SABATAYİSTLERİN BAYRAMLARI VE GARİP İTİKATLAR
Bunları
şu şekilde özetlemek mümkündür:
1—Tahum
Bayramı: Nisan “Sivan” ayının ondördü.
Bu
bayramın sebebi, bir Tevrat âyetine göre Sabatay'ın adına benzeyen bir sözün
bulunmasına atfediliyor. “Bugün, Israil’in süsü ve zaten olacak ve dünya
yemişi onların şeref ve gururu şu teşkil edecek... inanın böyle..”
2—Sabatay'ın
Eli Tarafından takdis bayramı: Nisan “Sivan” ayının dördüncü günü. Buradaki
Eli'den. murad Gazzeli Nathan'dır. Hatırlardadır ki, Sabatay'ın Filistin
gezisinde sözünü ettiğimiz Nathan onu mesih, olarak tanımış güya onun
peygamberi olmuştu.
3—Nisan
ayının 26'si. “Onu bugün size verdiler” şeklinde İbraniceden tercüme
edilen tarihi bir hatıraya atfedilen, neye delalet ettiği açıkça belli olmayan
bir bayramdır.
4—'
Ruhun Giyinmeğe Başlaması Bayramı: 9 Temmuz
Sebebi
Sabatay'ın mesihlik ilhamını duymağa başlaması olarak yorumlanır,
5—Samuel
Pr'imonun doğuşu bayramı: “Temmuz. 17'de kayınbiraderinin doğumu dolayısıyla
kutlanır.”
6—
Donanma Bayramı: Temmuz 23. Tahmine göre, bu bayram Mesih’in gelmesiyle
meydana gelen dini inkılabı anmak için kutlanır. Sabatay, bu münasebetle
kendisine inananların evlerini türlü şekilde donatmalarını emretmiştir.
7—
Mukaddes Cumartesi: Temmuz 24. Bu bayram, Sabatay'ın karısı Sara
şerefine ihdas edilmiştir.
8—
Zaferle taçlanmanın başlaması bayramı: 13 Şubat. Bu bayramın hangi
vesileye istinat ettiği belli değilse de Sabatay'ın Kahire'de sarrafbaşı Yusuf
Çelebi karşısındaki başarılarına veya daha sonra Aydos'da iken Mesihliğe ortak
çıkan Polonyalı Haham Nehime Kohen üç gün üç gece tartışmadan sonra, bu
tartışmadan zaferle çıkmasına atfedilir.
9—
Meserret Bayramı: 9 Şubat. Bu bayram Kudüs mabedinin tahribinin hatırası
münasebetiyle tutulan yasın bir meserret gününe dönüştürülmesi emrinden ileri
gelir. Ayrıca bu günün, Sabatay'ın doğum günü olduğunu iddia eden ve buna
inaniar da vardır.
10—Tuzlama
Bayramı; Şubat 15. Sabatay Sevi'in kral ilân edilmesi dolayısıyla kutlanır.
11—
Miladi takvime göre Ekim 14 “Rebiülevvel 14.” gün kutlanan bayram:
Sabatay'ın Edirne'de İslamiyet’i sözde kabul ederek, yeni bir dini zümrenin
doğuşu münasebetiyle kutlanır.
12
— Sabatay'ın Doğuş Bayramı: Mart 21, Ancak 9 Şubat tarihlerinde
kutlanan bayram da “doğuş” günü olduğundan, Sabatay'ın iki kez
dünyaya geldiği gibi ortaya inanılmaz bir durum çıkmaktadır. Ve bunlardan
hangisinin hakikat veya hakikata yakın olduğu bir vesikaya da bağlanmış
değildir”
13—
Sabatay'ın Sünnet Bayramı: Mart 28,
14—
Aralık ayının 16'sında kutlanan ve manası şimdiye kadar tesbit edilememiş bir
Sabatayist bay- ramı.
15—Purim
“Şeker” Bayramı: Şubat 15.
16—
Kuzu “veya Dört Gönül” Bayramı: Mart 22. ilkbaharın başlangıcı
dolayısıyla kutlanan bayram.”
KUZU
BAYRAMI veya diğer adı ile “ŞEKER
BAYRAMI”
Yapıları
çeşitli araştırma ve incelemelerden bu konu üzerinde şu neticeler çıkıyor: “Kuzu
Bayramı 22 Adar'da “mart” yapılır. Bu bayram, gün battıktan çok sonra,
geceleri kutlanır. Her yıl, kuzu eti bu bayram dolayısıyla ve özel olarak
yenilir. Bu özel törende en azından ikisi erkek, ikisi kadın ve evli dört
kişinin bir arada bulunması gerektir. Evli çiftlerin sayısı artabilir, ama
azalamaz. Kadınlar en güzel elbiselerini giyer ve ziynetlerini takıp
takıştırırlar, sofra hizmetlerini yaparlar. Yemek bitince ışıklar söndürülür ve
belirli bir müddet karanlıkta kalınır. Bu bayram dolayısıyla doğacak çocuklara çeşit
“kutsiyet” izafe "edilir" ve bayrama “Dört gönül bayramı”
adı da verilir.
Bir
genç, Sabatayist ise “Kuzu Bayramı”nı şu şekilde anlatmıştır ve bu
anlattıkları Resimli Dünya Dergisinin 15 Ekim 1925 tarihli nüshasında kelimesi
kelimesine vardır.
“Zannediyorum
ki —kuzu bayramı— merasimi dönmelerde hâlâ devam eden bir adettir. Ve galiba
evvelce benim mensup olduğum ailede dahi tatbik edilirdi. Fakat itiraf edeyim
ki ben hiç görmedim. Son zamanlara kadar dönmeler bu kuzu merasiminden önce hiç
kuzu eti yemezler, ilkbahara tesadüf eden muayyen bir günde okunmuş bir kuzu
kızartılır ve evli erkekler zevceleriyle birlikte ziyafette hazır bulunurlar.
Fakat ben genç ve bekâr olduğum için hiç iştirak etmedim. Onun sırrını anlamak
için yaptığım bütün teşebbüsler boşa gitti. Çünkü bana cevap olarak, sen de
evlen; ondan sonra öğrenirsin, derlerdi.”
Kuzu
bayramını, Prof, Galante şu şekilde izah ediyor: İstanbul üniversitesinde eski şark tarihi
profesörü olmak sıfatıyla ben çok defa eski adetlerin mukayesesine fırsat
buldum. Burada söz edilen mesele, hadise ve sahne, kökünü eski şarkın tarihinde
alıyor. Bu kök şudur.
Hurafeye
göre kışın tabiat ölür ve “gök tanrısı” zincirdedir, ilkbaharın
gündönümünde gök tanrısı “Attis kâinatın çiçek açma mevsimini ilan için yeryüzüne
iner ve tabiat ilahesi “Mâ” veya Ammas” tarafından kabul edilir. Ve onunla
evlenir. Bu bir, aşk bayramıdır. Bu gök tanrının gökten inişi, eski kavimlerde
şöyle kutlanırdı:
Bir
büyük çam ağaç seçilerek, ağaç menekşelerle örtülür ve tanrı Attis'in tasvir ve
onun inanışına ait araç-gereçlerle süslenirdi. Attis'İn tasviri bir tül örtüye
sarılı, ölü gibi dururdu. çünkü bu batıl inanışa göre, Attis'in ertesi sene
yeniden dirilmek üzere, ölmüş olması gerekti, ilkbaharın, ertesi yıl doğmak
üzere ölüşü gibi... Bu çam, törenle ve
hazır bulunanların söylediği ilahi şarkılarla ateşe verilir. Sonra törende
hazır bulunanlar gök tanrısıyla yer ilahesinin evlenmeleri şerefine akla
gelebilecek en çirkin ve adaba aykırı erotik çümbüşe başlarlardı. Eski kavimler
tarihini incelersek bu törenin sonraları da uygulanmış olduğunu ve son zamanlarda
da bazı izler bıraktığını görürüz.
İç
Anadolunun bazı yerlerinde çok az da olsa hala Attis’in uygulayanlar yardır”
“
Not: Bu yazı 1925 yılında 'kaleme alınmıştır.”
BİR
GAZETE HABERİ
“Akşam Gazetesi ”
(MARAŞ,
4 Mayıs 1935 - Burada mum söndürme âyini tatbik eden bazı eşhas"
cûrmû-meşhûd halinde yakalanmışlardır. Kadınlardan, erkeklerden başka mum söndürülen odada bir siyah tavuk
bulunmuştur.)
Görülüyor
ki, burada sözü geçen âyin sabatayistler tarafından yapılan ayindir.
"
Galante yukardaki açıklamaları yaptıktan sonra eski Musevi tarihinde bu türlü
âdetlerin, zevce değiştirmek alışkanlığının izlerine rastlandığını yazıyor.
BAŞKA BAYRAMLAR
Şimdiye
kadar anlattığımız 6 bayramdan başka, Sabatayistler tarafından kutlanan başka
mukaddes günlerinin ve yortularının mevcut olduğu, kendileri tarafından yapılan
neşriyattan anlaşılmaktadır. Bunların içinde Musevilerle aynı olan bazı
bayramlarla “Osman Ağa'nın hatırlanması bayramı”, Yusuf Bayramı, Ağaç
Bayramı, Meyve Bayramı, Fecir Bayramı vardır...
Osman
Ağa'nın anısına yapılan ve sabatayistler için çok önemli sayılan bayram, tabii
ki sahte Mesih’in ölümünden sonra ortaya çıkmıştır.
Ağaç
bayramında ağaçlar okunarak sulanır,
Meyve
bayramında sabatayist aileler bir tepsiye meyve doldurarak dua edip dolaşırlar
ve bu ayinden sonra herkes bir tutam meyveyi çıkınına koyup evine götürür.
Fecir
bayramında ise sabatayistler yılın belirli bir gününde, güneş doğmadan önce
kalkar, ilk olarak çoluk çocuk ve kanlarıyla özel mabetlerine giderler ve
ibadetten sonra hahamlara, dilencilere sadaka dağıtarak dönerler.
Bu
bayram ve yortu günlerine sabatayistier tarafından tutulan oruç günlerini de
ekleyecek olursak, ruhani günlerin sayısı, bu zümrenin özel takvimlerini hemen
hemen dolduracak kadar bol olduğunu görürüz. Ancak, bunlardan büyük bir kısmı
günümüzde önemlerini kaybetmiş, unutulmuş, uygulanmaz olmuşlardır. Fakat koyu
sabatayistlerin son zamanlara kadar bu kutsal günlerine uymuş olmalarını
düşünmek yanlış olmasa gerekir. (sh:90-97)
BAZI
ÂDETLER
1—Musevi
takvimine göre yılın ilk gününde İshak’ın yerine kurban edilmiş olan kuzunun
hatırasını anarak kuzu eti yemek geleneği.
2—
Yakubi zümresine bağlı olanlar arasında saçları ustura ile traş etmek ve siyah
melon şapka giymek. Kadınların saçlarını ince ufak örgülerle ayırmaları.
3—
Her dönemin bir de Yahudi adının olması. “Mesela Abdi ise Mordehay adını da
taşıması”.
4—Sakal
bırakmak. Bu zümrede sakal bırakmak bir çeşit imtiyaz sayılır ve “müzva”
kelimesiyle adlandırılır. Milzva'ya ancak dini bakımdan yüksekçe mertebebeler
ulaşabilmiş kişiler nail olabilirler.
5—Kuzu
eti her yıl ancak özel bir âyinden sonra yenilebilir. Bu âyini yapmadan kuzu
etini yiyenlerin o yıl içerisinde, bir vesile ile öleceğine inanılır.
“Galante,
kuzu etini belirli bir zamandan önce yememek âdetini bizzat müşahede etmiştir.
Makrıköy'de Şimdiki adıyla Bakırköy” Sabatayistlerin bir yatılı okulunda
müdürken-ilkbaharda bir sabatayist olan ahçıya kuzu eti pişirmesini emretmiş, ancak
bu emri kat'iyen dinletememiştir. Alıcının bu karşı koyusunu, okul idare
heyetine şikâyet etmiş, ancak idare heyeti de şikâyeti nazarı dikkate almayarak
işi örtbas etmiştir.
8—Dönmeler
arasında dönme olmayan kadınlarla münasebette bulunanlar lanetlenir ve
cehennemlik sayılırlar. “Bu gelenek günümüzde artık tamamen kaybolmuştur”.
7—Bir
dönemin, dönme olmayanı ondan önce selâmlaması büyük bir günah addedilir.
8—Değerli
ziynet eşyasını elmas, zümrüt, yakut ve benzeri zümre reisinin evinde saklamak
adetti Bu, bir çeşit “sigorta” sayılırdı. Sigorta o kadar kutsal addedilir ki,
bir yangın çıksa bile değerli ziynete bir şey olmayacağına itikat edilirdi.
Ancak, Selanik'te bir zümre reisinin evinde çıkan yangın sonucu, saklanan bütün
mücevherler yanıp kaybolması bu âdettin terkedilmesine sebep olmuştur.
8
— Deniz kıyısında veya nehir kıyısında mesihi beklemek ve “Sabatay Sevi
Esperamo ati” demek, yani “Sabaty, seni bekliyoruz” şeklinde
seslenmek öteden beri adetti. Hâlâ terkedilmediği söylenen adetlerden biri budur.
DÖNME DUASI-
Selanik dönmelerinin duası kendilerine mahsus bir
besmele ile başlamaktadır. Besmelenin metni şudur:
“Beşamı barohya ilen Sabatay Sevi, es Sabatay Sevi
elno doloz mondoz.”
Besmelenin ilk kelimeleri İbrani, son kelimeleri
İspanyol lisanlarınca tertip edilmiş olup manası şu imiş:
“Dünyanın yarısı demek olan Sabatay Sevi'nîn
mübarek ismiyle.”
Besmeleyi ihtiva eden ibareden sonra duanın metni
şu şekilde devam ediyor:
“Şira beşkem
işir libza Kantardolos kanterles, Ka eşlimo, bizason rebohos desu hu kakebos,
niyos krensiyas devino agore mezetos azetiyes boynos azetiye moaziyada...”
“Ağzının
öpmeleriyle beni öpsün.
Zira aşkın şaraptan âlâdır.
Senin yağların hoş rahiyalıdır.
Senin ismin, dökülmüş yağdır.
Bu sebebden bakireler seni severler.
Beni cezbeyle.
Ardınca koşalım.
Melik beni halvetlerine götürdü.
Seninle mesrur ve şaduman olalım.
Senin aşkını şaraptan ziyade zikredelim.
Bilhakkın seni severler.
Ey Urşelim kızları, ben kralın çadırları.
Süleymanın perdeleri gibi esmer isem de güzelim.
Esmer olduğuma bakmayın, çünkü beni güneş yaktı.
Valdemin oğulları bana darıldılar.
Bağlan bana beklettiler.
Kendi bağımı bekledim.
Ey, canımın sevgilisi, bana haber ver, sürünü
nerede otlanırsın?
Öğle vakitleri nerede yatarsın?
Zira refiklerinin sürüleri yanımda niçin serseri
gibi olayım?
Ey nisvan içinde güzel olan, eğer sen bilmezsen
sürülerin izlerinden git ve çobanların çadırları yanında oğlaklarını otlat.
Ey mahbubem, seni Firavunun yanındaki kısraklara
tesbih ettim.
Yanakların ziynetler, boynun gerdanlıklarla
güzeldir.
Sana gümüş düğmelerle altın ziynetler yapacağız.
Melik sofrada iken nardenç rahiyası verir.
Mahbubum bana bir çıkın merri dafidir.
Memelerimin arasında kalacaktır.
Mahbubum bana bir hunna salkımdır ki aynı Cehdi
bağlarında bulunur.
İşte güzelsin. Gözlerin güvercin gibidir.
Ey mahbubum işte güzelsin ve şirinsin ve yatağımız
yeşilliktir.”)
Dua'nın metnini sözünü ettiğimiz dergi 1925 ‘lerde
bu şekilde tercüme ederek sütunlarına almış.
Kaynak:Aburrahman KÜÇÜK,
Dönmeler Tarihi, Mart-1990, ANKARA
“Türkiyede Dönmeler ve
Dönmelik” Selahattin GALİP, tarihsiz.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar