusu ve insandaki iyi düşüncenin
kaynağı; Aşa, ateşin koruyucusu ve doğruluğun gözeticisi; Kşatra, metalin
koruyucusu ve selametin sorumlusu sayılmaktadır. Bunun yanında Armaiti,
yeryüzünün (toprağın) koruyucusu, kalbin ve duyguların rehberi, dostluğun ve
muhabbetin kaynağı; Haurvatat, suların koruyucusu ve vicdanın rehberi; Ameretat
ise bitkilerin koruyucusu ve ebedi yaşamın sağlayıcısı şeklinde tasvir
edilmektedir.[307]
Avesta külliyatında Ameşa Spentaların, maddi
dünyaya dönük elçilik, yol göstericilik ve koruyuculuk gibi faaliyetleri
yanında ahiret hayatı ile ilgili bazı görev ve sorumlulukları da bulunmaktadır.
Bu çerçevede Ameşalar, öte dünyada ödül ve cezanın dağıtılmasında rol
almaktadırlar.[308] Bu amaçla
onların, son yargılamada iyi ile kötüyü ayrıştırarak iyilerin ödül,[309] kötülerin
ise ceza almasında rol aldıkları ifade edilmektedir.[310] Bunun yanında
onların, ödülü hak eden iyi ve dindar kişileri kötü ruhlara karşı gözettikleri
ve Çinvat köprüsünden[311] geçirip
cennete ulaştırdıkları bildirilmektedir.[312] Böylece Ameşaların,
insanların tanrısal mekânda (cennette) yer bulmalarına aracılık ettikleri
görülmektedir.[313]
Yukarıdaki bilgiler
ışığında Ameşa Spentaların Tanrı, insan, evren ve öte dünya ile ilişki içinde
olan çok yönlü ve işlevsel manevi varlıklar oldukları görülmektedir. Bu işlev
ve özellikleri sebebiyle Ameşa Spentalar, Ahura Mazda ile birlikte övülmeye ve
dua edilmeye layık varlıklar olarak görülmekte[314] ve bu sebeple onlardan yardım
istenilmektedir.[315] Avesta’da
Tanrı Ahura Mazda ile birlikte övülmeleri yanında Yeştler kitabında Ahura
Mazda’ya adanan 1. Yeşt’ten (Hürmüz Yeşt) sonra 2. Yeşt’in (Heften
Yeşt) Ameşa Spentaları övmeye adanması, bu varlıkların Zerdüştîlikte
Tanrı’dan sonra en önemli varlıklar olduklarını göstermektedir.
Buraya kadar hakkında genel bilgiler vermeye
çalıştığımız Ameşa Spentaların kimlikleri ve sayıları hususunda bir tartışma
bulunmaktadır. İlk dönem Zerdüştîliğinde Ameşa Spentaların sayısının 6 olduğu
zikredilse de[316] Zerdüşt
sonrası erken dönemde Spenta Mainyu, yedinci Ameşa olarak kabul edilmiş[317] ve bu sayı,
7’ye çıkarılmıştır.[318] Bu sebeple
Zerdüştîliğin ilk döneminde Vohu Manah, Aşa Vahişta, Kşatra Vairya, Spenta
Armaiti, Haurvatat, Ameretat adlı varlıklar ile sonraki dönemde bu gruba dâhil
edilen Spenta Mainyu’nun[319] Ameşa
Spentaları meydana getirdiği ifade edilmektedir.[320] Avesta’da övülmeye
ve adak adanmaya layık en güzel isimlere sahip oldukları ifade edilen[321] Ameşa
Spentaların daha iyi anlaşılması için bu gruptaki manevi varlıkların ayrı ayrı
ele alınıp incelenmesi uygun olacaktır.
Avesta’da Vohu Manah (Peh. vohumen, Far.
vehmen, behmen); Vahişta Manah (en iyi düşünce), Vohu Mainyu (iyi akıl),
Vahişta Mainyu (en iyi akıl) olarak da adlandırılmaktadır.[322] Vohu Manah; iyi, en iyi,
kutsal manasındaki “Vohu” ve düşünce manasındaki “Manah” sözcüğünden oluşmakta
ve “İyi düşünce” anlamına gelmektedir.[323] Bu kapsamda Vohu
Manah tanrısal bilginin ve düşüncenin sembolü;[324] insana akletme gücü veren,
insanoğlunu yaratıcıya yaklaştıran, koruyan ve Ameşa Spentalar arasında önemli
bir yere sahip en büyük meleklerden biri olarak tanıtılmaktadır.[325] Vohu Manah,
bu önemi sebebiyle Ameşa Spentalar hiyerarşisinde ilk sırada yer almaktadır.[326]
Avesta’da Vohu Manah ile Tanrı Ahura Mazda
arasındaki ilişkiyi belirtmek adına insanoğlu için zikredilen bir akrabalık
ifadesi kullanılmakta ve Tanrı Ahura Mazda, Vohu Manah’ın “baba”sı olarak
tanıtılmaktadır.[327] Ahura Mazda
ile Vohu Manah arasındaki yakınlığı belirtmek amacıyla kullanılan bu metaforik
söylemin literal bir baba-oğul ilişkisine işaret ettiği düşünülmemelidir.[328] Nitekim
Avesta’nın başka pasajlarında Vohu Manah, Tanrı Ahura Mazda tarafından
yaratılan, himaye edilen,[329] onun
egemenliğinde ikamet eden,[330] ona dost ve
yakın olan bir varlık şeklinde betimlenmektedir.[331]
Avesta’ya göre Vohu Manah, Tanrı Ahura Mazda’ya
itaat eden[332] ve ondan
öğüt alan[333] bir varlık
olması sebebiyle onun adına insan ve evren üzerinde birtakım yetkilere
sahiptir. Avesta’da dinin kaynağı olarak nitelendirilen[334] Vohu Manah’ın, Zerdüşt’e
Ahura Mazda’nın emir ve yasaklarını bildirdiği ifade edilmektedir.[335] Vohu Manah,
Tanrı’dan insana doğru gerçekleştirdiği elçilik görevini, insandan Tanrı’ya
yönelik olarak da gerçekleştirmektedir. Bu amaçla o, insanların dualarını Tanrı
Ahura Mazda’ya ulaştırmakta[336] ve bu
duaların gereğini yerine getirmektedir.[337] Bu durum, Vohu Manah’ın
Zerdüştîlikte Tanrı ile seçilmiş kişi arasında elçilik görevini yürüten meleksi
bir varlık şeklinde algılanmasını sağlamakta ve böylece İslam’daki melek
Cebrail’e ya da Sami
kökenli dinlerdeki vahiy meleğine benzer işleve
sahip bir varlık olduğunu göstermektedir.[338]
Vohu Manah’ın elçilik görevi yanında insan
hayatını ve evreni şekillendirmeye yönelik birtakım görevleri de bulunmaktadır.
Bu çerçevede Avesta’da maddi ve manevi varlıkları yöneten efendi ve önder
olarak nitelendirilen Vohu Manah’ın,[339] kendi yönetimi ve
rehberliğinde bulunan insanlara en güzel yaşamın verilmesine aracılık edeceği,
bu sayede insanların gerekli olan zihinsel ve bedensel güce erişerek sağlıklı
bir hayat sürecekleri ifade edilmektedir.[340] Bu amaçla o, insanlara doğru
yolu göstererek[341] Tanrı Ahura
Mazda’nın telkin ettiği yaşam tarzına uygun bir hayat sürme hususunda onlara
yardımcı olmaktadır.[342] Ayrıca bir
yönetici olarak Vohu Manah’ın, Tanrı Ahura Mazda ile birlikte yeryüzünü ve
gökyüzünü dengede tutma, suları, bitkileri, rüzgârı ve bulutları idare etme,[343] yeryüzünde
huzuru tesis etme,[344] zirai
alanları ve otlakları verimli hale getirme gibi faaliyetlerde bulunduğu ifade
edilmektedir.[345] Bu
çerçevede o, hayvanlar âleminin düzenini tesis edip hayvanların refahını
sağlamak, faydalı hayvanları ve bunların bakımını üstlenen çobanları korumak ve
çiftçiyi desteklemek gibi görevleri yerine getirmektedir.[346] Bu özelliğiyle
Vohu Manah’ın, faydalı hayvanları temsil eden sığır ve sığır yetiştiricisi ile
özel bir ilişki içinde olduğu[347] ve sığır
yetiştiricilerini iyi insanlar olarak algılayıp ödüllendirdiği;[348] sığıra
zarar verenleri ise cezalandırdığı zikredilmektedir.[349]
Vohu Manah’ın yukarıdaki işlevleri yanında
kötülükle mücadele hususunda da birtakım sorumlulukları bulunmaktadır. Bu
çerçevede iyi ve kötü konusunda insanı bilgilendirdiği ve bunları birbirinden
ayırt etmede onları bilinçlendirdiği ifade edilmektedir.[350] Bunun yanında onun, doğruluğu
arttırmak için çabaladığı,[351] iyileri
kötülüğe karşı koruduğu[352] ve iyi-kötü
mücadelesi kapsamında iyi düşünceyi geliştirip kötü düşünceye karşı sürekli bir
savaş halinde olduğu bildirilmektedir.[353] İyi-kötü mücadelesi, Gatha
dışındaki Avesta metinlerinde manevi âlemdeki iyi ve kötü varlıklar arasındaki
mücadeleye dönüştüğü için Vohu Manah da bu savaştaki yerini almıştır. Bu
çerçevede o, yardımcısı olarak tanıtılan Azer izedi ile birlikte kötülüğün
kaynağı Angra Mainyu’ya (Ehrimen) karşı mücadele etmekle[354] ve kendi karşıtı olan Akamen
(kötü düşünce) divini yok etmekle görevlendirilmektedir.[355]
Zerdüştîliğe göre Vohu Manah’ın dünya hayatı ve
yeryüzündeki düzene yönelik fonksiyonları yanında ölüm sonrası hayat ve ahiret
âlemiyle ilgili birtakım işlevleri de bulunmaktadır. Bu kapsamda Avesta’da
onun, ahiret âleminin iyi ve kötüler için düzenlenmesi ve hazır hale
getirilmesi hususunda rol aldığı ifade edilmektedir.[356] Bu işlevi yanında onun,
ahirete intikal eden insanları yargılama yetkisi de bulunmaktadır.[357] Bu amaçla
Vohu Manah, Tanrı Ahura Mazda tarafından verilecek ödül ve cezanın dağıtımına
aracılık etmekle görevlidir.[358] Böylece o,
Tanrı Ahura Mazda tarafından kendisine verilen bu yetkiyle nihai yargılamanın
sonucunda iyileri, ahiret âlemindeki sürekli bir hayat ile ödüllendirirken[359] kötüleri de
karanlık, çirkin ve habis olan bir hayatla cezalandırmaktadır.[360]
Avesta, Vohu Manah’ın
insanların dünyevi ve uhrevi kurtuluşu için aracı olduğunu[361] ve onun bildirdiği öğretiye uygun
şekilde yaşayan ve ona bağlı olan insanın kurtuluşa erişeceğini ifade
etmektedir.[362] Bu veriler ışığında uhrevi kurtuluş
için Tanrı Ahura Mazda’nın rızası yanında, onun elçisi konumunda olan Vohu
Manah’ın rızasının da gerekli olduğu anlaşılmaktadır.[363] Buraya kadar zikrettiğimiz özellik ve
işlevleri sebebiyle Vohu Manah’ın, Tanrı Ahura Mazda ile birlikte övülen, itaat
edilen,[364] dua edilen[365] ve kendisinden yardım istenilen ilahi
bir varlık olduğu anlaşılmaktadır.[366]
Avesta’da Aşa Vahişta (Av. arta vahişta,
Peh. ardvahişt, aşao vahişt ya da eret vahişt, Far. urdibeheşt)
ifadesinin asıl unsuru olan Aşa, “doğruluk, yasa, kanun, saflık” gibi anlamlara
gelmektedir. Aşa kavramıyla birlikte kullanılan ve yüceltme sıfatını içeren vahişta
ise “daha iyi,” “en iyi” “en yüce,” anlamlarına gelmektedir.[367] Bu
çerçevede Aşa Vahişta ifadesi, “en iyi doğruluk”,[368] “parlak doğruluk”[369] veya “Tanrı
Ahura Mazda’nın en iyi doğruluğu” gibi anlamları ihtiva etmektedir.[370]
Zerdüştîlikte yaygın olarak en iyi doğruluk anlamında kullanılan Aşa Vahişta;
Tanrı Ahura Mazda tarafından yaratılan[371] ve onun doğruluk, saflık ve
kutsallığını sembolize eden manevi bir varlık olarak tanıtılmaktadır.[372]
Aşa’nın Hinduizmdeki Veda metinlerinde
zikredilen Tanrı Rta ile denk sayıldığı ve Zerdüşt öncesi Hint-İran
geleneğinde bir tanrı olarak görüldüğü iddia edilmektedir.[373] Ancak
Zerdüştîlikte Tanrı Ahura Mazda’nın yardımcıları konumundaki Ameşalardan biri
olarak kabul edilmektedir. Aşa Vahişta, Gatha’da diğer Ameşalardan daha çok
zikredilmesine[374] ve diğer
kutsal metinlerde “en iyi, en güzel ameşa” olarak nitelendirilmesine[375] rağmen Vohu
Manah’tan sonra ikinci sırada yer almaktadır.[376] Zerdüştîlikte
önemli bir figür olması sebebiyle bu varlığa Avesta’nın 3. Yeşt’i (Urdibeheşt
Yeşt), adanmıştır.
Zerdüştî gelenekte Aşa ile Tanrı Ahura Mazda
arasında özel bir ilişki bulunmaktadır. Aşa Vahişta, Tanrı Ahura Mazda’nın
egemenliğinde bulunan,[377] ondan öğüt
alan,[378] ona itaat
eden[379] ve onun
iradesine uygun hareket eden bir varlık olarak zikredilmektedir.[380] Bu sebeple
Aşa, Tanrı Ahura Mazda’nın tesis ettiği[381] tanrısal yasayı ve kozmik
düzeni temsil etmektedir.[382] Bu yasa,
evrenin belli bir düzen içinde yaratılmasını sağlamakta ve yeryüzü yaşantısını
idame ettirmektedir. Tanrı Ahura Mazda’nın takdir ettiği ezeli ve
değiştirilemez olan yasa ise Aşa ile ilişkilendirilerek doğruluk yasası olarak
tanıtılmaktadır.[383] Tanrısal
yasayı temsil etmesi bakımdan Aşa, Ahura Mazda’nın tayin ettiği şekilde yaratılan
güneş, yıldız, ay, sular, bitkiler, rüzgâr, bulutlar, gece ve gündüz gibi
unsurların hareketlerini kontrol etme[384] ve yeryüzündeki düzeni idame
ettirme gibi işleri yerine getirmektedir.[385] Bu amaçla o, kötülüğe ve
kaosa karşı Ahura Mazda’ya yardımcı olarak[386] tanrısal yasayı bozan,
düzensizliğe neden olan Druğ’un (druj, yalan)[387] yok edilmesi[388] ve dünyanın
kötülükten arındırılması gibi işleri ifa etmektedir.[389] Ayrıca o, kötülüğe karşı
doğruluk için çabalayan[390] ve
kendisine bağlılık gösteren[391] iyi
insanları desteklemekte,[392] korumakta[393] ve onlara
huzurlu bir yaşam sağlamaktadır.[394] Bu özellikleri sebebiyle Aşa
Vahişta, “en iyi yönetici”,[395] “maddi
dünyanın efendisi”[396] ve “en iyi
egemenlik sahibi” olarak nitelendirilmekte[397] ve bu suretle Ahura Mazda ile
birlikte övülmekte, ona kurban sunulmakta[398] ve ondan yardım
istenilmektedir.[399]
Aşa Vahişta ile Ahura Mazda arasındaki
yakınlığı gösteren başka bir durum ise onun ateşle olan ilişkisidir. Bu
kapsamda o, Ahura Mazda’nın nurunu temsil eden ateşe güç vermesi[400] sebebiyle
“ateşin koruyucu gücü” olarak tasvir edilmektedir.[401] Bundan dolayı ateşin maddi
yönüne yönelik yapılan kutsamaların Ahura Mazda ile birlikte Aşa’ya da
atfedildiği ifade edilmektedir.[402] Nitekim
Zerdüşt’ün Aşa’yı, yani doğruluğu düşünerek ateşe sunuda bulunduğu ve onun
bakımını üstlendiği zikredilmektedir.[403] Dolayısıyla Zerdüştîlikteki
ibadetin merkezinde yer alan sembolik ateş, Aşa’nın görünen yüzü olarak kabul
edilmekte,[404] ona saygı
göstermenin yeryüzündeki ve insan benliğindeki doğruluğa değer katacağına
inanılmaktadır.[405]
Avesta külliyatına göre Aşa, Tanrı adına
insanoğluna yönelik birtakım işlevleri yerine getirmektedir. Bu kapsamda o,
insanlara Tanrı Ahura Mazda’nın hikmetini bildirme,[406] doğruluk yolunu gösterme,[407] insanların
yanlış inanış ve davranışlardan uzak durmasına aracılık etme gibi görevleri ifa
etmektedir.[408] Böylece Aşa
Vahişta, bu işlevleri yerine getirerek insanlara Tanrı Ahura Mazda’ya itaat
etme ve iyiye yönelme gibi hususlarda rehberlik etmektedir.[409] Nitekim irade sahibi olarak
yaratılan insanoğlunun doğru ile yanlışı ayırt etme konusunda tereddüt
yaşayacağı; ancak Aşa’nın bu tereddütü giderme, doğru ile yalanı (hak ile
batılı) ayırt etme,[410] doğruya
yönelme[411] ve dünya
hayatında nasıl yaşaması gerektiği hususunda insana rehberlik edeceği
bildirilmektedir.[412] Bundan
dolayı Avesta’da manevi bir varlık olan Aşa Vahişta’ya iman etmenin önemine
vurgu yapılmakta[413] ve onun
belirlediği yolun takip edilmesi istenmektedir.[414]
Aşa Vahişta’nın insanlara yönelik fonksiyonları
yanında evrenle alakalı birtakım işlevleri de bulunmaktadır. Bu kapsamda Aşa,
özellikle o dönemin geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılığı geliştirmek için
bitki ve otlakların yeşermesi,[415] hayvanların
üremesi ve çoğalması konusunda Tanrı Ahura Mazda’ya yardımcı olmaktadır.[416] Ayrıca
onun, maddi bir ödül olarak sağlıklı ve güçlü hayvanların elde edilmesine
aracılık ettiği zikredilmektedir.[417]
Aşa Vahişta’nın rehberliğinin ve aracılığının,
insanlara bu dünyada kişiyi Tanrı katında değerli kılacak bir yaşam[418] sağladığı
gibi ahirette de onların kurtuluşa ermelerine ve cennete
girmelerine aracılık edeceği ifade edilmektedir.[419] Bu kapsamda Aşa Vahişta, diğer Ameşalarla
birlikte ahiretteki nihai yargılamada dünyada yapılan fiillerin karşılığını
verme işlevini yerine getirmektedir.[420] Bu amaçla onun, hesap günü iyilerin
ödüllendirilmesi ve kötülerin cezalandırılması hususunda rol aldığı
belirtilmektedir.[421]
Kşatra Vairya (Av. khşatra
vairya, Peh. khşatriver, Far. şehriver)[422]
ifadesinin asıl unsuru olan Kşatra, “hükümdarlık”, “kudret”, “egemenlik” gibi
anlamlar yanında “tanrısal gücü”, “ilahi egemenliği” ifade etmek için de
kullanılmaktadır.[423] Vairya ise
“seçkin”, “en iyi”, “arzu edilen” gibi anlamlara gelmektedir. Bu çerçevede
Kşatra Vairya, “arzu edilen egemenlik, seçkin hükümdarlık” şeklinde tercüme
edilmektedir.[424] Avesta
külliyatında ise bu ifade, “Ahura Mazda’nın arzu edilen egemenliği”,[425] “kudreti”,[426] “iyi ve
faydalı ülke”,[427] “iyi
egemenlik”,[428] “manevi
egemenlik” gibi anlamlarda kullanılmaktadır.[429] Bunun için Kşatra
Vairya, Tanrı Ahura Mazda’nın mutlak egemenliğini ve göksel saltanatını
sembolize eden ve onun tarafından yaratılan[430] manevi bir varlık olarak
tanıtılmaktadır.[431] Bunun
yanında Gatha sonrası Avesta metinlerinde Kşatra’nın metal ya da demiri ifade
etmek için kullanılan bir kavram olması sebebiyle[432] Kşatra Vairya, metalle temsil
edilen ve metallerin koruyuculuğunu yapan manevi bir varlık olarak da
tanıtılmaktadır.[433]
Avesta’da üçüncü Ameşa olarak zikredilen Kşatra
Vairya’nın, Tanrı Ahura Mazda’nın egemenliğini, kudretini temsil eden manevi
bir varlık olması, onunla yakın bir ilişki içinde olduğunu göstermektedir. Bu
yakınlık sebebiyle Tanrı Ahura Mazda adına birtakım görevleri yerine
getirmektedir. Bu kapsamda Kşatra Vairya, diğer Ameşaların çoğu gibi Tanrı Ahura
Mazda ile insanlar arasında elçilik yapmakta,[434] onun emir ve yasaklarını
bildirmektedir.[435] Aynı
zamanda o, Tanrı Ahura Mazda’nın rızasına uygun fiilleri yerine getirmeleri
konusunda insanlara rehberlik ederek[436] onların Tanrı’ya itaat
etmesine aracılık etmektedir.[437]
Kşatra Vairya elçilik ve rehberlik görevleri
yanında kötülükle mücadele konusunda da bazı işleri yerine getirmektedir. Bu
kapsamda Gatha’ya göre o, yeryüzündeki iyi-kötü mücadelesinde tanrısal yasaya
düşman olanlara karşı savaşıp doğruluğu savunan kişleri desteklemektedir.[438] Böylece o,
diğer Ameşalarla birlikte yeryüzünde tanrısal egemenliğin (doğruluğun) tesis
edilmesine yönelik bir faaliyeti yürütmektedir.[439] Kşatra ve diğer manevi
varlıkların yürüttüğü bu faaliyete, başta Zerdüşt olmak üzere bütün inananların
tanrısal emir ve yasaklara uymak suretiyle yardımcı olması gerektiği ifade
edilmektedir.[440]
Gatha’da Kşatra Vairya’nın, yeryüzündeki
kötülere karşı iyileri destekleyerek doğruluğun tesis edilmesi için çabadığı
ifade edilirken Avesta’nın diğer metinlerinde onun, kötülüğün kaynağı olan
Angra Mainyu (Ehrimen) ile mücadelesinden ve tanrısal yasayı tesis etmesinden
söz edilmektedir. Bu çerçevede o, Ehrimen’in yarattığı hastalığa, acıya,
fesada, çürümeye ve ölüme karşı insanlara sağlık, uzun ömür[441] ve güç vermekte[442] ve onları
bu kötülüklere karşı korumaktadır.[443] Böylece bu varlığın,
kötülüğün kaynağı Ehrimen’nin geçici egemenliği yerine yeryüzünde doğruluğu,
tanrısal egemenliği kalıcı hale getirmede sorumlu olduğu,[444] dünyayı savaşların ve
felaketlerin olmadığı huzurlu bir yer haline getirmede aktif rol aldığı ifade
edilmektedir.[445]
Kşatra Vairya’nın elçilik ve kötülükle mücadele
gibi görevleri yanında, Tanrı Ahura Mazda adına tarım ve hayvancılığa yönelik
birtakım işlevleri de bulunmaktadır. Bu suretle onun, tarım ve hayvancılıkla
ilgili faaliyetlerin sağlıklı bir biçimde devam etmesine aracılık ettiği
belirtilmektedir.[446] Bu amaçla
Kşatra Vairya, diğer Ameşalarla beraber bereketli araziler ve verimli otlaklar
tesis etmekte, hayvanların zarar görmesine engel olmaktadır.[447] Zerdüşt’ün
yaşadığı toplumun, tarım ve hayvancılıkla geçimini sağladığı düşünüldüğünde
Ameşa Spentaların bu tarz işlevlere sahip olması anlaşılır hale gelmektedir.
Kşatra Vairya, Tanrı Ahura
Mazda adına dünya hayatına yönelik faaliyetler yanında ahirete ilişkinde
çeşitli işler yürütmektedir. Bu kapsamda onun, Vohu Manah ile birlikte ahirette
Tanrı Ahura Mazda’nın vereceği ödülün müjdesini iyilere bildireceği ifade
edilmektedir.[448] Aynı zamanda onun, diğer Ameşalarla
birlikte iyilere mükâfat, kötülere ceza verme işlevini de ifa edeceği dile
getirilmektedir.[449] Tanrı Ahura Mazda ile insanlar
arasındaki elçilik görevi ve insan, evren ve öte dünya üzerindeki etkisi
sebebiyle Kşatra Vairya’nın diğer Ameşalar gibi övülen,[450] yardım istenilen,[451] dua ve itaat edilen[452] meleksi bir varlık olduğu anlaşılmaktadır.
Ameşa Spentalar grubunda yer alan bir başka
varlık Spenta Armaiti’dir. Spenta Armaiti (Peh. spendarmed, spendarmez,
Far. isfendarmed, isfend) ifadesi, “kutsal”, “cömert” anlamındaki Spenta[453] ile
“dindarlık”, “takva”, “tevazu” ve “sevgi” gibi anlamlara gelen Armaiti’nin bir
araya gelmesiyle oluşmakta[454] ve kutsal
dindarlık anlamına gelmektedir.[455] Kelime
anlamının da ifade ettiği gibi Spenta Armaiti; sevgi, merhamet ve tevazu gibi
vasıfları temsil eden,[456] Tanrı Ahura
Mazda’ya çeşitli hususlarda yardım ve hizmette bulunan meleksi bir varlık
olarak tanıtılmaktadır.[457]
Avesta’da Armaiti’nin yarı tanrısal bir varlık
gibi algılanmasına neden olabilecek birtakım ifadeler kullanılmaktadır. Bu
kapsamda o, “Ahura Mazda’nın eşi” olarak tasvir edilmektedir.[458] Bu
tasvirden hareketle toprağın tohumu besleyen ve koruyan bir unsur olması gibi,
Armaiti’yi de insanlığı koruyan, insan soyunun devamını sağlayan manevi bir
varlık veya yaratılanların anası olarak kabul etmek gerektiği ifade
edilmektedir.[459] Başka
pasajlarda ise Armaiti’den, “Ahura Mazda’nın kızı veya yeryüzü kızı”[460] olarak
bahsedilmektedir. Bu ifadelerden hareketle onu, Tanrı Ahura Mazda adına
yeryüzünü korumakla görevli olan bir varlık şeklinde tanımak gerektiği
zikredilmektedir.[461] Nitekim
Avesta’da bu mecaz anlatımlarla birlikte başka pasajlarda Armaiti’nin, Tanrı
Ahura Mazda tarafından yaratılan,[462] onun yanında ikamet eden[463] ve emrine
itaat eden bir varlık olduğu ifade edilmektedir.[464] Aynı zamanda Spenta
Armaiti’nin söylem ve eylemleriyle Tanrı Ahura Mazda’yı yücelten ve onun
öğretisinin tebliğcisi olan Zerdüşt’e yardımda bulunan manevi bir varlık olduğu
ifade edilmektedir.[465] Dolayısıyla
Armaiti için kullanılan bu ifadelerin yakınlığı ifade etmek için kullanılan
metaforik ifadeler olduğu anlaşılmaktadır.[466]
Avesta külliyatında her itaatkâr manevi varlık
gibi Ameşa Spentalardan biri olan Spenta Armaiti’nin de Tanrı Ahura Mazda adına
insanoğluna yönelik birtakım işleri yerine getirdiği görülmektedir. Bu
çerçevede Spenta Armaiti, insanlara doğru inancı öğretmekte[467] ve onların dualarına karşılık
tanrısal yardımın gelmesine aracılık etmektedir.[468] Bunun yanında Armaiti, insanları
iyiye yönelterek günah işlemekten alıkoymakta[469] ve böylece onların Tanrı
Ahura Mazda’ya itaat etmelerini sağlamaktadır.[470]
Spenta Armaiti, elçilik ve yol göstericilik
gibi görevleri yanında divlerin kötülükleriyle mücadele etmek ve divleri yok
etmek gibi hususlarda Tanrı Ahura Mazda’nın yardımcısı olarak da işlev
görmektedir.[471] Bu kapsamda
o, iyileri divlere ve kötülere karşı korumakta,[472] doğru inancı yayan Zerdüşt ve
taraftarlarına güç, kuvvet vermekte ve onları desteklemektedir.[473] Bu
işlevleri sebebiyle Armaiti, doğru inancın koruyucusu şeklinde
nitelendirilmektedir.[474]
Doğru inancın koruyucusu olması yanında
yeryüzünün de koruyucusu olduğu da ifade edilen[475] Spenta Armaiti’nin kötülükle
mücadele kapsamında yeryüzü hayatına ve diğer canlılara yönelik birtakım görevlerinden
de söz edilmektedir. Bu çerçevede Armaiti, yeryüzünde kötülük ve yalan yerine
doğruluğu[476] ve iyi
düşünceyi hâkim kılma; barışı ve huzuru tesis etme hususunda çaba sarf
etmektedir.[477] Aynı
zamanda o, insanların temel geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılığın gelişmesi
için de çaba sergilemektedir. Bu amaçla onun, insanlara işlerini yoluna koymada
aracılık ettiği,[478] toprağı
süren, zararlı otlardan arındıran, onun bakımını üstlenen çiftçiyi sıkıntı,
felaket ve kötü talihten uzaklaştırdığı,[479] ayrıca faydalı hayvanları
koruduğu[480] ve toprağı
bereketlendirdiği de dile getirilmektedir.[481]
Spenta Armaiti, insan ve yeryüzüyle ilgili
işlevleri yanında ahirete yönelik birtakım fiillerde de bulunmaktadır. Bu
bağlamda onun, kıyamet günü yeniden dirilmede ve iyilerin kötülerden
ayrışmasında rol aldığı[482] ve bunlara
ödül yahut ceza verilmesine aracılık ettiği ifade edilmektedir.[483] Armaiti,
ödül ve ceza vermede rol alması yanında diğer Ameşa Spentalarla birlikte
iyilere cennete ulaşmaları konusunda rehberlik etmekte ve bu yolculukta onları
divlere karşı korumaktadır.[484] Bu sebeple
dünyada Armaiti’ye, yani onun temsil ettiği dindarlığa içten bağlanacak kişiye
Ahura Mazda tarafından öte dünyada ebedi ve mutlu bir hayatın bahşedileceği
vurgulanmaktadır.[485]
Yukarıda verdiğimiz bilgiler ışığında
Armaiti’nin Tanrı Ahura Mazda tarafından yaratılan kudret sahibi meleksi bir
varlık olduğu ve onun adına bazı işleri yerine getirdiği anlaşılmaktadır.
Nitekim Gatha’da onun, Ahura Mazda ile birlikte övülen, itaat edilen ve
kendisinden yardım istenilen bir varlık olarak zikredilmesi[486] bu kanaatimizi
doğrulamaktadır.
Avesta külliyatında adları genellikle birlikte
zikredilen[487] İkiliden
Haurvatat Farsçada, Hurdad; Ameretat ise Amurdad ya da Murdad[488] olarak ifade
edilmektedir.[489] Haurvatat
kelimesi, “bütünlük, sağlık, mükemmellik”; Ameretat ise “ölümsüzlük, ebedilik”
gibi anlamlara gelmektedir.[490]
Bu ikilinin kelime anlamlarıyla bağlantılı
olarak Haurvatat’ın Hinduizm’deki Veda geleneğinde kusursuzluk, mükemmellik
anlamındaki sarvatati; Ameretat’ın ise ölümsüzlük anlamındaki amrtatva
adlı tanrısal varlıklara tekabül ettiği ve bu kelimelerin Hinduizm’den
Zerdüştiliğe geçtiği iddia edilmektedir.[491] Bununla birlikte Haurvatat ve
Ameretat’ın Babil’deki iki melek olarak tanıtılan Harut ve Marut olduğu ve
buradan Zerdüştîliğe geçtiği iddiası da dikkat çekmektedir.[492] Zerdüştîlikte ise Haurvatat
ve
Ameretat, Tanrı Ahura Mazda tarafından
yaratılan,[493] ona itaat
eden[494] ve
sırasıyla onun mükemmellik ve ezelilik vasfını temsil eden manevi varlıklar
yahut büyük melekler olarak tanıtılmaktadır.[495]
Zerdüştîlikteki Ameşa Spentlar grubunda yer
alan Haurvatat ve Ameretat’ın, beraber hareket eden iki önemli figür olduğu
dile getirilmektedir.[496] Bu
ikilinin, Tanrı Ahura Mazda’nın emriyle insan ve evrene ilişkin birtakım
işlevleri yerine getirdiği ifade edilmektedir. Bu çerçevede onlar, Tanrı Ahura
Mazda’nın öğretisini insanlara bildirmek ve onlara rehberlik etmek suretiyle
elçilik yapmaktadırlar.[497] Doğruluk
taraftarı iki efendi şeklinde nitelendirilen[498] Haurvatat ve Ameretat’ın
elçilik görevleri yanında diğer Ameşa Spentalar gibi kötülükle mücadele etme
görevi de bulunmaktadır. Bu kapsamda Haurvatat ve Ameretat’ın kötülerin zulmüne
karşı insanları koruduğu ve desteklediği,[499] diğer Ameşa Spentalarla
birlikte kötülüğü yok ederek yeryüzünde huzur ve mutluluğu sağlayacağı ifade
edilmektedir.[500] Bunun
yanında bu iki varlık, kötülüğün temsilcileri konumundaki divlere karşı
mücadelede Ahura Mazda’ya yardım ederek açlık ve susuzluk divlerini yok
etmektedirler.[501]
Haurvatat’ın, susuzluk divine karşı savaştığı için suları; Ameretat’ın ise
açlık divine karşı mücadele ettiği için bitkileri korumakla görevli olduğu
belirtilmektedir.[502]
Bazı araştırmacılara göre Haurvatat ve Ameretat
adlı varlıkların, uzun yaşam ve bedensel güç için önemli iki figür oldukları,
bu durumun su ve bitkilerle olan ilişkilerinden kaynaklandığı öne
sürülmektedir. Bu çerçevede Gatha’nın bazı pasajlarından[503] hareketle Tanrı Ahura
Mazda’nın insan ve hayvanlara hayatiyetini sürdürmeleri için en temel ihtiyaç
olan suyu ve bitkileri Haurvatat ve Ameretat aracılığıyla temin ettiği ifade
edilmektedir.[504] Aslında
Haurvatat’ın su, Ameretat’ın ise bitki ile ilişkisi, Gatha’da muğlak bir
şekilde ifade edilmektedir. Ancak Gatha sonrası dönemlerde yazılan metinlerde
bu muğlaklık ortadan kaldırılmış ve Haurvatat’ın suların, Ameretat’ın ise
bitkilerin koruyucusu olduğu açık bir biçimde belirtilerek bunlar arasındaki
ilişki daha somut bir şekilde ifade edilmiştir.[505]
Maddi dünya için önemli birtakım işleri yerine
getirmeleri yanında Haurvatat ve Ameretat’ın öte dünyaya yönelik bazı
fonksiyonları da bulunmaktadır. Bu kapsamda Haurvatat ve Ameretat, Tanrı Ahura
Mazda’nın iyilere ödül, kötülere ceza vermesinde rol almaktadırlar.[506] Bunun
yanında diğer Ameşa Spentalarla birlikte bu ikili, iyilerin ruhlarının cennete
ulaşmalarına da rehberlik etmektedir.[507] Haurvatat ve Ameretat, ahiret
âleminde tanrısal ödül ve cezanın verilmesinde aracılık görevini ifa eden iki
meleksi varlık olarak telakki edildiği gibi ahirette iyilere verilecek iki
ödülü adlandıran soyut kavramlar olarak da kullanılmaktadırlar.[508] Avesta’da
itaat eden iyi davranışlı insanlara ödül olarak mükemmellik ve ölümsüzlüğe
tekabül eden Haurvatat ve Ameretat’ın verileceğinin ifade edilmesi bu durumu
teyit etmektedir.[509]
Yukarıda zikredilen bilgilerden hareketle
Zerdüştîlikte Haurvatat ve Ameretat’a, sahip oldukları işlevler sebebiyle Tanrı
Ahura Mazda ile birlikte övgülerde bulunulduğu ve bunlardan kalıcı nimetlerin
istenildiği görülmektedir.[510] Böylece
Haurvatat ve Ameretat’ın, Tanrı Ahura Mazda’nın birer sıfatını temsil eden
yardımcı manevi varlıklar veya onun adına maddi ve manevi âlemde birtakım
işlevleri yerine getiren melekler oldukları anlaşılmaktadır.[511]
Buraya kadar isimlerini ve fonksiyonlarını
sıraladığımız Ameşa Spentalar, insanın kurtuluşu için birbirini tamamlayan
ahlaki niteliklerin temsilcileri olarak da telakki edilmektedirler.
Zerdüştîliğe göre insan, Vohu Manah’ın hikmeti ile iyi düşünceye erişmekte;
Aşa’nın yasasına göre hareket ederek iyi-kötü mücadelesinde doğrunun safında
yer almakta ve Kşatra’nın egemenliği ile güç ve kudret sahibi olmaktadır. Bu
erdemleri elde eden insan, daha sonra Armaiti’nin dindarlığı ile moral ve
psikolojik eksikliklerini gidermekte ve Haurvatat’ın mükemmelliği ile ideal bir
hayata sahip olmaktadır. Bu nitelikleri elde eden kişinin, öldükten sonra
ahirette Ameretat’ın ebedi yaşam mutluluğunu elde edeceği ve böylece Ahura
Mazda’nın eşsiz ödülünü almaya hak kazanacağı ifade edilmektedir.[512]
Spenta Mainyu ifadesindeki Spenta kelimesinin
kökeni hakkında farklı iddialar öne sürülmektedir. Birinci görüşe göre Spenta
kelimesi “olağanüstü güç” anlamındaki spanah kökünden türemekte ve
“kutsal”[513] anlamına
gelmektedir.[514] İkinci
görüşe göre ise bu kelime, Avesta’daki “çoğaltmak, arttırmak, eklemek” anlamına
gelen spi (Sns. şvi) kökünden türemekte ve “cömert” anlamına
geldiği ifade edilmektedir.[515] Spenta
Mainyu ifadesindeki Mainyu kelimesi ise “düşünmek” anlamına gelen man
kökünden türemekte ve “düşünce”,[516] “düşünme gücü”,[517] “akıl, ruh,
cevher” gibi farklı anlamlara gelmektedir.[518] Mainyu kelimesi,
köken itibariyle “düşünce, düşünme gücü” şeklinde anlamlandırılsa da Spenta ile
bir terkip oluşturduğunda, çoğunlukla akıl ya da ruh anlamını ifade etmektedir.[519] Bu sebeple
Avesta’da zikredilen Spenta Mainyu kelimesi, “kutsal ruh” ya da “kutsal akıl”
olarak tercüme edilmektedir.[520] Avesta
külliyatında önemli bir varlık olarak zikredilen Spenta Mainyu,[521] erken dönem
Zerdüştî metinlerinde Ameşa Spentalardan farklı bir figür gibi zikredilse de
Gatha sonrası Zerdüştî gelenekte, Ameşa Spentaların başında bulunan varlık
olarak tanıtılmaktadır.[522]
Avesta külliyatında
Spenta Mainyu, Tanrı Ahura Mazda’ya yakınlığından dolayı “Ahura Mazda’nın
yaratıcı yönünü temsil eden kutsal ruh”,[523] “Ahura Mazda’nın kutsal
yaratıcı aklı ya da ruhu”,[524] “maddi
dünyanın yaratıcısı”,[525]
“yıldızların yaratıcısı”,[526] “faydalı
hayvanların kaynağı”[527] ve
“insanların, yeryüzünün, suyun, bitkilerin ve bütün canlıların meydana
gelmesine aracılık eden” şeklinde tasvir edilmektedir.[528]
Avesta külliyatında Spenta Mainyu’nun Tanrı
Ahura Mazda adına evrendeki varlıkların yaratılmasına aracılık etmesi sebebiyle
onun, Tanrı Ahura Mazda ile aynı özden, hatta Tanrı Ahura Mazda’nın kendisi
olduğu şeklinde bir iddia ortaya atılmaktadır. Bu iddia, Gatha’da iyi ve kötüyü
temsil eden iki zıt ruh olarak zikredilen,[529] ancak Zerdüşt sonrası dönemde
karşıt iki tanrısal varlığa dönüşen ikiz ruhlar doktrini ile
temellendirilmektedir. İkiz ruhlar doktrinine göre Spenta Mainyu, Ahura
Mazda’nın aynısı ve Angra Mainyu’nun (habis, yok edici ruh)[530] karşıtı olan tanrı ya da
tanrısal varlık şeklinde tanıtılmaktadır.[531] Bu iddiaya karşılık yukarıda
zikredilen tasvirlerin Spenta Mainyu’nun, yarı tanrısal bir varlık gibi
algılanmasına neden olsa da Tanrı Ahura Mazda’dan bağımsız bir tanrı ya da
onunla aynı olduğunu göstermeyeceği, sadece onun yaratma ve ve inşa etme
faaliyetinin daimi olmasına aracılık eden bir varlık olduğu ifade edilmektedir.[532] Nitekim
Avesta’da her şeyin Ahura Mazda tarafından yaratıldığının açık bir şekilde
ifade edilmesi[533] ve Spenta
Mainyu’nun, yaratılışta rol alsa da Tanrı Ahura Mazda tarafından yaratılan[534] ve ona
itaat eden[535] bir varlık
şeklinde tanıtılması,[536] kadir-i
mutlak Tanrı olmadığını, Tanrı Ahura Mazda’ya kıyasla ikincil bir varlık
olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla Spenta Mainyu, yaratmada rol alması
sebebiyle yarı tanrısal bir varlık görüntüsü verse de esas itibariyle onun, bu
görevi Tanrı Ahura Mazda adına ifa ettiği ortaya çıkmaktadır.
Avesta külliyatına göre Spenta Mainyu’nun,
Tanrı Ahura Mazda’ya itaat eden ve onun adına tasarrufta bulunan, bu amaçla
Ameşa Spentalar gibi insan, evren ve ahirete yönelik birtakım görevleri yerine
getiren bir varlık olduğu görülmektedir. Nitekim o, Ameşa Spentalar ile
birlikte Ahura Mazda’nın amacına hizmet eden bir figür olarak zikredilmektedir.[537] Bu kapsamda
onun, diğer Ameşa Spentalar gibi insanlara dini buyrukları bildirdiği[538] ve iyiyi
tercih etmeleri konusunda onlara yol gösterdiği ifade edilmektedir.[539]
Spenta Mainyu elçilik ve yol göstericilik
görevleri yanında diğer Ameşa Spentalar gibi kötülüğe karşı mücadele hususunda
Tanrı Ahura Mazda’nın yanında yer alarak birtakım faalyietlerde bulunmaktadır.
Bu kapsamda Spenta Mainyu’nun; akıl, istek, amel ve ruh bakımından kötülükten
ayrıldığı[540] ve
kötülükle sürekli bir mücadele içinde olduğu,[541] insanları kötülüğe karşı
koruduğu ve onlara yardım ettiği belirtilmektedir.[542] Aynı zamanda onun
doğruluğu takip eden insanların kudret sahibi olmasına ve bütün iyi şeylere
erişmesine[543] ve böylece
sıkıntıdan uzak, mutlu bir hayat sürmesine aracılık ettiği ifade edilmektedir.[544]
Spenta Mainyu’nun insan ve yeryüzüne yönelik
işlevleri yanında ahiret âlemiyle ilgili bazı görevleri de vardır. Bu bağlamda
Spenta Mainyu’nun dünyanın sonunun hazırlanmasına aracılık edeceği,[545] diğer Ameşa
Spentalar gibi ödül ve ceza vermede rol alacağı ifade edilmektedir.[546] Aynı
zamanda iyilerin en iyi düşünce mekânına (cennete) kavuşmalarına;[547] kötülerin
ise en kötü mekâna (cehenneme) atılmalarına aracılık edeceği de dile
getirilmektedir.[548]
Buraya kadar anlattıklarımızdan hareketle
Spenta Mainyu’nun Tanrı Ahura Mazda’nın yaratıcılık vasfını temsil eden,
Tanrı’nın evrene, insanlara ve ahiret âlemine yönelik iş ve eylemlerinde rol
alan ve bu amaçla onun adına birtakım fiilleri yerine getiren meleksi bir
varlık olduğu anlaşılmaktadır.
Avesta külliyatında buraya kadar ayrı ayrı
tanıtmaya çalıştığımız Ameşa Spentalar ve Spenta Mainyu yanında başka
varlıkların da zikredildiği görülmektedir. Övülmeye layık efendiler olarak
tanıtılan bu varlıklara, İzedler yahut Yazatalar denilmektedir. Avesta’da bu
varlıklar, kötülüğün kaynağı Angra Mainyu’ya (Ehrimen) ve onun taraftarı olan
divlere karşı Tanrı Ahura Mazda’nın ve Ameşa Spentaların yardımcıları olarak
konumlandırılmaktadır. Bunun yanında kötülükle mücadelede hem Tanrı Ahura Mazda
hem de Ameşa Spentalar için tahsis edilmiş bazı özel izedler de bulunmaktadır.
Ancak Tanrı Ahura Mazda’ya tahsis edilmiş özel yardımcı İzedler [Azer (Atar),
Mitra ve Daena], Ameşa Spentlar için özel olarak tahsis edilmiş olan izedler
arasından belirlenmiştir. Bu kapsamda Ameşa Spentalara özel olarak tahsis
edilmiş izedler şöyle sıralanmaktadır:
Vohu Manah (Behmen)-------------------- Mah, Geuş, Ram
Aşa Vahişta (Urdibeheşt)------------------ Azer (Atar), Sraoşa,
Behram
Kşatra Vairya (Şehriver)------------------ Hurşid(Khour), Mitra,
Asiman, Aniran (Anagran)
Spenta Armaiti (Spendarmez) — Anahita (Aban), Daena, Art
(Aşi), Maraspend
Haurvatat (Hordad)------------------- Tiştriya (Tir),
Ferverdin, Bad
Ameretat (Amurdad)-------------------- Raşnu, Aştad, Zamyad[549]
Yukarıda zikrettiğimiz Tanrı Ahura Mazda ve
Ameşa Spentaların özel yardımcısı konumunda olan İzedler yanında Avesta’da Haoma,
Apam Napat, Vayu, Geuş, Drvaspa (Geuş), Çisti (bilgi), Naryusang, Baga,
Anaghram ve Ûşbam... gibi yaklaşık 40 ized ismi zikredilmektedir.[550]
Çalışmamızın ikinci bölümünde bu varlıkların tamamı değil, önemli sayılan bazı
izedler ele alınarak nasıl tanıtıldıkları ve mahiyetleri hakkında bilgi
verilecektir.
BÖLÜM II: ZERDÜŞTÎLİKTE İKİNCİL VE ÜÇÜNCÜL DERECEDEKİ
MANEVİ VARLIKLAR
Çalışmamızın birinci bölümünde Zerdüştîliğin
kutsal kitabı Avesta’da geçen manevi varlıklar olan Ameşa Spentalar, melek
bağlamında analiz edildi. Bu bölümde ise Avesta külliyatında zikredilen ve
Zerdüştîlikte melekler âleminin ikincil ve üçüncül varlıkları olan İzedler ve
Fravaşiler incelenecektir. Bu kapsamda öncelikle Avesta’da zikredilen İzed
kelimesinin tanıtımı yapılarak bu adla tanıtılan önemli bazı İzedlerin Tanrı
Ahura Mazda’ya göre konumlarına değinilecek ve evren, insan ve öte dünyaya
yönelik faaliyetleri çerçevesinde mahiyetleri hakkında bilgi verilecektir. Daha
sonra üçüncü bir varlık grubunun adı olan Fravaşi kelimesi tanıtılacak ve
Fravaşilerin Tanrı Ahura Mazda ile ilişkisi bağlamında sahip oldukları
özellikler ve işlevleri ele alınacaktır.
İzed yahut Yazata (çoğulu izedan, yezdan)
kelimesi, Avesta külliyatında ilk defa, Gatha’dan sonra en eski metin olan
Yesna Heptanghaiti’de zikredilmektedir.[551] Bu kelime; övmek, hamd etmek,
dua etmek, ibadet etmek, tapmak anlamına gelen yaz fiilinden türemekte
ve “yüceltilmeye ve dua edilmeye, adak adanmaya ve tapınmaya layık seçkin
varlıklar” anlamına gelmektedir.[552] Bu kapsamda İzed kelimesi, övülmeye,
dua edilmeye layık anlamında Tanrı Ahura Mazda’nın yardımcıları olan Ameşa
Spentalar ve Mitra, Sraoşa, Aşi, Azer gibi diğer manevi varlıkları
nitelendirmek için kullanılmaktadır.[553] Bunun yanında tapılmaya
layık anlamından hareketle İzed kelimesi, Tanrı Ahura Mazda’nın
unvanlarından biri[554] ve bu
kelimenin çoğulu olan yezdan ifadesi de onun isimlerinden biri olarak
kullanılmaktadır.[555] İzed
kelimesi, bu farklı kullanımlarına rağmen esas itibariyle dünyanın
yönetilmesinde ve kötülükle mücadelede Tanrı Ahura Mazda ve Ameşa Spentalara
yardım etmekle sorumlu olan bir grup varlığı ifade etmektedir.[556] İzedler
olarak adlandırılan bu varlıkların, Avesta’daki işlevlerine bakıldığında, Tanrı
Ahura Mazda’nın vasıflarını temsil eden birer meleksi figür oldukları dile
getirilmektedir.[557] Bu kapsamda
Tanrı Ahura Mazda tarafından kötülükle mücadelede Ameşa Spentalara yardımcı
olmaları için yaratılan[558] İzedler,
“koruyucu ve gözetici melekler” ya da “kötülüğe karşı savaşan efendiler” olarak
telakki edilmektedir.[559]
Gatha’da adı geçen Sraoşa, Azer (Atar), Aşi
gibi izedlerin daha çok elçilik, yol göstericilik, insanların iyi ve kötü
davranışlarına karşılık ödül ve ceza vermede aracılık gibi görevlerine ağırlık
verilmektedir. Buna karşılık Avesta’nın diğer metinlerinde ise iyi-kötü
mücadelesi ön planda olduğu için bu varlıkların, kötülükle mücadele kapsamında
maddi ve manevi âlemde sahip oldukları işlevleri daha fazla ele alınmaktadır.
Bu kapsamda İzedler, divlerin kötülüklerine karşı insanları korumakla,[560] onlara
yardım etmekle,[561] maddi ve
manevi ödüllere erişmede rehberlik etmekle sorumludurlar.[562] Aynı zamanda İzedlerin,
yeryüzünü yönetme ve idare etme,[563] kötülük, hastalık ve
felaketlere karşı koruma gibi görevleri de bulunmaktadır.[564] Sahip oldukları bu işlevleri
sebebiyle İzedler, iman edilen,[565] övülen[566] ve adak
adanan[567] manevi
varlıklar olarak algılanmaktadırlar.
İzedler olarak adlandırılan varlık grubunda
Zerdüşt öncesi Hint-İran tanrıları olarak bilinen ve Zerdüştî inancın etkisiyle
birer izede dönüştürülen birçok figür bulunmaktadır. Nitekim Mitra, Anahita,
Atar, Vayu, Tiştriya, Behram gibi Hint-İran panteonundaki figürlerin, tanrılık
konumlarına son verilerek Ahura Mazda tarafından yaratılan, ona tapan ve onun
yasasına uyan birer ized olarak Avesta metinlerine dâhil edildikleri
görülmektedir.[568] Bu varlık
grubunda bazı izedlerin diğerlerine göre önemli işlevleri olması sebebiyle
Avesta’da daha çok anılmaktadırlar. Buna rağmen hiçbirinin diğerine karşı üstün
olmadığı ifade
edilmektedir.[569] Aralarında bir üstünlük olmadığı halde
çalışmamızda öncelikli olarak Avesta’da ayrı bir önem atfedilen Azer (Atar),
Mitra, Sraoşa, Raşnu, Aşi, Anahita ve benzeri bazı İzedler ele alınacaktır.
Azer (Av. athra, atar, Peh. atur,
âdur, Far. adar, ataş, azar) kelimesi, “ateş” anlamına gelmektedir.[570] Azer
kelimesi, maddi dünyadaki ateşle özdeşleştirilse de Zerdüştîlikte bu ifade,
“Tanrı Ahura Mazda’nın ışığı ya da kızıl ateşi”,[571] “parlak ve kutsal ateş”,[572] “inancın
ışığı”,[573] “göksel
bilginin ve doğruluğun nuru”;[574] Avesta’nın
diğer metinlerinde ise “Ahura Mazda’nın ateşi”,[575] “Ahura Mazda’nın ışığı”[576] gibi
anlamlarda kullanılmaktadır. Azer kelimesi, Tanrı Ahura Mazda’nın kutsallık,
saflık, yücelik gibi sıfatlarını temsil etmenin yanında onun sonsuz ışığının
yansıması olan ve ateş ile sembolize edilen manevi bir figür olarak kabul
edilmekte[577] ve “ateşin
koruyucu meleği” ya da “ateşin koruyucu izedi” olarak tanıtılmaktadır.[578]
Zerdüştîlikte önemli bir figür olması sebebiyle bu izede, Yesna’nın 62. bölümü
ile Horde Avesta’nın 9. bölümü (ateş niyayiş) adanmakta ve övgüde
bulunulmaktadır.[579]
Ateşi korumakla sorumlu olması[580] sebebiyle
Azer, ateşin manevi yönünü temsil eden Aşa Vahişta adlı Ameşa Spenta’nın
yardımcılarından biri olarak kabul edilmektedir.[581] Bu konuma rağmen Azer, esas
itibariyle Gatha dışındaki Avesta’nın diğer metinlerinde Ameşa Spentlara denk
sayılmakta, onlarla birlikte övülmekte[582] ve onun yüce bir tahtta
oturduğu ifade edilmektedir.[583] Bu gibi
yücelikleri yanında Azer’in Avesta’da “Ahura Mazda’nın Azeri”,[584] “Ahura
Mazda’nın oğlu”[585] olarak
tasvir edilmesi, onun Ahura Mazda ile denk bir tanrı gibi algılanmasına da
neden olmaktadır. Hatta Hint-İran geleneğindeki ateş kültünden[586] tevarüs
ettiğini ve oradan Zerdüştîliğe geçtiğini kabul eden anlayıştan dolayı[587] Azer’in,
Ahura Mazda’nın kendisi olduğu yönünde iddialar bile ortaya atılmakta ve Ahura
Mazda, Ateş tanrısı olarak tanıtılmaktadır.[588] Bu iddialara rağmen Avesta
külliyatında Azer’in, Tanrı Ahura Mazda’nın kendisi olduğuna dair bir bilgi
bulunmamakta ve onun oğlu olarak tanıtılmasının da metaforik bir dil olduğu ve bu
ifadenin Ahura Mazda’ya olan yakınlığına işaret ettiği ifade edilmektedir.[589]
Zerdüştîlikte Tanrı
Ahura Mazda’ya oldukça yakın olan ve ona itaat eden[590] meleksi bir varlık olarak
Azer’in[591] onun adına
maddi ve manevi dünyada birtakım işler yürüttüğü ifade edilmektedir. Bu
çerçevede o, Vohu Manah ile birlikte yeryüzünde tanrısal yasayı yahut doğruluk
inancını sağlamlaştırmak, kemale erdirmek için görevlendirilen varlıklardan
biri olarak zikredilmekte[592] ve
insanların doğru inanca yönelmesine aracılık etmektedir.[593] Bu amaçla Azer, insanlara
dini buyrukları bildirerek elçilik yapmakta,[594] Tanrı Ahura
Mazda’ya itaat etme ve yakınlaşma konusunda yol göstermektedir.[595] Nitekim
Azer’e saygı göstermenin ya da dua ederken adakta bulunmanın kişiyi doğruluğa
sevk edeceğine[596] ve dolayısıyla
Tanrı Ahura Mazda’ya yaklaştıracağına inanılmaktadır.[597] Azer’in Tanrı
Ahura Mazda ile insanlar arasında aracılık etme ve onları Tanrı’ya
yakınlaştırma gibi görevleri yanında Tanrı’nın insanlara bedensel ve ruhsal
açıdan güç ve zindelik bahşetmesine aracılık ettiği ifade edilmektedir.[598]
Azer’in yukarıda işaret ettiğimiz görevleri
yanında diğer manevi varlıklarla birlikte kötülükle mücadele işlevini de yerine
getirdiği ve kötülükle mücadelede iyilerin yanında yer aldığı belirtilmektedir.
Bu kapsamda onun, divlerin en büyüğü olan Aji Dahak ile mücadelede Mitra’yı
desteklediği,[599] kötülüğün
kaynağı Angra Mainyu (Ehrimen) ile savaşta ise Spenta Mianyu[600] ve Vohu
Manah ile birlikte hareket ettiği zikredilmektedir.[601] Bu amaçla onun, kötülüğe
karşı iyiliğin yayılması için çabalayan kişileri desteklediği,[602] koruyup
gözettiği vurgulanmaktadır.[603] Nitekim
Gatha’ya göre yeryüzünde Azer aracılığıyla iyilere sevinç ve huzur; kötülere
ise felaket ve sıkıntı verileceği[604] ve dünya hayatının sonuna
doğru, kötü olan her şeyin yok edileceği ifade edilmektedir.[605]
Azer’in, maddi dünyada
sahip olduğu işlevleri yanında Gatha’da, Avesta’nın diğer metinderinden daha
çok, ahirete yönelik görevlerinden söz edilmektedir. Bu çerçevede Azer, insana
dünyada yaptıklarına karşılık ödül ve ceza verilmesinde rol alan eskatolojik
bir karakter görüntüsü vermektedir. Nitekim Gatha’da iyi ve kötünün ayrışmasına
vesile olan kızgın ateş ile temsil edilen[606] Azer’in, ahirette nihai yargılamada
yargıçlık görevinde bulunacağı[607] ve iyilere, ödül; kötülere ise ceza
verilmesine aracılık edeceği belirtilmektedir.[608]
Mitra
Mitra (Sa. mitra, Av. mithra,
Peh. mitr, Far. mihr) kelimesi, “ahit, sözleşme, antlaşma,
ittifak” gibi manalar yanında “güneş” anlamına da gelmektedir. Bu kapsamda
Mitra; antlaşmanın, sözleşmenin koruyucusu ve bu sözleşmeyi bozanlarla mücadele
eden ized olarak tanıtılmaktadır. Ayrıca Mitra, güneşle ilişkilendirilmesi
sebebiyle, güneşin ve ziraî alanların koruyucusu olarak da tarif edilmektedir.[609] Mitra’nın
sözleşme ya da güneşin koruyucusu olarak tanıtılması Zerdüşt öncesi geleneğin
etkisiyle oluşmuş olabilir. Nitekim Mitra, Hint-İran geleneğinde sözleşme ya da
güneş tanrısı olarak tanıtılmaktadır.[610] Ancak Zerdüştîlikte Mitra,
Hint-İran geleneğindeki konumundan daha aşağı bir düzeye indirilmiş ve Tanrı
Ahura Mazda’nın emrinde bulunan önemli bir ized olarak telakki edilmiştir.[611] Bu önemi
sebebiyle de ona övgü ve tazimde bulunmak amacıyla 10. Yeşt (Mihr Yeşt)
tahsis edilmiştir.[612]
Mitra izedi,
Gatha’da zikredilmezken Avesta’nın diğer metinlerinde, güç ve konum bakımından
üstün bir varlık olarak ifade edilmektedir.[613] Bu kapsamda o, “ölümsüz ve
göksel yönetici”,[614] “Ahura
Mazda ile birlikte zarar verilemez yüce efendi”[615] ve “yeryüzünün hâkimi” olarak
tasvir edilmektedir.[616] Mitra,
sahip olduğu bu yücelik sebebiyle Tanrı Ahura Mazda gibi övülmeye, dua edilmeye
ve adak adanmaya layık bir varlık olarak telakki edilmektedir.[617] Tanrı Ahura
Mazda gibi adak adanmaya layık olduğu belirtilse de bu varlığın, Tanrı
tarafından yaratılan[618] ve Ameşa
Spentalarla birlikte ikamet eden[619] bir varlık olarak
betimlenmesi; onun bir tanrı olmadığını ve sahip olduğu yöneticilik özelliğini
Tanrı Ahura Mazda adına kullandığını göstermektedir.
Mitra, her şeyden önce tanrısal sözleşmeyi
koruyan bir ized olduğu için insanoğluna yönelik birtakım görevleri yerine
getirmektedir. Bu çerçevede o, insan yaşamında kargaşa ve kaosu yok edip huzur
ve selameti tesis etmekte[620] ve onların
yaşam alanlarını korumaktadır.[621] Bu amaçla
onun, divlere karşı mücadele ederek[622] anlaşmaya uyan kişileri
tehlike, keder ve üzüntüden kurtardığı,[623] onlara başarı ve huzur
sağladığı;[624] ahdi bozan
kişileri ise mağlubiyet ve felaketlere maruz bıraktığı[625] ve ayrıca cezalandırılmaları
için Tanrı Ahura Mazda’ya bildirdiği zikredilmektedir.[626] Avesta’ya göre ahdi bozanlara
karşı sürekli uyanık olarak nitelendirilen[627] Mitra’nın üstlendiği bu
görevi yerine getirmesinde ona yardım eden başka İzedler de bulunmaktadır. Bu
yardımcı İzedler, Mitra ile birlikte ahdi bozanlarla mücadele etmekte ve onları
cezalandırmaktadırlar.[628]
Mitra, ahit ve sözleşmeleri korumanın yanında
güneş ve zirai alanları da korumaktadır. Bu konumuyla o, tarım ve hayvancılığa
yönelik birtakım faaliyetleri yürütmektedir. Bu çerçevede o, güneş vasıtasıyla
yeryüzünü aydınlatmakta,[629] otlakları
ve tarım alanlarını bereketlendirmektedir.[630]
Mitra izedinin bu dünyaya yönelik işlevleri
yanında Avesta’da açık bir biçimde zikredilmese de öte dünyaya yönelik bazı
görevlerinden söz edilmektedir. Bu kapsamda Mitra’nın hesap gününde Sraoşa ve
Raşnu ile birlikte yargıçlık görevinde bulunacağı ve iyilerin ruhlarını, Çinvat
köprüsünden cehenneme düşürmeye çalışan divlere karşı koruyarak cennete
ulaştıracağı ifade edilmektedir.[631] Buraya kadar zikredilen
özellik ve işlevlere bakıldığında Mitra’nın Tanrı Ahura
Mazda adına yeryüzünde tasarrufta bulunan meleksi bir varlık olduğu
anlaşılmaktadır.
Sraoşa kelimesi, “işitmek, dinlemek, uyumlu
olmak, uymak, kabul etmek” gibi anlamlara gelen sraw veya sru
kökünden türemekte ve “işiten ve itaat eden” anlamına gelmektedir.[632] Bu kapsamda
Sraoşa, Tanrı’nın söz ve buyruklarını işiten ve ona itaat eden,[633] dini
bilgiye bağlılığın izedi olarak tanıtılmaktadır.[634] Nitekim Avesta’da, onun,
Tanrı Ahura Mazda’ya sadakatle hizmet eden önemli manevi bir varlık olduğu
belirtilmektedir.[635] Bu önemi
sebebiyle Avesta’da ona 11. Yeşt (Sroş Yeşt) adanmış bulunmaktadır.
Sraoşa’nın Tanrı Ahura Mazda’ya itaatin sembolü
olmanın yanında onun emir ve yasaklarını insanlara iletmek, yani Tanrı ile
seçilmiş elçiler arasında aracılık yapmak gibi bir görevinin de olduğu
zikredilmektedir.[636] Nitekim
Avesta’da Sraoşa, Ahura Mazda’dan dini öğrenen ve bu öğretiyi insanlara
bildiren[637] ve yapılan
duaları Tanrı’ya ulaştıran bir haberci olarak betimlenmektedir.[638] Bu sebeple
o, melek Cebrail’e benzetilmektedir.[639] Bu işlevi sebebiyle Sraoşa,
Zerdüştîlikte vahiy meleği gibi telekki edilen Vohu Manah ile benzer bir işlevi
yerine getirmektedir.[640] Sraoşa’nın
elçilik görevi kapsamında, Tanrı’nın emirlerini insanlara bildirmenin yanında
onların dilek, istek ve dualarının Tanrı’ya ulaşmasına da aracılık etmektedir.[641] Bunun
yanında o, insanlara Tanrı’nın buyuruklarına itaat etmeleri ve iyiye
yönelmeleri konusunda klavuzluk da yapmaktadır.[642]
Zerdüştîliğe göre Sraoşa, yukarıda ifade
ettiğimiz temel işlevleri yanında Tanrı Ahura Mazda’ya[643] ve Ameşalara yardım etmek[644] amacıyla kötülükle
mücadele ve koruyuculuk gibi başka görevleri de yerine getirmektedir. Bu
kapsamda Sraoşa, Tanrı Ahura Mazda’nın yarattıklarını, dünyayı ve bütün iyi
varlıkları şeytani güçlere karşı korumaya[645] ve bu şeytani güçleri yok
etmeye çalışmaktadır.[646] Aynı zamanda
o, dünyada barış ve huzuru tesis etmek,[647] insanlara zenginlik
bahşetmek,[648] tarım
alanlarını bereketlendirmek gibi işlevleri de yerine getirmektedir.[649] Bu
işlevleri sebebiyle o, Ameşalar gibi kendisinden yardım istenilen, bunun için
dua edilen ve adakta bulunulan bir varlık şeklinde zikredilmektedir.[650] O,
kendisine sunulan bu adaklara karşılık insanların huzur, sağlık, şifa,
doğurganlık, bereket (zirai ürünlerin ve bitkilerin gelişmesi) gibi
dileklerinin gerçekleşmesine aracılık etmektedir.[651]
Sraoşa’nın, insanları kötülüklerden koruyarak
istek ve arzularına nail olmalarını sağlamanın yanında ahirette de bir
görevinin bulunuduğu ve ahiretteki nihai yargılamada rol aldığı ifade
edilmektedir. Bu kapsamda Gatha’ya göre onun, bir başka ized olan Aşi[652] ile
beraber ahirette yargılama görevini üstlendiği ve son yargılamada iyileri
ödüllendirdiği, kötüleri ise cezalandırdığı zikredilmektedir.[653] Ancak
Avesta’nın diğer metinlerinde açıkça zikredilmese de Zerdüşt sonrası geleneğe
göre Sraoşa’nın söz konusu yargılama işini Mitra ve Raşnu ile birlikte yaptığı
dile getirilmektedir.[654] Bu iki
anlatım, ahiretteki yargılama görevini farklı İzedler yaptığını zikretse de
Sraoşa’nın, uhrevi kurtuluşa eriştiren bir varlık olduğunu teyit etmektedir.[655] Buraya
kadar belirttiklerimizden Sraoşa’nın Zerdüştîlikte ikincil derecedeki melekler
olan İzedler arasında özel bir yerinin ve öneminin olduğu açık bir biçimde
anlaşılmaktadır.
Raşnu (Raşn) kelimesi, “tertip etmek,
düzeltmek, doğru kılmak” manasına gelen raz kökünden türemekte ve
“hâkim, yargıç, adaleti sağlayan” gibi anlamları içermektedir. Bu kapsamda
Raşnu, ölülerin ruhlarının hesaba çekildiği, iyi ve kötü davranışların
tartıldığı manevi bir teraziyi elinde tutan adalet izedi veya hesap gününde
Mitra ve Sraoşa ile birlikte yargılama görevinde bulunan önemli bir ized olarak
tanımlanmaktadır.[656]
Raşnu, Tanrı Ahura Mazda’ya itaat eden,[657] adalet ve
düzeni temsil eden bir ized olması[658] sebebiyle yeryüzü ve
gökyüzündeki nizamı sağlamaya yönelik birtakım işlevleri yerine getirmektedir.
Bu kapsamda o, dünyadaki her şeyi, bitkileri, suyu, yaşam alanlarını,
insanları; gökyüzündeki her şeyi, yıldızları, ay’ı, güneşi korumakla
görevlidir.[659] Bu amaçla
Raşnu, kötülüğe karşı Ameşalarla birlikte yardıma çağrılan bir ized olarak
zikredilmekte[660] ve tanrısal
yardımın gerçekleşmesine aracılık etmektedir.[661] Ayrıca Raşnu, Mitra ile
birlikte tanrısal sözleşmeye karşı gelip düzeni bozan kişilerle mücadele edip
onları cezalandırmaktadır.[662] Bundan
dolayı Raşnu’nun dostluğunu ve yardımını kazanmak için ona adak adanması[663] ve itaat
edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.[664] Aksi durumda, Tanrı’yla
yapılan ahde karşı gelineceği ve yalan taraftarı olunacağı ifade edilmektedir.[665] Raşnu, yukarıda zikrettiğimiz özellikleri
sebebiyle Zerdüştîlikte önemli İzedlerden biri olarak telakki edilmekte ve
bunun için Avesta’nın çoğu pasajında övülmüş[666] ve 12. Yeşt (Raşn Yeşt) ona adanmış
bulunmaktadır.
Aşi
Aşi ifadesinin kelime ve terim anlamı hakkında
farklı tanımlamalar yapılmaktadır. İlk görüşe göre Aşi (Av. ard, art, arta),
“elde edilen şey, kazanç, servet, kısmet, menfaat, ödül”,[667] “karşılık (ödül ve ceza)”[668] gibi
anlamlara gelmekte; servet ve ödül izedi olarak tanıtılmaktadır.[669] Bu
çerçevede Aşi kelimesi, Gatha’da bazen en güzel, en iyi manasına gelen vangheuş
sıfatı ile birlikte kullanılmakta ve “en iyi ödül”, “en güzel karşılık”
şeklinde anlamlar kazanmaktadır.[670] İkinci bir görüşe göre Aşi;
göz alıcı, parlak, güzel endamlı ve soylu bir kadın şeklinde tasvir edildiği ve
kadınlara güzellik bahşettiği[671] için doğurganlığın
ve verimliliğin dişi izedi olarak tanıtılmaktadır.[672] Bu varlığın mahiyeti hakkında
farklı görüşler olsa da genel anlamda Aşi, servet ve ödül izedi ya da insanlara
ödül ve ceza mahiyetindeki karşılığı veren ized olarak zikredilmektedir.[673] Bunun yanında
Avesta’da zikredilen Aşi, Zerdüştîlikte ikincil derecedeki meleklerden biri
olarak tanıtılmaktadır.[674]
Gatha’da Aşi, servet ve ödül izedi olarak
tanıtılan manevi bir varlık olarak kabul edilmekle birlikte Avesta’nın diğer
metinlerinde onun Ahura Mazda’nın kızı olarak tanıtılması[675] ve adak adanması[676] tanrısal
bir figür olarak değerlendirilmesine neden olmaktadır. Ancak bu anlatımın, onun
Tanrı Ahura Mazda ile yakınlığını göstemek amacıyla kullanıldığı
belirtilmektedir. Nitekim kaynaklarda bu tanımlamanın metaforik olduğunu
kanıtlar biçimde Aşi’nin, Tanrı Ahura Mazda tarafından yaratılan ve onun
emrinde bulunan manevi bir varlık (ized) olduğu zikredilmektedir.[677]
Tanrı Ahura Mazda’nın emrinde bulunan Aşi,
diğer İzedler gibi Tanrı adına birtakım işleri yürütmektedir. Bu kapsamda Aşi,
Tanrı Ahura Mazda ile insan arasında aracılık yaparak onun emirlerini insanlara
öğretmekte,[678] insanların
dualarını, yakarışlarını[679] ve kötü
davranışlarını Tanrı Ahura Mazda’ya iletmekte[680] ve Tanrı adına bunların
gereğini yerine getirmede aracılık etmektedir.[681] Ayrıca Aşi, yalana karşı
doğruluğu insanlar arasında yayarak[682] Divyesna (Div tapıcılığı)
taraftarlarını Mazdayesna (Mazda tapıcılığı)[683] inancına yönlendirmektedir.[684]
Aşi’nin, elçilik ve rehberlik gibi işlevleri
yanında Ameşalar ve diğer İzedlerle birlikte kötülükle mücadele ettiği de
görülmektedir. Bu kapsamda Aşi, yeryüzünün kötülükten, kaostan, hastalık ve
felaketlerden arınıp huzurlu bir yer olmasında etkili olmakta,[685] divlere ve
kötülüklerine karşı mücadele ederek onların meydana getireceği felaketleri
uzaklaştırmaktadır.[686] Böylece o,
kötülüğe karşı insanları korumakta,[687] onlara yardım etmekte[688] ve maddi
dünyada servet, nimet, şifa, güzellik ve mutluluk bahşedilmesinde rol
almaktadır.[689] İnsanlara
yönelik görevleri yanında Aşi, diğer canlıların (suların, bitkilerin ve
hayvanların) sağlıklı, bereketli ve felaketlerden uzak olması için de
çabalamaktadır.[690] Aşi’nin,
kötülükle mücadelede Ameşa Spentalar[691] ve Mitra,[692] Sraoşa gibi
İzedlerle birlikte hareket ederek divlere karşı zafer kazandığı ve sağlıklı
sürülerin bahşedilmesi için çabaladığı ifade edilmektedir.[693] Kötülüğe karşı iyileri ve
doğruluğu desteklemesi sebebiyle Aşi’nin, Ahura Mazda’nın koruyuculuk vasfını
temsil eden bir ized olduğuna inanılmaktadır.[694]
Aşi’nin maddi dünyanın ve
insan hayatının işleyişinde Tanrı Ahura Mazda’nın emrine göre bazı işlevleri
yerine getirmesi yanında ahirette de aktif bir görevi bulunmaktadır. Bu
kapsamda Aşi, ahiret hayatında ceza[695] ve mükâfatın verilmesinde rol
almaktadır.[696] Aşi, yukarıda sıraladığımız iş ve
faaliyetlerde rol alması sebebiyle Zerdüştîlikte önemli İzedlerden biri olarak
telakki edilmekte ve Avesta’nın pek çok yerinde övülmekte[697] ve ona 17. Yeşt (Art Yeşt veya Aşi
Yeşt) tahsis edilmektedir.
Geuş Taşan (gâus tasa, gam tasö, ganem
tasö'),[698] ifadesindeki Geuş
(gam, gau),[699] “sığır
ya da öküz”;[700] Taşan (Av. tasa(n);
Peh. taşitan) ise “yapmak, kesmek, şekil vermek, meydana getirmek”
anlamına gelen tas kökünden türemekte ve “inşa eden, tasarlayan,
yaratan” gibi anlamlara gelmektedir.[701] Bu çerçevede Geuş Taşan,
“öküzü yaratan, tezyin eden” anlamına gelmektedir.[702] Bunun yanında Geuş, Zerdüştî
literatürde sadece öküzü değil, öküz gibi faydalı olan bütün hayvanları ifade
etmek için kullanılmaktadır.[703] Bu sebeple
Geuş Taşan ifadesi, sadece öküzü yaratan değil, “bütün faydalı hayvanları
yaratan, şekillendiren” anlamında da kullanılmaktadır.[704] Ayrıca İran mitolojisinde
Geuş’un bedeninden yeryüzünün meydana geldiği ifade edildiği için bazı Zerdüştî
yazarlar, Geuş’u “yeryüzü” olarak da tercüme etmekte ve Geuş Taşan’ı,
“yeryüzünü yaratan, inşa eden” şeklinde anlamlandırmaktadır.[705]
Zerdüşt dönemi toplumunda tarımsal
faaliyetlerde öküze duyulan ihtiyaç nedeniyle Geuş Taşan, öküzle temsil
edilmekte ve “öküz veya yeryüzünü yaratan” şeklinde anlamlandırılarak adeta
Tanrı Ahura Mazda ile özdeş hale getirilmektedir. Bu nedenle Geuş Taşan
ifadesi, bazı Gatha çevirilerinde bir ized değil, Tanrı Ahura Mazda’nın bir
ismi gibi kullanılmaktadır.[706] Buna karşın
bazı çevirilerde ise bu ifadenin, Tanrı Ahura Mazda tarafından yaratılan ve
onun yaratıcı yönünü temsil eden Spenta Mainyu için kullanıldığı görülmektedir.[707] Bu farklı
kullanımlara rağmen Geuş Taşan’ın, esas itibariyle hayvanlar âlemine yönelik
bazı fonksiyonları olan bir varlık olduğu ifade edilmektedir.[708] Bu kapsamda
Geuş Taşan, faydalı hayvanları koruyan meleksi bir varlık olarak
tanıtılmaktadır.[709] Nitekim
Gatha 29. bölümde, öküzün kötülerin zulmünden kurtulmak için başta Ahura Mazda
olmak üzere Geuş Taşan ve diğer manevi varlıklardan yardım talep etmesi, Geuş
Taşan’ın hayvanları koruma görevinde bulunan meleksi bir varlık olduğunu ortaya
koymaktadır.
Faydalı hayvanları koruma görevini yürüttüğüne
inanılan Geuş Taşan, bu görevi genellikle Geuş Urvan ve Drvaspa (Geuş) adlı
figürlerle paylaşmaktadır.[710] Drvaspa
hariç Geuş Taşan ve Geuş Urvan, Gatha dışındaki Avesta metinlerinde iki yer
dışında genellikle birlikte zikredilmektedir.[711] Birlikte zikredilen bu iki
varlığın, insanlar için yaşam kaynağı olan faydalı hayvanlara ve tabiata,
bereket ve canlılık verdikleri ifade edilmektedir.[712] Bunun yanında
Ameşa Spentalarla birlikte övülen ve dua edilen önemli izedlerden olan[713] Geuş
Taşan ve Geuş Urvan’ın, kötülüğe karşı insanlara yardım ettikleri, başarı ve
kurtuluş sağladıkları zikredilmektedir.[714]
Geuş Urvan (Av. gâus urwa; Phl. Gösorun)
kelimesi; “öküz, sığır ya da yeryüzü” manasında kullanılan gâus/gam ile
“ruh” anlamına gelen urvan[715] kelimesinin birlikte
kullanılmasıyla meydana gelmektedir.[716] Bu çerçevede Geuş Urvan’a,
kabaca “öküzün ya da yeryüzünün ruhu” anlamı verilmektedir.[717] Bunun yanında Zerdüşti
mitolojiye göre yaratılan ilk canlının geuş (öküz) olması sebebiyle Geuş
Urvan’ın, “yeryüzünün ya da mevcudatın ruhu”, “yaratılışın ruhu” gibi anlamlara
geldiği zikredilmektedir.[718]
Geuş Urvan, yaratılışın ruhu olarak
anlamlandırıldığı için Tanrı Ahura Mazda’nın bir ismi gibi algılanmaktadır.[719] Ancak bu
ismin, toplumun içinde bulunduğu kötü durumu Tanrı Ahura Mazda’ya bildiren ve
bu durumdan kurtulmaları için tanrısal yardımın gelmesine aracılık eden,
böylece Tanrı ile insaoğlu arasında iletişimi sağlayan bir varlığa işaret
ettiği zikredilmektedir.[720] Nitekim
Avesta’nın bazı pasajlarında Tanrı Ahura Mazda ve Ameşa Spentalarla birlikte
Geuş Urvan’ın da zikredilmesi ve inanırların bu varlığa dua etmesi,[721] onun Ahura
Mazda dışında bir manevi varlık olduğunu ortaya koymaktadır.
Ayrıca Gatha çevirilerinde Geuş Urvan
ifadesinin,[722] tercüme
edilmeden manevi bir varlığın özel bir ismi gibi kullanılması[723] da bu
durumu desteklemektedir. Bu kapsamda Geuş Urvan’ın, bir önceki başlıkta
zikrettiğimiz Geuş Taşan gibi faydalı hayvanları koruyan bir ized[724] ya da Tanrı
Ahura Mazda’ya itaat eden[725] ve onun
adına birtakım faaliyetleri yerine getiren bir melek olduğu anlaşılmaktadır.[726]
Geuş Urvan’ın, gebe
hayvanların kötüler tarafından eziyet görmemesi için Tanrı’ya dua etmesi ve
ondan yardım dilemesi[727] de onun hayvanlar âlemini korumakla
görevlendirilmiş bir varlık olduğuna işaret etmektedir. Ayrıca Gatha’da Geuş
Urvan’ın, kötülüğe karşı çiftçileri ve çobanları koruması ve onların başarılı
olmalarına aracılık etmesi için Tanrı Ahura Mazda tarafından yaratıldığının
zikredilmesi,[728] onun, Zerdüştî toplumda önemli bir yeri
olan hayvancılığın gelişmesinde ve tarım alanlarının verimli hale gelmesinde
rol alan manevi bir varlık olduğuna işaret etmektedir.
Geuş yahut Drvaspa olarak adlandırılan manevi
varlık, Zerdüştîlikte önemli İzedlerden biri olarak zikredilmektedir.[729] Geuş
kelimesi, dar anlamda “öküz” ya da “sığır” olarak tercüme edilmekle birlikte
“faydalı olan bütün büyük ve küçükbaş hayvanları” ifade etmek için de
kullanılmaktadır. İran mitolojisine göre Geuş’un yaratılan ilk faydalı hayvan
olması sebebiyle diğer bütün faydalı hayvanları temsil ettiği ifade
edilmektedir. Bunun için Geuş, Zerdüştîlikte öküz ile sembolize edilen ve
faydalı hayvanları koruyan ized olarak tanıtılmaktadır.[730] Avesta’da Geuş için
kullanılan Drvaspa adı ise “sağlam atlar” anlamına gelmektedir. Drvaspa, özelde
atları ifade etmesi yanında Geuş adıyla birlikte göz önüne alındığında faydalı
bütün hayvanları ifade etmekte, bunun da ötesinde faydalı hayvanların koruyucu
izedi olarak telakki edilmektedir.[731]
Geuş’un yahut Drvaspa’nın, hayvanların
koruyucusu olması çerçevesinde birtakım görevleri yerine getirdiği
görülmektedir. Bu kapsamda o, faydalı hayvanlara besin sağlaması, maruz
kalabilecekleri açlık ve susuzluk gibi felaketleri önlemesi, ayrıca yaşlılık ve
ölümü uzaklaştırıp onlara uzun ömür sağlaması gibi hususlarda aracılık
yapmaktadır.[732] Geuş
yahut Drvaspa’nın, faydalı hayvanlara yönelik zikrettiğimiz faaliyetleri
yanında faydalı hayvanların bakımını üstlenen insanlara da hastalık ve kötülüğe
karşı yardım ettiği ve onları da koruduğu ifade edilmektedir.[733] Aynı
zamanda onun, bu dünyada kötülük ve hastalıklardan korunmak için kendisine adak
adayan[734] insanların
uhrevi kurtuluşlarına da vesile olduğu ziktedilmektedir [735]
Yukarıda zikrettiğimiz bu özellikler, Geuş
yahut Drvaspa’nın Zerdüştîlikte öküz yahut at ile sembolize edilen,[736] kutsiyet
atfedilen[737] ve övülen[738] bir ized
olduğunu ortaya koymaktadır. Bu önemi sebebiyle Avesta’daki 9. Yeşt (Geuş
Yeşt yahut Drvaspa Yeşt), bu izede tahsis edilmektedir. Bu metinde
Ahura Mazda tarafından yaratılan Geuş yahut Drvaspa’nın, büyük ya da küçükbaş
bütün faydalı hayvanların sağlığını korumakla görevli kudretli bir koruyucu
olduğu[739] ve onların
bakımını üstlenen kişilere, düşmanlarına karşı başarılı olmaları için yardım
ettiği zikredilmektedir.[740]
Ardvi Sura Anahita (Av. Adrwisur Anahid,
Peh. Aredvi Sura Anahita,) ifadesindeki ardvi yahut aredvi
“nemli” veya “rutubetli” anlamına gelmekte ve ardvi’nin kutsal bir nehrin ismi
olduğu zikredilmektedir. Sura kelimesi “güçlü, cesur, yiğit”; anahita
ise “tertemiz, kusursuz, kirli olmayan” gibi anlamlara gelmektedir. Bu kapsamda
Ardvi Sura Anahita ifadesi; “tertemiz olan coşkun nehir”, “tertemiz olan
kudretli su”, “bozulmamış, kirlenmemiş nemlilik” gibi anlamlara gelmektedir.[741] Avesta’da
kudretli olduğu sık sık tekrarlanan[742] Anahita, yeryüzünde akan
bütün suların kaynağı ve yüksek bir dağdan denize dökülen nehirden daha
azametli bir nehir şeklinde betimlenmektedir.[743]
Ardvi Sura Anahita’nın, Zerdüşt öncesi İran’da
kutsal bir nehir adı yahut doğurganlığın, yaşamın ve suların kaynağı olan bir
tanrıça olduğu ifade edilmektedir. Zerdüşt öncesi bir tanrıça olarak kabul
edilen Anahita, Hinduizmdeki su ve bilgi tanrıçası Sarasvati,
doğurganlığın ve yaşamın kaynağı olarak telakki edilmesi sebebiyle Mezopotamya
geleneğindeki aşk ve savaş tanrıçası İştar ve Yunan panteonunda namus ve
iffet tanrıçası Artemis yahut aşk tanrıçası Afrodit ile
ilişkilendirilmektedir.[744]
Zerdüştîliğe Ahura Mazda tarafından yaratılan[745] dişi bir ized olarak dâhil
edilen Ardvi sura Anahita, su ile temsil edilmekte ve suların koruyusu
olarak tanıtılmaktadır.[746] Anahita,
suları koruması sebebiyle su izedi (aban izedi) olarak da zikredilmekte
ve “Ahura Mazda’nın kutsal suyu”[747] şeklinde
nitelendirilmektedir.[748] Tanrı Ahura
Mazda ile ilişkilendirilmesi sebebiyle Avesta külliyatında övülen[749] bu izede,
Yesna’nın 65. bölümü, 5. Yeşt (Aban Yeşt) ve Horde Avesta’nın 8. bölümü (Aban
Niyayiş) gibi metinler tahsis edilmiştir.[750]
Gatha dışındaki Avesta metinlerinde zikredilen
Anahita, Tanrı Ahura Mazda adına birtakım faaliyetlerde bulunmaktadır. Bu
çerçevede o, hikmet ve dini öğretiyi insanlara bildirmekle sorumlu tutularak[751] tanrı ile
insanoğlu arasında aracılık yapmaktadır. Bunun yanında o, Tanrı Ahura Mazda
adına sağlık ve şifa dağıtarak sürüleri ve yeryüzünü bereketlendirerek
insanlara zenginlik, huzur ve dünyevi başarı sağlamaktadır.[752] Ayrıca insan soyunun devamı
ve doğurganlık için önemli bir konuma sahip olan[753] Anahita, suyun temizleme
gücünü kullanarak Tanrı Ahura Mazda adına erkeğin nutfesini ve kadının rahmini
arındırma; doğumu kolaylaştırma ve doğum yapan kadına gerekli sütü verme
konusunda işlev görmektedir.[754]
Anahita, yukarıdaki işlevleri yanında kötülükle
mücadele etmede de rol almaktadır. Nitekim Avesta’da Ahura Mazda’nın kötülüğe
karşı yeryüzünü koruyup ve gözetmesi amacıyla Anahita’yı kendi gücüne denk bir
kudrette yarattığı ve yücelttiği ifade edilmektedir.[755] Ancak Avesta’nın genelinde
Ahura Mazda, her şeye gücü yeten tanrı olarak tanıtıldığı için Anahita’nın ona
denk yaratılması, Tanrı Ahura Mazda’nın acziyetini göstermemektedir.
Dolayısıyla Anahita’nın bu şekilde tasvir edilmesi; onun yarı tanrısal bir
figür değil, Tanrı Ahura Mazda’ya itaat eden[756] ve yardımcı olan bir varlık
olduğunu göstermektedir.[757] Bu kapsamda
Anahita, kendisine adanan Aban Yeşt metnine göre kötülüğe karşı iyilere yardım
eden bir ized olarak tasvir edilmekte[758] ve Ameşa Spentalardan biri
olan Armaiti’nin yardımcısı olarak konumlandırılmaktadır.[759] Bu amaçla o, kötülüğün
temsilcisi olan divleri yok etmek için çabalamakta ve divlerin kötülüklerine
karşı iyileri korumakta ve desteklemektedir.[760] Bu fonksiyonundan hareketle
Anahita, kötü varlıklara ve onların zararlarına karşı yardıma çağrılan, bu
amaçla kendisine dua edilen ve adaklar adanan[761] doğruluk taraftarı bir varlık
olarak zikredilmektedir.[762]
Zerdüştîlikte suların koruyucusu olarak sadece
Anahita’nın değil, başka bazı İzedlerin de bulunduğu ifade edilmektedir. Bu
çerçevede Apam Napat ve Tiştriya adlı izedlerin adları zikredilmektedir.[763]
Zerdüştîlikte Anahita gibi su ile temsil edilen
ve kendisine adanan bir yeşt olmasa da Aban Yeşt gibi kutsal sulara adanan
ilahilerde dua edilen başka bir figür de Apam Napat’tır. Apam Napat kelimesi;
“suyun kaynağı”, “suyun göbeği”, “suyun çocuğu” gibi anlamlara gelmektedir. Bu
kapsamda Zerdüşt öncesi İran toplumunda takdis edilen bir tanrı olan Apam
Napat’ın, Gatha dışındaki Avesta metinlerinde övülen[764] bir izede dönüştürüldüğü ve
suların izedi[765] ya da
koruyucu meleği olarak tanıtıldığı ifade edilmektedir.[766] Bu tanım çerçevesinde
“Mazda’nın yarattığı suların efendisi”[767] şeklinde nitelendirilen Apam
Napat’ın, su ile yeryüzünü bereketlendirdiği zikredilmektedir.[768]
Suların koruyucu izedi olarak tanıtılan Apam
Napat’ın, dünyaya yönelik başka birtakım işlevleri de bulunmaktadır. Bu sebeple
Apam Napat’ın “yeryüzünün yüce efendisi” yahut “Ahura” unvanını aldığı
dile getirilmektedir.[769] Bu amaçla
onun, Mitra gibi, kötülüğe karşı yöneticilere güç vermek, kargaşa ve kaosu
ortadan kaldırmak,[770] onları
kötülükten kurtarıp korumakla da sorumlu olduğu,[771] adalet ve huzuru
arzulayanlara bu nimetleri bahşedeceği ifade edilmektedir.[772] Aynı zamanda Avesta’da
genellikle “parlak ve hızlı atlar sahibi” [773] olarak tasvir edilen Apam
Napat’ın, Anahita ile birlikte insanların at, öküz, keçi gibi faydalı
hayvanlara sahip olmalarına aracılık ettiği de zikredilmektedir.[774] Bu
özellikleriyle onun dilekleri en hızlı ve çabuk bir şekilde yerine getiren, maddi
dünyanın zenginliği ile manevi dünyanın ödülünü bahşetmede aracılık eden[775] bir ized
olduğu ifade edilmektedir.[776]
Yukarıda Apam Napat ile ilgili sıraladığımız
işlevler, onun diğer İzedler gibi Tanrı adına birtakım işleri yerine getiren
meleksi bir varlık olduğunu göstermektedir. Zerdüştîlikte Anahita ve Apam Napat
dışında Tanrı Ahura Mazda’nın suları korumakla görevlendirdiği başka bir valık
da Tiştriya’dır.
Tiştriya (Peh. tiştar, Far. tir)
kelimesi, Avesta’da genellikle “yağmur” anlamında kullanılmaktadır. Bu kapsamda
Tiştriya, Zerdüştîlikte yağmur izedi ya da yağmurun koruyucusu olarak
tanıtılmaktadır.[777] Yağmur
izedi olması sebebiyle Tiştriya’nın Anahita ve Apam Napat gibi sular üzerinde
etkin bir role sahip olduğu, bu kapsamda suyun kaynağını korumak ve suları
yönetmek gibi işlevlerinin bulunduğu ifade edilmektedir.[778] Tiştriya, suları
yönlendirmekle yeryüzünün bereketli, faydalı ve temiz hale gelmesine aracılık
etmekte[779] ve tabiata
canlılık vermektedir.[780] Aynı
zamanda kudret sahibi olarak nitelendirilen bu ized,[781] yeryüzünün ve insanların
susuz kalmamaları için kuraklıkla ve kuraklık divi Apaoş ile mücadele
etmektedir.[782] Bu
işlevleri sebebiyle rızıkların izedi de sayılan Tiştriya, İslam ve Yahudilikteki
rızık meleği olan Mikail’e benzetilmektedir.[783]
Yağmur izedi olarak tanıtılması yanında
Tiştriya, parlak ve görkemli bir yıldızın adı olarak da kullanılmakta[784] ve
yıldızların efendisi olarak nitelendirilmektedir.[785] Bu çerçevede Tiştriaya’nın
diğer bütün yıldızları koruması ve gözetmesi için Ahura Mazda tarafında
görevlendirildiği dile getirilmektedir.[786] Bunun yanında Tiştriya, bir
yıldızla temsil edilmesi ve aydınlık ve ışık sahibi olarak tasvir edilmesi
sebebiyle bir fener gibi insanlara doğru inanca sahip olmaları için yol
göstermektedir.[787]
Yukarıda sıraladığımız
özellikleri sebebiyle Tiştriya, Avesta’da Ameşa Spentalar ve Azer, Mitra,
Anahita gibi izedlere denk olarak anılmakta[788] ve övülmeye layık önemli bir varlık
şeklinde telekki edilmektedir.[789] Bu önemi sebebiyle ona, 8. Yeşt (Tir
Yeşt), her yılın 4. Ayı (tirmah) ile her ayın 13. günü (tirruz)
tahsis edilmektedir.[790]
l. Haoma
Haoma (Homa, Hom) kelimesi; huzur, şifa
ve kutsallık veren güzel kokulu bir bitkinin adı olarak kullanılmaktadır.[791] Bu
bitkinin, dini törenler ve ibadetler esnasında kullanılan kutsal sıvının ve
ölümsüzlük içeceğinin ana maddesi olduğu ifade edilmektedir.[792] Bu sebeple
haoma bitkisi, ayinlerin kutsal ve önemli bir nesnesi olarak kabul
edilmektedir.[793]
Zerdüşt öncesi İran’da sağlık ve kuvvet veren
bir tanrı olduğuna inanılan Haoma (Homa), Hint geleneğinde Saoma (Soma) adlı
tanrı ile aynı konumda kabul edilmektedir. Vedalarda zikredilen Soma,
ibadetlerin asıl figürlerinden biri olan bir bitki ile temsil edilmekte ve kötü
ruhlarla mücadele eden savaşçı bir tanrı olarak tasvir edilmektedir. Hint
geleneğindeki Soma’nın karşılığı olarak kabul edilen Haoma, antik İran’da bir
tanrı iken Zerdüştîlikte Tanrı Ahura Mazda tarafından yaratılan,[794] onunla
birlikte ikamet eden ve kötülükle mücadelede onun yardımcılarından olan savaşçı
bir izede dönüştürülmüştür.[795] Bu
kapsamda Haoma, kutsal bir bitkiyle temsil edilen[796] ve hastalıkla savaşıp şifa
veren kudretli bir ized olarak tanıtılmaktadır.[797]
Haoma, Tanrı Ahura Mazda’nın yanında ve emrinde
bulunan manevi bir varlık olarak[798] onun adına insanoğluna ve
yeryüzündeki yaşama yönelik birtakım görevleri yerine getirmektedir. Bu
kapsamda o, Tanrı Ahura Mazda’dan aldığı tanrısal bilgiyi[799] insanlara
ulaştırarak Tanrı ile insaoğlu arasında aracılık yapmaktadır.[800] Bunun
yanında Haoma, diğer izedlerle birlikte divlere ve kötü varlıklara karşı
savaşarak[801] yalanı yok
etmeye çalışmakta,[802] kötülüğe
karşı iyileri desteklemekte ve korumaktadır.[803] Aynı zamanda o, karşıtı
olduğu ölüm divi Aji Dahak ile mücadele ederek insanlık soyunun devamını
sağlama,[804] özellikle
de iyilerin sağlıklı uzun bir ömür sürmelerini temin etme[805] gibi
işlevleri ifa etmektedir. Bu işlevleri sebebiyle Zerdüştîlikte Haoma, Tanrı
Ahura Mazda’nın yardımcıları olan diğer izedler gibi doğruluğun taraftarı[806] olarak nitelenmekte ve ona büyük bir saygı
gösterilmektedir.[807] Bu özel konuma sahip olması nedeniyle
Zerdüştîlikte Haoma izedine özel bir önem verilmekte ve Avesta külliyatındaki
20. Yeşt (Hom Yeşf) ona tahsis edilmiş bulunmaktadır.
m. Airyaman
Airyaman (Av. Ariyaman, Peh. Airman)
kelimesi, “dost, yardımcı” anlamına gelmektedir. Esas itibariyle Mitra ve
Anahita gibi Hint-İran tanrılardan biri olan Airyaman, Zerdüştîlikte bir izede
dönüştürülmüş ve “şifa veren ized” yahut “huzur ve sağlık izedi” olarak
algılanmıştır. Hastalıkların ilacını ve çaresini elinde bulundurduğuna inanılan
bu ized, “ilk göksel doktor” olarak telakki edilmektedir.[808] Airyaman’ın, huzur ve sağlık
elde etmede aracı olması sebebiyle Haoma izedine benzediği görülmektedir.
Airyaman’ın diğer İzedler gibi maddi ve manevi
âlemde yerine getirmekle yükümlü olduğu birtakım görevleri bulunmaktadır. Bu
kapsamda Tanrı Ahura Mazda’nın emriyle o, kötülüğün kaynağı olan Angra
Mainyu’nun (Ehrimen) ölüm getiren binlerce bela ve hastalığını yok etmekle
sorumludur.[809] Aynı
zamanda o, kötülüğe karşı tanrısal yardımın iyilere ulaşmasına aracılık ederek
kötülüğü yenme konusunda onları desteklemekte ve korumaktadır.[810] Bu amaçla
Airyaman, divleri ve kötü varlıkları yok etmek için çabalamakta ve Aşa ile birlikte
iyilerin dünyada mutluluk, ahirette ise ödül elde etmelerini sağlamaktadır.[811] Buraya kadar sıraladığımız özellikleri
sebebiyle Airyaman’a, Avesta külliyatında Yesna 54. ve Vendidad 22. bölüm
adanmış bulunmaktadır.[812]
n. Behram
Behram (Av. Verethraghna, Peh. Vahram,
Vrahram,) kelimesi, “fatih, başarı sahibi, muzaffer” anlamına gelmekte;
savaşı, yiğitliği ve cesareti temsil eden başarı ve zafer izedi olarak
tanıtılmaktadır.[813] Behram
izedine, Avesta’da zikredilen önemli bir ized olması sebebiyle 14. Yeşt’in (Behram
Yeşf) adandığı görülmektedir. Ayrıca bu izede, Zerdüştî takvimde, her ayın
20. gününün adandığı ifade edilmektedir.[814]
Behram, muzaffer anlamında Hint geleneğinde
önemli bir tanrı olan İndra’nın sıfatı iken savaş tanrısı olarak Zerdüşt öncesi
panteondaki yerini almış ve Zerdüşt sonrası dönemde zaferi temsil eden önemli
bir ized olarak Avesta külliyatına dâhil edilmiştir.[815] Avesta’da Ahura
Mazda tarafından yaratılan bir ized olduğu zikredilse de[816] Behram,
savaşçı kimliği sebebiyle mitolojik bir figür
gibi farklı şekil ve suretlerde tasvir edilerek[817] Zerdüşt
öncesindeki karakterinden izler taşımaktadır.
Zerdüştîlikte Behram,
doğruluk düşmanı olan divleri ve taraftarlarını yenmek,[818] kötülüğü ve kötüleri ortadan kaldırmak için Zerdüşt ve
taraftarlarına destek vermekle sorumlu tutulmaktadır.[819] Aynı zamanda o, Mitra’nın yardımcısı
olarak ahdi bozanlara karşı Raşnu ile birlikte adaleti tesis etmek için
savaşmaktadır.[820] Kötülükle mücadele kapsamında bu izedin
başka birtakım görevleri de yerine getirdiği görülmektedir. Bu amaçla onun
hastalıkları giderip iyilere şifa ve güç verdiği[821] ve felaketleri engelleyip yeryüzünü
kötülükten arındırdığı ifade edilmektedir.[822] Bu işlevleri sebebiyle Zerdüştîlikte
Behram, meleksi bir varlık olarak algılanmakta ve ona dualar edilerek adaklar
adanmaktadır.[823]
o. Çisti
Çisti yahut Çista[824] kelimesi “düşünmek, bilmek,
haberdar olmak” anlamındaki “çit” kökünden türemekte ve “düşünce, bilgi,
bilinç, marifet, ilim” ya da “yasa, dinsel kanun” gibi anlamlara gelmektedir.
En yaygın anlamı bilgi olması sebebiyle Çisti, bilgelik izedi olarak tanıtılmaktadır.[825]
Zerdüştîlikte bilgeliği temsil etmesi sebebiyle
bu ized, ilim ehline yardım etmek ve yol göstermek gibi işlevleri yerine
getirmekle görevlidir.[826] Bu kapsamda
Çisti, insanlara dindar, takvalı ve kötülükten sakınan bireyler olmaları için
bilgi ve bilinç vermektedir.[827] Aynı
zamanda bu izedin, kendisine adak adayan Zerdüşt ve taraftarlarına sağlık, uzun
ömür, itibar, güç ve manevi ödülün verilmesine aracılık ettiği
zikredilmektedir.[828]
Avesta’ya göre Çisti’nin, yukarıdaki işlevleri
yanında başka birtakım görevleri de bulunmaktadır. Bilgeliğin ve saflığın
sembolü olan beyaz renkle temsil edilen bu ized, Mitra’nın yardımcılarından
biri olarak karanlık güçlere karşı tanrısal sözleşmeyi ya da doğruluk yasasını
korumaktadır.[829] Bu amaçla
o, Ameşa Spentalar ve diğer izedlerle birlikte doğruluğa düşman olan kötülüğün
kaynağı Angra Mainyu’yu (Ehrimen) ve onun dostu olan en kötü divi, yani “azap
ve kahır divini” (div-i heşm hunin) yok etmek için çabalamaktadır.[830] Yukarıda
zikrettiğimiz özellikleri sebebiyle Zerdüştîlikte Çisti izedi en itibarlı
izedlerden biri olarak görülmekte[831] ve övülmektedir.[832]
Daena (Peh. dena, den, din, Far. din)
kelimesi; “düşünmek, bilmek, tanımak” gibi anlamalara gelen “da”[833] kökünden
türemekte ve iki farklı anlamda kullanılmaktadır. Bunlardan birincisi, Arapça
kökenli “din” kelimesine denk gelen “yasa, kanun; adet, gelenek; inanç sistemi,
yol” gibi anlamları ifade etmekte; ikincisi ise “insanın manevi yönünü
oluşturan beş güçten biri olan vicdan (iyiyi kötüden ayırt eden manevi güç), idrak,
farkındalık” gibi anlamlara gelmektedir. Daena kelimesi aynı zamanda
Zerdüştîlikteki manevi varlıklardan birisini adlandırmak için kullanımmakta ve
Daena, “insanlara ilahi yolu seçmeleri için bilinç veren idrak yahut vicdan
izedi” ya da “doğru inancın, dinin koruyucu izedi”[834] olarak tanıtılmaktadır.[835] Bu ized,
dini değerlerin ve vicdanın temsilcisi olarak insanlara, Tanrı’nın öğretisini[836] ve doğru
yaşam biçimini telkin etmekte ve kötülüğe karşı yardım etmektedir.[837] Deana’nın
insanlara yönelik bu genel rolü yanında dişi bir ized olarak özellikle
kadınları koruduğuna, onlara huzur ve mutluluk verdiğine inanılmaktadır.[838]
Daena’nın yeryüzü ile
ilgili işlevleri yanında ahirete yönelik görevleri de bulunmaktadır. Bu
çerçevede o, ölülerin ruhlarını hesaba çekmeleri için Mitra, Sraoşa ve
Raşnu’nun huzuruna getirmekte ve hesaba çekilen ruhlara Çinvat köprüsünde eşlik
etmektedir. Bu yolculukta Daena’nın, iyilerin ruhu için yolu genişlettiği ve
onlara hoş kokulu güzel bir kız gibi göründüğü; kötülerin ruhu için ise yolu daralttığı
ve pis kokulu, çirkin ve yaşlı bir cadıya dönüştüğü ifade edilmektedir.[839] Daena, buraya kadar dile getirdiğimiz
özellikleri sebebiyle diğer manevi varlıklarla birlikte övülen, hürmet edilen
ve kendisine adak adanan bir varlık olarak zikredilmektedir.[840]
Naryusang (Av. Nairyosangha, Peh. Naryusang,
Far. Narsah, Narsî, Narsa) kelimesi, insana görünen yahut aşikar olan
anlamına gelmektedir.[841] Avesta
külliyatında Naryusang adlı figür, Ameşa Spentalar ve diğer izedler gibi övülen
ve itaat edilen manevi bir varlık olarak zikredilmektedir.[842] Nitekim Naryusang, Ameşa
Spentalar ve diğer İzedeler gibi Tanrı Ahura Mazda adına maddi ve manevi âlemde
birtakım faaliyetlerde bulunmaktadır. Bu kapsamda o, Ahura Mazda’nın emir ve
yasaklarını insanlara bildiren haberci ya da göksel mesajın taşıyıcısı olan
ized şeklinde tanıtılmaktadır.[843] Tanrı ile
insan arasında iletişim aracı olması sebebiyle onun, Sraoşa ile benzer bir
göreve sahip olduğu dile getirilmektedir.[844] Naryusang’ın elçilik vazifesi
yanında kötülük ve etkileri ile mücadele etme gibi bir görevi de bulunmaktadır.
Bu amaçla onun, Mitra’nın yardımcısı olarak tanrısal
sözleşmeye uygun olmayan kötü davranış ve hileleri önleyip yok etmeye çalıştığı
ifade edilmektedir.[845]
r. Mah
Mah (Av. Maunghah)
kelimesi, “gökteki ay” anlamına gelmekte ve gökyüzündeki ay ile temsil edilen
izedin[846] adı olarak kullanılmaktadır.
Zerdüştîliğe göre Mah izedi, Tanrı Ahura Mazda adına birtakım işler yürütmekte
ve bu kapsamda özellikle öküz (boğa) ve diğer faydalı hayvanların nutfesini
korumaktadır.[847] Bu amaçla o, ışığı ile divlerin
zararına karşı öküze ve diğer faydalı hayvanlara güç vermekte ve onları
desteklemektedir.[848] Mah izedi başta öküz olmak üzere
faydalı hayvanların soyunu sürdürmelerini sağlamanın yanında bitkilerin de
olgunlaşmalarını sağlamakta ve bu suretle insanlar için yararlı işler yapmış
olmaktadır.[849] Zikrettiğimiz bu iyi özellikleri
sebebiyle Zerdüştîlikte Mah izedine özel bir önem verilmekte ve 7. Yeşt (Mah
Yeşt) ile Horde Avesta’nın 7. bölümü (Mah Niyayiş) ona adanmaktadır.
S. Vayu
Vayu (Av. antari-vayu, vayu; Peh. indra-vay,
veyu, vay; Far. Indra-vay, vay) kelimesi, “hava, rüzgâr, atmosfer”
anlamına gelmektedir.[850] Vayu, Hint-İran
panteonunda rüzgâr tanrısı ya da bedeninden dünyayı meydana getiren yaşamsal
soluk, nefes tanrısı olarak telakki edilirken[851] Zerdüştîlikte bir izede
dönüştürülerek Avesta külliyatına dâhil edilmiştir. Vayu, Zerdüşt öncesi
konumundan izler taşısa da Avesta’da Tanrı Ahura Mazda’ya itaat eden,[852] rüzgârın ve
güzel havanın esmesine aracılık eden bir ized ya da havanın koruyucu izedi
olarak tanıtılmaktadır.[853]
Zerdüştîlikte Tanrı Ahura Mazda’nın emrindeki
bir ized olan Vayu, maddi ve manevi âlemde birtakım görevleri yerine
getirmektedir. Bu amaçla o, kötülük taraftarı olan divlere karşı savaşmakta,[854] kötülüğün
kaynağı Angra Mainyu’nun (Ehrimen) yok edilmesi konusunda Spenta Mainyu’ya
yardım etmektedir.[855] Vayu,
kötülüğün temsilcisi divlerle mücadele etmenin yanında iyi insanları, bitkileri
ve suları da korumaktadır.[856]
Vayu’nun dünyaya ve insanlara yönelik
koruyuculuğu yanında manevi âlem ile ilgili birtakım faaliyatlarde de
bulunmaktadır. Bu kapsamda o, öte dünyada iyiler ile kötülerin ayrışmasında rol
almakta[857] ve iyilerin
nihai kurtuluşuna aracılık etmektedir.[858] Yukarıda
zikrettiğimiz özellikleri sebebiyle Zerdüştîlikte Vayu, övülmekte ve kendisine
kurbanlar sunulmaktadır.[859]
Farsçada rüzgâr anlamına gelen Bad kelimesi,
Vayu ile anlam ve işlev bakımından ilişkilendirilmektedir.[860] Bu kapsamda Bad ve Vayu’nun,
eski dilde “rüzgâr” anlamına gelen Vât kelimesi ile eş anlamlı olduğu ve bu
kelimenin, rüzgârın koruyucu izedini adlandırmak için kullanıldığı ifade edilmektedir.[861] Ancak
Avesta’da Vat ifadesi sadece Bad izedini adlandırmak için kullanıldığından[862] Vayu’nun
rüzgâr izedi olmadığı, Bad izedinin ise rüzgârı ve kötülüğe karşı iyileri
koruyup gözeten bir ized olduğu zikredilmektedir.[863] Bu açıklamalardan, Vayu ve
Bad adlı izedlerin benzer işlevleri yürüten iki ized olarak telakki edilmekle
birlikte birbirleriyle yakın bir ilişki içinde oldukları ortaya çıkmaktadır.[864] Nitekim bu
farlılık sebebiyle Bad izedi, Tiştriya ve Ferverdin adlı izedlerle birlikte
Ameşa Spentalardan Hordad’ın yardımcıları olarak sayılırken[865] Vayu’nun, kötülükle
mücadelede Spenta Mainyu’ya destek verdiği ifade edilmektedir.[866] Aynı
şekilde bu varlıklara ayların farklı günlerinin tahsis edilmesi de aralarındaki
yakın ilişki ve benzerliğe rağmen bu iki varlığın aynı izedler olmadıklarını
göstermektedir.[867]
Ram (Av. Raman, Peh. Ramiş)
kelimesi, “barış, huzur, mutluluk” anlamına gelmekte[868] ve yaşama sevincini koruyan
ized olarak tanıtılmaktadır.[869] Bir ized
olarak Ram, Avesta’da güzel otlaklar bahşeden[870] ve yeryüzünde zirai alanlarda
bereketin, dolayısıyla da insanların mutluluğunun artması için çabalayan varlık
olarak algılanmaktadır.[871] Aynı
zamanda onun, insanların tarım alanında kullandıkları araç- gereçleri muhafaza
ettiği de ifade edilmektedir.[872]
Ram izedi, Bad izedi yanında Vayu ile
ilişkilendirilen başka bir figürdür. Bu kapsamda Ram izedine adanan 15. Yeşt’te
(Ram Yeşf) Ram izedi yerine daha çok Vayu’dan söz edilmesi[873] bu iki
figürün aynı izedler gibi görünmesine neden olmaktadır.[874] Ancak Ram izedi ile Vayu’nun
kötülüğe karşı birlikte mücadele eden iki farklı ized olarak zikredilmeleri[875] bunların
ayrı varlıklar olduklarını göstermektedir.
Buraya kadar zikrettiğimiz İzedler dışında
Avesta’da Bagh/Baga (sevinç ve mutluluk izedi), Arştad (adaletin
koruyucusu dişi ized), Mantraspend/Maraspend (kutsal sözü koruyan ized),
Anaghran/Anaram (sonsuz ışık izedi), Ûşbam (sabah aydınlığının
izedi), Asman (gökyüzü izedi), Zamyad (yeryüzü izedi), Parendi
(bolluk, bereket izedi) gibi çok sayıda ized zikredilmektedir.[876]
Avesta’ya göre özellik ve işlevlerini vermeye
çalıştığımız îzedlerin, elçilik ve rehberlik gibi görevlerle insan hayatını
şekillendirdikleri; kötülükle mücadele etmekle iyileri ve evrendeki düzeni
korudukları; ahiret hayatında ödül ve cezanın verilmesinde rol almakla iyilerin
kurtuluşlarına vesile oldukları görülmektedir. Bu fonksiyonları sebebiyle
îzedler, Tanrı Ahura Mazda’nın emrinde bulunan melekler, yardımcılar,
hizmetkârlar yahut meleksi varlıklar olarak telakki edilmektedirler.
Zerdüştîlikte Ameşa Spentalardan sonra ikincil derecedeki manevi varlıklar
olarak kabul edilen îzedleri ele aldıktan sonra üçüncül derecedeki manevi
varlıklar olan Fravaşiler, inceleme konusu yapılacaktır.
Fravaşi (Av. fravaşi, Peh. fravarti,
farvahar Far. ferver, ferved) kelimesi, ilk olarak Gatha sonrası en
eski metin olan Yesna Heptanghaiti’de zikredilmektedir.[877] Fravaşi kelimesi; “ön, önde,
öncü” ya da “önder” anlamına gelen fra/fer ile “beslemek, bereketlendirmek”,
“tercih etmek”, “iman etmek”, özellikle de “korumak, himaye etmek, gözetmek”
anlamlarına gelen var/ver ifadesinden oluşmakta[878] ve “muhafız, bekçi, koruyucu”
anlamlarına gelmektedir.[879]
Koruyucu anlamına gelen Fravaşi kelimesi,
Avesta’da insanoğlunun manevi yönünü oluşturan beş güçten birinin adı olarak
kullanılmaktadır.[880] Avesta’da
zikredilen bu gücü tanımlamak için farklı görüşler ortaya atılmaktadır. Bu
kapsamda ilk görüşe göre Fravaşi, insana doğruyu seçme konusunda yardım eden ve
onu yönlendiren güç;[881] ikinci bir
görüşe göre ise insanda doğurganlığı, bereketi ve beşerî olgunlaşmayı sağlayan
tanrısal güç olarak tanıtılmaktadır.[882] Bunlar yanında üçüncü bir
görüş ise Fravaşi’yi sadece insanda değil, Ahura Mazda’nın yarattığı maddi ve
manevi bütün iyi varlıklarda bulunan tanrısal bir güç olarak tanıtmaktadır.[883]
Fravaşi’yi insanda bulunan manevi bir güç
olarak kabul eden bazı bilim adamları Fravaşi ile Ruh (Urvan) arasında yakın
bir ilişki kurmakta ve Fravaşilerin, ölülerin ruhları ya da ata ruhları olduğunu
öne sürmektedir. Bu kapsamda Fravaşi, aile bireyleri tarafından yardıma
çağrılan ata ruhunu ifade etmektedir.[884] Fravaşi ile Ruh’u aynı gören
anlayışa karşı çıkanlar ise Avesta’da kötülerin, bir ruha sahip oldukları halde
fravaşilerinden söz edilmemesini gerekçe göstererek Fravaşi ve Ruh’u
birbirinden ayrı iki güç olarak kabul etmektedirler.[885] Nitekim Avesta’da Fravaşi ile
Ruh, birbirinden farklı iki güç olarak beraber zikredilmekte[886] ve Fravaşi,
insanı -nutfe iken başlayıp ölümüne kadar devam eden- yaşam serüveninin
tamamında koruyan güç; Ruh ise insana nefes ve hayat veren güç yahut insanda
bulunan diğer manevi güçleri kontrol etmekle sorumlu güç olarak
tanıtılmaktadır.[887] Yukarıda
Fravaşi, Ruh ile aynı kabul edilerek ataların koruyucu ruhları ya da Ruh gibi
insanda bulunan manevi bir güç olarak tanıtılsa da Avesta’da bu ifadenin,
Zerdüştîlikte manevi varlıklar olduklarına inanılan Fravaşileri adlandırmak
için kullanıldığı görülmektedir.
Fravaşi inancının kökeniyle ilgili olarak birtakım
görüşler ortaya atılmaktadır. Bu kapsamdaki ilk görüşe göre Fravaşiler,
ataların ruhları ile aynı kabul edilmekte ve Zerdüşt öncesi İran’daki atalar
kültünün[888]
Zerdüştîlikte Fravaşi inancına dönüştüğü iddia edilmektedir. İkinci görüş
Fravaşileri, Hint düşüncesindeki Pitaralar[889] ile ilişkilendirmektedir.[890] Bu
iddiaların ilkine benzer bir anlayış, günümüzde bazı Zerdüştîler tarafından
kabul görmekte, ölen iyi bir kadın veya erkeğin fravaşisinin yaşamaya devam
ettiğine ve diğer insanlara doğruluk yolunda yardım ettiğine inanılmaktadır.[891] Buna karşı
çıkanlar ise Fravaşilerin ne İran’daki atalar kültü ne de Hint’teki Pitaralar
ile bir ilişkisi olduğunu kabul etmektedirler.[892] Bu kapsamda Parsi yazar
Dhalla, Fravaşi kültü ile ata kültünün süreç içinde birbirine karıştırılması
sebebiyle birbirinin aynısı gibi algılansa da Fravaşinin, ruhtan daha üstün bir
konumda bulunduğunu ve bu suretle iki güce kurban sunmanın ayrı uygulamalar
olduğunu savunmaktadır. Bu çerçevede o, yapılan dua ve adakların Fravaşileri
memnun etmek ve onların iyilere yardım etmelerini sağlamak; ölülerin ruhlarına
yapılan dua ve adakların ise öte dünyada bu ruhların daha üstün bir konuma
yükselmelerini sağlamak amacıyla yapıldığını dile getirmektedir. Dolayısıyla
ona göre yaşayanların iyiliği ve korunması için Fravaşilere, ölülerin konumunu
yüceltmek için de ata ruhlarına adakta bulunulmaktadır.[893] Nitekim Avesta metinlerinde
Zerdüşt ve takipçileri, Fravaşilere dua ederek korunma talebinde bulunsalar da[894]
Fravaşilerin, ölülerin ruhları olmadıklarının belirtilmesi,[895] Fravaşi inancının Zerdüşt
öncesi ata kültünden farklı olduğunu ortaya koymaktadır.
II. Avesta’ya Göre Fravaşilerin Özellikleri ve İşlevleri
Zerdüştî gelenekte manevi bir varlık grubu
olarak telakki edilen Fravaşileri tanıtmak için çeşitli görüşler ortaya
atılmaktadır. Bu kapsamda Müslüman bilim adamı Purdavud, Avesta’da zikredilen
Fravaşileri, Ameşa Spentalar ve İzedler gibi melekler âlemindeki bir varlık
grubu olarak kabul etmektedir.[896] Parsi yazar
Dhalla ise Fravaşileri, Ahura Mazda ile birlikte ikamet etmeleri, onun adına
yeryüzünde tasarrufta bulunmaları ve kötülüğe karşı iyileri koruyup kollamaları
sebebiyle “koruyucu melekler” ya da “göksel koruyucular” şeklinde
tanıtmaktadır.[897] Benzer bir
şekilde Batılı araştırmacı Martin Haug da Fravaşilerin, iyileri korumak için
yaratılan koruyucu melekler olduğunu dile getirmektedir.[898] Avesta’da ise Fravaşiler,
Tanrı Ahura Mazda tarafından yaratılan,[899] onunla birlikte
ikamet eden,[900] onun
emrinde bulunan,[901] ölümsüz[902] ve kudret
sahibi varlıklar olarak tanıtılmaktadır.[903]
Avesta’da sayılarının binler, yüzbinler olduğu
zikredilen[904] Fravaşiler,
yeryüzünü sevk ve idare etme konusunda Tanrı Ahura Mazda’ya yardımcı olmaları[905] yanında
Ameşa Spentaların ve İzedlerin de yardımcılığını yürütmektedirler. Bu kapsamda
başta Tanrı Ahura Mazda’nın,[906] Ameşa
Spentaların ve İzedlerin birer fravaşisinin, yani özel bir yardımcısının olduğu
dile getirilmektedir.[907] Aynı
zamanda başta Zerdüşt[908] olmak üzere
dünyadaki bütün iyi ve doğru insanlar[909] ile yerin, göğün, bitkinin,
suyun, faydalı hayvanların da birer fravaşisinin olduğu ifade edilmektedir.[910] Bu
Fravaşiler, dünyadaki bütün iyi varlıkları kötülüklere karşı korumakta, onlara
yardım etmekte[911] ve yol
göstermektedir.[912] Ayrıca
onlar, insanların yakarış ve dualarını Tanrı Ahura Mazda’ya iletmede[913] ve bu
duaların karşılığı olarak insanlara sağlık, güç, zenginlik ve başarı gibi
ödüllerin verilmesinde aracılık da etmektedirler.[914]
Fravaşiler; koruyuculuk, yol göstericilik ve
elçilik gibi özellikleri çerçevesinde birtakım faaliyetlerde bulunmaktadırlar.
Bu kapsamda onlar, anne rahmindeki bebeğin vücut bulmasına, ete kemiğe
bürünmesine yardımcı olmakta ve onları korumaktadırlar.[915] Bunun yanında
Fravaşiler, Ameşa Spentalar ve İzedler ile birlikte gökyüzünü, yeryüzünü,
nehirleri, bitkileri, hayvanları ve yaşam alanlarını da gözetmektedirler.[916] Bu amaçla
onlar; güneş, ay ve yıldızların kendi yörüngelerinde ilerlemesine;[917] bitkilerin,
güneş ve ayın ışığından yararlanıp olgunlaşmasına ve suyun kaynağını canlı
tutmasına aracılık etmektedir.[918] Ayrıca
onlar, suların belirli bir yerden akıp[919] yaşam alanlarına ulaşması ve
buraların bereketlenmesi için de çabalamaktadırlar.[920] Bu tarz fonsiyonları
sebebiyle kendi halkını memnun etmek isteyen yöneticilerin, kuraklık ve kıtlık
karşısında bolluk ve bereket elde etmek için Fravaşilerden yardım talep ettiği
zikredilmektedir.[921]
Fravaşilerin, başka bir görevi de kötülükle
mücadeledir. Bu kapsamda Fravaşiler, kudretli[922] ve savaşçı olarak
nitelendirilerek divleri yok etme ve kötüleri cezalandırma gibi işleri yerine
getirmektedir.[923] Bu amaçla
Fravaşiler, Ameşalar ve İzedler gibi kötülüğün kaynağı Angra Mainyu (Ehrimen)
ve divlerle mücadele ederek[924] yalan
karşısında doğruluğun üstün gelmesine aracılık etmektedirler.[925] Ayrıca bu
varlıklar, kötülerin tuzaklarına karşı güvenliği sağlayarak[926] iyilere de yardım
etmektedirler.[927] Böylece
Fravaşiler kötülüğün yok olması konusunda iyilere yardım ederek dünyanın,
insanlığın ve faydalı hayvanların kalıcı olmasını sağlamaktadır.[928]
Buraya kadar sıraladığımız işlevleri sebebiyle
Fravaşiler, Avesta’da yeyüzünde yaşam alanlarının bereketlenmesi ve kötülüğün
engellenmesi için çaba gösteren, Ameşalar ve İzedlerin de içinde bulunduğu 33
yönetici efendi arasında zikredilmekte[929] ve Zerdüştîlikte Ameşa
Spentalar ve İzedlerden sonra önemli bir yeri işgal etmektedirler. Bunun için
Avesta külliyatında Yeştlerin en uzunu olan 13. Yeşt (Ferverdın Yeşt)
ile Yesna’nın 23. ve 26. bölümleri gibi metinler, bu varlık grubunu övmeye
adanmış bulunmaktadır.[930] Bunun
yanında Avesta’nın başka pasajlarında da Fravaşiler; Ameşa Spentalar ve İzedler
ile birlikte övülmekte[931] ve onlara
dua edilmekte ve kurbanlar sunulmaktadır.[932]
Zerdüştî kaynaklarında ve konuyla ilgili
bilimsel eserlerde kötülükle mücadelede Tanrı Ahura Mazda’nın emrinde bulunan
Ameşa Spentalar, İzedler ve Fravaşilerin, iyileri korumak ve kötülüğü yok edip
tanrısal egemenliği tesis etmek amacıyla bu dünya ve öteki âlem ile ilgili
birtakım işleri yerine getirdikleri ifade edilmektedir. Bu özellikleri
sebebiyle bu varlıklara Tanrı Ahura Mazda’nın eşi, oğulları ya da kızları
şeklinde hitap edildiği ve insanların bu varlıklara Tanrı Ahura Mazda’ya
eşdeğer biçimde dua edip tazimde bulundukları ve kurban sundukları
zikredilmektedir. Bu varlıkların Tanrı Ahura Mazda’nın eşi veya çocukları
şeklinde tasvir edilmesi ve onlara dua edilip kurbanlar sunulması, onların
melek değil, yarı tanrısal varlıklar olduklarına dair görüşlerin
dillendirilmesine sebep olmaktadır. Ancak Avesta’ya bakıldığında Tanrı Ahura
Mazda’nın eşi, oğlu ya da kızı gibi ifadelerin, Tanrı Ahura Mazda ile onun
emrindeki bu varlıklar arasındaki yakınlığı belirtmek için kullanılan metaforik
tasvirler olduğu anlaşılmaktadır. Aslında bu metaforik dil, sadece
Zerdüştîlikte değil, melekleri “Tanrı’nın oğulları” şeklinde tanıtan Yahudilik
gibi dinlerde de kullanılmaktadır.
Zerdüştîlikte Ameşa Spentalara, İzedlere ve
Fravaşilere dua edilip kurbanlar sunulmasını da yukarıda ifade ettiğimiz
kapsamda değerlendirmek mümkün gözükmektedir. Bu çerçevede Zerdüştî inanca
mensup kişilerin Tanrı Ahura Mazda’ya oldukça yakın olarak telakki ettikleri
Ameşa Spentaların, İzedlerin ve Fravaşilerin rızasını kazanmaları halinde dilek
ve isteklerinin gerçekleşeceği düşüncesiyle bu varlıklara dua edip kurban
sundukları anlaşılmaktadır. Nitekim Avesta’da dua ayini ve kurban ritüeli gibi
uygulamaların, bu varlıklar adına icra edilse de, Tanrı Ahura Mazda’yı memnun
etmek, onlar aracılığıyla tanrısal yardımın gelmesini sağlamak ve kötülüğün yok
edilip dünyevi kazanç ve öte dünya kurtuluşunu elde etmek amacıyla
gerçekleştirildiği ifade edilmektedir. Yukarıda zikrettiğimiz bilgiler ışığında
Ameşa Spentaların, İzedlerin ve Fravaşilerin tanrı veya yarı tanrısal varlıklar
olduklarını iddia edenler bulunsa da esas itibariyle bunların, Tanrı Ahura
Mazda’nın yardımcıları ve hizmetkârları olan meleksi varlıklar oldukları
anlaşılmaktadır.
Tezimizde Zerdüştîliğin melek inancı kapsamında
ele aldığımız ilk varlık grubu olan Ameşa Spentaların, Avesta külliyatında
Tanrı Ahura Mazda’nın niteliklerini temsil ettiklerini, ilahi âlemde onun en
yakınında olduklarını ve onun adına maddi ve manevi âlemde tasarrufta bulunduklarını
tespit etmiş bulunmaktayız. Nitekim Avesta’da onların, Tanrı Ahura Mazda ile
insanlar arasında iletişimi sağladıkları, dini öğretiyi insanlara bildirerek
onları doğru yola yönelttikleri ve kötülüğe karşı mücadele ederek varlık
âlemini korudukları ifade edilmektedir. Ameşa Spentaların, kötülükle mücadele
görevi kapsamında yeryüzünde düzen ve huzuru; zirai hayatta ve hayvancılıkta
ise bereketi sağlamak amacıyla kötü varlıkların sebep oldukları karışıklık,
kargaşa, hastalık ve felaketleri bertaraf etmek için çabaladıkları dile
getirilmektedir. Ayrıca bu varlıkların Tanrı Ahura Mazda adına bu dünyada
iyilere huzur ve mutluluk vererek onları mükâfatlandırdıkları, kötüleri ise acı
ve ızdırapla cezalandırdıkları zikredilmektedir. Ameşa Spentaların, dünyada yerine
getirdikleri bu görevler yanında öteki âlemde kötülerin ruhların
cezalandırmada, iyilerin ruhlarını ise ödüllendirmede rol aldıkları ve iyilerin
ruhlarına cennet yolculuğunda eşlik ettikleri de belirtilmektedir. Buraya kadar
sıraladığımız özellik ve işlevleri sebebiyle Sami kökenli dinlerde büyük
meleklere benzeyen Ameşa Spentaları, Zerdüştîlikte Tanrı Ahura Mazda’ya en
yakın birincil derecedeki melekler yahut meleksi varlıklar olarak belirlemiş
bulunmaktayız.
Zerdüştîlikte melek inancı kapsamında incelediğimiz
diğer bir varlık grubu, İzedler (Yazatalar) adlı meleksi varlıklardır. Bu
varlık grubunda Zerdüşt’ün Gatha’da zikretmediği Mitra, Anahita, Vayu,
Veretraghna (Behram), Airyaman gibi Hint-İran tanrılarının Gatha sonrası
metinlerde birer izede dönüştürülerek bu varlık grubuna dâhil edildiği
görülmektedir. Bu varlıkların birer izede dönüştülmesi, bunların Zerdüştîlikte
tanrı ya da tanrısal varlıklar olarak algılanmadıkları sonucunu ortaya
koymaktadır. Nitekim Avesta’da birer izede dönüşen bu varlıklar ve diğer
İzedlerin, Tanrı Ahura Mazda’nın emrindeki manevi varlıklar oldukları; onun
adına elçilik, yol göstericilik ve özellikle de Ameşa Spentaların yardımcıları
olarak kötülüğe karşı mücadele etmek gibi birtakım görevleri bulunduğu ifade
edilmektedir.
İzedlerin, kötülükle mücadele kapsamında
birtakım işlevleri yerine getirdiklerini tespit etmiş bulunmaktayız. Bu
kapsamda Avesta’da onların, kötülüğün temsilcisi olan divleri yok etmek,
kötüleri cezalandırmak, kötülüğe karşı doğru inancı ve tanrısal yasayı tesis
etmek ve iyi insanlara başarı ve huzur sağlamak gibi görevleri yerine
getirdikleri ifade edilmektedir. İzedler, bu görevler yanında faydalı
hayvanların verimliliğini arttırmak, tarım alanlarını bereketlendirmek,
güneşin, ayın, yıldızların belli bir yörüngede hareket etmesini sağlamak ve yer
ile gök arasındaki dengeyi korumak gibi faaliyetlerde de rol almaktadırlar.
Aynı zamanda bu varlıkların, yeryüzündeki faaliyetleri yanında öteki âlemde
ödül ve ceza verilmesinde de rol aldıkları ifade edilmektedir. Buraya kadar
sıraladığımız işlevleri ve kötülükle mücadelede Ameşa Spentalara yardım
etmeleri sebebiyle Sami kökenli dinlerdeki büyük meleklerin yardımcılığını
yapan meleklere benzeyen İzedleri, Zerdüştîlikte ikincil derecedeki melekler
yahut meleksi varlıklar olarak belirlemiş bulunmaktayız.
Zerdüştilikte melek inancı kapsamında
incelediğimiz bir başka varlık grubu ise koryucu kimliğiyle bilinen Fravaşiler
adındaki meleksi varlıklardır. Bu incelemede, Zerdüştîlikteki Fravaşi inancının
kökeni ve Fravaşilerin mahiyeti hakkında bir iddianın ortaya atıldığını tespit
etmiş bulunmaktayız. Bu kapsamda Zerdüştîlikteki Fravaşi inancının, Zerdüşt
öncesi Hint-İran geleneğindeki atalar kültünden tevarüs ettiği şeklinde bir
görüş ortaya atılmaktadır. Öne sürülen bu iddiaya göre Fravaşiler ise hayatta
olan ahfadını (torunlarını ya da soyunu) kötülüklerden korumak amacıyla dünyada
birtakım faaliyetlerde bulunan ata ruhları şeklinde tanıtılmaktadır. Bu iddiaya
karşılık Zerdüştî gelenekte Fravaşilerin, ata ruhları olmadıkları, aksine Tanrı
Ahura Mazda’ya itaat eden, onun iradesine göre yeryüzünde ve gökyüzünde
birtakım faaliyetlerde bulunan, kötülükle mücadelede Ameşa Spentalar ve
İzedlerle birlikte hareket eden varlıklar oldukları dile getirilmektedir.
Nitekim Avesta’da Fravaşilerin, başta insanlar olmak üzere yeryüzünü, suları,
bitkileri, faydalı hayvanları, tarım alanlarını, gökyüzünü, güneşi, ayı,
yıldızları, kısaca evrendeki bütün iyi unsurları, kötü güçlere karşı
korudukları ve bu görev için dünyada her iyi varlık için tahsis edilmiş özel
bir fravaşinin olduğu dile getirilmektedir. Bu durumda Fravaşilerin, İslam’daki
hafaza meleklerine benzer bir yapıya sahip oldukları anlaşılmaktadır.
Fravaşilerin, yürüttükleri koruyuculuk vazifesi yanında Tanrı ile insan
arasında iletişimi sağlamak, insanlara doğruyu seçme konusunda yol göstermek,
yalan karşısında doğruluğu egemen kılıp tanrısal yasayı ve kozmik düzeni
muhafaza etmek gibi başka görevlerinin de olduğu ifade edilmektedir. Buraya
kadar sıraladığımız özellikleri ve kötülükle mücadelede Ameşa Spentalara ve
İzedlere yardımcı olmaları sebebiyle Fravaşileri, Zerdüştîlikte üçüncül
derecedeki melekler ya da meleksi varlıklar olarak belirlemiş bulunmaktayız.
Afîfî, Rahim, Esatir
ve Ferheng-i Iran: der Nevişteha-iPehlevi, İntişarat-i Tus, Tahran 1383.
Akalın, Şükrü
Halûk, TDK Türkçe Sözlük, TDK Yayınları, Ankara 2011.
Alıcı, Mehmet
“Mecusîlik”, Dinler Tarihi El Kitabı, ed.: Baki Adam, Grafiker
Yayınları, Ankara 2015, ss. 243-267.
Alıcı, Mehmet,
“Yezdan”, TDVİslam Ansiklopedisi, c. 43, 2013, ss. 512-513.
Alıcı, Mehmet,
“Zerdüşt’ten Günümüze Mecusilik/Zerdüştîlik”, Doğudan Batı’ya Düşüncenin
Serüveni, ed.: Bayram Ali Çetinkaya, cilt ed.: Ali Osman Kurt, İnsan
Yayınları, c. 1, İstanbul 2015, ss. 773-798.
Alıcı, Mehmet, Kadim
İran’da Din: Monteizm’den Düalizm ’e Mecusi Tanrı Anlayışı, Ayışığı
Kitapları Yayınları, İstanbul 2012.
Amuzgar, Jale, Tarih-i
Esatir-i İran, Neşr-i Semt, Tahran 1393.
Amuzgar, Jale;
Tefezzuli, Ahmet, Usture-i Zindegi-yi Zertoşt, Neşr-i Çeşme, Tahran
1389.
Arien, Arman, Nigareha-i
Ahura-i, Neşr-i Movc, Tahran 1395.
Arneth, Martin,
“Melek (Hrst.): Büyük Melekler”, İslamiyet-Hıristiyanlık Kavramlar Sözlüğü,
ed.: Mualla Selçuk, Halis Albayrak, Peter Antes, Richard Heinzmann, Martin
Thurner, c. 2, Ankara Üniversitesi Yayınları, Ankara 2016, ss. 534-535.
Arneth, Martin,
“Melek (Hrst.): Büyük Melekler”, İslamiyet-Hıristiyanlık Kavramlar Sözlüğü,
ed.: Mualla Selçuk, Halis Albayrak, Peter Antes, Richard Heinzmann, Martin
Thurner, c. 2, Ankara Üniversitesi Yayınları, Ankara 2016.
Ashtiani,
Jalaleddin, The İdeal of Man: Analysis of İdeas; Zarathushtra, Trns.:
Mamak
Aştiyani,
Celaleddin, Zertoşt: Mazdayasna ve Hukumet, Şirket-i Siham-i İntişar,
Tahran 1394.
Aydın, Fuat, “Melekût”,
TDVİslam Ansiklopedisi, c. 29, 2004, ss. 45-47.
Ayverdi, İlhan, Misalli
Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 2005.
Azamat, Nihat,
“Melekût”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. 29, 2004, ss. 47-48.
Bachhaus, Knut, “Apokrifler (Hrst.)”, Islamiyet-Hıristiyanlık
Kavramlar Sözlüğü, ed.: Mualla Selçuk, Halis Albayrak, Peter Antes, Richard
Heinzmann, Martin Thurner, c. 2, Ankara Üniversitesi Yayınları, Ankara 2016,
ss. 68-69.
Barmerge, Bernard J., “Angels and Angelology”, Encyclopardia
Judaıca, ed.: Fred Scolnik, vol. 2, Thomson Gale USA 2007.
Baş, Erdoğan; İnci, Salih, Ana Hatlarıyla
Yahudilik Hıristiyanlık ve İslam, Erkam Yayınları, İstanbul 2014.
Bayraktar, Mehmet, “Ruh (İsl.)”, İslamiyet-Hıristiyanlık
Kavramlar Sözlüğü, ed.: Mualla Selçuk, Halis Albayrak, Peter Antes, Richard
Heinzmann, Martin Thurner, c. 2, Ankara Üniversitesi Yayınları, Ankara 2016,
ss. 638-639.
Bedir, Ahmet; Tunçbilek, H. Hüseyin, “Harut ve
Marut İki Melek mi?”, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.
10, sy. 4, 2002, ss.1-28.
Boyce, Mary, A History of Zoroastrianism,
V. 1, E.J. Brill, Leiden/Köln 1975.
Boyce, Mary, Menabı-iMektub-i Din-i
Zertoştî, trc.: Şîma Caferî, Merkez-i Pejuhişha-i İranî ve İslamî, Tahram
1393.
Boyce, Mary, Textual Sources For The Study
Of Zoroastianism, The Universty of Chicago Press, Chicago 1984.
Boyce, Mary, Zertoştiyan: Baverha ve
Adab-iDini-yi Anha, trc.: Asker Behrami, İntişarat-e Kaknos, Tahran 1395.
Caferî, Ali Ekber, Peyam-i Zertoşt,
Neşr-i Fravahar, Tahran 1361.
Caferî, Ali Ekber, Zertoşt ve Din-i Behi,
İntişarat-i Câmî, Tahran 1385.
Cebeci, Lütfullah, “İsrafil”, TDVİslam
Ansiklopedisi, c. 23, 2001, ss. 180-181.
Cebeci, Lütfullah, “Mîkâil”, TDVİslam
Ansiklopedisi, c. 30, 2005, ss. 45-46.
Christensen, Arthur E., Mazdaperesti der İran-i
Kadim: Tehkikat der Bab-i Kiş-i Zertoşti-yi İran-iBastan, trc.: Zebihullah
Safa, İntişarat-i Hirmendi Tahran 1388.
Curtis, Vesta
Sarkhosh., Ustureha-i İram, trc.: Abbas Mohabber, Neşr-i Merkez, Tahran
1393.
Çağbayır, Yaşar, Ötüken
Türkçe Sözlük, Ötüken Yayınları, İstanbul 2007.
Çolak, Ali, Kur’an
ve Hadislere Göre Melek Kavramı, (Yüksek Lisans Tezi/Çukurova Üniversitesi,
Adana 2000).
Darmesteter, James,
Avesta: Zerdüştilerin Kutsal Metinleri, çev.: Fahriye Adsay, İbrahim
Bingöl, Avesta Yayınları, İstanbul 2014.
Demirci, Kürşat,
"Harut ve Marut" TDVİslam Ansiklopedisi, c.16, 1997, ss.
262-264.
Dhalla, Maneckji
N., Zoroastrian Theology: From the Earliest Times to the Present Day, New
York 1914.
Doğan, Mehmet, Büyük
Türkçe Sözlük, Bahar Yayınları, İstanbul 1996.
Dusthah, Celil, Avesta:
Kohenterin-i Surudha ve Metinha-i İranî, I-II, İntişarat-i Murvarid, Tahran
1394.
Ekberî, Rahim
Çavuş, HeftRezm-iFravahar, İntişarat-i Zovvar, Tahran 1381.
el-Firuzâbâdi,
Mecduddin, el-Kâmûsu’lMuhîl, Daru’l Hadis, Kahire 2008.
Eliade, Mirchea, Dinsel
İnançlar Ve Düşünceler Tarihi: Taş devrinden Eleusis Mysleria’larına, c. 1,
Kabalcı Yayınları, İstanbul 2003.
el-İsfahanî, Rağıb,
Müfredat: Kur’an Kavramları Sözlüğü, çev: Abdulbaki Güneş, Mehmet Yolcu,
Çıra Yayınları, İstanbul 2012.
Enverî, Hasan, Ferheng-i
Fişorde-i Sokhen, İntişarat-i Sokhen, Tahran 1382.
Erbaş, Ali, “1/2:
Melek”, TDVİslâm Ansiklopedisi, c. 29, 2004, ss. 37-39.
Erbaş, Ali, “Melek
Düşüncesinin Farklı İnançlardaki Tezahürleri”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, sy. 1, 1996, ss. 107-128.
Erbaş, Ali, Melekler
Alemi: İlahi Dinlerde Melek İnancı, Paradoks Yayınları, İstanbul 2012.
Esed, Muhammed, Kur’an
Mesajı, Meal-Tefsir, çev.: Cahit Koytak, Ahmet Ertürk, İşaret Yayınları,
İstanbul 2002.
eş-Şehristânî,
Muhammed bin Abdülkerim, Dinler ve Mezhepler Tarihi, çev. Muharrem Tan,
Kabalcı Yayınları, İstanbul 2014.
Gavirî, Susan, Anahita:
der Ustureha-iIrani, İntişarat-i Kaknos, Tahran 1395.
Gustav Davidson, Melekler
Sözlüğü: Gözden Düşmüş Melekler Dahil, çev.: İsmail Yerguz, Sel Yayınları,
İstanbul 2013.
Gündüz, Şinasi;
Sarıkçıoğlu Ekrem; Ünal, Yavuz, Dinlerde Yükseliş Motifleri, Vadi
Yayınları, İstanbul 2016.
Hançerlioğlu,
Orhan, Dünya İnançları Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul 2000.
Harputî,
Abdullatif, Kelam Tarihi, sad. ve not.: Muammer Esen, Ankara Okulu
Yayınları, Ankara 2005.
Haug, Martin, Essays
On The Sacret Language Writings And Religios Of The Parsis, Trübner
&Co., Ludgate Hill, London 1878.
Hinnells, John R., Şinahte-i
Esatir-i İran, trc.: Jale Amuzgar, Ahmed Tafazzoli, Neşr-i Çeşme, Tahran
1373.
Humbach, Helmut, Mitra
der Hindustan ve Nezd-i Muğan-i Hindu-yi Şode, trc.: Rukiye Behzadi,
Pejuhende, Tahran 1379.
Humbach, Helmut, The
Gathas of Zarathushtra and The Other Old Avestan Texts, V. I-II, Heidelberg
1991.
Insler, Stenley, The
Gathas, E. J. Brill, Leiden 1975.
Işık, Hidayet, Mecusilikte
Ateş Sembolü, y.y., Diyarbakır 2014.
İbn Manzur, Lisanu
’l Arab, Daru’l Mearif, c. 6, Kahire (h.)1119.
Kanga, K. Edalji, An
English-Avesta Dictionary, Bombay 1909.
Kanun-i
Danişcuyan-i Zertoştî, Gatha, İntişarat-i Kanun-i Danişcuyan-i Zertoşt,
Tahran 1388.
Katar, Mehmet,
“Hıristiyanlık II”, Dinler Tarihi, ed.: Ali İhsan Yitik, Dokuz Eylül
Üniversitesi Uzaktan Eğitim Yayınları, İzmir 2013, ss. 191-211.
Katar, Mehmet, Yahudilik
Hıristiyanlık ve İslam’da Tövbe, Eskiyeni Yayınları, Ankara 2017.
Kaya, Korhan, Hint
Mitolojisi Sözlüğü, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara 2003.
Kılavuz, Ahmet
Saim, “Azrail”, TDVİslam Ansiklopedisi, c. 4, 1991, ss. 350-351.
Kılavuz, Ahmet
Saim, Anahatlarıyla İslam Akaidi ve Kelam ’a Giriş, Ensar Neşriyat,
İstanbul 2011.
Kutluer, İlhan, Yitirilmiş
Hikmeti Ararken, İz Yayınları, İstanbul 2011.
Kutsal Kitap, Kitabı Mukaddes Şirketi Yayınları, İstanbul 2001.
Meral, Yasin, “İbn
Meymun’a Göre Yahudilik’te İman Esasları” Ankara Üniversitesi
İlahiyat
Fakültesi Dergisi, 52: 2(2011), ss.
243-266.
Meral, Yasin, Samiri
’nin Buzağısı, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2018.
Mihr, Ferheng, Felsefe-i
Zertoşt, Neşr-i Cami, Tahran 1374.
Mihrin, Mihrdad, Ayin-i
Rast-i ya Yektaperesti-yi Zertoşt, İntişarat-i Fravahar, Tahran 1361.
Mohapatra, A.
Ranjan, “Hinduzm”, çev: Hidayet Işık, Necmettin Erbakan Üniversitesi
İlahiyat
Fakültesi
Dergisi, c. 13 (2002) , ss. 169-181.
Moin, Muhammed, Ferheng-i
Farisî, İntişarat-i Emir Kebir, Tahran 1382.
Moşirî, Menijeh, Firaz
u Furud-i Mektubha-i Fikrî der İran-i Bastan, İntişarat-i Hocesteh, Tahran
1393.
Mutçalı, Serdar, Arapça-Türkçe
Sözlük, Dağarcık Yayınları, İstanbul 1995.
Niknam, Kuroş, Kenkaşî
ber Zındegî ve Endişe-i Zertoşt, İntişarat-i Behcet, Tahran 1393.
Nourbakhsh,
Sherkat-e Sahami-e Enteshar, Tahran 1380/2002.
Omerxali, Xanna,
“Zerdüşt ve Avesta”, Avesta: Zerdüştîlerin Kutsal Metinleri, İng. çev.:
James Darmesteter, T. çev.: Fahriye Adsoy, Avesta Yayınları, İstanbul 2014.
Oşîderî, Cihangir, Dânişnâme-i
Mazdayesna: Vajename-i Tovzih-i Ayîn-i Zertoşt, Neşri Merkez, Tahran 1394.
Özbek, Durmuş,
“Bugünkü Semavi ve İlahi Kitaplarda Melek ve Özellikleri”, Selçuk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 3, 1990, ss. 297-330.
Özervarlı, M. Sait, “2/2: Melek: İslam
İnancında Melek”, TDVİslam Ansiklopedisi, c. 29, 2004, ss. 40-42.
Özsoy, Ömer; Güler,
İlhami, Konularına Göre Kur’an, Fecr Yayınları, Ankara 2006.
Polat, Mahmut, Günümüz
Iran Zerdüştiliği Üzerine Bir Araştırma, (Yüksek Lisans Tezi/ Çukurova
Üniversitesi, Adana 2013).
Purdavud, İbrahim
(çev. ve tfs.), Gatha: Kohenterin Bahş-i Avesta, İntişarat-i Esatir,
Tahran 1389.
Purdavud, İbrahim (çev. ve tfs.), YeşthaI-II,
İntişarat-i Esatir, Tahran 1394.
Purdavud, İbrahim (çev.), Vendidad, Ali Rıza Keyani, İhsan M. (Yay. haz.),
www.tarikhfa.com, 1392.
Purdavud, İbrahim (çev.), Visperad, Ali Rıza Keyani, İhsan M. (Yay. haz.),
www.tarikhfa.com, 1392.
Purdavud, İbrahim
(çev.), Yesna, Ali Rıza Keyani, İhsan M. (Yay. haz.), www.tarikhfa.com, 1392.
Purdavud, İbrahim
(tef. ve tel.), Horde Avesta: Cuzv-i Ez Nâme-i Mînu-i Aveste,
İntişarat-i Esatir, Tahran 1386.
Purdavud, İbrahim, Yad-daştha-i
Gatha, İntişarat-i Esatir, Tahran 1394.
Rezi, Haşim (çev.), Avesta: Kohenterin-i
Gencine-i Mektube Iran-i Bastan, İntişarat-i Behcet, Tahran 1394.
Rezi, Haşim, Tealim-i
Zertoşt, İntişarat-i Hazar, Tahran, Ts..
Rousseau, Herve, Dinler:
Tarihi ve Sosyal incelemeler, çev.: Osman Pazarlı, Remzi Kitabevi, İstanbul
1970.
Serdar, Murat,
“Hıristiyanlık ve İslam’da Meleklerin Varlık ve Kısımları (Angelojik Bir
Mukayese Denemesi)”, Bilimname XVII, 2009/2, ss. 139-164.
Skjvrvo, Prods
Oktor, Introduction to Zoroastrianism, Cambridge University Press,
Cambridge 2005.
Şehzadi, Rüstem
(çev.), Gatha: Surudha-i Zertoşt, İntişarat-i Farvahar, Tahran 1393.
Taherî, Sadruddin, Izedbanuvan
der Ferheng u Esatir-i Iran ve Cihan, Ruşengeran ve Mutaalat-i Zenan,
Tahran 1393.
Taraporewala, Irach
J. I., Zerdüşt Dini: Zerdüşt’ün Gathaları, Üç Unutulmuş din -Mitraizm,
Maniheizm, Mazdakizm, çev.: Nice Damar, Avesta Yayınları, İstanbul 2002.
Tarlan, Ali Nihad, Zerdüşt’ün
Gataları; Zerdüşt’ün Öz Şiirleri, Sühulet Matbaası, İstanbul 1935.
Thurner, Martin,
“Melek (Hrst.): Melek İnancı”, İslamiyet-HıristiyanlıkKavramlar Sözlüğü, ed.:
Mualla Selçuk, Halis Albayrak, Peter Antes, Richard Heinzmann, Martin Thurner,
c. 2, Ankara Üniversitesi Yayınları, Ankara 2016, ss. 533-534.
Thurner, Martin,
“Ruh (Hrst.)”, İslamiyet-Hıristiyanlık Kavramlar Sözlüğü, ed.: Mualla
Selçuk, Halis Albayrak, Peter Antes, Richard Heinzmann, Martin Thurner, c. 2,
Ankara Üniversitesi Yayınları, Ankara 2016, ss. 639-640.
Toprak, Süleyman,
“Münker ve Nekir”, TDVİslam Ansiklopedisi, c. 32, 2006, s. 14-15.
Ulansey, David, Pejuhiş-i
Nu Der Menşe-i Mitraperesti: Keyhanşinasî ve Nicat ve Restgarî Der Dünya-yi
Bastan, trc. ve thk.: Meryem Amînî, Neşr-i Çeşm, Tahran 1380.
Vermaseren, Martin
J., Ayin-iMitra, trc.: Bozorg Naderzad, Neşr-i Çeşme, Tahran 1393.
Yavuz, Yusuf Ş.; Ünal, Zeki, “Cebrâil”, TDVİslam Ansiklopedisi, c. 7,
1993, ss. 202-204.
Yıldırım, Nimet,
“Zerdüşt’ün Kutsal Kitabı Avesta”, Şarkiyat Mecmuası Dergisi, sy. 18,
2011, ss. 147-170.
Yitik, Ali İhsan, Doğu
Dinleri, İsam Yayınları, İstanbul 2014.
Zaehner, R. C., The
Dawn and Twilight of Zoroastrianism, G. P. Putnam’s Sons, New York 1961.
Zeren, Zehra, Hint
Kökenli Dinlerde Tanrı Tasavvuru, (Yüksek Lisans Tezi/Ankara Üniversitesi,
Ankara 2010).
Avesta-Zoroastrian
Archives, “Angel of Zoroastrianism”, Avesta.org,
http://www.avesta.org/angels.html, e.t: 02.03.2019.
Avesta-Zoroastrian Archives, “Visperad”, Avesta.org,
http://www.avesta.Org/visperad/vrsbe.htm#chap3, e.t: 08.11.2018.
Boyce, Mary, “Aban
Yast”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/aban-yast, e.t: 22.11.2018.
Boyce, Mary,
“Adur,” EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/adur-and-adar-middle- persian-word-for-fire-the-avestan-form-is-atar-of-unknown-derivation-and-the-late- form, e.t: 23.09.2018.
Boyce, Mary, “Ahura
Mazda”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/ahura-mazda, e.t:18.06.2018.
Boyce, Mary, “Amasa
Spanta”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/amesa-spenta- beneficent-divinity, e.t: 11.03.2018.
Boyce, Mary,
“Amurdad”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/amurdad-pahl, e.t: 03.07.2018.
Boyce, Mary,
“Ardwahist”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/ardwahist-av, e.t: 26.06. 2018.
Boyce, Mary,
“Armaiti”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/armaiti, e.t: 31.05.2018. Boyce, Mary, “Âtas”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/atas-fire, e.t: 23.09.2018. Boyce, Mary, “Fravasi”, EI., http://www.iranicaonline.org/articles/fravasi- e.t: 24.11.2018. Boyce, Mary, “Haoma ii. The Rituals”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/haoma-ii, e.t: 23.11.2018.
Boyce, M.;
Chaumont, M. L.; Bier, C.,“Anahîd,” EI.
http://www.iranicaonline.org/articles/anahid, e.t: 22.11.2018.
Boyce, M.;
Taillieu, Dieter, “Haoma”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/haoma, e.t: 22.11.2018.
Deuterokanonik (afokrif) Kitaplar, “Tobit”, Kutsal-kitap.net, https://kutsal-
kitap.net/bible/tr/index.php?mc=3&sc=1259, e.t: 30.06.2019.
Fredericksen,
Linwood “Varieties Of Angels And Demons In The Religions Of The World”, E.B., https://www.britannica.com/topic/angel-religion/Varieties-of-angels-and-
demons-in-the-religions-of-the-world, e.t: 02.07.2019.
Goldman, Leon,
“Rasn Yast”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/rasn-yast, e.t:
14.11.2018.
Guillemin, J.
Duchesne, “Ahriman,” EI,
http://www.iranicaonline.org/articles/ahriman, e.t:
10.11.2018.
Hintze, Almut,
“Yasts”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/yashts, e.t;_30.09.2018.
Kur’an-ı Kerim, DİB.
Meali,
http://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-tefsir-1/fatiha-suresi- 1/ayet-1/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1.
Malandra, William
M., “Gaus Uruuan”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/geus- uruuan-, e.t: 24.09.2018.
Malandra, William
M., “Gaus Tasan”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/geus- tasan, e.t: 24.08.2018.
Malandra, William
W., "Sraosa", EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/sraosa, e.t: 18.09.2018.
Malandra, William
W., “Khordeh Avesta”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/khordeh- avesta, e.t: 18. 05. 2018.
Malandra, William
W., “Sahrewar”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/sahrewar, e.t: 26.06. 2018.
Malandra, William
W., “Vayu”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/vayu,
e.t:
22.11.2018.
Malandra, William
W., “Vendîdad”, EI., http://www.iranicaonline.org/articles/vendidad, e.t: 18. 05. 2018.
Malandra, William
W., “Visperad”, EI.,,
http://www.iranicaonline.org/articles/visperad, e.t: 18.05.2018.
Malandra,
William W., “Yasna, ” EI., http://www.iranicaonline.org/articles/yasna,
30.09.2018.
Modi,
J. J., “The Farokhshı”, A.O.,
http://www.avesta.org/ritual/rcc5.htm#chap17, e.t:
27.11.2018.
Narten, Ph. Gignoux
J., “Behmen”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/bahman-vohu- manah, e.t: 28.06.2018.
Panaino, Antonio,
“Hordâd,” EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/hordad, e.t: 03.07.2018.
Percival, Henry,
“II. Council of constantinople”, Newadvent.org, http://www.newadvent.org/fathers/3812.htm, e.t:05.01.2018.
Percival, Henry,
“II. Council of Nicaea”, Newadvent.org, http://www.newadvent.org/fathers/3819.htm, e.t: 05.01.2018.
Percival, Henry,
“Synod of Laodicea”, Newadnevt.org, http://www.newadvent.org/fathers/3806.htm, e.t: 04.01.2018.
Pope, Hugh,
“Angels”, Newadvent.org,
http://www.newadvent.org/cathen/01476d.htm,
e.t: 05.01.2018.
Schlerath, B.;
Skj^rvo, P. Oktor, “Asa”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/asa- means-truth-in-avestan, e.t: 26.06.2018.
Schlerath, B.;
Skj^rvo, P. Oktor, “Asi”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/asi- avestan-reward-share-portion-, e.t: 21.09.2108.
Schmidt,
Hanns-Peter, “Mithra”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/mithra-i, e.t: 30.11.2018.
The Editors of
Encyclopaedia Britannica, “Uriel”, E.B.,
https://www.britannica.com/topic/Uriel,
e.t: 02.07.2019.
[2] Arilerin anavatanı için bkz. Mirchea Eliade, Dinsel
İnançlar Ve Düşünceler Tarihi: Taş devrinden Eleusis Mysteria ’larına, c.
1, Kabalcı Yayınları, İstanbul 2003, s. 233.
[3] Ariler (Aryanlar) göçle birlikte iki ayrı kola
ayrılıp iki farklı gelenek inşa ettikleri için çalışmamızda bu kadim topluluğun
inancından, panteonundan söz ederken Ari yahut Aryan yerine Hint-İran ifadesini
kullanmayı tercih ettik.
[4] Mary Boyce, Zertoştiyan: Baverha ve Adab-e
Dini-ye Anha, trc.: Asker Behrami, İntişarat-e Kaknos, Tahran 1395, s. 24.
(Aryanların göç tarihi konusunda farklı görüşler olduğundan konu dışı bir
tartışmaya mahal vermemek adına yaklaşık bir tarih vermekle yetiniyoruz.
Detaylı bilgi için bkz. Jalaleddin Ashtiani, The İdeal of Man: Analysis of
İdeas; Zarathushtra, trns. Mamak Nourbakhsh, Sherkat-e Sahami-e Enteshar,
Tahran 1380/2002, s. 28-32).
[5] Maneckji N. Dhalla, Zoroastrian
Theology: From the Earliest Times to the Present Day, y.y., New York 1914,
s. 5.
[6] Divler, iyi ile kötü
arasında tercihte bulunacakları zaman kötülüğü tercih ederek iyinin karşısında
durmuş şeytansı varlıklar olarak zikredilmektedir (bkz. YG. 30: 6). Div (Daeva)
kelimesi, Hint Aryanları tarafından tapılan tanrılar için kullanılırken (bkz.
İbrahim Purdavud, Gatha: Kohenterin Bahş-i Avesta, İntişarat-i Esatir,
Tahran 1389, s. 520) Zerdüştîlikte hiçbir zaman tanrıyı adlandırmak için
kullanılan bir ifade olmamıştır (bkz. Irach J. I. Taraporewala, Zerdüşt
Dini: Zerdüşt’ün Gathaları, Üç Unutulmuş Din -Mitraizm, Maniheizm, Mazdakizm,
çev. Nice Damar, Avesta Yayınları, İstanbul 2002, s. 20). Bundan dolayı
Zerdüştîlikte divler, tüm kötülük, zarar ve olumsuzlukların kaynağı Angra
Mainyu (Ehrimen) için çalışan ve onun yardımcıları olan şeytani yaratıklar
olarak kabul edilmiştir (bkz. YG. 32: 5; Cihangir Oşîderî, Dânişnâme-i
Mazdayesna: Vajename-i Tovzih-i Ayîn-i Zertoşt, Neşr-i Merkez, Tahran 1394,
s. 21).
[7] Helmut Humback (çev.), Heidelberg 1991.
[8] Stenley Insler
(çev.), E. J. Brill, Leiden 1975.
[9] İbrahim Purdavud
(çev. ve şrh), İntişarat-i Esatir, Tahran 1389.
[10] İbrahim Purdavud
(çev.), Ali Rıza Keyani ve İhsan M. (Yay. Haz.), www.tarikhfa.com, 1392.
[11] İbrahim Purdavud
(çev. ve tfs.), İntişarat-i Esatir, Tahran 1394.
[12] İbrahim Purdavud
(çev.), Ali Rıza Keyani, İhsan M. (Yay. haz.),www.tarikhfa.com, 1392.
[13] İbrahim Purdavud
(çev.), Ali Rıza Keyani, İhsan M. (Yay. haz.), www.tarikhfa.com, 1392.
[14] Purdavud, İbrahim
(tfs. ve tlf.), Horde Avesta: Cuzv-i Ez Nâme-i Mînu-i Aveste,
İntişarat-i Esatir, Tahran 1386.
[15] Celil Dusthah (çev.
ve thk.), İntişarat-i Murvarid, Tahran 1394.
[16] Haşim Rezi (çev. ve
Şrh), İntişarat-i Behcet, Tahran 1394.
[17] Rüstem Şehzadi
(çev.), İntişarat-i Fravahar, Tahran 1393.
[18] James Darmesteter
(çev.), Türkçeye Çev: Fahriye Adsay, İbrahim Bingöl, Avesta yay. İstanbul 2014.
[19] Ali Nihad Tarlan
(çev.), Sühület Matbaası İstanbul 1935.
[20] Ervad Kavasji Edalji
Kanga (çev.), Jenaz Printers, Bombay 1997.
[21] Mehmet Alıcı,
“Mecusîlik”, Dinler Tarihi El Kitabı, ed.: Baki Adam, Grafiker
Yayınları, Ankara 2015, s. 248.
[22] Yeştler, Gatha ve
Yesna Heptannghaiti’den sonra Yesna’dan önce yazılan en eski metin olarak
tanıtıldığı için Eski Avesta metni sayılmaktadır (İbrahim Purdavud (çev. ve
tfs.), Yeştha, c. 1, İntişarat-i Esatir, Tahran 1394, s. 38).
[23] Bunun için bkz.
Alıcı, Kadim İran ’da Din, s. 93; Alıcı, “Zerdüşt’ten Günümüze
Mecusilik/Zerdüştîlik”, s. 777-778.
[24] Oşîderî, s. 511;
Nimet Yıldırım, “Zerdüşt’ün Kutsal Kitabı Avesta”, Şarkiyat Mecmuası
Dergisi, sy. 18, 2011, s. 164-165. (Yesna, Yezd, İzed, Yazat, Yeşt gibi
kelimeler, tapmak, tazim, takdim ve övgüde bulunmak anlamına gelen yaz
kökünden türemektedir. Bu sebeple zikredilen kelimeler ayrı anlamlandırılmakla
birlikte yakın anlamlıdırlar. Bkz. Mehmet Alıcı, “Yezdan”, TDVİslam
Ansiklopedisi, c. 43, 2013, s. 512).
[25] Avesta külliyatındaki
kitapların bölümleri ya da fasılları birbirinden farklı isimlerle
adlandırılmaktadır. Bu kapsamda kısımlar, Yesna’da hat (Haiti, Ha),
Yeştha’dayeşt, Vendidad’dafergerd, Visperad’da kerde
şeklinde ifade edilmektedir.
[26] 28-34. hat ile 43-51.
ve 53. hat.
[27] 35-42. hat.
[28] 1-27. hat ile 52. ve
54-72. hat.
[29] William W. Malandra,
“Yasna, ” El.,
http://www.iranicaonline.org/articles/yasna, 30.09.2018; Oşîderî, s. 511-512; Arman Arien, Nigareha-i Ahura-i,
Neşr-i Movc, Tahran 1395, s. 7; Alıcı, “Mecusîlik”, s. 249.
[30] Mehmet M. Meçin Gatalara
Göre Zerdüşt (Yüksek Lisans Tezi/Dicle Üniversitesi 2013), s. 64.
[31] Prods Oktor Skjsrvo, Introduction
to Zoroastrianism, Cambridge University Press, Cambridge 2005, s. 57.
[32] Purdavud, Gatha,
s. 81-88; Haşim Rezi (çev. ve şrh.), Avesta: Kohenterin-i Gencine-iMektube
İran-i Bastan, İntişarat-i Behcet, Tahran 1394, s. 103-105, 236; Alıcı,
“Mecusîlik”, s. 249.
[33] Oşîderî, s. 402;
Yıldırım, s. 164.
[34] Menijeh Moşirî, Firaz
u Furud-i Mektubha-i Fikrî der İran-i Bastan, İntişarat-i Hocesteh, Tahran
1393, s. 63.
[35] Ahuralar kelimesi, “saygı gösterilmeye layık
varlıklar, büyükler, reisler, komutanlar” (Purdavud, Gatha, s. 147, 149)
ya da melekler şeklinde tercüme edilmekte (Purdavud, Gatha, s. 454, 460)
ve “Mazda’nın koruyucu melekleri” yahut “Mazda’nın yardımcıları” olarak
tanıtılmaktadır (Dhalla, s. 26). Bu tabirin Ameşa Spentaları işaret ettiğini
söyleyenler olduğu gibi (Dhalla, s. 26) İzedleri ifade ettiğini dile getirenler
de bulunmaktadır (Mary Boyce,A Historyof Zoroastrianism, V. 1, E.J.
Brill, Leiden/Köln 1975, s. 195). Gatha 30: 9’da "...Aşa ve diğer
Ahuralar.” ve 31: 4’te “. Armaiti, Aşi ve diğer Ahuralar.” şeklinde geçen
Ahuralar tabirinin, kime işaret ettiği açıkça belirtilmese de Gatha’daki
kullanıma göre melek ya da meleksi varlıklar olan Ameşa Spentalar ve İzedleri
(Yazataları) ifade ettiği anlaşılmaktadır (Bunun için bkz. Ashtiani, Zarathushtra,
s. 181184; Alıcı, Kadim İran ’da Din, s. 81-83).
[36] Zerdüşt sonrası
dönemde oluşturulan metinlerde, Gatha’da zikredilen “Vohu Manah, Aşa Vahişta,
Kşatra Vairya, Spenta Armaiti, Haurvatat ve Ameretat” adındaki varlıklar için
Ameşa Spentalar; “Sraoşa, Aşi, Atar, Geuş Taşan ve Geuş Urvan” adındaki
varlıklar için ise İzedler (Yazatalar) ifadesi kullanılmaktadır. Biz de Gatha
sonrası ortaya çıkan bu adlandırmaları, Zerdüştîlikteki manevi varlıkları
sınıflandırmaya katkı sağladığı için tezimizin bölümlerini isimlendirmede esas
aldık.
[37] YG. 28: 1-3; 30: 9;
31: 4.
[38] Mary Boyce, “Amasa
Spanta”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/amesa-spenta-beneficent-divinity, e.t: 11.03.2018;
Oşîderî, s. 148.
[39] R. C. Zaehner, The
Dawn and Twilight of Zoroastrianism, G. P. Putnam’s Sons, New York 1961, s.
45.
[40] Oşîderî, s. 486;
Alıcı, Kadim İran ’da Din, s. 94; Meçin, 63.
[41] YH. 35: 1; 37: 4; 39:
3; 41: 1, 6.
[42] YH. 37; 2; 41: 3.
[43] YH. 37: 3.
[44] Meçin, s. 63.
[45] William W. Malandra,
“Yasna”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/yasna,
e.t: 30.09.2018.
[46] Yesna Heptanghaiti
adlı metinde Gatha’dan farklı olarak Ameşa Spentalar yanında ateş ile temsil
edilen Azer’e (Atar) daha fazla vurgu yapılmaktadır. Bu kapsamda bir İzed
olarak kabul edilen Azer için özel bir bölüm (36. Yesna) tahsis edilmektedir.
Bu bölümde Azer, Tanrı Ahura Mazda’nın tezahürü (YH. 36: 2-3), elçisi (YH. 36:
6) olarak tanıtılmakta, övülmekte (YH. 36: 5) ve ona kutsiyet atfedilmektedir
(bkz. YH. 36: 1).
[47] Purdavud, Yeştha,
c.1, s. 38; Oşîderî, s. 512-513; Yıldırım, s. 165.
[48] bkz. Purdavud, Yeştha,
c.1, s. 1/2-1/3; Meçin, s. 64. ( Birinci yeşt, Ahura Mazda’yı övmeye adanan Hürmüz
Yeşt’tir. İkinci yeşt, Ameşa Spentalara adanan Heften Yeşt’tir.
Üçüncü Yeşt, Aşa’ya adanan Urdibeheşt Yeşt’tir. Diğer yeştler de benzer
şekilde Ameşaların ve bazı izedlerin isimleri ile adlandırılmaktadır. Detaylı
bilgi için bkz. Oşîderî, s. 512-513).
[49] Anahita
için bkz. (Yt. 5: 17); Mitra için bkz. (Yt. 10: 1).
[50] Hintze, “Yasts”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/yashts ; Oşîderî, s. 22.
[51] Rezi, Avesta,
s. 325-331; Alıcı, Kadim İran’da Din, s. 96-97.
[52] Gatha’da Angra
Mainyu olarak zikredilen figür, Gatha Sonrası Avesta metinlerinde Angra Mainyu
(Ehrimen) olarak zikredilmektedir. Ehrimen, Kötülüğün kaynağı ölümün ve bütün
divlerin efendisi, yaratıcısı ve babası (Vd. 19: 1, 43), kötü yönetici ve
düşman olarak tanıtılmaktadır (bkz. HA. 2. bölüm).
[53] William W. Malandra,
“Vendidad”, EI., http://www.iranicaonline.org/articles/vendidad, e.t: 18. 05. 2018;
Purdavud, Yeştha, C.1, s. 1/1; Oşîderî, s. 471; Alıcı, Kadim İran ’da
Din, s. 97-98; Alıcı, “Mecusîlik”, s. 250; Xanna Omerxali “Zerdüşt ve
Avesta”, Avesta: Zerdüştîlerin Kutsal Metinleri, İng. çev.: James
Darmesteter, T. çev.: Fahriye Adsoy, Avesta Yayınları, 2014, s. 21; Yıldırım,
s. 167; Meçin, s. 65-66.
[54] William W. Malandra, “Khordeh Avestâ”, El.,
http://www.iranicaonline.org/articles/khordeh-avesta, e.t: 18. 05. 2018; Rezi, Avesta, s. 469; Purdavud, Yeştha,
C.1, s. 1/1; Oşîderî, s. 255; Alıcı, Kadim İran’da Din, s. 97-98; Alıcı,
“Mecusîlik”, s. 250; Meçin, s. 65.
[55] HA. 3: 2; 5: 18.
[56] HA. 2: 1.
[57] HA. 5: 1; 10: 9.
[58] Bkz. HA. 10-14.
bölüm.
[59] Bkz. HA. 17-20.
bölüm; Oşîderî, s. 117-117.
[60] Bkz. HA. 5-9. bölüm
(Azer’e Ateş niyayiş, Anahita’ya aban niyayiş, Mah izedine mah
niyayiş, Mitra’ya mihr
niyayiş adlı bölümler adanmıştır).
[61] William W. Malandra,
“Visperad”, EI.,,
http://www.iranicaonline.org/articles/visperad, e.t: 18.05.2018;
Rezi, Avesta, s. 296-300;
Oşîderî, s. 477-478; Yıldırım, s. 166.
[62] Purdavud, Yeştha,
C.1, s. 1/1; Oşîderî, s. 478.
[63] Malandra,
“Visperad”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/visperad, e.t: 18.05.2018; Alıcı, Kadim İran’da Din, s. 98;
Alıcı, “Mecusîlik”, s. 250; Omerxali, s. 21.
[64] Vs. 9: 4-7.
[65] Vs. 24: 3.
[66] Rağıb el-İsfahanî, Müfredat: Kur’an
Kavramları Sözlüğü, çev.: Abdulbaki Güneş - Mehmet Yolcu, Çıra Yayınları,
İstanbul 2012, s. 1010-1012; Serdar Mutçalı, Arapça-Türkçe Sözlük,
Dağarcık Yayınları, İstanbul 1995, s. 847; Murat Serdar, “Hıristiyanlık ve
İslam’da Meleklerin Varlık ve Kısımları (Angelojik Bir Mukayese Denemesi)”, Bilimname
XVII, 2009/2, s. 142.
[67] Melekût kelimesi için
bkz. Fuat Aydın, “Melekût”, TDVİslam Ansiklopedisi, c. 29, 2004, s. 45.
[68] İlhan Ayverdi, Misalli
Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 2005, s. 1993; Mehmet
Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, Bahar Yayınları, İstanbul 1996, s. 754.
[69] En’am, 6/75; A’raf,
7/185.
[70]Müminun,
23/88; Yasin, 36/83.
[71] Nihat Azamat,
“Melekût”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. 29, 2004, s. 47; İlhan Kutluer, Yitirilmiş
Hikmeti Ararken, İz Yayınları, İstanbul 2011, s. 559.
[72] Aydın, s. 46.
[73] Tekvîr, 81/19-21.
[74] Tefsiru ’lMenar,
c.1, s. 539.
[75] Zâriyât, 51/4;
Nâziât, 79/4.
[76] Nâziât, 79/1.
[77] İbn Manzur, Lisanu
’l Arab, Daru’l Mearif, Kahire h.1119, c.6, s. 4269, 3975; Mecduddin
el-Firuzâbâdi, el- Kâmûsu ’lMuhît, Daru’l Hadis, Kahire 2008, s. 1555;
Mutçalı, s. 783; Serdar, s. 141-142.
[78] Bernard J. Barmerge, “Angels and Angelology”, Encyclopaedia
Judaıca, ed.: Fred Scolnik, V. 2, Thomson Gale USA 2007, s. 150. (Mal’akh
ifadesi, Latincede insandan farklı tanrısal veya ruhsal elçi, haberci, yani
melek anlamına gelen angelus (G. aggelos) kelimesi ile eş anlamda
kullanılmaktadır. Ayrıca angelus yerine Latincede legatus ve daha
genel kullanıma sahip nuntius kelimeleri de melek için zikredilmektedir.
Ayrıca angelos kelimesi, İngilizcede angel, Fransızcada ange,
Almancada engel şekline dönüşmüştür. Bkz. Hugh Pope, “Angels”, Newadvent.org,
http://www.newadvent.org/cathen/01476d.htm,
e.t: 05.01.2018; Ali Erbaş, Melekler Alemi: İlahi Dinlerde Melek İnancı,
Paradoks Yayınları, İstanbul 2012, s. 19; Ali Erbaş, “1/2: Melek”, TDVİslâm
Ansiklopedisi, c. 29, s. 37).
[79] Erbaş, Melekler
Âlemi, s. 19.
[80] Muhammed Moin, Ferheng-i
Farisî, İntişarat-i Emir Kebir, Tahran 1382, c. 4, s. 4346; Hasan Enverî, Ferheng-i
Fişorde-i Sokhen, İntişarat-i Sokhen, Tahran 1382, s. 1640-1641, 2282. (Söz
konusu göksel varlıklar için, Sami dinlerdeki melekler ile Zerdüştîlikteki
Ameşa Spentalar örnek olarak verilmektedir).
[81] Şükrü Halûk Akalın, TDK
Türkçe Sözlük, TDK Yayınları, Ankara 2011, s. 1648.
[82] Doğan, s. 754.
[83] Bkz. Yaşar Çağbayır, Ötüken
Türkçe Sözlük, Ötüken Yayınları, İstanbul 2007, c. 3, s. 3123; A. Saim
Kılavuz, Anahatlarıyla İslam Akaidi ve Kelam’a Giriş, Ensar Neşriyat,
İstanbul 2011, s. 281.
[84] Hicr, 15/51-58,
61-70; Zariyat, 51/24-34; Furkan, 25/22; Mu’min, 40/7; Yeşaya, 7: 2, 6; Matta,
28: 2-3.
[85] Mehmet Bayraktar, “Ruh (İsl.)”, İslamiyet-Hıristiyanlık
Kavramlar Sözlüğü, ed.: Mualla Selçuk, Halis Albayrak, Peter Antes, Richard
Heinzmann, Martin Thurner, c. 2, Ankara Üniversitesi Yayınları, Ankara 2016, s.
638-639; Martin Thurner, “Ruh (Hrst.)”, İslamiyet-Hıristiyanlık Kavramlar
Sözlüğü, ed.: Mualla Selçuk, Halis Albayrak, Peter Antes, Richard
Heinzmann, Martin Thurner, c. 2, Ankara Üniversitesi Yayınları, Ankara 2016, s.
639-640.
[86] Melek-Ruh ilişkisi
için bkz. Erbaş, Melekler Âlemi, s. 21-28.
[87] Kutluer, s. 538.
[88] Durmuş Özbek,
“Bugünkü Semavi ve İlahi Kitaplarda Melek ve Özellikleri”, Selçuk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1990, s. 303.
[89] Serdar, s. 141;
Çağbayır, s. 3123.
[90] Yahudilik,
Hırsitiyanlık ve İslam bağlamında melek-cin-şeytan ilişkisi için bkz. Erbaş, Melekler
Âlemi, s. 29-52.
[91] Serdar, s. 141;
Çağbayır, s. 3123.
[92] Çalışmamızda Yahudi
kutsal metinleri olan Tevrat ve diğer kitapların çevirisi için Kitab-ı Mukaddes
Şirketinin Kutsal Kitap (Kitab-ı Mukaddes Şirketi Yayınları, ) adıyla
yayınlamış olduğu eser, esas alınacaktır.
[93] Yaratılış, 19: 15-16.
[94] Yaratılış, 24: 40.
[95] Çalışmamızda
Hıristiyan kutsal metinleri olan İnciller ve diğer kitapların çevirisi için
Kitab-ı Mukaddes Şirketinin Kutsal Kitap (Kitab-ı Mukaddes Şirketi
Yayınları, ) adıyla yayınlamış olduğu eser, esas alınacaktır.
[96] Matta, 4: 1-11; 26:
53
[97] Matta, 13: 41-42;
49-50.
[98] Çalışmamızda, Kur’an-ı Kerim meali için
Diyanet İşleri Başkanlığının
http://kuran.diyanet.gov.tr adresli resmi
sitesindeki meal (http://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-tefsir-1/fatiha-suresi-1/ayet-1/diyanet-isleri- baskanligi-meali-1) esas alınacaktır. Ayrıca gerekli görülen yerlerde Muhammed
Esed’in Kur ’an Mesajı:Meal- Tefsir, (çev.: Cahit Koytak, Ahmet Ertürk,
İşaret Yayınları, İstanbul 2002) adlı Kur’an-ı Kerim çevirisine de
bakılacaktır.
[99] 97/ Kadir, 4-5.
[100] 13/Ra’d, 11.
[101] 40/Mu’min, 7-9.
[102] Yasin Meral, “İbn
Meymun’a Göre Yahudilik’te İman Esasları” Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, 52: 2(2011), s. 255-256.
[103] Bunun için bkz.
Abdurrahman Küçük, Günay Tümer, M. Alparslan Küçük, Dinler Tarihi,
Berikan Yayınları, Ankara 2014, s. 337; Ali Erbaş, “Melek Düşüncesinin Farklı
İnançlardaki Tezahürleri”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,
1996, S. 1, s. 113-114; Erbaş, Melekeler Âlemi, s. 78.
[104] Yaratılış, 21: 17;
22: 11, 15; Hakimler, 13: 20.
[105] Yaratılış, 6: 4;
Eyüp, 1: 6; 2: 1.
[106] Mezmurlar, 103:
20-21.
[107] I. Samuel, 29: 9.
[108]II. Samuel, 19: 27.
[109] II. Samuel, 14: 20.
[110] II. Samuel, 14: 17.
[111] I. Krallar, 22:
19-21; II. Tarihler, 18: 18-21.
[112] M. Çıkış, 3: 2.
[113] Hakimler, 13: 20.
[114] Erdoğan Baş, Salih
İnci, Ana Hatlarıyla Yahudilik Hıristiyanlık ve İslam, Erkam Yayınları,
İstanbul 2014, s. 131. (Yahudi kutsal metinlerinde meleklerin ateşle ilişkili
olması yanında Tanrı’nın alevler içinde Musa’ya seslenmesi (M. Çıkış, 3: 2-6;
Yasa’nın Tekrarı, 5: 4-5; 10: 4), günahların ateş ile silinmesi (Yeşaya, 6:
1-7), ateşin, yargılama ve cezalandırma aracı olarak tanıtılması (II. Krallar,
1: 10-14; Yeşaya, 66: 15) gibi hususlar, ateşin tanrısal bir gücü temsil ettiği
ve manevi bir unsur şeklinde kabul edildiği ihtimalini doğurmaktadır).
[115] Yaratılış, 6: 4;
Eyüp, 1: 6; 2: 1; Mezmurlar, 103: 20-21; 148: 2; I. Tarihler, 21: 27.
[116] Yaratılış, 18: 1-14;
19: 1-13; 22: 11-18; Yeşu, 5: 14-15; Yeşaya, 6: 1-8; 1. Krallar, 13: 18;
Daniel, 10: 7-21; Zekeriya, 1: 12-17.
[117] Yaratılış, 18: 1-2;
19: 1-3; 32: 1; Çölde Sayım, 22: 31; Yeşu, 5: 14-15; Hakimler, 6: 12, 22; 13:
3-6; II. Krallar, 1: 3-4, 15-16; Daniel, 9: 21.
[118] Bkz. Zekeriya, 1-6.
Bablar; Daniel,10: 8.
[119] Yaratılış, 28: 12;
31: 11; I. Krallar, 19: 5, 7.
[120] Yaratılış, 24: 7, 40;
48: 16; Yeşaya, 63: 9; Daniel, 3: 28; 6: 22; M. Çıkış, 23: 20; 33: 2-3; 34: 7;
Eyüp, 33: 17-26; Çölde Sayım, 20: 16; Mezmurlar, 91: 11-12.
[121] Mezmurlar, 35: 4-7;
Yeşu, 5: 14 ve 23; 1-3; II. Krallar, 19: 35; II. Tarihler, 32: 21
[122] Yaratılış, 28: 12.
[123] I. Tarihler, 21: 15.
[124] Hakimler, 13: 1-21.
[125] Mezmurlar, 78: 23-49.
[126] M. Çıkış, 23: 20-23;
32: 34.
[127] Yaratılış, 19: 1-23;
Çölde Sayım, 22: 32-33; Hakimler, 2: 1-3; 5: 23; II. Samuel, 24: 15-21; I. Tarihler,
21: 6-28.
[128] Mezmurlar, 103:
20-21; 148: 2.
[129] Yaratılış, 32: 1-2.
[130] Rab kelimesinin
İbranice karşılığı Yahve olarak ifade edildiğinden (Bkz. Kutsal Kitap,
s. 70) kaynak olarak kullandığımız kitapta geçen Rabb’in meleği ifadesinin
yerine Yahve’nin meleği ifadesi kullanılacaktır. Rabb’in meleği yahut Yahve’nin
meleği için bkz. Yaratılış, 16: 7, 9; M. Çıkış, 3: 2; 14: 19-20; Çölde Sayım,
22: 22-27, 31-35; II. Krallar, 1: 3; Hakimler, 2: 1-4; 5: 23; 13: 3, 6, 9,
13-18.
[131] Bkz. Zekeriya, 3: 4
[132] Daniel, 8: 16-17; 9:
20-23.
[133] Daniel, 10: 13; 11:
1; 12: 1.
[134] Ezra, 1: 27; 4: 1; 5: 20; The Editors of Encyclopaedia Britannica,
“Uriel”, E.B.,
https://www.britannica.com/topic/Uriel, e.t: 02.07.2019; Küçük, v.dğr., s. 337; Özbek, s. 306;
Baş, v.dğr., s. 131.
[135] Tobit, 3: 17; 5: 4; 6: 14; 8: 2-3;
11: 2; ayrıca bkz. Küçük, v.dğr., s. 337; Özbek, s. 306; Baş, v.dğr., s. 131.
[136] II. Samuel, 24:
16-17; II. Krallar, 19: 35; I. Tarihler, 21: 15; II. Tarihler, 32: 21; Eyüp,
33: 22; Yeşaya, 37: 36. (“Rabbin kılıcı” tabiri, ölüm meleği için ya da onun
sembolü olarak kullanılmış olabilir. Bkz. I. Tarihler, 21: 12, 16, 27).
[137] Hakimler, 2: 1;
Malaki, 3: 1.
[138] Tobit kitabı için
bkz. Deuterokanonik (afokrif) Kitaplar, “Tobit”, Kutsal-kitap.net,
https://kutsal- kitap.net/bible/tr/index.php?mc=3&sc=1259, e.t: 30.06.2019.
[139] Tobit, 12: 15. (Tobit kitabında
zikredilen yedi meleğin, Cebrail, Mikail, Rafael, Uriel, Raguel, Sariel, Ramiel
olduğu ifade edilmektedir (Arneth, “Melek (Hrst.): Büyük Melekler”, s. 534 ).
Bazı kaynaklar, Yahudilikteki melek anlayışının Babil sürgünü sonrası
Yahudilerin Pers hâkimiyeti döneminde Zerdüştîliğin etkisi ile oluştuğunu ve bu
suretle söz konusu yedi meleğin, Yahudi literatürüne dahil edildiğini
zikretmektedir. Bkz. Küçük, v.dğr., s. 337; Linwood Fredericksen, “Varieties Of
Angels And Demons In The Religions Of The World”, E.B., https://www.britannica.com/topic/angel-religion/Varieties-of-angels-and-demons-in-the-
religions-of-the-world, e.t: 02.07.2019).
[140] Baş, v.dğr., s.131.
[141] Yeşaya, 6: 2;
Hezekiel, 10: 5, 8; 11: 22; 1. Korintlilere Mektup, 6: 24-25; 2. Tarihler, 3:
11.
[142] I. Samuel 4: 4; 2.
Samuel, 6: 2; 2. Krallar, 19: 15; Mezmurlar, 80: 1; 99: 1.
[143] Yaratılış 3: 24.
[144] Çıkış, 25: 20; 1.
Samuel, 4: 4; 1. Tarihler, 28: 18.
[145] Yeşaya, 6: 1-7.
[146] Küçük, v.dğr., s.
337; Özbek, s. 307.
[147] Küçük, v.dğr., s.
335-336; Meral, “İbn Meymun’a Göre Yahudilik’te İman Esasları”, s. 248,
255-266.
[148] Martin Thurner,
“Melek (Hrst.): Melek İnancı”, Islamiyet-Hıristiyanlık Kavramlar Sözlüğü,
ed.: Mualla Selçuk, Halis Albayrak, Peter Antes, Richard Heinzmann, Martin
Thurner, c. 2, Ankara Üniversitesi Yayınları, Ankara 2016, s. 533.
[149] Matta, 22: 30;
Markos, 12: 25; Luka, 20: 36; 24: 23.
[150] 2. Selaniklilere
Mektup, 1: 6-8.
[151] İbranilere Mektup, 1:
7.
[152] Vahiy, 10: 1.
[153] Erbaş, Melekler
Âlemi, s. 131, 133.
[154] Vahiy, 1: 20.
[155] 2. Korintlilere
mektup, 11: 14.
[156] Matta, 28: 2-3.
[157] Thurner, “Melek
(Hrst.): Melek İnancı”, s. 533.
[158] İbranilere Mektup, 1:
14.
[159] Küçük, v.dğr., s.
415.
[160] Martin Arneth, “Melek
(Hrst.): Büyük Melekler”, İslamiyet-Hıristiyanlık Kavramlar Sözlüğü,
ed.: Mualla Selçuk, Halis Albayrak, Peter Antes, Richard Heinzmann, Martin
Thurner, c. 2, Ankara Üniversitesi Yayınları, Ankara 2016, s. 534.
[161] Matta, 18: 10-11; 22:
30; Yuhanna, 1: 51; İbranilere Mektup 1: 13.
[162] Luka 9: 26.
[163] 2. Petrusun Mektubu
2: 11.
[164] Vahiy 14: 6.
[165] Y. Vahyi, 22: 6.
[166] Matta, 24: 36;
Markos, 13: 32.
[167] Koloselilere Mektup,
2: 18-19; İbranilere Mektup, 1: 6; Vahiy, 7: 11; 22: 8-9.
[168] Matta, 4: 5; Elçilerin
İşleri, 7: 35, 52-53; İbranilere Mektup, 2: 2-3; Vahiy, 1: 1; 14: 6-10.
[169] Serdar, s. 143;
Thurner, “Melek (Hrst.): Melek İnancı”, s. 533.
[170] Matta 1: 20; 2: 13;
2: 19-20.
[171] Yuhanna 12: 29.
[172] E. İşleri 10: 3.
[173] Luka 1: 11-13, 19,
26-38; 2: 9; 22: 43. (Meleklerin insan şeklinde görünmeleri hususuna kanonik
Hıristiyan metinleri dışındaki kitaplarda da rastlanmaktadır. Bu çerçevede M.S.
II. yüzyılda yazılmış en önemli eser olan “Hermas’ın Çobanı” adlı kitap,
meleklerin insanla iletişimini konu almaktadır. Bu kitapta bir meleğin,
Hermas’a tövbe etme imkanı olduğunu bildirmek üzere çoban kılığına girdiği
zikredilmektedir. Bkz. Mehmet Katar, Yahudilik Hıristiyanlık ve İslam’da
Tövbe, Eskiyeni Yayınları, Ankara 2017, s. 97)
[174] Matta, 4: 11; Markos,
1: 13; Luka, 4: 10; İbranilere Mektup, 1: 3-7; 1. Petrusun Mektubu, 3: 22;
[175] Vahiy, 21: 12.
[176] Luka, 2: 13-14;
Elçilerin İşleri, 12: 11; 5: 19.
[177] Matta, 1: 20; 2: 13;
Vahiy 1: 19; 10: 8-11; 17: 3; 21: 10-11; 22: 1, 16.
[178] Matta, 26: 53.
[179] Matta, 13: 41-42
[180] Luka, 15: 10.
[181] Elçilerin İşleri, 12:
23.
[182] Luka, 12: 8-9.
[183] Vahiy, 19: 14-16.
[184] Matta, 24: 31; 25:
31-32; Markos, 13: 27.
[185] Vahiy, 1: 1-4
[186] Matta, 13: 49-50;
Yuhanna, 3: 36; Vahiy, 7: 1-4.
[187] Matta, 16: 27; 2.
Selanikliler, 1: 6-8.
[188] Yaratılış 3: 24; I.
Samuel 4: 4; Hezekiel, 9. ve 10. Bab; ; 41: 18-20.
[189] Yeşeya, 6: 2-3;
Vahiy, 4: 6-11.
[190] Ezra, 4: 36.
[191] Yahuda’nın Mektubu,
1: 9; Daniel, 10: 13, 21; 12: 1.
[192] Ezra, 1: 27; 4: 1; 5:
20.
[193] Rafael adı
Yahudi ve Hıristiyan kutsal metinlerinde geçmemekle birlikte Eski Ahit’in deuterokanonik
yahut apokrif olarak adlandırılan kitaplar arasında yer alan Tobit kitabında (
Bkz. Tobit, 3: 17; 5: 4; 6: 14; 8: 2-3; 11: 2) ve çeşitli Yahudi ve Hıristiyan
kaynaklarında zikredilmektedir.
[194] Apokrif metinler için
bkz. Knut Bachhaus, “Apokrifler (Hrst.)”, İslamiyet-HıristiyanlıkKavramlar
Sözlüğü, ed.: Mualla Selçuk, Halis Albayrak, Peter Antes, Richard
Heinzmann, Martin Thurner, c. 2, Ankara Üniversitesi Yayınları, Ankara 2016, s.
68-69.
[195] Tobit kitabı için
bkz. Deuterokanonik (afokrif) Kitaplar, “Tobit”, Kutsal-kitap.net,
https://kutsal- kitap.net/bible/tr/index.php?mc=3&sc=1259, e.t: 30.06.2019.
[196] Tobit, 12: 15. (Tobit
kitabında zikredilen yedi melek; Cebrail, Mikail, Rafael (İsrafil), Uriel,
Raguel, Sariel, Ramiel olarak ifade edilmektedir. Bkz. Arneth, “Melek (Hrst.):
Büyük Melekler”, s. 534 ).
[197] 1. Korintlilere
Mektup, 10: 10; İbranilere Mektup, 11: 28.
[198] Matta, 1: 20, 24; 2: 13, 19-20;
28: 2; Elçilerin İşleri, 5: 19; 8: 26; 12: 7, 23; 27: 23. (Rabb’in meleği ile
Melek Cebrail, Luka incilinde aynı anlamda kullanılmıştır. Nitekim Zekeriya’ya
görünen Rabb’in meleğinin kendisini Cebrail olarak tanıtması (Luka, 1: 11-19)
bu iki ismin aynı varlığı adlandırmak için kullanıldığına işaret etmektedir).
[199] İbranilere Mektup, 1:
4; Efeslilere Mektup, 1: 21-22
[200] Thurner, “Melek
(Hrst.): Melek İnancı”, s. 533; Erbaş, Melekler Âlemi, s. 145-148.
(Nitelik ve karakter bakımından insanların meleklere benzetilmesi, meleklerin
üstünlüklerinin göstergesidir. Bkz. Matta, 22: 30; Markos, 12: 15; Luka, 20:
36).
[201] Matta 26: 53;
İbranilere Mektup 12: 22; Vahiy 5: 11.
[202] Luka, 2: 13.
[203] 1. Timoteosa Mektup
5: 21; Vahiy 18: 1, 21.
[204] Luka 1: 19, 26-27.
[205] Vahiy, 12: 7-8.
[206] Tanrı’nın
yeryüzündeki işlerini yürütmeleri bakımından ve Tanrı karşısındaki konumları ve
sorumluluklarıyla bağlantılı olarak meleklerin bir hiyerarşi içinde oldukları
görülmektedir. Bu kapsamda Tahtlar, Egemenlikler, Prenslikler, Faziletler,
Güçler, Ordular, Tümenler, Başprensler ve Normal Melekler olmak üzere dokuz
sınıf zikredilmektedir (bkz. Serdar, s. 153-160; Erbaş, Melekler Âlemi,
s. 154-159).
[207] Henry Percival,
“Synod of Laodicea”, Newadvent.org,
http://www.newadvent.org/fathers/3806.htm,
e.t:
04.01.2018; Henry Percival, “II. Council of constantinople”, Newadvent.org,
http://www.newadvent.org/fathers/3812.htm, e.t:05.01.2018; Henry Percival, “II. Council of Nicaea”, Newadvent.org,
http://www.newadvent.org/fathers/3819.htm,
e.t: 5.01.2018; Erbaş, Melekler Âlemi, s. 121124; Serdar, s. 143-144.
[208] Necm, 53/5-7; Tekvîr,
81/23; Meryem, 19/64; Kadir, 97/4; Fussilet, 41/38.
[209] Nahl, 16/49-50;
A’raf, 7/206; Tahrim, 66/6; Enbiye 21/27. (Bakara 2/30. ayette meleklerin,
Allah’ın insanı yaratma kararına karşı endişelerini dile getirmeleri,
itaatsizlik değil, gerçeği öğrenme amacını taşımaktadır, bkz. M. Sait
Özervarlı, “2/2: Melek: İslam İnancında Melek”, TDVİslam Ansiklopedisi,
c. 29, 2004, s. 40.).
[210] Bakara,
2/34; A’raf, 7/11; Hicr, 15/28-30; İsra, 17/61 Kehf, 18/50; Taha, 20/116;
Meryem, 19/17-21; Saffat, 37/ 1-4, 164-166; Sad, 38/71-73.
[211] Hac, 22/75.
[212] Nisa, 4/172.
[213] Müslim, Zühd, 10;
Ahmet b. Hanbel, Müsned, VI, 168; Özervarlı, s. 40; Kılavuz, Anahatlarıyla
İslam Akaidi, s. 283, 287; Özbek, s. 304; Ali Çolak, Kur’an ve Hadislere
Göre Melek Kavramı, (Yüksek Lisans Tezi/Çukurova Üniversitesi 2000), s. 18;
Ayverdi, s. 1992.
[214] Enbiya, 21/26;
Saffat, 37/ 149-150; Zuhruf, 43/15-19; Necm, 53/27-28.
[215] Hud 11/69-70; Zariyat
51/24-28.
[216] A’raf 7/ 20.
[217] Özervarlı, s. 40;
Kılavuz, Anahatlarıyla İslam Akaidi, s. 284.
[218] Bakara, 2/31-32.
[219] Necm 53/5; Tahrim
66/6; Tekvir 81/20.
[220] En’am 6/93; Fatır,
35/1. (Ayetlerde geçen kanat ve el metaforlarının kudret anlamında
kullanılabileğinden söz edilmektedir, bkz. Özervarlı, s. 40).
[221] Mearic, 70/4.
[222] Tekvîr, 81/19-21; Hûd, 11/69;
Hicr, 15/51-53; Necm, 53/5-14.
[223] Şura 42/51.
[224] Meryem, 19/17;
Sahih-i Buhari, İman, 37. Bab, Müessestü’r Risale Naşirun, Beyrut 2015, s. 205.
[225] Hud, 11/69-70;
Meryem, 19: 16-17.
[226] Necm, 53/6-18;
Tekvir, 81/23; ayrıca bkz. Şinasi Gündüz, Ekrem Sarıkçıoğlu, Yavuz Ünal, Dinlerde
Yükseliş Motifleri, Vadi Yayınları, İstanbul 2016, s. 94-97.
[227] Kadir, 97/4.
[228] Kutluer, s. 559.
[229] Saffat, 37/ 1-2; ayrıca bkz.
https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-tefsir-1/saffat-suresi-37/ayet-
1/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1, e.t: 27.12.2018.
[230] Tahrim, 66/4; Al-i
İmran, 3/124-127.
[231] Ra’d 13/11.
[232] Mü’min, 40/7-9; Şura,
42/5.
[233] Al-i İmran, 3/86-87;
Zümer, 39/71.
[234] Tahrîm, 66/6.
[235] Bkz. Hicr, 15/57-63.
[236] Zümer, 39/75.
[237] Necm, 53/ 5-7.
[238] Bakara, 2/97.
[239] Tekvîr, 81/19-21.
[240] Kadir, 97/4; Mearic,
70/4; Şuara, 26/193.
[241] Bkz. Yusuf Ş. Yavuz,
Zeki Ünal, “Cebrâil”, TDVİslam Ansiklopedisi, c. 7, 1993, s. 202-204.
(Allah’ın buyruklarını, bilgisini taşıması bağlamında melek Cebrail’in, akıl ve
ilmin tecellisi ya da sembolü olduğu söylenebilir).
[242] Secde, 32/11; ayrıca bkz. A. Saim
Kılavuz, “Azrail”, TDV İslam Ansiklopedisi, 1991, C. 4, s. 350-351.
(Azrail, kişinin ölümüne neden olan durumları hazırlayan bir fail değil;
kişinin ölümüne sebep olacak olaylar sonucunda Allah’ın emriyle canını almakla
görevli bir varlıktır, bkz. Ömer Özsoy, İlhami Güler, Konularına Göre Kur
’an, Fecr Yayınları, Ankara 2006, s. 44).
[243] Enfal, 8/50; En’am,
6/61; A’râf, 7/37; Muhammed, 47/27.
[244] Nahl, 16/27-32.
[245] Bakara, 2/98;
Lütfullah Cebeci, “Mîkâil”, TDVİslam Ansiklopedisi, c. 30, 2005, s. 45;
Özervarlı, s. 40; Kılavuz, Anahatlarıyla İslam Akaidi, s. 289. (Bu
tanımlama bize, Mikail meleğinin rızkın, rahmetin sembolü olduğunu
göstermektedir).
[246] Kaf, 50/41; Tâhâ,
20/108; Kamer, 54/6.
[247] Neml, 27/87; Yasin,
36/51; Hakka, 69/13-15; Tâhâ, 20/101; Kamer, 54/6-8; ayrıca bkz. Lütfullah
Cebeci, “İsrafil”, TDVİslam Ansiklopedisi, c. 23, 2001, s. 180-181.
[248] Zuhruf, 43/80; Kaf,
50/17-18; İnfitar, 82/ 10-12.
[249] Ra’d, 13/11.
[250] Özervarlı, s. 40;
Süleyman Toprak, “Münker ve Nekir”, TDVİslam Ansiklopedisi, c. 32, 2006,
s. 14-15.
[251] Zümer, 39/71-74;
Müddessir 74/30-31.
[252] Bakara, 2/102. (Ayette geçen
Harut ve Marut’un, imtihan için gönderilen ve insanlara kötü olduğu uyarısında
bulunarak sihir öğreten iki melek olduğu zikredilmektedir. Ancak Yahudi
kaynaklarında Harut ve Marut’un insanlara sihir öğreten iki günahkâr melek
olduğu öne sürülmektedir. Yahudi rivayetlerindeki bu iddiadan hareketle İslam
literatüründe de Harut ve Marut’un, sihir öğreten iki melek mi melik mi
oldukları şeklinde bir tartışma bulunmaktadır. Bu kapsamda bir görüşe göre,
Kur’an’daki ilgili ayetteki “melekeyn” (iki melek) ifadesinin “Melikeyn” (iki
melik, iki kral) şeklinde de okunabileceğinden dolayı bunların melek değil,
insan ya da şeytan veya cin olabileceği öne sürülmektedir. Bunun yanında Yahudi
rivayetlerindeki bu iddiadan hareketle Harut ve Marut’un şeytandan sihir
öğrenen iki kişi oldukları, İslam inancına göre meleklerin günahsız olma
özelliğine ters olduğu için bu ikilinin melek olmayacakları öne sürülmektedir.
Buna karşılık bunların sihir yapmayıp sadece sihir öğrettikleri, Babil halkını
bilinçlendirmek ve sadece Allah’ın emrini yerine getirmek için gönderilen,
Cebrail ve Mikail gibi günahsız iki melek oldukları dile getirilmektedir, bkz.
Kürşat Demirci, "Harut ve Marut" TDV İslam Ansiklopedisi,
c.16, 1997, s. 262-263; Ahmet Bedir, H. Hüseyin Tunçbilek, “Harut ve Marut İki
Melek mi?”, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.10, sy.4,
2002, s. 1-28; Özervarlı, s. 40).
[253] Mü’min,
40/7; Hakka, 69/17. (Taht ve hüküm/iktidar makamı anlamına gelen Arş teriminin
Allah’ın mutlak otoritesini sembolize eden bir mecaz olduğu zikredilmektedir,
bkz. Esed, s. 281-282, 953).
[254] Nisa, 4/172.
[255] Bakara, 2/177, 285;
Nisa, 4/136.
[256] Bakara, 2/98.
[257] Al-i İmran, 3/80.
[258] İbrahim Purdavud, Yeştha,
c. 1, İntişarat-i Esatir, Tahran 1394, s. 582-583.
[259] Avesta-Zoroastrian
Archives, “Angel of Zoroastrianism”, Avesta. org.,
http://www.avesta.org/angels.html, e.t: 02.03.2019.
[260] Bazı araştırmacılar Ameşa
Spentaları, Babil’de yedi yıldız ya da yedi göksel iyi ruh olarak tanımlanan
İgigilere (Celaleddin Aştiyani Zertoşt: Mazdayesna ve Hukumet, Şirket-i
Siham-i İntişar, Tahran 1394, s. 189) ya da Hint’teki Işık tanrısı Aditi’nin
çocukları olan Adityalara (bkz. Korhan Kaya, Hint Mitolojisi Sözlüğü,
İmge Kitabevi Yayınları, Ankara 2003, s. 30-32; Gustav Davidson, Melekler
Sözlüğü: Gözden Düşmüş Melekler Dahil, çev.: İsmail Yerguz, Sel Yayınları,
İstanbul 2013, s. 43) benzeterek bunların Zerdüşt öncesi panteondaki bazı
antropomorfik tanrılar olduğunu ve Zerdüşt’ün bunları sadece soyut mahiyete
sahip varlıklar şeklinde yeniden anlamlandırdığını iddia etmektedir (Bunun için
bkz. Ashtiani, Zarathushtra, s. 175-180). Bu görüşe karşı çıkan bazı
araştırmacılar ise yukarıdaki iddiaları destekleyecek herhangi bir belge
bulunmadığını ve bu iddiaların tahminden öteye geçmediğini ifade ederek Ameşa
Spentaların Zerdüşt inancının bir parçası olduğunu ve Tanrı Ahura Mazda’nın
sıfatlarını temsil eden varlıklar olduklarını dile getirmektedirler (Detaylı
bilgi için bkz. Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 73-85; Aştiyani, Zertoşt,
s. 188-189).
[261] İlk defa Yesna kitabının YH. 35:
1. pasajında zikredilen Ameşa Spenta ifadesi, “Ameşa Sfend”, “Amû Spend”, “Amhu
Spend”, “Ameşaspend”, “Amahraspend” gibi farklı şekillerde telaffuz
edilmektedir. (Bkz. Oşîderî, s. 123, 446; İbrahim Purdavud, Yad-daştha-i
Gatha, İntişarat-e Esatir, Tahran 1394, s. 69-70; Mihrdad Mihrin, Ayin-i
Rast-i ya Yektaperesti-yi Zertoşt, İntişarat-i Fravahar, Tahran 1361, s.
23; Boyce, “Amasa Spanta”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/amesa-spenta-beneficent-divinity, e.t: 31.05.2018.
[262] Purdavud, Gatha,
s. 102; Aştiyani, Zertoşt, s. 174-175; Oşîderî, s.123.
[263] Bkz. Boyce, “Amasa
Spanta”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/amesa-spenta-beneficent-divinity, e.t: 31.05.2018.
[264] Bunun için bkz.
Ashtiani, Zarathushtra, s. 175-185.
[265] Mary Boyce, Textual
Sources For The Study Of Zoroastianism, The Universty of Chicago Press,
Chicago 1984, s. 12.
[266] Zaehner, s. 46.
[267] Dhalla, s. 26;
Purdavud, Gatha, s. 102; Ferheng Mihr, Felsefe-i Zertoşt, Neşr-i
Cami, Tahran 1374, s. 22.
[268] Mihr, s. 27.
[269] Aştiyani, Zertoşt,
s. 174.
[270] Purdavud, Gatha,
s. 102; Oşîderî, s. 123; Ali Nihad Tarlan, Zerdüşt’ün Gataları; Zerdüşt’ün
Öz Şiirleri, Sühulet Matbaası, İstanbul 1935, s. 19.
[271] Yt. 1: 2; Y. 58: 4-7. (Ameşa
Spentalar, Ahura Mazda’nın yardımcıları ve yeryüzündeki uygulayıcıları olarak
yorumlanmakla birlikte onun sıfatlarını temsil eden soyut kavramlar şeklinde de
anlaşılmakta (Purdavud, Gatha, s. 101; Aştiyani, Zertoşt, s. 188;
Taraporewala, s. 56; Oşîderî, s. 124) ve bunlar, en yüce erdemliliğin vücut
bulmuş halleri olarak yorumlanmaktadır (Dhalla, s. 14). Bu kapsamda Vohu Manah,
Tanrı Ahura Mazda’nın ilim sıfatını; Aşa Vahişta, hak ve doğruluk sıfatını (YH.
35: 10); Kşatra Vairya, kudret ve egemenlik sıfatını (YH. 37: 1; 41: 2); Spenta
Armaiti merhamet sıfatını; Haurvatat mükemmellik sıfatını; Ameratat ise
ezelilik ve ebedilik sıfatını (Y. 68: 24) temsil etmektedir (Purdavud, Gatha,
s. 101-102; Aştiyani, Zertoşt, s. 175-176; Rezi, Tealim-i Zertoşt,
İntişarat-i Hazar, Tahran ts., s. 92-96; Alıcı, Kadim İran ’da Din, s.
75-80; Tarlan, s. 12; Mahmut Polat, Günümüz İran Zerdüştiliği Üzerine Bir
Araştırma, (Yüksek Lisans Tezi/Çukurova Üniversitesi, Adana 2013), s. 60).
[272] HA. 9: 1; John R.
Hinnells, Şinahte-i Esatir-i İran, trc.: Jale Amuzgar, Ahmed Tafazzoli,
Neşr-i Çeşmeh, Tahran 1373, s. 70.
[273] YG. 34: 11; 47: 1.
[274] YG. 44: 3-7.
[275] YG. 29: 11; 44: 9;
46: 16; 51: 4.
[276] YG. 28: 8; 29: 7; 51:
20.
[277] Y. 1: 2; 3: 25; 6: 1;
13: 3; 14: 1; 17: 1; 56: 3-4; 57: 6, 8; 70: 1; 71: 2, 4; YH. 37: 1-5; Yt. 1:
32; 2: 1-3, 68; Vs. 3: 5; 21: 0; 23: 1; HA. 10: 3-4; 11: 6, 8.
[278] Y. 3: 1; 4: 2, 4, 7;
22: 1, 66: 1; YH. 35: 1, 10; Yt. 1: 0; Vs. 5: 1; 11: 1; HA. 5: 1, 4-5.
[279] Y. 55: 4; 68: 22.
[280] Yt. 1: 25; 19: 8; HA.
5: 1; Vd. 19: 33, 36; Hinnells, s. 70.
[281] Yt. 3: 3.
[282] Bkz. Yt. 19: 16-18;
13: 83-85.
[283] Bkz. Yt. 1: 1-3.
[284] Y. 52: 4; 58: 1-3.
[285] Purdavud, Yeştha,
C.1, s. 85; Hinnells, s. 70; Alıcı, Kadim İran ’da Din, s. 119-120.
[286] Y. 27: 5. Yt. 13: 82;
19: 15.
[287] Oşîderî, s. 23, 124.
[288] YG. 33: 12; 51: 3; Y.
70: 2; YH. 42: 6; HA. 1: 25; Yt. 10: 92.
[289] YG. 50: 3; Y. 27: 4;
YH. 36: 4-5; 39: 4. (Zerdüşt’ün, Ahura Mazda’ya yakarırken aynı zamanda Vohu
Manah ve Aşa’ya da yakarması ve onlardan taleplerini Tanrı’ya ulaştırmalarını
istemesi (YG. 49: 7), Ameşa Spentaların aracı, elçi konumunda olduğunu
göstermektedir. Bkz. Purdavud, Gatha, s. 556).
[290] YG. 31. 21; 34: 11; 43: 10-12; 44:
8; 51: 15; YH. 35: 3. (Ameşaların doğru yolu bulma konusundaki rehberliği,
bütün insanlara yönelik bir faaliyet olduğu için Zerdüşt’e inanmayanların da
Ameşalar aracılığıyla doğruluğu bulabileceği dile getirilmektedir (YG. 46:
12-13; Purdavud, Gatha, s. 536-537). Böylece Ameşa Spentaları takip
edenlerin uhrevi kurtuluşa erecekleri; onlardan uzaklaşanların ise yalan
taraftarı olacağı ve Aşa’nın nefreti ile karşılaşacağı dile getirilmektedir
(bkz. YG. 49: 1-5). Dolayısıyla kişinin doğru biri olabilmesi için bu
varlıkların rızasını kazanması ve onların temsil ettiği erdemlere sahip olması
gerektiği ifade edilmektedir. Bkz. Dhalla, s. 33).
[291] Ahura Mazda, Vohu
Manah aracılığıyla insanlara maddi hayatta zenginlik, Aşa aracılığıyla ise
insanları yücelten bilgelik vermektedir (bkz. YG. 34: 14).
[292] YG. 34: 15.
[293] Vd. 17: 7.
[294] YG. 28: 6; 31: 4; 33:
12; 44: 6; 49: 12; 50: 1; Y. 8: 3; Yt. 2: 12; HA. 9: 2. (Ameşa Spentalar,
iyilerin dualarına adeta şimşek hızıyla karşılık verdikleri için şimşek gibi
çakan hızlı ve güçlü atlılara benzetilmektedirler. Bkz. YG. 50: 7; Purdavud,
Gatha, s. 565).
[295] YG. 34: 7; 50: 1.
[296] Y. 60: 5-6.
[297] Bkz. Y. 13: 3-4; 24:
9; 59: 1; YH. 35: 1; Vs. 3: 5; 11: 12.
[298] YG. 33: 10; 43: 6.
[299] YG. 48: 11-12; Y. 72:
6; HA. 5: 1.
[300] YG. 50: 1-2.
[301] Yt. 7: 3; HA. 4: 4;
Vs. 22: 1.
[302] Y. 27: 10; 65: 12-14.
[303] Purdavud, Gatha,
s. 552.
[304] Vs. 24: 3. (Her Ameşa Spenta’nın,
farklı bir varlığın veya varlıkların özel koruyucusu olmaları yanında mücadele
ettikleri, karşıtı oldukları özel birer düşmanı da bulunmaktadır. Ameşalar ve
mücadele ettiği divleri şöyle sıralamak mümkündür: Aşa, indra ya da Druj ’a (
yalan); Vohu Manah, Aka Manah’a (kötü düşünceye); Kşatra, Saurva ya da
Duşekşatra’ya (kötü egemenlik); Armaiti, Taremaiti’ye (inançsızlık); Haurvatat,
Zairiç’e (susuzluk); Ameretat, Taurvu’ya (açlık) karşı mücadele etmektedir.
Bkz. Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 88-96; B. Schlerath, P. O. Skjsrvo,
“Asa,” EI,
http://www.iranicaonline.org/articles/asa-means-truth-in- avestan,
e.t: 07. 11.2018).
[305] Y. 58: 5; Yt. 19:
15-18.
[306] Ameşa Spentalar,
manevi varlık olmaları yanında birer ahlaki niteliği de temsil etmektedir.
Örneğin, Vohu Manah, iyi düşünce sahibi olmayı; Armaiti, takvalı duruşu (Vd. 9:
12); Aşa, doğru hareket etmeyi ifade etmektedir (Vd. 10: 4; 11: 14; Vs. 2: 5).
[307] Boyce, Din-i
Zertoştî, s. 38-39; Purdavud, Gatha, s. 83; Mihr, s. 22; Mihrin, s.
26; M. Boyce, “Amasa Spanta”, EI,
http://www.iranicaonline.org/articles/amesa-spenta-beneficent-divinity, e.t: 10.11.2018.
[308] YH. 39. 3; Y. 27: 8;
68: 24; HA. 5: 14; 9: 1; Vs. 11: 12; Vd. 10: 8.
[309] YG. 30: 7; 33: 11-12;
44: 6; 45: 10-11; 47: 1; 50: 3; 51: 15, 20-21; Y. 68: 24; Vd. 10: 4. (Ameşa
Spenta grubu içinde yer alan varlıkların kendileri gibi isimleri de olumlu ve
nimet sayılan şeyleri ifade etmekte ve bu isimler sadece bu varlıkları
adlandırmak için değil, aynı zamanda Zerdüşt’e inananlara verilecek uhrevi
nimetleri ifade etmek için de kullanılmaktadır. Bu kapsamda öte dünyadaki
tanrısal egemenlik alanında, yani cennette yer bulmak, kşatra; huzur ve refaha
erişmek, haurvatat; ebedi hayat ise ameretat isimleriyle adlandırılmaktadır.
Bkz. YG. 33: 8; 34: 1; 44: 18; 45: 5, 10; 46: 10; 47: 1; 51: 1-2).
[310] YG. 33: 11; 34:
11-14; 43: 16; 47: 6; 48: 1-2; 51: 9, 13-14; Yt. 4: 7-8.
[311] Ölçen, tartan, seçen ve
birbirinden ayıran anlamına gelen Çinvat, ölen şahsın ruhunun cennete mi, cehenneme
mi gireceğini belirleyen manevi köprüdür. Ahura Mazda tarafından yaratılan bu
köprü, cennet ile cehennemi, iyi ile kötüyü birbirinden ayırmaktadır. Bu amaçla
köprü, iyi ruhların geçişi esnasında genişleyerek, bunların cennete ulaşmaları
sağlanmakta, kötü ruhların geçişi esnasında ise, daralarak kötülerin cehenneme
düşmelerine neden olmaktadır (Vd. 19: 28-30; Celil Dusthah, Avesta:
Kohenterin-i Surudha ve Metinha-i İram, c. 2, İntişarat-i Murvarid, Tahran
1394, s. 971-972; Oşîderî, s. 244-245).
[312] YG. 46: 10; 50: 4-5.
(İyi ruhların Çinvat köprüsünden geçişine Ameşa Spentalarla birlikte diğer
manevi varlıkların (İzedler) da yardım ettiği ifade edilmektedir. Bkz. Vd. 19:
31-32).
[313] YG. 51: 1-2, 7; Vd.
19: 31; Vs. 11: 20.
[314] YG. 28: 2-3, 9; 33:
14; 34: 6; 50: 9-10.
[315] YG. 30: 7; 33: 11;
43: 1.
[316] Mihrin, s. 23.
[317] Bkz. M. Boyce,
“Amasa Spanta”, EI, http://www.iranicaonline.org/articles/amesa-spenta-beneficent-
divinity, e.t: 08.11. 2018; Schlerath, et
al., “Asa,” EI,
http://www.iranicaonline.org/articles/asa-means-truth- in-avestan,
e.t: 07.11.2018; Zaehner, s. 45.
[318] Yt. 2: 12; 13: 83;
19: 16.
[319] Ameşa Spentaların sayısının 7 ’ye
çıkarılmasından sonra bu varlıkların başı veya liderinin kimliği ile ilgili
tartışmada Spenta Mainyu yanında
Ahura Mazda’nın da ismi zikredilmektedir (Purdavud, Gatha, s. 83;
Amuzgar, Tarih-i Esatir-i İran, s. 16; Oşîderî, s. 124, 318; Alıcı, Kadim
İran ’da Din: s. 69). Bu kapsamda Zerdüşt sonrası dönemde Ahura Mazda’nın
Ameşa Spentaların lideri konumunda olduğu ve onunla birlikte bu grubun
sayısının 7’ye çıktığı ifade edilmektedir (Dhalla, s. 26; Mihr, s. 23). Bunun
yanında ilk dönemlerde bu grubun başına Spenta Mainyu’nun yerleştirildiği,
ancak süreç içinde Spenta Mainyu ile Ahura Mazda’nın aynılaşması sonucunda
Ahura Mazda’nın Ameşaların lideri haline getirildiği zikredilmektedir
(Purdavud, Yeştha, c.1, s. 70-71; İbrahim Purdavud (tef. ve tel.), Horde
Avesta: Cuzv-i Ez Nâme-i Mînu-i Aveste, İntişarat-i Esatir, Tahran 1386, s.
186-187). Avesta’da Ahura Mazda, bir Ameşa olarak tanıtılsa da (Y. 1: 2; Yt. 1:
3; 3: 1) bu durum, sadece onun ezeli ve ebedi bir varlık olduğuna işaret
etmektedir. Nitekim Ahura Mazda’nın Ameşa Spentaların yaratıcısı ve efendisi
olduğunun ifade edilmesi (Yt. 19: 16), kendisi tarafından yaratılan bir Ameşa
Spenta olmadığını göstermektedir. Bunun için yaygın olan kanaat, Ameşa
Spentaların, Spenta Mainyu ile birlikte yedi kutsal varlık grubunu oluşturduğu
yönündedir (bkz. Boyce, Textual Sources, s. 12-13; Mary Boyce, Menabı-i
Mektub-i Din-i Zertoştî, trc.: Şîma Caferî, Merkez-i Pejuhişha-i İranî ve
İslamî, Tahram 1393, s. 36-37). Avesta’da bazen Spenta Mainyu, Ameşa
Spentalardan farklı bir varlık gibi anılsa da (Y. 21: 2; 27: 2 Yt. 1: 25; 2:
1-3, 6-8) bazı pasajlarda Spenta Mainyu’nun diğer altı Ameşa Spenta ile birlikte
zikredilmesi (YG. 47: 1), onun bir
Ameşa Spenta olarak telakki edilmesine dayanak
oluşturmaktadır. (Hinnells, s. 71; Caferî, Din-i Behi,
s. 130-131).
[320] Hinnells, s. 70;
Purdavud, Horde Avesta, s. 186-187.
[321] Y. 15: 1
[322] Mihrin, s. 23;
Caferi, Din-i Behi, s. 137.
[323] Ph. Gignoux J.
Narten, “Behmen”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/bahman-vohu-manah, e.t:
28.06.2018;
Dusthah, Avesta, c.2, s.952; Dhalla, s. 27; Oşideri, s. 182, 473, 474.
[324] Dusthah, Avesta,
c. 2, s. 952; Oşideri, s. 182-183; Dhalla, s. 22.
[325] Purdavud, Yeştha,
s. 88-89; Rahim Afifi, Esatir ve Ferheng-i İran: der Nevişteha-i Pehlevi,
İntişarat-e
Tus,
Tahran 1383, s. 464.
[326] Dhalla, s. 22. (Ameşa
Spentalar hiyerarşisinde Spenta Mainyu’yu birinci sırada kabul eden ve bu
nedenle
Vohu
Manah’ı ikinci sıraya yerleştiren görüşler de bulunmaktadır. Bkz. Arien, s. 66,
70).
[327] YG. 31: 8; 45: 4.
[328] Zerdüştilikte Tanrı
Ahura Mazda’nın metaforik bir dille baba olarak tanıtılmasına benzer bir bir
duruma
Yahudilikte de rastlanmakta ve Tanrı, baba olarak tasvir
edilmektedir (bkz. Mısırdan Çıkış, 4: 22-23;
Mezmurlar,
2: 7; Hoşea, 11: 1). Zerdüştilikte olduğu gibi Yahudilikteki baba ifadesinin
de, metaforik olarak kullanıldığı ve Tann’nın koruyuculuğunu ve
nzıklandıncılığını simgelediği dile getirilmektedir (Bkz. Mehmet Katar,
“Hıristiyanlık II”, Dinler Tarihi, ed.: Ali İhsan Yitik, Dokuz Eylül
Üniversitesi Uzaktan Eğitim Yayınları, İzmir 2013, s. 199).
[329] YG. 44: 4; Yt. 1: 25;
Helmut Humbach, The Gathas of Zarathushtra and The Other Old Avestan Texts, V.
II, Heidelberg, 1991, s. 150.
[330] YG. 29: 11; 44: 6;
49: 10; 51: 18.
[331] YG. 32: 2; Humbach, The
Gathas, V. I, s. 132; Stenley Insler, The Gathas, E. J. Brill,
Leiden 1975, s. 45;
Purdavud, Gatha, s. 472.
[332] HA. 14: 6.
[333] YG. 47: 3; Humbach, The
Gathas, V. II, s. 193.
[334] YG. 49: 5; Purdavud, Gatha,
556.
[335] YG. 43: 11; 44: 7-15;
Yt. 19: 46; Hinnells, s. 72.
[336] YG. 43: 13; 44: 13,
16; 50: 6; YH. 36: 4; Purdavud, Gatha, s. 518.
[337] YG. 28: 6; 50: 11.
[338] Jale Amuzgar, Ahmet Tefezzuli, Usture-i
Zindegi-yi Zertoşt, Neşr-i Çeşme, Tahran 1389, s. 82-84; Polat, s. 60.
(Bazı kaynaklarda Vohu Manah’ın, 30 yaşındayken Zerdüşt’e gözüktüğü ve
peygamber olarak seçildiğini bildirerek Tanrı Ahura Mazda’nın buyrukları ona
öğrettiği ifade edilmektedir. Bkz. Purdavud, Gatha, s. 28-29; Tarlan, s.
12).
[339] Y. 35: 10; 55: 5; YH.
35: 10; 37: 5; 42: 4; Vd. 19: 11, 19; HA. 14: 5.
[340] Y. 68: 23; HA. 3: 2;
Mihrin, s. 23.
[341] YG. 31: 17; 33: 6;
43: 11; 45: 6, 46: 14; 48: 3; 51: 16; Y. 27: 4, 9; Yt. 10: 92; Vs. 12: 4;
Dusthah, Avesta, c. 2, s. 952; Oşîderî, s. 182-183; Dhalla, s. 22-23;
Taraporewala, s. 56.
[342] YG. 43: 7-9; 46: 3;
53: 5.
[343] YG. 44: 4; Narten,
“Behmen”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/bahman-vohu-manah, e.t: 28.06.2018).
[344] Y. 70: 5.
[345] YG. 29: 7-8, 10; 33:
6. (Zerdüşt dönemi toplumunda tarım ve hayvancılık geçim kaynağı ve bir yaşam
biçimi olduğundan Gatha’da verimli otlaklar veya sığırdan çokça söz
edilmektedir).
[346] YG. 46: 7; 50: 1. (Bu pasajlara
göre Vohu Manah, faydalı hayvanlara yönelik bu işlevi Aşa ve Azer ile birlikte
yürütmektedir. Ancak Parsi yazar Dhalla’ya göre bu pasajların, Vohu Manah’ın
hayvanların yahut sürünün koruyucusu olduğunu açık bir şekilde ifade etmediğini
belirtmektedir (bkz. Dhalla, s 29). Bu kapsamda Zaehner, Vohu Manah’a bu
misyonun Zerdüşt sonrası dönemde verildiğini ifade etmektedir. Bunun için bkz.
Aştiyani, Zertoşt, s. 185).
[347] Narten, “Bahman”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/bahman-vohu-manah, e.t: 28.06.2018.
[348] YG. 31: 10.
[349] YG. 34: 14.
[350] YG. 31. 5.
[351] YG. 51: 11.
[352] Y. 54: 1; HA. 3: 2.
[353] YG. 47: 2, 5; Dhalla,
s. 27-28.
[354] Yt. 13: 77-78.
[355] Yt. 19: 46, 96.
[356] YG. 30: 8; 31: 6.
(Vohu Manah’ın ahiret âlemini düzenleme ve nihai yargılama için hazır hale
getirme işlevinden dolayı Ahura Mazda’nın egemenliğine “iyi düşünce mekânı”,
“iyi düşünce egemenliği” denilmektedir. Bkz. YG. 32: 15; 33: 3, 5; 34: 11; 46:
16; Humbach, The Gathas, V. I, s. 136; Insler, s. 51).
[357] YG. 46: 9.
[358] Y. 24: 9; 27: 5, 8,
10; Vd. 10: 12; 11: 14.
[359] YG. 33: 11; 51: 7.
[360] YG. 34: 14; 43: 16;
44: 6; 46: 18; 48: 8; 53: 4.
[361] YG. 34: 12-13; 51: 2,
16; Yt. 1: 20; 19; 46; Vd. 19: 31-32.
[362] YG. 49: 3, 5; 50: 8.
[363] YG.45: 9.
[364] YG. 28: 1-3; 30: 1.
[365] YG. 33: 8.
[366] YG. 30: 7; 33: 11;
50: 7.
[367] M. Boyce,
“Ardwahist”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/ardwahist-av, e.t: 26.06.2018; Purdavud, Gatha, s. 556; Oşîderî,
s. 92-93; Taraporewala, s. 62.
[368] YG. 28: 8.
[369] YG. 32: 2; Purdavud,
Gatha, s. 472.
[370] YG. 46: 9; Purdavud,
Gatha, s. 534.
[371] YG. 31. 7; 44: 3; 47:
2; Y. 2: 14; 3: 16; 58: 4; 68: 24; Yt. 1: 25.
[372] Afifi, s. 432.
[373] Schlerath, et al., “Asa”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/asa-means-truth-in-avestan, e.t: 26.06.2018; Dhalla, s. 30. (Aşa ve Rta arasında
kelime anlamı bağlamında bir ilişkilendirme yapılsa da bu iki ifade arasında
tam bir uyum söz konusu değildir. Nitekim Zerdüştî gelenekte Aşa, ateş sembolü
ile ilişkilendirilirken Veda geleneğindeki Rta, su ile temsil edilmektedir.
Detaylı bilgi için bkz. Alıcı, Kâdim İran’da Din, s. 31-33).
[374] Gatha’da Aşa 157,
Vohu Manah 136, Kşatra 56, Armaiti 40, Ameretat 14, Haurvatat 11, Sraoşa 7, Aşi
18 defa zikredilmektedir (Schlerath, et al., “Asa,” EI,
http://www.iranicaonline.org/articles/asa-means-truth-in- avestan,
e.t: 08.12.2018).
[375] Y. 1: 4; 2: 4; 3: 6;
6: 3; 13: 8; 18: 9; 27: 15; 55: 5; 59: 33; 60: 12; 71: 30; YH. 37: 4; Vs. 6: 1;
21: 0; 23: 1.
[376] Mihrin, s. 23;
Purdavud, Yeştha, C. 1, s. 88. (Taraporewala’ya göre Aşa, Ahura
Mazda’dan sonra önem sırasına göre ikinci sırada bulunmaktadır (Taraporewala,
s. 39). Ancak onun bu iddiasına karşın Dhalla, Ahura Mazda’dan sonra Vohu
Manah’ın geldiğini, Aşa’nın ise statü olarak Vohu Manah’tan sonra yer aldığını
ifade etmektedir. Bkz. Dhalla, s. 30).
[377] YG. 29: 11; 30: 10;
Y. 20: 3.
[378] YG. 46: 17.
[379] YG. 29: 4; Y. 5: 4;
10: 9; 59: 33; HA. 14: 5.
[380] YG. 28: 8; 29: 7; Y.
10: 9; Mihrin, s. 24; Purdavud, Gatha, s. 580.
[381] Taraporewala, s. 40;
Dhalla, s. 32.
[382] Hinnells, s. 72. (Aşa Vahişta’nın
Tanrı Ahura Mazda’nın iradesine uygun hareket etmesi ve tanrısal yasayı temsil
edilmesi sebebiyle Zerdüştîlik, “Aşa inancı”, “Aşa yolu”, “Aşa dini” şeklinde
de adlandırılmaktadır (YG. 49: 3; Y. 3: 3-4; 15: 1; 72: 11; Vd. 3: 33; Vs. 2:
3; Mihrin, s. 24; Taraporewla, s. 35). Ayrıca tanrısal yasayı temsil etmesi
sebebiyle Aşa’nın Zerdüşt inancının temel ahlaki ilkeleri olan “iyi düşünce,
iyi söz, iyi davranış”, hakikat, adalet ve doğruluğun dayanak noktası olduğu da
ifade edilmektedir. Bkz. Boyce, “Ardwahist”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/ardwahist-av, e.t: 26.06. 2018; Dhalla, s. 32; Mihrin, s. 24).
[383] Yt. 3: 1-2.
[384] YG. 44: 2-6.
[385] YG. 30: 1; 43: 6; Y.
58: 4; 60: 2; Vs. 3: 4.
[386] YG. 48: 9; Yt. 3: 17;
V. 19: 2. (Tanrı Ahura Mazda ve Aşa’nın kötülüğü yok etme konusunda aynı arzuya
sahip olduğu zikredilmektedir. Bkz. Boyce, “Ardwahist”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/ardwahist- av, e.t: 26.06. 2018).
[387] Druğ,
tanrısal yasayı bozan, düzensizlik, çarpıklık, yalan anlamına gelmektedir. Aşa
yolundan sapıp druğa
yönelen
kişiler de druğvant ya da druğperest olarak adlandırılmaktadır (Bkz. YG. 51: 13; Boyce,
“Ardwahist”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/ardwahist-av, e.t: 26.06. 2018).
[388] YG. 30: 8; 48: 2; Y.
60: 8-9; 72: 5; Yt. 3: 7-17; Taraporewala, s. 43.
[389] YG. 29: 2-3.
[390] YH. 35: 7-8.
[391] Y. 71: 11.
[392] Y. 27: 9; 68: 23.
[393] Y. 20: 3; 71: 16; HA.
3: 2.
[394] Y. 0: 1; Yt. 2: 2; 3:
6.
[395] Y. 35: 5; Vd. 10: 8;
Vs. 21: 0.
[396] Yt. 13: 91.
[397] YH. 35: 5.
[398] YH. 35: 3, 5, 7-8;
40: 2; 41: 1; Y. 4: 9, 15; 7: 6; 35: 10; Yt. 1: 22; 3: 18-19; Vd. 18: 24; Vs.
1: 4; 2: 6; HA. 14: 5; 11: 2, 9, 12.
[399] YG. 28.3; 28. 6; 30.
7; 31. 3; 33: 11; 51: 20.
[400] YG. 43: 4; 34: 4.
[401] Afifi, s. 432.
[402] YG. 34: 3-4; Boyce, TextualSources,
s. 38.
[403] YG. 43: 9.
[404] Boyce, “Ardwahist”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/ardwahist-av, e.t: 26.06. 2018.
[405] Dhalla, s. 35.
[406] YG. 43: 12, 14; 45:
4; 48: 3; 49: 6; Y. 27: 10; Yt. 13: 91; 19: 46; Yt. 10: 92.
[407] YG. 34: 12; 51: 16,
18; 53: 5; YH. 35: 3. (Aşa; Tanrı’ya ulaşmak için yegâne, dosdoğru yol (YG. 33:
6; 51: 13), Uhrevi kurtuluş için takip edilmesi gereken bir yol (YG. 30: 11;
34: 2; 46: 19; 48: 12; 49: 9) ya da Zerdüşt’ün yaşam felsefesinin en saf biçimi
olarak kabul edilmektedir (Taraporewala, s. 38-39).
[408] YG. 34: 7; 44: 1; 50:
1.
[409] YG. 31: 16; 44: 1, 9;
53: 1; YH. 36: 1; Y. 13: 6; 27: 4; 69: 1; Vs. 2: 5.
[410] YG. 31. 12-13.
[411] YG. 31: 5.
[412] YG. 33: 6; 44: 8, 20;
46: 17; 51: 11. (Aşa’nın yol göstericiliği yanında insanın da iki yönlü bir
eylemde bulunarak hem doğruluk için çalışması hem de kötülüğe karşı mücadele
etmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bkz. YG. 43: 1; Dhalla, s. 35).
[413] Y. 58: 1; YH. 40:
1-3; Vs. 24: 3
[414] Y. 16: 2; 27: 9, 11;
60: 13; Vd. 18: 16; 19: 11.
[415] YG. 48: 6; Y. 71: 25.
[416] YG. 29: 7, 10;
Purdavud, Yad-daştha, s. 52.
[417] YG. 44: 18.
[418] VF. 20: 11.
[419] Y. 15: 2; 18: 8; 71:
16; Yt. 3: 3; Vs. 12: 4.
[420] YG. 44: 18; 50: 5;
Purdavud, Gatha, s. 564.
[421] YG. 31: 22; 33: 11;
34: 11; 48: 1-2; 49: 8-9; 50: 3-4; 51: 10; Y. 27: 8; 54: 1; 68: 24; 69; 1-3;
Yt. 1: 22; ayrıca bkz Rezi, Avesta, s. 277, 278.
[422] William W. Malandra,
“Sahrewar”, El., http://www.iranicaonline.org/articles/sahrewar, e.t: 26.06. 2018.
[423] Mihrin, s. 24.
[424] Malandra,
“Sahrewar”, El.,
http://www.iranicaonline.org/articles/sahrewar, e.t: 26.06. 2018; Humbach, The Gathas, V. I, s.
125; Insler, s. 35; Purdavud, Yad-daştha, s. 8; Oşîderî, s. 349, 361.
[425] YG. 28: 5; 29: 9-10; 31: 4; 34: 5;
45: 9; Purdavud, Gatha, s. 556; Purdavud, Yad-daştha, s. 22-23.
(Gatha 45: 9’da mazda kşatra olarak geçen ifade, Ahura Mazda’nın egemenliği
yanında onun “manevi ülkesi” şeklinde de tercüme edilmektedir. Bkz. Humbach, The
Gathas, V. I, s. 166; Insler, s. 76-77; Purdavud, Gatha, s. 528)
[426] YG. 31: 21; 32: 2;
34: 5, 15; 49: 5; 53: 9.
[427] YG. 28: 3, 9; 30: 8; 31: 6; 32: 6;
33: 13; 34: 10; 43: 13; 48: 8; 49: 8; 51: 1; YH. 40: 1-2; (Kşatra’nın “iyi ve
faydalı ülke”, yani cennet (Purdavud, Yad-daştha, s. 87; Oşîderî, s.
361; Rezi, Tealim-i Zertoşt, s. 95) anlamında kullanılması, bu kelimenin
sadece dünya ve ahirete yönelik çeşitli işleri yapan bir varlığın adı olarak
değil, aynı zamanda Tanrı Ahura Mazda tarafından ahirette iyilere verilen
ödülü, yani Ahura Mazda’nın egemenliğinde yer bulmayı ve kurtuluşa ermeyi de
ifade ettiğini göstermektedir (Rezi, Avesta, s. 277). Bu kapsamda
Kşatra, “iyiler için en değerli ve kusursuz ödül” (YG. 28: 3; 29: 10; 31: 6;
46: 10; 51: 12, 21), “arzu edilen ödül” (YG. 28: 5; 31: 4; 33: 5) ya da “iyi
düşünce ödülü” (YG. 33: 13) olarak da anlamlandırmaktadır.
[428] YG. 51: 1; YH. 35:
10; 37: 1-2.
[429] Y. 15: 2; 18: 1; 19:
14; 65: 16; HA. 14: 5; ayrıca bkz. Afifi, s. 567.
[430] YG. 44: 7; Yt. 1: 25.
[431] Malandra, “Sahrewar”,
EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/sahrewar, e.t: 26.06.2018; Dhalla, s. 3637; Oşîderî, s. 349;
Hinnells, s. 74.
[432] Bkz. Vd. 9: 10; 16: 6; 17: 6; Vs.
20: 1; Yt. 2: 2; 10: 125. (Gatha’ya göre Kşatra, Ahura Mazda’nın manevi
egemenliğini ve kudretini temsil ederken; Gatha sonrası metinler, Kşatra
kelimesinin anlamını genişleterek bu kelimeyi maddi zenginliğin ve kudretin
sembolü olan metal türü nesneleri ifade etmek için de kullanmıştır. (Vd. 9: 10;
17: 6). Böylece Kşatra kelimesi metal nesneleri ifade etmede kullanılmaya
başlayınca metallerin koruyucusu anlamını da kazanmıştır. Bundan dolayı Gatha’da
Kşatra kelimesinin metal kelimesiyle görünür bir ilişkisi olmasa da zikredilen
son yargılamada iyinin ve kötünün birbirinden ayrılmasında ve kötülerin
cezalandırmasında rol alan erimiş ve kızgın metalin, Khşatra’ya atfedildiği
görülmektedir. Bkz. YG. 30: 7; 32: 7; 51: 9; Purdavud, Gatha, s. 454,
474, 572; Dhalla, s. 37; Malandra, “Sahrewar”, EI., http://www.iranicaonline.org/articles/sahrewar, e.t:26.06.2018).
[433] Malandra, “Sahrewar”,
EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/sahrewar, e.t: 08.11.2018.
[434] YG. 32: 2; 51: 16;
Yt. 10: 92.
[435] YG. 31. 5.
[436] YG. 34: 15.
[437] YH. 41: 2.
[438] YG. 30: 7; 31: 16-21;
33: 10; 43: 14.
[439] Gatha’da Kşatra ile birlikte
diğer Ameşaların da tanrısal egemenliğin sağlanması için aktif olarak rol
aldıkları ve tanrısal egemenliğin insanlar arasında tesis edilmesine öncülük
ettikleri belirtilmektedir (YG. 31: 16; 34: 3).
[440] YG. 29: 11; 33: 14;
34: 3; ayrıca bkz. Dhalla, s. 36; Mihrin, s. 24-25.
[441] Vd. 20: 3; Mihrin, s.
24.
[442] Y. 68: 23.
[443] Yt. 1: 21.
[444] Mihrin, s. 25.
[445] Y. 27: 4; 60: 2;
Caferi, Din-i Behi, s. 141-142.
[446] YG. 45: 9; Purdavud,
Gatha, s. 526-527.
[447] YG. 48: 11; Purdavud,
Gatha, s. 552.
[448] YG. 50: 3; Purdavud,
Gatha, s. 562-563.
[449] Y. 27: 8, 10; 68: 24;
Vd. 10: 12; 11: 14; YG. 31: 21; 33: 11; 43: 4-6; 45: 7; 47: 1; Purdavud,
Gatha, s.
488, 542.
[450] Y. 18: 1; YH. 35: 10;
37: 2, 5; Vs. 20: 1; HA. 14: 5
[451] YG. 33: 11, 14; 50:
4.
[452] Vd. 19: 11.
[453] Afifi, s. 553.
[454] M. Boyce, “Ârmaiti”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/armaiti, e.t: 31.05.2018; Purdavud, Yad- daştha, s. 144;
Oşîderî, s. 97, 317, 427. (Gatha’da Armaiti, genellikle dindarlık anlamına
gelmekle birlikte bazen “istek, arzu”( Purdavud, Yad-daştha, 144;
Oşîderî, s. 97) ya da “düşüncelilik” gibi manaları ifade etmektedir. Bkz. YG.
43: 10; Humbach, The Gathas, V. I, s. 154).
[455] Bkz. YG. 28: 3, 7;
30: 7; 31: 4, 9, 12; 33: 13; 34: 9, 10; 49: 2; 51: 4, 11.
[456] Purdavud, Gatha,
524; Oşîderî, s. 317; Taraporewala, s. 21.
[457] YG. 43: 15; Purdavud,
Gahta, 508; Mihrin, s. 25; Tarlan, s. 27.
[458] Yt. 17: 16; Vs. 3: 4.
[459] Boyce, “Armaiti”, EI, http://www.iranicaonline.org/articles/armaiti,
e.t: 08.11. 2018; ayrıca bkz. Avesta-
Zoroastrian Archives, “Visperad”, A.O.,
http://www.avesta.org/visperad/vrsbe.htm#chap3, e.t: 08.11.2018.
[460] YG. 45: 4; Vd. 19:
13, 16.
[461] Boyce, “Armaiti”, EI,
http://www.iranicaonline.org/articles/armaiti, e.t: 08.11. 2018; Hinnells, s. 74.
[462] YG. 31: 9; 44; 7; 47:
3; Yt. 1: 25.
[463] YG. 43: 16; 46: 16;
51: 4; Yt. 13: 3.
[464] YG. 43: 10.
[465] YG. 51: 11.
[466] Boyce, “Armaiti”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/armaiti, e.t: 31.05.2018.
[467] YG. 33: 13; Yt. 10:
92.
[468] YG. 28: 7.
[469] YG. 31: 12; 44: 10-11; ; 46: 12;
Y. 27: 10; Purdavud, Gatha, s.514-515; Taraporewala, s. 21. (Armaiti’nin
telkin ettiği hayatı benimseyen insanların, doğru inancın temsilcisi olan
Zerdüşt’le dost olacağı (YG. 51: 11, 21), reddedenlerin ise doğruluktan
uzaklaşarak kötü insanlar haline geleceği belirtilmektedir. Bkz. YG. 34: 9-10;
49: 2).
[470] Y. 13: 6.
[471] Yt. 1: 27, 29, 32;
Vd. 8: 21.
[472] Vd. 8: 21, 72: 9: 28;
10: 20; 20: 13-14; HA. 3: 3.
[473] YG. 33: 1-12; Y. 27:
1-9; 47: 1.
[474] Bkz. Dhalla, s. 37.
[475] Purdavud, Gatha,
s. 462, 548-549. (Armaiti’nin yeryüzünün koruyucusu olma özelliğinin daha çok
Gatha
sonrası metinlerde ifade edildiği ve bunun da Hinduizmdeki
tanrıça Aramati’nin yeryüzünün koruyucusu şeklinde kabul edilmesinin etkisiyle
oiuştuğu dile getirilmektedir (Dhalla, s. 39; Boyce, “Armaiti”. El., http://www.iranicaonline.org/articles/armaiti, e.t: 31.05.2018). Nitekim Zerdüştîlikteki Armaiti’nin, Rig
Veda’da dindarlığı temsil eden tanrıça Aramati ile ilişkili olduğu ve Hint’e
ait bu tanrıçanın İran’a meleksi bir varlık olarak geçtiği iddia edilmektedir (Boyce, “Armaiti”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/armaiti, e.t: 31.05.2018).
[476] YG. 44: 6-7.
[477] YG. 34: 11; 43: 1;
47: 3; 48: 6, 11; Y. 68: 24; bkz. İbrahim Purdavud (çev.), Yesna, Ali
Rıza Keyani ve İhsan M. (Yay. Haz.),
www.tarikhfa.com, 1392s. 324-325.
[478] Yt. 1: 32.
[479] Vd. 3: 35.
[480] Vd. 2: 10, 14, 18.
[481] YG. 48: 5, 11;
Purdavud, Gatha, s. 549.
[482] YG. 30. 7; ayrıca
bkz. Alıcı, Kadim İran ’da Din, s. 79.
[483] YG. 33: 11; 43: 6;
47: 1, 6; Y. 27: 8; 68: 24.
[484] YG. 33: 11; 51:
20-21; Vd. 19: 31-32.
[485] YG. 49: 5, 10.
[486] YG. 28. 3, 7; 31: 4;
33: 11; 43: 1; 51: 20; Y. 16: 10; 21: 2; 58: 1; 71: 11; YH. 35: 5; HA. 3: 3;
14: 5.
[487] Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 95.
[488] Murdad ifadesi ölümlü
anlamına geldiği için doğru bir kullanım olarak görülmemekte ve bu kelimenin
önüne ‘a’ olumsuzluk ön ekini almasıyla oluşan Amurdad ifadesi doğru kabul
edilmektedir (bkz. Oşîderî, s. 121; Arien, s. 77).
[489] Bkz. Purdavud, Yad-daştha,
s. 107; Antonio Panaino, “Hordâd,” EI,
http://www.iranicaonline.org/articles/hordad, e.t: 10.11.2018; M.
Boyce, “Amurdad”, EI,
http://www.iranicaonline.org/articles/amurdad-pahl, e. t: 10.11.2018.
[490] Oşîderî, s. 121, 484;
Rezi, Tealim-i Zertoşt, s. 95-96; Caferi, Din-i Behi, s. 148;
Alıcı, Kâdim İran ’da Din, s. 78.
[491] Bkz. Antonio Panaino,
“Hordâd,” EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/hordad, e.t: 03.07.2018; M.
Boyce, “Amurdad”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/amurdad-pahl, e.t: 03.07.2018.
[492] Bakara 102. ayette
geçen Harut ve Marut’un Zerdüştîlikteki Haurvatat (Hordad) ve Ameretat
(Amurdad) adlı Ameşa Spentalarla aynı olma ihtimali üzerinde durulmuştur. Fakat
Kur’an’daki Harut ve Marut adlı varlıkların Zerdüştîlikteki bu iki varlıkla
ilişkili olduğu ifade edilse de bu ilişkinin kelime benzerliğinden öteye
geçmediği görülmektedir. Nitekim Zerdüştî kutsal metinlerde Haurvatat ve
Ameretat, Tanrı Ahura Mazda’nın mükemmellik ve ölümsüzlük sıfatlarını temsil
eden, sihir ya da büyü ile ilişkisi olmayan iki tanrısal varlık olarak
tanıtılmaktadır (bkz. Demirci, s. 262).
[493] YG. 51: 7; Yt. 1: 25;
Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 73.
[494] YG. 31: 21; 33: 8-9;
Yt. 4: 1; HA. 10: 5.
[495] Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 95; Dhalla, s. 39; Oşîderî, s. 121, 253; Rezi, Tealim-i Zertoşt,
s. 95; Mihr, s. 16; Afîfî, s. 441-442, 497; Hinnells, s. 75.
[496] Purdavud,
Yad-daştha, s. 106-107; Rezi, Tealim-i Zertoşt, s. 95. (Avesta’da
önemli iki figür olması sebebiyle Haurvatat ve Ameret adlı varlıklara 4. Yeşt (Hordad
Yeşt) adanmıştır. Bkz. Dusthah, Avesta, c. 1, s. 293-295).
[497] Yt. 10: 92.
[498] Y. 71: 12.
[499] YG. 32: 15; 33: 8.
[500] Yt. 4: 1-2, 10-11;
Caferî, Din-i Behi, s. 147; Dhalla, s. 39.
[501] Yt. 19: 96.
[502] Panaino, “Hordâd,” El,
http://www.iranicaonline.org/articles/hordad, e.t: 10.11.2018; Oşîderî, s. 122.
[503] “. Mükemmellik ve
Ölümsüzlük; Aşa, Vohu Manah ve Armaiti aracılığıyla uzun yaşamı ve kudreti
arttırmaya devam edecek...” (YG. 34: 11 ve benzeri için bkz. YG. 45: 10). “Ey
Mazda! Ey yeri, suyu, bitkiyi yaratan! Bize Spenta Mainyu aracılığıyla
mükemmellik ve ölümsüzlük ver.” (YG. 51: 7).
[504] Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 95; Oşîderî, s. 121; Boyce, “Amurdâd”, El.,
http://www.iranicaonline.org/articles/amurdad-pahl, e.t: 03.07.2018; Dhalla, s. 41; Rezi, Tealim-i Zertoşt,
s. 96; Arthur E. Christensen, Mazdaperesti der İran-i Kadim: Tehkikat der
Bab-i Kiş-i Zertoşti-yi İran-i Bastan, Trc. Zebihullah Safa, İntişarat-i
Hirmendi Tahran 1388, s. 47, 51.
[505] Bkz. Dhalla, s. 41.
[506] YG. 31: 21; 32: 15;
ayrıca bkz. Purdavud, Gatha, s. 480; Purdavud, Yad-daştha, s. 169.
[507] Vd. 19: 31-32.
[508] Panaino, “Hordâd,” El.,
http://www.iranicaonline.org/articles/hordad, e.t: 03.07.2018; Purdavud, Yeştha,
c. 1, s.
95; Purdavud, Gatha, s. 518-519; Dhalla, s. 40; Oşîderî, s. 122.
[509] YG. 31: 6; 34: 1, 11;
44: 17-18; 45: 5; 47: 1; 51: 7; Purdavud, Gatha, s. 460, 572; Dhalla, s.
40.
[510] YG. 33: 8.
[511] Purdavud, Yad-daştha,
s. 107.
[512] Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 85.
[513] YG. 29: 7; 51: 21. (Spenta
kelimesi, Tanrı Ahura Mazda’nın sıfatı olarak zikedildiğinde sadece kutsal
anlamına gelmektedir. Bkz. YG. 43: 3-4, 16; 46: 9; 47: 4; 51: 16; ayrıca bkz.
Zaehner, s. 45; Alıcı, Kadim İran ’da Din, s. 57).
[514] Purdavud, Yad-daştha,
s. 48, 185; Dusthah, Avesta, c. 2, s. 1002; Mary Boyce, “Amasa Spanta”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/amesa-spenta-beneficent-divinity, e.t: 31.05.2018; Oşîderî, s. 317-318; Alıcı, Kadim İran
’da Din, s. 55.
[515] Ali Ekber Caferî, Zertoşt
ve Din-i Behi, İntişarat-i Câmî, Tahran 1385, s. 136; Ali Ekber Caferî, Peyam-i
Zertoşt, Neşr-i Fravahar, Tahran 1361, s. 39.
[516] Spenta kelimesinin
“düşünce” anlamından dolayı Gatha 31: 11’de geçen '“Ahura Mazda ’nın
düşüncesi'” ifadesi, Spenta Mainyu’ya izafe edilmektedir. (Mary Boyce,
“Ahura Mazda”, EI.,, http://www.iranicaonline.org/articles/ahura-mazda, e.t:18.06.2018; Purdavud, Gatha, s. 464; Boyce, Textual
Sources, s. 39; Boyce, Menabı-i Mektub-i Din-i Zertoştî, s. 73;
Humbach, The Gathas, s. 129).
[517] Caferî, Din-i
Behî, s. 135; Caferî, Peyam-i Zertoşt, s. 48.
[518] Oşîderî, s. 428;
Purdavud, Yad-daştha, s. 69-70, 181.
[519] Purdavud, Gatha,
s. 123; Purdavud, Yad-daştha, s. 69-70; Oşîderî, s. 24, 446.
[520] Purdavud, Gatha,
s. 199, 209, 255, 460, 502, 512, 524, 572; Oşîderî, s. 317.
[521] Altı pasajdan oluşan
ve Gatha’nın en eski kısmı olduğu söylenen Yesna 47. bölüm, Spenta Mainyu’ya
atfedildiği için Spentmed Gat yahut Spenta Mainyu Gatha adını
almaktadır (bkz. Purdavud, Gatha, s. 542).
[522] Purdavud, Yeştha,
c.1, s. 70-72; Oşîderî, s. 318.
[523] Boyce, Textual
Sources, s. 12; Dusthah, Avesta, c. 2, s. 1003; Alıcı, Kâdim İran
’da Din, s. 57; Afîfî, s. 552.
[524] Yt. 1: 1; 8: 10; 10:
73; Vd. 2: 1; 9: 1; 10; 4; Purdavud, Yad-daştha, s. 3; Boyce, “Ahura
Mazda”, EI., http://www.iranicaonline.org/articles/ahura-mazda, e.t: 18.06.2018; Jale Amuzgar, Tarih-i Esatir-i İran, Neşr-i
Semt, Tahran 1393, s. 17; Oşîderî, s. 318; Dhalla, s. 24; Alıcı, Kâdim
İran’da Din, s. 47.
[525] Y. 1: 16; 3: 18; 4:
21; 7: 18; 12: 7; YH. 37: 1.
[526] Y. 1: 11; 3: 13; 4:
16; 7: 13.
[527] Y. 58: 6.
[528] YG. 31: 11; 44: 7;
47: 3; 51: 7; Y. 8: 5-6 Boyce, Menabı-i Mektub-i Din-i Zertoştî, s. 37;
Dhalla, s. 24-25.
[529] Gatha 30: 1-5’e göre
birbirine zıt ve sürekli bir mücadele içinde olan ikiz ruhlar olarak tanımlanan
Spenta Mainyu ve Angra Mainyu’nun sırasıyla iyiliği ve kötülüğü temsil
ettikleri dile getirilmektedir (bkz. Purdavud, Gatha, s. 452, 522;
Oşîderî, s. 134). Bu iki figürün karşıtlıkları, zıtlıkları sebebiyle düşünce,
akıl, istek, inanç, söz, amel ve ruh bakımından birbirinden ayrıldıkları
zikredilmektedir (YG. 45: 2).
[530] Kelime anlamı
eksilten, azaltan, yok eden olan Angra Mainyu, Gatha’da fesat çıkaran, kin
tutan, düşman, kötü arzulu varlık olarak tanıtılmaktadır (bkz. YG. 43: 15; 44:
12; 48: 10).
[531] Alıcı, Kadim
İran’da Din, s. 58.
[532] Dhalla, s. 84-85; Mihr, s. 26-27;
Oşîderî, s. 24; Mihrin, s. 21; Alıcı, Kâdim İran’da Din, s. 69. (Spenta
Mainyu’nun yaratıcı vasfını temsil etmesi, süreç içinde Ahura Mazda ile
aynılaşmasına neden olmuştur. En erken metinlerde düşüncede, sözde ve eylemde
birbirinden farklı iki zıt varlık olarak Spenta Mainyu ve Angra Mainyu’nun ismi
geçerken (YG. 30: 3) ve bunların arasındaki mücadeleden söz edilirken (Yt. 19:
46) sonraki metinlerde birbiriyle mücadele eden bu iki zıt varlık, Ahura Mazda
ve Angra Mainyu (Ehrimen) olarak zikredilmeye (Y. 19: 15) ve bunların karşıt yaratmalarından
söz edilmeye başlanmıştır (Vd. 1: 1-21). Bu değişimden hareketle Sâsâni
döneminde Spenta Mainyu, Ahura Mazda ile aynılaşarak Hürmüze dönüşmüş ve
Ehrimen’le birlikte karşıt iki tanrı olarak anılmaya başlanmıştır. Bkz. J.
Duchesne Guillemin, “Ahriman,” EI,
http://www.iranicaonline.org/articles/ahriman, e.t: 10.11.2018).
[533] Y. 1: 1-2, 12; 17:
12; 37: 1; YH. 42: 2; Vs. 7: 4; Vd. 19: 35; 21: 4, 8, 12.
[534] YG. 47: 3; Y. 68: 24.
[535] YG. 30: 5; YH. 36: 3.
[536] Zaehner, s. 45, 50;
Amuzgar, Tarih-i Esâtîr-i İran, s. 16-17
[537] YG. 43: 6.
[538] YG. 44: 7; 45: 5-6;
YH. 36: 1; Vs. 21: 0; Vd. 11: 4.
[539] YG. 47: 4; Y. 68: 24.
[540] YG. 30: 1-5
[541] YG. 45: 2.
[542] Vd. 19: 9; HA. 3: 5.
[543] YG. 33: 12; 43: 2.
[544] YG. 31: 20; Caferi, Peyam-i
Zertoşt, s. 87; Moşirî, s. 54; Oşîderî, s. 318-319.
[545] Y. 68: 23.
[546] YG. 31: 3; 43: 5-6;
47: 4-6.
[547] Y. 27: 9; 65: 15; 68:
23; Vd. 19: 31-32.
[548] YG. 30: 1-4; 43: 2;
47: 1.
[549] Purdavud, Horde Avesta, s.
186-187; Oşîderî, s. 148-149; Afîfî, s. 452. (Spenta Mainyu, Ameşa Spentalardan
biri olarak kabul edilse de ona tahsis edilmiş olan özel bazı izedlerden söz
edilmemesi, onun diğer Ameşa Spentalar gibi algılanmadığını göstermektedir.
Bunun yanında Spenta Mainyu yerine Ahura Mazda’ya özel bazı izedlerin tahsis
edilmesi ise son döneme ait dini metinlerde Ahura Mazda’nın Ameşa Spentaların
başı olarak ifade edilmesinden kaynaklanmaktadır. Bkz.Oşîderî, s. 148).
[550] Arien, s. 79; Mihr,
s. 26.
[551] YH. 37: 2; 41: 3.
[552] Purdavud, Horde Avesta, s.
186; Dusthah, Avesta, c. 2, s. 940; Oşîderî, s. 148; Mihrin, s. 28;
Alıcı,
“Yezdan”, s. 512.
[553] Y. 1: 19; 3: 4,
20-21; 6: 3; 7: 20-23; 23: 2. (İzed kelimesi, hem Tann’nın emrinde bulunan
bütün manevi varlıkları hem de dünyada övgüye layık dindarları yahut aşavanları
nitelendirmek için kullanılmaktadır. Bu dünyadaki aşavanlar, maddi ized olarak
da adlandırılmaktadır. Bu kapsamda Avesta’da Zerdüşt’ün liderliğini yaptığı
(bkz. Y. 1: 19; Y. 16: 2) maddi izedler; iyi yöneticiler, üstün ve takvalı
kişiler, su, yağmur, ay, güneş, yıldızlar, gökyüzü, nehirler, denizler, faydalı
bitkiler, yeryüzü, faydalı hayvanlar... vb. şeklinde sıralanmaktadır. Bkz.
Rezi, Avesta, s. 234-235; Oşîderî, s. 24; Mihr, s. 23-24; Mihrin, s. 28)
[554] Y. 16: 1; YH.
41: 3; Yt. 17: 16; Vd. 10: 4; ayrıca bkz. Taraporewala, s. 61; K. Edalji Kanga,
An English- Avesta Dictionary, Bombay 1909, s. 566; Alıcı, “Yezdan”, s.
512.
[555] Oşîderî, s. 148;
Afîfî, s. 451; Alıcı, “Yezdan”, s. 512. (İzed kelimesinin çoğulu olan Yezdan
ifadesinin, Ahura Mazda’nın isimlerinden biri olarak kullanılmasının sebebi,
Zerdüştî geleneğe göre onun, manevi alemde övülmeye layık olan bütün varlıkları
kendi zatında toplaması ve bu varlıkların hâkimi olan tek tanrı olmasıdır. Bkz.
Oşîderî, s. 148).
[556] Y. 71: 3; Yt. 6: 1;
HA. 5: 11-14; Afîfî, s. 451.
[557] Mihr, s.21.
[558] Y. 16: 5-6.
[559] Mihr, s. 24.
[560] Y. 44: 16; Vd. 8: 20,
72; 9: 28; 10: 20; 11: 3, 8, 11; 20: 13-14.
[561] Y. 8: 3; Purdavud, Gatha,
516.
[562] Y. 65: 12-14; 72: 8;
Vs. 11: 15-16.
[563] Yt. 6: 1.
[564] Vd. 2: 21; ayrıca
bkz. Mihr, s. 24-25.
[565] Y. 1: 19; 3: 23.
[566] Y. 1: 12; 2: 18; 6:
19-20; 14: 3; 16: 1; 17: 19; 57: 8; 59: 29; Yt. 2: 4-5, 9-10; 11: 15-16, 21-22.
[567] Y. 4: 25; 24: 23-24;
7: 4, 22-23; Yt. 11: 8; Vs. 9: 4-6; 10: 2; 25: 8; HA: 5: 9; 10: 3-4; 11: 6.
[568] Amuzgar, Tarih-i
Esatir-i İran, s. 19-41; Mihr, s. 23-24; Taraporewala, s. 61; Alıcı, Kadim
İran ’da Din, s. 133-134, 136.
[569] Amuzgar, Tarih-i
Esatir-i İran, s. 20; Afîfî, s. 451.
[570] M. Boyce, “Âtas”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/atas-fire, e.t: 23.09.2018; Mary Boyce, “Âdur,” EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/adur-and-adar-middle-persian-word-for-fire-the-avestan- form-is-atar-of-unknown-derivation-and-the-late-form,
e.t: 23.09.2018
[571] YG. 31: 3, 19; 34: 4;
51: 9.
[572] YG. 43: 4; ayrıca
bkz. Purdavud Yad-daştha, s. 66, 135.
[573] YG. 46: 7; Rüstem
Şehzadi (çev.), Gatha: Surudha-i Zertoşt, İntişarat-i Farvahar, 1393, s.
188.
[574] YG. 47: 6; Rüstem
Şehzadi (çev.), Gatha: Surudha-i Zertoşt, intişarat-i Farvahar, 1393, s.
208.
[575] Y. 2: 14; 3: 16; YH.
36: 3.
[576] HA. 9: 4-7.
[577] Bkz. YG. 34: 4;
Dhalla, s. 42; Taraporewala, s. 71.
[578] Afîfî, s. 404;
Oşîderî, s. 58, 66-67; Amuzgar, Tarih-i Esatir-iİran, s. 35; Vesta
Sarkhosh Curtis, Ustureha- i İranî, trc.: Abbas Mohabber, Neşr-i Merkez,
Tahran 1393, s. 16; Afîfî, s. 404.
[579] Y. 1: 2, 4, 12; 2: 4;
3: 6; 6: 3, 11, 18; 71: 23. Vs. Vs. 11: 5-6; 13: 3; 16: 1-2; HA. 10: 9; 11: 2,
9, 12; 12: 9-10; 13: 11-12; 14: 8-9;
[580] HA. 9: 8.
[581] Aff, s. 404-405.
[582] Y. 1: 2.
[583] HA. 9: 11.
[584] Y. 1: 2, 4.
[585] Y. 1: 12; 2: 4; 3: 2,
21; HA. 9: 20; Vs. 7: 5.
[586] Ateş kültü, Zerdüşt öncesi İran
toplumunda önemli bir yere sahiptir. Bu toplum ateşin; insanları koruyan,
gözeten tanrı Atar’ın (Azer) yeryüzündeki görünümü olduğuna inanmakta ve bunun
için maddi ateşi kutsal görmekteydi (M. Boyce, '“Ataş”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/atas-fire, e.t: 23.09.2018). Zerdüşt öncesi İran toplumunda olduğu
gibi bir diğer Aryan toplumu olan Hint toplumunda da ateş, önemli bir figür
sayılmaktadır. Bu toplumun inancında Atar’a (Azer) karşılık gelen Agni, ateş
ile temsil edilmekte ve ateş tanrısı olarak tanıtılmaktadır. Her yerde var olma
özelliğine sahip olan Agni, ateşe sunulan adakları tanrılara ulaştırma görevini
yürütmektedir (Hinnells, s. 47; Hidayet Işık, Mecusilikte Ateş Sembolü,
y.y., Diyarbakır 2014, s. 113-114; Zehra Zeren, Hint Kökenli Dinlerde Tanrı
Tasavvuru, (Yüksek Lisans Tezi/Ankara Üniversitesi, 2010), s. 22-24). Bu
suretle insanların, tanrıların yol göstermesi ve kendilerini kötülüklerden
koruması için ateş tanrısı Agni’ye kurban sundukları ve tazimde bulundukları
ifade edilmektedir (A.Ranjan Mohapatra, “Hinduzm”, çev: Hidayet Işık, Necmettin
Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 13 (2002), s. 216; Ali
İhsan Yitik, Doğu Dinleri, İsam Yayınları, İstanbul 2014, s. 26.
[587] Bunun için bkz. M. Boyce, “Âtas”,
EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/atas-fire, e.t: 23.09.2018;
Dhalla, s.
42.
[588] Bunun için bkz. Alıcı, Kâdim
İran’da Din, s. 166-170; Işık, s. 130-132; Orhan Hançerlioğlu, Dünya
İnançları Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul 2000, s. 61. (Bazı bilim
adamları, Hint-İran geleneğinde tanrı olan Azer’in (Atar) ateş ile özdeş
görülmesinden dolayı Zerdüştîlikte bir ized olan Azer’in (Atar), Tanrı Ahura
Mazda ile aynı görülmesine itiraz etmektedirler. Onlara göre Zerdüştîlikte
ateşi, Tanrı ile özdeş görenler, bu dindeki ateş figürünün erken dönem
Hinduizmindeki ateş tanrısından kaynaklandığına inanmakta ve bu nedenle
Hinduizmde olduğu gibi Zerdüştîlikte de ateşi yahut Azer’i (Atar) Tanrı Ahura
Mazda’yla özdeş saymaktadırlar (bkz. Alıcı, Kâdim İran ’da Din, s.
166-170; Işık, s. 130-132). Oysa Gatha’da ateş, yani Azer, saygı gösterilen bir
figür şeklinde zikredilse de (YG. 31: 3, 19; 34: 4; 43: 4, 9; 46: 7; 47: 6; 51:
9) onun, ibadet edilen bir varlık olmadığı (Alıcı, Kâdim İran ’da Din,
s. 84-85) ve bir tanrı olarak zikredilmekten ziyade Tanrı Ahura Mazda’ya nispet
edilen bir figür olduğu ifade edilmektedir (Mihrin, s. 33-34; Hinnells, s.
47-50; Işık, s. 127). Nitekim Gatha’da ve diğer Avesta metinlerinde Azer ile
ilgili bilgiler, Hint-İran toplumunda tanrı olarak kabul edilen Azer (Atar) ile
Zerdüştîlikteki Azer’in (Atar) birbirinden farklı mahiyetler taşıdığını ve onun
diğer İzedlerle birlikte Tanrı Ahura Mazda’ya itaat eden meleksi bir varlık
olduğunu ortaya koymaktadır. Bkz. Taraporewala, s. 67-68; Işık, s. 125-126).
[589] Oşîderî, s. 60-61.
[590] Y. 16: 4; 17: 11.
[591] Afifi, s. 413.
[592] YG. 46: 7; ayrıca
bkz. Purdavud, Gatha, s. 534.
[593] YG. 31: 19; Şehzadi,
s. 83.
[594] Y. 70: 2; HA. 9: 8.
(Yt. 19: 46. pasajda Azer’in, Vohu Manah ve Aşa ile birlikte Spenta Maniyu’nun
yardımcıları, habercileri olarak kötülüğün kaynağı Angra Mainyu (Ehrimen) ve
yardımcılarına karşı mücadele ettiklerinden söz edilmektedir).
[595] YH. 36: 1-3; Yt. 10:
3; Vd. 11: 4; Vs. 21: 0.
[596] YG 43: 9.
[597] YG. 43: 9; Purdavud,
Gatha, s. 504; Şehzadi, s. 143.
[598] HA. 9: 10.
[599] Yt. 19: 49-50;
Curtis, s. 17.
[600] Yt. 19: 46.
[601] Yt. 13: 77.
[602] Y. 13: 2; 62: 7; 65;
12-13; Vs. 21: 0; ayrıca bkz. YG. 47: 6; Şehzadi, s. 208.
[603] Y. 58: 4, 7; 62: 4-6;
HA. 3: 2; 9: 12; ayrıca bkz. YG. 46: 7; Şehzadi, s. 188).
[604] YG. 34: 4.
[605] YG. 51: 9.
[606] YG. 51: 9.
[607] Purdavud, Gatha,
s. 544; 572; Dhalla, s. 43.
[608] YG. 31: 3; 31: 19;
43: 4; 47: 6; 51: 9.
[609] Mihr, s. 26; Alıcı, Kâdim
İran ’da Din, s. 145-146.
[610] Hanns-Peter Schmidt,
“Mithra”, El.,
http://www.iranicaonline.org/articles/mithra-i, e.t: 30.11.2018; Helmut Humbach, Mitra der Hindustan ve
Nezd-iMuğan-i Hindu-yi Şode, (trc.) Rukiye Behzadi, Pejuhende, Tahran 1379,
s. 10; David Ulansey, Pejuhiş-i Nu Der Menşe-i Mitraperesti: Keyhanşinasî ve
Nicat ve RestgarîDer Dünya-yi Bastan, (trc. ve thk.) Meryem Amînî, Neşr-i
Çeşm, Tahran 1380, s. 14, 18-19; Meçin, s. 21-22; Afifi, s. 624.
[611] Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 392, 402-403; Oşîderî, s. 441-442; Curtis, s. 12-13; Alıcı, Kâdim
İran ’da Din, s. 138-139; Martin J. Vermaseren, Ayin-i Mitra, trc.:
Bozorg Naderzad, Neşr-i Çeşme, Tahran 1375, s. 1617.
[612] Bkz. Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 423-503. (Zerdüştî takvimdeki her ay ve her günün başta Tanrı Ahura
Mazda olmak üzere Ameşa Spentalar ve bazı İzedlere adanması sebebiyle Mitra’ya
da yılın 7. ay’ı (mihr ayı) ve her ayın 16. günü (mihr günü) ile Mihregan
Bayramı ithaf edilmiştir. Bkz. Oşîderî, s. 441).
[613] Yt. 10: 98; HA. 6:
15. (Mitra kelimesi bir ized olarak Gatha’da geçmemekle birlikte antlaşma,
sözleşme anlamlarında mithroibyo (YG. 46: 5) şeklinde bir ifade
geçmektedir. Bkz. Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 392-393; Oşîderî, s. 441 ).
[614] HA. 6: 10-14, 16.
[615] Y. 2: 11; 6: 10; Yt.
10: 113.
[616] Y. 6: 10; Yt.
10: 92-93. (Mitra’nın her şeyi gören ve işiten bir yönetici olarak tanrısal
sözleşmeyi koruması için Ahura Mazda tarafından“bin kulaklı ve on bin gözlü
” olarak yaratıldığı ifade edilmektedir. Bkz. Y. 1: 3, 11; 3: 13; 2: 3; 3:
5; 6: 2; 72: 6; Yt. 10: 7, 145. Vs. 1: 7; 2: 9; 7: 2; HA. 5: 5; 10: 2, 7-8, 10;
ayrıca bkz. Oşîderî, s. 441).
[617] Y. 4: 8, 16; 7: 5,
13; 68: 22; 70: 3; Yt. 10: 1, 5-6, 30-33, 89; Vd. 3: 1. (Bazı araştırmacılar,
Mitra’nın Zerdüştîliğe Tanrı Ahura Mazda’nın yardımcılarından biri olarak dahil
edilmiş olsa bile Avesta’da Tanrı Ahura Mazda gibi övülmesini, Zerdüşt öncesi konumunun
bir yansıması olarak değerlendirmektedir. Bkz. Dusthah, Avesta, c. 2, s.
1057).
[618] HA. 5: 7; 6: 15.
[619] Yt. 10: 51.
[620] Yt. 13: 95; HA. 6:
10-14, 16.
[621] Yt. 10: 92-93.
[622] HA. 5: 15.
[623] Yt. 10: 5-6, 22-24,
53-56.
[624] Y. 65: 12-14; Yt. 10:
5-6; HA. 6: 0, 14.
[625] Yt. 10: 2, 29, 41;
Vd. 3: 7; ayrıca bkz. Purdavud, Yeştha, c.1, s. 403.
[626] Yt. 10: 138-139.
[627] Yt. 10: 35.
[628] Yt 10: 45-46. (Söz
konusu yardımcıların sayısı konusunda farklı bilgiler bulunmaktadır. Bir
pasajda Mitra’nın yardımcılarının sekiz (Yt. 10: 45), başka bir pasajda ise
binlerce olduğu zikredilmektedir (Yt. 10: 46). Avesta’nın başka pasajlarında
ise bunların Sraoşa (Yt. 10: 41, 52, 100), Raşnu (Yt. 10: 41, 79, 81, 100,
126-127), Atar ve Çisti (Yt. 10: 126-127), Neryusang (Yt. 10: 52), Behram (Yt.
10: 70), Aşi (Yt. 10: 66) ve Fravaşiler (Yt. 10: 100) olduğu ifade
edilmektedir).
[629] Yt. 10: 16, 142-143.
[630] Bkz. 10. Yeşt.
[631] Vd. 19: 28-30;
Oşîderî, s. 442. (Mitra, nihai yargılamada olduğu gibi başka işlerde de Sraoşa
ve Raşnu ile
birlikte anılmaktadır. Bu kapsamda Avesta’da onlar, divlere
karşı birlikte savaşmakta (Yt. 10: 41, 100) ve insanlar tarafından birlikte
yardıma çağrılmaktadır (Y. 16:
5; 65: 12; 70: 3). Yargıçlık ve
kötülükle
mücadelede
birlikte hareket etmeleri sebebiyle Mitra, Sraoşa ve Raşnu’ya sırasıyla 10, 11
ve 12. Yeştler adanmakta ve her günün bir izede tahsis edildiği Zerdüştî
takvimde ayın 16, 17 ve 18. gününde bu üçlü övülmektedir. Bkz. Humbach, Mitra
der Hindustan, s. 25; Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 561).
[632] William W.
Malandra, “Sraoşa”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/sraosa, e.t: 18.09.2018; Oşîderî, s. 326; Purdavud, Yad-daştha, s. 13;
Amuzgar, Tarih-iEsatir-iİran, s. 32; Afîfî, s. 558.
[633] YG. 33: 5; 50: 4; Y.
57: 2, 9; Purdavud, Gatha, s. 564; Dusthah, Avesta, c. 2, s.
1007.
[634] Dhalla, s. 41-42;
Oşîderî, s. 326-327. (Gatha’da Sraoşa kelimesi, bir izedi adlandırmak için
kullanılmakla birlikte (YG. 28: 5; 33: 5; 43: 12; 50: 4) Tanrı Ahura Mazda’nın
sözlerini işitmeyi ve bunlara itaat etmeyi de ifade etmektedir. Bkz. YG. 33:
14; 44: 16; 45: 5; 46: 17; Purdavud, Yad-daştha, s. 175; Dhalla, s. 42;
Caferî, Din-i Behi, s. 146).
[635] YG. 28: 5; Purdavud, Yad-daştha,
s. 13.
[636] Y. 57: 23-24; Yt. 11:
14; ayrıca bkz. Enverî, s. 1299.
[637] Yt. 11: 14.
[638] Y. 56: 1-4; 65:
17-18; Hinnells, s. 75.
[639] Bkz. Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 325; Dusthah, Avesta, c. 2, s. 1007-1008.
[640] Boyce, Textual
Sources, s. 15; Boyce, Menabı’i Mektub-i Din-i Zertoştî, s. 40;
Malandra, "Sraoşa", EI., http://www.iranicaonline.org/articles/sraosa, e.t: 18.09.2018.
[641] Boyce, Textual
Sources, s. 15.
[642] Y. 57: 16; 70: 3.
[643] Yt. 1: 9, 20; HA. 3:
0, 2.
[644] Y. 57: 12.
[645] Y. 10: 1; 56: 5; 57:
2, 15-17, 25-26, 32-34; Yt. 11: 20; Vs. 12: 1; Hinnells, s. 75.
[646] Y. 57: 14-15, 18; Yt.
11: 2, 8, 15; Vd. 18: 22, 30-59; 19: 40-41.
[647] Yt. 11: 3.
[648] Y. 57: 10.
[649] Y. 1: 7; 2: 7; 56: 5;
57; 9; Yt. 11: 1.
[650] Y. 1: 7; 3: 1, 9, 20;
4: 2, 12, 23-24; 6: 6, 17; 7: 1, 9, 20; 22: 4; 56: 3-4; 57: 8, 19; 66: 1; 70:
7; 71: 24. Yt. 11: 1, 8, 19, 21-22; Vs. 4: 2; 7: 1. HA. 3: 1, 4; 14: 2, 7, 10.
[651] YG. 33: 5; Y. 65:
12-14; Vd. 9: 55-57.
[652] Purdavud bir Gatha
çevirisinde son yargılamada ödül ve cezanın verilmesinde Sraoşa ile birlikte
görevli olan varlığın Aşi olduğunu ifade ederken (bkz. Purdavud, Gatha,
s. 506) başka bir çevirisinde bu ismi, Aşa olarak belirtmektedir (bkz. Purdavud,
Gatha, s. 193).
[653] YG. 43: 12; 50: 4.
[654] Bkz. Dhalla, s.
41-42; Mihr, s. 25-26; Amuzgar, Tarih-i Esatir-i İran, s. 32; Oşîderî,
s. 326-327, 442; Alıcı, Kâdim İran ’da Din, s. 84, 155.
[655] YG. 28: 5; 45:
5; Kuroş Niknam, Kenkaşîber ZındegîveEndişe-i Zertoşt, İntişarat-i
Behcet, Tahran 1393, s. 341.
[656] Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 561-563; Amuzgar, Tarih-i Esatir-i İran, s. 32; Oşîderî, s.
295-296; Leon Goldman, “Rasn Yast”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/rasn-yast, e.t: 14.11.2018; Mihr, s. 25-26; Alıcı, Kadim İran ’da
Din, s. 153.
[657] Yt. 17: 16.
[658] Y. 1: 7; 2: 7; 16: 5;
65: 12; 70: 3.
[659] Yt. 12: 9-38.
[660] Yt. 4: 3-4.
[661] Yt. 12: 4, 6.
[662] Yt. 10: 79-81, 100,
126-127; 12: 7-8; 14: 47; Vd. 4: 55.
[663] Y. 4: 12; 7: 9; Yt.
12: 3, 5.
[664] Y. 70: 3.
[665] Vd. 4: 54.
[666] Y. 1: 7; 2: 7; 3: 9;
6: 6; 16: 5; 65: 12; 70: 3; Yt. 4: 3; Vs. 7: 2; HA. 14: 2, 7, 10; Afîfî, s.
530.
[667] YG. 28: 4; 30: 10;
48: 8; 50: 3.
[668] YG. 34: 12; 50: 9;
51: 5.
[669] Bkz. B. Schlerath, P.
O. Skjsrvo, “Asi”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/asi-avestan-reward- share-portion-,
e.t: 21.09.2108; Purdavud, Yeştha,
c. 2, s. 179; Afîfî, s. 428.
[670] Aşi wangheuş
için bkz. YG. 28: 7; 33: 13; 43: 1, 5; 48: 8; Schlerath, et al., “Asi”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/asi-avestan-reward-share-portion-, e.t: 21.09.2018.
[671] Yt. 17: 10-11.
[672] Amuzgar, Tarih-i
Esatir İran, s. 33; Sadruddin Taherî, îzedbanuvan der Ferheng u Esatir-i
İran ve Cihan, Ruşengeran ve Mutaalat-i Zenan, Tahran 1393, s. 79-80.
[673] Boyce, Textual
Sources, s. 31; Oşîderî, s. 80-81; Afîfî, s. 428.
[674] Bkz. Purdavud, Yad-daştha,
s. 10.
[675] Yt. 17: 2, 16.
[676] Y. 4: 19; 7: 16; 68:
21; Yt. 17: 2-3.
[677] Y. 2: 14; 3: 16; 52:
3.
[678] YG. 34: 12.
[679] Y. 13: 6; YH. 39: 4;
Rezi, Avesta, s. 277.
[680] Yt. 17: 57-60; Afîfî,
s. 429.
[681] HA. 4: 4.
[682] YG. 51: 10.
[683] Divyesna, Mazda
tapıcılığı anlamına gelen Mazdayesna ifadesinin zıddı olarak bilinmektedir.
Divyesna, Zerdüşt öncesi Hint-İran tanrılarından olan, ancak Zerdüştîlikte
kötülüğün sembolü olarak tanıtılan divlere taraftar olmayı, div tapıcılığını ya
da batıl inancı ifade eden bir adlandırmadır. Aynı zamanda bu ifade,
Druğperest, yani yalan tapıcılığı ile aynı anlamı taşımaktadır (Oşîderî, s.
288; ayrıca Druğ için bkz. 387. dipnot).
[684] Pmrdavmd, Gatha,
s. 563.
[685] Y. 60: 2, 4; Yt. 17:
6, 8; 19: 54.
[686] Y. 10: 1; 52: 2; Yt.
13: 107; 17: 25, 30, 34.
[687] Yt. 17: 15.
[688] Y. 13: 1; Yt. 17: 7,
12-13, 17; HA. 4: 4.
[689] Y. 52: 2; Yt. 17:
1-2, 7-14.
[690] Yt. 13: 107; 17: 12;
19: 54; Vs. 12: 1; HA. 4: 4.
[691] YG. 31: 4.
[692] Yt. 10: 66.
[693] Y. 10: 1; 27: 6; 57: 3, 6, 8, 10,
12, 32; 60: 4; Vs. 7: 1; 11: 16; 12: 1. (Aşi’nin Sraoşa ile ilişkisi için
ayrıca bkz. Purdavud, Yeştha, c. 2, s. 179-181; Schlerath, et al.,
“Ası”, El.,
http://www.iranicaonline.org/articles/asi-avestan- reward-share-portion-, e.t: 15: 11. 2018).
[694] Bkz. Şehzadi, s. 217.
[695] Yt. 17: 54; Y. 52: 3;
57: 3; HA. 4: 4; Afîfî, s. 428.
[696] YG. 28: 7; 33: 13;
34: 12; 43: 1, 4-5, 12, 16; 46: 10; 48: 8, 9; 50: 3; ayrıca bkz. Y. 13: 6; YH.
39: 4.
[697] Y. 6: 18; 26: 5-11;
27: 9; YH. 37: 5; Yt. 17: 17; Vs. 4: 1; 7: 1; 9: 4, 6; 21: 0.
[698] YG. 44: 6, 47: 3; 51: 7; William M. Malandra, “Gaus Tasan”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/geus-tasan, e.t: 24.08.2018; Kanun-i Danişcuyan-i Zertoştî, Gatha, İntişarat-i
Kanun-i Danişcuyan-i Zertoşt, Tahran 1388, s. 141, 189, 235; Şehzadi, s. 156,
205, 253.
[699] Geuş ya da gam
kavramı için bkz. YG. 29: 2; 31: 9; 32: 12, 14; 33: 4; 34: 14; 44: 6; 46: 9;
47: 3; 51: 7.
[700] Insler, s. 29, 39,
67, 82, 88, 104.
[701] Bkz. Purdavud, Yad-daştha,
s. 27-28, 112; ayrıca Gatha’da Taşan ifadesinin geçtiği yerler için bkz. YG.
29: 1, 2; 31: 11.
[702] YG. 29: 1-3, 5; 31:
9; 46: 9.
[703] Oşîderî, s. 404.
[704] Purdavud, Yad-daştha,
s. 112.
[705] Bkz. Oşîderî, s.
404-405; Caferî, Din-i Behi, s. 153-155.
[706] Malandra, “Gaus
Tasan”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/geus-tasan, e.t: 24.08.2018. (Gatha 31: 9. pasajın çevirisi için bkz.
Şehzadi, s. 73; Boyce, Menabı-i Mektub-i Din-i Zertoştî, s. 73. Gatha
44: 6 ve 51: 7. pasajların çevirisi için bkz. Purdavud, Gatha, s. 512,
572; K. D. Zertoştî, s. 141, 235).
[707] Gatha 31: 9. Pasajın
çevirisi için bkz. Purdavud, Gatha, s. 462; K. D. Zertoştî, s. 60. Gatha
47: 3. pasajın çevirisi için bkz. Purdavud, Gatha, s. 542; Şehzadi, s.
205. Gatha 51: 7. pasajın çeviri için bkz. Şehzadi, s. 253.
[708] Dhalla, s. 44.
[709] Purdavud, Gatha,
s. 462; Purdavud, Yad-daştha, s. 112, 114.
[710] Bkz. Oşîderî, s.
404-405.
[711] Y. 16: 4; 26: 4.
[712] YH. 39: 1. (Geuş’un
yaşam kaynağı oluşu, kadim İran’ın yaratılış mitinde de zikredilmektedir. Bu
mite göre Ahura Mazda tarafından yaratılan ilk maddi varlık öküz ya da onun
şeklinde olan bir varlıktır. “Yaratılan eşsiz öküz” olarak nitelenen bu canlı,
kötülüğün kaynağı Angra Mainyu (Ehrimen) tarafından öldürülür. Öldürülen bu
öküzün bedeni, hububat ve bitkileri meydana getirir. Geuş’un kutsal olduğuna
inanılan nutfesi ise dişi ve erkek bir çift hayvanı meydana getirir ve onlardan
da çok sayıda canlı doğar. Bkz. Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 317; Amuzgar,
Tarih-i Esatir-i İran, s. 37; Curtis, s. 18-21; Taherî, s. 82).
[713] YG. 29: 2; 31: 9; 44:
6; 46: 9; 47: 3; 51: 7; Y. 1: 2; 70: 2-4; Vs. 9: 5-7.
[714] Y. 70: 1-4.
[715] Urvan kelimesi için
bkz. YG. 28: 4; 33: 9; 44: 8; 45: 7; 46: 11; 49: 10,11; 51: 13; ayrıca bkz.
Purdavud, Yad-daştha, s. 9.
[716] William W. Malandra,
“Göus Uruuan”, El.,
http://www.iranicaonline.org/articles/geus-uruuan-, e.t: 24.09.2018.
[717] Purdavud, Yad-daştha,
s. 112.
[718] Şehzadi, s. 43, 31,
35, 39; Purdavud, Gatha, s. 131, 137; Oşîderî, s. 405; Alıcı, Kâdim
İran ’da Din, s. 8586; Tarlan, s. 3, 5.
[719] Gatha’da Ahura
Mazda’nın Geuş Urvan’a “benim ruhum” şeklinde hitap etmesi, bu ifadenin Tanrı
Ahura Mazda’nın bir ismi olmasına dayanak gösterilmektedir (bkz. Purdavud Gatha,
s. 444; Purdavud, Yad-daştha, s. 40).
[720] Bunun için bkz.
YG. 29; Oşîderî, s. 405; Malandra, “Göus Uruuan”, El.,
http://www.iranicaonline.org/articles/geus-uruuan-,
e.t: 24.09.2018).
[721] YG. 28: 1; Y. 16: 4;
26: 4.
[722] YG. 28: 1; 29: 1, 5; 29: 9.
[723] Purdavud, Gatha,
s. 434, 442, 446.
[724] Dhalla, s. 44;
Purdavud, Gatha, s. 442; Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 372-373;
Oşîderî, s. 405.
[725] YG. 29: 5, 9, 11.
[726] Purdavud, Yad-daştha,
s. 4-5, 112.
[727] YG. 29: 5; Şehzadi,
s. 35; Purdavud, Gatha, s. 444.
[728] YG. 29: 1, 6;
Şehzadi, s. 31; Purdavud, Gatha, s. 442.
[729] Oşîderî, s. 404;
Taherî, s. 82.
[730] Oşîderî, s. 404;
Afîfî, s. 614-615. (Zerdüştîlikte Geuş adlı izedin öküz ile sembolize
edilmesine benzer bir biçimde Yahudi kaynaklarında da bazı meleklerin boğa,
kartal ve aslan şeklinde gözüktükleri ve bunların Tanrı’nın tahtının
taşıyıcıları oldukları ifadelerine rastlanmaktadır. Bunun için bkz. Yasin
Meral, Samiri’nin Buzağısı, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2018, s.
49-50).
[731] Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 374-375; Amuzgar, Tarih-i Esatir-i İran, s. 38; Oşîderî, s.
277-278; Afîfî, s. 510; Taherî, s. 82.
[732] Yt. 9: 9- 10.
[733] Yt. 9: 2, 4, 14;
ayrıca bkz. Oşîderî, s. 404-405.
[734] Yt. 9: 3, 5, 11, 17.
[735] Yt. 9: 6, 11.
[736] Tarım ve
hayvancılıkla uğraşmaları sebebiyle Zerdüşt dönemi toplumunda, öküz ya da at
önemli birer tarım aracı kabul edilmektedir. Bu nedenle Geuş yahut Drvaspa’nın
öküz ya da at ile sembolize edilmesinin anlaşılır bir durum olduğu ifade
edilebilir. Zerdüştîlikteki manevi varlıkların bir hayvan ile temsil edilmesine
benzer bir durum, antik Mısır inancında da görülmektedir. Bu kapsamda Mısır
inancında boğa, inek veya kartal suretinde birtakım tanrısal varlıklardan söz
edilmekte (Bunun için bkz. Meral, Samiri’nin Buzağısı, s. 47-48). ve bu
hayvanlara Tann’nın yüceliğini, merhametini ya da azabını temsil etmeleri
sebebiyle kutsiyet atfedilmektedir. (Meral, Samiri’nin Buzağısı, s. 59).
[737] Bkz. Vd. 21: 1;
Dusthah, Avesta, c. 2, s. 879.
[738] Y. 10: 20; YH. 35: 4,
7
[739] Yt. 9: 5-7, 11, 15,
19...vb. pasajlar; ayrıca bkz. Oşîderî, s. 404.
[740] Oşîderî, s. 278.
[741] Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 164-165; Oşîderî, s. 90-91; Dusthah, Avesta, c. 2, s. 907;
Amuzgar, Tarih-i
Esatir-i İran, s. 25;
M. Boyce, M. L. Chaumont, C. Bier, “Anahîd,” EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/anahid, e.t 22.11.2018;
Alıcı, Kadim İran ’da Din, s. 157; Taherî, s. 80; Susan Gavirî, Anahita:
der Ustureha-i İrani, İntişarat-i Kaknos, Tahran 1395, s. 35-39.
[742] Yt. 5: 18, 22, 26,
34, 38, 46 vd.
[743] Y. 65: 3; Yt. 5: 3;
HA. 8: 4.
[744] Boyce, et al.,
“Anâhîd,” EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/anahid, e. t: 20.11.2018; Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 162-164, 173;
Amuzgar, Tarih-i Esatir-i İran, s. 24-25; Hinnells, s. 38-39; Alıcı, Kadim
İran ’da Din, s. 157-158. Gavirî, s. 41-43. (Anahita, eski Türk inanışında
savaşta başarı için dua edilen ve kurban sunulan Seyhun nehrinin tanrıçası
olarak kabul edilmektedir. Bkz. Taherî, s. 80).
[745] Y. 65: 7; Yt. 5: 7;
HA. 8: 1, 10; Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 166; Oşîderî, s. 90.
[746] Vd. 14: 4.
[747] Y. 68: 1-3.
(Avesta’da geçen “ey (ab-i) ahurai-yi Ahura” şeklindeki ifade, Avesta’nın
İngilizce çevirisinde “ey Ahura’nın kızı” olarak tercüme edilirken (Avesta.org,
http://www.avesta.Org/yasna/index.html#y54, e.t:
19.05.2019) bu ifadeye “Ahura’nın eşi” olarak da anlam verildiği görülmektedir
(Alıcı, “Zerdüşt’ten Günümüze Mecusilik/Zerdüştîlik”, s. 784). Ancak Avesta’nın
başka bir pasajında Ahura Mazda’nın, Anahita’yı “benden olan, benim suyum” şeklinde
tanıtması (Yt. 5: 5) yukarıdaki ifadenin “Ahura’nın kutsal suyu” şeklinde
çevrilmesini daha uygun kılmaktadır.)
[748] Afîfî, s. 402;
Purdavud, Horde Avesta, s. 187.
[749] Yt. 1: 21; 5: 1; HA.
8: 8-10; 12: 2, 8, 11.
[750] Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 158-163; Gavirî, s. 47; Meçin, s. 13-14.
[751] Yt. 5: 86. (Boyce,
hikmet ve dini bilgi için Anahita’ya dua edilmesini, eski geleneklerde de var
olduğunu öne sürdüğü su ve bilgelik arasındaki ilişki ile açıklamaya
çalışmaktadır. Bkz. Boyce, et al., “Anâhîd,” EI., http://www.iranicaonline.org/articles/anahid).
[752] Y. 65: 1; 68: 1-6;
Yt. 5: 1-6; HA. 8: 2, 7.
[753] Taherî, s. 80-81;
Hinnells, s. 39.
[754] Yt. 5: 1-2, 5; HA. 8:
3.
[755] Yt. 5: 6, 17.
[756] Y. 65: 5; Yt. 5: 1.
[757] Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 241.
[758] Dusthah, Avesta,
c. 2, s. 297-322; ayrıca bkz. M. Boyce, “Âbân Yast”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/aban-yast,
e.t: 22.11.2018.
[759] Afîfî, s. 402;
Purdavud, Horde Avesta, s. 187.
[760] Yt. 5: 1, 26-27, 34,
46-47, 50-51, 53, 55, 86; Y. 65: 1. (Anahita, divlere ve kötülüğe karşı dört at
olarak tanıtılan rüzgâr, yağmur, bulut ve şimşeğin taşıdığı savaş arabası ve
silahlara sahip bir figür olarak (Yt. 5: 120, 131); iyilere yardım ederken de
güzel bedenli çok güçlü, ince belli, uzun boylu güzel bir kız suretinde tasvir
edilmektedir. Bkz. Yt. 5: 64, 126).
[761] Yt. 5: 9, 18-19, 21- 83.
(Anahita’ya kurban sunmanın, Zerdüşt öncesi geleneğin etkisiyle gerçekleşen bir
uygulama olduğu öne sürülmektedir. Bkz. Boyce, “Âbân Yast”, El.,
http://www.iranicaonline.org/articles/aban- yast, e.t: 22.11.2018).
[762] Yt. 5: 18, 22, 26,
34, 38, 46.
[763] Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 166; Boyce, et al., “Anâhıd,” El.,
http://www.iranicaonline.org/articles/anahid.
[764] Y. 1: 5; 2: 5; 3: 7;
4: 10; 6: 4; 7: 7; 70: 6; 71: 23; Vs. 7: 5; HA. 10: 9; 12: 2, 8, 11.
[765] Yt. 19: 52.
[766] Afifi, s. 403,
427; Mary Boyce, "Apam Napat”, El.,
http://www.iranicaonline.org/articles/apam-napat, e.t: 22.11.2018; Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 159;
Amuzgar, Tarih-i Esatir-i İran, s. 24; Gavirî, s. 45.
[767] Y. 2: 5; 3: 7; 6: 4;
HA. 12: 2, 8, 11.
[768] Yt. 8: 34.
[769] Gavirî, s. 45-47.
[770] Yt. 13: 95.
[771] Yt. 8: 4.
[772] Yt. 19: 52.
[773] Y. 2: 5; 6: 4; 65:
12-13; 70: 6; Yt. 5: 72.
[774] Yt. 5: 72.
[775] Y. 65: 12-14.
[776] Apam Napat,
sahip olduğu özellikler sebebiyle Avesta’da zikredilen Ameşa Spentalar ve diğer
bazı büyük İzedlerle birlikte 33 göksel efendiden biri olarak tanıtılmaktadır
(Bkz. Y. 7: 1-12).
[777] Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 325; Oşîderî, s. 216-217; Afîfî, s. 473.
[778] Yt. 8: 4, 41, 45.
[779] Yt. 8: 8-9, 46.
[780] Curtis, s. 15;
Oşîderî, s. 217.
[781] Yt. 8: 4.
[782] Yt. 8: 20-29, 42-62;
ayrıca bkz. Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 330-331; Amuzgar, Tarih-i
Esatir-i İran, s. 2627; Afîfî, s. 474; Oşîderî, s. 219; Curtis, s. 15;
Hinnells, s. 36-38.
[783] Bkz. Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 324-325; Oşîderî, s. 217; Afîfî, s.473.
[784] Y. 27: 2; Yt. 8: 2-8;
Vd. 19: 37; ayrıca bkz. Oşîderî, s. 217.
[785] Yt. 8: 12, 44; HA. 5:
8.
[786] Yt. 8: 44;
ayrıca bkz. Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 324; Dusthah, Avesta, c.
2, s. 962; Oşîderî, s. 217. (Kadim İran tanrılarından biri olan, suların,
yağmurun ve doğurganlığın kaynağı olan parlak ve görkemli bir yıldız şeklinde
tasvir edilenen Tiştirya, bazı batılı araştırmacılar tarafından sirius
yıldızı ya da Utarit (merkur) ile özdeşeleştirilmektedir. Bunun için
bkz. Hinnells, s. 36-37; Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 325; Oşîderî, s.
217)
[787] Y. 27: 2; Yt. 8: 12;
Vd. 19: 37; HA. 5: 8.
[788] Y. 1: 11; 3: 13; 16:
4; 27; 2 Yt. 18: 5, 7; Vd. 19: 37; HA. 5: 8.
[789] Yt. 8: 50, 52; ayrıca
bkz. Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 326; Oşîderî, s. 216-217.
[790] Oşîderî, s. 217; HA.
15: 3; 16: 13.
[791] Y. 10: 2-5, 7-8,
12-13; ayrıca bkz. Oşîderî, s.484-485.
[792] Dini törenlerde
kullanılan haoma bitkisi hakkında detaylı bilgi için bkz. Mary Boyce, “Haoma
ii. The Rituals”, El.,
http://www.iranicaonline.org/articles/haoma-ii, e.t: 23.11.2018.
[793] Y. 10: 15; 11: 3.
[794] Y. 10: 10, 17; 11: 8.
[795] Dieter Taillieu, Mary Boyce,
“Haoma”, El.,
http://www.iranicaonline.org/articles/haoma,
e.t: 22.11.2018;
Hinnells, s. 50- 52; Amuzgar, Tarih-i Esatir-i İran,
s. 36; Curtis, s. 17.
[796] Mary Boyce, “Haoma
ii. The Rituals”, El.,
http://www.iranicaonline.org/articles/haoma-ii.
[797] Y. 9: 25; Amuzgar, Tarih-i
Esatir-i İran, s. 36; Oşîderî, s. 485.
[798] Y. 10: 1.
[799] Y. 9: 27.
[800] Y. 9: 22.
[801] Y. 9: 30-32.
[802] Y. 9: 20; 10: 6-7
[803] Y. 9: 21-22, 28-29.
[804] Y. 9: 4, 7, 10, 13,
19, 22-23.
[805] Y. 9: 1, 2, 4, 7, 10,
13, 19; ayrıca bkz. Afîfî, s. 645; Amuzgar, Tarih-i Esatir-i İran, s.
36.
[806] Y. 9: 1, 2, 4, 7, 13;
10: 1, 4; 11: 10.
[807] Y. 3: 2; 3: 21; 6:
18; ayrıca bkz. Yesna 9. ve 11. Fasıllar.
[808] Amuzgar, Tarih-i
Esatir-i İran, s. 39; Dusthah, Avesta, c. 2, s. 939; Purdavud, Yesna,
s. 331; Oşîderî, s. 46.
[809] Vd. 21: 18-19; 22: 2,
6, 9, 15, 21-22, 24.
[810] Y. 54: 1-2; Yt. 3:
5-19.
[811] Vd. 20: 11-12; 21:
20-21.
[812] Airyaman’a adanan
Yesna 54, airyaman aişyah (değerli Airyaman) olarak adlandırılmaktadır.
Bu metin, düşmanı ve kötülüğü yenmede insana güç ve kuvvet verdiğine inanılan
dualar içermektedir (Dusthah, Avesta, c. 2, s. 939). Vendidad kitabının
22. bölümü ise hastalıkların ilacı ve tedavisini elinde bulunduran Airyaman’ı
ve onun için okunan Manthraları (ilahi ve dualar) konu edinmektedir (Dusthah, Avesta,
c. 2, s. 886).
[813] Dusthah, Avesta,
c. 2, s. 950; Afîfî, s. 461; Oşîderî, s. 175.
[814] HA. 15: 20; 16: 20;
Oşîderî, s. 176.
[815] Amuzgar, Tarih-i
Esatir-i İran, s. 29; Afîfî, s. 461.
[816] Behram, 14. Yeşt’in
çoğu pasajında “Ahura’nın yarattığı Behram” şeklinde ifade edilmektedir (Bkz.
Dusthah, Avesta, c. 1, s. 431-445).
[817] Hinnells, s. 41. (14.
Yeşt’te Behram izedi için kullanılan mitolojik tasvirler şunlardır: Hızlı
rüzgâr, altın renkli öküz, beyaz at, keskin dişli deve, keskin dişli domuz, on
beş yaşında bir delikanlı, hızlı kuş, vahşi koç, savaşçı erkek keçi, elinde
altından kılıcı bulunan adam. Bkz. Yt. 14: 2, 7, 9, 11, 15, 17, 19, 23, 25,
27).
[818] Yt. 14: 1-14.
[819] Yt. 14: 34-36; 42-45.
[820] Yt. 14: 47.
[821] Yt. 14: 2-3.
[822] Yt. 14: 28.
[823] Y. 1: 6; 2: 6; 3: 8;
4: 11; 6: 5; 7: 8; 59: 28; Yt. 14: 5, 28, 34; Vd. 19: 37; Vs. 1: 6; HA. 3: 5.
[824] Avesta’da Çisti ve
Çista aynı anlama gelmekte ve bazı pasajlarda bu iki ifade beraber kullanılsa
da (Yt. 11: 16 ve Vd. 19: 39) her iki isim, bilgelik ve ilim izedine izafe
edilmektedir. Bkz. Purdavud, Yeştha, c. 2, s. 157; Oşîderî, s. 244
[825] Purdavud, Yeştha,
c. 2, s. 157; Rezi, Avesta, s. 241; Afîfî, s. 494-495.
[826] Taherî, s. 82.
[827] Yt. 16: 1; Oşîderî,
s. 244.
[828] Yt. 10: 126; 16: 2-4,
6-7, 9-10, 12-13, 17, 19; Vs. 9: 1, 4.
[829] Yt. 10: 126.
(Bilgeliği temsil eden Çista’nın “beyaz örtülü” şeklinde tasvir edilmesi
sebebiyle Zerdüştî din adamalarının da bilge görünmek için beyaz giyindikleri
ifade edilmektedir. Bkz. Purdavud, Yeştha, c. 2, s. 158; Dusthah, Avesta,
c. 2, s. 971).
[830] Yt. 11: 15-16; ayrıca
azap divi için bkz. Dusthah, Avesta, c. 2, s. 975.
[831] Yt. 11: 16, 21; 16:
1, 2, 4, 7, 10, 13; Oşîderî, s. 244.
[832] Y. 1: 14; Vd. 19: 39;
Vs. 4: 1; ayrca bkz. 16. Yeşt. (16. Yeşt (Daena Yeşt yahut Din Yeşt)
bölümü, Daena adıyla anılsa da Daena izedi yerine Çisti’ye övgüde
bulunulmaktadır (Bkz. Dusthah, Avesta, c. 1, s. 461-465). Bu durum,
Çisti ile Daena arasında bir ilişki kurulmasına ve aynı izedin farklı adları
olabilecekleri algısına neden olmaktadır. Çisti’in türetildiği “çit” fiili ile
Daena’nın türetildiği “da” fiilinin aynı anlama gelmesi ve Zerdüştî takvimde
her ayın 24. gününün bu iki izede adanması832 da böyle bir ilişkinin
kurulmasına gerekçe gösterilmektedir. Ancak Zerdüştî literatüre bakıldığında
anlam bakımından bir yakınlık olsa da bu iki varlığın, birbirinden farklı
özellik ve işlevlere sahip iki ayrı ized olduğu görülmektedir. Bunun için bkz.
Purdavud, Yeştha, c. 2, s. 158-159; Dusthah, Avesta, c. 2, s.
987-988; Amuzgar, Tarih-i Esatir-i İran, s. 34).
[833] “Da” fiilinin diğer
anlamları için bkz. Oşîderî, s. 269.
[834] HA. 15: 24; 16: 24.
[835] Purdavud, Yeştha,
c. 2, s. 159, 161; Amuzgar, Tarih-i Esatir-i İran, s. 34; Dusthah, Avesta,
c. 2, s. 986987; Mihrin, s. 84; Afîfî, s. 519; Oşîderî, s. 273-274.
[836] Y. 16: 6; 27: 10; Vd.
22: 25; HA. 3: 2.
[837] Y. 54: 1.
[838] Yt. 17: 16.
[839] Amuzgar, Tarih-i
Esatir-i İran, s. 34; Taherî, s. 82; Oşîderî, s. 274.
[840] Y. 70: 3; YH. 37: 5;
Vs. 21: 0; Vd. 19: 13.
[841] Dusthah, Avesta,
c. 2, s. 1064.
[842] Y. 57: 3, 6, 8, 10,
32; 71: 23; Yt. 11: 8; 13; 85; Vs. 7: 1, 5; 11: 16; HA. 9: 9; 10: 9.
[843] Vd. 19: 34; 22: 7,
13; Oşîderî, s. 450.
[844] Dusthah, Avesta,
c. 2, s. 1064; Amuzgar, Tarih-i Esatir-i İran, s. 39.
[845] Yt. 10: 52; Afîfî, s.
631.
[846] Yt. 7: 3; HA. 7: 8.
[847] Y. 1: 8, 11; 3:
13; HA. 7: 1, 7; 15: 12; 16: 12; ayrıca bkz. Purdavud, Yeştha, c. 1, s.
321; Dusthah, Avesta, c. 2, s. 1051; Amuzgar, Tarih-i Esatir-i İran,
s. 40; Oşîderî, s. 424-425.
[848] HA. 7: 9-10.
[849] Yt. 7: 4; HA. 7: 6-7,
11.
[850] William W. Malandra,
“Vayu”, El.,
http://www.iranicaonline.org/articles/vayu,
e.t: 22.11.2018; Oşîderî, s. 463.
[851] Hint-İran panteonunda
Vayu, rüzgar tanrısı olması yanında kötü ruhlarla mücadele eden savaş tanrısı
şeklinde de zikredilmektedir (Amuzgar, Tarih-i Esatir-i İran, s. 30-31;
Curtis, s. 13; Afîfî, s. 444; Hinnells, s. 34-36; Malandra, “Vayu”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/vayu,
e.t: 22.11.2018).
[852] Vd. 19: 13, 16, HA.
3: 5.
[853] Purdavud, Yeştha,
c. 2, s. 135-136; Dusthah, Avesta, c. 2, s. 926; Afîfî, s. 444; Oşîderî,
s. 463.
[854] Yt. 15: 45-48;
ayrıca bkz. Malandra, “Vayu”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/vayu,
e.t: 22.11.2018; Purdavud, Yeştha, c. 2, s. 135.
[855] Yt. 15: 3, 44.
[856] Yt. 15: 16.
[857] Yt. 43-44; Dusthah, Avesta,
c. 2, s. 926.
[858] Yt. 15: 3, 8, 9, 12,
13, 45.
[859] Yt. 15: 1, 5, 9, 13,
17, 53, 56; HA. 3: 5; 5: 1.
[860] Oşîderî, s. 463.
[861] Bkz. Purdavud, Yeştha,
c. 2, s. 135-136; Oşîderî, s. 460.
[862] Bunun için bkz.
Oşîderî, s. 152.
[863] Yt. 10: 9; 12: 4; 13:
47.
[864] Oşîderî, s. 152.
[865] Dusthah, Avesta,
c. 2, s. 941; Afîfî, s. 454.
[866] Yt. 15: 3, 44.
[867] Bad izedine her
ayın 22. günü, Vayu’ya ise her ayın 21. günü adanmaktadır (Bkz. HA. 15: 21-22;
16: 2122).
[868] YG. 29: 10; 35: 4;
48: 11; 53: 8 ve Y. 68: 15; Oşîderî, s. 291.
[869] Y. 1: 3; 2: 3; 16: 5;
22: 23; Vs. 1: 7; Yt. 10: 146; Vd. 3: 1; ayrıca bkz. Purdavud, Yeşfha,
c. 2, s. 134-135; Afifi, s. 527.
[870] Y. 1: 3; 2: 3; 3: 5;
4: 8; 6: 2; 7: 5; 72: 6; Vs. 2: 9; HA. 3: 5; 10: 2, 7-8, 10.
[871] Y. 65: 12-14.
(Ram izedinin yeryüzünde toprağın bereketli ve verimli olması konusunda Mitra
ile beraber çalıştığı ifade edilmektedir. Bu ilişki sebebiyle Mitra’ya adanan
10. Yeşt’in (mihr yeşt) Rama izedine de adandığı zikredilmektedir. Bkz.
Purdavud, Yeştha, c.1, s. 423).
[872] Oşîderî, s. 291.
[873] Oşîderî, s. 292.
[874] Bunun için bkz.
Dusthah, Avesta, c. 2, s. 926.
[875] Y. 72: 10; Vs. 2: 9;
ayrıca bkz. Purdavud, Yeşfha, c. 2, s. 134.
[876] Bkz. Amuzgar, Tarih-i
Esatir-i İran, s. 38-41; Avesta-Zoroastrian Archives, “Angel of
Zoroastrianism”,
Avesta.org,
http://www.avesta.org/angels.html, e.t:
02.03.2019.
[877] Bkz. YH. 37: 3;
Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 583.
[878] Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 583-586; Afîfî, s. 575.
[879] Oşîderî, s. 374.
[880] İnsanın manevi yönünü meydana
getiren diğer unsurlar: Ahu (can) canlılık, Daena (din) vicdan, Baoza
(buy) idrak, Urvan (ruh) şeklinde sıralanmaktadır (bkz. Y.
26: 4; Yt. 13: 149, 155).
[881] Bkz. M. Boyce,
“Fravaşi”, EI., http://www.iranicaonline.org/articles/fravasi- e.t: 24.11.2018.
[882] Bkz. Rahim Çavuş
Ekberî, HeftRezm-i Fravahar, İntişarat-i Zovvar, Tahran 1381, s. 61-63.
[883] Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 582; Oşîderî, s. 374; Moşirî, s. 62.
[884] Bunun için bkz.
Boyce, “Fravaşi”, EI., http://www.iranicaonline.org/articles/fravasi- e.t: 24.11.2018.
[885] Bunun için bkz.
Dusthah, Avesta, c. 2, s. 1024-1025.
[886] Y. 23: 4; 26: 4, 11; 55: 1; 67: 4;
71: 18; Yt. 13: 149, 154-155; ayrıca bkz. Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 592
593.
[887] Bkz. Yeştha,
Purdavud, c. 1, s. 587- 589; Ekberî, s. 61-64; Dhalla, s. 143; Oşîderî, s. 374;
Mihrin, s. 39; Afîfî, s. 575-576; Polat, s. 82.
[888] Zerdüşt öncesi
İran’da, ölen kişinin ruhunun yılda bir defa evine gelip torunlarının duaları
ve adaklarını kabul ettiğine; karşılığında onları ödüllendirdiğine ve
koruduğuna inanılmaktaydı (Boyce, “Fravaşi”, EI., http://www.iranicaonline.org/articles/fravasi-, e.t: 24.11.2018).
[889] Hint geleneğinde baba
yahut ata anlamına gelen “pitri” kelimesinin çoğulu olan “Pitara (Atalar)”,
gökte ikamet eden ruhlardır. Üç sınıfa ayrılan Pitaralar, tanrılarla ziyafetlere
oturur ve yeryüzünde kendilerine sunulan bir tür içki olan soma’yı ve diğer
sunuları kabul ederler. Bu külte göre kişi; korunma, isteklerinin yerine
gelmesi, uzun yaşam sahibi olma ve günahların affedilmesi gibi hususlarda ata
ruhlarına yakarmakta ve kurban adağında bulunmaktadır (bkz. Kaya, s. 144-145).
[890] Bunun için bkz.
Boyce, “Fravaşi”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/fravasi-, e.t: 24.11.2018; Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 591,
593; Taraporewala, s. 23.
[891] Bunun için bkz.
Mihrin, s. 38. (Fravaşi inancının, ata kültü olarak kabul görmesi; Pehlevice
metinlerde yer alan, kişi öldüğünde fravaşisinin göksel âleme yükseleceği;
ancak maddi varlıklarla ilişkisini kesmeyeceği, bunları korumak için yeryüzüne
inip çıkacağı şeklindeki bilgiye dayandırılmaktadır (Purdavud,
Yeştha, c. 1, s.
582-583; Moşirî, s. 62-63).
[892] Dhalla, s. 143.
[893] Bkz. Dhalla, s. 150.
[894] Zerdüşt ve taraftarlarının
fravaşilerine dua etme ve adak adama ile ilgili bkz. Y. 16: 2; 23: 2-3; 26:
5-11;
67: 2-3; Yt. 8: 2; 13: 87, 96-145.
[895] Y. 26: 11.
[896] Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 582-583.
[897] Dhalla, s. 144.
(İzedî kelimesi; göksel ya da manevi âlemde ikamet eden varlıkları
nitelendirmektedir. Bkz. Ekberî, s. 64).
[898] Martin Haug, Essays
On The Sacret Language Writings And Religios Of The Parsis, Trübner
&Co., Ludgate Hill, London 1878, s. 206.
[899] Y. 16: 5; Yt. 13: 76.
[900] Yt. 13: 42, 147.
[901] Yt. 1: 9; 13: 1, 54,
56.
[902] Yt. 13: 21.
[903] Y. 17: 18; 71: 3.
[904] Yt. 13: 65.
[905] Yt. 13: 1, 19, 76; Purdavud, Yeştha, c. 1, s. 599;
J.J. Modi “The Farokhshi”, Avesta.org,
http://www.avesta.org/ritual/rcc5.htm#chap17, e.t: 27.11.2018.
[906] Y. 23: 2; 67: 2.
(Fravaşiler arasında ilk, en büyük, en iyi, en güzel, en bilge, en azametli, en
kutsal olan, en çok tazim edilenin Ahura Mazda’ya ait, ona yardımcı olan
fravaşisi olduğu ifade edilmektedir (Y. 26: 2; Yt. 13: 80; Vd. 19: 14). Bu
durum, Ahura Mazda’nın fravaşinin diğer bütün Fravaşilerin lideri olduğunu
göstermektedir. Bkz. Yt. 1: 9; 13: 1, 54, 56).
[907] Y. 26:
3; Yt. 13: 82, 85-86.
[908] Y. 6: 18; 7:
2, 8, 13, 21, 22; 10: 21.
[909] Y. 1: 18; 2:
6, 7, 17; 6: 19-20; 13: 7; Yt. 1: 30; HA. 10: 3-4, 9; 11: 4, 7;
12: 4; 13: 2, 3, 10; 14: 4.
[910] Y. 13: 7, 147; 71: 22.
[911] Y. 1: 18; 65: 12-14;
72: 8; Yt. 13: 1, 23, 32, 42, 147.
[912] Yt. 13: 26.
[913] Yt. 13: 157; bkz.
Purdavud, Yeştha, c. 2, s. 111.
[914] Yt. 13: 24, 32,
40-41, 148.
[915] Y. 23: 1; 67: 1; Yt.
13: 11, 14-15, 22, 28.
[916] Y. 23: 1; 67: 1; Yt.
13: 2-4, 9-10, 12, 14, 22, 28, 29, 59-62; ayrıca bkz. Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 600
[917] Yt. 13: 16, 32,
57-58.
[918] Yt. 13: 14, 17, 32, 43.
[919] Yt. 13: 53, 55.
[920] Yt. 13: 65-68.
[921] Yt. 13: 18.
[922] Yt. 13: 23, 32-33,
64, 75, 156, 158.
[923] Yt. 13: 26.
[924] Yt. 13: 63, 78;
Purdavud, Yeştha, c.1, s. 590-591; Ekberî, s. 64-65.
[925] Y. 26: 5-11; Yt. 13:
17.
[926] Yt. 13: 32.
[927] Y. 71: 5; Yt. 13: 31,
33, 39, 45, 48, 146.
[928] Yt. 13: 12-13.
[929] Y. 1: 1-10; 60: 4.
[930] Purdavud, Yeştha,
c. 1, s. 582; Boyce, “Fravasi”, EI.,
http://www.iranicaonline.org/articles/fravasi- .
[931] Yt. 2: 5, 10; Vd. 19:
37.
[932] Y. 1: 6, 11; 4: 2, 6;
16: 7; 23: 3-4; 24: 23-24; Vs. 10: 2; 13: 1, 21: 0; 16: 2.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar