Muşe Bar Kifo’nun “İrade, Özgürlük ve Doğal Afetler”
Bu eser, dört bölümden ve orta boyutta 104 varaktan oluşmaktadır. Apolojetik bir üslûpla kaleme alınan felsefî, etik ve teolojik konulardan bahsetmektedir. Ölüm ve ölüm çeşitlerini ele almış ve Tanrı’nın emri ve izni olmadan (ecel) hiç kimsenin ölemeyeceğini belirtmiştir. Özellikle ölümle ilgili yazdığı ve Kilise babalarının yorumlarını da aktardığı bu eser; kader ve kaza sonucunda ölümün insanın başına gelebileceğini düşünen kadim paganlar, heretik Mani ve Marḳion taraftarlarına cevap niteliğindedir. 10. veya 11. yüzyılda Şemᶜun adlı bir müstensih tarafından istinsah edildiğinden yukarıda söz etmiş ve bu eserin unique bir nüsha olarak Londra’da bulunmaktadır
Kitabın Altıncı Bölümünde:
Özgürlüğü yok sayan Mᵊhagroye’ye (Müslümanlara) reddiye sadedindedir.
Bu bölümde Tanrı’nın insana bahşettiği özgürlüğü yok sayarak iyiliklerin ve kötülüklerin Tanrı tarafından bizlere yazılmış olduğunu söyleyen Müslüman kelamcılara karşı vermiş olduğu bir takım örnekler eşliğinde yaptığı tenkitleriyle kendi düşüncelerini savunur. Eğer onların söyledikleri gibi; birisi hakkında iyi olması gerektiği cebri olarak önceden yazılmış olsaydı, o vakit onun kötü olması katiyen mümkün olamazdı. Eğer de zaruri olarak kötü kılınmış olsaydı, aynı şekilde katiyen iyi de olamazdı. Şayet yazılmış olanlar zaruri olsalardı o vakit katiyen birbirlerine dönüşmezlerdi. Nitekim tabiat gereği pasif olsaydık, o zaman itinadan dolayı pasif olmamamız mümkün değildi. Zira tabiatımızda var olan veya zaruri bir şekilde üzerimize yazılan şeyden kurtulmamızın da mümkün olamayacağını söyler.
Onlar, Tanrı’nın sadece bizi iyiliğimizle sınırlı tutmadığını, ancak iyiliğimize karşılık verdiğini ve bizleri günah işlemeye bile mecbur kıldığını, günah işlediğimizde ise bizleri cezalandırdığını söylerler. Biz ki der; bize itaat eden hizmetçilere saygı gösterir itaat etmeyenleri ise cezalandırırız. Tanrı ise bizleri kendisine itaat etmeye mecbur kılar ve kendisine itaat edilmesi için de bizleri cezalandırır. Ayrıca diyorlar ki; Tanrı katili yaratıyor, daha sonra da onu cezalandırıyor. Peki nasıl olur da; Tanrı insanoğlunun cahilliğini hakir görür ve onu kendisini anlamaya mecbur kılar. Asırlar boyunca, günahlarından ötürü ölüme mahkûm olmalarına rağmen, gelecekte onlardan doğacak olanlar için sabretmişse eğer nasıl olur da henüz var olmayanları kötülükler yapmaya zorlar ve daha sonra da onları kendi iradeleriyle günah işlemiş gibi onları cezalandırır. Asırlarca günah işleyenlere tahammül eden ve onlardan doğacak nesilleri de sonradan muzaffer kılarak onları zafer taçları sahibi eden Tanrı, nasıl olur da henüz var olmayanları vücuda getirerek onları kusursuz iken cezalandırır? Aynı şekilde birisi Tanrı’nın icbarıyla günah işlemeye mecbur kılınırsa ve Tanrı da onun günahkâr gibi tekrar tövbe etmesini ondan talep ediyorsa şayet o vakit Tanrı onu iki misli bir zorlamayla buna davet etmiş olduğunu söylemektedir. Sonradan kendisine işkence edilmiş olsa ve yargıçlar da onu kendi iradesiyle günah işlemiş gibi tekrar ölümle yargılasa dahi, kendisinin Tanrı’yı, kınandıkları bu tür eylemleri yapmaya devam ettiğini söyler. Bunlara benzer bir takım örnekler daha vererek Müslümanlara karşı bu bölümde çeşitli eleştiriler yapmaktadır.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar