Print Friendly and PDF

Dizi Filmler

 


Dizi filmlerin örtük olan, herkes tarafından fark edilemeyen amaçları da vardır; bu, toplumsal yaşamda maddî-manevî değişimleri, dönüşümleri sağlamaktır.

 Hazırlayan: PROF. DR. MUSTAFA SEVER

İletişim, haber, eğlence, eğitim, vd. aracı olarak çağımızın en etkili aygıtı diyebileceğimiz televizyon, insanları bir yandan görsel ve işitsel yönüyle bilgilendirirken diğer yandan da onlara kurgusal olanı, yani oyunları, filmleri, dizi filmleri sunar.

Türkiye’de TRT’nin önce tek, sonra iki kanalında ve 1990’lı yılların başında da özel televizyon kanallarının kurulmasıyla birçok özel TV kanalında, Türk milleti başta Amerikan dizi filmleri olmak üzere, Avrupa ve Brezilya dizi filmlerini izler duruma gelir. Günün değişik saatlerinde hedef kitlesine göre yayınlanan diziler, Türk insanının gündelik düşünüşünde, konuşmasında, tavır ve davranışlarında, alışkanlıklarında, değer yargılarında büyük değişmelere neden olur. Çünkü, insanlar dışarıdan gelen bu dizi filmlerde, filmin geldiği ülke insanlarının dinî-ahlâkî anlayışını, yaşayışını, değer ölçütlerini, vd. görür. Bu durum, insanlar üzerinde olumluluklarından çok olumsuzluklarıyla etkilidir. Bilinçli-bilinçsiz örnek alma, taklit etme sürecinde kişilerde tutum, davranış, konuşma, tepkide bulunma, vb. yönünden önemli değişimler yaşanır.

Günümüzde Türk TV’lerinde hâlen 45-60 dakikalık bir dizi film bölümü, araya konulan reklamlarla Iki buçuk, üç saati bulmaktadır. Bu süre içinde insanlar, bütün dikkatleriyle TV’ye odaklanmakta, olayları, durumları ve dizi filmde yer alan oyuncuları sanallıklarından uzak, gerçekmiş gibi seyreder. Bu süreçte aile bireyleri, aile içi ilişkiler çerçevesinde yapmaları gerekenleri, okumayı, herhangi bir işle uğraşmayı, vb. erteler ya da unutur.

Televizyon; iletişim, haber, eğlence, eğitim, vd. aracı olarak çağımızın en etkili araçlarından biridir. İnsanları bir yandan görsel ve işitsel yönüyle eğlendirirken, bilgilendirip haberdar ederken, diğer yandan da onlara kurgusal olanı, yani oyunları, filmleri, dizi filmleri sunar. Bu yazının konusu olan dizi filmler (serial drama), bir konu bütünlüğü içerisinde birbirini izleyen bölümler hâlinde yayımlanan filmlerdir. Konuları toplumun ya da hedef kitlenin ilgisini, beğenisini, isteğini, daha doğrusu merakını cezbedecek içerikteki konulardır.

1970’li yıllarda başlayarak Türkiye’de TRT TV ka-nallarında (önce TVI sonra TV2) başta Amerikan ve Avrupa film ve dizileri, 80’li yılların sonundan başlayarak da soap opera adı verilen Brezilya dizileri gösterilir. 90’lı yılların başında ise, özel TV’lerin kurulmasıyla birçok TV programı ve dizi film Türk insanının yaşamına etki etmeye başlar. Halkın gündelik yaşamında etkin bir araç olan televizyon yoluyla yayımlanan dizi filmler; popüler kültürün, tüketim kültürünün, egemen ideolojinin ya da belli bir topluluğun dinî, ideolojik görüşlerinin benimsetilmesi, yaygınlaştırılması, herhangi bir sorun karşısında kamuoyu oluşturma, halkın eleştirel düşünmesini önleme, halkı eğlendirme, oyalama, vb. amaçlarıyla yayınlanır. Bunu yaparken de ideal, toplumun beğendiği, özlediği ya da ideal olmayan, toplum değerlerine aykırı kadın ve erkek tiplerini kullanır. Dizi filmin başrol oyuncuları, özellikle rol-model olabilecek fizikî ve ruhî özelliklerle donatılırlar. Böylece izleyicilerin onları örnek alması, onlara benzemeye çalışmaları, onlar gibi hareket etme çabasına girişmeleri öngörülür. Dizi filmlerde karşıtlıklardan (iyi-kötü, meşru-gayr-ı meşru, olumlu-olumsuz, ahlâklı-ahlâksız, dürüst-dürüst olmayan, vb.) olabildiğince yararlanılır.

Teknolojideki gelişmelerin bir sonucu olarak ile-tişimdeki hız ve sınır tanımazlık, insanlar için iyi yönde kullanılacağı gibi, kötü yönde de kullanılabilir. Dizi filmler de bu açıdan değerlendirildiğinde insanın, toplumun, toplumsal yapının, toplumsal ilişkilerin geliştirilmesine, olumlu yönde denetim altında tutulmasına, yönlendirilmesine de hizmet edebilir. Özellikle popüler kültürün bir yansıması olarak tü-ketimi yaygınlaştırmak, toplumsal çeşitliliği gidermek, homojen bir toplum oluşturmak gibi amaçlar da söz konusu olabilir. Dizi filmlerde, bireylerin özdeşleşebildikleri, diyesi kendilerini buldukları ya da hoşlanmadıkları, kötülüğünden kaçındıkları tipleri canlandıran kadın ya da erkek oyunculara yer verilir. Oyuncu tipleri aracılığıyla, toplumun dinî-ahlâkî değerleri, yaşanılan sorunlar, toplumun beklentileri, özlemleri ya da toplum değerlerine aykırı davranışlar, toplumsal düzeni bozan kişiler temsil edilir. Böyle yapmakla kişilere bir yandan rol-model olabilecek, diğer yandan ise şerrinden kaçınılacak tipler üzerinden belli bir anlayış, tavır ve davranış özellikleri sunar; diyesi onları şekillendirirler. Çocukları, ev kadınlarını, gençleri, vd. tüketime, başarı elde etmede her yolun geçerli olduğuna, şiddete, taklide, vb. yönlendirmede de çok etkilidirler.

Yapısal, sunulma süreci açısından dizi filmler, genel olarak haftada bir yayımlanan 45-60 dakika süren bölümlerden oluşan filmlerdir. Ancak bu 45-60 dakikalık film sunumunda önce bir önceki bölüm hatırlatılır; yani bir önceki bölümün özeti verilir. Ardından reklamlar gelir. Sonra yeni bölüme giriş yapılır. Girişten hemen sonra bir ikinci reklama yer verilir. Reklamların bitmesiyle yeni bölüm başlar. Olay akışı içerisinde yine reklamlara yer verilir.

Hatta “Bu filmde ürün yerleştirme vardır” uyarısı yapılarak olay akışı içerisinde de reklama başvurulur. Bölüm, seyircide merak uyandıracak şekilde, seyircinin bir hafta düşüneceği şekilde bitirilir. Bölüm bittiğinde ise, bir sonraki bölümün tanıtımı, kısa özeti yapılarak gelecek haftada yayımlanacak bölümün izleyicide merakla beklenmesi sağlanır. Anlaşılacağı üzere 45-60 dakika olan bölüm, sunum aşamasında 2,5-3 saati bulur.

Dizi filmde gündelik yaşantıya uygun bir süreç izlenir. Böylelikle izleyenlerde olay ve kişilerle bir aşinalık, özdeşlik kurma hedeflenir. Bu da dizi filmin kolay benimsenmesini sağlar. Dizi filmdeki yaşantı, film karakterlerinin tavır, davranış ve konuşmaları, ilişkileri, vd. gerçek gündelik yaşamın biraz daha abartılmış şeklidir ve izleyici kitlesini çabuk etkileyici özelliktedir. Sözgelimi Kurtlar Vadisi, Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz, Çukur, vd. gibi dizi filmlerdeki karakterlere öykünenleri, gerçek yaşamda sıklıkla görmek mümkündür. Bu yönüyle dizi filmler, kişiyi, dolayısıyla toplumu dilde, düşüncede, tavır ve davranışlarda, ahlâkî değer ölçütlerinde yönlendirici etkidedirler. Ancak, dizi filmlerde toplumun algısına, düşünüşüne, tepkilerine, değer ölçütlerine, ahlâkına karşıt yönlendiricilik olduğu gibi, tam tersi geleneklere, geleneksel yaşama, toplumsal ahlâka ve değerlere uygun ve katkı sağlayıcı bir yaşantı da sergilenebilir. Önemli olan, dizi filmin hangi niyet ve amaçlarla yapılıp yayımlandığıdır.

Hedef kitlenin beğenisini, isteğini, beklentisini, sorunlarını işleyen dizi filmler, daha çok izlenir. Özellikle, görünen odur ki -farklı TVNerde de olsa- dizi film senaryoları, bir moda şeklinde aynı konularda yapılmakta, birbirine benzeyen filmler yoluyla tekrar edilen, yoğun olarak dile getirilen anlayış, inanç ve uygulamaların benimsetilmesi, sürekli tekrar edildi-ğinden kolaylaşmaktadır. Olay akışı sonunda izleyici-nin, daha doğrusu hedef kitlenin merakını ayakta tu-tacak ve bir sonraki bölümü izlemesine zemin hazırlayacak kurgusallığa başvurulur.

Dizi filmlerin bir kısmının yabancı dizilerin uyarlamaları oldukları, bazılarının bir edebî eserin uyarlaması, kimilerinin yaşanmış ya da yaşanması mümkün mahallî olay ve durumları, kimilerinin de tarihî ya da belli dönemlerin olay ve durumlarını konu edindikleri görülmektedir. Bunların dışında toplumun ilgisini çekebilecek kurgusallıkta dizi filmler de söz konusudur. ABD, Avrupa kaynaklı dizi filmler ya da bunların yerli uyarlamaları, benzerleri göz önüne alındığında, ülkemiz insanının geleneksel yaşamına, ekonomik durumuna, inançlarına, ahlâkına etki ederek pek çok yabancı unsurun bu filmler yoluyla toplumsal yaşamımıza girdiği söylenebilir. Batı (başta ABD olmak üzere Batı Avrupa ülkeleri); kültürünü, kendi yaşam özelliklerini kendi dışındaki ülke insanlarına kolayca, zahmetsizce benimsetme, kendine benzetme yöntemlerinden biri olarak dizi filmleri de kullanmaktadır. Bu, kültürel yayılmacılığın gülümse-yen yüzüdür ve fark edilmesi sıradan insanlar için zordur, hatta mümkün değildir. Çünkü her şey, bir “oyun, eğlence” çerçevesinde sunulmaktadır. Yabancı dizinin Türkçeye çevrilişinde kullanılan dil başta olmak üzere sergilenen düşünce, davranış şekli, inançlar ve toplumsal değerler, geleneksel değerlerin, tavır ve davranış şekillerinin, inançların ve ahlâkî anlayışın bozulmasına neden olmaktadır. Sözgelimi “içilen çay”, “alınan çay”a, “heyecanlanmak”, “heyecan yapma”ya, “esen kal” sözü “kendine iyi bak”a dönüşürken kimse fark etmemiştir. Çünkü, hangi Batı ülkesinin dili çevriliyorsa o dilin kuralları, bağlamı ile Türkçeye girmiştir. Günlük konuşmadaki bu bozulmanın yanında davranışlarda, ahlâkî anlayış ve değerlerde de Batı insanı model alınır olmuştur.

Dizi filmde sergilenen gündelik yaşam, düşünme tavır ve davranış tipleri, izleyenlerde hiçbir düşünme, eleştirme süzgecinden geçirilmeden algılanır ve benimsenir olmuştur. Büyük-küçük, karı-koca, ebeveyn-çocuk ilişkilerinde geleneksel değerlerin yıprandığı, yok olduğu, yerlerini Batı değerlerinin ve davranış kalıplarının aldığı görülür. Birçok dizi filmde evin kızının evlilik dışı hamileliği, evin hanımının ya da beyinin yasak ilişkisi, her türlü gayr-ı meşru ve ahlâkî olmayan yolla kazanç sağlama, bu kazançla zenginleşme, refah içinde yaşama, engel ya da düşman görülen insanların kolayca öldürülmesi, silahın adeta bir aksesuar gibi taşınması, işlenen bir kabahatin herhangi bir suç sayılma ya da kovuşturmaya uğratılmaması, vb. kanıksanır olmuş, “yeni normal” hâline gelmiştir. Çok fazla televizyon izleme, daha doğrusu çok fazla dizi film izleme, “kişinin televizyonda gösterilen şiddetin normal olduğuna, herkesin bunu yaptığına ve problemleri çözmenin iyi bir yolu olduğuna inanmalına]” (Gerbner 1994:40) neden olmuştur.

Dizi filmlerden etkilenerek tüketime yönelen ve tüketmekte sınır tanımayan insanlardaki gördüğüne sahip olma isteği, adeta onları tüketimin tutsağı hâline getirmiştir. Dizi filmlerden etkilenen ev kadınlarından gençlere, çocuklara kadar uzanan kitlelerde sanal olanla gerçek olanı eşitleme çabası, onlarda hem ruhî hem de maddî sıkıntılara neden olabilmektedir. Çünkü hayâl edilen yaşamla gerçek yaşam hiçbir zaman uyuşmamaktadır. Öykünülen konuşma şekilleri, davranışlar, tavırlar, giysiler, vd. asla gerçeğin yerini tutmamaktadır.

Ancak, gündelik yaşamın sıkıntılarıyla uğraşan in-sanların sorunlarından, sıkıntılarından uzaklaşmalarını sağlayıcılığı ile dizi filmler, sanallığı düşünülmeden gerçekmiş gibi algılanmakta ve gündelik yaşamda özellikle ev kadınlarınca, gençlerce sohbet konusu edilebilmektedir. Hatta dizi filmlerdeki kişiler, olaylar, ilişkiler, gündelik yaşamda yaşanılan olay ve durumlar, insan davranışlarının algılanması, anlamlandırılması açısından izleyicilere örnek olabilmektedir. Bu örneklik olumlu olabildiği gibi, çoklukla olumsuz olabilmektedir. Örneğin, Yasak Elma dizisindeki olaylar ve kişiler arası ilişkilerdeki entrikalar, yalanlar, aldatmalar, amacın gerçekleşmesi için seçilen yol ve yöntemler, geleneksel değerlere ve yaşama biçimine aykırı nitelikte oluşuyla seyredenlerde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Çünkü dizide sunulan yaşam biçimi, insan ilişkileri zengin, sosyetik insanların yaşadığı, dinî-ahlâkî açıdan geleneksel toplum yapısından oldukça uzak bir yaşam ve insanî ilişkilerdir ve geleneksel toplumsal yapıdaki aile içi ilişkilere, çocukların ve gençlerin duygusal gelişimine olumsuz yönde etki etmektedir.

Diğer yandan, Çukur gibi dizi filmlerde ekonomik ve gayr-ı meşru güce sahip olanların öldürme dâhil her şeyi yapmaları olağan, sıradan eylemlermiş gibi sergilenerek şiddet kutsanmaktadır. Bu durum, çocuklarda ve özellikle gençlerde gerçek yaşamdaki olay ve olguları doğru algılayamamaya, davranış bozukluklarına, şiddeti algılayamama ya da normal görmeye, çevrelerine duyarsızlaşmaya kadar birtakım olumsuzluklara neden olmaktadır. Bu konuda yapılan araştırmalar konusunda Gerbner, (1994:40) araştırmaların televizyondaki şiddet ile şiddet içeren davranışlar arasında bir ilişki olduğunu doğruladığını belirterek “Televizyonda şiddet, çarpık bir gerçeklik kavramına neden olan alanlardan sadece biridir” der.. Çevresine duyarsızlaşan ve davranışlarında tutarsızlaşan kişilerde empati kurma yeteneği zayıflamakta ya da yok olmaktadır; ki böyle kişilerde bencillik gelişmekte, en yakınlarındaki kişilerin durumlarıyla, acılarıyla, sıkıntılarıyla ilgilenmez duruma gelmektedirler. Oysa, belli bir düzeyde akıl ve zekâ sahibi insanlar, “başkalarının gereksinimlerine karşı duyarsız değildirler” (Burger 2006:424).

Dizi karakterlerinin dizi filmdeki giyimi, konuş-ması, birbirleriyle ilişkilerindeki tavır ve davranışları, barındıkları evler, kullandıkları eşyalar, arabalar, vd. özellikle gençlerde öykünmeye neden olmakta, onlar da benzer tavır ve davranışlarda, ilişkilerde, tüketimde bulunmaya çalışmaktadırlar. Dizi filmde zenginliğin, lüks yaşamanın farkına varan seyirci için geleneksel yaşam, milli, dinî-ahlâkî değerler önemsizleşmekte, amaca ulaşmada her yol geçerli sayılmaktadır. Diziler-deki karakterler, seyredenlerde ya hayranlık ya da nefret uyandırabilecek fizikî ve rûhî özelliklerde betimlenir. Bu arada cinsellik ön plandadır. Hedef kitlenin beğenisine göre karakterler çeşitleniyor ise de genel olarak toplumda ideal ölçülerde yakışıklı ya da güzel olan oyuncular seçilir. Çünkü, son yıllarda “ gençlerin televizyon dizilerindeki kahramanları modellemeleri; davranış, düşünce ve biçim olarak bu kahramanlara benzemeye çalışmaları dikkat çekmektedir” (Erdem-Çağlayan- dereli 2006:17). Diğer yandan dizi film karakterlerinin seyirciler tarafından beğenilmesi, örnek alınması, vb. durumundan yararlanarak seyredenleri sadece seyirci değil, aynı zamanda tüketici olarak da gören yapımcıların dizi oyuncularını reklamlarda oynattıkları görülür. Onların halkça tanınmalarından yararlanarak seyircilerin, rekla-mı yapılan ürünü, “falan oyuncu da bunu alıyor ya da kullanıyor” düşüncesiyle tüketmeleri sağlanır. Sözgelimi, Çukur dizisinde bir oyuncu tarafından kullanılarak reklamı yapılan temizlik ürününün kısa süre sonra evlere girmesi, Çarpışma dizi filminin başrol oyuncusunun, reklamında rol aldığı belli markalı giysilerin kullanımının yaygınlaşması bu yolla gerçekleşmektedir.

Dizi filmler, yukarıda da belirtildiği gibi, çok çeşitli amaçlarla üretilip sunulabilir. Her birinin belli bir iletisi, toplumsal yaşamda gerçekleşmesini beklediği bir amaç vardır. Tüketim, bu amaçların en başındadır. Küresel kültürün bir özelliği olarak başta filmin bir meta olarak pazarlanması yapılır. Sunumda (hem dizi bölümü içinde hem de sunuma ek olarak) tüketimi artırmak ve çeşitlendirmek için reklamlar kullanılır. Dizi oyuncuları belli ürünlerin reklamında oynatılır. Bunların hepsi tüketimin yaygınlaştırılması yönünde yapılır.

Tüketim kültürünün yaygınlaştırılması bir yana, dizi filmlerin örtük olan, herkes tarafından fark edilemeyen amaçları da vardır; bu, toplumsal yaşamda maddî-manevî değişimleri, dönüşümleri sağlamaktır. Kamuoyunun olumlu-olumsuz yönde bilgilendirilmesi, yönlendirilmesi amaçlanabilir. Örneğin, TRT televizyonlarındaki “Uyanış: Büyük Selçuklu”, “Bir Zamanlar Kıbrıs”, “Payitaht-Abdülhamid”, vd. pek çok dizi bu amaçlarla sunulmaktadır. Özel televizyon kuruluşlarındaki dizilere gelince, toplumsal yapı açısından son derece önemli ve zararlı etkilerinin olduğu yadsınamaz bir gerçektir. “Yasak Elma”, “Çukur”, “Son Yaz”, “Akrep”, “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz”, vb. dizi filmler, geleneksel dinî-ahlâkî kuralların geçersizliği, çok yoğun şiddet, yasa tanımazlık, gayr-ı meşru yollardan kazanç elde etme, vb. içerdiklerinden seyredenlerin algı, anlayış, inanç ve davranışlarında yıkıcı etkilerde bulunmaktadırlar. Adı geçen dizi filmlerde Batı tipi bir yaşamı örnekleyenler olduğu gibi, güya geleneklere vurgu yapar gibi, gayr-ı meşru yaşamı yüceltenler de vardır. Hele hele hedef seyirci kitlesi olarak çocukları ve gençleri belirleyen dizi filmlerde, gençlerin özeneceği, taklit edeceği ve dolayısıyla kendi somut durumlarından uzaklaşmalarına neden olacak zararlı etkiler söz konusudur.

Dizi filmlerin maddî etkileri yanında temel olarak kültürel yapıya zarar verici, Batı kültürünü ikâme edici etkileri söz konusudur. Yaygın olarak halkımızca gün boyu seyredilen televizyonlardaki birçok zararlı programın yanında dizi filmlerin de yarar-zarar açısından denetlenmesi gerekmektedir. Geleneksel dinî-ahlâkî ölçülere, yaşama biçimine, milli benliğe aykırı unsurlar taşıyan dizi filmlerin, daha senaryo aşamasında değerlendirilmesi, gerekli düzenleme ve düzeltmelerin yapılması gerekmektedir.

Dizi film yapımcılarının, genel olarak da medyanın ticarî “amacı, sınırlı bir alanda meşrudur, ancak tüm kültürü yönlendirmemelidir.” (Gerbner 1994:40). Elbette, dizi filmlerin senaryosunu yazan, oynayan, yöneten, yapımında yer alan ve seyreden herkes tavrında, davranışında özgürdür; ancak içinde yaşanılan toplumun dinî-ahlâkî, milli değerlerine, yaşama biçimine, ekonomik durumuna saygılı, katkı sağlayıcı olunması da gerekir. Dizi filmler, toplumsal açıdan bilgilendirici, yönlendirici olabilir. Ancak, yapımcısından, senaristinden oyuncusuna, sunumunu yapan TV kanalı yetkililerine kadar dizi film konusunda in-sanların bilgileri, bilinç düzeyleri ve niyetleri çok önemlidir. Dizi filmlerin yayımlanabilirliklerini ya da yayınlanamazlıklarını denetleyecek, belirleyecek yetkin ve yetkili bir kurum olmalıdır. Dizi filmlerin içeriği, geleneksel toplumsal yapıya, toplumsal değer ölçütlerine, insan ilişkilerine uygun ve katkı sağlayıcı yönde geliştirilmelidir. Batı toplumlarının dinî-ahlâkî anlayışlarını, yaşama biçimlerini, insan ilişkileri sergileyen dizi filmlere izin verilmemelidir. Henüz senaryo aşamasındayken dizi filmler denetlenebilirse, zaman ve ekonomik açıdan oluşabilecek zarar da önlenmiş olur. Hedef kitlesine örnek düşünüş, davranış, değer sunan, toplumsal yaşama katkı sağlayan dizi filmler teşvik edilmelidir.

2 ağustos 2021 – Turque Diplomatique

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar