Print Friendly and PDF

Ben İnsanım… Sevmek Zorundayım… Daniel Keyes'in Algernon'a Çiçekler…adlı romanı

 




Yazan: Nurbek Alimov

Çocukken çok fantastik okurdum. Daniel Keyes'ın eserleriyle ilk kez öğrenciyken tanıştım. Bunun tarihi çok ilginç. O zamanlar St1m lakaplı bir rapçinin şarkılarını dinliyordum. Daha sonra bir alter ego edindi. Yani yüzünü bir maskeyle gizledi ve tamamen farklı bir takma ad altında yaratmaya başladı. Yeni takma adı Billy Milligan'dı. Billy Milligan'ın internette kim olduğunu merak ettim. Billy Milligan adında bir adam, psikiyatride eşi görülmemiş bir fenomene sahip bir adamdı. Onun hakkında daha fazla okumak için merak ettiğim Daniel Keys'in Billy Milligan'ın Gizemli Tarihi kitabını buldum. Çalışma beni çok etkiledi. Sonra onun daha da iyi olan kitabını aldım, Algernon için Çiçekler.

Daniel Keyes'in bu bilim kurgu öyküsü, Fantasy and Science Fiction'ın Nisan 1959 sayısında yayınlandı. 1960 yılında En İyi Kısa Bilimsel Öykü dalında Hugo Ödülü'ne layık görüldü.

İleride Kız, hikayeyi aynı başlık altında tam bir roman olarak yazdı. Roman, 1966 Nebula Ödülü'nü kazandı.


Romanın fikrinin oluşması 14 yıl sürdü. Kız yazarken, yaşam olaylarından ilham aldı. Her şey 1945'te, ailesinin Daniel'in yazar olmasına karşı çıkmasıyla ilgili bir anlaşmazlık çıktığında başladı. Kız, bunun ailesiyle olan ilişkisine zarar vereceğini hissetti. Daha sonra insan zihnini dış etkenlerle yükseltme fikri ilk kez aklına geldi. Ana olaylar 1957'de, kızın zihinsel engelli çocuklar için bir okulda İngilizce öğrettiği zaman gerçekleşti; Öğrencilerden biri ona, "Çok çalışıp zeki olursam normal bir okula geçebilir miyim?" diye sordu. sonra sordu.

Açıklama

Otuz iki yaşındaki Charlie Gordon zihinsel engellidir. Bir işi, arkadaşları ve çok güçlü bir öğrenme arzusu var. Daha akıllı olma umuduyla tehlikeli bir bilimsel deneye katılmayı kabul eder...

Bu fantastik hikayenin inanılmaz bir psikolojik gücü var. Bizi ahlakın evrensel sorunları hakkında düşünmeye zorlar. Birbirimizi denemeye hakkımız var mı, bu ne gibi sonuçlar doğurabilir ve “en akıllı” ya da “en yalnız” olarak kalmak için ödemeye hazır olduğumuz bedel nedir? Daniel Keys, Bulgakov'un Ityurak ve Jack London'ın Martin Eden'inde ortaya çıkan sorulara net cevaplar veriyor.

Analiz

Bu, zayıf bir zihni olan ve fırın zemini temizleyicisi olarak çalışan otuz iki yaşındaki Charlie Gordon'un hikayesidir. Charlie, gelişimsel engelli zihinsel engelli çocuklar için bir okulda öğretmen olan Alice Kinnian'ın dikkatini çekiyor. Alice, deney yapmak isteyen üniversite araştırmacılarına tavsiye ediyor. Cerrahi teknikleri kullanarak insan zihnini geliştirmenin bir yolunu bulmuşlardı. Charlie bu deneyimde test edilecek ilk kişi olur. Daha önce laboratuvarda ameliyat olmuş deneysel bir fare olan Elgernon ile tanışır.

Charlie hayatını kaydetmek için bir günlük tutar ve gelişiminin gerçekleştiği sırayı takip eder. Yazısı başta anlaşılmaz ve imla hatalarıyla dolu. Ameliyattan sonra Charlie'nin algısı ile birlikte günlük kayıtları da yavaş yavaş düzelmeye başlar. Bunu hissedeceksin. Onu neler bekliyor...

Transandantal zihin nasıl tarif edilebilir? Yazar onu betimleme yeteneğine sahip olsa bile, okuyucu onu nasıl anlayabilir ve karakterle empati kurabilir? Daniel Keys'in Flowers for Elgernon'daki dikkate değer başarısı, tam da bunu başarmak için ortaya konan retorikteydi.

Bence o zamanlar romanın bu formatta çok orijinal bir fikri olmalı. Bugün bu fikir etrafında inşa edilmiş ve tarihlerini anlatmak için bu tür gazete tekniklerini kullanan birçok kitap var.

Şimdi bu format pek yeni sayılmaz ama yine de bu tarzı seviyorum. Zamanla bu kitap fantastik olmayan, basit ve duygusal bir kitap olacak ve sesi tüm dünyaya ulaşacak. Mark Heddon'ın Geceleri Köpeğin Gizemli Öldürülmesi gibi.

Özellikle Elizabeth Moon'un daha önce okuduğum Karanlığın Hızı adlı romanı bu romana çok benzer bir temaya sahiptir. Bu roman aynı zamanda tedavi gören genç bir otistik hasta hakkındaydı. Elgernon için Çiçekler'i okuduktan sonra, yukarıdaki eser neredeyse 50 yıl sonra yazıldığı için intihal gibi görünüyor.

"Elgernon için Çiçekler" bilim kurgu olarak sınıflandırılsa da, buradaki tek "kurgu" işlemin kendisidir. Hikayenin geri kalanı, kesinlikle gerçek olan insan psikolojisine adanmış bir destandır.


Size gerçeği söyleyeyim, bu çok üzücü bir hikaye. Sayfalar boyunca, kahraman sonunda anılarını korurken, hayatta ne kadar acı çektiğini anlıyorsunuz. Hepsinden kötüsü, insanların ona nasıl davrandığının farkında değildi.

Daha da kötüsü, Charlie çevresinde neler olup bittiğini anlamaya başladığında ve arkadaşları olduğunu düşündüğü insanlar ona gülüyordu.

Karakter, çalışma boyunca etrafındakilerin garip muamelesi ile takip edilir. Zihinsel engelli olması normal ilişkileri engellediğinde ve daha sonra deha yeteneğini kazandığında bile araştırma konusu oldu ve bilim adamları tarafından satılan bir ürün haline geldi.

Romanın bir diğer önemli yönü, zekanın yanı sıra duygusal gelişimin de önemidir. Kahramanın uyum sağlaması gereken sorunlardan biri, 32 yaşındaki zihinsel yeteneğinin ve zihinsel durumunun küçük bir çocuğunki gibi olmasıydı.

Bu nedenle, aniden zeki hale geldiğinde kısa sürede yeni duygusal kavramlara uyum sağlayamaz. İlk başta Charlie bunu nasıl yapacağını bilmese de psikiyatristin rolü burada çok önemlidir.

Yukarıda da bahsettiğim gibi romanı okurken kahramanı hissetmemek mümkün değil. Bu, okuyucuyu hikayeye müdahale etmeye zorlar. Okur, Charlie'nin etrafını saran ve onu acı çekmeye zorlayan insanlardan nefret eder... Charlie farkında olmasa da.

Benim için Elgernon'a Çiçekler, insan zihninin gelişimini konu alan dünyadaki en iyi iki kitaptan biridir (ikincisi Paul Anderson'ın Beyin Dalgası). Kişisel entelektüel yeteneği geliştirmek, bilimkurgu için doğal bir konudur, çünkü duyular dışı algı veya kavramsal biçimde diğer imkansız zihinsel güçler hakkında birçok hikaye bu tür tarafından bir şekilde maskelenir. Ancak belirsizliği ele almak kurgunun görevidir.

Sonuç

Heyecanlı, güzel, acımasız ve mantıklı bir yolculuk. İnsan zihni karanlıktan çıkarılır ve aydınlanır; kısa bir netlik döneminden sonra tekrar karanlığa atılır. Herkes kendi içindeki alçakgönüllü Charlie Gordon'u tanımlayabilir: ve onun hikayesi, içinde bulunduğumuz insanlık durumu hakkında bir meseldir.

Roman bizi arkadaşlarımızla sık sık yaptığımız klasik tartışmaya davet ediyor: "Bilge mutlu mu, aptal mı?" Farklı görüşler var ve her iki seçeneğin de savunucularını tanıyorum. Ve yazara katılıyorum, çünkü aptal bir insan (kendisi bundan habersiz), bir nedenden dolayı insanların olasılıklarını ve tutumlarını görebilen insanlardan daha mutludur. Yazarın anlatım tarzı çekici, ancak eser de çok büyük değil.

Eserin sonuna gelince, onu okuyanlar, sonunun farklı olamayacağı konusunda kuşkusuz hemfikir olacaktır. Eser, istediğiniz gibi bittiği zaman, asla dünya edebiyatının başyapıtlarından biri olmayacak ve sadece güzel bir peri masalı olacaktır. Teknik olarak kitabın okunması çok kolay ama psikolojik olarak okunması en zor eserlerden biri olduğu ortaya çıkıyor.

Alıntılar

·        Cahilliğimden ve aptallığımdan nefret ederlerdi, şimdi aklımdan ve bilgimden nefret ediyorlar. Tanrım! Benden ne istiyorlar?

·        Sonsuza kadar çocuk olmak istemiyorsanız, başkalarının size rehberlik etmesini bekleyemezsiniz. Kendiniz için bir çözüm bulmanız gerekiyor - doğru olanı hissedin. Kendinize inanmayı öğrenin;

·        Kuşkusuz televizyon sevgisi, düşünme isteksizliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkar; kadar aptaldım ki aptallığımı bile anlayamadım;

·        Ben insanım. Sevmek zorundayım.

İlginç Gerçekler

- Amerika'da bu çalışma okul müfredatına dahil edilmiştir;

- 1968'de yönetmen Ralph Nelson, "Algernon için Çiçekler" romanına dayanan çok başarılı bir "Charlie" filmi yaptı. Aktör Cliff Robertson, Charlie Gordon rolüyle Oscar kazandı.

https://daryo.uz/2019/12/16/men-insonman-men-sevishim-kerak-eljernon-uchun-gullar-romani-haqida/

Charly (1968) Film

103 dk

Yönetmen:Ralph Nelson

Senaryo:Daniel Keyes, Stirling Silliphant

Ülke:ABD 

Tür:Dram, Bilim-Kurgu

Vizyon Tarihi:01 Haziran 1968 (Batı Almanya)

Dil:İngilizce

Müzik:Ravi Shankar

 

Oyuncular

    Cliff   Robertson

    Claire   Bloom

    Lilia   Skala

    Leon   Janney

    Ruth   White

Tüm Kadro

Özet

Film, bir psikiyatri kliniğinde tedavi gören Charly’nin geliştirilen yeni bir yöntemle zekâ geriliğinden kurtulmasının öyküsünü anlatıyor. Zekâsı tahmin edilenden çok daha hızlı bir şekilde ve beklenmedik derecede gelişen Charly, yaşadığı dünyanın tahammül edilemez yanlışlıklarıyla yüzleşecek ve yeni algılayışı onu eskisinden çok daha mutsuz edecektir. Dehaya yaklaşan zekâsıyla etrafına uyum sağlamakta sıkıntı çeken Charly’nin en çok zorlanacağı konuysa aşk olacaktı

Altyazı

CHARLY

 Daniel Keyes'in "Algernon'a Çiçekler" adlı romanından uyarlanmıştır.

 Goethe, Faust'un sonu germeyen arayışının hedefleri için olduğunu görmüştü.

Sonunda Faust kurtuldu, çünkü hiç elde etmediği  amacı için durmadan uğraşmıştı.

  Çok güzel, Bayan Gardner.

  - Gece okuluna gidiyorum.

  - Çok iyi.

  Tek bir yanlış var.

  "Gece" kelimesi.

  Kulağa "Geje" gibi geliyor, biliyorum.

  Ama bunu şöyle heceliyoruz.

  G - E - C - E.

  Gece.

  Tamam mı?

  Şu kelimeyi hiç yapamıyorum, "okul".

  - Yanlış oldu, değil mi?

  - Evet.

  O - K - U - L, Charly, K - H değil.

  O - K - U - L.

  Tamam.

  Gelecek Çarşamba 20'inci sayfayı çalışacağız.

  İyi geceler.

  Çok sıkı çalışmanı istiyorum.

  Ne zaman gelebilirsen.

  Gelecek Çarşamba gelmelisin.

  - Her hafta, tamam mı?

  - Çok teşekkür ederim.

  İyi geceler, Bayan Kinnian.

  Charly, seni özledik.

  Klinikte.

  Doktorlar bazı testler yapmak istiyor.

  Evet.

  Şey, unutmuşum.

  Kütüphaneye gittim.

  Hayatımda hiç bu kadar çok kitap görmemiştim.

  Yarın gece kliniğe gelmeyi unutma.

  Unutmam.

  Tahtama iki kere yazacağım, söz veriyorum.

  - İyi geceler.

  - İyi geceler, Bayan Kinnian.

  Selam hayatım.

  Beni beklediğin için teşekkürler.

  İyi geceler.

  Örneğin, elmalar ve armutlar.

  Her ikisi de benzerdir, çünkü ikisi de meyvedir.

  - Anladın mı?

  - Evet.

  Tamam, başlayalım.

  Ayakkabı ve eldiven.

  Charly, ayakkabı ve eldiven.

  - Tavşan ayağım.

  - Çok güzel, Charly.

  Ayakkabı.

  Ayakkabı, eldiven.

  Ayakkabı ve eldiven.

  - Onları giyeriz.

  - Doğru.

  Uçak, otomobil.

  Uçak.

  Uçak, otomobil.

  Otomobil.

  Onlara binilir.

  Sabah, öğleden sonra.

  Sabah, öğleden sonra.

  Sabah.

  Charly, başarı konusunda kaygılanmana gerek yok.

  Bunlar test değil.

  Çok komik bir yüz, Charly.

  Charly, sana bazı resimler göstereceğim.

  Bana bak.

  Bu resimde olan nedir?

  Ne görüyorsun?

  - Eksik bir şey mi var?

  - Hayır.

  Bu insanlarla ilgili bir hikâye uydurmanı istiyorum.

  Ben hikâye uyduramam.

  - Yani tanımadığım insanlar hakkında.

  - Evet, yapabilirsin.

  Hayal edebilirsin.

  Bir hikâye uydur.

  Bu bir aile mi?

  Bir aile.

  Bu kim?

  - O bir baba.

  - Doğru.

  Eğer bu bir babaysa, o zaman bu kim?

  Bu bir anne.

  Eğer bu bir anneyse- Anneni mi hatırlıyorsun?

  Evet, bazen onu hatırlıyorum.

  Sanırım onu hatırlıyorum.

  Bir yatağın kenarında oturuyor.

  Elini alnıma koyuyor ve "ateşi var" diyor.

  Ama, sonra, belki de   bu enstitüdeki bir kadındı, bilmiyorum.

  Belki enstitüdeki bir kadındı.

  Belki de enstitüdeki bir kadındı.

  Charly!

  Saat 5:00, Charly.

  Ne yapman gerektiğini unuttun mu?

  Yerleri bitirdim.

  Haydi, Charly, düşün.

  Eve bir şey götürecektin.

  Evet.

  Bir dakika orada dur, Charly, beni kaygılandırdın.

  Her zaman böyle derin düşüncelere dalıyorsun.

  Ev sahibenin doğum günü gibi küçük bir şeyi nasıl hatırlayacaksın?

  Evet, Bayan Apple gerçekten mutlu olacak.

  Hatırlattığın için teşekkürler, Gimp.

  Dostlar ne içindir, Charly?

  Bana süpürgeni ver.

  Ben ve çocuklar temizlik için sana yardımcı oluruz.

  - Değil mi, dostlar?

  - Evet.

  Haydi, Charly.

  Gimp, ne oluyor?

  Bu sabah, kovasını çiğ hamurla doldurduk.

  Kabarmış.

  Çok büyümüş.

  Kabarmış.

  Çok büyümüş.

  Evet, Charly yine geliyor.

  Onun için muhteşem bir fırsat olacak.

  Erkek mi, dişi mi?

  - Ona Algernon diyoruz.

  - Algernon.

  - 4 Numara'yı hazırla lütfen.

  - Tamam.

  Artık bunu götürebilirsin.

  Şimdi gel, Charly, sana bir şey göstereceğim.

  Tamam, canım.

  9:00 'da görüşürüz.

  Hoşçakal.

  Doktor, neden fare testi kullanıyorsunuz?

  Sadece denekten en iyi performansı almak üzere onu teşvik etmek için   bir laboratuvar hayvanı kullanıyoruz, Bayan Kinnian.

  Şimdi sen ve Algernon bir yarış yapacaksınız.

  Onu yenebilirim, çünkü ondan büyüğüm.

  Bu, o tür bir yarış değil.

  - Charly, bu neye benziyor?

  - Bir bulmaca.

  Çok iyi, bu doğru.

  Şimdi izle.

  Başlaması için Algernon'u buraya koyuyoruz.

  Sonra buraya, bitişe biraz yiyecek koyuyoruz.

  Ve Algernon, eğer yiyeceği almak istiyorsa   labirentin içinde yolunu bulması gerektiğini biliyor.

  - Peki ya bulamazsa?

  - O zaman yiyeceği yiyemez.

  Öyle mi?

  Endişelenme, Charly.

  Aç kalmayacak.

  Şimdi, Charly.

  Bu bir diyagram.

  Diyagram.

  Algernon'un labirentiyle birebir aynı.

  Bu kalemi alacaksın ve başlangıçtan   bitişe kadar çizeceksin.

  Hiçbir çizginin üstünden geçmeyeceksin.

  Algernon'la aynı anda başlayacaksın.

  Ve kimin önce bitirdiğine bakacağız.

  Anladın mı, Charly?

  Hazır mısın?

  Başla.

  Çok iyi.

  Beni yendi.

  Beni yendi.

  Farelerin bu kadar akıllı olduğunu bilmiyordum.

  Haydi, Charly, neşelen.

  Bir fareden daha aptal olsaydın nasıl hissederdin?

  İyi geceler, Bayan Kinnian.

  Charly, beni evine davet etmeyecek misin?

  Daha önce daireni hiç görmedim.

  Görmeyi çok isterim.

  - Şey, sadece bir oda.

  - Önemi yok.

  Üst katta.

  İnanabiliyor musun, Monty?

  Charly Gordon bir kızla birlikte.

  Saat 10:00'a kadar onu gönderse iyi olur.

  Evimde üçkâğıt istemiyorum.

  - Sadece bir oda, Bayan Kinnian.

  - Çok hoş.

  Bunlar kim?

  Gimpy ve fırındaki çocuklar.

  En iyi arkadaşlarım.

  Charly, bir bardak su alabilir miyim, lütfen?

  Tabii.

  - Gazoz ister misiniz?

  - Evet.

  İyi olur.

  - Ya sen?

  - Yok, böyle iyi.

  - Oturmak ister misiniz?

  - Evet, isterim.

  Bir sandalye alın.

  Teşekkürler.

  Ben bu sandalyeye oturacağım.

  Küçük, ama iyidir.

  Bir radyom vardı, fakat kırıldı.

  - Charly?

  - Evet?

  Sır tutabilir misin?

  Evet.

  Ben iyi bir sır tutucuyum.

  Bugün yarıştığın şu fare.

  Evet, Algernon.

  Çok özel bir fareydi.

  Bir ameliyat geçirdi.

  Ameliyattan sonra, daha akıllı oldu.

  Doktorlar bu ameliyatı bir insan üzerinde denemek istiyorlar.

  Şimdi birisini seçmek için hazırlar.

  Sana uygulanan bütün testler bu yüzdendi.

  Bana söylemeleri gerekirdi.

  Daha çok çalışırdım.

  - Böyle bir ameliyat ister miydin?

  - Evet.

  Neden?

  Daha zeki olmak istiyorum.

  Böylece Gimpy ve fırındaki diğer arkadaşları anlayabilirdim.

  Onların anlamadığım birçok sözü oluyor.

  Böylece onlarla daha yakın olabilirdim, bilirsiniz.

  Sanırım Algernon'la seni yine bir yarışa alabiliriz.

  Bilmiyorum.

  Algernon akıllı, küçük bir fare.

  Hazır mısın?

  Başla.

  Sakin ol.

  Hazır mısın?

  Başla.

  İşte sonuçlar.

  IQ'su 59.

  Sözel 69, totalde 70.

  Çok düşük, en azından ilk deneğimiz için.

  Daha uygun olabilecek   başka deneklerimiz var.

  Charly'deki motivasyonu bugüne kadar başka kimsede görmedim.

  İki yıl boyunca gece okuluna kendi başına   sırf okumasını geliştirmek için geldi.

  Bu çok güzel, Bayan Kinnian.

  Fakat sanırım- Doktor, ortalama özürlülerin fazla hassas ve bazen düşmanca olduğu doğru değil mi?

  - Doğru.

  - Güzel.

  Charly'nin çalışma ortamında   kendisine her türlü şaka yapılıyor ve bazıları zalimce.

  Yine de her zaman neşeli ve güler yüzlü kalıyor.

  Gerçek olan, onun yetişkin bir adam olduğu.

  Doktor, ameliyat tehlikeli mi?

  Alışılmadık bir cerrahi risk gerektirmiyor.

  Bizim kaygımız ameliyat sonrası dönem.

  Genç deneklerimizin iyileşme sürecinde   duygusal adaptasyonları daha az sorunlu olur.

  Yine de Charly'nin lehine olan bir nokta var.

  Bayan Kinnian.

  Kime karar verirsek verelim, hızlandırılmış bir eğitim programı koymamız gerekecek.

  Tam zamanlı çalışan bir öğretmene ihtiyaç duyacak.

  Bayan Kinnian gibi deneyimli birisi, daha da önemlisi   onun güveneceği birisi.

  Sizce uygun mudur?

  Nişanlım ve ben doktoramız için   ortak bir tez üzerinde çalışmayı planlıyorduk.

  Pekâlâ, şu anda, bunların hepsi varsayım zaten.

  Elbette.

  - Teşekkürler, Bayan Kinnian.

  - Teşekkürler, Doktor.

  Haydi, Charly.

  Gidelim.

  Tamam, bir kere daha, Bayan Kinnian.

  Pek iyi değil.

  Sen kesinlikle akıllı bir faresin, Algernon.

  İyi geceler, Bert.

  - İyi geceler, Bert.

  - Keyfine bak, Charly.

  İyi geceler, Algernon.

  Şimdi de şu Peder Callahan.

  Ona dikkat et, Monty.

  O, şu yeni nesil liberal rahiplerden biri.

  Genç neslin ruhlarını şeytana satması hiç de şaşırtıcı değil.

  Günaydın bayanlar ve baylar.

  Boston tarihsel turuna hoş geldiniz.

  Burası amatör yatçıların 365 gün yelken açabileceği Charles Nehri Havzası.

  Öğleden sonraları, Harward'lı kürekçileri görebilirsiniz.

  MIT ve diğer üniversiteler yıllık yarışları için antrenman yapıyor.

  Solda Gelecek Merkezi.

  Gelecek Kulesi, 52 katlı bir bina yüksekliğinde   ve eğer Birleşik Devletler dışında kalan Manhattan adasını düşünürsek   Birleşik Devletler anakarasındaki en büyük yapıdır.

  İşte Banker Hill Anıtı.

  67 metre uzunluğunda, altı 9 metrekare   üstü 4,5 metrekare ve 294 sarmal merdiveni bulunmakta.

  Çıkması yaklaşık olarak 20 dakika, inmesi 15 dakika   ve etkisini yitirmesi 10 gün sürüyor.

  Boston-Cambridge alanında toplamda 189 üniversite ve küçük kolejler vardır.

  Şu anda Boston Üniversitesinden geçiyoruz.

  Burada bir Hukuk Fakültesi, bir Siyasal Bilgiler Fakültesi,   bir Felsefe Fakültesi, bir İktisat Fakültesi,   bir Hemşirelik Yüksekokulu, bir İşletme Fakültesi,   bir Güzel Sanatlar Akademisi ve diğerleri bulunmaktadır.

  Biz sağa dönerken, sol tarafa bir bakın.

  Boston Halk Kütüphanesini göreceksiniz.

  Amerika'daki en eski üçüncü kütüphane.

  2 milyon cildin üzerinde kitap bulunmakta.

  Sol tarafınızda Eski Güney Kilisesi var.

  Boston Caddesi'nden sağa dönerken, sağınıza bakın.

  1877'de kurulan Trinity Kilisesi'ni göreceksiniz.

  Tasarımı Henry Hobson Richardson tarafından yapılmıştır.

  Phillip Brooks 22 yıl üst üste bu kilisenin papazlığını yaptı.

  Papazken, Massachusetts Piskoposu yapıldı.

  Çoğunuz Philip Brooks'u meşhur kilise ilahileriyle hatırlar.

  En ünlü Noel şarkılarından birisi "Bethlehem'in Küçük Kasabası"dır.

  Yolcuları indirmek için Güney Boston'da kısa bir mola vereceğiz.

  - Gelecek Pazar görüşürüz, Charly.

  - Tamam.

  - Haydi, Charly.

  Sadece bir bira.

  - Hayır, yapamam.

  Bu gece olmaz, Gimp.

  Bahse girerim, şu okul öğretmenini görmeye gideceksin.

  Çocuklar, ona bir ders verebilir miyim?

  - Senin fahişelere gittiğini düşünmezdim.

  - Elbette gitmiyorum.

  Öyleyse onunla ne yapıyorsunuz?

  Ona söz verdim.

  Bu konuda konuşamam.

  Bu konuda konuşamam, ne demek, Charly?

  - Ben senin en iyi dostun değil miyim?

  - Elbette öylesin.

  - Büyük sır nedir?

  - Ona söz verdim.

  Bu konuda konuşamam.

  - Charly, beni hayal kırıklığına uğrattın.

  - Bana kızma, Gimp.

  Öyleyse gel ve bir bira iç.

  Sadece bir bira.

  Tamam.

  - Charly, biraz müzik çalmaya ne dersin?

  - Şey, tamam.

  - Hey, buraya bıraktım.

  - Orada dur, Hank.

  - Charly'nin çokça hamuru var.

  Değil mi, Charly?

  - Evet, onları saklıyorum.

  Bahse girerim yatağının altında gizlenmiş bir bohça vardır.

  Onu ne için saklıyorsun, Charly?

  - Şey, bilmiyorum.

  Bir şeyler.

  - Ne?

  - O zaman bir parçasını harca, Charly.

  - Tamam.

  İzleyin şunu.

  Charly, ne yaptın?

  Yumruk mu vurdun yoksa?

  Hayır, Gimp.

  Bir çeyreklik attım.

  Gerçek bir çeyreklik.

  Müzik kutusuyla konuş, Charly, hep yaptığın gibi.

  Evet, tamam.

  Müzik Kutusu, oraya bir çeyreklik attım ve çalsan iyi olur.

  Duyuyor musun?

  Charly, Müzik Kutusu azar işitmekten hoşlanmaz.

  Müzik Kutusu hoş, tatlı bir ses tonunu sever.

  Tamam, Müzik Kutusu.

  Sen güzel bir müzik kutususun ve güzel ışıkların var ve çok hoşsun.

  - Gel buraya, şampiyon.

  - Yapabileceğini biliyorduk.

  - Charly, bu gece kar yağabileceğini duydun mu?

  - Bilmiyorum.

  Duymadım, Gimp.

  Öyle diyorlar.

  Bak ne diyeceğim?

  Eve giderken Manning ve Standish'in köşesinde durmaya ne dersin?

  - Olur, orada ne yapacağım?

  - Anlatacağım, Charly.

  Birçok insan bunu bilmez.

  Ama ben sana anlatacağım.

  Orası her zaman karın yağmaya başladığı yerdir.

  Tam Manning'le Standish'in birleştiği köşe.

  Şimdi orada bir süre bekle   ve ilk kar yağmaya başladığında hemen bizi ara.

  Bu şekilde kar iyice yağmaya başlamadan önce zamanında evde oluruz.

  - Tamam mı, Charly?

  - Evet.

  Kimi arayayım?

  Paddy, Charles'a bir kartını ver.

  - Başlasak iyi olur, Charly.

  - Tamam.

  Buna hiç gerek yok.

  Sanırım yaşlı, iyi Charly için bir bira ısmarlayabilirim.

  Pekâlâ.

  Git oraya kaplan, git oraya.

  Hoşçakal dostum.

  Sonra görüşürüz.

  Pekâlâ, kar fırtınası başlamak üzere.

  Ne yapıyorsun, ahbap?

  Ne yapıyorsun?

  Karın yağmasını bekliyorum.

  Hadi gidelim.

  Aptal.

  Charly.

  Ameliyat.

  - Ameliyat mı?

  - Evet.

  - Testi geçtim mi?

  - Evet.

  Başardım!

  Yaptım!

  Başardım!

  - Bayan Kinnian?

  - Evet.

  Kendimi daha akıllı hissetmiyorum.

  Hazır mısın?

  Başla.

  Tekrar, Charly.

  Tekrar.

  Dene.

  Lütfen.

  Gece dersleri nasıl gitti?

  - Sadece bir kere daha 

- Tekrar tekrar devam ediyorum ama  Ama denemelisin, Charly.

  Ameliyat sonrası iyileşme tamamlanıyor.

  Şu beş farenin zihinsel eğrilerine bak.

  Benzer bir entelektüel ilerleme gösteriyor mu?

  Hayır.

  Charly, bunu yapabileceğini biliyorum.

  Ben de yapamayacağımı biliyorum, Doktor.

  Dün ve önceki gün yapabileceğimi söylediniz.

  Ve Bayan Kinnian da yapabileceğimi söylüyor, herkes yapabileceğimi söylüyor.

  Ama ben yapamayacağımı biliyorum.

  - Fakat biz yapabileceğini biliyoruz.

  - Ben yapamayacağımı biliyorum.

  Dene, Charly.

  Ortaya hoş, güzel bir figür çıkacak.

  Yapamam, Doktor Straus, yapamayacağımı biliyorsunuz.

  Yapamayacağımı biliyorum ve yapmak istemiyorum.

  - Hiçbir şey öğrenemiyorum.

  - Charly!

  - Bu ameliyat beni daha mı aptal yaptı?

  - Bu, öyle bir şey değil.

  Hiçbir bulmacayı yapamıyorum, ve başka bir şey daha söyleyeceğim.

  Artık Algernon'la yarışmayacağım.

  Bir fare tarafından yenilmekten bıktım.

  - İnsanlar bana gülüyorlar.

  - Hiç kimse sana gülmüyor.

  Umurumda değil!

  Artık buradan gidiyorum.

  "Benim adım Dick.

  Bir evde yaşıyorum.

 " "Jane adında bir kız kardeşim ve Spot adında bir köpeğim var.

 " Benim adım Charly Gordon ve bir odada yaşıyorum.

  Kız kardeşim yok, köpeğim yok, ve ben aptalım!

  Ve sen burada ne yapıyorsun?

  Seninle yarışmayacağım.

  Seni buraya neden getirdiklerini biliyorum, ama seninle yarışmayacağım.

  Çünkü seni sevmiyorum.

  Sen benim arkadaşım değilsin!

  Charly Gordon.

  Odanda bir kız mı var?

  Hayır, bir erkek!

  Charly Gordon.

  Bir fare.

  Genç adam, bu evde hiç fare olmaz.

  Odamda bir tane var.

  Onu bir kafeste getirmişler.

  Ama onunla yarışmayacağım.

  Kafes mi?

  Charly.

  Seninle konuşmak istiyorum.

  Lütfen buraya gelebilir misin?

  Monty.

  Şu hoş çocuk Charly Gordon bizi ziyarete geliyor.

  Bir kafes mi dedin?

  Bir ev hayvanı mı?

  Evet, ama onunla yarışmayacağım.

  Bir dakika içeri gel.

  Otur, Charly.

  Monty'nin üzerine oturma.

  Otursana, Charly.

  - Charly.

  - Evet.

  Charly, evcil bir hayvan, Tanrı'dan bir hediyedir.

  - Doğru değil mi, Monty?

  - Bilmiyorum, Bayan Apple.

  Benimle tartışma genç adam.

  Sana anlatıyorum.

  Bu küçük fare, kutsal bir nimet.

  Her şeyden önce, evcil bir hayvan sana arkadaşlık eder.

  Arkandan konuşmazlar.

  Sadık ve sevgi doludurlar.

  İnsanın gerçekten en iyi dostudurlar.

  Küçük bir hayvan Tanrı'nın yaratıklarından biridir.

  Onlar, sadece seni rahatlatmak için yaşarlar.

  Şimdi, Charly, yukarı git ve onun gönlünü al.

  Ona, onu besleyeceğini   kafesini temizleyeceğini ve su vereceğini söyle.

  Bütün istediği bu.

  Ve senin sevgin.

  Karşılığında ise sana mutlu saatler versin.

  Monty, neden Charly'ye   küçük faresine vermesi için senin kemiklerinden birini vermiyoruz?

  Sakıncası var mı?

  Farelerin etobur mu otobur mu olduuğunu bilmiyorum.

  Neyse, Charly.

  Buyur.

  - Ona ne ad koyacaksın?

  - Ona Algernon diyorlar.

  Sen ve Algernon istediğiniz zaman buraya gelebilirsiniz.

  Teşekkürler, Bayan Apple.

  Algernon.

  Bu konu hakkında ne düşünüyorsun, Montgomery?

  Selam, Alg.

  Yarışmak ister misin?

  Tamam.

  Hazır mısın, dostum?

  Başla.

  Seni yendim.

  Seni yendim!

  Seni yendim!

  Seni yendim!

  Onu yendim!

  Onu yendim!

  Onu yendim!

  Onu yendim!

  Onu yendim!

  Profesör, Doktor Straus, Bayan Kinnian!

  Onu yendim!

  Charly!

  Bayan Kinnian, onu yendim.

  Odamdaydım  Onu bırakmışlar  Birileri  Bir fare  Kâğıdı aldım, ve "okul" kelimesini heceledim.

  Onu koydum, ve onu yendim.

  Onu hezimete uğrattım!

  Bayan Kinnian, şimdi sırada ne var?

  Noktalama işaretlerini koy.

  Devam et, noktalama işaretlerini koy.

  Şimdi de, sizin noktalama işaretlerini koymanız için ben bir şey hazırladım.

  Yap bunu.

  Bunun bir anlamı yok.

  "Bu, buysa   budur.

  Bu, bu değise   bu değildir.

  Bu o mu?

  Budur.

 " Öğrenci öğretmeni geçti.

  - Bayan Kinnian.

  - Evet.

  Bay Kinnian nerede?

  O öldü.

  Frank'e aşık mısınız?

  Yarının çalışmaları.

  Temel kimya.

  - İyi geceler, Charly.

  - İyi geceler, Bayan Kinnian.

  Burası Birleşik Devletler'in kongre binası.

  Yönetimimiz üç ana bölüme ayrılmıştır.

  Yürütme, Yasama ve Yargı.

  Kongrenin iki yasama organına ne ad verilir?

  Cevap vermek için makineyi kapatın.

  Temsilciler Meclisi ve Senato.

  Ülkemizin en önemli olaylarından birinin filmine bakıyorsunuz.

  Bu adamlar kim?

  Neden buraladar?

  Yaklaşık 200 yıl önce sizin bugünkü yaşamınızı etkileyecek ne yaptılar?

  Bu adamlar, Bağımsızlık Bildirgesini   imzalamaya ve ülkemizin İngiltere'den bağımsızlığını   ilan etmeye hazırlanıyorlar.

  Ve ben de işe gitmek için hazırlanıyorum.

  - Hey, Charly.

  - Evet?

  - Bugün ne günü olduğunu biliyor musun?

  - Bilmiyorum, Gimp.

  Seni ayık tutamıyoruz, ha?

  Yoksa şu piliç mi?

  Yalnız kalmana izin vermiyor mu?

  - Bugün 1 Nisan Ahmaklar Günü.

  - Charly'nin doğum günü.

  İngiliz Anayasası.

  - Hey, Gimp!

  - Evet?

  - Magna Carta'nın ne olduğunu biliyor musun?

  - Puro markası, değil mi?

  Haydi, Hank.

  Ona ihtiyacım var.

  Gerçekten buraki bütün şeyleri biliyor musun, Charly?

  Yoksa sadece resimlere mi bakıyorsun?

  Bazılarını biliyorum.

  Lanet olsun, Charly, sen çok zekisin.

  Evet, neden olmasın.

  İşte.

  - Bu makineyi görüyor musun, Charly?

  - Evet.

  - Ne olduğunu biliyor musun?

  - Senin çalıştırdığın makine.

  Onu çalıştırmak ister miydin?

  - Gimp, şaka mı yapıyorsun?

  - Ne demek istiyorsun, Joey?

  Magna Carta'nın ne olduğunu bilen adam   pasta karıştırıcısı gibi basit bir makineyi çalıştırabilir.

  Bunu öğrenmek senin iki haftanı almıştı.

  Çok karmaşık bir makine.

  Charly için değil.

  Daha yakına gel.

  Bak, bütün yapman gereken bu.

  Birinci adım.

  Suyu açıyorsun.

  Gördün mü?

  Sıcaklığın 78 derece olduğundan emin ol.

  Sonra buraya gelip, su basıncımızı 140'a ayarlıyoruz.

  Burası, tam burası.

  Geriye getiriyoruz ve su düğmesini açıyoruz.

  Buraya kadar anladın, değil mi?

  Şimdi tatlı suyu şu çizgi boyunca bu kapağa kadar takip ediyoruz.

  Afedersin, Joey.

  Oraya çıkmak istiyorum.

  Buraya çıkıyoruz ve   un haznemizi açıyoruz.

  Buradan unumuzu aşağı döküyoruz.

  Bunu suyla karıştırıyorsun, tamam mı?

  Buraya gel.

  Kasêmizi açıyoruz.

  Bu hamura bir göz atmanı istiyorum.

  Sonra karıştırıcıyı başlatıyoruz.

  Bu, hamuru içeride karıştırıyor.

  Anladın mı?

  Tamam.

  Sonra kapatıyoruz.

  Şimdi çok önemli bir yere geliyoruz.

  Bunlar zamanlama düğmeleri.

  Zamanlama düğmelerini ayarlıyorsun.

  Bunlar çok önemli.

  Bunları unutma.

  Şimdi, Charly, hepsini bir araya koyuyorsun ve hamur haline geliyor.

  - Ne diyorsun?

  - Bilmiyorum.

  - Bozmayacağından emin misin?

  - O zaman bir gün izin yaparız.

  1 Nisan Ahmaklar Günü.

  İzleyin!

  Charly'yi izle.

  - Charly, bu harikaydı.

  - Muhteşem.

  Bunu sevdim.

  Sen bile bundan daha iyisini yapamazdın.

  Bayan Kinnian.

  Buraya gelin çabuk.

  İçinde yepyeni bir dünya var.

  Şuna bakın.

  - Heyecan verici, değil mi?

  - Evet.

  Bu slaytlardaki aktiviteleri   belirleyebilecek misin, bir bakalım.

  Sana aşık mı?

  Frank.

  Charly, eğer sakıncası yoksa, özel hayatımı konuşmak istemiyorum.

  Bu konuda sıra dışı ya da gizli bir şey yok.

  Senin öğrenme programınla da bir ilgisi yok.

  - İlk slayt.

  - Bir doğum günü hediyesi aldım.

  - Bugün benim doğum günüm değil.

  - Senin için değil.

  Algernon için.

  Onun doğum günü peyniri.

  Onun doğum günü olduğunu sana düşündüren şey nedir?

  Olmadığını nereden biliyorsun?

  Bu doğru.

  Mutlu yıllar, Algernon.

  Mutlu yıllar, Algernon.

  Çok naziksin, Charly.

  Evet, o çok özel.

  Güzel resimler.

  Şimdi, Judy- Ben bir ev boyadım.

  Çok güzel, değil mi tatlım?

  Ve sizinki ne  Bayan Kinnian.

  Buraya gelmeniz ne hoş.

  Dean, bir iyilik yapıp Cathy'nin yanına gitmek ister miydin?

  Kabaklarla oynayın.

  Oturabilirsiniz, Bayan Kinnian.

  Bunu yapar mısın, Dean, lütfen?

  Çok teşekkür ederim.

  Çok teşekkürler.

  Boyamaların çok güzel, Dean.

  - Yaptığıma bak.

  - Çok güzel.

  Mektubunuzu aldım, Bayan Kinnian.

  Korkarım ki, mazeretlerinizi kabul edemeyeceğim.

  Onu zor tutuyorum.

  Ben daha kitabı açmadan önce soruları ve cevapları biliyor.

  - Ve?

  - Ve ne?

  Gergin görünüyorsunuz.

  Bu projeden istifa etmeniz sizin için çok mu önemli?

  Mazeretlerimi bildirmiştim.

  Bunu reddetmeliyim.

  Siz bir psikologsunuz.

  Biliyorsunuz ki, Charly'ye bir aktarım yapıldı   ve bu noktada tamamen size bağımlı.

  Evet.

  Duygusal açıdan size bağlanmış durumda.

  Bu normal, öyle değil mi?

  Siz de ona duygusal olarak bağlı mısınız?

  Bunu neden soruyorsunuz?

  - Biliyorsunuz, ben nişanlıyım.

  - Nişanlınızla tanıştım.

  Çok çekici biri.

  Ne zamandan beri nişanlısınız?

  Kongreye kadar kalacağım, Doktor.

  Daha fazla değil.

  Gitmem gerek.

  Hoşçakalın.

  - Güle güle.

  - Güle güle, Bayan Kinnian.

  Faneuil Binası.

  1740'ların başında yapılmış   ve tüccar Peter Faneuil tarafından şehre bağışlanmış.

  1761 yılında yanmış ama yeniden yapılmış.

  Hâlâ bir pazar yeri ve toplantı salonu olarak kullanılıyor.

  Charly, neden burası özgürlüğün beşiği olarak biliniyor?

  Charly?

  Charly.

  Eğer söylenenlere göre burada 1774 yılında yürüyor olsaydık   bir protesto toplantısına rastlayabilirdik.

  - Ne oldu?

  - Hiçbir şey.

  Özgürlük yolculuğu boyunca sonraki durağımız Kuzey Kilisesi.

  1723'de yapılmış.

  Boston'daki en eski kilise.

  Kuzey Kilisesi'nin bilinen en tarihi olayı nedir?

  Özür dilerim, dinlemedim.

  Burada, ulusal mirasımızın bir parçası haline gelen şey nedir?

  Çan kulesindeki iki fener İngilizlerin   Concord yolunda olduğunu haber verdi.

  Doğru.

  Bir sorun var mı?

  İnsanların neden bir köre   ya da bir kötürüme değil de, bir morona   güldüklerini merak ediyorum.

  Ne oldu?

  Fırındaki arkadaşlarım bir dilekçe verdiler ve kovuldum.

  Bu, yerçekimi gibi otomatik işleyen bir yasa mı?

  Zekânın artması, eşittir dostlarını kaybetmek.

  İşini kaybettiğin için endişelenmene gerek yok.

  Doktorlar klinikte tam zamanlı olarak çalışmanı   eğitim almanı ve öğrenmeni istiyorlar.

  Para da ödeyecekler.

  Sen de sürekli orada olacak mısın?

  Evet.

  Öyle sanırım.

  En azından kongreye kadar.

  Doktorlar, bir sempozyuma başkanlık etmemi istedi.

  Beyin Araştırmaları Derneği yıllık toplantısı.

  Sen ve Algernon'un onların temel sunumu olmasını planladıklarından şüpheleniyorum.

  Ne yapmamız gerekiyor?

  Belki yabancı bir dil konuşursun.

  Neo-Boolean matematiğinden bir problem çözersin.

  İkimizde mi?

  George Bernard Shaw bir zamanlar bir şey yazmıştı.

  Ketçapı uzatır mısın, lütfen?

  - Ne yazdığını bilmiyorum.

  - Ne?

  Ketçapı uzatır mısınız, lütfen?

  - Çorbanız, efendim.

  - Bayanın.

  Hayır, cidden.

  Teşekkürler.

  Demişti ki: "Ne zaman bir şey öğrenirseniz, önceleri   sanki bir şeyi yitirmiş gibi olursunuz. "

Önünde koca bir evren açılıyor.

  Her zaman orada duruyordu.

  Ama senin için değildi.

  Şimdiye kadar.

  Krema, lütfen.

  Artık büyüyorsun, ve büyümek acı veriyor.

  İşini çok iyi yapıyorsun.

  Bert, gelir misin lütfen?

  Charly'nin Rorschach testlerinin değerlendirme sonuçlarından emin misin?

  Bence hiç şüphe yok.

  Teşekkürler.

  İlk atılım hemen kendini gösterdi.

  Denek, bütün ilköğretim müfredatını 5 hafta içinde tamamladı.

  Lise evresi boyunca kapasitesi hızla arttı.

  Ve bütün bu çalışmalar 3 hafta içinde başarıyla tamamlandı.

  Daha sonra derslere hız verildi.

  Onu çok fazla zorluyorsun.

  Denek, ezberci bir eğitimden soyut teoriyi kavramaya doğru bir sıçrama yaptı.

  Bir sonraki adım, güçlü algılamaya ve yeniden yapılanma yeteneğine erişmekti.

  - Daha sonra- - Richard.

  Dikkatini bir şeye çekebilir miyim?

  Duygusal olarak, o hâlâ bir çocuk.

  Korkak.

  Güvensiz.

  Şu çizimlere bak.

  Ona çizdirdim.

  Bunlar, onun son iki ayını   temsil ediyorlar.

  - Her biri giderek daha rahatsız edici oluyor.

  - Rahatsız edici mi?

  Resim yapmayı seviyor.

  Kendisi hâlâ öğrenmekten, çizmekten ve gelişmekten   başka bir şey yapmadan maaş aldığına inanamıyor.

  Ama göremiyor musun?

  Seni bunun hakkında daha önce uyarmıştım.

  Bunlar rahatsız edici değil.

  Daha çok, sofistike.

  Sadece birkaç ay önce yaptıklarından daha soyut.

  Kanıtları göz ardı ederek ilerliyorsun.

  Gel.

  Gel.

  Anna, çalışmalarını kesmemiz gerektiğini düşünmüyorum.

  Timin, guanin ve sitozin.

  İnsülin molekülün yapısı.

  Çift-zincirli, 51 amino asitli.

  Sülfür atomlarıyla çapraz bağlı 17 amino asit.

  Isıyı elektriğe dönüştürmek için hangi metali   ve gazı birleştirirsin?

  - Tantal ve sezyum buharı.

  Evet.

  Bir cebir türü olarak adlandırılan teknik ne- Onu neye dönüştürmeye çalışıyorsun?

  - Bir çeşit küçük gösteri ucubesine mi?

  - Saçmalama.

  Entelektüel gelişimi için kendi programını çok zorluyorsun.

  Onun duygusal gelişimi benim programımla aynı düzeyde olmak zorunda.

  Yoksa bu dengesizlik, tehlikeli hale gelir.

  Küçük bir mucizeyle, özürlü bir insanın toplumun

 - Neden korkuyorsun?

  -  daha üretken bir üyesi haline gelmesinin   bizi memnun edeceğini düşünmüştüm.

  Şu ana kadar zihinsel limitlerinin belirtilerini göstermedi.

  Öyleyse bu limitlerine ulaşabilmesinden neden korkuyorsun?

  Her halükârda, Bayan Kinnian'ın istifasını istemek zorundayız.

  Ne?

  Şu anda bütün yaptığı, kitaplardan zaten Charly'nin bildiği sorular sormak.

  Bu noktada ona gereken, ileriye doğru atılacak dev bir adım.

  Yeni kavramsallar.

  Tümevarımsal düşünme.

  Buysa uzmanların işi, Alice Kinnian'ın değil.

  Sana bunu bir kez daha söyleyeceğim, Richard.

  Charly Gordon, duygusal açıdan hâlâ bir çocuk.

  Ben aynı fikirde değilim.

  Evet?

  Charly, bu nedir?

  Sana bir hediye getirdim.

  Tamam, içeri gir.

  Çok kibarsın, Charly.

  Sebebi nedir?

  Sadece sana hediye almak istedim.

  Otur.

  Güzel ambalaj, Charly.

  Charly, çok güzel.

  Korkunç pahalı olmalı.

  Beğendin mi?

  Çok güzel, ama bu çok fazla.

  Çok güzel.

  Teşekkür ederim.

  Seni sadece yanağından öptü.

  Kim?

  Frank.

  Charly, beni mi gözetliyordun?

  Sana aşık oldum.

  Hayır.

  Bu duygular, senin gerçek düşüncelerin değil.

  Bu aşk değil.

  Seninle çalışırken eğleniyoruz.

  Ancak şunu anlamalısın ki, aramızda

- Aptal!

  Herkesin seni isteyeceğini mi düşünüyorsun?

  Seni aptal moron!

  Dışarıda motorsikletini gördüm.

  Satılık.

  Ne öğrendin?

  Geri döndüm.

  Sen ne öğrendin?

  Buradayım.

  - Evlen benimle, Alice.

  - Charly.

  Sana asla ayak uyduramıyorum, ama seni yavaşlatmak da istemiyorum.

  - Ama arkanda da kalmak istemiyorum.

  - Einstein'in da karısı vardı.

  Her şeyin hareketli olduğunu   hiçbir şeyin hareketsiz kalmadığını Einstein söylememiş miydi?

  Evlen benimle güzel kız, evlen benimle.

  Kasım ayının 74'ünde   Çarşambayı çeyrek geçe evleneceğiz   ve evlilik yıldönümümüz, her ikimiz de   o günleri hatırladığımızda çok güzel olacak.

  Bir yerlerde olacak mıyız?

  Bir gün.

  Portekiz tam ilerimizde.

  Zeytinlerin kokusunu alabiliyorum.

  Gemiye geldik.

  Terk edilmiş yelkenlinin sancak tarafındayız.

  Yelkenliye çıkmak ister misin?

  Tamam, yelkenler nerede?

  Yelkenlere kimin ihtiyacı var ki?

  Bu geminin kaptanı olarak bizi karı koca ilan ediyorum.

  Sadece ilk erkeğim olarak kabul ediyorum.

  2018 yılında ne olacağını biliyor musun?

  Bu yılın sonunda ne olacağını bile bilmiyorum.

  Bizin 50'inci evlilik yıldönümümüz olacak.

  Charly, kahvaltı edelim.

  Algernon'un bir eş bulduğunu düşünüyor musun?

  Ya da gerçek aşkını.

  Farenin çoğulu fareler.

  Eşin çoğulu eşler olmalı.

  Derler ki, Charly,   gerçek aşk   daima gidermiş.

  Gerçek aşk nedir?

  Hiç kimsenin bulamadığından   her zaman biraz daha fazlası.

  Lütfen bu atışmaları kesip zamanı   yarının programına karar vermek için kullanabilir miyiz?

  Tamam, gerçekten hâlâ onun burada olacağına inanıyor musun?

  Elbette.

  Onlarla sen konuştun.

  Onları duydun.

  Son dört haftada Charly'ye neler olduğunu nasıl bilebiliriz?

  Daha fazla öğrenip öğrenmediği hakkında hiçbir değerlendirmemiz yok.

  Sunuma konsantre olabilir miyiz?

  Pekâlâ, program hakkındaki fikirlerin nedir?

  Algernon ve diğer 5 fareye ne kadar zaman ayıracağız?

  Sunumun o kısmını çıkartma konusunda anlaştığımızı düşünüyordum.

  Hayır, bunu kabul etmedim.

  Bu, Algernon'un bütün temel aşamalarını göstermek için şart.

  Bence, Charly'nin ameliyat öncesine   yoğunlaşmamız gerekiyor, ve sonra sen onu   sahneye getirince her şeyi sonlandırırız.

  Neden sadece programı bana bırakmıyorsun?

  Biliyor musun, bazen bana Stockholm'deki törenler için   kabul konuşmanı çoktan yazdığın hissini veriyorsun.

  Bravo!

  Bize birçok değerli zaman kaybettirdiniz.

  Zaman, çoğu zaman bana öğrettiğiniz gibi, Profesör, göreceli olup   kendi küçük adımlarıyla günden güne sürünüp durur.

  - Zaman vurgusu kayda geçirildi.

  - Edgar Allen Shakespeare.

  - İkiniz de mutlu görünüyorsunuz!

  - Hiç daha mutlu hissetmemiştim.

  Bulunduğunuz yerde hiç telefon yok muydu, Bayan Kinnian?

  Ya da düne kadar hiç postane yok muydu?

  Param yoktu, pulum yoktu, isteğim yoktu!

  Parası, zamanı ya da isteği yoktu.

  - Merhaba, Charly, Bayan Kinnian!

  - Bert, nasılsın?

  Algernon nasıl?

  Geçen hafta bana Sanskritçe "merhaba" dedi.

  Sen ona ne dedin?

  Sanskritçe "merhaba" diyen bir fareye ne diyebilirsiniz ki?

  Merhaba dedim!

  Yuvaya dönüş!

  Hâlâ biraz şampanyamız kalmış.

  Plastik toplu bir şampanya.

  Çağımızın sembolü.

  Şimdi burada olduğunuza göre, yarının programını çalışmak istiyorum.

  Çok güzel.

  Ne isterdin?

  Fotosentez ve onun dördüncü nesil bilgisayarlara etkileri üzerine bir tez mi?

  Yeri gelmişken, sizin cerrahi teknikleriniz   geri kalmış bilgisayarlarınızda nasıl çalışıyor?

  Ve siz, Doktor Straus.

  Duygusal etkiler için ne isterdiniz?

  Düşünsel bir faaliyet mi yoksa parçalanmış bir öz saygı mı istersiniz?

  Bir içki istiyorum.

  - Parçalanmış üzüm.

  - Teşekkür ederim.

  Haydi, Profesör, neşelenin.

  Yarından sonra   Time ve Newsweek dergilerinin kapağında olacaksınız.

  Ve siz, Doktor Straus, Playboy dergisinin orta sayfasında olacaksınız.

  Bayanlar ve baylar; şimdi sizlere Algernon-Gordon Etkisi'nin   başındaki isimler ünlü Doktor Richard Nemur   ve meslektaşı Doktor Anna Straus'u   sunmaktan onur duyuyorum.

  Yayınladıkları yazılar ile, onların ünlü niteliklerinden   hepiniz haberdarsınız.

  Size 5'inci evre fareleri getirmemenizi söylemiştim.

  Onları getirmesini Bert'ten ben istedim.

  Davranış bilimcilerden bazıları bunları görmek isteyebilir.

  Bu akla uygun mu?

  Kesinlikle önemli olduğunu düşünüyorum.

  Doktor Anna Straus ve Doktor Richard Nemur.

  Değerli meslektaşlarım.

  Bugünkü sunumumuz ilk olarak ortağımın  Bana bir sigara ver.

   üzerinde çalıştığı Algernon-Gordon Etkisi'nin   bakış açısına değinecek.

  - Teşekkürler.

  - Sigara içtiğini bilmiyordum.

  İçmem.

  Lütfen dinleyin.

  - Gergin olmaya hiç gerek yok.

  - Hayır.

  Orada dünyanın önde gelen bilim adamlarından sadece birkaç yüz tane var.

  - Gergin olmak için sebep yok.

  - Onlara aldırma.

  - Sen doğrudan bana konuşursun.

  - Evet.

  Seni görebileceğim bir yerde durur musun.

  Tam şurada Haberim olsun.

  Kontrol edilemeyen enzimler   bir çeşit kusurlu biyokimyasal reaksiyona  sebep olmakta ve beyin hasarı oluşturmaktadır.

  Neyse ki; doku yıkımı geri döndürülemezken   protein süreci böyle değildir.

  Birçok araştırmacı arızalı enzimleri kombine ederek kimyasalların kontrolü yoluyla   süreci tersine çevirebilmekte ve müdahale yoluyla   bir bakıma anahtarın moleküler şeklini değiştirebilmektedir.

  Bu, aynı zamanda bizim tekniğimizin de odak noktasıdır.

  Fakat biz önce beynin hasar görmüş kısımlarını çıkararak   hıızlandırılmış ve süpernormal orandaki   beyin proteinini üretmek için   kimyasal olarak canlandırılmış dokuların   nakledilmesine izin veriyoruz.

  Doktor Straus.

  Şimdi de size kliniğimize ilk geldiği zaman   Charly Gordon'un çalışmalarından   bir film göstermek istiyorum.

  Şunu çıkarayım.

  Tavşan ayağım.

  Çok güzel.

  Ayakkabı, eldiven.

  Ayakkabı ve eldiven.

  Ayakkabı ve eldiven.

  - Onları giyeriz.

  - Doğru.

  Sabah, öğleden sonra.

  Başarı konusunda kaygılanmana gerek yok.

  Bunlar test değil.

  Sabah, öğleden sonra.

  Çok komik bir yüz, Charly.

  O zamanki Charly Gordon buydu.

  Bayanlar ve baylar, sizleri şimdiki   Charly Gordon'la tanıştırmak istiyorum.

  Charly, Charly.

  Herhangi bir sorusu olan var mı?

  Filmi sevdiniz mi?

  Bay Gordon.

  Şu anda, gelişiminiz hakkında ne hissediyorsunuz?

  Şükran dolu, efendim.

  - Bu konuda mutlu musunuz?

  - Evet.

  Neden?

  Çünkü görmemi sağladı.

  Neyi görmenizi?

  Dünyayı.

  Peki bu dünyada ne görüyorsunuz?

  Gözlerim henüz yeni, Doktor.

  Gözleriniz ne görüyorlar, Bay Gordon?

  Her şeyi olduğu gibi.

  Ve?

  Ve ne hale geldiklerini.

  Bir örnek verebilir misiniz, Bay Gordon?

  Hayır, efendim, siz bana söyleyin.

  - Çok güzel.

  - Çok güzel.

  Modern bilim.

  Yaygın teknoloji.

  Bilgisayarların vicdanı.

  Modern sanat.

  Duygusuz ressamlar.

  - Dış politika.

  - Meydan okuyan yeni silahlar.

  - Bugünün gençliği.

  - Neşesiz, rehbersiz.

  - Bugünkü din.

  - Popüler anketlerle sıkıcı vaazlar.

  - Hayat standardı.

  - Her odada bir televizyon.

  - Eğitim.

  - Her odada bir televizyon!

  Dünyanın geleceği, Bay Gordon.

  Görkemli yeni nefretler, görkemli yeni bombalar, görkemli yeni savaşlar.

  - Gelecek nesil.

  - Deney tüpleri anlayışı, laboratuvar doğumları.

  TV eğitimi, görkemli yeni rüyalar, görkemli yeni nefretler, görkemli yeni savaşlar.

  Toplum intiharının güzel, amaçsız bir süreci.

  Başka sorusu olan?

  Her şeyin ne olduğu ve ne hale geldiği hakkında arka sıralardan   başka sorusu olan var mı?

  Yok mu?

  Benim bir sorum var.

  Profesör Nemur.

  Charly Gordon?

  Haydi Profesör, biliyorsunuz.

  Biliyorsunuz, ama bana söylemediniz.

  Burada "Charly Gordon" sorusuna cevap verecek var mı?

  Arkada "Charly Gordon" sorusuna cevap verecek var mı?

  Yok mu?

  Beni hayal kırıklığına uğrattınız, doktorlar.

  Çok da zeki değilsiniz.

  Bir fare kadar bile akıllı değilsiniz.

  Çünkü o biliyor.

  Bana bunu Algernon gösterdi.

  "Charly Gordon" sorusunun   cevabı şudur ki: Charly Gordon   çok kısa bir süre sonra   eskiden neyse   yine o olacak adamdır.

  Profesör Nemur.

  Ameliyatın başarısının   geçici olduğunu   neden bana söylemediniz?

  - Teşekkür ederim.

  - Rica ederim.

  - Size bir içki ısmarlayayım.

  - Hayır.

  - İçmenizi isterim.

  - Garson.

  Bütün 5'inci evre fareleri   tıpkı Algernon gibi oldu.

  Farelerin hiçbiri artık en basit problemi çözecek kapasiteye sahip değil.

  Onu buldunuz mu?

  Neden bana söylemediniz?

  Neden bunu gizlediniz?

  Fakat bu durumun belirtilerini sadece geçen hafta keşfettik, Bayan Kinnian.

  Ve sadece 5'inci evre farelerin birkaçında görüldü.

  Bunların sadece bireysel, hatalı davranışlar olduğunu düşünmüştüm.

  Charly'yi tedirgin etmeye gerek yoktu.

  Kongre yaklaşırken her ikiniz de neden bu zafer anını kaçıracaktınız ki?

  Kontrolleri daha ileri götürmeden bunu ilan etmeye hakkımız yoktu.

  - Hakkınız yok muydu?

  - Bilim dünyasında onun bizim itibarımıza   ne yaptığı hakkında bir fikrin var mı?

  Sakin olalım, duygularımıza kapılmadan ne yapacağımıza karar verelim.

  - Bu durum hakkında.

  - Hangi durum?

  - Sizin itibarınız mı, yoksa Charly mi?

  - Bunlar birbirine bağlı, biliyorsun.

  Bütün bunlar sizce o anlama mı geliyor?

  Anlamıyor musunuz, Bayan Kinnian?

  Algernon'un gerilemesi, bunun Charly'ye de olacağı anlamına gelmez.

  Charly bir insan, bir laboratuvar hayvanı değil.

  Bu gerileme sendromu belki de sadece farelerle sınırlıdır.

  Sizlere teşekkür ederim.

  Bir şeylere yakın mısınız, yoksa yeterince yakın değil misiniz?

  Ona yapabileceğiniz ikinci bir ameliyat var mı?

  Bunu düzeltebilecek bir ameliyat.

  - Hayır.

  - Anlıyorum.

  Başarısız örnekleri burada ne yapıyorsunuz?

  Önce dondurucuya koyup, sonra yakıyor musunuz?

  Nasıl yardımcı olabilirim?

  Birkaç parçayı bilgi işlemeye tabi tutan   insan beynini düşün.

  Lojik sistemin dağıtımını içeren kortikal yüzey, sinaptik belleği   DNA deposuna dönüştürmek için dönüştürücü dağıtıcılarının   ve birçok çok yönlü taşıyıcının dizilimini sağlar.

  Doktorların ana araştırma alanı, ameliyat ve enzim   zenginleştirme suretiyle beynin kullanılmayan   bölümlerini kullanarak zekânın kalıcı olarak   geliştirilebileceği hipoteziydi.

  Bunu programlayabilir misin?

  Bu biraz belirsiz, Bay Gordon.

  Biraz daha detaylı özellikler verebilir misiniz?

  DNA dönüşümü üzerinde zaten önceden yaptığımız çalışmalarla ilişkili.

  Anlıyorum.

  Aynı sistemi kullanabiir miyiz?

  Kesinlikle.

  Sadece değerleri değiştir.

  Zihinsel gelişimin geçici olması, depo sınırından dolayı   DNA dönüşümü eksikliğinden mi,   onarılmış alanların sakatlanması ve aşırı yüklemeye yol açmasından mı kaynaklanıyor?

  Yoksa bu etkenlerin bir karışımı mı?

  Çalıştırın.

  Beyin nöronlarının yalnızca geçici temeller üzerindeki bilgiyi depoladığını   göz önüne alırsak- Teşekkürler, bu bitti.

  Beyin nöronlarının yalnızca geçici temeller üzerindeki bilgiyi depoladığını   göz önüne alırsak, bu bilginin sonradan   sinirlerin kendi tuttuğundan çok daha fazla materyalin   depolanmasına izin veren DNA moleküllerini kodladığını farzedelim.

  Bu dönüşüm uyku sırasında meydana gelebilir   ve aslında uyumanın ve rüya görmenin amaç   ve ihtiyaçlarından biri olabilir.

  Beyin hasarı simülasyonu.

  Hayvanların dokularındaki türdeş lezyonları kıyaslarsak   ve buna karşılık gelen-  ve buna karşı-  ve buna karşı-  ve-  ve buna karşı- Aralarındaki muhtemel bir bağlantıyı göz önünde canlandırmak için  hayal gücünü çok fazla zorlamak gerekmez.

  Protein sentezi ve şey arasındaki- Ve ne?

  Belki de sorumuzun tek olası cevabı, zekânın   ne olduğunu söylersek söyleyelim, bunun böyle olmadığını keşfedeceğimizdir.

  Belki de, doğası gereği   bilimsel olarak henüz zamanı gelmeyen   bilimsel bir şeyi   yakalamaya çalışıyoruz.

  Charly, haydi git artık.

  Eve git, Charly.

  Sabah çalışsan daha iyi olur.

  İşim bitti.

  Çalışmayı bitirdim.

  Çok iyi.

  Öyleyse eve gidip   en azından 2 gün uyu.

  Bu kayıtların düzenlenmesi gerekiyor.

  Bu gece yapabilir misiniz?

  Eğer eve gidip uyursan.

  Beklemeyi tercih ederim.

  Bütün gece sürebilir.

  Beklerim.

  Charly.

  Değerlendirmelerin doğruymuş.

  Bu çok kötü.

  - Gelecek vaat eden bir teori idi.

  - Evet.

  Hâlâ öyle.

  Teşekkürler.

  Merhaba.

  Merhaba.

  Canım kahve çekti.

  Her yer kapalı.

  Charly Gordon'un evi değil.

  24 saat açık, bunu biliyorsun.

  - Aç mısın?

  Yumurta ister misin?

  - Hayır, sadece kahve.

  Umarım çok sert değildir.

  Evlen benimle, Charly.

  Şimdi.

  Bu gece.

  Sana bir kaşık getireyim.

  Evlen benimle.

  Tamam, benimle evlenme.

  Öneri kabul edildi.

  Ama kalacağım.

  Tam burada.

  Ne zaman gitmemi istersen, sadece söyle.

  Giderim.

  Git.

  Lütfen git.

  Tamam.

  İyi geceler.

  İyi geceler.

 


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar