Print Friendly and PDF

Sen Ey Bir Aşk Gibi Bedenime Gömülmüş Yara!

Bunlarada Bakarsınız



 

في أرضي شذي

يملأصدري، مثيرا

قدامى الشهوات، و شهوة

 هي دوما باقية

هناك أرامم على الأرصفة الحجر

 يتناقشون، يتصايحون، 

تحت أقواس البيوت القديمة،

 بين باعة الخضار و الجلود،

 بين الحمارين و الحقالين، على

شفا الوادي

حيث نلعب بين الشوك و الأقاحي

...

ثم جاء عصر المجاعة.

و ما عادت عشرة أرغفة تكفي

 فما واحدا لا يضحك أو يغني

 إلا من بين أنياب دامية.

من صبح لصبح، حبييتي،

 تقطر الساعات أصواتا

سوداء كلها،

و الشمس تأتي بظلمة

مالحة، جارحة.

...

و أرضي فيها شذي

يدب في الوعي، موقظا

شهوات قدامى تتواثب

كعطر امرأة أحببتها يوما

و غادرتها و في كفي

فوح من شعر ها، كلها

زارني الفوح من حيث لا أدري

 استعدت مذاقى اللذة من شفتيها

في الأرض عبير لأغاني،

تراتيل منسية

تنطلق انطلاق الجن من القماقم.

(لا، لست وحدي الآن في الظل

أصغي إلى دقدقة من ساعة قديمة

في الأرض حولي مياه

تصب عنيدة طوفانها)

...

قبضت يدي على فراشة

فانطبعت من جناحيها على راحتي

ذكرى الملاعب و الحقول

و طيش نهارات أحرقتها لوعة الشمس

و هي من داخل تصيح، تلك الصورة،

 من جذرها الجريح.

كيف داري هواك يا أرضي

 وكيف يكون جوابي

أيها الجرح الغائر كالعشق في جسدي؟ 

“Cebrâ, “Lev‘atu’ş-Şems Memleketu’l-Ḥubb”, el-Mecmû‘âtu’ş-Şi‘riyye, s.183-191.”


Sen Ey Bir Aşk Gibi Bedenime Gömülmüş Yara!

[Lev’atu‟ş-Şems Memleketu’l-ubb
(Güneşin Istırabı Aşkın Krallığı)]

Güzel bir koku var toprağımda

dolduruyor gönlümü,

heyecanlandırarak eski arzuları

her daim ebedi bir şehvetle.

Görüyorum onları taş kaldırımlar üstünde

tartışıp bağrışıyorlar,

eski evlerin tonozları altında

sebze ve deri tacirlerinin arasında,

eşekler ve hamallar arasında,

üstünde vadi kenarlarının

bir zamanlar oyunlar oynadığımız

dikenler ile papatyalar arasında.

(…)

Ve geldi sonra kıtlık yılı.

On somun yetiyor artık

artık kimse gülüp şarkı söylemiyor

kanlı dişlerin arasından sadece.

Bir sabahtan diğerine sevgilim,

sesleri damlatıyor saatler

büsbütün kara,

geliyor güneş karanlıkla, tuz ve yarayla.

(…)

Toprağımda güzel bir koku

geçiyor bilincin içinden,

uyandırarak eski şehvetleri

bir zamanlar sevip terk ettiğim bir kadının

kokusu gibi sıçrayan,

şimdi avuçlarımda saçlarının kokusu,

ne vakit gelse o koku bilmediğim bir yerden

hazırlanmışımdır dudaklarındaki lezzetin tadına.

Toprakta türkülerin kokusu

ve unutulmuş ilahiler

çıkartıyorlar cinleri şişelerden.

(Hayır, tek başıma değilim şimdi gölgede

dinliyorum eski bir saatin tik taklarını.

Toprakta, etrafımda bir su

akıtıyor inatla tufanını.)

(…)

Bir kelebek tuttum elimle

elimin izi çıktı kanatlarında, izi çıktı

oyunlar oynadığımız tarlalardaki hatıraların

ve taşkınlığı nehirlerin,

güneşin ızdırabıyla kavrulduğu.

Haykırıyor şu resmin içinden,

yaralı köklerinden.

(…)

Nasıl saklayabilirim sana olan aşkımı

Ey toprağım?

Nasıl olur cevabım?

Sen ey bir aşk gibi bedenime gömülmüş yara!

Tercüme: Zafer Ceylan..Temmûzî Şiir Hareketi


Cebrâ İbrâhȋm Cebrâ (1919-1994)  

 

Filistinli yazar, eleştirmen, çevirmen ve şair. 1919 yılında Filistin'in Beytüllahim şehrinde doğdu. Eğitimine Süryani Ortodoks Okulu nda başlasa da siyasi ve ailevi sebeplerden dolayı birçok okul değişikliği yaptı. 1939’da İngiltere’ye Exeter Üniversitesine gitti. Kimi zamanlar ülkesine geri dönse de 1948 yılında Joan Webster’ın Beyaz Şeytan adlı tiyatrosu üzerine hazırladığı teziyle Cambridge Üniversitesinden yüksek lisans derecesi alıncaya kadar daimi yeri İngiltere oldu. Bu sırada patlak veren 1948 trajedisi, onun ailesiyle beraber artık ikinci memleketi olacak Bağdat’a göç etmesine ve Bağdat Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmasına sebep oldu.

Bağdat’a göç etmiş olan Cebrâ’nın, Batı edebiyatına, özellikle de İngiliz edebiyatına olan derin bilgisi Bağdat'ın edebiyat çevrelerinde gün geçtikçe tanınmasını sağladı. Aralarında Seyyâb’ın da bulunduğu Bağdat'ın genç şair ve yazarları arasında kendine sağlam bir yer edindi. Bu süreçte birbiri ardına yayınlanan ve modernızme övgü niteliği taşıyan çalışmaları sayesinde edebiyat ve sanat dünyasının ilen gelen şahsiyetleri arasında yerim aldı.

1952 yılında aynı fakültede İngilizce hocası olarak görev yapan Lemia Hanını’la evlenen Cebrâ, fakültedeki görev süresinin uzatılmaması üzerine Harvard Üniversitesinden aldığı burs ile Amerika’ya gitti ve bu üniversitede seçkin bilim insanlarından dersler alarak modem eleştiri üzerine çalışmalarım sürdürdü. 1954’te tekrar Bağdat’a döndüğünde İngilizlere ait Irak Petrol Şirketinde çalışmaya başladı. Bu tarihten. Irak Kültür ve Basın Yayın ve Enformasyon Bakanlığından emekli olacağı 1984 yılma kadar yme Bağdat Fen-Edebiyat Fakültesinde dersler vermeye, kimi yabancı üniversitelerde misafir öğretim elemanı olarak çalışmaya ve dünyanın sayılı başkentlerinde düzenlenen uluslararası edebiyat ve sanat konferanslarında davetli konuşmacı olarak bulunmaya devam etti. İtalya, Mısır, Tunus, Irak, Filistin, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerden ve New York Colombia Üniversitesinden ödüller aldı. 12 Aralık 1994’te geçirdiği kalp krizinin ardından Bağdat’ta hayata veda etti.

Cebrâ’nın edebiyat dünyasına girmesi, 1940 1ı yılların ortasından itibaren hem Arapça hem de İngilizce olarak kaleme aldığı eserler ile olmuştur. Ne var kı ilk romanı Şurâhfi Leylin Tavîl (Uzun Bir Gecede Bir Çığlık) ancak 1955 yılında basılabilmiştir. Cebrâ ’nın bu ilk romanı dışında onu bir romancı olarak addettiren asıl eserleri, es-Sefîne (Gemi, 1970) ve el-Bahş ‘an Velîd Mes‘ûd (Velıd Mesud’u Arayış, 1978) romanlarıdır. Bunların dışında bir de Suudi yazar Abdurrahmân Munîf ile beraber yazdıkları ‘Âlem bi-lâ Harâ ’it (Haritasız Bir Dünya. 1982) adlı romanı bulunmaktadır.

Cebrâ’nın entelektüel kişiliği birçok alanı kapsar. Çeviri, güzel sanatlar ve edebî eleştiri gibi alanlarda öne çıkar. Shakespeare’in altı eserini Arapçaya çevirmiş. Irak’ta güzel sanatların gelişimi üzerine özgün çalışmalar yayınlamış ve modem edebiyat üzerine değerli yorumlar barındıran eserler kaleme alınıştır. Temmuz fî'l-Medîne (Temmuz Şehirde, 1959); el-Medâru’l-Muğlak (Kapalı Yörünge, 1964); Lev‘atu'ş-Şems (Güneşin Istırabı, 1979); Seb‘u Kaşâ’id (Yedi Şiir, 1989) ve 1992 Ekim’inde vefat eden eşi Lemıa Hanım'ın ağır hastalığı döneminde yazdığı ancak ölümünden sonra 1996 yılında basılan Mutevâliyât Şi'riyye - Ba ‘duhâ li’t-Tayf Ba ‘duhâ li’l-Cesed (Şiirsel Dizgiler - Kimisi Tayflara Kimisi Bedene) adh şiir koleksiyonları bulunur.l


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar