Dizi Filmler
Dizi
filmlerin örtük olan, herkes tarafından fark edilemeyen amaçları da vardır; bu,
toplumsal yaşamda maddî-manevî değişimleri, dönüşümleri sağlamaktır.
İletişim,
haber, eğlence, eğitim, vd. aracı olarak çağımızın en etkili aygıtı
diyebileceğimiz televizyon, insanları bir yandan görsel ve işitsel yönüyle
bilgilendirirken diğer yandan da onlara kurgusal olanı, yani oyunları,
filmleri, dizi filmleri sunar.
Türkiye’de
TRT’nin önce tek, sonra iki kanalında ve 1990’lı yılların başında da özel
televizyon kanallarının kurulmasıyla birçok özel TV kanalında, Türk milleti
başta Amerikan dizi filmleri olmak üzere, Avrupa ve Brezilya dizi filmlerini
izler duruma gelir. Günün değişik saatlerinde hedef kitlesine göre yayınlanan
diziler, Türk insanının gündelik düşünüşünde, konuşmasında, tavır ve
davranışlarında, alışkanlıklarında, değer yargılarında büyük değişmelere neden
olur. Çünkü, insanlar dışarıdan gelen bu dizi filmlerde, filmin geldiği ülke
insanlarının dinî-ahlâkî anlayışını, yaşayışını, değer ölçütlerini, vd. görür.
Bu durum, insanlar üzerinde olumluluklarından çok olumsuzluklarıyla etkilidir.
Bilinçli-bilinçsiz örnek alma, taklit etme sürecinde kişilerde tutum, davranış,
konuşma, tepkide bulunma, vb. yönünden önemli değişimler yaşanır.
Günümüzde
Türk TV’lerinde hâlen 45-60 dakikalık bir dizi film bölümü, araya konulan
reklamlarla Iki buçuk, üç saati bulmaktadır. Bu süre içinde insanlar, bütün
dikkatleriyle TV’ye odaklanmakta, olayları, durumları ve dizi filmde yer alan
oyuncuları sanallıklarından uzak, gerçekmiş gibi seyreder. Bu süreçte aile
bireyleri, aile içi ilişkiler çerçevesinde yapmaları gerekenleri, okumayı,
herhangi bir işle uğraşmayı, vb. erteler ya da unutur.
Televizyon;
iletişim, haber, eğlence, eğitim, vd. aracı olarak çağımızın en etkili
araçlarından biridir. İnsanları bir yandan görsel ve işitsel yönüyle eğlendirirken,
bilgilendirip haberdar ederken, diğer yandan da onlara kurgusal olanı, yani
oyunları, filmleri, dizi filmleri sunar. Bu yazının konusu olan dizi filmler
(serial drama), bir konu bütünlüğü içerisinde birbirini izleyen bölümler
hâlinde yayımlanan filmlerdir. Konuları toplumun ya da hedef kitlenin ilgisini,
beğenisini, isteğini, daha doğrusu merakını cezbedecek içerikteki konulardır.
1970’li
yıllarda başlayarak Türkiye’de TRT TV ka-nallarında (önce TVI sonra TV2) başta
Amerikan ve Avrupa film ve dizileri, 80’li yılların sonundan başlayarak da soap
opera adı verilen Brezilya dizileri gösterilir. 90’lı yılların başında ise,
özel TV’lerin kurulmasıyla birçok TV programı ve dizi film Türk insanının
yaşamına etki etmeye başlar. Halkın gündelik yaşamında etkin bir araç olan
televizyon yoluyla yayımlanan dizi filmler; popüler kültürün, tüketim
kültürünün, egemen ideolojinin ya da belli bir topluluğun dinî, ideolojik
görüşlerinin benimsetilmesi, yaygınlaştırılması, herhangi bir sorun karşısında
kamuoyu oluşturma, halkın eleştirel düşünmesini önleme, halkı eğlendirme,
oyalama, vb. amaçlarıyla yayınlanır. Bunu yaparken de ideal, toplumun
beğendiği, özlediği ya da ideal olmayan, toplum değerlerine aykırı kadın ve
erkek tiplerini kullanır. Dizi filmin başrol oyuncuları, özellikle rol-model
olabilecek fizikî ve ruhî özelliklerle donatılırlar. Böylece izleyicilerin
onları örnek alması, onlara benzemeye çalışmaları, onlar gibi hareket etme
çabasına girişmeleri öngörülür. Dizi filmlerde karşıtlıklardan (iyi-kötü,
meşru-gayr-ı meşru, olumlu-olumsuz, ahlâklı-ahlâksız, dürüst-dürüst olmayan,
vb.) olabildiğince yararlanılır.
Teknolojideki
gelişmelerin bir sonucu olarak ile-tişimdeki hız ve sınır tanımazlık, insanlar
için iyi yönde kullanılacağı gibi, kötü yönde de kullanılabilir. Dizi filmler
de bu açıdan değerlendirildiğinde insanın, toplumun, toplumsal yapının,
toplumsal ilişkilerin geliştirilmesine, olumlu yönde denetim altında
tutulmasına, yönlendirilmesine de hizmet edebilir. Özellikle popüler kültürün
bir yansıması olarak tü-ketimi yaygınlaştırmak, toplumsal çeşitliliği gidermek,
homojen bir toplum oluşturmak gibi amaçlar da söz konusu olabilir. Dizi
filmlerde, bireylerin özdeşleşebildikleri, diyesi kendilerini buldukları ya da
hoşlanmadıkları, kötülüğünden kaçındıkları tipleri canlandıran kadın ya da
erkek oyunculara yer verilir. Oyuncu tipleri aracılığıyla, toplumun dinî-ahlâkî
değerleri, yaşanılan sorunlar, toplumun beklentileri, özlemleri ya da toplum
değerlerine aykırı davranışlar, toplumsal düzeni bozan kişiler temsil edilir.
Böyle yapmakla kişilere bir yandan rol-model olabilecek, diğer yandan ise
şerrinden kaçınılacak tipler üzerinden belli bir anlayış, tavır ve davranış
özellikleri sunar; diyesi onları şekillendirirler. Çocukları, ev kadınlarını,
gençleri, vd. tüketime, başarı elde etmede her yolun geçerli olduğuna, şiddete,
taklide, vb. yönlendirmede de çok etkilidirler.
Yapısal,
sunulma süreci açısından dizi filmler, genel olarak haftada bir yayımlanan
45-60 dakika süren bölümlerden oluşan filmlerdir. Ancak bu 45-60 dakikalık film
sunumunda önce bir önceki bölüm hatırlatılır; yani bir önceki bölümün özeti
verilir. Ardından reklamlar gelir. Sonra yeni bölüme giriş yapılır. Girişten
hemen sonra bir ikinci reklama yer verilir. Reklamların bitmesiyle yeni bölüm
başlar. Olay akışı içerisinde yine reklamlara yer verilir.
Hatta
“Bu filmde ürün yerleştirme vardır” uyarısı yapılarak olay akışı içerisinde de
reklama başvurulur. Bölüm, seyircide merak uyandıracak şekilde, seyircinin bir
hafta düşüneceği şekilde bitirilir. Bölüm bittiğinde ise, bir sonraki bölümün
tanıtımı, kısa özeti yapılarak gelecek haftada yayımlanacak bölümün izleyicide
merakla beklenmesi sağlanır. Anlaşılacağı üzere 45-60 dakika olan bölüm, sunum
aşamasında 2,5-3 saati bulur.
Dizi
filmde gündelik yaşantıya uygun bir süreç izlenir. Böylelikle izleyenlerde olay
ve kişilerle bir aşinalık, özdeşlik kurma hedeflenir. Bu da dizi filmin kolay
benimsenmesini sağlar. Dizi filmdeki yaşantı, film karakterlerinin tavır,
davranış ve konuşmaları, ilişkileri, vd. gerçek gündelik yaşamın biraz daha
abartılmış şeklidir ve izleyici kitlesini çabuk etkileyici özelliktedir.
Sözgelimi Kurtlar Vadisi, Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz, Çukur, vd. gibi dizi
filmlerdeki karakterlere öykünenleri, gerçek yaşamda sıklıkla görmek mümkündür.
Bu yönüyle dizi filmler, kişiyi, dolayısıyla toplumu dilde, düşüncede, tavır ve
davranışlarda, ahlâkî değer ölçütlerinde yönlendirici etkidedirler. Ancak, dizi
filmlerde toplumun algısına, düşünüşüne, tepkilerine, değer ölçütlerine,
ahlâkına karşıt yönlendiricilik olduğu gibi, tam tersi geleneklere, geleneksel
yaşama, toplumsal ahlâka ve değerlere uygun ve katkı sağlayıcı bir yaşantı da
sergilenebilir. Önemli olan, dizi filmin hangi niyet ve amaçlarla yapılıp
yayımlandığıdır.
Hedef
kitlenin beğenisini, isteğini, beklentisini, sorunlarını işleyen dizi filmler,
daha çok izlenir. Özellikle, görünen odur ki -farklı TVNerde de olsa- dizi film
senaryoları, bir moda şeklinde aynı konularda yapılmakta, birbirine benzeyen
filmler yoluyla tekrar edilen, yoğun olarak dile getirilen anlayış, inanç ve
uygulamaların benimsetilmesi, sürekli tekrar edildi-ğinden kolaylaşmaktadır.
Olay akışı sonunda izleyici-nin, daha doğrusu hedef kitlenin merakını ayakta
tu-tacak ve bir sonraki bölümü izlemesine zemin hazırlayacak kurgusallığa
başvurulur.
Dizi
filmlerin bir kısmının yabancı dizilerin uyarlamaları oldukları, bazılarının
bir edebî eserin uyarlaması, kimilerinin yaşanmış ya da yaşanması mümkün
mahallî olay ve durumları, kimilerinin de tarihî ya da belli dönemlerin olay ve
durumlarını konu edindikleri görülmektedir. Bunların dışında toplumun ilgisini
çekebilecek kurgusallıkta dizi filmler de söz konusudur. ABD, Avrupa kaynaklı
dizi filmler ya da bunların yerli uyarlamaları, benzerleri göz önüne
alındığında, ülkemiz insanının geleneksel yaşamına, ekonomik durumuna,
inançlarına, ahlâkına etki ederek pek çok yabancı unsurun bu filmler yoluyla
toplumsal yaşamımıza girdiği söylenebilir. Batı (başta ABD olmak üzere Batı
Avrupa ülkeleri); kültürünü, kendi yaşam özelliklerini kendi dışındaki ülke
insanlarına kolayca, zahmetsizce benimsetme, kendine benzetme yöntemlerinden
biri olarak dizi filmleri de kullanmaktadır. Bu, kültürel yayılmacılığın
gülümse-yen yüzüdür ve fark edilmesi sıradan insanlar için zordur, hatta mümkün
değildir. Çünkü her şey, bir “oyun, eğlence” çerçevesinde sunulmaktadır. Yabancı
dizinin Türkçeye çevrilişinde kullanılan dil başta olmak üzere sergilenen
düşünce, davranış şekli, inançlar ve toplumsal değerler, geleneksel değerlerin,
tavır ve davranış şekillerinin, inançların ve ahlâkî anlayışın bozulmasına
neden olmaktadır. Sözgelimi “içilen çay”, “alınan çay”a, “heyecanlanmak”, “heyecan
yapma”ya, “esen kal” sözü “kendine iyi bak”a dönüşürken kimse fark etmemiştir.
Çünkü, hangi Batı ülkesinin dili çevriliyorsa o dilin kuralları, bağlamı ile
Türkçeye girmiştir. Günlük konuşmadaki bu bozulmanın yanında davranışlarda,
ahlâkî anlayış ve değerlerde de Batı insanı model alınır olmuştur.
Dizi
filmde sergilenen gündelik yaşam, düşünme tavır ve davranış tipleri,
izleyenlerde hiçbir düşünme, eleştirme süzgecinden geçirilmeden algılanır ve
benimsenir olmuştur. Büyük-küçük, karı-koca, ebeveyn-çocuk ilişkilerinde
geleneksel değerlerin yıprandığı, yok olduğu, yerlerini Batı değerlerinin ve
davranış kalıplarının aldığı görülür. Birçok dizi filmde evin kızının evlilik
dışı hamileliği, evin hanımının ya da beyinin yasak ilişkisi, her türlü gayr-ı
meşru ve ahlâkî olmayan yolla kazanç sağlama, bu kazançla zenginleşme, refah
içinde yaşama, engel ya da düşman görülen insanların kolayca öldürülmesi,
silahın adeta bir aksesuar gibi taşınması, işlenen bir kabahatin herhangi bir
suç sayılma ya da kovuşturmaya uğratılmaması, vb. kanıksanır olmuş, “yeni
normal” hâline gelmiştir. Çok fazla televizyon izleme, daha doğrusu çok fazla
dizi film izleme, “kişinin televizyonda gösterilen şiddetin normal olduğuna,
herkesin bunu yaptığına ve problemleri çözmenin iyi bir yolu olduğuna inanmalına]”
(Gerbner 1994:40) neden olmuştur.
Dizi
filmlerden etkilenerek tüketime yönelen ve tüketmekte sınır tanımayan
insanlardaki gördüğüne sahip olma isteği, adeta onları tüketimin tutsağı hâline
getirmiştir. Dizi filmlerden etkilenen ev kadınlarından gençlere, çocuklara
kadar uzanan kitlelerde sanal olanla gerçek olanı eşitleme çabası, onlarda hem
ruhî hem de maddî sıkıntılara neden olabilmektedir. Çünkü hayâl edilen yaşamla
gerçek yaşam hiçbir zaman uyuşmamaktadır. Öykünülen konuşma şekilleri,
davranışlar, tavırlar, giysiler, vd. asla gerçeğin yerini tutmamaktadır.
Ancak,
gündelik yaşamın sıkıntılarıyla uğraşan in-sanların sorunlarından, sıkıntılarından
uzaklaşmalarını sağlayıcılığı ile dizi filmler, sanallığı düşünülmeden
gerçekmiş gibi algılanmakta ve gündelik yaşamda özellikle ev kadınlarınca,
gençlerce sohbet konusu edilebilmektedir. Hatta dizi filmlerdeki kişiler,
olaylar, ilişkiler, gündelik yaşamda yaşanılan olay ve durumlar, insan
davranışlarının algılanması, anlamlandırılması açısından izleyicilere örnek olabilmektedir.
Bu örneklik olumlu olabildiği gibi, çoklukla olumsuz olabilmektedir. Örneğin,
Yasak Elma dizisindeki olaylar ve kişiler arası ilişkilerdeki entrikalar,
yalanlar, aldatmalar, amacın gerçekleşmesi için seçilen yol ve yöntemler,
geleneksel değerlere ve yaşama biçimine aykırı nitelikte oluşuyla seyredenlerde
olumsuz etkiler yaratmaktadır. Çünkü dizide sunulan yaşam biçimi, insan
ilişkileri zengin, sosyetik insanların yaşadığı, dinî-ahlâkî açıdan geleneksel
toplum yapısından oldukça uzak bir yaşam ve insanî ilişkilerdir ve geleneksel
toplumsal yapıdaki aile içi ilişkilere, çocukların ve gençlerin duygusal
gelişimine olumsuz yönde etki etmektedir.
Diğer
yandan, Çukur gibi dizi filmlerde ekonomik ve gayr-ı meşru güce sahip olanların
öldürme dâhil her şeyi yapmaları olağan, sıradan eylemlermiş gibi sergilenerek
şiddet kutsanmaktadır. Bu durum, çocuklarda ve özellikle gençlerde gerçek
yaşamdaki olay ve olguları doğru algılayamamaya, davranış bozukluklarına,
şiddeti algılayamama ya da normal görmeye, çevrelerine duyarsızlaşmaya kadar
birtakım olumsuzluklara neden olmaktadır. Bu konuda yapılan araştırmalar
konusunda Gerbner, (1994:40) araştırmaların televizyondaki şiddet ile şiddet
içeren davranışlar arasında bir ilişki olduğunu doğruladığını belirterek
“Televizyonda şiddet, çarpık bir gerçeklik kavramına neden olan alanlardan sadece
biridir” der.. Çevresine duyarsızlaşan ve davranışlarında tutarsızlaşan
kişilerde empati kurma yeteneği zayıflamakta ya da yok olmaktadır; ki böyle
kişilerde bencillik gelişmekte, en yakınlarındaki kişilerin durumlarıyla,
acılarıyla, sıkıntılarıyla ilgilenmez duruma gelmektedirler. Oysa, belli bir
düzeyde akıl ve zekâ sahibi insanlar, “başkalarının gereksinimlerine karşı
duyarsız değildirler” (Burger 2006:424).
Dizi
karakterlerinin dizi filmdeki giyimi, konuş-ması, birbirleriyle ilişkilerindeki
tavır ve davranışları, barındıkları evler, kullandıkları eşyalar, arabalar, vd.
özellikle gençlerde öykünmeye neden olmakta, onlar da benzer tavır ve
davranışlarda, ilişkilerde, tüketimde bulunmaya çalışmaktadırlar. Dizi filmde
zenginliğin, lüks yaşamanın farkına varan seyirci için geleneksel yaşam, milli,
dinî-ahlâkî değerler önemsizleşmekte, amaca ulaşmada her yol geçerli
sayılmaktadır. Diziler-deki karakterler, seyredenlerde ya hayranlık ya da
nefret uyandırabilecek fizikî ve rûhî özelliklerde betimlenir. Bu arada
cinsellik ön plandadır. Hedef kitlenin beğenisine göre karakterler çeşitleniyor
ise de genel olarak toplumda ideal ölçülerde yakışıklı ya da güzel olan
oyuncular seçilir. Çünkü, son yıllarda “ gençlerin televizyon dizilerindeki
kahramanları modellemeleri; davranış, düşünce ve biçim olarak bu kahramanlara
benzemeye çalışmaları dikkat çekmektedir” (Erdem-Çağlayan- dereli 2006:17).
Diğer yandan dizi film karakterlerinin seyirciler tarafından beğenilmesi, örnek
alınması, vb. durumundan yararlanarak seyredenleri sadece seyirci değil, aynı
zamanda tüketici olarak da gören yapımcıların dizi oyuncularını reklamlarda
oynattıkları görülür. Onların halkça tanınmalarından yararlanarak seyircilerin,
rekla-mı yapılan ürünü, “falan oyuncu da bunu alıyor ya da kullanıyor”
düşüncesiyle tüketmeleri sağlanır. Sözgelimi, Çukur dizisinde bir oyuncu tarafından
kullanılarak reklamı yapılan temizlik ürününün kısa süre sonra evlere girmesi,
Çarpışma dizi filminin başrol oyuncusunun, reklamında rol aldığı belli markalı
giysilerin kullanımının yaygınlaşması bu yolla gerçekleşmektedir.
Dizi
filmler, yukarıda da belirtildiği gibi, çok çeşitli amaçlarla üretilip
sunulabilir. Her birinin belli bir iletisi, toplumsal yaşamda gerçekleşmesini
beklediği bir amaç vardır. Tüketim, bu amaçların en başındadır. Küresel
kültürün bir özelliği olarak başta filmin bir meta olarak pazarlanması yapılır.
Sunumda (hem dizi bölümü içinde hem de sunuma ek olarak) tüketimi artırmak ve
çeşitlendirmek için reklamlar kullanılır. Dizi oyuncuları belli ürünlerin
reklamında oynatılır. Bunların hepsi tüketimin yaygınlaştırılması yönünde
yapılır.
Tüketim
kültürünün yaygınlaştırılması bir yana, dizi filmlerin örtük olan, herkes
tarafından fark edilemeyen amaçları da vardır; bu, toplumsal yaşamda
maddî-manevî değişimleri, dönüşümleri sağlamaktır. Kamuoyunun olumlu-olumsuz
yönde bilgilendirilmesi, yönlendirilmesi amaçlanabilir. Örneğin, TRT
televizyonlarındaki “Uyanış: Büyük Selçuklu”, “Bir Zamanlar Kıbrıs”,
“Payitaht-Abdülhamid”, vd. pek çok dizi bu amaçlarla sunulmaktadır. Özel televizyon
kuruluşlarındaki dizilere gelince, toplumsal yapı açısından son derece önemli
ve zararlı etkilerinin olduğu yadsınamaz bir gerçektir. “Yasak Elma”, “Çukur”,
“Son Yaz”, “Akrep”, “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz”, vb. dizi filmler,
geleneksel dinî-ahlâkî kuralların geçersizliği, çok yoğun şiddet, yasa
tanımazlık, gayr-ı meşru yollardan kazanç elde etme, vb. içerdiklerinden
seyredenlerin algı, anlayış, inanç ve davranışlarında yıkıcı etkilerde bulunmaktadırlar.
Adı geçen dizi filmlerde Batı tipi bir yaşamı örnekleyenler olduğu gibi, güya
geleneklere vurgu yapar gibi, gayr-ı meşru yaşamı yüceltenler de vardır. Hele
hele hedef seyirci kitlesi olarak çocukları ve gençleri belirleyen dizi
filmlerde, gençlerin özeneceği, taklit edeceği ve dolayısıyla kendi somut
durumlarından uzaklaşmalarına neden olacak zararlı etkiler söz konusudur.
Dizi
filmlerin maddî etkileri yanında temel olarak kültürel yapıya zarar verici,
Batı kültürünü ikâme edici etkileri söz konusudur. Yaygın olarak halkımızca gün
boyu seyredilen televizyonlardaki birçok zararlı programın yanında dizi
filmlerin de yarar-zarar açısından denetlenmesi gerekmektedir. Geleneksel
dinî-ahlâkî ölçülere, yaşama biçimine, milli benliğe aykırı unsurlar taşıyan
dizi filmlerin, daha senaryo aşamasında değerlendirilmesi, gerekli düzenleme ve
düzeltmelerin yapılması gerekmektedir.
Dizi
film yapımcılarının, genel olarak da medyanın ticarî “amacı, sınırlı bir alanda
meşrudur, ancak tüm kültürü yönlendirmemelidir.” (Gerbner 1994:40). Elbette,
dizi filmlerin senaryosunu yazan, oynayan, yöneten, yapımında yer alan ve
seyreden herkes tavrında, davranışında özgürdür; ancak içinde yaşanılan
toplumun dinî-ahlâkî, milli değerlerine, yaşama biçimine, ekonomik durumuna
saygılı, katkı sağlayıcı olunması da gerekir. Dizi filmler, toplumsal açıdan
bilgilendirici, yönlendirici olabilir. Ancak, yapımcısından, senaristinden
oyuncusuna, sunumunu yapan TV kanalı yetkililerine kadar dizi film konusunda
in-sanların bilgileri, bilinç düzeyleri ve niyetleri çok önemlidir. Dizi filmlerin
yayımlanabilirliklerini ya da yayınlanamazlıklarını denetleyecek, belirleyecek
yetkin ve yetkili bir kurum olmalıdır. Dizi filmlerin içeriği, geleneksel
toplumsal yapıya, toplumsal değer ölçütlerine, insan ilişkilerine uygun ve
katkı sağlayıcı yönde geliştirilmelidir. Batı toplumlarının dinî-ahlâkî
anlayışlarını, yaşama biçimlerini, insan ilişkileri sergileyen dizi filmlere
izin verilmemelidir. Henüz senaryo aşamasındayken dizi filmler denetlenebilirse,
zaman ve ekonomik açıdan oluşabilecek zarar da önlenmiş olur. Hedef kitlesine
örnek düşünüş, davranış, değer sunan, toplumsal yaşama katkı sağlayan dizi
filmler teşvik edilmelidir.
2
ağustos 2021 – Turque Diplomatique
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar