The Young Pope (2016–)
Tv Dizisi
50 dk
Yönetmen:Paolo Sorrentino
Senaryo:Paolo Sorrentino, Umberto
Contarello, Tony Grisoni
Ülke:İtalya, Fransa İspanya, İngiltere ABD
Sezon:1.Sezon
Vizyon Tarihi:01 Ocak 2017 (ABD)
Dil:İngilizce, İtalyanca
Müzik:Lele Marchitelli
Çekim Yeri:Rome, Lazio, İtalya
Oyuncular
Jude Law
Diane Keaton
Silvio Orlando
Scott Shepherd
Javier Cámara
Özet
Dizide, muhafazakar kimliğe sahip
Amerikan/İtalyan papa Lenny Belardo’nun (Pius XIII) hayatını anlatacak. 8 bölüm
boyunca, karakterin en yakınındakileri kaybetme korkusunu nasıl yaşadığını
göreceğiz. Ayrıca Tanrı’nın bile kendisini terk ettiğini düşünen papanın, bu
zorlu anlarına tanıklık edeceğiz
Altyazı
Sezon 1
1.Bölüm
Merhaba Roma!
Merhaba
dünya!
Merhaba!
Neyi
unuttuk biz?
Neyi
unuttuk biz?
Sizi
unuttuk!
Açık
konuşacağım
Ben tek bir sebep için buradayım.
Hiç
kimseyi unutmamak.
Tanrı
kimseyi terk etmez.
O'na hizmet etmeye karar verdiğimde bana böyle
söyledi.
Şimdi de ben size söylüyorum.
Ben
Tanrı'ya hizmet ediyorum.
Size
hizmet ediyorum.
Kadınları
ve çocukları unuttuk biz.
Onlar
ki dünyayı değiştirecek, sevgi ve şefkatleriyle.
Ve
yaradılışlarındaki harikulade, ulvi oyun yetisiyle.
Yaşamla
uyum içinde hissetmemizi sağlayacak tek
gerçek araçtır oyun.
Ve
Tanrı'yla uyum içinde olmak için yaşamla
uyum içinde olmalıyız.
Başka seçeneğimiz yok: Tanrı'yla uyum içinde
olmalıyız!
Peki
başka neleri unuttuk?
Mastürbasyon
yapmayı unuttuk.
Doğum
kontrolü kullanmayı.
Kürtaj
yaptırmayı.
Gey
evliliklerini kutlamayı.
Rahiplerin birbirini sevmesine hatta evlenmesine izin vermeyi.
Yaşamaktan
nefret ediyorsak ölmeye karar verebileceğimizi.
Suçluluk
hissetmeden üreme dışında sebepler için
cinsel ilişki yaşamayı.
Boşanmayı,
rahibelerin ayin yönetmesine izin vermeyi,
bilimin keşfettiği ve keşfetmeye devam edeceği tüm yollarla bebek yapmayı.
Kısacası
sevgili çocuklarım, sadece oyun
oynamayı değil mutlu olmayı da unuttuk.
Mutluluğa
giden tek bir yol vardır.
Ve
o yol da özgürlüktür.
Kutsal
Havariler Peter ve Paul gücünden ve
otoritesinden emin olduğumuz
Neler diyorsun, Lenny?
Ne
saçmalıyorsun?
Sen
Papa değilsin, Lenny.
Papa
benim!
Papa
benim ve sen, Lenny kilisenin bir üyesi
değilsin artık.
Artık
Tanrı'nın hizmetinde değilsin, Lenny.
Ne
demek değilsin?
Tanrı'ya
daha gelmedim bile.
Kimsin
sen, Lenny?
Ben bir çelişkiyim.
Tanrı gibi.
Üçün birliği, birin üçlemesi.
Meryem
gibi.
Bakire
ve anne.
İnsan
gibi.
İyi
ve kötü.
13.
Pius'un papalığı bugün başlıyor.
Kardinaller
halen Vatikan'da.
Roma'dan
Yeni Papa'nın ilk vaazından sonra ayrılacaklar.
Ben
Papa'yım.
Ben
Papa'yım.
Ne
sevdiğinizi bilmediğimizden her şeyden
biraz hazırladık, Papa Hazretleri.
Kimse
söylemedi mi?
Pek
yemem.
Neredeyse
hiç yemem.
Sabah
sadece vişneli diyet kola içerim.
Hemen
alırız.
-
Adın ne senin?
-
Domen, Papa Hazretleri.
Baş
kâhyanızım.
-
Domen'in anlamını biliyor musun?
-
Tanrı'ya ait olan.
Kesinlikle.
Mülkiyetin
devriyle de bana aitsin.
Nasıl
uyudunuz, Papa Hazretleri?
Eğlenceli
bir rüya gördüm.
Kardinaller
Ozolins ve Aguirre birbirini tokatlıyordu.
Aziz
Peter Meydanı'ndaki kalabalığa konuşurken
en akla gelmeyecek şeyleri söyledim.
Peki
madem, vişneli diyet kolamı burada bekleyeyim.
O
sırada sade diyet kola alır mısınız?
Dalalete
düşmeyelim, Domen.
Hayatta
azına razı olmak ölümdür.
İzninizle
beklerken size Lazio'nun güzel kenti Nepi'den
Rahibe Bice'yi takdim edeyim.
Kendisi
özel aşçınız olacak.
Rahibe
Bice sizden önceki üç papaya da hizmet etti.
Gençken
Hindistan'da misyonermiş.
Ne
mutlu ki İngilizceyi iyi konuşuyor.
Biricik
Kutsal Babamız, öğle yemeğinde ne yemek istersiniz?
Bice'nize
söyleyin yeter, sizin için hazırlarım.
Matriciana,
pasta e fagioli, carbonara, lasagne Yanılıyor
muyum, bana “biricik” mi dedi?
Rahibe
Bice biraz tuhaftır.
Hayır,
Domen, tuhaf değil.
Dostane.
Rahibe Uzun ömrünüzde henüz kavrayamamış olduğunuz bir şeyi açıklayayım size.
Dostane
ilişkiler tehlikelidir.
Muğlaklığa,
yanlış anlamalara ve çatışmalara açık olur
ve daima kötü sona ererler.
Resmi
ilişkiler öte yandan, kaynak suyu kadar berraktır.
Kuralları
taşa kazınmıştır.
Yanlış
anlaşılma riski yoktur ve ebediyen sürerler.
Bilmeniz
gerekir ki dostane ilişkilerden hoşlanmam.
Resmi
ilişkileri severim ama.
Resmi
ilişkilerin olduğu yerde usuller vardır.
Usullerin
olduğu yerde de dünya düzeni hüküm sürer.
Papa
Hazretleri, Kardinal Devlet Sekreteri ve
Kongregasyon başkanları sizinle
tanışmak ve hoş geldiniz demek için
sabırsızlanıyorlar.
-
Bekleyecekler.
Çünkü
önce vişneli diyet kolamı içeceğim.
Kalpleri
aydınlatan Tanrı'nın yardımıyla günahlarını
anla ve O'nun merhametine güven.
Ne
günah işledin, Voiello?
Vaktimi
harcama, Tommasino.
Günahlarım
yüksek finans ve diplomasiyle ilgili.
İtiraf
etsem de bir şey anlamazsın.
Anlayabileceklerimi anlat o halde.
Ahlaksız düşüncelerim oldu.
Kim hakkında?
- Willendorf Venüsü.
- Peki o kim?
Papa'nın kütüphanesinde duran Yontma Taş
Devri'ne ait heykel.
25
bin yaşında.
Bir
heykelle ilgili ahlaksız düşünceler ve jerontofili Buna ne kefaret verebilirim?
İşimi
çok zorlaştırıyorsun, Voiello!
Sen
düşün, sonra bana haber ver.
Benim
acelem var.
Bakın
beyler, Kutsal Ruh esiyor.
Kutsal
Ruh demişken, sizin fikriniz nedir?
Kardinalleri
O mu aydınlattı?
Siz
Afrikalıların saflığı pek dokunaklı.
Papayı
Kutsal Ruh'un seçtiğine inanıyor musunuz gerçekten?
Biz
Afrikalılar, hayır; ama biz Katolikler, evet, inanıyoruz.
Siz
inanmıyor musunuz, Ozolins?
Kutsal
Ruh aptal değil ama müstehzi ve kurnaz.
-
Anlayamadım.
-
Söylemeye çalıştığı, burada,
Vatikan'da Kutsal Ruh demek Voiello
demektir.
Belardo
47 yaşında.
Genç
bir yaş.
Ömrümüz
bir başka papayı görmeye yetmeyecek.
Yazık!
Caltanissetta,
senin bu papayı görmen bile bir mucize.
Voiello'nun
bu kez iyi liderlik yaptığından emin değilim.
Ben
şahsen Voiello'ya hiç güvenmedim.
Şeytanın
vücuda gelmiş hali.
Spencer
daha doğru bir tercih olurdu.
Fazla
bağımsız.
Biz
kardinaller için iyi olmazdı.
Doğru.
Ama
onun yerine telejenik bir kuklamız oldu.
Bu
da manipüle edilebileceği anlamına gelir.
Kardinallerin
oylarını Bolerdo'ya yönlendirmesi Voiello'nun
diplomatik kurnazlığı.
Bolerdo
makama geldi ama ipleri Voiello'nun elinde.
İşleri
bizim ona söylediğimiz şekilde yönetecektir.
Çünkü
bir kez daha onun hayatını kurtardık.
Afrikalı
ve saf olabilirim ama bana sorarsanız geleceği sağlıksız derecede basite
indirgiyorsunuz.
Afrikalı
meslektaşımızla hemfikirim.
Ne
demek istiyorsun?
Çok
mühim bir soruyu unuttunuz.
Şimdi
Spencer ne yapacak?
Sevgili
nefret edilesi öğrencisi papa oldu.”
Tanrım, Tanrım Neden terk ettin beni?”
Dedi İsa, ölmeden hemen önce.
Ben de yaşamaya başlamadan önce aynını
söylüyorum sana.
Tanrı'nın ebedi sessizliği
Tanrı'nın ebedi sessizliği
Tanrı'nın ebedi sessizliği.
Papa
Hazretleri Günahlarınız Çıkaracak günahım yok.
-
Ciddi misiniz?
- Tek günahım, ki çok büyük bir günah, vicdanımın beni hiçbir şeyle suçlamaması.
Baba,
Oğul ve Kutsal Ruh adına günahlarını affediyorum.
Amen.
Her
günah çıkaran sizin gibi olsa, Papa Hazretleri
işsiz kalırdım.
Vatikan'da
kimlerin günahlarını çıkarıyorsun, Don Tommaso?
Ben
mi?
Tüm
hükümetin, çok sayıda rahibe ve papazın,
ruhani sınıftan olmayıp Vatikan'da çalışanların.
Kaç
yaşındasın?
61.
Gözlerin
ne durumda?
Gözlük
bile takmıyorum.
İşitmen
nasıl?
Tek
sorunum saçım.
Dökülüyor
mu?
Sadece
dökülmüyor, bazen de ağrıyor.
Saçın
mı ağrıyor?
Güzel,
çok güzel!
Açık
olacağım, Don Tommaso, sana ihtiyacım var.
Papa
Hazretleri için çok önemli bir şey yapman gerekiyor.
Ne
dilerseniz.
Söyleyin.
Gel,
kabinde söyleyeceğim.
Günah
çıkarma kabinleri çok güzel oluyor.
Küçük
dağ kulübelerine benziyorlar.
Dağları
sever misin?
Karı
sevmiyorum.
Senden
yapmanı istediğim Napoli üçlemesine,
Federico.
Kardinal.
Hakkımda
kaç kitap yazıldı biliyor musun?
-
17.
- 18.
Sonuncusu
baskıya gelecek hafta giriyor.
Ve
de en güzel isimlisi.
-
Nedir ismi?
-
“Perde Arkasındaki Adam”.
-
Güzelmiş.
-
Elbette.
Ben
önerdim.
-
Kitabı kim yazdı?
-
Aşırı solcu gazeteci Manna.
Bu
durumda size karşı eleştirel olacaktır.
Elbette.
En
iyisi.
Öyleleri
insanı efsaneleştirir.
Abartma,
sahteliği belli oluyor.
Bağışlayın
ama iyi espriydi.
Elbette
güleceksin.
Ama
ölçülü ve uygun.
Valente.
-
Papa nerede?
-
Helikopter pistinde.
Daha
yeni geldi, şimdiden gitmek mi istiyor?
Burada
biraz daha fazla gülebilirdin.
Toplantınıza
biraz gecikeceğini iletmemi istedi.
Tamam
ama görürsen söyle çok da geç kalmasın.
Onun
aksine benim yapacak çok işim var.
Kararsız
balıkçı Peter'in bana bıraktığı bu
gemiyi yürütmem gerekiyor.
Valente,
senin fikrin nedir?
Çok
iştahsız bir adam.
Hem
de çok iştahsız.
Hiç
iyiye alamet değil.
Hiç
değil.
Anne.
Bana
anne deme.
Rahibe
Mary de.
O
nedir?
Babam
verdi.
İstersen
bana ver.
Senin
için saklarım.
Olmaz.
Babam, asla yanından ayırma dedi.
Lenny!
Rahibe
Mary.
Azizim.
-
Aziz değilim ben.
-
Evet.
Hâlâ
yanında mı?
Daima.
Bu
nedir?
Lourdes'li
Meryem mağarasının replikası.
Restore ediliyor.
Bundan
sonra Kilise'nin merkezinde yaşayacaksın.
Anlayamadım.
Ne
demek bu?
Kilise'nin
merkezi birkaç adım geri gitti demek.
Daireyi
beğendin mi?
Burada
rahat ederim.
Bana
birkaç metre mesafedesin.
Uçakta
Roma'ya dair komik bir tanım okudum: “Vatikan Şehri'nin banliyösü”.
Tam
olarak doğru değil ama olacak.
Sorun
ne, Lenny?
Sorun
olmayan ne var ki, Rahibe Mary?
Kuzey
bu taraf.
Venedik
orada.
Beni
dinle, Lenny.
Bugünden itibaren Kilise'yi
yönetmen gerekiyor.
Bir milyar insan.
Dünya nüfusunun
beşte biri.
Anlıyor musun,
Lenny?
Söylediklerin ve
yaptıkların bir milyar insanı etkileyecek.
Tanrı adına sana
itaat etmek için mutluluk ve üzüntüye,
yaşam ve ölüme dair önemli kararlar verecekler.
Tüm bunlar yeni
bir perspektif yaratıyor.
Muazzam bir
perspektif.
Kişisel
sancıların, büyük acıların, korkunç
anıların, ağır olacak biliyorum ama
söylemek zorundayım, hepsi geri planda
kalmalı.
Onlar dünyevi
şeyler.
Anlıyor musun,
Lenny?
Tüm acılarını
biliyorum.
Seninle beraber
yaşadım onları.
Seninle beraber
ağladım onlara.
Ama artık zamanı
geldi.
Acılarını
unutmalısın.
Anlamlarını yitirip
uzak anılar haline gelmeliler.
Tanrı'nın sana
verdiği muazzam sorumluluğun altında
önemsiz, silik, yıkılmış, ezilmiş anılar olmalılar.
Sen artık öksüz ve
yetim Lenny Belardo değilsin.
Sen artık, Papa 13.
Pius'sun.
Katolik
Kilisesi'nin annesi ve babasısın.
İzninizle
Papa Hazretleri, büyük zevk!
Büyük
zevk!
Kutsal
Ruh bizleri daha iyi aydınlatamazdı.
Tüm
Kilise adına hoş geldiniz.
Papalığınız
uzun, parlak ve verimli olsun.
Uzunla
yetinelim.
Ne
anlamlı bir espri!
Espriler
asla anlamlı olmaz.
Espri
sadece espridir.
Evet,
Kutsal Babamız.
İlk
olarak, faydalı ve ilginç küçük bir bilgi paylaşayım.
Masanızın altında, sağınızda bir
düğme göreceksiniz.
Bir görüşmenin tatsız veya vakit
kaybı olduğunu hissederseniz düğmeye
gizlice basın yeter.
Bir asistan anında gelerek uygun
bir bahaneyle sizi o görüşmeden
kurtaracaktır.
Yani yalan
söyleyecek.
Evet ama tövbe etmek için bol
vakti ve fırsatı da olacak.
İzin
verirseniz öncelikli işlerimizle başlamak isterim.
En
acili Aziz Peter Meydanı'nda vereceğiniz ilk vaaz.
Bu
konuda ciddi heyecan var.
Uzun
kariyerim boyunca görmediğim bir heyecan.
Devlet
Sekreterliği ofisinin tamamı üzerinde çalışıyor.
Ben
de bütün gece bir taslak üzerinde çalıştım.
Ki
size sunmak isterim.
Dünyanın
dört bir yanından gelen basın ve inanç sahipleri vaazınızı bugün vermenizi bekliyordu.
Heyecanlarını
yatıştırdık ama maalesef, Papa
Hazretleri ancak bir yere kadar erteleyebiliriz.
Vaaz
için yarın ideal olur.
Evet,
en acil mesele buydu.
En
acil mesele bir fincan kahveye olan ihtiyacım.
Bana
bir kahve yapar mısınız, Kardinal?
Elbette.
Amatucci.
Ondan
istemedim.
Sizden
istedim.
Size
kahve getirmek benim için bir zevk ve onurdur.
-
Teşekkür ederim, Kardinal.
-
Görevim, Kutsal Babamız.
Vaazınız
konusunda nasıl ilerlemek istersiniz?
Sonra.
Özel
asistanlığınız hassas bir pozisyondur,
bu pozisyon için aday düşündünüz mü?
-
Düşündüğüm biri var.
-
Benim de.
Monsenyör
Gemelli akla geliyor Benim aklımdaki
Rahibe Mary.
Takdire
şayan bir düşünce.
Ve
çok da anlaşılır.
Ancak
eklemek isterim ki maalesef Papalık
yönetiminin karmaşık mekanizmaları adeta
astrofizik gibidir.
Kutsal
Babamız'ın kaçınılmaz deneyimsizliği ile
Rahibe Mary'nin deneyimsizliği bir araya gelince bu konuda içeriden bir katkı önermek
durumundayım.
Elbette
Rahibe Mary'nin sizin için öneminin farkındayım.
Kendisine
özel bir pozisyon yaratabiliriz.
Burada
yaratıcılıktan yana sıkıntımız yoktur.
Evet.
Çok
haklısın, Voiello.
Rahibe
Mary çok önemli.
Rahibe
Mary, 7 yaşındayken beni yetimhaneye aldı.
Beni
büyüttü ve beni sevdi.
Beni
iyi bir Hıristiyan yaptı.
Büyük
bir Hıristiyan!
Monsenyör
Gemelli deneyimlidir, kendisine güvenirim.
Galiba
beni doğru duymadınız.
Olabilir.
İngilizcem
sınırlıdır.
Geliştirin
o halde.
Rahibe
Mary özel asistanım olacak.
Nasıl
isterseniz, Papa Hazretleri.
Bir
de Kardinaller Heyeti'ne hitabınızın hazırlanması ve yapılması meselesi var.
Hepsi
hâlâ buradalar.
Siz
onlara hitap etmeden Vatikan'dan ayrılmazlar.
Sonra.
Sekretarya
ofisinde de Papa Hazretleri'nin bir
genelge taslağına dair bize bilgi vermesini bekliyoruz.
Sonra.
Çeşitli
Kongregasyonların Başkanları da sizi
şahsen görmek istiyorlar elbette.
Ama
tahmin ederim bununla da sonra ilgilenmek istersiniz.
Hayır,
şimdi.
İlk
Ruhban Sınıfı Kongregasyon Başkanı'yla görüşmek istiyorum.
Her
halükârda, Papa Hazretleri genelge
konusundaki tereddüdünüzü anlıyorum.
Selefiniz
genelge yorumuyla beni hep güldürmüştür.
Proust'un
“Kayıp Zamanın Arayışında” eseri gibi derdi.”
Herkes alıntı yapar ama kimse okumaz!”
Uyuyor
musunuz, Kutsal Babamız?
Hayır,
Kardinal.
Dua
ediyorum.
Sizin
için.
Willendorf
Venüsü'ne o şekilde bakmayı bırakın.
Kutsal
Babamız!
Papalık
Sarayı'nda sigara içmek yasaktır.
Öyle
mi?
Kim
verdi bu kararı?
-
II.
John Paul.
-
Papa mı?
-
Evet, Papa.
Artık
yeni bir Papa var.
Doğru.
-
Kardinal - Evet, Kutsal Babamız.
Geçmişe
fazla bağlısınız.
Sizin
için de öyle diyorlar, Papa Hazretleri.
Geçmiş,
içinde her türden şeyi barındıran çok
büyük bir yer.
Şimdiki
zaman öyle değil.
Şimdiki
zaman sadece bir çift göze yeri olan dar bir aralık.
Benim
gözlerime.
Kardinal.
-
Evet.
Öncelikli
işlerimiz.
Buradayım.
Dediğim gibi
Sizin sorumluluk alanlarınız politika,
finans, teoloji, atamalar ve
terfiler olacak.
Ben
dünyevi işleri alacağım.
Seyahat,
kitlelerin etkilenmesi, kutlamalar.
Çok
etkili bir görev paylaşımı, Kutsal Babamız.
-
Kardinal.
-
Evet, Kutsal Babamız?
Şaka
yaptım.
Belli
değil miydi?
-
Pek değildi.
Dediğim
gibi önceliklerimiz şöyle Bir: Radyo Vatikan'ın
sinyali güçlendirilmeli.
Erişiminin
bu kadar zayıf olması kabul edilemez.
İki:
Papa, Papa'ya gelen tüm hediyeleri görmek istiyor.
Gelen
tüm hediyeleri depolamak için uygun bir yer ayarlansın.
Üç:
Vatikan, itidali geleneğe tercih eden seleflerimin tedbirsizce vazgeçtiği Papalık tacını Washington'daki bazilikadan derhal geri
satın almalı.
Ve
dört: Rahibe Mary sizinle de ilgilenecek.
Tüm
faaliyetlerinizi gözlemleyip doğrudan
bana rapor edecek.
Koruyucu
meleğiniz olacak.
60
yaşındayım, Kutsal Babamız.
Koruyucu
meleğe ihtiyacım yok.
Hepimizin
koruyucu meleğe ihtiyacı var, Voiello.
Özellikle
de ilkesiz ve müphem olanlarımızın.
O
halde izin verin kendim seçeyim.
Bir
başka hayatta.
Bu
hayatta, koruyucu meleğinizi sizin
için Papa seçiyor.
Ve
Papa da o.
Beni
mi çağırdınız, Kutsal Babamız?
Papa!
Nihayetinde
her şey buraya dönüyor, değil mi?
Anneye.
Sizin
anneniz nasıl biriydi, Monsenyör Gutierrez?
Kötülükten
imtina etmeyen bir kadındı.
Ve
iyilik dolu bir oğul yetiştirmesini sağladı.
Sizi
soruşturdum.
Herkes
bir iyilik timsali olduğunuzu söylüyor.
İnandığınız
için teşekkür ederim, Kutsal Babamız.
Asıl
ben size teşekkür etmeliyim.
Turist
kalabalığı olmadan burada bulunmamı sağladığınız için.
Görevim,
Kutsal Babamız.
Bazilikayı
turistlere kapatmak zor oldu mu?
Hayır.
Kapalı tabelası asmamız yetti.
Turistlerden duyduğum
rahatsızlık hiç geçmeyecek.
Neden, Kutsal Babamız?
Çünkü buradan sadece gelip
geçiyorlar.
Ofisinizi
bulamadığım için geciktim.
Biliyorum.
Yanlış
kapıyı açıp müze ziyaretçileriyle karşılaşmışsınız.
Demek
siz de beni soruşturuyorsunuz.
Vatikan'da
herhangi bir şeyi gizli tutmak çok zordur.
Söylentiler
öyle hızlı dolaşır ki bazen olay
olmadan önce söylentisi ulaşır.
Geleceğim
açısından çok faydalı bir bilgi.
Verilme
amacı da buydu, Kutsal Babamız.
Ne
yapacaksınız, Monsenyör?
Zaman
böyle.
Amerika'da buna dedikodu deriz.
Biz Vatikan'da iftira deriz.
Bu
taraftan.
Kaç
yıldır Vatikan'dasınız?
Saymayı
bırakacak kadar çok.
Burayı
seviyor musunuz?
Evet.
Burada
güvende hissediyorum.
Zaman
adeta ölmüş gibi.
Zaman demişken, geçen gün Kardinaller
Meclisi'nde bir İtalyan gazetesi
okudum.
Makale bir politikacı hakkındaydı.
Evinin duvarlarındaki boşluklara gizli belgeler saklamış.
- Evet, ben de okudum.
Düşündüm ki
Benim evimdeki boşluklara bir şey saklamam gerekmez.
Çünkü benim zihnim bir boşluk.
Benden saklanan her şey önünde sonunda ortaya çıkıyor.
Adeta bana tevdi ediliyor.
Kilise'yi yönetmek adına değerli bir beceri.
Beceri değil, Gutierrez.
Bu benim kaderim.
Federico, bütün iyi insanlar
neden güce öfkelidir biliyor musun?
- Neden, Kardinal?
Çünkü ne olduğunu bilmezler.
Nedir peki?
Güç bilgidir.
Bilmek
istediğiniz nedir, Kardinal?
XIII.
Pius kimdir?
Ya
da Lenny Belardo kimdi?
Küçük
bir soruşturma yapmalısın.
Gizli ama kapsamlı.
Zayıflıkları,
travmaları ve sıkıntıları, günahları.
Özellikle
günahları.
Çünkü geçmişte
işlediğimiz günahlar gelecekte
izleyeceğimiz günahların aynıdır.
Çünkü insan da
Tanrı gibidir.
Asla değişmez.
Hemen
başlıyorum.
Papalığın
durumu şimdiden bu kadar ciddi mi?
Hayır,
henüz değil.
Ama
ciddileşecek olursa hazırlıklı olacağız.
Güçlüler bilgiye sahip olabilir ama herkesten güçlü olmak için gerekeni
bilmezler.
Nedir peki gereken?
Ne kadar güzel, görüyor musunuz?
Bilgiye herkesten önce ulaşmak.
Muhteşem.
Devam et, Tommaso, korkma.
Ama günah çıkarmanın gizliliğini ihlal
etmek Hayır, hayır, değil.
Bilgiyi benimle, Papa'yla Kilise'nin
devamlılığı için paylaşacaksan değil.
Beni hayal kırıklığına uğratma, Tommaso.
Papa
Hazretleri, ben zavallı, basit bir rahibim.
Günah
çıkarma gizliliği sahip olduğum tek saygıdeğer şey.
Bugün
için.
Ama
yarını düşün.
Geleceğinde
kırmızı cübbeler ve yüzük var.
Kardinallik,
sevgili çocuğum.
Çok
daha saygıdeğer.
Ya
bizi bir duyan olursa?
Burada
bizi sadece O duyabilir.
Kim
bilir nerede?
Orada!
Büyükayı'nın
yanında.
Tanrı'nın
evi orada.
Tanrı'nın
evi!
Nasıl
bir yer?
Özel
havuzlu bir yarım dubleks.
Hadi
artık bana insanların günahlarını söyle.
Şey Voiello'nun Willendorf Venüsü hakkındaki ahlaksız düşüncelerini anlatmış mıydım?
Evet,
evet anlatmıştın.
Başka
ne var?
Yok,
yok bir şey Kardinal Aguirre bugün sizin
taklidinizi yaptı.
Herkes
güldü.
-
Sen güldün mü?
Evet
ama içimden.
Kimse
fark etmedi.
Güzel.
Başka?
Herkes
Rahibe Mary'nin sizin neyiniz olduğunu merak ediyor.
Ve
neden burada olduğunu.
Başka?
Herkes
ayrıca merak ediyor Papa ilk vaazı
üzerine düşünüyor mu?
Ben
de sürekli kendime aynı şeyi soruyorum.
Elbette
düşünüyorum.
Tek
düşündüğüm bu.
Hatta
rüyamda bile gördüm.
Sana
bir sır vereyim.
Daha
küçük bir çocukken kafamdan geçenler konusunda
insanların aklını karıştırmayı öğrendim.
Çok
bilgesiniz, Kutsal Babamız.
Sadece
bu da değil.
Ayrıca
uzlaşmaz, asabi, kindarım.
Ve
çok güçlü bir hafızam var.
Şimdi
günah çıkarmak istiyorum.
-
Peki.
Aşağı dönelim.
-
Hayır, burada.
Tanrı'nın
evinin huzurunda.
Peki.
Baba,
Oğul ve Kutsal Ruh adına.
Tanrım, vicdanım beni
suçlamıyor.
Çünkü sen benim
tövbe edebileceğime inanmıyorsun.
İşte bu yüzden
sana inanmıyorum.
Senin beni
kendimden kurtarabileceğine inanmıyorum.
Kutsal
Babamız, ne diyorsunuz?
Tanrı'ya
inanmıyorum diyorum, Tommaso.
-
Ne diyorsunuz, Kutsal Babamız?
-
Tommaso, Tommaso Şaka yaptım.
2. Bölüm
-
Bir şey söyle, Esther.
-
Seni seviyorum.
Başka
bir şey söyle.
Hayır.
Sen
beni sevmiyorsun.
Evet,
seviyorum.
Ama
aşk senin için yeterli değil.
Seksin
kendi kuralları vardır.
Seksin
tek bir kuralı vardır: Üreme.
Hayır
- Siz Rahibe Mary misiniz?
-
Bana Rahibe Mary deme.
Anne
de.
Peki.
Yaşlanmışsın,
Andrew.
Ama
hâlâ yakışıklısın.
Sen
de yaşlanmışsın, anne, ama ihtiyarlamamışsın.
İçgüdülerimi
dinleyip bağış kasasını kırmam ve
parayı iyi bir estetik cerraha yatırmam gerekirdi.
Rahibe
olduğuna pişman oldun mu hiç?
Hayır!
Rahibe olmasam iki değerli hazinemi asla yetiştiremezdim.
Seni
ve Lenny'yi.
Papa
bir hazine ama ben beceriksiz bir misyoner rahibim.
İkiniz
de birer hazinesiniz, Andrew.
Hem
sen de bir kardinalsin.
Evet.
Hiçbir anlamı yok.
Hem
de hiç.
Benden
bahsetmeye gelmedik ya.
Papamız
nasıl?
Cennet
saadeti içinde.
Cennet,
evet.
Kimin
aklına gelirdi ki Lenny'nin Papa
olacağı?
Benim.
Ben
gideyim artık.
Kardinal
odasında bir rahibe hiç iyi bir fikir değil.
Papamızı
görürsen söyle elini çabuk tutup hitabını yapsın.
Hayır
işlerime dönmek istiyorum.
Ya
da şer, orasını zaman gösterecek.
Burayı
sevmiyor musun?
Tütsü
ve ölüm kokuyor.
Dışkı
ve yaşam kokusunu tercih ediyorum.
Hiç
değişmemişsin bakıyorum.
Ya
sen, anne?
Sen
değişecek misin?
Ne
de olsa artık güçlü bir kadın oldun.
-
Günaydın.
-
Günaydın.
İyi
bir fikir olduğundan emin değilim, Sofia.
Korkarım
biraz erken.
-
Erken mi, Kardinal?
Ürün
geliştirme ve güncelleme zaman alan işler.
Hemen
harekete geçmeliyiz.
Sahteleri
ortaya çıkmaya başlamadan.
Sahtekârlar
daima daha hızlı.
Kim
bilir nasıl beceriyorlar.
Suç
örgütler daha hızlı çünkü verimsizliği affetmiyorlar.
Çok
maddiyatçı görünebilir, Ekselansları ama
yeni papa ürünleri piyasaya sürülmeden geçen her gün Vatikan hazinesi ne kadar kaybediyor biliyor
musunuz?
Tam
olarak değil.
Vay
canına.
Papa'nın
acil onayına olan ihtiyacımı şimdi anladınız.
Evet,
anladım.
Ama
onu tanımıyorsunuz.
İnanın
bana, hiç kolay biri değil.
Zor
ve ne yapacağı belli olmayan bir adam.
Ne
olmuş?
Ben
de zor ve sağı solu belli olmayan bir kadınım.
Doğru.
Beni
de endişelendiren bu ya.
Bırakın
ben halledeyim.
Göreceksin
yolunda gidecek.
-
Yardım et bize, Pipita.
-
Aziz Pipita kim?
Aziz
değil, Napoli'nin santroforu.
Çok
yavan bir espri.
Bakıyorum
iyimserliğinizle beraber mizah duygusunuz da kaybetmişsiniz.
Devlet
Bakanlığı için mizah duygusu gerekmiyor.
Ben
de sigara içebilir miyim, Kutsal Babamız?
Maalesef
hayır.
II.
John Paul cenapları zamanında yasaklamış.
Bir
şey söyleyebilir miyim, Kutsal Babamız?
-
Bu yüzden buradayız.
-
Saygısızlık etmek istemem ama yakından
olağanüstü yakışıklı bir adamsınız.
Herkesten
önce Ruhban Sınıfı Kongregasyonu Başkanı'yla
görüşmek istemiştim.
Sizin
söz konusu kişi olmadığınızı söylersem yanışmış
olmam sanırım.
Hayır,
değilim.
Ama
olmak isterim.
Ben
de isterdim.
Ama
beni Papa yaptılar.
Vatikan
Şehri'ndeki pazarlama işlerinden sorumluyum.
Üniversitede
pazarlama eğitimi aldınız mı?
-
Harvard'da.
- Ukalalığa gerek yok.”
Harvard" kelimesi burada insanları
etkileyebilir ama bir Amerikalıya tek
bir şey ifade eder: Düşüş.
Biliyor musunuz, Boston Baş Piskoposu Harvard'ı ziyaret ettiğinde ayaklarını hiç yıkamadığını söyleyerek
övünürmüş?
Herkes
bilirmiş.
Paskalya'da, ayak yıkayıp öpme ayininde ya Boston Baş Psikoposu seçilirse diye herkes dehşete kapılırmış.
Kendisinin
üstü makama gelir gelmez ona üç zarf gönderdim.
İlkinde
Alaska'ya transferini bildiren bir mektup vardı.
İkincisinde
biraz sabun.
Üçüncüsünde
ise üzerinde "Seç" yazan bir kart.
Peki
hangisini seçti?
-
Sabunu.
-
Tahmin etmiştim.
Doğru.
Ama
tahmin edemeyeceğiniz şey ona
gönderdiğim dördüncü mektup.”
Mükemmel seçim, Baş Piskopos," yazdım.”
Alaska'da bolca su bulacaksınız!”
Çok
öğretici bir anekdot, Kutsal Babamız.
Vaktinizi
boşa harcamak istemem.
O
yüzden ziyaretimin sebebine geleyim.
-
Lütfen.
-
Bildiğiniz üzere üzerinde Papa'nın
resmi olan tüm ürünlerin üretimi Vatikan'ın
tekelindedir.
Güncel
ciromuz gösteriyor ki yeni tasarımlar geliştirmeli ve en kısa zamanda bunların üretimine
başlamalıyız.
Üzerinde
Kutsal Babamız'ın resmi olan tüm bu ürünler
inanç sahipleri tarafından çok seviliyor Vatikan bütçesinin önemli bir kısmını
oluşturuyor.
Anlıyorum.
Devam
edin.
İhtiyacımız
olan küçük bir fotoğraf çekimi.
Ki
üzerinde Papa Hazretlerinin resmi bulunan bir dizi hediyelik eşyanın üretimine bir an önce
başlayabilelim.
Anahtarlık,
kartpostal, küllük, çakmak, resimli kart, tabak
- Tabak mı?
-
Elbette, tabak da.
5
avroya satılan plastik tabaklara ek olarak
daha kibar bir şey de düşünüyoruz.
Campania,
Vietri'den özel bir tabak sipariş etmeyi düşünüyoruz.
Oradaki
zanaatkârlar şahane tasarımlar yapıyor.
Doğal
olarak düşüncemiz ortasında, Vietri'nin
en iyi zanaatkârları tarafından yapılmış
bir portreniz olan bir tabak tasarlatmak.
Güzel.
Ne
kadara satılacak peki?
En
az 45 avro.
Makul
bir fiyat.
Bence
de.
Ne
de olsa içinde zanaat, Kutsal Babamız ve
el emeği var.
Ucuz
bir fabrika üretimi değil.
Belki
tüm devlet başkanlarına birer tane gönderebiliriz.
Mükemmel
bir fikir, Papa Hazretleri.
-
Güzel, çok güzel.
-
Çok güzel.
-
Güzel.
-Çok güzel.
-
Evet, çok, çok güzel.
-
Çok, çok güzel.
-
Güzel.
Biraz
bekleyin.
Hemen
döneceğim.
Güzel.
Nereye
gitti?
Silah
almaya herhalde.
Yok
artık!
Gayet iyi gitti.
Şu tabağı görüyor musunuz?
Evet, elbette görüyorum.
Güzel.
Onay vermeye hazır olduğum ürünler işte
bunlar.
Ama bunun üzerinde resminiz yok.
Resmedilecek bir imajım yok benim.
Çünkü ben hiç kimseyim.
Anlıyor musunuz?
Hiç kimse.
Var olan tek şey İsa.
Sadece İsa.
Ben değil 45, 5 avro bile etmem.
Benim bir değerim yok.
Anlayamıyorum, Kutsal Babamız.
Anlayamazsınız tabii.
Çünkü, belirttiğiniz üzere, Harvard'da eğitim
aldınız.
Ve Harvard düşüşte olan bir kurum.
Sizlere kendinizi alçaltmayı öğrettikleri bir
yer.
Oysa biz Vatikan'da kendimizi yükseltmeye
çalışıyoruz.
Papa'nın imajını sergileme sorumluluğu kimde?
Devlet Sekreteri bu hassas görevi 2 yıl önce
bana verdi.
Çok güzel.
Kutsal Babamız'ın imaj küratörü olarak ne yapacağınızı söyleyeyim size.
Vatikan'ın resmi fotoğrafçısını derhal işten
çıkaracaksınız.
Papa'nın hiç fotoğrafı çekilmeyecek.
Kardinal veya piskoposken çekilmediği gibi.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü çekilmesine izin vermedim.
Biri gizlice çekmeyi başardığında da yayınlanamadan satın aldım.
Şimdi düşünüyorum da hayatım boyunca görünmez olmak için
hazırlanmışım.
İşte bu yüzden ilk vaazımda ışığın loş
olmasını sağlayacaksınız ki hiçbir
fotoğrafçı hiçbir kameraman ve hatta
inanç sahipleri koyu bir gölgeden,
siluetimden başka bir şey göremeyecek.
Beni görmeyecekler çünkü ben yokum.
İzninizle, Kutsal Babamız, söylediğiniz
şey düpedüz bir intihar, medya
intiharı.
Medya intiharı demek.
Peki.
Becerebilirseniz beni anlamaya çalışın.
- Sizi dinliyorum, Kutsal Babamız.
- Güzel.
Son yirmi yılın en önemli yazarı kimdir?
Dikkat edin, en iyi değil, ustalık
kibirlilerin işidir, marazi bir merak
uyandırarak en önemli yazar olmayı
başaran kimdir?
Bilemiyorum.
Philip Roth diyebilirim.
Hayır.
Salinger.
En önemli sinema yönetmeni?
- Spielberg.
- Hayır.
Kubrick.
Modern sanatçı?
Jeff Koons.
Veya Marina Abramovic.
Banksy.
Elektronik müzik grubu?
Elektronik müziği hiç bilmem.
Bir de Harvard'a iyi diyorsunuz.
Her neyse, Daft Punk.
En iyi İtalyan kadın vokali?
- Mina.
- Bravo!
Kendi alanın önemli bu kişileri birbirine
bağlayan o görünmez bağ, o kırmızı ip
nedir biliyor musunuz?
İnsanların kendilerini görmesine izin
vermezler.
Fotoğraflarının çekilmesine izin vermezler.
Ama siz sanatçı değil, devlet başkanısınız,
Kutsal Babamız.
Evet, denize kıyısı olmayacak kadar küçük bir
şehir devleti.
Hayatta kalabilmesi için liderinin bir rock
star kadar erişilmez olması gereken bir
şehir devleti.
Vatikan mübalağalar sayesinde ayakta.
O halde bir mübalağa yaratmalıyız.
Ama bu kez ters yönde.
Demek istediğinizi anlamaya başladım, Kutsal
Babamız.
Evet, anlamaya başlamakla kalmadım beğenmeye
de başladım.
Güzel, çok güzel.
Çocukluğu?
Anne
ve babası hippiymiş.
Çocuğu
yetimhaneye bırakmış, sahte isimler vererek
Lenny'nin onları bulmasını imkansız kılmışlar.
Rahibe
Mary'nin yetimhanesinin, Kardinal
Spencer'ın üniversitesiyle bağları var.
Spencer
o sırada New York'taymış.
Tüm
yetimleri arasında Spencer'a tavsiye
ettiği tek çocuk Lenny olmuş.
Bir
İngiliz gazetesi "Papa sigara içiyor" manşetiyle haber yapmış.
Dünyanın
cevabı bu oldu.
Spencer'ın
yanında kariyerinin izlediği yolu biliyoruz.
Spencer,
Curia'ya çağrılınca yerine Lenny geçiyor.
Çok
genç yaşta tüm New York baş piskoposluğunu devralıyor.
42
yaşında kardinal oluyor.
İyi
ama Lenny bu kadar itaatkâr ve sıkıcıysa
Spencer neden onu bu denli tuttu?
Çünkü
Spencer'ın sınır tanımaz egosunu hiç tehdit etmedi.
Ayrıca
Spencer daima köle ruhlu astları tercih etmiştir.
Ama
şimdi kendisi o küçük çocuğa hizmet etmek zorunda.
-
Lenny'nin ahlaki tutumu?
-
Kusursuz.
Ne
bir dedikodu, ne bir kinaye.
Ne
de bir aşk ilişkisi.
Hiçbir
şey yok.
-
Cinsel yönelimi?
-
Bilinmiyor.
Peki
sence cinsel yönelimi nedir?
Yok.
Değer verdiği tek şey Kilise.
Ve Kilise de dişidir.”
Sevgili Papa, Tanrı'ya inanmak için ne
yapmam gerekir?”
Tommy,
Amarillo, Teksas.
Tüm çocuklara cevap yazılmasını
istiyorum.
Elbette, Kutsal
Babamız.
Bu çocuğa ne cevap
verirdiniz, Kardinal?
- Ben - Şöyle yazardınız "Sevgili Tommy, sevdiğin her şeyi bir
düşün.
İşte Tanrı'yı
orada bulacaksın!”
Biliyordum!
Burada
fare var işte.
Fare
değil bu.
Avustralya
Dışişleri Bakanı'nın hediyesi.
Biyo-parka
bağışlarız diye düşündük.
-
Biyo-park da ne demek?
- Hayvanat
bahçesi.
Hayatta
olmaz.
Çıkabilirsin,
canım.
Bahçede
serbest bırakılsın.
Mahrem
anlarımda bile takip mi edeceksiniz beni?
Sizi
takip etmiyordum.
Ben
de doğada ortamları severim.
Şu
işe bakın.
Daha
ilk günden ortak bir noktamızı keşfettik bile.
-
Benimle alay etmeyin.
-
Daha ciddi olamazdım.
Ve
de endişeli.
Papa
için.
Papa
bir aziz.
Bırakın o sizin için endişelensin.
Evet,
kangurularla sohbet ettiğini duydum.
Sydneyli
Aziz Francis.
Aziz
derken "iyi bir insan" demek istemedim.
Gerçekten
bir aziz diyorum.
Kutsal
Babamız ve siz biraz daha mütevazı olsanız iyi olur.
Vatikan
bir devlettir.
Siyaseti,
ekonomisi, hassas dengeleri vardır.
Ve
de o dengeler bozulursa büyük tehlikeleri.
Evet,
ama aynı zamanda lobileri iç
gerilimleri, skandalları, düşmanlıkları ve tehditleri de.
Kutsal
Babamız bunların hepsini çok iyi biliyor, Kardinal.
Halka
kendini göstermeyi reddetmesi delilik.
Gözlerini
şu anda ortaya çıkarmak çok fazla olur;
dünya bunu kaldıramaz.
-
Korkarım sizi anlayamadım.
- Bir
gün anlayacaksınız.
Neyse,
sizi temin ederim dile getirdiğiniz endişelerin hepsiyle teker teker ilgilenmek niyetindeyiz.”
Biz"?
Biz
kim?
Papa
ve siz mi?
Artık
iki papamız mı var?
Devlet
Sekreteri meselesiyle de ilgilenmek niyetindeyiz.
İyi
ki geldiniz, Rahibe Mary.
Sıkılıyordum.
İtiraf
etmeliyim ki birinci sınıf bir rakipsiniz.
Her
neyse, Papa için yazdığım hitap metni.
Bütün
gece üzerinde çalıştım.
Güzel
bir konuşma.
Dengeli,
ihtiyatlı ve çeşitli pozisyonları göz
önünde bulunduruyor.
Bir
başka deyişle diplomatik.
Papa'nın
diplomasiye ilgisiz olduğunu fark etmediniz mi?
Ettim
ama hata ediyor.
Biz
müstesna bir devletiz.
Bir
avuç bina ve bir miktar sanat eseri dışında
sahip olduğumuz tek şey diplomasi.
Tekrar
söyleyeyim, iyi bir konuşma İçine tüm azmimi ve tutkumu koydum.
-
Dussolier ile görüştün mü?
-
Hayır, henüz değil.
İlk
konuşman için fikirlerin var mı?
Spencer'dan
tavsiye isteyebilirsin.
Spencer'ın
tavsiyesine ihtiyacım yok.
Bugünkü
olay, kanguruyla olan Yeter.
Önemsiz bir şeydi.
-
Sadece şans.
-
Peki, sadece şans.
O
halde beraber - Yeter.
-
İyi akşamlar, Kardinal.
-
İyi akşamlar.
Evet?
Gerçekten
mi?
E,
nasılsın bakalım?
Higuain'in
başına harika bir şey geldi; sana anlatmam gerek.
Sevgili
inanç sahipleri, Geciktiğim için özür dilerim.
Dinleyiciler
güler.
Ama
işte buradayım.
Bana
bakın.
Aslında
bana değil, yukarıya bakın.
Papa
gökyüzünü ve yıldızları işaret eder.
Gökyüzünü
görüyor musunuz?
Tanrı'yı
görüyor musunuz?
Hayır
mı?
O'nu
görmüyor musunuz?
Önemli
değil.
Şimdi
yanınızda duran kişiye bakın.
Neşeyle
bakın ona.
Ve
Aziz Augustine'in sözlerini hatırlayın: "Tanrı'yı görmekse istediğiniz gerekli her şeye sahipsiniz.
Tanrı
sevgidir!”
Teşekkür
ederim, Rahibe Mary.
Evet,
nihayet Ruhban Sınıfı Kongregasyonu Başkanı'yla görüşebiliyorum.
Bunun
için sabırsızlanıyordum.
İşte
buradayım, Kutsal Babamız.
Konklav'da
bana oy verdiniz mi, Kardinal?
Bir
kez bile vermedim.
Neden?
Görüşlerinizi
bilmesem de işin aslı kimse de bilmiyor, Kardinal Spencer'ın öğrencisisiniz.
Kardinal
Spencer muhafazakârdır.
Ilımlıdır
ama yine de muhafazakârdır.
Ben
muhafazakâr değilim.
Sizin
de muhafazakâr olduğunuzu düşündüm.
Öyle
misiniz, Kutsal Babamız?
Sizce?
Eğer
seçtiğiniz isim, XIII.
Pius XII.
Pius ile bir paralelliği işaret etmek içinse endişe etmek için sebebimiz var demektir.
Unutmayalım
ki XI. Pius, Mussolini'yi bir takdiri ilahi olarak görüyordu.
Her
halükârda, Kardinaller Heyeti görüş ve eğilimlerini bilmedikleri bir papa seçmekle aceleci davrandı.
Size
katılıyorum.
Aceleci
davranıldı.
Lütfen
bunu bir eleştiri olarak almayın, Kutsal Babamız veya bunun itaatimi azaltacağını düşünmeyin.
Bana
bir soru sordunuz.
Dürüstçe
cevap vermeyi görevim olarak gördüm.
Dürüstlüğünüzü
takdir ediyorum.
Size
bir soru daha soracağım.
Siz
de bana yine dürüstçe cevap vereceksiniz.
Elbette,
Kutsal Babamız.
Homoseksüel
misiniz, Kardinal?
Evet,
Kutsal Babamız.
Ara
öğün zamanınız, Kutsal Babamız.
-
Ara öğün mü?
-
Evet, Kutsal Babamız.
Evet.
Rahibe öyle diyor.
Ara
öğünümü yemem gerekiyor.
Güle
güle, Kardinal.
Rahibe
Mary'yi, Kardinal Dussolier'in odasından
çıkarken gördüm.
-
Başka?
Asıl
Papa'nın siz değil, Rahibe Mary olduğunu söylüyorlar.
Kim
söylüyor?
Kardinal
Ozolins.
Duyduğuna
göre Rahibe Mary, Papa'dan bahsederken
"biz" diyormuş.”
Biz yapacağız, biz ilgileneceğiz " Vatikan
Devlet Sekreteri ile konuşurken kulak misafiri oldum.”
Lenny hâlâ çocuk," dedi.
Vatikan
Devlet Sekreteri ne tepki verdi?
Kayıtsız
kaldı.
Zeki
ve kurnaz bir adam.
Ama
Ozolins'in söylediği yalan.
Yalan
söylüyor.
Değil
mi, Kutsal Babamız?
Elbette,
yalan.
Bir
kadın asla papa olamaz.
Papa
benim.
Günaydın,
Bayan Patana.
Günaydın,
Kardinal Ozolins.
Bu
ofis dökülüyor artık.
Bıktım
usandım.
Yardım
eder misiniz, Bayan Patana?
Yenilenmesi
gerektiğini kaç kez söyledim.
Demek
geldiniz.
Bu
ne çabukluk.
Meselelerin
çözülmesi için sesini biraz yükseltmek yetiyor.
Kapı
açılmıyor.
Kapı,
anahtar.
Aguirre!
Vatikan
müzelerini bana emanet ettiğiniz için size
nasıl teşekkür edebilirim, Kutsal Babamız?
Teşekküre
gerek yok.
Kiliseye
neden katıldınız, Kardinal?
Hayat
kısa.
Ebediyeti
tercih ettim.
Çağrıyı
hissettiğinizde yetişkin miydiniz?
Hayır,
çağrıyı duydum.
Tam
burada; 16 yaşındaydım.
Tam
burada Mayıs öğleden sonra güneşinin
düştüğü yerde.
Bu
ışık benimle konuştu ve dedi ki: "Sakin ol, Bernardo, sakin ol!”
Ve
çocuk, adam oldu.
Annem
ve babam burada, yanımdaydılar.
Bana
baktılar.
Ama
onlar artık kendileri değildi.
Ben
de artık kendim değildim.”
Öğleden sonra güneşi nereye düşer?”
Diye
sordu vicdanın sesi.
Buraya
düşer, diye yanıtladım.
Sakince
cevap verdi ses: "Evet, doğru.
Ama
çocuğu korumaya devam edeceğim!”
Neyi
unuttuk biz?
Unuttuk biz
Unuttuk biz Neyi unuttuk biz?
Unuttuk biz
Unuttuk biz Neyi unuttuk biz?
Unuttuk biz
Unuttuk biz
Papa
XIII. Pius Hazretlerinin İlk Konuşması için Notlar Nasıl buldunuz, Kutsal
Babamız?
Bence
çok güzel ve dolu Fikrinizi sordum mu,
Rahibe Mary?
-
Efendim?
Hayır, ben sadece - Susun o halde.
Konuşma
metniniz çok güzel, Kardinal.
Dengeli, evet, ama sevgiyle
dengeli.
Tam ve çözümlenmiş
bir sevginin olması gerektiği gibi.
Öte yandan ben,
sevgiyi asla gerçekten tatmadım.
Asla gerçekten
yaşamadım.
Ama doğru yere
geldim.
Hiç gerçekten
sevmemiş kayıp ruhlarla dolu bir şehir devleti.
Rahibe
Mary?
Bu
akşam yemeğini dairesinde yemeyi tercih etti.
Bana
söylemek istediğin nedir?
Konuşmanla
ilgili ne karara vardın?
O
konuda çok net bazı fikirlerim var.
Devlet
Sekreteri'nin metninin bir kısmını kullanacak mısın?
Hayır.
Biraz
zayıf.
Bence
çok güzeldi.
Çok
yazık, Lenny!
-
Rahibe Mary.
-
Evet, Lenny.
Bundan
sonra bana Papa Hazretleri diye hitap edeceksin.
Nasıl
isterseniz, Papa Hazretleri.
Sana
söylemek istediğim şeyi şimdi hatırladım.
Nedir?
Herkese
haber verebilirsin.
Yarın
akşam saat dokuzda Papa XIII.
Pius, Aziz Peter Bazilikası'nın balkonundan ilk resmi konuşmasını yapacak.
Seni
seviyorum, Micheal.
Beni
çağırmana çok sevindim.
Seninle
konuşmak için sabırsızlanıyordum.
Sana
teşekkür etmek, ve geldiğim yeri sana borçlu olduğumu söylemek
için.
Bana
hayatı sen öğrettin.
Bana
teolojiyi sen öğrettin.
Benim
papa olmam gerekiyordu.
Biliyorum.
Ama
bu senin hatandı.
Voiello'nun
teklif ettiği anlaşmayı reddedebilirdin.
Seçilmek
için bana ihanet ettin.
Neden
bahsediyorsun?
Kimse
bana bir şey teklif etmedi.
Yalancı!
Ama
senden bir beklentim yok.
Sen
sevmeyi bilmiyorsun.
-
Benimle böyle konuşma lütfen.
Papa
oldun diye seninle farklı konuşacağımı sanıyorsan şu kadarını söyleyeyim, Lenny, çok beklersin!
Asla!
Böyle
konuşma.
İncitiyorsun
beni.
Ben
mi seni incitiyorum?
Sen
benim hayatımı mahvettin.
Hayatımdaki
kader duygusunu yerle bir ettin.
Assente
ile konuştum.
Gey
olduğunu itiraf etti.
Bir
homoseksüelin, rahipleri eğiten kongregasyonu
idare etmesi kabul edilemez.
Görevden
alınacak.
-
Delisin sen.
-
Yerine senin geçmeni istiyorum.
Yan
yana çalışırız, her gün.
Her
zamanki gibi bana rehberlik etmeye devam edebilirsin.
Delirdin
mi sen?
Bir
dostunu kayırmak için yaptığını söylerler.
Sen
beni ne sanıyorsun?
Sadakanı
kabul edeceğimi düşündün mü gerçekten?
Sadaka
mı?
Seni papa yapma gücüm yok, Micheal.
Beni
papa yapma gücün olmadığı doğru değil.
Görevden çekil.
-
Ne?
-
Görevden çekil.
Konklav'da
kazanırım.
Bundan
o kadar emin olma.
Konklav
gizemlidir.
Bir
halt bildiğin yok senin!
Daha
dünkü çocuksun.
Konklav,
oyunların oynandığı bir arenadır.
Senin
hiçbir zaman dâhil olmadığın oyunların.
-
Beni incitmek için söylüyorsun.
-
Söylüyorum çünkü Konklav'da oynanan o
oyunları ben icat ettim.
Madem
sen icat ettin, neden papa değilsin?
Yakında
öğrenmiş olurum.
Ne
olduysa oldu, Micheal.
Lütfen
kabullen artık.
Ruhban
Sınıfı Kongregasyonu Başkanlığı
görevini de kabul et.
Tüm
Kilise'nin en güçlü adamı olacaksın.
Yardım
et bana, Micheal.
Yalvarıyorum
sana, ilk konuşmamı yazmama yardım et.
Sana
ihtiyacım var.
-
Ama benim sana yok, Lenny.
Konuşmamı
yazmama yardım et.
Tavsiyene
ihtiyacım var.
Verecek
tavsiyem kalmadı.
Çık
git evimden, Lenny.
Beni
buraya neden çağırdın, Micheal?
Sana artık Papa olduğunu
hatırlatmak için.
Ve yapayalnız
olduğunu.
Her zaman olduğun
gibi.
Ve de bir hiç
olduğunu.
Bir hiç!
Papa
XIII. Pius Hazretleri "Ben
bakireyim.
Ama
bu tişört eski!”
Bana
ailemden bahset.
Ailen
seni yetimhaneye bıraktı.
Dediler
ki sana artık bakamazlarmış çünkü
Venedik'e gitmeleri gerekiyormuş.
Venedik'te
ne yapacaklarını sormadın mı?
Soru
sormazdık biz.
-
Nasıl insanlardı?
-
Hatırlamıyorum, Lenny.
Çocuklarını
bize bırakan binlerce aile görmüşümdür.
Hepsini
hatırlayamam ki.
Ben
onları hatırlıyorum.
En
azından rüyalarımda.
Teorik
olarak, hâlâ hayatta olabilirler.
Evet.
Yetmiş yaşın üzerinde olmalılar.
Ve
teorik olarak, hâlâ Venedik'te olabilirler.
-
Herhangi bir yerde olabilirler.
-
Her yerde arıyorum.
Her
yerde dua ediyorum.
Ama
Tanrı'yı göremiyorum.
Çünkü
babamı göremiyorum.
Çünkü
annemi göremiyorum.
Öte
yandan ben, her şeyi görüyorum.
-
Ne görüyorsun?
-
Tanrı'nın planını.
Size
dayanan karmaşık bir mimari, Papa Hazretleri.
Her
şey çok açık.
Kim
var orada?
Kimse
yok.
Bana
inanmıyorsanız, kendiniz bakın.
Tüm
Vatikan sizin, Papa Hazretleri.
Bu
daire de öyle.
Kimse
sevmiyor beni.
Bu
yüzden hazırlıklıyım herhangi birinden
gelecek her tür kötülüğe.
Kutsal
Babamız, sizde İsa'nın yansımasını görüyorum ben.
Ya
Dussolier'de?
Onda
da İsa'nın yansımasını görüyorum.
Daha
soluk bir yansımasını.
Kadim
pınarlardan akan suyuz biz Nehirleriz biz Birleşince akarsular Denizleriz biz El
ele verince akıntılar Yeni yaşamız biz Aramızda İsa ile El ele verip yürüyelim Doğsun
barış okyanusları Silinsin bencillik Tertemiz olsun kalpler Tanrı sevgisiyle Arınsın
insanlık O'na inanlar ile doğuyor bugün Yeni insanlık Yenilendik biz Sevgili
inanç sahipleri, Geciktiğim için özür dilerim.
Ama
işte buradayım.
Bana
bakın.
Aslında
bana değil, yukarıya bakın.
Gökyüzünü
görüyor musunuz?
Tanrı'yı
görüyor musunuz?
Hayır
mı?
Önemli
değil.
Şimdi
yanınızda duran kişiye bakın.
Neşeyle
bakın ona.
Ve
Aziz Augustine'in sözlerini hatırlayın: "Tanrı'yı görmekse istediğiniz gerekli
her şeye sahipsiniz.
Tanrı
sevgidir!”
Pius!
Pius!
Pius!
Şimdi
olmaz.
Kendinizi
özgür bırakın, Papa Hazretleri.
Ya
buradaki aziz siz olsaydınız, Gutierrez?
Neyi unuttuk biz?
Neyi unuttuk biz?
Tanrı'yı unuttuk biz.
Siz!
Tanrı'yı unuttunuz siz.
Sizinle açık konuşacağım.
Birbirinize olduğunuzdan daha
yakın olmalısınız Tanrı'ya.
Ben sizlere olduğumdan daha
yakınım Tanrı'ya.
Şunu bilin ki asla sizlere yakın
olamayacağım.
Çünkü Tanrı önünde herkes
yalnızdır.
Tanrı'ya dair en ufak şüphesi
olanlara bile söyleyecek sözüm yok
benim.
Ancak hissettiğim tahkiri
anımsatabilirim onlara.
Ve kendi sefaletlerini.
Tanrı'nın varlığına dair bir
kanıtım yok.
Ama yokluğunu ispatlamak size
kalmış.
Tanrı'nın olmadığını
kanıtlayabiliyor musunuz?
Kanıtlayamıyorsanız, o halde
Tanrı var demektir.
Tanrı var.
Ama bizimle ilgilenmiyor.
Ta ki biz O'nunla, sadece
O'nunla ilgileninceye dek.
Demek istediğimi anlıyor
musunuz?
Sadece O'nunla!
Günün 24 saati.
Kalbiniz ve zihniniz sadece
Tanrı'yla doluncaya, başka hiçbir şeye
yer kalmayıncaya dek.
Ne özgür iradeye, ne
özgürlüğe, ne de özgürleşmeye.”
Kendinizi Tanrı'dan azat edin" diyor kimileri.”
Kendinizi Tanrı'dan kurtarın!”
Oysa özgürleşmenin acısı
dayanılmaz.
Öldürecek denli keskin.
Tanrı olmazsa ölüden farkınız kalmaz.
Sokakları arşınlayan ölü, terk
edilmiş kayıplar.
Yüzünüze bakmak istiyoruz.
Yüzüme mi bakmak istiyorsunuz?
Önce Tanrı'yı görün!
Ben size yardım etmeyeceğim.
Size yolu göstermeyeceğim.
Arayın O'nu.
Bulun O'nu.
Ve Tanrı'yı bulduğunuzda o zaman belki beni de görürsünüz.
Yapma!
Ne cüretle Papa'nıza ışık
tutarsınız?
Bu yaptığınız basit bir
saygısızlıktan öte.
Beni hak edip etmediğinizi
bilmiyorum.
Bilmiyorum.
Bu noktada Bana layık mısınız bilmiyorum.
Bilmiyorum Yardım et.
Yardım et bana, Tanrım.
Kilise'yi
kurtarmak için yapmam gereken yanlışları bağışla.
3.Bölüm
Tüm
kardinaller olarak Konklav'daydık.
Oylamanın
dördüncü turundaydık.
Ünlü
beraberlik turu.
Kardinal
Dussolier'e baktım.
Papalık
olasılığı zayıftı.
Çocukluğumuzdan
beri tanıyoruz birbirimizi.
Akla
gelebilecek her acıyı paylaştık onunla.
Akil
hocam, uzun boylu, düşük omuzlu Kardinal Spencer'a baktım.
Tüm
adayların en uygun olanı.
Çok
bilge görünüyordu.
Bilgelikten
daima şüphe etmişimdir.
Emindim,
papa olarak vereceği ilk konuşmayı düşünüyordu.
Hatta
belki de ilk genelgesini oluşturuyordu kafasında.
Hepsine
baktım uzun uzun.
Sonra
da Tanrı'ya dua ettim.
Dua
etmeniz iyi olmuş.
Her
halükârda, Kutsal Ruh bizleri aydınlatması
Fısıldadığım dua şöyleydi: Tanrım, umurumda değil caiz ya da haram
nedir;. bana hepsi bir.
Umurumda
değil Kutsal Ruh, veya beni aydınlatıp
aydınlatmadığı.
Hiçbir
şey umurumda değil.
Senin
fikirlerin de değil.
Bu
göreve uygun muyum, bu işlerin dışında
mıyım, uzak bir ihtimal miyim, ya da
sana göre ben zayıf mıyım, kötü müyüm
umurumda değil.
Komşumu
sevmek de değil umurumda.
Komşumu
kendim kadar sevmeyeceğim asla.
Umurumda
olan tek şey Tanrım, ötekiler değil
ama ben faydalı olabilirim Sana.
Biraz
daha dua ettim.
Daha
da hırsla.
Öyle
hırsla dua ettim ki az daha altıma sıçıyordum.
Ortalık
batmasın diye kıçımı sandalyeme yapıştırdım.
Dosdoğru
Dussolier'e baktım ve dedim ki: O değil, ben, Tanrım.
Spencere'a
baktım ve dedim ki: O değil, ben, Tanrım.
O
kelimeleri bin kez söylemiş olmalıyım oylama
yeniden açılana dek.
Mantra
gibi.
O
değil, ben; o değil, ben.
O
değil, ben; o değil, ben.
Sonuna
doğru da: Onlar değil, ben.
Ve
işte Papa benim.
Onlar
değil.
Ben.
Rahibe
Mary olsa mucize derdi.
Kimi
de duamın yanıtı olduğunu söylerdi.
Ama
ben ne diyeceğimi bilemiyorum.
Seçtiğim
ismi duyunca hepsi bembeyaz oldu.
Ve
ben korkularından haz aldım.
Kim
olduğumu fark etmeye başlıyorlardı.
Çünkü
büyük bir hata yapmış, tanımadıkları
bir papa seçmişlerdi.
Bugünse
anlamaya başladılar.
Büyük
bir günah işlediler.
Tanıdıklarını
varsaydıkları bir papa seçtiler.
Yeni
adımı söyledim, XIII.
Pius.
Ve
Tanrı'ya şükretmeyi unuttular, sandılar
ki Tanrı onları aydınlatamadı.
Ben
de unuttum Tanrı'ya şükretmeyi çünkü
bence de Tanrı onları aydınlatmadı.
Komşumdan
da Tanrı'dan da çok seviyorum kendimi.
Sadece
kendime inanıyorum.
Her
şeye kadir Tanrı'yım ben.
Lenny,
sen kendini aydınlattın!
Siktir!
Bir
anlaşmamız vardı, Angelo!
Ben
Papa, sen de yeniden Devlet Sekreteri olacaktın.
Mükemmel
bir denge.
Ama
sen anlaşmamızı bozdun.
Şapkandan
o çocuğu çıkardın.
Benim
öğrencimi.
Pisliğin
tekisin!
Onu
idare edemezsin, biliyorsun.
Yaptığı
konuşmadan sonra anlamış olmalısın.
Daha
aptal olamazdın!
Benim
aşırılıklarımdan o kadar korktun ki en
bariz gerçeği unuttun.
Gençler
daima yaşlılardan daha aşırı olur.
Bir
gerçek daha var, Michael.
Neymiş
o gerçek?
Yaşlı
Spencer'ı kontrol edememekten korkman mı?
Eh,
şimdi de elinde genç bir Spencer var.
Kilise
uzun süre onun pençelerinde olacak.
Görevine
devam edeceğin de garanti değil.
Tüm
bunlardan senin çıkarın nedir anlamıyorum.
Anlamıyorsun
çünkü gerçeği söylememe izin vermiyorsun.
-
Neymiş o gerçek?
-
Sana komplo kurmadım.
Adamlarıma
Belardo'ya oy vermelerini söylemedim.
Tabii,
öyle olduğunu düşünmelerine izin veriyorum.
Ki
gücümü koruyabileyim.
Ama
o şekilde olmadı.
Belli
bir noktada, kimsenin talimatı olmaksızın
Belardo oy kazanmaya başladı.
Akıl
almaz gerçek bu, Michael.
Benimle
dalga geçme, Angelo!
Neye
inanmamı bekliyorsun?
Orada
şahit olduğumuz şeyin Kutsal Ruh'un işi
olduğuna mı?
Bence
öyle, Michael, gerçekten.
Kutsal
Ruh'un müdahale ettiğine inanıyorum.
Aklını
kaçırmışsın sen.
Michael,
Kutsal Ruh oradaydı.
Bağışla beni, Tanrım, bağışlanmaz şeyler yaptım.
Kendimi aydınlattığım doğru değil.
Beni sen aydınlattın.
Her şeye kadir hissettiğim doğru değil.
Her şeye kadir olan Tanrı sensin.
Hiçbir şeyi umursamadığım doğru değil.
Umursadığım tek şey Sen'sin.
Sadece Sen.
Eğer unuttuysam şükretmeyi sana; şükürler
olsun.
Eğer günah işlediysem haddimi bilmeyip,
bağışla beni.
Eğer zavallı Don Tomasso'yu kandırdıysam affet beni, Tanrım.
Eğer korkuttuysam insanları, bağışla beni.
Eğer kötülüğünü istediysem Spencer ve
Dussolier'in kötülük beni de bulsun.
Gücümü suiistimal ettiysem şimdi al onu
benden.
Bağışla beni, Tanrım, aydınlat beni.
Kardinallere söyleyecek kelimeleri bahşet
bana.
Konuşmam Sen'in için.
Kelimelerin Sen'in kelimelerin.
Bir şeyler olsun diye dua ediyorum sana.
Peki neden yiyor içim içimi hiçbir şey
olmayacak diye?
Buldum, dikte et bana, Tanrım.
Evet, dikte et bana!
Daima iyi not almışımdır.
Biliyorsun.
Biliyorsun.
Ekselans,
oyuncak arabalarımı halıda yarıştırabilir miyim?
Ekselans
diye annene dersin!
Bana
Papa Hazretleri diyeceksin.
Papa
Hazretleri, oyuncak O halı ne kadar
haberin var mı?
Senin
ülkenin GSYİH'sinin iki katı.
Bana
şekerkamışı lütfen.
Kendi
şekerkamışını kendin alacaksın, Aguirre,
çünkü o nesne benim midemi bulandırıyor.
Dört
yüz yıldır inananlara böyle düşmanca davranan
bir Papa olmamıştı.
Her
halükârda Papa'yla konuşmam gerekiyor.
Niyetlerini
önceden haber vermesinin altını çizeceğim.”
Niyetlerini haber vermesi"?
Voiello,
ben sana, Papa da bana rapor edecek demiştin.
Konuşması
sadece bir hataydı.
Genç
bir Papa'mız var.
Gazeteleri
okuyor musun?
Kardinal
Devlet Sekreteri ne yapıyor diye soruyorlar?
Ne
yapacağımızı biliyorum.
Bize
gereken dramatik bir jest.
Voiello,
bugün istifanı vereceksin.
Mükemmel!
Aynen
öyle yapacaksın, Voiello.
Bu
toplantıdan bir fikir çıkması bile bir mucize.
Hele
de birinci sınıf bir fikir.
Tahmin
ederim, konuşmama gelen tepkiler nedeniyle
istifanızı vermeye hazırsınızdır.
Aklımdan
bile geçmez, Kutsal Babamız.
Hazırladığınız
metni duyamayınca üzüldünüz mü?
Devlet
Sekreteri hüsran gibi duyguları hissetmez.
-
Konuşmamı beğendiniz mi?
-
Konumuz bu değil.
O
halde konuyu duyalım.
Konu
şu ki inananlar kibarca söylemek
gerekirse konuşmanıza şaşırdı.
Şaşırmaktan
da öte şaşkına döndü.
Tanrı
şaşkına çevirir.
Tanrı
korkutur.
Öncelikler?
Kardinal
kardeşlerimize yapacağınız konuşma.
Zamanı
gelince.
Başka
bir şey?
Kurtwell
vakası, Kutsal Babamız.
-
Çok önemli ve zor bir durum.
-
Kesinlikle, Kutsal Babamız.
Selefinizin
bu hassas meseleyle ilgilenmek üzere birini
görevlendirmeye zamanı olmadı.
Benim
olur.
Zamanı gelince.
Saygısızlık
etmek istemem, Kutsal Babamız ama zamanı geldi.
Çocuk
istismarı iddiaları ayrıntılı ve utanç verici
ve Kurtwell'in tavrı da en hafif ifadeyle küstah ve arsız.
Başka
bir şey?
Görevim
gereği söylemeliyim ki basın ve televizyon,
açılış konuşmanızla ilgili bize saldırdıktan sonra şimdi de yeni bir dalga halinde bizden konuşmanızın anlamına dair açıklama talep
ediyorlar.
Tipik halk tepkisi: Anlamadığından nefret etmek.
Dünya basınının temel kavramları anlamakta zorlandığı fikrini nasıl ifade
edeceğiz?
Olası bir uzlaşı, bir basın toplantısı
yaparak açıklamak olabilir.
- Görünmem.
Açıklamam.
Siz
değil, Kutsal Babamız.
Ben
röportaj verebilirim.
Artık
röportaj vermiyoruz, Kardinal.
Bundan
böyle sadece Tanrı ile konuşacağız.
Yazık
ki henüz talep etmedi.
Çok
büyük haber olurdu.
Kutsal
Babamız, basın bir fotoğrafınızı istiyor.
Olmaz.
Kutsal
Babamız, Kardinal Ozolins geldi.
İçeri
alın.
Kendisini
bekliyordum.
Beni
mi görmek istediniz, Papa Hazretleri?
Evet,
son kez olarak, Ozolins.
Benimle
gelin.
Şimdi Gözlerinizi kapayın ve yeni yerinizi seçin.
Ne
hata yaptım, Kutsal Babamız?
Hiç.
Önceki
üç papanın yanında göreviniz seyahatlerini
düzenlemekmiş.
Bu
görevi ciddi şekilde değiştirmek niyetindeyim.
Çünkü
bu Papa vaktini, dünyayı gezmekle harcamayacak.
Sonuç
olarak, artık size ihtiyacım yok.
Bir
Kardinal olarak daha düşük bir görev de
size yakışmayacağından Madem öyle
neden beni daha da küçültmek
istediğiniz hissine kapılıyorum?
Çünkü
doğru!
Şimdi
gözlerinizi kapayın ve küreye bir parmak basın.
Gözlerinizi
kapayın.
Ketchikan,
Alaska!
Aslında,
Kutsal Babamız, San Francisco gelmişti.
Yanılıyorsunuz,
Ozolins.
Ketchikan,
Alaska.
Çok
güzel yerdir.
Daha
önce gittim.
Küçük,
güzel bir kasaba.
8
bin nüfuslu.
Seversiniz.
Soğuk
mudur?
Evet,
dondurucu.
Nobel
ödüllü Joseph Brodsky'nin şahane sözlerini hatırlayın: “Düşük ısıdaki güzellik bir
güzelliktir!”
Kutsal
Babamız, sizin için ufak bir hediye.
Kutsal
Babamız, bu çok işe yarar bir objedir.
Ama
ancak açarsanız.
Görüyorsunuz
ya kapalıyken de gayet işe yarar
olabiliyor.
Kutsal
Babamız, izin verirseniz, yaşımı da
düşünerek ufak bir eleştirel gözlemde ?
Evet,
izin veriyorum.
İnançlı bir topluluğun, Tanrı'nın varlığı
üzerine düşünmesini beklemek beyhude
bir soru gibidir.
Mesele Tanrı'nın var olup olmadığı değil, bizim ona neden bu denli bağımlı
olduğumuzdur?
Beni şaşırtıyorsunuz, Kutsal Babamız.
Çok gençsiniz
ama çok “yaşlı” fikirlere sahipsiniz.
Yanılıyorsunuz.
Ben öksüzüm.
Öksüzler asla genç olmaz.
Ancak kiliseye gidenlerin çoğu öksüz değildir.
Kim demiş?
Sadece anne babası olmayanlar mı öksüzdür
sanıyorsunuz?
Öyle bile olsa, bir öksüz büyürken içinde yeni bir gençlik
keşfedebilir.
Basın
toplantısı yapacağız.
Voiello
basınla konuşmaktan memnun olacaktır.
Voiello
değil, sen konuşacaksın.
Ben
mi?
Ben
bu işe uygun değilim.
Nasıl
cevap vereceğimi bilemem.
Cevap
vermen değil, tekrar etmen gerekecek.
Sana
dikte ettireceğim şeyi tekrar edeceksin.
Sizi
gergin gördüm.
Hep
cevapsız sorular soruyorsunuz.
Neden
gerginmişim siz söylesenize.
Basın
toplantısı yüzünden moraliniz bozuk.
Daha
önce hiç yapmadınız.
Kesinlikle.
Siz
de yapmak istediğiniz için üzgünsünüz.
Doğru
ama spotların altında olmak istediğim için değil.
Dünyanın
dört bir yanından genel bir alarm halinde
beni arayan piskoposların güvenini tazelemek için bu şansı isterdim.
Basın
toplantısındaki tutumunuz ne olacak sorabilir miyim?
Hayır,
soramazsınız.
Doğruyu
söyleyin, Spencer'ın papa olmasını tercih ederdiniz.
Spencer
daima hepimizden daha zeki olmuştur.
Ve
de daha kırılgan.
Bu
yüzden seçimde onun aleyhine çalıştım.
Kendiniz
papa olmayı düşündünüz mü hiç?
Hayır.
Papa
güven hissi uyandırmalı.
Ben
tersini uyandırıyorum.
Ama
beni asıl endişelendiren Papa XIII.
Pius'nun ilham kaynağı.
Herkes
onu görmek istiyor, görünmeyi reddediyor.
İnananlar
güvence bekliyor, o ise rahatsız edici
yorumlar yapıyor.
Kafasındaki
ne anlayamıyorum.
Nasıl
bir Kilise istiyor?
Siz
söyleyin, bir planı var mı?
Söylemem
gerekir ki Rahibe Mary, bu Papa tuhaf ve çelişkili.
Tıpkı
sizin gibi.
-
Benim gibi mi?
-
Tıpkı sizin gibi!
Özel
saunası ve bilardo masası olan, duvar halıları, altın işlemeler, Şam işleri ve pahalı sanat
eserleri ile donatılmış 600
metrekarelik bir dairede yaşayan ama
engelli bir çocuğa bakıcılık yapmaya da
vakit ve enerji bulan bir adam hakkında ne denilebilir?
Yenilmez
bir rakipsiniz, Rahibe Mary.
Kimse
yenilmez değildir, Kardinal.
Bu,
bir sabır meselesidir.
Sabır
da zaman demektir.
Benim
de sizden istediğim bu; zaman ve sabır.
-
Endişeli değil misiniz?
-
Hayır, değilim.
Michael,
endişeliyim.
Lenny
daha yeni başladı ama şimdiden onu terk ediyorlar.
Daha
önce, Konklav'da düşünmesi gerekirdi.
Şimdi
de senin düşünmen gerekiyor.
Gücüm
dâhilindeki her şeyi yaptım, gerisi
sana kalmış.
-
Ne geveliyorsun sen?
Lenny'nin
kavramlara ve vizyona ihtiyacı var.
Ben
bunlara yardım edemem ama sen edebilirsin.
Sen
onun manevi babasısın.
Ben
yaşlı ve yorgun bir adamım.
Ve
tarih beni pas geçti.
Sen
en çok istediği şeyi elde edemediği için
öfkeli bir adamsın.
Şimdi
de kindarlık ediyorsun.
Senin
kadar önemli bir adamın yaptığı çocukluğa bak.
Kendinden
utanmıyor musun?
Çocuk
büyüyüp adam oldu.
-
Papa oldu.
Ve
ben ona itaat etmeliyim.
Kurallar
böyle.
Boş
konuşuyorsun ve gayet de farkındasın.
Sana
ihtiyacı var ama sen, sonu gelmez kibrin yüzünden yardım etmeyi reddediyorsun.
Tanrı
ve vicdanın önünde bunun hesabını vereceksin.
Lenny
yardımımı istemiyor.
Sadece hatalarını onaylamamı istiyor.
Her oğul babasından bunu ister zaten.
O zaman çağır onu ve onayını verme.
Bütün iyi babalar oğullarına öyle yapar.
Papa'nın
dikte ettirdiği açıklama şu şekildedir: "Ben, XIII. Pius, Roma Piskoposu, Hazreti
İsa'nın vekili, Havariler Prensi'nin
Halefi, Evrensel Kilise'nin Başrahibi, İtalya Başpiskoposu, Roma Başpiskoposu ve
Metropoliti, Vatikan Şehir Devleti'nin
Hükümdarı, Tanrı'nın hizmetkârlarının hizmetkârı, şüphe ve eleştirilerinize aldırmadığımı
söylerken bunun ışığında, insanın yanılabilir
olmasının aksine benim yanılmazlığımı vurgulamayı
gerekli görüyorum.
Papa
kendisini ilahi mi ilan ediyor?
Yüce
Roma Piskoposu tarafından dinen tasdik edilmiş olan bu ayrıcalıktan dolayı planımı gerçekleştirme sürecinde hiçbir gecikme veya tavize tahammül
etmeyeceğim.
Ne
planı?
Plandan
herhangi bir şey anlamadık ki.
Ayrıca
sizin kim olduğunuzu da anlamadık.
Benim
mi?
Ben
Rahibe Mary'yim.
Rahibe
Mary kim peki?
Kutsal
Babamız, Kardinal Spencer sakıncası yoksa
bu akşam onu aramanızdan çok memnun olacağını iletti.
Ne
affedilmez bir zayıflık!
Geçmişe
ait saçmalıkları çekip çıkarmaya gerek yoktu.
Tek
yapacağın gülümsemek ve kalabalığı selamlamaktı.
Gülümsemem
ve selamlamam.
Benimle
çalıştığın onca yılın hiç mi faydası
olmadı?
Oldu,
kendi adıma düşünmeyi öğrendim.
Kendi
adına bunu mu düşündün?
Papalığının
ilk haftasında dünyada ne kadar Hıristiyan
ve muhabir varsa aleyhine çevirmeyi mi?
Bu
da planımın bir parçası.
Ne
planı?
Ne
planı?
Yokluk varlıktır.
Gizemin temel taşları.
Kilise'min merkezinde yer alacak olan gizemin.
Gizem ciddi bir konudur.
Basit bir pazarlama stratejisi değil.
Dünyadaki herkes, Tanrı'yı bulmak için fedakârlık ve acı gerektiğini öğrenmeli.
Gün batımında Tanrı ile hesaplaşmak çok kolay.
O'nu gecenin soğuğunda ve karanlığında da
bulmalılar.
Benim bulduğum gibi.”
Yokluk varlıktır!”
"Fedakârlık ve acı!”
Bu fikirler nereden geliyor biliyorum.
Çünkü seni kendinden bile iyi tanıyorum.
- Nereden geliyorlar?
- Senin hayatından.
Ebeveynlerin seni reddetti.
Bütün hayatını, onları kendi içinde kabul edebilmeye
çalışarak geçirdin.
Senden uzaklaştılar, bu yüzden onları
istiyorsun.
Ve şimdi de iflah olmaz kibrin içinde bir milyar Katolik'in ihtiyaçlarının seninkilerle aynı olduğunu varsayıyorsun.
Bırak
bu ucuz psikanalizi de benimle çalış.
Dokuz
yaşında çocuklarla çalışmam ben.
Sen
hâlâ, annenle babanın seni hiç açıklama yapmadan terk ettiği o yetimhanenin kapısında
duruyorsun.
Kes
artık.
Tanrı
yardımcımız olsun!
Dünyaya
sana yapılan yanlışı ödetmek istiyorsun.
Berbat
bir Papa olacaksın.
Modern
zamanların en kötü ve en tehlikeli Papası.
Ömrümün
kalan birkaç yılını kindar bir çocuğa suç
ortaklığı ederek geçirmek niyetinde değilim.
Sen
sarhoşsun.
Hayır.
Yeterince değilim.
O
kadını tanıyorum.
Esther,
Peter'ın karısı.
İsviçreli
Muhafızlar'dan.
Ara
sıra beni düşünüyor musun hâlâ?
Yalvarırım,
bilmem gerek.
Ara
sıra beni düşünüyor musun hâlâ?
Bırak
beni, biri görebilir.
E,
neden gelip aldın beni?
Kutsal
Babamız seni görmek istiyor.
Papalık
Sarayı'na daha önce hiç girmedin mi?
Bunca
yıldır hiç.
E,
nasıl buldun?
İnsanı
huzursuz ediyor.
Tam
olarak da o amaçla tasarlanmış ve inşa edilmiş.
Benimle
mi tanışmak istediniz?
Buradan
bile anlaşılıyor muydu?
Neden
meydanın ortasında kıpırdamadan duruyordunuz?
Bilmenizi
istedim.
Neyi?
Konuşmanızı
çok sevdiğimi.
Bu
yeterli değil.
Çünkü
sadece sevmeniz yeterli değil.
Anlamanız
da gerekir.
Anladığımı
düşünüyorum.
Başka
ne anladınız?
Ne?
Saygı.
Adınız
ne?
Pekâlâ,
başlayalım.
Kutsal
Babamız, eminim hatırlatmaya gerek yok ama
kardinaller teşekkür konuşmanızı dinleyip eve gönderilmeyi bekliyor.
Haklısın,
gerek yoktu ama sen yine de hatırlattın.
Washington'daki
papalık tacı ne oldu?
Yoldaymış.
Şimdi;
Kurtwell vakası.
Bir
adayım var.
Ruhban değil.
Fabio
Claudio Tavarelli.
Son
derece tarafsız.
Ruhban
olmayan ve tarafsız?
Evet,
adı Tavarelli.
Kardinal,
Kurtwell vakasıyla ilgili aceleci gibisiniz.
Aceleci
değilim.
Adilim.
Adil
olan birçok şeyle beraber unutmayalım ki
Kuzey Amerika'daki yeni rahiplerin yüzde kırkını Kurtwell'in işlettiği papaz okulları
yetiştiriyor.
Rahibe
Mary, Kurtwell vakasını örtbas etme niyeti varsa Kimse bir şey örtbas etmek istemiyor,
Kardinal.
Kurtwell
vakasıyla şahsen ilgileneceğimi ve güvendiğim
birini atayacağımı söyledim size.
Ne
zaman, Kutsal Babamız?
Sonra.
Kutsal
Ruh beni aydınlattığında.
Ne
var ki Kutsal Ruh henüz bir toplantı tarihi vermedi.
Ajandanız
başka neler diyor?
Perşembe
günü Kutsal Babamız tüm Avrupa'dan gelen
90 çocuğu vaftiz edecek.
Bu
işkenceye maruz kalmam şart mı?
Kilise,
vaftiz törenine makul bir önem verme eğilimindedir.
Daha
canlandırıcı bir şey var mı?
Basın
toplantısında yapılan açıklamanın ışığında
tüm dünyadan gazeteler cehennem ateşi püskürtüyor.
Cennete giden yolda ilk adım
daima cehennem olmuştur.
Anlıyorum.
Vatikan'daki espri kaynağı ben
değilim artık.
Sizsiniz, Kutsal Babamız.
Kardinal, ilk olarak efsanevi sahte nezaketinizi bir an önce geri
edinmenizi tavsiye ederim.
İkinci olarak, benim
esprilerimde gerçeklik vardır.
Biliyor
musunuz, Kutsal Babamız?
İsa
kadar yakışıklısınız ama gerçekten İsa değilsiniz.
Daha
bile yakışıklı olabilirim ama bunu kendinize saklayın.
Kardinal
Spencer, aramızda geçen özel bir sohbette
Papa seçilmeme yol açan bazı entrikaları ima etti.
Ayrıntılarını
verme konusunda isteksizdi.
Spencer'a
ısrar edecek değilim.
Ama
sana edeceğim, Voiello.
Seçilebilmem
için işleyen dinamikleri anlat bana.
Hemen
anlat yoksa Kilise'nin mahvını getirecek
dehşetin yanında şu ana dek
gördüklerinin esamesi bile okunmaz.
Hepsini
hemen ve burada anlat.
Bir
saniye sonrası bile çok geç olur.
İnananlar,
Vatikan Hükümeti ve medya karşısında takındığınız
mantıksız tavırların sebebinin seçilmenizi
sağlayan perde arkası entrikalardan bihaber
bırakılmanız olduğunu mu söylüyorsunuz?
Hayır.
Bir
daha ağzını açtığında bana neden seçildiğimi
ve seçilmemin sizler için ne ifade ettiğini söylemeni emrediyorum.
İşin
aslı, Kutsal Ruh Sizin ilahi bir figür olmamanız
gerekiyordu.
Uzlaştırıcı
bir Papa olmanız gerekiyordu.
Uzlaştırıcı
ile kastettiğin nedir?
Kardinal
olarak gösterdiğiniz sağduyu, benim
değer verdiğim ilerici pozisyonlar ile Spencer'ın
değer verdiği muhafazakâr pozisyonlar arasında
olası bir köprü olarak görüldü.
Siz
bir sentez olarak düşünüldünüz.
Hem
Kutsal Ruh'u hem de beni memnun edecek mutlu bir sentez.
Size
ve genç yeteneğinize inanan seçim destekçiniz
kardinallerin çoğunu etkiledi.
Bilemediğim
sebeplerden artık o köprü olmak istemiyorsunuz.
Ve
bu daha başlangıç.
Bunu
neden yapıyorsunuz?
Neden
değiştiniz?
Papa,
bir kardinal değildir.
Bir
kardinal eşitlik içinde çalışır.
Papa
ise mutlak hükümdardır.
Siktir!
Hükmünüzü
benim ve Spencer'ın tavsiyeleriyle paylaşacaktınız!
Böyle
olmayacaktı!
Hiç
diplomatik bir cevap olmadı, Kardinal.
Haklısınız,
Kutsal Babamız.
Affınızı
diliyorum.
Yeterli
olur mu bilmiyorum.
İstifamı
ister misiniz?
Yeterli
olur mu bilmiyorum.
Valente'ye
söyleyin arşive gidip kardinal azletme prosedürünü
getirsin.
Bizi
biraz yalnız bırakabilir misiniz?
Kardinal, sizin sayenizde papa olduğuma mı
inanmalıyım?
İkimiz
de bunun doğru olmadığını biliyoruz.
Papa,
Devlet Sekreteri'ni ciddi yankıları olmadan
azledebileceğini sanıyorsa eğer,
buranın işleyişini hiç anlamıyor demektir.
Ne
kadar güçlü olduğumu hiç bilmiyorsunuz.
Hem
burada hem de Vatikan sınırları dışında.
Kardinalliği
kaybetme korkusu mu çıkardı seni bu fırtınada?
Kilise'yi
kaybetme korkusu.
Git
buradan.
Seninle
konuşmak istemiyorum artık.
Hain
ve aptalsın.
Hangisi
daha kötü bilmiyorum.
Bekle.
Yalnız
gelmedim.
Ne
yapıyor?
Tanrı'nın
ağırlığını kaldırıyor.
Tanrı'nın
ağırlığı nasıldır, Michael?
Çok
kırılgan.
Son
derece kırılgan.
Bu
yüzden Tanrı'yı korumamıza yardım edeceksin.
Denedim.
Umut
yok.
Hayır,
Michael.
Ömrümüz
boyunca denemeye devam etmeliyiz.
Öldüğümüz
ana dek denemeye devam etmeliyiz.
Rahipler
öyle yapar.
Tanrı'nın
ağırlığını veririz!
Affını
diliyorum, Lenny.
Bağışla
beni.
Fikrimi
değiştirdiğimi söylemeye geldim.
Ruhban
Sınıfı Kongregasyonu Başkanlığı görevini
memnuniyetle kabul ediyorum.
Kusura
bakma, Michael, çok geç.
Senin
için açık pozisyon kalmadı.
Bir
şey daha, Kardinal Spencer.
Efendim?
Bana
Papa Hazretleri diye hitap et.
Kutsal
Babamız, ben Belluno Piskoposuyum.
İtalya'daki
tüm piskoposlar ve hemen tüm kilise rahipleri
adına konuşuyorum.
Müstesna
bir şeyin olduğunu bildirmek mecburiyetindeyim.
İnananlara
sarf ettiğiniz sözler şüphe tohumları ekti.
Daha
da kötüsü, ürküttü.
Birçoğu
kiliselerine adım atmaya bile ürküyor.
Bir
açıklama isteyerek bize geliyorlar.
Bir
başka deyişle, korkuyorlar.
Kilisemizi
büyük yapan neydi?
Korku
mu, hoşgörü mü?
Kilisemizin
tarihinden ne öğrenebiliriz?
Ulusların
korkusu DNA'mızın bir parçasıyken papalık
ne kadar büyüktü?
Ne
kadar küçüldük, nüfuzumuz ne kadar azaldı
teslim olmaya, pes etmeye, geri çekilmeye, uyumlu ve güven verici olmaya karar
verdiğimizde?
Burası,
bu insanlar huzursuzluğumu yatıştırıyor.
Kadim
ve modern tüm endişelerimi yatıştırıyor.
Soğuk
ve lezzetlidir, Kutsal Babamız.
Hiç
şüphem yok, Rahibe.
Bana
üç tane de portakal getirebilir misiniz?
Elbette,
Kutsal Babamız.
Keşke
ben de sizin gibi bir mayıs öğleden sonrası
kilisenin ortasında duysaydım çağrıyı.
Ama
onun yerine daha iyi bir alternatifim olmadığı
için rahip oldum.
Rahibe
Mary ile yetimhaneden sonra Monsenyör Spencer'ın korumasında doğruca papaz okuluna geçtim.
Sonra
o Kardinal Spencer oldu.
Ama
okulun bitimiyle papaz okulunun başlangıcı arasında bir hafta bir tatilim oldu.
İlk
kez dış dünyada tek başıma kaldım.
Kaliforniya'ya
gittim.
Orada
da plaja gittim.
Ve
o plajda sıradan bir kızı tavladım.
O
sırada dünyanın en güzel kızı gibi göründü gözüme.
Kızı
nasıl tavladınız?
Anlatın
lütfen.
-
Teşekkür ederim.
-
Bir şey değil, Kutsal Babamız.
İşte
böyle.
Bir
hafta beraber olduk.
Sonra
papaz okuluna başladım.
İlk
kez birine anlatıyorum bunu.
Kardinal,
odamda ne işiniz var?
Sevgili
Gutierrez, hiç sordunuz mu kendinize
bunca yıldır papalığı nasıl yönetiyorum diye?
Birçok kez.
Cevabınız ne oldu?
Güçlü ve kapsamlı bir vizyon gerektiriyordur,
tahmin ederim.
Aksine tam tersi.
Vizyon falan gerekmiyor.
Ama alakasız şeylere önem vermek gerekiyor.
Kimsenin bana anlatmak istemediği alakasız
şeyleri nasıl öğreniyorum biliyor
musunuz peki?
Hayır.
Nasıl?
İnsanların sırlarını öğrenip sırlarını Papa'ya açıklamakla tehdit ederek.
Bir şişe cin beni alkolik yapmaz.
Katılıyorum.
Bir şişe yapmaz.
Ama bir dükkân dolusu yapar.
Alkolik
olduğumu size kim söyledi?
Kilise
yönetimindeki diğer taktiğimi söylemeyi unuttum.
Asla
kaynağını açıklama.
Bir
sebepten açıklamak zorunda kalırsan da uydur birini.
Şimdi,
sevgili Bernardo, daha fazla vakit
harcamayalım.
Sen
bana Papa ile konuştuğunuz alakasız şeyleri anlatacaksın, ben de kimseye senden öğrendiğimi
söylemeyeceğim.
Öte
yandan eğer anlatmayı reddedersen sorununu
Papa'ya açıklar ve Vatikan'dan temelli gönderilmeni
sağlarım.
Bu
duvarların dışında yitip gidersin.
Çünkü
korkak bir adamsın.
Ne
anlatmamı istiyorsunuz?
Önemli
herhangi bir şeyden konuşmuyoruz, gerçekten.
Mesela
bugün, biraz da nostaljiyle çocukluğundaki
bir kız arkadaşından bahsetti.
Benimle
çok çok bu tür şeyler paylaşıyor işte.
Basit,
saçma şeyler.
Biliyordum!
Neyi
biliyordunuz, Kardinal?
Kilisenin
dişi olduğunu!
Kutsal
Babamız Size yakışıksız olabilecek bir
soru sormalıyım.
İkimizin
arasında yakışıksız sorular olamaz, Monsenyör.
Çünkü
Çünkü siz ve ben birbirimize saygı
duyuyoruz.
Kızla
olan deneyiminizden aklınızda ne kaldı?
Kaliforniya'daki
kızla.
Gözlerinin
hatırası.
Önce
sevgi dolu gözler, sonra hüsran dolu
gözler.
Önemli
bir hayat dersi oldu bu.
Anladım
ki Katoliklerin sevgi dolu olmasını istiyorum.
Gözlerinde
hüsran görmek istemiyorum.
Bir
daha asla.
Öte
yandan yine de zaman zaman kendi
sözlerime bile inanmakta zorlanıyorum.
Düşüncelerime
inanmıyorum.
İrademe
inanmıyorum.
Yeteneklerime
inanmıyorum.
Bunu
içtenlikle söylüyorum, Monsenyör.
Zaman
zaman kimi zamanlar, veya belki de her daim Kısacası, zaman zaman inanmadığım anlar
oluyor.
Her
şeyi Voiello'nun ellerine bıraksam daha iyi olur diye düşündüğüm anlar oluyor.
Neyi
nasıl yapacağını biliyor.
Söylediklerine
inanıyor.
Ve
Tanrı'ya hâlâ inanıyor.
Hayır,
Kutsal Babamız.
Hayır.
Voiello
bir politikacı.
Sizse
Papa'sınız.
4.Bölüm
Kardeşlerim!
Şu
anda aramızda Muhteşem Tonino Pettola!
-
Stigmata!
-
Stigmata!
Sen
Sensin
Gerçekten sensin!
Siz
bir koyun görüyorsunuz ama bu bir koyun değil!
Madonna
bu!
Ben
Meryem'i görüyorum!
Kötüler!
Hastalar!
Günahkârlar!
Dua
edin!
Bakire
Meryem'e dua edin!
Anne,
Anne!
Kötüler,
kötülüklerinden arınmak istiyor!
Hastalar
hastalıklarından!
Günahkârlar
günahlarından!
Sana
sesleniyorum.
Sana
sesleniyorum, Anne!
İnananların
dualarını duy ve işe koyul.
Senden
ben istiyorum Ben, Mesih!
Zavallı
Tonino!
Güç
ver bize!
Yeter!
İsa'nın
bedeni ebedi hayata geçişte çobanın olsun.
Amen.
Neden
ağlıyorsun?
Kız
kardeşim ölüyor.
-
Kız kardeşin nerede?
-
Evde, Sri Lanka'da.
Nesi
var?
Ölüyor.
-
Ziyarete gittin mi?
-
Cesaret edemedim.
-
Neden rahibe oldun?
-
Tanrı'yı buldum.
-
Nerede?
-
Bir barda.
Yoksuldum.
Sarhoş
bir Alman bana, “Tanrı yoksullara yardım eder!”
dedi.
-
Güçlü müsün?
-
Deniyorum ama küçüğüm.
Kız
kardeşin için güçlü olmalısın.
-
Olacağım.
-
Tükenene dek dua etmelisin.
-
Hep ediyorum.
-
Kız kardeşin ölecek olsa cenaze için
Sri Lanka'ya gider miydin?
- Hayır.
- Neden?
Çünkü eve gidince öyle kötü anılarla
yüzleşiyorum ki Tanrı'nın varlığından
şüpheye düşüyorum.
Tanrı'nın varlığından şüphe etmek istemiyorum.
Şüpheye düşen tek sen değilsin.
-
Efendim?
-
Anlıyorum, dedim.
Bu
kadar yeter.
Günah
neden daha çok günah getiriyor?
Hain
ve kindar elimi ne zaman durduracaksın, Yüce İsa?
Yoksa
Sen misin elime nazikçe yön veren, Kilisenin
kurtulması için?
Yalvarırım
ızdırap içinde ölmeme izin verme, Tanrım.
Kardinal.
Geldi.
Genç
Esther bir espresso almak ister mi?
Emin
misin?
Kahverengi
şeker bile aldım.
Siz
gençlerin çok sevdiğini biliyorum.
Asıl
konuya gelelim, Estherina.
Öncelikle
sakin olmalısın.
İçin
rahat olsun, senin sadece iyiliğini istiyoruz.
Biz
senin dostunuz.
Elime,
sadece bu odadakilerin bilgisi olan bir rapor geçti.
Memnuniyetle
söyleyebilirim ki, Valente ile evlilik
dışı bir ilişki yaşamışsın.
Papa'nın
asistanı.
Bunun
hassas bir mesele olduğunu söylememe gerek yok.
Dahli
olan insanların mevkii Dedikodu korkusu Papa'yı ne kadar büyük bir hüsrana
uğratabileceği Duyulacak olursa
yaratabileceği korkunç sonuçlar Bağrışmalar,
dramatik sahneler, transferler, işten çıkarmalar.
Ve
tabii özellikle de sebep olacağı ahlaki utanç
Kutsal evlilik bağıyla birleşen Katolikler eşlerine sadakat yemini eder.
Günah
işledin, Esther.
Anlık
bir zayıflıktı; biliyor ve anlıyoruz.
Olur
böyle şeyler.
Çocukken,
tuttuğum futbol takımı Napoli zor
duruma düştüğünde, kendimi bir parça olsun
Avellino'ya yakın hissetmedim mi sanıyorsun?
Ettim
elbette.
Senin
günahında dizginlenemeyen bir şehvetin izini görmüyoruz.
Ama
bir gerçek değişmiyor.
Yaptığın
son derece yanlış bir şeydi.
Çok
ama çok yanlış.
Peki.
O
tatsız döneme dair tek kelimenin bu
odadan çıkmayacağını garanti etmeye hazırım.
Sen
karşılığında bana ne garanti edebilirsin?
Merak
etme.
Benim Voiello.
Günah neden keder getirir?
Günah neden açlık getirir?
Günah neden kibir getirir?
Günah neden baskı getirir?
İlk
ve tek kız arkadaşımı hatırlatıyorsun bana, Esther.
Ama sen çok daha güzelsin.
İnsan, güzelliğinden ne utanç ne de gurur
duymalı.
Çünkü Tanrı güzellikten haz almamızı ister.
Sen güzelliğinden haz alıyor musun?
Kocanın da haz almasına izin vermiyorsundur
eminim.
Bence bu bir hata.
Tanrı asla güzellik yüzünden cezalandırmaz.
Asla.
Derdin nedir söyle bana.
O halde ben söylerim.
Esther, Romalı, koyu Katolik bir kadın.
Peter ile mutlu ama çocuksuz bir evliliği var.
Sabahları, diğer İsviçreli Muhafızların
çocuklarıyla paten kayarak geçirmekten
zevk alıyor.
Ama Esther'in sevdiği paten kaymak değil.
Sahip olamadığı şeyi seviyor o.
Derdimi sordunuz bana.
Ama öyle bilgesiniz ki zaten biliyorsunuz.
Bilge değil, küstahım.
Önemli olan sorununu konuşman.
Evet,
Kutsal Babamız, kısırım.
Peter
de kısır.
Çocuk
sesi duymak isterdim.
Bize
şefaat eden, mucizeler getiren Meryem Ana'ya dua et.
O
ne yapılacağını bilir.
Bize
şefaat eden, mucizeler getiren Meryem
Ana'ya dua et.
O
ne yapılacağını bilir.
Dudak
okuma yeteneğin istisnai, Amatucci.
İstisnai.
Kız
kardeşim öldü, Kutsal Babamız.
Onun
için dua edelim.
Cenazesi
için Sri Lanka'ya gitmek istiyorum.
Ölülerin
peşinden gitme, Suree.
Yoksa
onlar da senin peşinden gelir.
Elena.
Size
benziyor.
Vaftizi
istiyor musunuz?
Evet.
Elena,
seni Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına vaftiz ediyorum.
Allegra.
Size
benziyor.
Seni
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına vaftiz ediyorum.
Aida.
Size
benziyor.
Evet,
evlat edinildiği belli.
Ama
bu durumu değiştirmez.
Yine
de size benziyor.
Carolus.
Kutsal
Babamız, özür dilerim.
Erkekler
tuvaletinde olduğumun farkında değildim.
Aslında
burası ne erkek ne de kadın tuvaleti.
Burası
Papa'nın tuvaleti.
-
Çok özür dilerim.
Sakıncası
yoksa rujumu sürmeyi bitirebilir miyim?
Sakıncası
olsa bile sizin gibi bir kadın yapmanın
bir yolunu bulur.
O
yüzden, bitirin lütfen.
Kadınları
tanıyorsunuz, Kutsal Babamız.
Pervasız
bir ifade, sinyora.
Gelin
bakın.
-
Lorenzo Insigne.
-
Insigne.
Küri'nin
yarısının ilgisini çeken bu adam kim?
Grönland
Başbakanının özel asistanı.
- Gey mi?
- Alenen.
Ve şu kadın da başbakan mı?
Evet.
Ve huzurunuza çıkacak, Kutsal Babamız.
Sence
de tuhaf değil mi?
Ne,
Kutsal Babamız?
Adabı
muaşerete göre asistanıyla değil
başbakanla ilgilenmek gerekmez mi?
Kardinal
Devlet Sekreteri başbakanla ilgileniyor.
Peki
ya kalabalık bir erkek grubunun, büyüleyici güzellikte bir kadın yerine yakışıklı bir erkekle ilgilenmesine ne
demeli?
Kutsal
Babamız, bu soruya verilecek cevabı biliyorum.
Nedir?
Sessizlik.
Neden?
İnsan asla başkalarının işine burnunu
sokmamalıdır.
Özellikle de Vatikan'da.
Grönland
Başbakanı sizi bekliyor.
Biliyorum.
Olağanüstü
yakışıklıyım.
Ama
lütfen bunu unutmaya çalışalım.
Benim
için ne getirdiniz?
Ülkemizin
sunabileceği en değerli şeyi, Kutsal Babamız.
Geçen
hafta Grönland'da tutulan en büyük pisi balığı.”
Pezzogna” gibi en güzelinden hafif bir
haşlama yahni de olur.
-
Pezzogna?
-
Mercan balığı.
Bu
da ülkemizde popüler olan İtalyan bir
şarkıcının güzel bir şarkısı.
Şarkıcının
adı Nada, şarkısı da "Senza un perché".
Teşekkür
ederim.
Bu
da benden size.
Teşekkürler,
Kutsal Babamız.
Muhteşem
bir şey.
Kutsal
Babamız, size Grönland Nuuk'taki
Katolik cemaatinin selamlarını getirdim.
Evet,
Nuuk'u biliyorum.
Grönland'da
küçük bir Katolik cemaati.
Doğru
mu?
-
Evet, öyle.
Grönland'da
yaygın inanç Evanjelik Lüteran.
Ve
yanılmıyorsam bir kadın piskoposunuz var.
Kesinlikle.
Sofia Petersen, muhterem bir kadındır.
Tüm
piskoposlar muhteremdir.
Grönland'a
ilk piskoposu atayanın Papa II.
Pasquale
olduğunu biliyor muydunuz?
Sizin
de bildiğiniz gibi, Kristof Kolomb'dan önce
4 asır Kuzey Amerika'nın bir parçası olan bir yere.
Biliyorum,
Kutsal Babamız.
Grönland'a
ilk giren Katolik Kilisesi olmuş.
Ama
her zaman ilk giren ilk sırada kalamıyor tabii.
Katılıyorum,
Kutsal Babamız.
Grönland'da,
biz Katolikler Amerikan yerlileri gibiyiz.
Oraya
ilk giden bizdik ama özel bölgelere sınırlandık.
Katılıyorum,
Kutsal Babamız.
Katılma
eğiliminde bir kadınsınız.
Merak
etmeyin, Sayın Başbakan.
Grönland'daki
küçük cemaatimiz için bir şey istiyor değilim.
Sadece
Katoliklerin ilk gelenler olduğunu hatırlatmak istedim.
Diğer
herkes konuk sayılır.
Bunu
unutmamanızı istiyorum.
-
Unutmam, Kutsal Babamız.
-
Çok güzel!
Şimdi
sizden bir merakımı gidermenizi istiyorum.
Ülkenizdeki
buzlar hiç çözülmüyor.
Merak
ediyorum, onca buzun altında ne var?
Uzmanlar
Grönland'ın ada değil takım adalar olduğuna inanıyor.
Ama
bu tamamen bir varsayım.
Dediğiniz
gibi, buz hiç çözülmüyor ve kimse
altında ne var göremiyor.
Bence
uzmanlar yanılıyor.
-
Gerçekten mi, Kutsal Babamız?
-
Evet.
Tüm
o buzun altında Tanrı olabilir.
Tanrı'nın
en sevgili kulu Meryem, Rab seninledir.
Kadınların
en mübareği sensin ve mübarektir senin
evladın İsa.
Aziz
Meryem, Mesih'in annesi, biz
günahkârlar için şimdi ve ölüm
saatimizde dua eyle.
Amin.
Selam
sana Tanrı'nın en sevgili kulu Meryem, Rab seninledir.
Kadınların
en mübareği sensin ve mübarektir senin
evladın İsa.
Aziz
Meryem, Mesih'in annesi, biz günahkârlar için şimdi ve ölüm saatimizde dua eyle.
Amin.
Kutsal
Babamız Bana dua etmeyi öğretir misiniz?
Yüksek
sesle dua et.
Nasıl
dua ettiğini duyayım.
Kutsal
Bakire Meryem, bana hamile olma onurunu bahşet.
Dua bir talepler listesi olmamalıdır, Esther.
Bir anlayış hali olmalıdır.
Dua ederken mümkün olan en ulvi seviyede
düşünürüz.
Ki birisi kulaklarımıza düşünceler
fısıldayabilsin.
Biz o birisine Tanrı diyoruz.
Veya
şu anki durumda Lourdesli Meryem.
Tamam.
Tekrar
deneyeyim.
Kutsal
Bakire Meryem Tanrı güzelliği
cezalandırmaz.
Nezdinizde değerli biri bana öyle demişti.
Sözleri gözlerimi açtı.
Ve anlamamı sağladı; güzelliği armağan
ederek karşılığında güzellik alabilirim
belki.
Güzelliğimi armağan etmek çok arzuladığım o güzelliği almak anlamına geliyorsa ya?
Yeni bir hayatın, küçük bir çocuğun
güzelliğini?
Evet, şimdi dua ediyorsun.
Sağlıkta ve hastalıkta sevmeye yemin ettiğim
kişiye güzelliğimi vermek, benim için
dayanılmaz bir yükse ya?
Ya güzelliğimi başka bir yere bağışlamak
istiyorsam?
Güzelliğini başka bir yere verirsen yeni bir
yaşamın güzelliğine erişemez, ancak
keder bulursun.
Ve de suçluluğun dayanılmaz yükünü.
Biliyor musun, Esther Spinoza bize sınavların en zorunu sunmuştur.
Demiştir ki: "Tanrı'yı
seven, sevgisine karşılık talep etmez!”
- Anlamıyorum.
- Biliyorum.
Zamanla anlayacaksın.
Kutsal Babamız
Güzelliğimi kime bağışlamak istediğimi biliyorum.
Ben -
Esther Duana içinden devam et.
Bazı sırlar sadece Tanrı ile paylaşılmalıdır.
Bırak
ağlamayı, Suree!
Yeter
artık!
İnananlar
ağlamaz!
Doğru
değil bu!
Cenazelerde
ağlamayı bırakmamızın zamanı geldi.
İnanmıyorsun.
Suree,
sen inanmıyorsun.
Kutsal
Babamız, ilişkimizi biraz düzeltmek adına
size bir armağan getirdim.
Teşekkürler.
Bunların
gerçek sigaradan daha kötü olduğu söyleniyor.
Sizin
için iyi olacağı söylendi bana.
Fark
etmez.
Gerçeğinin
muadili.
Bense
daima gerçeği isterim.
O
halde yanlış yerdesiniz.
Kutsal
Babamız, kendimi tekrar etmek istemem ama
kardinallere yapacağınız konuşma ne zaman olacak?
-
Zamanı geldiğinde.
-
Evet ama o ne zaman?
Gerçekten
anlamıyorsunuz, değil mi?
Anlamam
gereken nedir?
- Ben yaratıyorum.
- Ne yaratıyorsunuz?
Beklenti.
Kutsal Babamız, Kurtwell vakasıyla biraz
ilgilensek mi?
Cevabım
evet, Kardinal.
Kurtwell
vakası ile ilgilenmek istiyorum.
Ama
daha geniş bir perspektiften.
Tekil
vakalar daima daha büyük bir meselenin göstergesidir.
Katılıyorum.
Kilisemizi
saran tüm pedofili vakalarını inceleyelim.
Çemberi
genişletelim.
Kilisemizi
saran tüm eşcinsellik vakalarını da inceleyelim.
Tüm
eşcinselleri ortaya çıkarıp aforoz edelim.
Eşcinsel
rahiplerin Kiliseye katılmasını engelleyelim.
İstisnalar
ve ikiyüzlülük olmadan gerçekten yapalım.
Kutsal
Babamız, eşcinsellik ve pedofili çok farklı iki şey.
Çok
farklı iki şey ve ikisi de Katolik Kilisesi için eşit oranda kabul edilemez.
Ardında
ceset yığınları bırakan bir savaş olur bu.
O
yığında kaç ceset olur bilmek istiyor musunuz?
Ruhban
sınıfının üçte ikisi.
Kilisenin
bağışlayıcılığı ne olur o zaman?
Bağışlayıcılığı
suiistimal etmekten alay konusu olduk.
Sefil
bir üçüncü dünya ülkesi kadar güvenilmez olduk.
Sizin
yöntemlerinizle, öte yandan Kuzey Kore
kadar güvenilir olmamız muhtemel.
Hayır.
Aradaki
farkı bilmek ister misiniz?
Biz
hapsetmeyeceğiz, özgür bırakacağız.
Her
birini affedeceğiz.
Ama
hemen akabinde dışarı atacağız.
Peki,
Kutsal Babamız, nasıl emrederseniz.
Size
bir sorum var.
Kutsal Babamız, birçok kusurum olabilir ama cinselliğimle ilgili en ufak bir şüphe
olamaz.
Konuya dair size birinci ağızdan bir tanık
sunamasam da.
- Sorum bu değildi.
- Affedersiniz.
Sorunuz neydi?
Mesleği seçme anınızı anlatır mısınız bana?
Kutsal Babamız, dürüst olacağım.
Kör edici bir aydınlanma veya şaşkınlık verici
bir sohbet hikayesi bekliyorsanız
hüsrana uğrayacaksınız.
Açıkçası, istidadım vardı.
Rahip olmaya yatkındım.
Kimilerinin resme veya krikete istidadı olması
gibi.
Ya siz, Kutsal Babamız?
Senin için.
Yüce İsa!
Keşke olsam.
- İçeri nasıl girdiniz?
- Anahtarının bir kopyasıyla.
Ne istiyorsunuz?
Yapman gereken ama henüz yapmadığın her şeyi.
Denedim.
Ama imkânsız.
O beyefendi Papa.
Gezegendeki en erdemli ve namuslu insan.
Ayrıca ben de çok baştan çıkarıcı bir kadın
değilim.
Bakire Meryem de değildi.
Yine de dünyanın en çekici ve arzulanan kadını
oldu.
Ama ben iyi bir Katolik kızıyım.
İyi Katolik kızları, özellikle de evli
olanları kocalarını aldatmaz.
Ama ben buraya ne seni tehdit etmeye ne de günahlarını hatırlatmaya geldim.
Akıllı bir kadınsın, mutlaka biliyor
olmalısın.
Neyi biliyor olmalıyım?
Güzel ve çekici olduğunu.
Ve Papa'nın sana özel bir ilgisi olduğunu.
Benim acımla ilgileniyor.
Peter'le çocuğumuz olmuyor.
O iş öyle değil.
Şimdi sana söyleyeceğim şey ebediyen gizli
kalmak zorunda.
ESTHER,
KUTSAL BABAMIZ'IN İNANCI SANDIĞIMIZ
KADAR SAĞLAM DEĞİL.
NE DİYORSUNUZ SİZ?
ISRAR EDİYORUM.
DAHASI
DÜZİNELERCE SEVGİLİSİ OLMUŞ.
AHLAKSIZIN TEKİ.
SENİN GÖREVİN KUTSAL BABAMIZ'I BAŞTAN
ÇIKARMAK.
GERİ KALAN HER ŞEYİ BİZ HALLEDECEĞİZ.
NASIL YAPILIR BİLEMEM Kİ.
HEM HAYATIMI MAHVEDECEK BİR SKANDALA KARIŞMAK
DA İSTEMEM.
AKILSIZ KIZ
SKANDAL FALAN OLMAYACAK.
DURUMU DEĞİŞTİRMEK İÇİN SKANDAL TEHDİDİ
YETERLİ.
HANGİ DURUMU?
KUTSAL BABAMIZ, KİLİSEYİ DÖNÜŞÜ OLMAZ BİR
MAHVA SÜRÜKLEYEBİLECEK BAZI YENİ UYGULAMALAR GETİRMEK NİYETİNDE.
NE KADAR ÖNEMLİ TEHLİKELERDEN BAHSETTİĞİMİ
ANLIYOR MUSUN?
BEN, SEN, HEPİMİZ TANRI ADINA ONA ENGEL OLMAK HEPİMİZİN KUTSAL
GÖREVİDİR.
ONUNLA KONUŞABİLİRİM.
BANA SAYGI DUYUYOR.
AFFEDERSİN, NEREDEYSE GÜLECEKTİM.
Ama kendimi tuttum çünkü benim de bir klasım
var.
XIII. Pius'un Tanrı'ya bile saygı duyduğundan
şüpheliyiz.
Onu hiç tanımıyorsunuz.
Olağanüstü bir insan o.
Seni baştan çıkarıcı yapan da bu, Esther.
Çünkü hiçbir şey bilmiyorsun.
Şimdi git ve onu baştan çıkar.
Daha fazla günah işlemek istemiyorum.
Keşke mümkün olabilseydi, Esther.
Keşke!
İyi
akşamlar, dostlar!
Bu
akşam çok özel bir konuğumuz var.
En
baştan başlayalım.
Adın
nedir?
-
Tonino Pettola.
-
Ne iş yapıyorsun, Tonino?
Çobanım.
Koyun çobanı.
Yani
sürün var.
Tonino
Pettola'nın bir koyun sürüsü var.
Ve
birkaç yıl önce Meryem'i görmeye başlamış.
Değil
mi, Tonino?
-
Evet.
İlk
imgeni ne zaman gördün?
Stigmatamın
ortaya çıktığı gün!
Stigmata!
İnanılmaz!
Tonino,
stigmatanı göster bize.
Hayır
Peki, teşekkürler!
Bayanlar
ve baylar, inanılmaz bir şey.
Gerçekten
büyüleyici!
Çok
yakınımda ve sizi temin ederim bu stigmata gerçek!
Tonino,
imgeni anlat bize lütfen.
Sürümün
ortasında genç bir kadın belirdi; ışık doluydu.
-
Evet.
-
Meryem'di.
Meryem
Ana'ydı.
Ve
Meryem Ana seninle konuştu.
Öyle
mi, Tonino?
Peki
ne dedi sana?
-
Dedi ki: “Tonino, sen benim ve Aziz
Pius'un soyundan geliyorsun.
Sende
ışık var.
Beni
görme ve hastalara şifa verme gücüne sahipsin.
Sende
" Her neyse, dostlar Tonino Pettola
burada, Montecruccoli'de yaşıyor.
İmgeleri
görmeye başladığından bu yana, yani iki yıldır
tüm Avrupa'dan binlerce inanan onu ziyarete gelmiş.
Onu
görmek, onunla tanışmak, ona dokunmak ve
ondan mucize istemek için.
Tonino,
şifa verdiğin kişiler oldu, değil mi?
-
Evet.
-
Altı aydan sonra başladı.
Meryem
Ana Tonino'yu dinliyor.
Özellikle
kalp-damar hastalıkları ve menüsküs
sorunlarında.
-
Faydalı!
Hatta
Montecruccoli'ye çok sporcu geldi.
Futbol
yıldızı Pallotta - Selam gönderelim.
Yırtık
bağları yüzünden 6 ay yedekte kalması bekleniyordu.
Ama
Tonino ona dokunduktan sonra iyileşti.
Ertesi
pazar sahaya döndü.
Hatta
iki gol attı.
Hem
de sağ ayağıyla ki iyi olan ayağı değil.
İnanılmaz.
İnanılmaz
bir hikâye!
Tonino
tek seferde en çok 100 kişiyi kabul ediyor.
Aksi
takdirde mucizeler gerçekleşmiyor, diyor.
Öyle
değil mi, Tonino?
-
Evet, öyle.
Ayrıca
eklemek isterim ki para talep etmiyoruz.
-
Yo, yo, yo.
-
Yasadışı hiçbir şey yok.
Bir
yeteneğim var ve bunu ihtiyacı olanlara
yardım etmek için kullanmak istiyorum.
Çok
güzel Seni üzen bir şey olduğunu
biliyoruz.
Tonino'nun
kalbi kırılmış.
Kırılmış çünkü maalesef Kilise yeteneklerini
reddediyor.
Ve
bu seni üzüyor.
Ama
bugün programımızdan faydalanarak ki
çok popüler bir programdır, dinlemekte
olan kardinallere seslenebilirsiniz.
Neden
olmasın?
Hatta
belki de Papa'ya!
Ne
de olsa Papa da bizi izliyor olabilir!
Tonino,
Papa'ya ne söylemek istersin?
-
Oraya mı?
-
Evet, oraya!
Kutsal
Babamız neden bana inanmıyorsunuz?
Tüm
belgeleri gönderdik size.
Ama
açmadan geri gönderdiniz.
Ben
gerçeğim.
Yalan
söylemiyorum.
Tanrı'ya
inancım öyle güçlü, öyle büyük ki Meryem
Ana dualarıma cevap verdi.
Ve
bana göründü.
Para
istemiyorum.
Sadece
sizden biri olduğumu söylemenizi istiyorum.
Kendi
kilisemi falan kurmak istemiyorum.
Ama
Roma bana sahtekâr demeye devam ederse kendi
kilisemi kurmak zorunda kalacağım.
Hepsi
istiyor İnananlar beni görmeye buraya
geliyor.
Ne
yapmalıyım, Kutsal Babamız?
Söyleyin
bana.
Lütfen
söyleyin.
Belki
bana söylemek isterse Zıpla.
Zıpla.
Son
birkaç saattir tuhaf bir şey oluyor.
Anlat
bakalım.
Günah
çıkarmalarda, neden bilmiyorum ama birdenbire
herkes kadın maceralarını anlatmaya
başladı.
Hem
de en mahrem ve utanç verici ayrıntılarıyla.
Tuhaf,
değil mi?
Biri,
Papa'nın eşcinselleri cezalandırmak niyetinde
olduğuna dair bir söylenti yayıyor olmalı.
Evet,
küçük devletimizin meşhur iftiraları.
Ya
iftira değillerse?
Daha
fazla günah işlemek istemiyorum, dedi gözyaşları
içinde.
O
kadar çok insandan o kadar çok duydum ki bu cümleyi.
Hepsi
de inanarak söyler.
Esther
de inanarak söyledi.
Zavallı
kız.
Bilmiyor
ki düşünebildiğimiz son güne dek günah
işlemeye devam etmeye de mahkûmuz.
Sana
bu yüzden ihtiyacım var, Girolamo.
Sen
benim vahamsın.
Sen
benim kurtuluşumsun.
Sen,
Girolamo, bu dünyadaki tek günahsız ruhsun.
Sadece
sen, Girolamo, kutsiyetin eteğine dokunabilirsin.
Sen
ki bilmiyorsun ve asla da bilmeyeceksin
her gününü yanlış bir hayatta yaşamanın ne olduğunu.
Affet
beni.
Yapabilirsen
affet beni, Girolamo.
İyi
geceler, Don Tommaso.
İyi
geceler, Kutsal Babamız.
Yatak
odasına geçelim.
Hayır.
Nerede?
Burada.
Peki.
Bakire
Meryem, Meryem Ana, Peter'in halefinin
senden özel bir isteği var.
Tam
şu anda, evlerinde olan iki genç insanın
Peter ve Esther'in, tek bir dileği var.
Mutlaka
gerçekleştirmelisin.
Mutlaka.
Mutlaka.
Mutlaka.
Mutlaka.
Mutlaka.
Mutlaka.
Mutlaka!
Mutlaka.
Mutlaka,
mutlaka.
Mutlaka.
Mutlaka.
Mutlaka.
Mutlaka,
lütfen.
Mutlaka.
Amin.
Öğle
uykusundalar.
Şişman
olan horluyor.
Evet,
Rahibe Letizia.
Kendisi
uykunun metronomudur.
Önemli
bir karar verdim.
Nedir?
Kurtwell
vakasını soruşturmak için New York'a gideceksiniz.
Neden
beni cezalandırmak istiyorsunuz, Kutsal Babamız?
Bu
bir ceza değil, terfi.
Size
güveniyorum.
Beni
azat edin, Kutsal Babamız.
Ben
sıradan, sınırlı bir adamım, inanın bana.
Kurtwell
vakası çok büyük, beni aşan bir olay.
Kendinizi
küçümsemeyin.
New
York'a gidiyorsunuz.
Olayı
soruşturacaksınız.
Gerekli
delilleri toplayacak ve Kurtwell'i
benim ellerime teslim edeceksiniz.
Benim
dönemimde tek bir çocuğa bile verilen zarara
kayıtsız kalınmayacak.
Siz
de bana yardım edeceksiniz çünkü size güveniyorum.
Gözü
kapalı!
Kutsal
Babamız, ben bir münzeviyim.
Bu
duvarlar arasındaki yaşamı bilirim sadece.
Bunca
yıldır sadece iki kez çıktım dışarı.
İkisi
de hastaneye gitmek içindi.
Karşıdan
karşıya geçmeyi bilmem.
Otel
odası tutmayı bilmem.
Restoranda yemek siparişi vermeyi bilmem.
Kafesteki kanaryalar gibiyim.
Özgür bırakırsanız ölürler.
Korkuyorsunuz.
Kilisenin lideri olarak kaderimi kabul etmeden
önce ben de korkuyordum.
- Korkuyu nasıl yendiniz?
Tanrı'nın bizim için tasarladığı karmaşık ve akıl almaz mimariye kendimi
bırakarak.
Sakin
ol, Bernardo.
Sakin ol.
Çocuk,
adam oldu.
Ama
ben çocuğu korumaya devam edeceğim.
Öğleden
sonra güneşi nereye düşer?
Mayıs
öğleden sonrasında güneş nereye düşer?
Çocuk,
adam oldu.
Ben
buraya düşerim.
Evet.
Doğru.
Ama
ben çocuğu korumaya devam edeceğim.
Grönland,
“İnsan Toprağı”, Atlas Okyanusu'nun kuzey ucunda Amerika kıtası açığında bulunan bir adadır.
Başlıca
sanayi ürünleri karides ve mercan balığıdır.
Güney
Amerikalılar gibi, Grönlandlılar da
tüm dünyada dans tutkuları ile tanınır.
5.Bölüm
- Şu anda nerede?
- Öfkeli.
Ama sana değil.
Bana da değil.
Öfkesi meselelere tarafsız bakmasına engel
oluyor.
Bu yüzden yeni bir yere taşındı.
Şehrin dışına taşındı.
Bir lastik tamirhanesi üstünde pis bir stüdyo
daireye.
Geceleri Tanrı sıcaktan rahatsız oluyor.
Uyku tutmuyor çünkü insanoğlu için elinden
gelen bir şey olmadığı sonucuna vardı.”
İnsan”ı kaybettiğine karar verdi.
Artık sana kalmış.
Kutsal Babamız'ın İsviçreli Muhafızların
kumandanının eşine gösterdiği ilgi
gözden kaçmamış.
Genel kanı, Kutsal Babamız'ın bu kadınla yakışıksız bir ilişki içinde
olduğu.
Monsenyör Gutierrez haklıymış.
Vatikan'da dedikoduya iftira deniyor.
Ne yapmayı planlıyorsunuz, Kutsal Babamız?
Devrim, Tommaso.
Bir devrim başlatmak niyetindeyim.
Sizin
için aziz diyorlar.
Mucizeler
gerçekleştiren bir aziz olduğunuzu söylüyorlar.
Selam
sana Tanrı'nın en sevgili kulu Meryem.
Rab
seninledir.
Kadınların
en mübareği sensin ve mübarektir senin
evladın İsa.
Aziz
Meryem, Mesih'in annesi, biz
günahkârlar için şimdi ve ölüm
saatimizde dua eyle.
Amin.
Tombala!
Kutsal
Babamız Ne mucize dileyeceğimi bilemiyorum
artık.
Ne
mucize dileyeceğimi bilemiyorum artık.
ESTHER
TANRI'YI SEVİYORUM ÇÜNKÜ İNSANI
SEVMEK ÇOK IZDIRAPLI.
ASLA GİTMEYEN VEYA HEP TERK EDEN BİR TANRI'YI
SEVİYORUM.
TANRI, TANRI'NIN YOKLUĞU DAİMA GÜVEN VEREN VE KESİN.
BEN BİR RAHİBİM.
İNSANLARDAN, KADINLARDAN FERAGAT ETTİM.
ÇÜNKÜ ACI ÇEKMEK İSTEMİYORUM.
ÇÜNKÜ AŞKIN KALP KIRIKLIĞINA DAYANMAKTAN
ACİZİM.
ÇÜNKÜ MUTSUZUM.
TÜM RAHİPLER GİBİ.
SENİ İSTEDİĞİN GİBİ SEVMEK ÇOK GÜZEL OLURDU.
AMA MÜMKÜN DEĞİL.
ÇÜNKÜ BEN İNSAN DEĞİLİM.
BEN BİR KORKAĞIM.
BEN BİR KORKAĞIM.
TÜM RAHİPLER GİBİ.
Bu
kadar fotoğraf yeter.
Nöbetçiye
dikkat et.
-
Devam etmeye var mısın?
-
Varım.
Ya
sen?
-
Rahibe Mary üzülecek.
-
Umurumda değil.
Annemle
babamı bulmak istiyorum.
Ben
dönüyorum.
Kusura
bakma, Lenny.
Peki.
Uyuyamamışsın.
Geceler
beni teselli etmiyor.
Gördüğün
üzere değişen bir şey yok.
Bir
şey değişti.
Serserinin
tekiydin, artık Papa oldun.
Beraber
sigara içelim, gizlice.
Çocukken
yaptığımız gibi.
Bana
merhaba diyecek vakti bulduğuna memnun oldum.
Geleceğimden
nasıl şüphe edersin?
Ben
daima şüphe ederim.
Kardinallere
kutsal konuşmanı ne zaman yapacaksın?
Söyleyecek
bir şeyim olduğunda.
Hiç
sigaram kalmamış.
Kutsal
Babamız, Papalık Sarayı'nda değil.
Kardinal
Devlet Sekreteri de yok.
Saat
kaç?
Sabah
üç.
Ben
hallederim.
Sen
git uyu.
Ve
kimseye tek kelime etme.
-
Girebilir miyim?
-
Elbette.
Teşekkür
ederim.
Geceleri
çok güzelsiniz, Rahibe Mary.
Lütfen Sizi en yakın arkadaşım Girolamo ile
tanıştırayım.
-
İyi dostunuz mu?
-
Evet.
Beni
asla eleştirmeyen tek kişi.
Neden
geldiniz?
-
Papa yüzünden.
Üzüldüm.
Benim için geldiğinizi sanmıştım.
Papa'nın
nerede olduğunu bilen yok.
Endişelenmeyin.
Tüm
papalar önünde sonunda özgürlüğü hatırlamaya
ihtiyaç duyar.
Sonra
da geri gelirler.
XIII.
Pius'un selefini bir tombala salonundan almamız gerekmişti.
Rakamları
çeken kişiyle hile yapıyorsun diye tartışıyordu.
İsteyince
çok rahatlatıcı olabiliyorsunuz.
Geceleri,
Rahibe Mary, ne kadar güzelmişsiniz.
Söylemiştiniz.
Tanrı'yı
seviyoruz çünkü diğer kadın ve erkekleri
sevmek çok ızdıraplı.
Siz
ve ben, insanlardan feragat ettik.
Çünkü
acı çekmek istemiyoruz.
Çünkü
aşkın kalp kırıklığına dayanmaktan aciziz.
Çünkü
mutsuzuz.
Çünkü
korkağız.
Tüm
rahipler ve rahibeler gibi.
Çok
güzel sözler bunlar.
Ama
hepsi bu değil.
Ama
doğru.
Bunlar
benim değil, sizin Papa'nızın sözleri.
Evet,
evet, Girolamo, şimdi söyleyeceğim Rahibe Mary'ye.
Ne
söyleyeceksiniz bana?
Kutsal
Babamız'ı mahvetmenin bir yolunu bulduğumu.
Güzel
bir skandal için gerekli tüm kanıtları topladım.
Ama
kullanmayacağım.
Kanıtlar
burada.
Alın.
Sizde
daha güvende olurlar.
Çünkü
Rahibe Mary haklıydınız.
Papa
gerçekten bir aziz.
Evet.
Öyle!
-
İyi geceler, efendim.
-
Merhaba.
Bize
sigara satar mısınız?
Var
mı bilmiyorum.
Siz
rahatınıza bakın.
Ben
gidip bakayım.
Teşekkürler.
Andrew!
Oturun
lütfen.
İngiliz?
Amerikalıyız.
Rahibe
benziyorsunuz.
Rahip
değiliz.
Eşofman
giyen iki rahip gördünüz mü hiç?
Her
şeyi gördüm ben.
Hatta
kimi müşterilerim ısrarla Tanrı'nın
varlığının ispatı olduğumu söyler.
İlginç
bir teori!
Ama
yanılıyorlar.
Beni
görüyorlar çünkü uzağı göremiyorlar.
Siz
uzağı görebiliyor musunuz?
Evet.
Ve
Tanrı'nın varlığının ispatına sahibim.
Gösterin.
Gösterin,
rica ederim.
Gözleriniz Gözleriniz, bayım.
Tanrı'nın
varlığının ispatı gözleriniz.
Gidelim.
İyi
geceler, bayan.
Rahibe
Mary'nin bizi nöbetçinin evine götürdüğü zamanı hatırlıyor musun?
Billy'nin
ölüm döşeğindeki annesini?
Evet,
hatırlıyorum.
Bundan
bahsetmek istemiyorum.
Hiçbir
şey olmamış gibi davranman boşuna, Lenny.
O
odada olağanüstü bir şey oldu.
O
konudan konuşmak istemiyorum.
En
yakın dostumsun ama seni anlamıyorum.
Neden
konuşmak istemiyorsun?
Sadece
anlayabildiğim şeyler hakkında konuşmak istiyorum.
Anlamıyor
musun?
Ruhban
Sınıfı Kongregasyonu Başkanı olmanı istesem?
Tüm
dünyadan rahip adaylarını seçmeni istesem?
Yapar
mıydın?
Diyelim
ki reddettim?
Hükümdarlık
yetkilerimi kullanmak zorunda kalırım.
Ne
de olsa artık Papa'yım.
Sana
bir şey söyleyeceğim.
Daha
önce söylemediğim bir şey.
Şimdi
söyle o zaman.
Yetimhaneye
ilk geldiğinde pencereden izliyordum.
Babanı
hatırlamıyorum.
Ama
anneni hatırlıyorum.
Nasıl
biriydi?
Saçları
ortadan ayrılmıştı.
Yanlardan
uzundu.
Gözleri parlaktı
ve kayıtsızdı.
Üzgün
olduğunu düşündürdü bana.
Ben
de onu öyle hayal ettim.
Hep.
Neden
bana hiç söylemedin?
Küçükken
düşündüm ki Seni çok üzebilir diye
düşündüm.
Şimdi
bile beni çok üzüyor.
Kaçmak
mı istedin?
Gel
hadi, içeri girelim.
Kardinal
Devlet Sekreteri'ne hiçbir şey söylemedim.
Çok
teşekkür ederim, Rahibe Mary.
Monsenyör,
konuştuklarımızı Kardinal Devlet Sekreteri'ne
anlattığınız için sizi bağışlıyorum.
Kutsal
Babamız, nasıl öğrendiniz?
Alkolik
olmanızı da bağışlıyorum.
Ve
içmeyi bırakmanızı tavsiye ediyorum.
Ne
de olsa Amerika'ya zor bir görev için gitmek üzeresiniz.
Kutsal
Babamız, hakkımda başka ne biliyorsunuz?
Güçlü
bir adamın beraber çalıştıkları hakkında
bilmesi gereken her şeyi biliyorum.
Ve
Voiello değil, ben tüm insanların en
güçlüsüyüm.
Hakkımda
başka ne biliyorsunuz, Kutsal Babamız?
Bilinecek
başka ne var?
Bana
hep kutsiyetimden bahsediyorsun.
Sözde
gerçekleştirdiğim mucizeden.
Ama
ihtiyacım olan tek mucizeden hiç bahsetmiyorsun.
Gerçekleşmeyen
ve asla da gerçekleşmeyecek olan mucize: Anne babamı yeniden görmek.
Tanrı'ya
güvenin, Papa Hazretleri.
Onları yeniden göreceksiniz.
Yaşlanıyorum.
Zaman hızla azalıyor.
Ve onları ölü görmekle ilgilenmiyorum.
Sadece yaşayanlarla ilgileniyorum.
Kutsal
Babamız, rica ediyorum Amerika'ya Monsenyör
Gutierrez'i gönderme kararınızı yeniden
düşünün.
Kurtwell
vakasının yüksek itibarlı biri tarafından
incelenmesi gerekir.
Gutierrez
bu işe uygun değil.
Gerekli
uzmanlıklara sahip değil.
Dahası
kırılgan ve duygusal.
Dünyaya,
çocuk istismarını ciddiye almadığımız,
daha da kötüsü bu konuyla ilgilenmediğimiz mesajını verebiliriz.
Bir
sorun daha var.
Size
söylemek istemedim ama artık mecburum.
Papa
Hazretleri, Gutierrez bir alkolik.
Biliyorum.
Bir
sırrı daha var.
Ya
onu da biliyorsam?
Ya sizin tüm sırlarınızı da biliyorsam, Kardinal?
Ne başarmayı umuyordunuz?
Bir skandal çıkarmak mı?
Kısırlıktan muzdarip o kızı tehdit etme
düşüncesi bile!
Nerede duracaktınız, Kardinal?
Merhamet nedir bilmiyor musunuz?
Ne kadar ileri gidecektiniz?
Kutsal Babanız'a şantaj yapar mıydınız?
O genç kadınla aramda olmayan bir cinsel
ilişkiyi ima etmek için o resimleri
basına verecek kadar ileri gider
miydiniz?
Hâlâ anlamadınız ama eski yöntemleriniz oy kaybetmekten korkan eski papalar üzerinde
işe yarıyordu.
Benim üzerimde işe yaramazlar.
Ben genç papayım.
Oyları önemsemiyorum.
Tüm bunları
Kim anlattı size bunları?
Politikacıyım diye hava atıyorsunuz ama sizden çok daha kurnaz bir
politikacıyla karşı karşıya olduğunuzu
hâlâ fark edemediniz.
Benimle.
Kutsal Babamız, fotoğrafları çoktan imha
ettim.
Doğru; eski, vahşi yöntemleri kullanmayı
düşündüm.
Ama zamanla tövbe ettim, Kutsal Babamız.
Günah işleyemeden tövbe ettim.
O genç kadına söylediğiniz sözler beni
aydınlattı.
Yalvarırım, bağışlayın beni.
Affınıza ihtiyacım var.
Affıma değil, merhametime ihtiyacınız var.
Kendinizi gülünç duruma düşürmeyi bırakın ve
kalkın.
Kutsal
Babamız, papalık tacı Washington'dan geldi.
Mükemmel
durumda.
Sistine
Şapeli'ni hazırlayın.
Kardinallere
hitap etme zamanı geldi.
Hayır.
Hâlâ
oradalar.
Arkamı
döneceğim ve hâlâ orada olacaklar.
Şimdi
arkamı döneceğim ve onları göreceğim.
Annem
ve babam beni bekliyor.”
Tak tak!”
"Tak
tak!”
Evde yokuz.
Kardinal kardeşlerim, bugünden itibaren kapımızı kim çalarsa çalsın evde yokuz.
Tanrı hariç herkes için yokuz.
Ardına dek açık olan her şey bugünden itibaren
kapalı olacak.
Evanjelizm.
Çoktan yaptık.
Ekümeniklik.
Denedik gördük.
Hoşgörü.
Burada yaşamıyor artık.
Tahliye edildi.
Evi, yeni sakini için boşalttı.
Tamamen zıt bir dekorasyon zevkine sahip olan
sakini.
Yıllardır diğerlerine elimizi uzatıyoruz.
Bırakmanın zamanıdır!
Bir yere gittiğimiz yok.
Buradayız.
Çünkü, biz neyiz?
Biz çimentoyuz.
Çimento yerinden kıpırdamaz.
Biz penceresiz çimentoyuz.
Dış dünyaya bakmayız.”
Sadece Kilise sahiptir gerçeğin
karizmasına”, demiş Antakyalı Aziz
Ignatius.
Ve haklıydı.
Dışarıya bakmamız için sebep yok.
Onun yerine, oraya bakın.
Ne görüyorsunuz?
Kapı o.
İçeri tek giriş.
Küçük ve çok rahatsız.
Ve bizi bulmak isteyen o kapıdan geçmenin yolunu bulmak zorunda.
Kardinal kardeşlerim, yeniden yasaklı
olmalıyız.
Erişilmez ve gizemli.
Yeniden arzulanır olabilmenin tek yolu bu.
Büyük aşk hikâyeleri ancak böyle doğuyor.
Ve ben artık yarı-zamanlı inananlar
istemiyorum.
Büyük aşk hikâyeleri istiyorum!
Tanrı fanatikleri istiyorum.
Çünkü fanatiklik aşktır.
Geriye kalan her şey sadece muadildir.
Ve Kilisenin dışında kalacaktır.
Son papanın tavırları sayesinde geniş kitleler Kiliseye yakınlık duydu.
Kilise popüler oldu.
Ne harika değil mi, diye düşünebilirsiniz.
Bolca saygınlık ve dostluk kazandık.
Koca dünyanın dostluğuyla ne yapılır bir
fikrim yok.
Ben mutlak sevgi ve mutlak teslimiyet
istiyorum.
Bu, çok az müridi olan bir kilise anlamına
gelebilir mi?
Bu bir hipotez.
Ve hipotezle gerçek aynı şey değildir.
Ama bu hipotez bile çok kötü değil.
Güvenilir bir azınlığı, dikkati dağınık
ve ilgisiz bir çoğunluğa tercih ederim.
Şehir meydanları ağzına kadar
dolu.
Ama kalpler
Tanrı'dan yoksun kalmış.
Sevgiyi rakamlarla ölçemezsiniz.
Ancak yoğunluğuyla ölçebilirsiniz.
Mecburiyetten gelen körü körüne sadakatle.
Bu kelimeyi ruhunuza kazıyın.
Mecburiyet.
Bugünden itibaren Papa'nın istediği bu.
Kilisenin istediği bu.
Tanrı'nın istediği bu.
Ayinler artık sosyal etkinlik değil, ağır iş
olacak.
Günahlar istendiği anda affedilmeyecek artık.
Alkış beklemiyorum sizden.
Bu şapelde teşekkür sözcükleri sarf
edilmeyecek.
Ne benim ne de sizin tarafınızdan.
Nezaket ve görgü, Tanrı'nın hizmetkârlarının
işi değil.
Sizden beklediğim yapmanızı söylediğim şeyleri yapmanız.
XIII. Pius'a itaatinizin dışında hiçbir şey
yok.
Cehennemden başka.
Siz o cehennemi bilmeyebilirsiniz.
Ama ben biliyorum.
Çünkü onu ben inşa ettim, hemen şu kapının
ardında.
Cehennem.
Son birkaç günde sizler için cehennemi inşa
ettim.
O yüzden size gelmekte geciktim.
İtaat edeceksiniz, biliyorum.
Çünkü anladınız ki bu Papa inananları kaybetmekten korkmuyor.
Meğerki azıcık inançsızlık göstersinler.
Bu da demek oluyor ki bu Papa pazarlık
yapmıyor.
Hiçbir konuda, hiç kimseyle.
Ve bu Papa'ya şantaj yapılamaz!
Bugünden itibaren, “uzlaşma” kelimesi sözlükten çıkarıldı.
Silip attım o kelimeyi.
İsa o çarmıha isteyerek çıkarken
uzlaşmıyordu.
Ben de
uzlaşmayacağım.
Amin.
Zıpla.
Kutsal Babamız
Yaptığım korkunç bir şey, itiraf etmem gerekiyor.
Sırlarını sadece Tanrı'ya itiraf et, Esther.
Benimle ilgili olanları bile.
Senin için yapabileceğim tek bir şey var:
Affetmek.
Daima affetmek.
Kutsal Babamız
Hissediyorum.
Evet.
Hissediyorum.
-
Evet.
Haklısın.
Ben
de hissediyorum.
Hoşça
kal, Zizi, teşekkürler!
Beyler
Onur duydum!
Bu
ziyareti neye borçluyum?
Tonino
Pettola
Bu ziyaretin sebebi sabrımızı taşırmış olmandır!
6.bölüm
Edgar!
Neden
öldü?
Kilisemizin
de öleceği sebepten.
İhtiyarlıktan.
DOKUZ
AY SONRA
O heykelde bu kadar erotik bulduğunuz
nedir?
Zihnimi
kurcalamamayı tercih ederim.
Kutsal
Babamız, bağışlar azaldı.
Piskoposların
ve bölgelerinin geçimini sağlayan dini
vergi gelirleri azaldı.
Vatikan'a
turist ziyaretleri de Vatikan Şehri'nin
kaynak akışıyla beraber büyük ölçüde azaldı.
Vatikan
Bankası'nın yapabileceği pek bir şey yok.
Özgürce
finansman yapma günlerimiz sona erdi.
Değişen
bankacılık kanunu elimizi kolumuzu bağlıyor.
Bu
şekilde devam edersek sırf hayatta kalmak için
sanatsal mirasımızı satmaya başlamak zorunda kalacağız.
İNANANLAR GERİ GELECEK.
DOĞAL BİR DÖNGÜ BU.
ŞU AN İÇİN İNANANLAR GERİ GELMİYOR.
VE KÜÇÜK AMA TEHLİKELİ KÖKTENCİ KATOLİK
GRUPLAR ORTAYA ÇIKMAYA BAŞLADI.
TIPKI İSLAM'DA OLDUĞU GİBİ.
KATOLİK KİLİSESİ'NDEN DAHA ÇOK
İNANANI VAR İSLAM'IN.
BU KADAR RİSKLİ VE SEVİLMEYEN BİR KARARIN
SORUMLULUĞU SİZE YÜK GELMİYOR MU?
Hayır.
Papa Hazretleri, siz kimsiniz, gerçekten?
Yüce
Tanrı'nın bahşettiği Aziz Peter ve Aziz
Paul ve kendi yetkimiz ile bu muhterem
kardeşimizi kutsiyetle ilan ediyoruz Kutsal Roma Kilisesi'nden Kardinal Bernardo Alonso Gutierrez.
Yüzüğünü
Peter'in elinden al.
Ve
bil ki Havariler Prensi'ne duyduğun sevgi ile
Kiliseye duyduğun sevgi güçlenmiştir.
Ikın.
Daha güçlü.
Ikın!
Ikın, tamam.
Tamam,
Esther.
Tamam,
Esther.
Daha
güçlü.
Ikın.
Çok
güzel, çok güzel.
Tamam,
Esther, tamam.
Devam
et, ıkın.
Tamam.
Tamam.
Şimdi
gerçek duayı okuyalım.
İsa'nın bize tüm dualara örnek
olarak verdiği duayı.
Tanrı günahlarımızı bağışlasın
İsa günahlarımızı bağışlasın
Tanrı günahlarımızı bağışlasın
Göklerdeki Pederimiz Adın yüceltilsin
Hükümdarlığın gelsin
Göklerde olduğu gibi
Yeryüzünde de senin istediğin olsun
Günlük ekmeğimizi
Bugün de bize ver
Bize kötülük edenleri
Bağışladığımız gibi
Sen de bağışla suçlarımızı
Bizi günah işlemekten koru Ve
kötülükten kurtar
Dua edelim.
Papa
bana kardinal olacağımı söylemişti.
Ama
sözünü tutmadı.
Bilemiyorum
Bu Papa
Bilemiyorum
Bilemiyorum
Ama
çok şey biliyorum.
Bir
konuşacak olsam
Bilemiyorum
Sizlere veda etme zamanım geldi.
Daha
önce yapmam gerekirdi.
Ama
Kutsal Babamız, yeni sorumluluklarım üzerinde
çalışmaya başlamam için beni Roma'da tuttu.
9
ay sonra, üstelik de veda edip Roma'ya dönmek üzere geldiğim için sizlerden özür dilerim.
Gitmeden
önce sizlere, San Pedro Sula'nın yeni
piskoposunu tanıştırmak istiyorum.
Monsenyör
Jorge Aguero.
Monsenyör
Aguero'yu iyi tanırım.
Kendisi
bir kahramandır.
Bu
kürsüden sizlere kötülükten vazgeçmeniz,
çetelere karşı mücadele etmeniz,
ölüme, şiddete ve Honduras'ı saran
uyuşturucuya hayır demeniz için haykıracaktır.
Suç
baronlarına komünyon vermeyi, kızlarının
düğünlerini yapmayı reddedecektir.
Evet,
benim yapamadığım her şeyi yapacaktır.
Çünkü
ben kahraman değilim.
Çünkü Ben korkuyorum.
Sizler
gibi.
Belki
bu yüzden beni az da olsa sevdiniz.
Değil mi?
Çünkü
size kendinizi rahatsız hissettirmedim.
Asla
bir tercih yapmanızı istemedim.
İyi
Hıristiyan olmak için uyuşturucu kartellerine
kendinizi öldürtmeniz gerek diyerek şantaj yapmadım size.
Sizi
olduğunuz gibi sevdim.
Olmanız
gerektiği gibi değil.
Şimdi
size veda ediyorum.
Roma'ya
gidiyorum.
Ama
bu bir eve dönüş değil.
Şunu
bilin isterim ki benim nazarımda gerçek
evim Honduras oldu ve daima da olacak.
Dikkat!
Çiçek!
Bu
da bebek için.
Hiç
gerek yoktu, Kutsal Babamız.
ABD
Başkanı Thomas Jefferson'a aitmiş bu İncil.
Ama
yepyeni duruyor çünkü hiç açmamış.
Jefferson'ı
suçlayamayız ama.
İncil
okuması ağır bir eser.
Adını
Pius koyduk.
Kuş
ismi.
Yükseklere
uçacaktır.
Kucağınıza
almak ister misiniz?
Benim
için alışılmadık bir deneyim olur.
Peter
ve benim için bir onur olur.
Tanıştığımıza
memnun oldum Sayın XIV. Pius.
BEBEKKEN
NASIL KOKTUĞUMUZU HATIRLAMIYOR OLMAMIZ NE ACI.
EBEVEYNLERİMİN KOKUSUNU HATIRLIYORUM AMA.
Size
benziyor.
Yakından
bakınca biraz da
Hayır.
Çok
güzel bir bebek.
Annesine
benziyor.
Kutsal
Babamız.
Bağışlayın.
Çok
aptalım!
Ellerim
sadece insanları kutsamayı biliyor.
-
Önemli değil.
Bir
şey olmadı.
-
Çok aptalım.
Hepimizin
yeni şeylere alışması zaman alır.
Bir
şey olmadı.
-
Evet, haklısın, Peter.
Valente,
bana söylemek istediğin bir şey mi vardı?
İtalya
Başbakanı Vatikan'da sizi bekliyor, Kutsal Babamız.
Elbette,
aklımdan çıkmış.
Esther,
gitmem gerek.
Zihnim
o toplantıda olacak.
Ama
kalbim bu odadan hiç çıkmayacak.
Genç
bir kadının doğum yaptıktan dakikalar sonra
bir anneye dönüşmesini görmek çok şaşırtıcı.
SAYIN BAŞBAKAN, PAPA'YA KARŞI TEMKİNLİ
OLMANIZI ÖNERİRİM.
EDİNDİĞİM BİLGİLERE GÖRE KENDİSİ AZİZDEN ÇOK ŞEYTANİ BİR KARAKTER.
MÜKEMMEL!
NİHAYET DENGİYLE KARŞILAŞACAK.
Kardinal!
Hoş
geldiniz, Sayın Başbakan, Kutsal Babamız sizi bekliyor.
-
Teşekkürler.
-
Bu taraftan lütfen.
-
Günaydın.
-
Günaydın.
Günaydın.
-
Günaydın.
-
Günaydın.
Toplantıya
gecikeceğiz.
Günaydın.
Uyuyor
musunuz, Kutsal Babamız?
Hayır,
Sayın Başbakan.
Sizin
için dua ediyorum.
Çok
düşüncelisiniz.
Daha
9 ay olmuşken görüşmeyi kabul ettiğiniz
için de çok teşekkür ederim.
Bu
kadar uzun süre hükümette kalacağınızı sanmıyordum.
Neden
uğraşayım, dedim.
Ama
yanılmışım.
E,
İtalya'mız ne durumda?
Çok
daha iyi, sayemde.
-
Öyle mi dersiniz?
-
Evet.
Bence
durum tam tersi.
Çok
daha iyi olsun istiyorsanız şu talep
listesini dikkate almak isteyebilirsiniz.
Birkaç
dakika önce aceleyle karaladım.
Unuttuğum
bir şey varsa ekleyebilir ve en kısa
zamanda size ulaştırılmasını sağlarım.
Katolik ailelere daha çok yardım.
Nikahsız birlikteliklere hayır.
Eşcinsel evliliğe hayır.
Katolik okullarına daha çok para.
Papalık'a daha fazla vergi ve bankacılık
imtiyazları.
Kürtaja her koşulda mutlak yasak koyma.
Boşanmaya her koşulda mutlak yasak koyma.
Ötenaziyi cazip kılabilecek her şeye hayır.
MÜSLÜMAN VE HİNDULARIN DİNİ ÖZGÜRLÜĞÜNE
KISITLAMALAR.
Laterano Paktı'nın yeninden tartışmaya
açılması.
Vatikan Devleti sınırlarının yeniden
değerlendirilmesi.
İtiraf
etmeliyim bu sonuncu talep çok etkileyici.
Genişlemeye dair hırslarınız olduğundan haberim
yoktu.
Ama gelmeden önce yeni Papa'nın komik biri
olduğu söylenmişti.
Yeni Papa'nın sizden çok daha zeki olduğunu da
söylediler mi?
Hayır.
Çünkü değil.
Aramızdaki fark ne biliyor musunuz, Kutsal
Babamız?
Söyleyin.
Farkımız şu ki ben oyların yüzde 41'i ile
seçildim.
Ve o yüzde 41 gerçekten var.
Siz Tanrı tarafından seçildiniz.
Ve Tanrı'nın varlığı kesin değil.
Güzel!
Dikkate almaya değer bir unsur daha var.
Eğer Tanrı gerçekten varsa o yüzde 41'i dünya üzerinden silmek ne kadar vaktini alır
dersiniz?
Tanrı o yüzde 41'i nerede yok edecek?
Gelecek seçimde oy sandıklarında mı?
Evlerinde televizyon izlerken mi?
Ya da belki uykularında!
Gelecek seçimde, oy sandıklarında.
Dahası ben, İsa'nın vekili, o yüzde 41'in yok edilmesine memnuniyetle
yardım edeceğim.
Eğer aptalı oynamayı bırakmazsanız size Tanrı'nın varlığını kanıtlamak zorunda
kalacağım.
İzninizle açıklayayım, Kutsal Babamız.
- Lütfen.
- Talepleriniz tarihin bir başka noktasında bir temele
sahip olabilirdi.
Kilisenin şu ankinden daha güçlü olduğu bir
zamanda İtalyan siyaseti taleplerinizi
değerlendirmek zorunda kalırdı.
Geçmişte hep olduğu üzere.
Şimdi Papalığınızı kısaca analiz edelim,
Kutsal Babamız.
Geçtiğimiz 9 ay kendinizi inananlara hiç
göstermediniz.
Aziz Peter Meydanı'nda tek bir dua dahi
okumadınız.
Kimseyle iletişim kurmadınız.
Tepedeki sarayınıza çekildiniz.
Vatikan gazetesinde yayımlanan, gerici ve
yobaz tezlere dayandırdığınız kısa ve
öz genelgelerinizle inananları tehdit
ettiniz ve dehşete düşürdünüz.
Sonuç olarak, çok sayıda saygın araştırmaya
göre “İtalyan Katolikleri kitleler
halinde Kilise'den uzaklaştı!”
Bu yeni gelişme sayesinde taleplerinizi göz
ardı etmenin yanı sıra daha da büyük
bir fırsat yakalıyorum.
Nihayet İtalya'yı modernleştirme fırsatı.
Misilleme veya seçmen desteği kaybetme
endişesi olmadan binde sekiz Kilise
vergisi sahtekârlığını giderebilir,
nihayet piskoposluklara vergi cezası kesebilir, hepsinden önemlisi nihayet nikahsız birliktelik, ötenazi,
eşcinsel çiftler, kürtaj ve bilimsel
araştırma konularında ülkeyi, Kutsal
Katolik Kilisesi'nin ödenek talepleri,
engellemeleri ve vetolarından kurtarabilirim.
Uzun lafın kısası, Kutsal Babamız sayenizde bir devrim başlatabilirim.
Çok ikna edici bir konuşma.
Nihayet mantıklı konuşmaya başladığımıza
sevindim.
İkna edici ve aptalca.
Tüm politikacı konuşmaları gibi diyebilirim.
Dahası gerçekleştirilemez.
Gerçekleştirilemez mi?
Orasını göreceğiz.
Şimdi lütfedip dinlerseniz, hem Tanrı'nın varlığını kanıtlayacağım hem de sizi böylesine keyifli ve kendinden
emin yapan yüzde 41'i nasıl yok
edeceğini anlatacağım.
Kutsal Babamız, dinlemek için
sabırsızlanıyorum.
Sevindim.
Sayın Başbakan, altmışlarda sokaklarda
protesto eden genç insanların dilinde
bir sürü dalalet vardı.
Bir şey hariç; hayal gücüne önem vermek.
O konuda haklıydılar.
Sorun şu ki hiç hayal güçleri yoktu.
Sizin de yok.
Ama Tanrı'nın ve benim çok var.
Tanrı'nın ve benim paçalarımızdan damlıyor.
Şimdi benimle beraber bir şeyi hayal etmeyi
deneyin.
Altı ay içinde İtalya'da genel seçim olacak.
Siz de yüzde 41'inizi korumaya veya arttırmaya
çalışacaksınız.
An itibarıyla her şey o 41'i koruyacağınıza
işaret ediyor.
- Evet.
- Şunu hayal edin Seçimden birkaç hafta önce bir açıklama yapılıyor.
Papa XIII.
Pius ilk kez halk önüne çıkmaya karar vermiş.
İtalyan Katoliklerine hitap edecekmiş.
Nasıl bir merak yaratır!
Bütün dünya meraktan ölüyor.
Gayet beklenebilir bir durum.
Hepimiz isteriz saklı olanı görmeyi.
Hepimiz isteriz yasak olanla yüzleşmeyi.
XIII.
Pius ortaya çıkar güzel mavi gözleriyle.
Yumuşak ve etli ağzıyla.
Göz kamaştırıcı bir surettir.
Öyle ki insanları kör eder.
Bir başka deyişle, güçlü ve anımsatıcı bir
surettir.
İsa'dan çok da farklı değildir.
Ama XIII.
Pius sadece göz kamaştırmaz, güven de verir.
Latince alıntılarla dolu muhteşem bir
konuşmayla inananların korkmasına gerek
olmadığını söyler.
Nasıl korkabilirler ki, İsa kadar yakışıklı ve güven veren bir Papa
varken?
Son olarak, seçimden çok kısa süre önce Papa
iki kelime eder.
”NON EXPEDİT".
Anlamını biliyor musunuz?
- Hayır.
Elbette bilmiyorsunuz.
Çok gençsiniz.”
Non expedit” ilk kez 1868'de IX.
Pius tarafından ilan edildi.
1919'da XV.
Benedict tarafından kaldırıldı.
Ama bilin bakalım ben ne yapabilirim?
İtalyanların yüzde 41'ine hesap vermek zorunda
olmayan ben Sadece Tanrı'ya hesap
veriyorum ki o da hatalarımdan duyduğu
hoşnutsuzluğu sosyal medyada paylaşmıyor.
Tahmin edin ne yapabilirim?”
Non-expedit”i yeniden ilan edebilirim.
Katolikler hemen Google'da aratacaklardır
anlamını.
Ne demek acaba?”
Non expedit", Kutsal Babamız'ın Katoliklerin seçimde oy kullanması caiz değildir dediği anlamına
geliyor.
Yaptırdığınız araştırmalar ne diyor biliyor
musunuz?
Kendini Katolik olarak tanımlayan
İtalyanların nüfusa oranı yüzde 87,8.
Size itaat etmeyeceklerdir diyebilirsiniz.
Doğru.
Bir Katolik, Papa'ya itaatsizlik edebilir.
Ama İsa'ya asla etmez.
Halihazırda Papa'yım.
Ama inanın bana, istersem kendimi diğeri olarak da onaylatırım.
Ve bunu yaptığımda seçimi kaybedersiniz.
Şöyle olacaktır.
Oylarınızın yüzde 31'i Katolik seçmenden.
Size sadece yüzde 10 kalır.
Yerinizde olsam o rakamlardan bu kadar emin
olmam.
Sayın Başbakan
Şu aynaya bir bakın.
Ne görüyorsunuz?
İki genç adam.
Biri biraz tuhaf giyimli.
Ben, öte yandan, iki medya olayı görüyorum.
Biri çoktan gerçekleşmiş; o sizsiniz.
Diğeri gerçekleşmek üzere.
Evet, amacım
size Tanrı'nın varlığını kanıtlamaktı.
Sanıyorum kanıtladım.
Madem öyle neden Neden henüz halkın önüne çıkmadınız?
Çünkü henüz gerek olmadı.
Çok
da yanılmamışsın.
Bu
Papa bir şeytan.
Günaydın.
Bu
Papa bir aziz.
Papa'yla
görüşmemin ardından en azından bunu söyleyebilirim.
Sıcak,
verimli ve ilham veren bir toplantıydı.
Papalık
ile önemli bazı anlaşmazlıklarımız hâlâ var.
Papa'nın şüphelerine rağmen İtalyan
hükümeti cinsel yönelimi ne olursa
olsun nikahsız birliktelikleri
yasallaştırma çabalarına devam edecektir.
Bildiğiniz
üzere, binde 8'lik Kilise vergisi
görüşmeleri yaklaşıyor.
Gelecek
kabine toplantısının gündeminde olacak.
Kutsal
Babamız, hükümet ile ilişkileri düzeltmek için
ne yapabileceğime bakmamı ister misiniz?
-
Blöf yapıyor.
-
Kim?
Şu
anda televizyonda konuşan ve acelesi olan genç adam.
Göz
boyamaca.
Söylediklerinin hiçbirini yapmayacak.
Kutsal Babamız, çeşitli komisyonlar
tarafından onaylanmış olan yasa
taslaklarını okudum.
Bu
insanlar çok ciddi.
Binde
8'lik Kilise vergisinin değiştirilmesi İtalyan
piskoposluklarının varlığını tehdit edebilir.
Çok
mu kötü olur?
Hem
bize ne?
Sen
ve ben Papalık'ız.
İtalyan
piskoposları kendi başlarının çaresine baksın.
Kutsal
Babamız, yalvarırım, gülünecek bir konu değil.
Sakin
ol, blöf yapıyor.
Kutsal
Babamız, inanın bana, siyasi farkındalık
Devlet Sekreteri için içgüdüsel bir duygudur.
Futbol
tutkusu Devlet Sekreteri için içgüdüsel bir duygu.
Bilmenizi
isterim ki yeni bir şey üzerinde çalışıyorum.
Nedir?
Rahiplerin,
kürtaj olmuş kadınların günahlarını
çıkarmasını yasaklayacak bir uygulama.
Daha
yumuşak ve üstü kapalı bir aforoz.
Kutsal
Babamız, dünya kadınları Femen önderliğinde,
ellerinde çekiçler Vatikan surlarını yıkmaya koşacaktır.
İyi.
Yerine daha yüksek ve sağlam surlar inşa
ederiz.
Eski
ve güvenilmez Rorschach testleri, rahip adaylarının geçmişinin derinlemesine incelenmesini
emreder.
Dış dünyaya çıkmasına izin verilen rahip
adaylarını uygunsuz cinsel durumlara
düşürmek için parayla genç erkekler
tutulur.
Bu sabah masamda bulduğum talimatta bunlar
yazıyordu.
Kim bilir hangi hain astım ben Honduras'tayken
yazmış.
Ben
yazdım!
Tüm
rahip adayları iffet yemini eder.
Cinsel
yönelimleri konu dışı kalır.
Tüm
rahip adayları iffet yemini ediyor ama hiçbiri
bu yemine sadık kalmıyor.
İşin aslı bu.
Hayır
diyorum, Lenny.
Bunu
onaylamıyorum.
Ailemi
aramaya gitmedim.
Arkadaşım
Andrew Dussolier ile beraber olabilmek
için yetimhaneye döndüm.
Bu
dünyada başka kimsem yoktu.
Her
şeyin başlangıcı buydu.
Dostum
olarak bana borçlusun.
Otoritemi kabul eden bir din adamı olarak ne söylersem
yapmalısın.
İşte
burada: Sanchez Angelo.
Üstlerim
rahipliğe ne uygun ne de layık olduğuna
kanaat getirmiş.
Herhangi
bir piskoposluğa bağlı papaz okullarına
başvurmaktan 7 yıl süreyle men edilmişsin.
Neden?
Basitçe
ifade etmek gerekirse yaşadığın cinsel sorunlar standartlarımız gereği kabul edilemez.
Ne
istiyorsunuz?
İstifanızı.
Aksi
takdirde mezhebimiz hizipleşecek.
Hizipleşmek
mi?
Bir
deneyin.
Elinizdeki
her şeyi alırım.
Her
şeyi.
Yataklarınızı,
cübbelerinizi, iç çamaşırlarınızı, dünyanın
en nadide ve güzel yerlerindeki o
şahane manastırlarınızı.
Çünkü
hepsi bana ait.
Assisili
Aziz Francis gibi sokakta yaşamaya hazır
mısınız?
Yerde
yatmaya, bağımlı, evsiz ve ayyaşların tükürük
ve tekmelerini yemeye hazır mısınız?
Ben
sizinle ebedi bir savaşa girmeye hazırım.
Ya
siz, sonsuz yoksulluk dışında silahınız olmadan bu savaşa girmeye hazır mısınız?
Ben
de sanmıyordum.
Bu
durumda, saçmalamayı kesin.
Ve
kendinize ayakkabı alın.
Burada
nefes almak bile imkânsız oldu.
Angelo
Voiello?
İsa.
Kim
gönderdi sizi?
XIII.
Pius?
Hayır,
sulh hâkimi Raffaele Esposito.
Başkomiser
Becchi burada, size birkaç soru sormak istiyormuş.
Memnuniyetle
cevaplarım.
Bu
sizin olsun.
Okuyun!
SADIK
TARAFTAR PERDE ARKASINDAKİ ADAM Hangisini tavsiye edersiniz?
Peder
Antonello'nun “Yüce Küçük Ruh”u çok iyidir.
Liliana'nın
“Bir Adam”ı da.”
Voiello'nun Şantaj Yaptığı 1001 Ünlü” yü
alayım ben.
Şöyle
buyurun.
LÜTFEN
OTURMAYIN Kahverengi şeker alabilir miyim?
Kahverengi
şekerimiz yok, Başkomiser.
Burada
olma nedenimi biliyor musunuz, Kardinal?”
Er Core de Roma” restoranının sahibi hakkımda şikâyette bulunmuş olmalı.
Geçen
hafta Maradona'nın hâlâ uyuşturucu kullandığını iddia edince fena halde çıkıştım kendisine.
Ve,
“Tanrı'nın adını boşa anma sakın, bok herif!”
dedim.
Hayır,
Kardinal.
Gelme nedenimiz Tonino Pettola.
Tanıyor musunuz?
-
Kimi?
-
Tonino Pettola.
Evet,
elbette namını duydum.
Kötü
bir nam.
Koyun
sürüsünde Bakire Meryem'i gördüğünü iddia eden
bednam bir dolandırıcı.
Azizlik
İşleri Kongregasyonu defalarca ve ısrarla
başvurularını reddetti.
-
Şahsen tanıştınız mı?
Hiç.
Pettola'nın
akrabaları aksini iddia ediyor.
Dediklerine
göre Tonino Pettola, birkaç ay önce bir akşam
evinde, siz, Papa ve diğer Kardinallerle görüşmüş.
Görüşme
sonrasında şaşkın ve bu görüşmeye takıntılı
bir hal almış çünkü, yine dediklerine göre onu bataklık kumuna atmakla tehdit
etmişsiniz.
Size
inanılır geliyor mu, Başkomiser?
Kardinaller,
Devlet Sekreteri ve de Papa Tonino
Pettola'nın evine gidecek ve onu
bataklığa atmakla tehdit edecek.
Kulağa
tuhaf geliyor ama imkânsız da değil.
Neden?
Tonino
Pettola'ya ne oldu?
Ortadan
kayboldu.
Akrabaları,
Vatikan üst düzeyi tarafından taciz edildiğini
iddia ediyor.
Sizce
zavallı bir çılgınla vaktimizi harcar mıyız?
O
zavallının tüm dünyada takipçileri vardı.
Ve
kendi kilisesini kurmak üzereydi.
Sadece
o değil, Başkomiser.
Her
gün en az iki böyle deli çıkıyor.
Vatikan
bunların hepsini takip ve tehdit edecek olsa
başka hiçbir şey yapmaya vaktimiz kalmazdı.
Telefon
kayıtlarına göre Pettola'ya, Vatikan içinden
çok sayıda arama yapılmış.
İnanırım.
İnsanlar
sürekli Vatikan'dan dışarıya telefon açıyor.
Bu
müsrif davranışla yıllardır mücadele ediyorum.
Konumuz
israf değil, Kardinal.
Sizce
de çelişkili değil mi?
Pettola
önemsiz bir sahtekârsa ve ilginizi çekmiyorsa
onca arama neden?
Azizlik
İşleri Kongregasyonu taleplerini incelemek için kendisiyle irtibat halindeydi.
Aramalar
sadece Azizlik İşleri Kongregasyonu'ndan değil, sizin ve Papa'nın ofisinden de yapılmış.
Devlet
Sekreteri ve Papa'nın ofislerinde 250 çalışan var.
İçlerinden
birinin Tonino Pettola'yı aramış olma
olasılığını yok sayamam.
Belki
yalanlarına inanıp tanışmak isteyen biridir.
Tonino
Pettola nerede olabilir biliyor musunuz?
Muhtemelen
uzak bir manastırda dua ve tövbe ediyordur.
Her
şeye de bir cevabınız var, Kardinal.
İşim
bu, Başkomiser.
-
Aynı şeyi ben de duydum.
-
Neyi, Başkomiser?
Maradona'nın
hâlâ uyuşturucu kullandığını.
İstihbarattan,
Dubai'de çalışan bir arkadaşımdan.
Neden
beni üzmek istediniz, Başkomiser?
Neden?
Çünkü
Inter taraftarıyım, Kardinal.
Kardinal
Dussolier.
Siz
beni tanımazsınız ama ben sizi tanıyorum.
General
Meraviglia'nın eşi Kontes Emma Meraviglia'yım.
İyi
akşamlar.
Sizi
böyle yalnız görmek hoşuma gitmiyor.
Ben
alışkınım, hanımefendi.
Kötü
bir alışkanlık.
Kız
arkadaşlarım size eşlik etmek için can atardı.
Ben
de öyle.
Eşim
ve ben bu perşembe villamızda bir parti veriyoruz.
Başka
bir işiniz yoksa, lütfen gelin.
Gelmeniz
eşimi ve beni onurlandırır.
Teşekkür
ederim.
Aklımda
tutacağım.
Hoşça
kalın.
Adım
Angelo Sanchez.
Alicante'de
ağır işçilik yapan bir aileye doğdum.
Ve
homoseksüel değilim.
Çok
basit bir hayalim vardı.
Tanrı'ya
hizmet etmek.
Siz
benim hayalimi öldürdünüz.
Zavallı,
mutsuz, korkak bir katilsiniz siz.
Mükemmel
bir rahip olabilirdim.
Evet,
olabilirdin.
Eve
gitmek istiyorum.
Evle
kastettiğin neresi?
İkimiz
de öksüzüz.
-
Sen de mi?
-
Ben de.
Annemle
babam üç yaşımdayken terk etmiş beni.
Çocuklar
üç yaşındayken çok sevimli oluyor.
İnsan
üç yaşında bir çocuğu nasıl terk eder?
Bu
nasıl bir vicdandır?
Senin
de öksüz olduğunu bilmiyordum.
Artık
biliyorsun.
-
Lenny biliyor mu?
-
Hayır.
Asla
da bilmeyecek.
Neden?
Çünkü
Papa'nın sahnesi çalınmaz.
Ve
Papa'nın ızdırabına müdahale edilmez.
Lazio
yine içeri atakta Lulic'e dikkat!
Bunun
olmasına nasıl izin verebildik?
Buna
nasıl izin verebildik?
Buna
nasıl izin verebildik?
7.Bölüm
Bu
kadar kilit bir maç bu şekilde harcansın!
Bu
ne ya?
Nasıl bir Napoli takımı bu?
Bu
kadar önemli maçta nasıl böyle oynarsınız?
Böyle
geçmelerine nasıl izin veririz?
Böyle
geçmelerine nasıl izin veririz?
Hem
de ikinci kez!
Buna
nasıl izin verebildik?
Büyük
hayal kırıklığı!
Büyük
hayal kırıklığı!
Lulic'in
ikinci golü
Tam da ilk yarı bitmek üzereyken.
Büyük
hayal kırıklığı!
Büyük
hayal kırıklığı!
Bizi
yalnız bırak!
Bizi
yok edecekler.
Eşcinsellere
karşı baştan kaybedilmiş bir savaş Özellikle
de o genç adamın intiharının yankısı her
şeyi sona erdirecek.
İnsan
birçok şeye tahammül edebilir ama var
oluşuna yönelik bir tehdide edemez.
Fotoğrafları
Rahibe Mary'ye verdiğini ve onun da yok
ettiğini söylemiştin.
-
Doğru.
Ama
önce gerekirse diye bir kopyasını çıkardım.
Aklından
geçen nedir?
Basına
verelim.
15
gün içinde yeni bir Papamız olur.
Yetişkin
bir Papa.
-
Kim?
-
Spencer.
Ya
da ben.
Hayır.
Ben.
Peki.
Her
zamanki gibi Konklav'ı yönlendiririm.
Yeni
Papa sen olursun.
Sen
de yeniden güçlü bir Kardinal Devlet Sekreteri.
Ama
bunların hiçbiri olmayacak.
Fotoğrafları
kullanmayacağız.
Skandal
falan olmayacak.
-
Neden?
-
Çünkü Papa'yı, eli genç bir kadının
göğsü üzerinde gösteremeyiz dünyaya.
Kilisenin
dibe vurduğu an olur.
Ardından
gelen hiçbir Papa da altından kalkamaz.
Bir
şeyi unutuyorsun.
Papa'yla
sık sık konuşuyorum.
Size
söyleyeceğim şeyi bana bir sohbet sırasında söyledi.
Günah
çıkarırken değil.
Dolayısıyla
günah çıkarma gizliliğini bozmuyorum.
Nedir
bana söyleyeceğiniz?
Papa
derin bir inanç krizi yaşıyor.
Ne
demeye çalışıyorsunuz, Don Tommaso?
Papa, Tanrı'ya inanmıyor.
Ortaya
çıktılar.
Kim?
Annem
ve babam.
Ama
nasıl?
Bir
kutuda geldi.
Posta
damgası falan yoktu.
Onları
bulmamı sağlayacak hiçbir ipucu yoktu.
Neden
bulunmak istemiyorlar?
Çünkü
sizden korkuyorlar, Papa Hazretleri.
Herkes
sizden korkuyor.
Korkuya
son vermelisiniz, Papa Hazretleri.
Önemli
olan hayatta olmaları.
Ve
sizi unutmamışlar.
Ormanın
Meryem Ana'sı.
Biliyorum.
Bana
söylemek istediğiniz bir şey mi var, Rahibe Mary?
Papa
üzgün.
Papa
bir anlık zafiyet içinde.
Papa'nın
dikkati dağınık.
Eğer
imzalatmak istediğiniz Kilisemizi rayına sokacak herhangi bir belge falan varsa, tam zamanı
olabilir.
Ben
üzerime düşeni yaptım.
Şimdi
sıra sizde.
Tam
olarak ne yaptınız?
Hazırlıklı
olmalısınız, Voiello.
Biri
bizi görebilir.
Joseph
yeni bir önsöz yazdı.
Bunalımdayım,
Angelo.
Bunalımda
olman umurumda değil, Michael.
Geceleri
engelli bir çocuğa bakıyorum.
Dün
akşam ona baktım.
Salyası
akıyor, gözleri boş bakıyordu.
Ve
düşündüm: Kilise bu çocuk için ne yapıyor?
Cevap
çok basitti.
Hiçbir
şey yapmıyor.
Neden?
XIII.
Pius'tan önce ne yapıyordu ki?
Bunalımda
mısın, hafızanı mı kaybettin, Michael?
XIII.
Pius'tan önce Kilise yoksullara bakıyordu.
Başka
şeylerin yanı sıra.
Ama
daha büyük bir soru var.
Daha
geniş anlamda ne yapıyor Kilise?
Hiçbir
şey yapmıyor artık.
Vakit
öldürüyor.
Kilisemiz
vakit öldüren ve marjinalleşmiş bir kurum.
Papa'nın
da istediği bu, marjinal bir Kilise.
Küçük
ve ölü.
Dedi
ve yaptı.
Kiliseyi
başlangıcına döndürmek mi istiyordu?
Başlangıçta
bütün bunlar Peter'in mezarından ibaretti.
Peki
ne için?
Kendini
kapatmak, kendini inkâr etmek, kendini
erişilmez ve gizemli kılmak için mi?
Tanrı'ya
yaklaşmak için fedakârlık ve acı.
Çapraşık
mantığı içinde bu stratejiyle dünyanın merakını
ve sadakatini tetikleyeceğini sanıyordu.
Böylece
herkes geri gelip gizemi keşfetmek isteyecekti.
Peki!
Ama
hiçbiri olmuyor.
Kiliseler
boş.
Tridentin
ayini herkesin hevesini kırabilir.
Rahip
olmak astronot olmaktan daha zor hale geldi.
Papa,
misyonları yeniden finanse etmeyi reddediyor.
Diğer
dinlerle ilişkilerimiz gergin ve tehlikeli.
Dünyanın
kalanı karşısında sayımız azaldı, yalnızız.
Aziz
Peter Meydanı boş, kasvetli ve terk edilmiş.
Michael,
önlem almak bizim görevimiz.
Nasıl?
Michael,
gel bak.
Nasıl
çekilmesini sağlarım biliyorum, Michael.
Peki
yeni Papa kim olacak?
Bağışla
beni, Tanrım.
Kutsal
Babamız'ı aldattım, aldatıyorum ve aldatmaya
devam edeceğim.
Bağışla
beni, Tanrım.
Ama
kendimden çok sevdiğim adamın mahvına
seyirci kalamayacağım.
Bağışla
beni, Tanrım.
Ama
kendimden çok sevdiğim kurumun Kutsal
Roma Kilisesi'nin yıkımına seyirci
kalamayacağım.
-
Eğleniyor musun, Aldo?
-
Evet, sanırım.
Sizce
de kokteyl kültürünün düşüşte olması çok
yazık değil mi, Kardinal?
Gerçekten
o kadar kötü mü?
Bence
öyle.
Babam
bana kokteyl sanatını 25 yaşımdayken öğretti.
Babam,
İtalya'da kendini kokteyl sanatına adayan
ilk kişilerden biriydi.
Affedersiniz.
Biraz
izin verir misiniz?
Sen
bir katilsin.
Benim
için mi geldin?
Hayır,
geldim çünkü hayatım boyunca bu kadar yalnız
ve çaresiz hissetmemiştim.
Angelo
Sanchez öldü.
Ben
de seni görür görmez ölmek istedim.
Arzudan
ölecektim.
Ludovico,
biz uyuyacağız.
Rica
ediyorum şunun haçını çıkar, sonra da
Vatikan'a bırakıver.
Ben
ilgilenirim, anne.
-
Sen kimsin?
-
Ludovico Meraviglia.
Ne
zaman gelirler?
Yakında.
Pasaport
kontrolden geçiyorlar.
Biraz
çalışsanız vakit daha çabuk geçer.
Geldiler.
İçeri
alın.
-
Bana hediye gönderdin mi?
-
Evet.
Ne
gönderdin?
Piponun
eksik olan parçasını.
Seni
terk etmeden önce verdiğim parça.
Kaybettiğimi
nereden bildin?
Ara
sıra büyümekte olduğun yetimhaneyi arıyordum.
Piponun
bir parçasını yanından ayırmadığını ama
diğer parçayı kaybettiğini söylediler.
Nereden
buldun o parçayı?
Siz
beni yetimhaneye bıraktıktan sonra kaybettim.
Çünkü
Venedik'te bir mağazada aynı pipodan görüp aldım.
Ve
sana da kaybettiğin parçayı gönderdim.
Peki.
Şimdi
ikiniz de kıpırdamayın.
Onlar
değil.
Valente,
bu sahtekârları evimden at derhal!
Kimsin sen, Lenny?
Ben bir öksüzüm.
Senin gibi.
Ne zaman
büyüyeceksin?
Asla.
Bir rahip asla
büyümez çünkü asla baba olamaz.
Daima evlat olur.
Bu
yüzden 13 asır önce iffet yemini şartını getirdik.
Çünkü
daima Tanrı'nın evlatları olarak kalmalı,
asla yerine yeltenmeye cüret etmemeliyiz.
Neden
burada görüşmek istedim biliyor musun?
Hayır.
Neden?
Çünkü
burası o genç İspanyol, Angelo Sanchez'in atladığı yer.
Rahip
olmak istiyordu ama biz ona engel olduk.
Ben
engel oldum.
Ve
öldü.
Şanslıymış.
Tanrı'yla
konuşacak.
Bizim
aksimize nihayet neyin ne olduğunu öğrenecek.
Merhametine
ne oldu senin?
Merhamet
duydun mu hiç?
Dayanamıyorum,
Lenny.
Eve
gitmek, Honduras'a dönmek istiyorum.
Tam
da şimdi, sorumluluğun ve suçlu bir vicdanın yüküyle karşılaştığın anda pes edersen sen ne zaman büyüyeceksin?
Ne
zaman?
Bana
ihanet eden kim?
Evime
gönderdiği aktörleri bana kaybettiğim ailem diye kakalamaya çalışan kim?
Kim?
Voiello
mu, Spencer mı?
Söyle
bana, Tommaso. Hayır.”Hayır", ne?
Hayır,
size hiçbir şey söylemeyeceğim artık.
Neden?
Çünkü
aptal olduğum doğru ama o kadar da aptal değilim.
Seni
kardinal yapmadığım için mi içerledin bana?
Evet.
Önce sizinle artık konuşmak istememe nedenim o sandım ben de.
Bir
sonraki kilise meclisinde mor cübbeyi giyeceksin.
Önemli
değil.
Çünkü
sonra bir başka sebep daha olduğunu fark ettim.
Neden?
Siz Tanrı'ya inanmıyorsunuz, Kutsal Babamız.
Siz Tanrı'ya inanmıyorsunuz.
Kaka
yapmış.
Bana
verebilirsiniz.
Ben
değiştiririm altını.
Sen
biraz dinlen, Peter, ben hallederim.
Amma
çok kaka!
Kutsal
Babamız, geçen gün aynı fikirde olduğumuz
tek konunun Tonino Pettola vakası olduğu üzerinde düşünüyordum.
Ne
kadar dikkatli olsak az.
Zehirlenmekten
mi korkuyorsunuz, Papa Hazretleri?
Başka
şeylerin yanı sıra.
Bu
yöntemler, Vatikan'da bile kullanılmıyor artık, Papa Hazretleri.
Pekâlâ Sahte aile maskaralığını kim düzenledi?
Ben
değildim, Papa Hazretleri.
Benim
olduğumu düşünmenizi hakaret kabul ederim.
Benim
yöntemlerim çok daha sofistikedir.
O
konuda hakkınızı vermeliyim.
Kimdi
o halde?
-
İnanın bilmiyorum.
Ancak
ben olsam beklenmedik zamanlarda ortaya çıkan ve eleme sürecini bir şekilde aşmayı başaran
iki kaçık olmaları ihtimalini elemezdim.
Kutsal
Babamız, yemin ederim size karşı komplo kuran yok.
Ancak
sizin için içtenlikle endişelenenler var.
Geçen
gün bana ne imzalattın?
Yeni
rahip atamaları için basitleştirilmiş bir prosedür.
Neden
önce benimle konuşmadan imzalattın peki?
Belgeleri
size önceki akşam göndermiştim.
Okuduğunuzu
düşündüm.
-
Hayır.
Öyle olmadı.
Aklımın
başımda olmayacağını biliyordun.
Ve
o belgeleri bana aceleyle imzalattın.
Çünkü
savunduğumun tam tersi doğrultuya hizmet ediyorlardı.
Hayır,
doğru değil.
Yeni
rahip atama prosedürünü kolaylaştıran bir kararı imzalamanızı istedim çünkü basın bize
saldırıyor.
Bize
katil diyorlar.
Öngörüsüzlüğümüzle genç Angelo Sanchez'i öldürdüğümüz
söyleniyor.
Sen
ne düşünüyorsun?
Biz
mi öldürdük?
-
Gerçeği mi istiyorsunuz?
-
Evet, gerçeği istiyorum.
Hayır,
Kutsal Babamız.
Biz
öldürmedik.
Siz
öldürdünüz.
Yapamadım,
Caltanissetta.
İstifasını
imzalatamadım.
Gerçekleri
konuşmanın zamanı.
XIII.
Pius başarısız oldu.
İstifa
edeceğim, Michael.
Yapacak
başka bir şey kalmadı.
Biliyor.
Ben
kimim biliyor musun?
Evet.
Carlos Garcia.
Ne
iş yaptığımı biliyor musun?
Uyuşturucu
kaçakçısı olduğunuzu duydum.
Hayır,
sıradan bir kaçakçı değilim.
Buraların
en büyük kaçakçısıyım.
Nasıl
en büyük kaçakçı oldum biliyor musun?
Kurnazlıkla
mı?
Hayır.
Şiddetle.
Anlıyorum.
Hayır,
anlamıyorsun.
Şiddet
kendi başına var olmaz.
Saygının
yokluğunda var olur.
Ama
saygısızlık birçok farklı şekilde yapılabilir.
Ve
hepsi de şiddet gerektirmez.
Kilisende
uyuşturucuya karşı vaaz versen, bana
komünyon vermeyi reddetsen saygısızlık
ettiğini değil işini yaptığını düşünür,
sana şiddet uygulama gereği hissetmezdim.
Ama
sen öyle yapmadın.
Şu
anki piskopos öyle yapıyor.
Ve
yapmakta da haklı.
Hatta
kimse ona elini sürmeyi hayal bile edemez.
Ama
sen uyuşturucu satışını protesto etmek için
farklı bir yol seçtin.
Karımı
yatağa atmaya karar verdin.
Ve
bu çok yanlış.
Yanlış
çünkü beni iğrenç bir pozisyonda bıraktın.
Seni
affedip affetmeyeceğime karar vermem gerekiyor.
Koyu
dindar yanım affetmelisin diyor.
Ama
profesyonel iş ahlakım aksini söylüyor.
Tamam,
Esteban, gidelim.
Merhaba,
Roma!
Selamlar.
Çok
teşekkür ederim Teşekkür ederim.
Tanrı
tahliye edildi.
İstifamı
vereceğim.
Başarısız
oldum.
Asla
öyle söyleme, Lenny.
Büyük
bir Papa olacaksın.
Gelmiş
geçmiş en sevilen Papa.
Hastalara
şifa verdin.
Kısır
bir kadının hamile kalmasını sağladın.
Sen
bir azizsin.
Güzel
bir aziz.
Sen
İsa'nın dünyaya dönmüş halisin.
-
Teşekkür ederim.
-
Bir şey değil.
Benim
için yaptığın diğer şeye de teşekkür ederim.
-
Ne yaptım ki?
-
Muhteşemdi!
Hayatımın
en güzel anıydı.
Kısa
bir an için onları yeniden bulduğuma inandım.
O
bir an için eve döndüğümü hissettim.
8,Bölüm
Yüce
Tanrım Sevgili Dussolier artık senin
kollarında.
Sana
duam, ona, beraber yetimhaneden kaçtığımız
o öğleden sonrayı hatırlatman içindir.
O
yağmurlu öğleden sonrası hissettiğimiz korku
ve özgürlüğü hatırlat ona.
Ve
içini rahatlat onun.
Yanlış
bir şey yok.
Özgürlük
ve korku daima beraberdir.
Birbiri
için ölmeye hazır yaşlı ve evli bir çift gibi.
Rahibe
Mary'nin 20 yaşındaki halini hatırlat ona.
Koşarak
basket atarken güneşte dalgalanan sarı saçlarını
hatırlat ona.
Bizi
sessizlik içinde sarsan o kalıcı ve
kadim güzelliği hatırlat ona.
Şimdi
çok iyi biliyorum ki ne o ne de ben o
güzelliği asla unutmayacağız.
Hatırlat
ona, Yüce Tanrım, o büyük, tek odalı yatakhanede, battaniyelerin altında geçen sonu gelmez
gece sohbetlerimizi.
Gizlice
fısıldaşmalarımızı tükenmeyen tek konumuz,
geleceğimiz hakkında.
Çocuktuk
o zaman ve çocuklar böyle yapar.
Geleceği,
gerçeğin asla bilemediği renklere boyar.
Söyle
ona, tutmasın kırılan hayallerimizin yasını.
Başka
hayatlar yaşamak istedik.
Büyük
bir beysbolcunun, taşra yolundaki
benzincide çalışan ihtiyar görevlinin,
kahraman askerin, sefil New Yorklu müzisyenin, itfaiyecinin, açık denizdeki denizcinin
hayatını.
Söyle
ona ağlamasın hatırladığında, aksine bir
rahibin basit ve sıkıcı hayatını yaşadığımızı.
Öyle
de tuhaf bir hayat ki.
Umut
ve dua ederek geçiyor, Yüce Tanrım, gerçekten var olman ve bizi düşünüyor olman
için.
Amin.
Hazreti
Meryem, Mesih'in Anası.
Nereye
gidiyor hiç binmediğimiz uçaklar?
Ne zaman bir uçak görsem ben de aynı şeyi
merak ederim.
Hiç gitmediğim yerlere gittiklerini düşünürüm
hep.
Başka bir yere gidiyorlar.
Kutsal Juana'dan bahset bana.
Guatemala ve tüm Orta Amerika'da
saygı görür.
18 yaşında lösemiden ölmüş.
Ölüm döşeğinde demiş ki: "Tüm
dünya beni delice sevecek çünkü hayatım
boyunca ben dünyayı delice sevdim!”
Kutsal Juana, azizliği hak
edecek ne yapmış?
Hastanelerde hasta çocuklarla
ilgilenmiş.
Acılarını dindirmek için onlara
masallar anlatmış.
Kendi uydurduğu masallarmış.
Çok da güzellermiş.
Ve kahramanı da hep aynı
kişiymiş; Meryem Ana.
Hoşuma gitti.
Devam edin.
Çocukları gülümsetmekten
fazlasını yapmış masallar.
Çocukların çoğu, Juana'nın masallarını dinledikten birkaç
gün sonra ölümcül hastalıklardan
kurtulmuş.
Yüzlerinde bir gülümseme ile
iyileşmişler.
Neden iyileştikleri ve daha iyi
hissettikleri sorulduğunda iyileşen çocukların
tamamı, aynı cevabı vermiş: “Meryem
Ana bizi güldürdü!”
Müthiş bir hikâye, Kardinal.
Evet, Kutsal Babamız, müthiş bir
hikâye.
Güzel Keşke doğru olsaydı.
Ama doğru, Kutsal Babamız.
Pekâlâ,
bir düşüneyim.
Cevabımı
yakında bildiririm.
Mesleğe
nasıl karar verdiğinizi anlatın bana.
Kutsal
Babamız, kürtajı affedilmez ilan eden emrinizin
duyurulması Femen'i harekete geçirdi, her
yerde protesto ediyorlar.
Eyfel
Kulesi'nin altında, Avrupa Parlamentosu'nda.
Aziz
Peter Meydanı'nda bile.
Bir şeyi protesto etmek için çırılçıplak
soyunan insanlar hakkında konuşmak
istemiyorum.
Andrew'un
ölümü senin suçun değildi.
Evet,
öyleydi.
Valente.
Kutsal
Babamız.
Çok
yorgunum.
Geldim,
Kutsal Babamız.
Rahatınıza
bakın.
Yolculuğunuz
iyi geçti mi?
-
Helikopterleri çok severim.
Maceraya
çıkmışım gibi hissettirirler bana.
Sizin
gibi genç insanlar maceraları sever.
Kutsal
Babamız, biz aynı yaştayız.
Eskiden
aynı yaştaydık.
Beni
görmek istemenize hem şaşırdım hem de sevindim.
Sizi
görmem gerektiğini öğrenince ben de şaşırdım.
İstek
değil, gereklilik.
Kelimelerinizi
dikkatli seçin, Kutsal Babamız.
Çok
yorgunum.
Anlıyor
musunuz?
İzninizle
Kutsal Babamız, siz yorgun değilsiniz.
En
yakın dostunuz Kardinal Dussolier'in ölümünün
yasını tutuyor ve suçluluk duygusuyla mücadele ediyorsunuz.
Benimle
konuşmak istediğiniz neydi, Kutsal Babamız?
Nerede
yanlış yapıyoruz?
Çok
basit.
Ebedi ve değişmez “havuç ile
sopa” ilkesini yanlış uyguladık.
Havuç ve sopa.
Sopayı
getirdik ama havucu unuttuk.
Havuçla
kastettiğiniz nedir?
Bir
açılım.
Açılımla
kastettiğiniz nedir?
Sevgi
üzerine bir konuşma ve bir seyahat.
Seyahat
etmeyi sevmem.
Halka
görünmeyi sevmediğimi zaten biliyorsunuz.
Kimseye
görünmeniz gerektiğini söylemedim.
Seyahate
gelince, kimse seyahati sevmez.
Ta
ki çıkana dek.
Çıkınca
da severler, öyle değil mi?
Beni
nereye sürüklemeyi düşünüyorsunuz?
Afrika.
Rahibe
Antonia'nın kurduğu ilk hizmet köyünün 30.
yıldönümünü kutlamaya.
250
hizmet köyünün ilki.
En
büyük uluslararası hayır kurumu.
Rahibe
Antonia ofisimi günde ortalama 14 kez arayıp
davetini yineliyor.
Gitmenizi
sağlamak için seve seve bir kolunu verir.
Kolunu
kesmeye başlasın.
Ben
de bir ara giderim.
E,
ne diyorsunuz?
Rahibe
Antonia'dan pek hoşlanmıyorum.
Dahası birçok kardinalin söylediğine göre rahibenin ağız kokusuyla yakın bir ilişkisi
varmış.
Hayır.
Sorunlarımızı
çözmek için doğru fikir gibi gelmiyor.
Nasıl
isterseniz, Kutsal Babamız.
Asıl
istediğim Roma'ya dönmek.
Tatilde rahat edemiyorum.
Tüm zeki erkekler tatilde rahatsız hisseder.
Bu
arada, sizi biraz neşelendirebilecek bir şey var.
Elmore
Coen, en sevdiğiniz yazar, Roma'da tatil yapıyor.
Bir
röportajında sizinle tanışmak istediğini söylemiş.
İlginizi
çeker mi?
Elmore
Coen'la tanışmayı hep istemişimdir.
Ne
oldu paten kayan çocuklara?
Bütün
kitaplarınızı severim, Coen.
Sizinle
tanışmak büyük onur.
Abartmayalım,
Papa Hazretleri.
Ne
de olsa siz Papa'sınız.
Sizin
de benimle tanışmak istediğinizi duydum.
Nasıl
istemem?
Yüzyılın ilk birkaç on yılının en gizemli adamısınız.
Hangi yazar sizinle tanışmak istemez?
Siz yazarlar gizeme çok takıntılısınız.
Siz din adamları da fena sayılmazsınız.
Yazarlar ve din adamları bu açıdan birbirinin
aynı.
Gizemi çözmeyi göze alamazlar.
Çünkü çözdükleri anda gereksiz kalırlar.
Yazmak, sonsuz cehaletimi saklamak için
bulduğum yöntem.
Sahtekârlık
aslında.
Dünya tarafından kabul görmenin bir yolu.
Özellikle de kadınlar tarafından.
Tek ve gerçek ilgi alanım.
Bağışlayın, uygunsuz oldu.
Hiç de değil.
En ufak şeyin biz rahipleri utandırdığı
sanılır hep.
Oysa gerçek bunun aksidir.
Hiçbir şey bizi utandırmaz.
Başka hiçbir meslek günahla böylesine sürekli
uğraşmaz.
Günah çıkarma odası ameliyathanemizdir bizim.
Cerrahlar nasıl ki kandan korkmazsa biz rahipler de ayıp veya günahtan
korkmayız.
Kadınsız nasıl yaşıyorsunuz?
Cevabı kolay.
Aptallar gizlice kadınlarla beraber olur.
Akıllı olanlar ise toplumun, haz kaynağı
olarak sekse fazla değer biçtiğini uzun
zaman önce anladı.
Papa
Hazretleri, topu topu birkaç kelimeyle
eserlerimin dörtte üçünü yerle bir ettiniz.
Hemen her zaman dünyayı güden motor olarak
seksi yazdım ben.
Haklıydınız da.
Ama siz hırıldayan motorlar değil sürekli bozulan motorlar hakkında
yazıyorsunuz.
Ve bunun için 20 yıl önce size bir Nobel
verilmeliydi.
Doğru.
Ama maalesef Nobel'i sadece istemeyenlere
vermek gibi bir alışkanlık edindiler.
Hiç kız arkadaşınız oldu mu, Papa Hazretleri?
Elbette!
Sadece bir ve onunla ilgili her şeyi
hatırlıyorum.
Sizinse, Coen, binlerce olmuştur ama bir şey
hatırlamazsınız.
Belli bazı sapkın ve şehvetli ayrıntıları
hatırlıyorum.
Onları hatırlıyorsanız, sebebi muhtemelen hatırlamanın ne denli yanlış olduğuna
dair çekmeye devam ettiğimiz
nutuklardır.
Nasılsın?
Hasta.
Bir sorun buldular ama ne olduğundan emin
değiller.
Belki içine Tanrı girmiştir.
Şeytan olması daha muhtemel.
İstifa edecek misin?
Hayır, istifa etmeyeceğim.
Şimdi
daha da kötü hissettim.
Asla
Papa olamayacaksın, Michael.
Alış artık.
Papa
benim ve ölene dek de Papa olarak kalacağım.
Çünkü
nereye varacağını merak ediyorum.
Tanrı'ya inanmıyorsun sen.
- Ne dedin?
- Tanrı'ya inanmıyorsun, dedim.
Ben de elli yaşında oldum.
Ben de inanç krizi yaşadım.
Tüm rahipler gibi.
Tanrı'yı ikinci kez bulmak, ilk seferinden daha zor ve çetindir.
Gençliğin heyecanlarıyla mücadele etmen
gerekmez.
Ama inanç kaybıyla boğuşursun.
Ve de mantığın kısıtlarıyla.
Tanrı'ya inanmıyorsun ama bu seni üzmesin.
Papa olsan bile.
Aradığın insanları ve şeyleri bulmanı sağlayacak bir yol daha var.
Şu anda göremesen bile.
Şu an tüm görebildiğin şüphelerin ve karanlık.
Lütfen bana o diğer yolu göster.
Yalvarırım sana.
Gösterirsem macera sona erer.
Anlamıyor musun, Lenny?
Hayatın, papalığın, unutulmaz bir macera.
Sen gerçekten benim manevi babamsın.
Bir rahibin sahip olabileceği en iyi baba.
Michael, Kilise'nin yazgısını onarmak için ne
yapmalıyım?
Venedik'e git ve iki boş tabut göm.
Hamd olsun Baba, Oğul
ve Kutsal Ruh'a.
Ebedi
istirahat bahşetsin Rab.
Huzur
içinde yat.
Tanrı
yardımcın olsun.
Rabbin
adına şükürler olsun.
Rabbin
adı yardımcımızdır.
Yüce
Tanrı seni korusun.
Baba,
Oğul ve Kutsal Ruh.
Şimdi Gelecek pazar görüşemeyeceğiz, sevgili, sadık inananlar.
Bir
seyahate çıkmam gerekiyor.
Afrika'ya
gitmeye karar verdim.
Rahibe
Antonia'nın vakfının ilk hizmet köyünün
30.
yıldönümünü kutlamaya gidiyorum.
Biliyorum!
Beni
değil, onu istiyorsunuz.
-
Ne zaman çıkacak?
-
Hemen söyleyeceğim ki buna takılıp
kalmayın.
Çıkmayacak.
Çıkmayacak
da ne demek?
Madem
öyle neden hep beraber aynı uçuştayız ki?
Onu
yakın hissetmek için.
Bu
zırva artık satmaz, sen de biliyorsun, Sofie.
Ne
diyebilirim, beyler?
Çıkmıyor.
Resmi
açıklama bu.
Başka
ne diyebilirim?
Her
şey olabilir.
XIII.
Pius'ta eksik olmayan bir şey varsa o da
sürpriz.
Mesela
bu seyahat.
2
saat öncesinde bize gidiyoruz dedi.
Bütün
organizasyonu ışık hızıyla yaptık.
Ama
ona soracağım çok önemli bir soru var.
-
Şimdi olmaz, soramazsın.
-
İyi ama neden çıkmıyor?
Ne
yapıyor?
-
Dua ediyor.
Biz
de dua ediyoruz; gelip bizimle konuşsun diye.
Hem
de aylardır ediyoruz.
Peki
ne duası ediyor?
Hayatım,
Kutsal Babamız'ın aklını okuyamıyorum ki.
Yüksek
sesle dua etmiyormuş.
Bu
Papa'yla bu bile bir haber.
Ona
sormak istediğim önemli bir soru var.
Anlıyorum,
Jennifer, ama çıkmayacak.
Prens
Abadi, Papa'nın konuşması için stadyumu hazırlatmış.
Papa
gidecek mi?
İlk
kez halka görünecek mi?
Görüneceğini
söyledi.
Ben
sizi haberdar edeceğim.
Sofie,
ben sorumu ne zaman sorabileceğim?
Bilmiyorum,
Jennifer.
Kutsal
Babamız, güvenilir kaynaklara göre Kurtwell
soruşturması ilerlemiyormuş.
Dediklerine
göre soruşturma için hiç deneyimi olmayan
birini görevlendirmişsiniz çünkü aslında soruşturmak istemiyormuşsunuz.
Bunun
da çok özel bir nedeni varmış.
Kurtwell
size şantaj yapıyormuş.
Doğru
mu, Kutsal Babamız?
Kurtwell
size neyle şantaj yapıyor?
Kurtwell
hakkınızda bizim bilmediğimiz ne biliyor?
Olduğunuz
yerde kalın!
Kimse
kıpırdamasın!
Olduğunuz
yerde kalın!
Kimse
kıpırdamasın!
Olduğunuz
yerde kalın!
Kıpırdamayın!
Kıpırdamayın!
Olduğunuz
yerde kalın!
Kardinal,
bunca yıl sonra sizi görmek büyük zevk.
- O
zevk bana ait, Rahibe Antonia.
-
Kutsal Babamız?
Telefonunuzu
verir vermez gelecek.
Şaka
mı bu, Kardinal?
Papa'yla fotoğraf çektirmek istiyorum.
Şaka
değil ve Papa'yla fotoğraf çekilmeyecek.
Evet,
ne yapıyoruz?
-
Bunca sıkıntıya katlandım.
Papa'yla
bir fotoğrafım bile olmayacak mı?
Mümkün değil.
Rahibe,
Kutsal Babamız arabada bekliyor.
Haksızlık
bu.
Eşit
davranmıyorsunuz.
Papa'dan
eşitlik beklemek gerçekçi mi?
XIII.
Pius'un benim gibi Kiliseye katkı sağlamış kadınlara tavrından hoşlanmıyorum.
Her
şey karşılıklıdır, Rahibe.
Kutsal
Babamız da sizin tavrınızdan hoşlanmayabilir.
Geleceği
görmeye çalışın.
Bu işten
en çok kim zarar görür?
Tüm
dünyadan nüfuzlu hayırsever dostlarım var.
Papa'nınsa
bir tane bile yok.
Yine
de 250 Hizmet Köyü'nün tamamını
kapatmak en çok 20 dakikasını alır.
Onu
iyi tanıyorum.
İnanın bana, kapatmak isterse kapatır.
Şimdi
akıllı olun ve telefonunuzu verin bana.
Bir
şey daha.
Papa'dan
ufak bir hediye.
Bir
tane alın.
Yok.
İyisi mi iki tane.
Başlayalım!
Bu
kilisemiz.
Yanındaki
yatakhane.
Klinik.
Diş
kliniği.
İlkokul.
İlmihal
okulu.
Yemekhane
ve idari ofisler.
Yeter,
yeter.
Yeter,
yeter.
Yeter,
yeter.
Yeter,
yeter.
Yeter.
Yeter,
yeter.
Yeter.
Görünüşe
aldanmamak gerekir.
O
sular tehlikeli.
Fluoroz,
anemi, eklem ağrısı, diş hastalıkları ve
böbrek yetmezliğine sebep olabilir.
Bu
bölgenin başlıca sorunu temiz, güvenli içme suyu.
Bağışçılarımız
bize büyük miktarda temiz su gönderiyor.
Ama
bürokrasi, askerler ve çeteler yasadışı yollarla suya el koyuyor.
Bu,
Hollandalı bir firmanın tasarlayıp bize
bağışladığı çok yaratıcı bir sistem.
Camın
üzerinde yoğunlaşan su damlaları kaplara doluyor.
Zaman
zaman günde 3 litre su topladığımız oluyor.
Su
içmek ister misiniz?
-
Hayır, teşekkürler.
Bağışlayın,
Peder, günah işledim.
Ünlü
bir Amerikalı yazar ile tanıştım.
Kışkırtıcı
biri!
Kadınlarla
ilgili sadece sapkın ve şehvetli ayrıntıları
hatırladığını söyledi.
Ben
de elimde olmadan, benzeri birkaç ayrıntımı hatırlıyorum.
Hangileri
diyebilirsiniz.
30
yıl önce Kaliforniya'da plajda tanıştığım kız
Bana demişti ki: “Bacaklarıma dokunabilirsin!”
Takıntılı
ve sağlıksız bir düşünce haline geldi.
Ayrıca,
iyi niyetle de olsa, fark etmemiş de olsam,
Esther, Peter ve küçük Pius'a karşı
günah işlemiş olmalıyım.
Bana
veda bile etmeden Vatikan'dan ayrılmışlar.
Ortadan
kayboldular.
Geride
bıraktıkları fotoğrafı düşünmekten uyuyamıyorum.
Önem
verdiklerini sandığım bir fotoğraftı.
Kucağımda
Pius ile benim bir fotoğrafım.
Böyle
anlarda suçluluk hissediyorum çünkü
aslında tek gerçek dostumu düşünmem gerekir.
Andrew
Dussolier Benim yüzümden öldü.
Ama
ben artık bu yüzden suçluluk hissetmiyorum.
Böyle
muazzam bir yük, ufacık bir günahla silinip gitti.
İnsan
ruhu ne kadar tuhaf.
Öyle
değil mi, Peder?
Son
olarak, Peder, dünya Acıma, merhamet Bağışlayıcılık Bu Hıristiyan erdemlerini bana atfetmiyor
dünya artık.
Haklı
olabilirler mi?
Zalim
miyim?
Tek
bildiğim, yaptığım her şeyi Tanrı için yaptığım.
Hepsi
bu kadar.
Kefaretim,
Peder?
Kefaretim,
Peder?
İngilizce
biliyor musunuz?
Daha
önce söyleyemez miydiniz?
10
dakikadır salak gibi konuşmama izin verdiniz!
Rahibe
Antonia suyu saklıyor.
Ve
hastaları ve rahibeleri kontrol etmek için kullanıyor.
Birkaç
bardak suya karşılık ağza alınmayacak ahlaksızlık
ve pislikler yapılmasını talep ediyor.
Yalvarırım,
bize ancak siz yardım edebilirsiniz.
Alın
ve için hepiniz.
Her
ne sıklıkta yaparsanız, beni anmak için yapınız.
Size
bir şey söylemem gerek, Kutsal Babamız.
Başka
kötü haber duymak istemiyorum, Kardinal.
İnanmayabilirsiniz
ama ilk kez size verecek iyi bir
haberim var.
Duyalım
o halde.
İlk
seyahatinizi duyurmanız ve halk önüne
ilk kez çıkma olasılığınız Aziz Peter
Meydanı'nda bir sonraki ayininize katılım
taleplerinde yüzde 12'lik artış yarattı.
Yokluğun
yarattığı marazi merak.
Kardinal,
bir öksüz olarak çok tanıdıktır bu merak bana.
İlk
kez burada, Afrika'da mı çıkacaksınız halk önüne?
Gerçekten
kim olduğumu sormuştunuz bana.
Hatırlıyor
musunuz?
-
Elbette.
Sadece
insanım.
Cevabım
bu.
Hepsi
bu değil, Kutsal Babamız, siz Kilise'siniz.
Ne
güzel!
Hâlâ
Tanrı'nın olmadığını düşünenler oluyor ya.
Uçaktaki
Amerikalı muhabir neyden bahsediyordu?
Muhtemelen
Kutsal Babamız hakkında ortaya atılan bir
sürü iftiradan biriydi sadece.
Kurtwell
ve Belardo tanışıyorlar çünkü ikisi de
New York'ta çalışmış.
Hepsi o kadar.
Ben - Affedin beni.
-
Hayır.
Bu
ülkedeki iç savaş gerçekte hiç bitmedi.
Ölü
sayısını tahmin bile etmek zor.
Kutsal
Babamız'ın gelişi çok faydalı oldu.
Tarafları
en azından ateşkes ilan etmek zorunda bıraktı.
Korkarım,
Papa Hazretleri ülkeyi terk eder etmez eskisi
gibi birbirlerini katletmeye devam edecekler.
Prens
Abadi iyi bir insan.
Büyük
bir hayırsever, cömert ve şiddete son
vermek için elinden geleni yapıyor.
Ama
uluslararası yardım olmadan başarması çok zor.
Ben
olsam daha dikkatli konuşurdum, Rahibe Antonia.
BM'ye
göre Abadi acımasız bir işkenceci ve diktatör.
Bu
yüzden uluslararası yardım verilmiyor.
Kardinal,
uzun yıllardır buradayım.
Prens
Abadi iyi bir insan.
Birleşmiş
Milletler de bir süredir burada.
Prens
Abadi iyi bir insan.
Asıl
soru, iyi bir insan olmanın ne anlama geldiği?
Mesela
siz Rahibe Antonia, iyi bir insan mısınız?
-
Öyle sanıyorum.
-
Acele etmeyin.
Dikkatle
düşünün.
Hıristiyan
değerlerine göre yaşamaya çalışıyorum.
Hangilerine?
Hıristiyan
değerleri birçok amaçla kullanılabilir.
İyi bir insan başkalarını kendinden önde
tutan, kendi ihtiyaç ve isteklerinden
vazgeçen, sadece başkaları için
çalışandır.
Şimdi dikkatli düşünün ve içtenlikle cevap
verin.
Çünkü en ufak yalana bile tahammül
etmeyeceğim.
İyi bir insan mısınız?
Buraya yaptığım ziyaretin anlamına dair bir yanlış anlama olduğunu görüyorum.
Sizi onurlandırmak için geldim sanıyorsunuz.
Oysa arzularınızı ortaya çıkarmak için
buradayım.
Kendinizi tedavi edin, Rahibe Antonia.
Ağız kokusu ruhun deformasyonudur.
Su
sorunu.
Bayanlar
ve baylar, Papa XIII. Pius Hazretleri.
Ben
İsa'nın vekili Papa XIII. Pius; size sesleniyorum.
Kardeşlerim,
sizinle çok açık konuşacağım.
Ülkenizi
ziyaretimde yerde yatan ölü bedenler gördüm.
Açlık,
kan, susuzluk ve yoksulluk gördüm.
Tüm
bunlar, ülkenizi 12 yıldır pençesine alan
savaş ve şiddetin meyveleri.
Suçluların
isimlerini sayacak değilim.
Çünkü
çok fazla var.
Hepimiz suçluyuz.
Hepimiz savaş ve ölümden suçluyuz.
Daima.
Aynı
şekilde barıştan da suçlu olabiliriz.
Daima.
Diz
çökmüş diliyorum sizden
Ben sizin için ölmeye hazırım.
Yeter
ki barıştan suçlu olun.
Tüm dünyadan bana yazan çocuklara hep diyorum ki: “Sevdiğiniz her şeyi
düşünün. Tanrı onlardır!”
Çocuklar çok farklı şeyleri seviyor.
Ama hiçbiri bir kez olsun savaşı sevdiğini yazmadı.
Şimdi
yanınızdaki kişiye bakın.
Ona
neşe dolu gözlerle bakın ve Aziz
Augustine'in sözlerini hatırlayın: “Tanrı'yı görmek için gerekene sahipsiniz!”
"Tanrı sevgidir!”
Öte yandan ben, barış olana dek sizinle Tanrı'dan
konuşmayacağım.
Çünkü Tanrı barıştır.
Ve barış Tanrı'dır.
Bana barışı verin, size Tanrı'yı vereyim.
Barış ne muhteşemdir bilmiyorsunuz.
Barış ne kadar sarsıcı olabilir bilmiyorsunuz.
Ama ben biliyorum.
Çünkü 8 yaşımdayken gördüm.
Colorado'da bir nehrin kıyısında gördüm barışı.
Çok güzeldi.
Evet, biliyorum.
Dansçılar müthiş bir gösteri sergiledi.
Hayır, Kutsal Babamız, konuşmanızdan
bahsediyorum.
Çok
güzeldi.
Kutsal
Babamız, Roma'daki hava koşulları kötüymüş.
Napoli'ye
inmemiz gerekiyor.
Size
asla karşı çıkamam.
Napoli'ye
inelim.
Dokunabilir
miyim?
-
Hayır!
Benzin
istasyonunda durmam gerekiyor.
Elbette,
Papa Hazretleri.
Tanrım Birbirimizin gözlerine bakalım.
Bu
meseleyi daha fazla erteleyemeyiz.
Rahibe
Antonia hakkında konuşmamız gerekiyor.
Kutsal
Bakire!
Maria Maria Maria.
Maria.
Maria.
Maria.
Maria.
9. Bölüm
Tanrı sana göre değil,
Lenny.
Tanrı, özgürlükle işi olmayan insanlar
içindir.
Kürtaj konusunda hata ediyorsun.
Anlamaktan aciz olduğun bir acı yaratıyorsun.
Bir insanın yapabileceği en kötü şeydir bu.
Ne olursa olsun yapılmaması gereken bir hata
yaptın.
Kendi başlarına doğru olan kavramları
alıp bir araya getirerek aşırı katı bir
sistem yarattın.
Kürtaj konusunda katılık tek seçenek.
Başka yolu yok.
Kürtaj bir suç.
Tevrat'ın 21. bölümünün 22-25.
ayetlerine göre yasak ve cezaya tabidir.
Sen de biliyorsun.
22: İki kişi kavga ederken gebe bir kadına
çarpar, kadın erken doğum yapar ama
başka bir zarar görmezse, saldırgan,
kadının kocasının istediği ve
yargıçların onayladığı miktarda para
cezasına çarptırılacaktır.
23: Ama başka bir zarar varsa, cana karşılık
can, 24; göze karşılık göz, dişe
karşılık diş, ele karşılık el, ayağa
karşılık ayak, 25; yanığa karşılık
yanık, yaraya karşılık yara, bereye
karşılık bere ödenecektir.
Kilise bu geleneği daima korumuştur.
Günahı hak yapmak isteyen modern umarsızlık.
Teşvik etmek için değil.
Kimse kürtajı gerçekten desteklemiyor.
Ama otorite ilkesini baltalamak için.
Yapma, Lenny.
Ayetler bundan daha karmaşık anlatımlardır.
Evet, saldırgan kürtaj durumunda ceza öder.
Veya kadın bebeği kaybederken ölürse ölüm
cezası alır.
Ama mesele bu değil.
Mesele merhamet ve empati.
Bouvier?
Bouvier'in zırvalarıyla vaktimi harcayacak
mısın cidden?
İhtilal sonrası Fransa?
Ya da Aziz Alphonsus'un zırvaları?
Zırva değil, Lenny.
Kürtajın bir "vahim ahlaki
bozukluk" olduğu tartışmaya açık
değil.
Aziz II.
John Paul öyle dedi.
Bu üç kelime; vahim, ahlaki ve bozukluk, papanın yanılmazlığına
dayanıyor.
Buna rağmen 1591'de Papa XIV.
Gregory
Sedes Apostolica Kararnamesi ile
dinden aforozu canlı fetüsün kürtajıyla sınırladı.
Farklı durumların bir kefede toplanmamasını
savunan bir ayrım getirmiş oldu.
Ayrımlardan bıktım usandım.
Aziz Thomas Aquinas'tan 19.
yüzyılın ortasına kadar ancak fetüs canlandıktan sonra kürtaj
sayılacağı kabul edildi.
Bu da hamileliğin üçüncü ayında oluyor.
Bilim, Tanrı'dan bir armağan.
Ve Tanrı bize yumurtlamanın kendiliğinden
olduğunu öğretti.
Bunu bir de bir kadına sor.
Döllenme için iki tür döl, sperm içeren erkek
dölü ve yumurta içeren kadın dölü gerektiğine inanılan dönemlerde kadına zevk vermemek günah kabul ediliyordu.
Yumurtlamanın kendi başına gerçekleştiği
keşfedilince bedeli birkaç milyar kadın
orgazmı oldu.
Ama psikanalistleri de zengin etti.
Elimizden kaçırdığımız çalışmadan bol para kazanılan tek meslek.
Yalvarırım, Lenny.
Kürtajla ilgili tutumunu yeniden düşün.
Prensipte katı, uygulamada yumuşak ol.
Kürtaj yaşama hayır demektir.
Yaşam kimin umurunda?
Yaşam, hiçliğin yan sehpasında duran boş bir
süs değildir.
Yaşam iyi kullanılmak, sevmek ve sevilmek
içindir.
Aziz Alphonsus'un kürtaj için söylediklerini
hatırla.
Bir kürtajda kadın hariç herkes suçludur.
Ya bu sadece kürtaj için geçerli değilse?
Ya hayattaki her şeyde kadın hariç herkes
suçluysa?
Annenden mi bahsediyorsun?
Başka kimden bahsediyor olabilirim?
Papalık
Misyonu Gizlilik Perdesi Ardında Kurtwell'in Gizli Bir Oğlu Mu Var?
Az
Tanınan İspanyol Bir Rahip Güçlü Kurtwell Karşısında Bugün nelerim var?
Saat
10'da "Çay Partisi" nin yeni başkanı Robert Lee.
11:15'te
Stanford Üniversitesi rektörüyle kısa bir toplantı.
Saat
birde valiyle öğle yemeği.
Akşamki
etkinliğin planları üzerinden geçeceksiniz.
Babanı
görmeyeli ne kadar oldu?
-
Artık babam değil.
Sadece valim.
-
Özlemiyor musun?
O
beni özlemiyor, ben de onu.
Ben
herkesi özlüyorum.
Ama
herkesten çok da Jack Walser'i özlüyorum.
Tanrı
beni hizmetine çağırmadan önce yaşadığımız
binanın yöneticisiydi.
Kiracıları
iki kategoriye ayırmıştı.”
Yerliler" ve “Göçebeler”.
Bir
gün Jack, sabahın onunda kapımızı çaldı.
Lucy
ve benim okulda olduğumuzdan emindi.
Ama
o gün ateşli yatıyorduk.
Evde
güvende olmaktan mutluyduk.
Odamızın
kapısından annemin kahve ikram ettiğini gördüm.
Jack
oturmadan içti kahveyi.
Yağmurdan
yemiş kıyafetleriyle sandalyeyi ıslatmak istemiyordu.
Kötü
bir şey olduğu belliydi.
Önemli
bir şey söylemeye gelmişti.
Sonra
Bay Walser anneme, ev sahiplerinin, yüksek
bir kira artışı yapmaya karar verdiğini bildirdi.
Ama
şefkatle.
Evet Hiç gösterilmeyen bir şefkat.
Ama
yine de annemin pasaklı saçını, benim saçımı,
Lucy'nin saçını ve şehrin bir yerinde bir otelde, kollarında sevgilisi, yağmuru dinleyerek
yatan babamın saçını okşamaya yaklaşan
bir şefkatle.
Ne
haldeydik Biz “göçebeler” evi gece vakti
boşalttık.
Ki
“yerliler” bizi görmesin.
Ama
Bay Walser merdivenin dibinde bekliyordu.
Tek
tek hepimizin elini sıktı.
Ve
hiç anlayamadığım bir şey söyledi bana.
Bu
yüzden hâlâ da hatırlarım.
Bana
dedi ki: “Trenin arka tarafında otur daima,
çünkü daha güvenlidir!”
İspanyol
savcı neden evine, Papa'ya dönmüyor hâlâ?
Bilemiyorum.
Ne
yapıyor burada?
Yürüyor,
içiyor, uyuyor, içiyor, yürüyor, içiyor.
Ölümle
mücadele ediyor.
Vermemiz
gereken mücadelelerin en cazibeden yoksun olanı.
Çok
geç.
Ne
için çok geç?
Her
şey için, Kardinal.
Merhaba,
Pete, beş dakikan var mı?
Tabii,
Peder Gutierrez.
Düşünecek
fırsatın oldu mu, merak ediyorum.
Evet,
düşündüm.
Başpiskopos
Kurtwell hakkında şikâyetçi olmayacağım.
Neden?
Diğerleri
de dava açmadı ama en azından çok para aldılar.
Sen
onu bile almadın - Hiç sordunuz mu
kendinize?
Onlar
neden aldı ve ben neden almıyorum?
Hayır, sormadım.
Neden almıyorsun?
Çünkü benim bir haysiyetim var.
Peki.
Madem bu kadar haysiyetlisin o zaman şikâyetçi ol.
O adam şeytanın teki.
Neden
ağlıyorsun şimdi?
Haklı
olduğumu biliyorsun.
Bernardo.
Bernardo
diyebilir miyim?
Evet,
elbette.
Beni
unut.
Merhaba,
Freddy.
Selam,
Bernardo.
Antrenmanlar
nasıl gidiyor?
Yavaş
yavaş ilerliyorum.
Güzel.
Teklifimi
düşündün mü?
-
Ne teklifi?
Ne
demek ne teklifi?
Kurtwell'i
yakalamama yardım etmen fikri.
O
sefilin sana ağzının suyu akıyor.
Bana
değil.
Asıl
benim sana ağzımın suyu akıyor, Bernardo.
Onunla
bir gece çıksan yeter.
Çok
ileri gitmeden durabilirsin.
Bu
arada ben de bir yere saklanıp fotoğraf çekerim.
Freddy,
sen son ümidimsin.
Sen
işin bitince gideceksin.
Ama
ben burada yaşamaya devam edeceğim, anlıyor musun?
Kurtwell
gibi bir adamı kızdırmayı göze alamam.
Queens'in
en güçlü adamlarından biri.
Anlıyorsun,
değil mi?
Gücenme
lütfen, Bernardo.
Asla
kimseye gücenmem ben.
Benim
sorunum da bu.
Merhaba,
Freddy.
Ne
istiyorsun, Freddy?
Ne
istiyorsan söyle, senin olsun.
Büyük
bir tenisçi olup Grand Slam yapmak istiyorum.
Peki,
o zaman yapacaksın.
Defol
buradan, puşt.
Ama Gün verdiler.
Gelecek
hafta.
Yılın
herhangi bir günü, Rose, sıradan bir gün.
İçimi
dışıma çıkaracaklar, Bernardo.
Ölme
ihtimalim yüzde 60, yaşama ihtimalim yüzde 40'mış.
Ameliyatı
reddedersem, ne kadar ömrüm kalır tahmin
bile edemiyorum.
Ama
reddetmeyeceğim.
Çünkü
bu oteli yeniden işletmeye başlamam lazım.
Onu
da buradan, 6 sessiz güvenlik kamerasıyla yapamam.
Sessiz
sakin yatarak yaşamak güzel değil mi?
Hayır,
korkunç.
Hepimiz
yeniden başlamayı hak ediyoruz, Bernardo.
Ama
komik olan ne biliyor musun?
Ne?
Buradan
nasıl çıkacağım.
Nasıl
çıkacaksın?
Oradan.
Duvarı
yıkıp devasa bir pencere yapacaklar.
Beni
de vinçle kaldırıp havada sallayarak çıkaracaklar.
Müthiş
bir manzara olur.
Çok
utanç verici.
Artık
gitmem gerek.
Papa'ya
mektup yazacağım.
Böyle
söyleyince kulağa çok gerçeküstü geliyor.
Tüm
söyleyeceğim bu.
Sadık
Kardinaliniz Gutierrez.
Bir
basın açıklaması yapıp Kurtwell ile
aranızda şaibeli bir ilişki olduğu söylentilerini
yalanlamak istiyorum.
Mesajı
açık ve net bir basın açıklaması: Bu Papa'ya şantaj sökmez.
Dediğin
gibi bu Papa'ya şantaj sökmüyorsa söylemeye
de gerek yok.
Mesele
de bu, Kutsal Babamız.
Gizli
kalmak kaydıyla ama benim bilmem gerekiyor
Kurtwell size herhangi bir şekilde şantaj yapabilir mi?
Lenny Kendini menteşe olarak görüyorsun.
Ama sen kapısın.
Hepinizi
seviyorum!
Esther,
Peter ve küçük Pius nereye gitti?
Ostia'ya.
Sahilde
bir evde yaşıyorlar.
Peter
özel güvenlik görevlisi olmuş.
Burada
mutlu değiller miydi?
Kutsal
Babamız Vatikan'da yaşam gençler için pek
de eğlenceli değildir.
Kutsal
Babamız?
Evet.
Buradaki herkes sizin için bir aziz diyor.
İftira!
Yaşadığınız
yeri gösterin bana.
İstediğiniz
zaman eve dönebilirsiniz.
Ama
Kurtwell konusunda bir başarı sağlayamadım.
Önemli
değil.
Eve
dönün.
Sizi
bekliyorum.
Başpiskopos,
kiliseniz mahalleyi canlandırmak için çok sayıda proje gerçekleştiriyor.
Bize
biraz anlatabilir misiniz?
Yıllar
içinde bu mahalleye çok zaman ve para yatırdık.
Spor
ile bölgedeki gençlere temas ederek onlara
Hıristiyan değerleri aşılayabileceğiz bence.
Desteklediğiniz
spor projelerinin çoğunda tenis var.
Neden
özellikle tenis?
-
Tenisi çok severim.
Hayat
boyu tutkum olmuştur.
Muhtemelen
bilmiyorsunuz ama bu bölge tenis alanında
uzun zamandır ünlü.
Tenis,
bence, insan ruhunu talim etmek için mükemmel
bir araç sunuyor.
Konsantrasyon
ve özsaygı gibi temel unsurların yanı sıra
iyi bir tenisçi olmak için gereken daha birçok unsuruyla.
Biliyorsunuz,
bu çocukların büyümesine yardım etmek Kilisenin
sorumluluğudur.
Çünkü
bu çanak benim kanımdır, yeni ve ebedi
ahdin, inanç gizinin eti ve kanıdır.
Sizin
ve birçok günahkârın affedilmesi için dökülecektir.
Her
ne sıklıkta yaparsanız, beni anmak için yapınız.
Evet,
memnuniyetle.
Peki.
Adın
ne?
David.
David
ne?
Sadece
David.
Beni
neden takip ediyorsun?
Sadece
hafta sonları ve ailemle paten kayardım.
Sonra
bir akşam yemek yerken kızım Kate, o
sırada 12 yaşındaydı bu yemek bir
köpekbalığı havuzunda olmaya benziyor dedi.
Karım
ve ben, köpekbalığı havuzu haline gelmiştik.
Artık
yalnız kayıyorum.
Hatta
hafta içi de.
Ama artık aynı değil.
Soyadım
Tanistone.
Annemin
soyadı da buydu.
Beni
neden takip ediyorsun?
Henüz
keşfedemedin mi?
Tüm
dertlerimin kaynağı ile aramdaki eksik halkasın sen.
Neler
oluyor?
Kutsal
Babamız ve siz neden beni mahvetmek istiyorsunuz?
Çünkü
siz de yıllarca onca masum çocuğu mahvettiniz.
Bu
haksız bir iftira.
Hemen
yarın sizi dava edebilirim.
Aleyhimde
hiç somut kanıtınız yok.
Başka
ne istiyorsunuz?
XIII.
Pius benden ne istiyor?
Kutsal
Babamız sizden gerçeği anlatan bir ifade istiyor.
Gerçek
şu ki Lenny Belardo'yu iyi tanırım.
Yıllarca
New York'ta güç paylaştık.
Ve
gerçek şu ki beni daima kıskanmıştır.
Karizmamı
kıskanır çünkü onda yoktur.
Gerçeğe
en yakın ifade bu.
Mantıklı
olun, lütfen.
Papa'nın,
ağır suçlamalar altında kıvranan hasta
ve yaşlı bir rahibi kıskanması için bir sebep yok.
Teziniz
tutarlı değil.
Şöyle
açıklayayım, Gutierrez, en ufak bir öneminiz yok.
Hem
de hiç.
Ben
ölene dek Queens'de kalsanız da bir şey değişmez.
Papa,
benimle ilgili meselenin özüne inemez.
Bunu
o da iyi biliyor.
Çünkü
sonu bir pantomim olur.
Size
acıyorum, Gutierrez.
Çünkü
Papa'nın düzenlediği ucuz ve amatör bir oyunda
basit bir figüransınız.
David Kurtwell senin baban mı?
Bu
akşam paten kayan kızı hatırlıyor musun?
An
o andı.
Çünkü
koca dünyada sadece sen ve ben izledik onu.
Sana
yakın hissettim.
Çaresizliğinin
benimkinin aynı olduğunu hissettim.
İşte
o an düşündüm Bu adama güveniyorum diye.
Evet,
işte iyi bir insan diye düşündüm.
Ben
de iyi bir insanım.
Bu
iyi insana bilmek istediği şeyleri anlatırım dedim.
Evet,
Kurtwell benim babam.
Ama
asıl olan bu değil.
Asıl
olan dehşet.
Ölmekten
korkmuyorum.
Ama
vertigom olduğu için buradan, o
duvardaki bir delikten dışarı, havada
sallanarak çıkarılmaktan korkuyorum.
Merak
etme.
Ben
yanında olacağım.
Sonra
da Roma'ya döneceğim.
-
Roma'ya mı dönüyorsun?
-
Evet.
Buradaki
işim bitti.
Gel
ve bana veda et.
Ama
henüz gitmiyorum ki.
Hayır,
bana şimdi veda et.
Nefes
al, Bernardo.
Ölecek
olan benim.
-
Rose, lütfen - Bernardo Aynı havayı soluyoruz.
Hepiniz
çıkın hemen.
Hayır,
sen değil, Lenny.
Anlat
bana.
Sadece
bu seferlik.
Tanrı'ya
boşuna inanmadığımı bilerek öleyim.
Anlat
bana, Lenny.
Peki.
Gidip
Billy'ye merhaba diyelim.
-
Demeyelim.
Korkuyorum.
-
Ama demeliyiz.
Billy
senin arkadaşın.
Annesi
ölüyor ve senin desteğine ihtiyacı var.
Geldiğiniz
için teşekkürler, Rahibe Mary.
Buyurun.
Billy,
arkadaşların geldi.
Gelin,
size bir şey ikram edeyim.
Rahibe
Mary, annesinin yanına gidebilir miyim?
Yanında
dua etmek istiyorum.
Elbette.
Tanrım,
Billy'nin annesi hakkında konuşmamız gerek.
Konuşmalıyız,
Sen ve ben.
Ve
başka kimse duymamalı.
Billy'nin
annesi hâlâ yaşıyor.
Senin
annen de hâlâ yaşıyor.
Ve
onu bulacaksın.
Şimdi Nihayet
ölme zamanı.
Geri
götürün beni.
Geri
götürün beni.
Bu
onuru neye borçluyum?
Sizi
Vatikan'a götürmem emredildi.
Orada
yargılanacaksınız.
Yarın
öğleden sonra Roma'ya uçuyoruz.
Sadece
vakit kaybı olacak.
Benim
ve sizin için.
Papa'nızın
ve sizin, hiç somut kanıtınız yok.
Hiç.
Turuncu
perukla dolaşan bir delinin zırvaları, o kadar.
Kimse
size inanmaz.
Hiç
kimse.
Sadece
o ifade yok.
Sahi
mi?
Başka
ne var peki?
Ben
Kurtwell Merhaba, Lenny.
Uzun
uzun çaldırmış olsan da aramamı beklediğini biliyorum.
Roma'ya
gelip yargılanmamı ve suçlu bulunmamı gerçekten
istiyor musun?
Maalesef
bu gerekli.
O
halde Roma'ya indiğim anda seninle ilgili
elimde olan her şeyi tüm dünya gazetelerinde göreceksin.
Hiç
durma.
Dünyanın
hoşuna gidecektir.
Dünya
sevgiye daima hazırdır.
Ben
Başpiskopos Kurtwell.
Müsait
misiniz?
Değişir.
Elimde
Papa hakkında bazı gizli bilgiler var.
Kanıtım
da var.
Dürüst
olmam gerekirse, bilgiden de öte saatli bombalar.
Bu
durumda bir muhabir olarak son derece müsaidim.
Konu
nedir?
Telefonda
konuşmam.
Neden
bahsettiğimizi görüyor musunuz?
Papa'nın Kaliforniyalı kız arkadaşına yazdığı
mektuplar.
Duygusal hayatı çok aktif bir Papa'mız var.
Nereden buldunuz bunları?
Benden önce Belardo'nun olan bir pozisyona
getirildim.
Masasına geçtim.
Bunları bir çekmecenin dibinde bırakma
hatasına düşmüş.
- Hepsini okudunuz mu?
- Sadece ilgili bölümleri.
Ateşli olanları.
Yıllarca bir kadınla beraber olduğunu
kanıtlayanları.
Hepsini ve de dikkatle okumanız gerekirdi.
Son mektupta, bu mektupları asla
postalamayacağını çünkü Tanrı ile evli
olduğunu yazmış.
Postalandıklarına dair kanıtınız var mı?
İptal edilmiş pulu olan bir zarf?
Hayır, yok.
Bu durumda, sevgili Başpiskopos Kurtwell bana göre bir haberiniz yok.
Ne bomba.
Ne de skandal.
Postalanmamış aşk mektupları haber değildir.
Sadece edebiyattır.
Bavulları
topla, şoförü ara.
Arabanız
yok artık.
El
konmasını talep ettim.
Kardinal
Devlet Sekreteri talebimi kabul etti.
Havaalanına
trenle gideceğiz.
Bir
koşulla.
Nedir?
Son
vagonda oturacağız.
En güvenlisidir.
Hangisi daha güzel, aşkım?
Kaybedilen aşk mı, bulunan aşk mı?
Gülme bana, aşkım.
Biliyorum; aşk konusunda çekingen ve
safım, bir pop şarkısından fırlamış
sorular soruyorum.
Bu şüphe beni kahrediyor ve tüketiyor, aşkım.
Bulmak mı
Baksana, Daniel.
yoksa kaybetmek mi?
Nasıl oldum?
Çevremde insanlar bitmeyen bir özlem içinde.
Kayıp mı ettiler, buldular mı?
Bilemiyorum.
Bir öksüz bilemez bunu.
Öksüzün ilk aşkı yoktur.
Anne ve baba sevgisi eksiktir.
Çekingenliği, saflığı ondandır.
Kaliforniya'daki o ıssız kumsalda bana
demiştin ki: "Bacaklarıma dokunabilirsin!”
Ama ben dokunmadım.
İşte aşkım, o kaybedilmiş aşktı.
Bu yüzden merak ederim o günden beri nerelerdesin, şimdi neredesin.
Ya sen, boşa harcanmış gençliğimin parlak
ışığı, buldun mu yoksa kayıp mı ettin?
Bilmiyorum.
Asla da bilemeyeceğim.
Adını bile hatırlayamıyorum, aşkım.
Ve cevabı da bilmiyorum.
Ama cevabı şöyle hayal etmek istiyorum.
Nihayetinde, aşkım, seçeneğimiz yok.
Bulmak zorundayız.
Pekâlâ, sevgi böcekleri.
Anne size, hiç bilmediğiniz bir becerisini
gösterecek.
Evet
Hazır mısınız?
Hadi bakalım.
10. Bölüm
Dünya dönmeyi bıraktı.
Dünya dönmeyi bıraktı.
Günlerdir,
uzun zamandır görmediğimiz bir şey oluyor.
Haberler,
sosyal medya, gazetelerin ilk sayfaları
artık kötüye değil, iyiye odaklanıyor.
Savaş
ve terörizme değil, sevgiye.
Ve bunun sebebi XIII. Pius'un yürek burkan aşk
mektupları.
Dünya dönmeyi bıraktı.
Dünya dönmeyi bıraktı.
Ve aşktan konuşuyor.
Kutsal
Babamız Vatikan basın bürosuna randevu
vermiştiniz.
Dışarıda
bekliyor.
Emin
misiniz?
Kutsal
Babamız, İtalya Başbakanı Vatikan ve sivil kuruluşların vergilendirilmesi kanununu ertelemeye devam
ediyor.
Sol
kanat destekçileri çok yükleniyor.
Birçoğu
bunun arkasında sizin olduğunuzu, Başbakan'ın
fikrini sizin değiştirdiğinizi iddia ediyor.
Ben
de aynı görüşteyim.
-
Öyle olmuş olabilir.
-
Nasıl yaptınız?
-
Aşağıladım onu.
Bir
insanı aşağılayarak neler başarılabilir bilemezsin.
Ama
bir püf noktası var.
-
Nedir?
Aşağılanan
kişi ne olduğunu fark etmemeli.
Söylememin
sakıncası yoksa, şeytani bir yanınız var.
Öyle
mi?
Beni iyi tanıyanlar aziz olduğumu söylüyor.
Moskova
Patriki'yle nasıl geçti?
Moskova
Patriki televizyonda golf izlemekten daha sıkıcı.
Bir
sonraki kararımız ne olacak?
Üçüncü
sınıf öğrencilerinin çarşamba günkü Vatikan
müze gezisine rehberlik yapma sözü verdiniz.
Hatırlıyor
musunuz?
Yüce
Tanrım, bunu hak etmek için ne günah işledim ben?
Yapabilecek
miyim bilmiyorum.
Çarşamba
televizyonda golf izleyeceğim.
Çocukları
hayal kırıklığına uğratmak istemezsiniz, değil mi?
Asıl
çocuklar beni hayal kırıklığına uğrattı.
Çocukluğunuzu
sevmediniz mi?
Çocukluğuma
dair tek anım günün birinde yok olduğu.
Maşa.
David
Tanistone'nin ifadesini doğrulayabildiniz mi?
Öyle
denebilir.
Annesinin
Başpiskopos Kurtwell ile kısa bir ilişkisi olmuş.
İkisi
de Washington'daki Katolik Üniversitesi'ndeymiş.
Sonra
yolları ayrılmış.
İnançlı
bir Katolik olarak bebeği doğurmaya karar vermiş.
Birkaç
yıl sonra içine düştüğü ekonomik sıkıntılar
yüzünden Kurtwell'den yardım istemeye
karar vermiş.
Kurtwell
o zaman öğrenmiş.
Ama
bu arada büyük bir deprem adamın kişiliğini yıkmış ve enkazı da doğruca bu genç adamın üzerine
çökmüş.
Hikâyenin
geri kalanını Kurtwell'e sormamız gerek.
Biraz
değişiklik yapmak niyetindeyim.
Özel
sekreterim olmanızı istiyorum.
Rahibe
Mary misyonunu tamamladı ve haklı olarak gitmek istiyor.
-
Misyonunu tamamladı mı?
-
Evet.
Çocuk
Papa yetişkin oldu.
Eskiden
anaç birine ihtiyacı vardı, şimdi bir meslektaşa var.
Teklifime
ne diyorsunuz?
Kabul
edemem.
Neden?
Çünkü
ikiyüzlülük olur.
-
Nesi ikiyüzlülük?
-
Ben eş Ben eşcinselim, Kutsal Babamız.
Ve
siz tüm eşcinselleri aforoz etmek istiyorsunuz.
Her
kuralın istisnaları vardır.
Benim
için yapacağınız istisnayı onaylayamam.
Kuralı
da onaylamıyorum.
Eşcinselleri
kabul etmemek büyük bir hata.
Eşcinselleri
pedofillerle bir tutmak büyük hata.
Kabul
edilemez bir genelleme.
Bunu
nasıl göremezsiniz?
Hem
de siz Kutsal Babamız.
O
yürek burkan aşk mektuplarını yazan siz nasıl görmezsiniz pedofilide sadece şiddet eşcinsellikte ise sadece sevgi olduğunu?
Özel
sekreterim olmak istemediğinizi söylediniz.
Ama
esasen şimdiden o işi yapıyorsunuz.
Bana
tavsiye veriyorsunuz.
Özel
sekreterin işi de budur.
O
halde tavsiyeyi vermekle kalmak istemiyorum.
Sizin
de kabul etmenizi istiyorum.
Ne
çok şey kabul ediyorum ama Gutierrez, kimse fark etmiyor!
Papa'nın kaderi bu.
Gücün kaderi bu.
Bir
düşünün, özel sekreterim olmanızı istiyorsam,
eşcinsellikle ilgili inançlarımı da değiştirmiş
olmuyor muyum?
Eşcinselliğinizi
bilmediğimi mi sanıyorsunuz gerçekten?
Ya
da çocukken cinsel istismara uğradığınızı?
Onu
da biliyordum.
Bu
yüzden Kurtwell'e sizi gönderdim.
Bu
yüzden yanımda çalışmanızı istiyorum.
Çünkü
gelecek üzerine çalışmamız gerek.
Bunun
için doğru güdüler gerekir; sizde de var.
Doğru
güdüler dünyayı değiştirebilir.
Değişmişsiniz.
Seyahatten
döndüğünüzden beri.
Nasıl
değişmişim?
Korkuyu
öfkeye dönüştürmüşsünüz.
Çok
iyi, Gutierrez.
Çok
iyi.
YALVARIYORUM SÖYLEYİN BANA
ÖĞRENDİĞİNİZ EN BİLGECE ŞEYİ.
EN
NİHAYETİNDE, TANRI'DAN ÇOK KENDİNE İNANMAN
GEREKİYOR, LENNY.
BAŞKA
BİR ŞEY VAR MI?
BİRAZ
DAHA İYİ BİR ŞEY BU BİRAZ SIRADAN BİR
KLİŞE.
SIRADAN
BİR KLİŞENİN NE KADAR GERÇEK OLDUĞUNU BİR BİLSEYDİN, SEVGİLİ MESLEKTAŞIM.
VELHASIL
BİZE BİR BAK.
BİZ
İKTİDARIZ.
VE
İKTİDAR SIRADAN BİR KLİŞEDİR.
Bir
gün sizi de incelememiz gerekecek, Papa Hazretleri.
Ne
demek istiyorsunuz?
Aziz
olacaksınız.
Ciddiyim.
Kariyerimde
başka adım istemiyorum.
DUALARINIZ,
KUTSAL BABAMIZ, TANRI'YI ETKİLİYOR.
NE
ZAMAN?
OLGULARDAN
İLERLEYELİM.
14
YAŞINDAYKEN, BEKÇİNİN ÖLÜMCÜL HASTA EŞİNİ
ANİDEN İYİLEŞTİRMENİZE DAİR ANILARA GİRMEYELİM.
BASİT
OLGULAR ŞÖYLE.
ESTHER
VE PETER KISIRDI, BEBEKLERİ OLMUYORDU.
GENÇ
KADIN SİZE AÇILDI.
VE
SİZ, KUTSAL BABAMIZ BAŞKA KİM OLSA
SÖYLEYECEĞİ GİBİ BİR DOKTORA GİT DEMEDİNİZ.
HAYIR,
ONUN YERİNE DUA ETTİNİZ.
ESTHER
HAMİLE KALDI VE DÜNYAYA GÜZEL BİR BEBEK GETİRDİ.
DAHA
SONRA RAHİBE ANTONİA'NIN DEĞERSİZ VE KÖTÜCÜL BİR KADIN OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI.
ONU
YERİNDEN EDECEK, CEZALANDIRACAK GÜCÜNÜZ VARDI.
BİR
İMZA ATMANIZ YETERDİ.
AMA
ÖYLE YAPMADINIZ.
ONUN
YERİNE YAĞMUR ALTINDA OTOBANDA BİR MOLA YERİNDE ASFALTA DİZ ÇÖKÜP DUA ETMEYİ TERCİH ETTİNİZ.
VE
TAM O ANDA RAHİBE ANTONİA BİR İLAHİ
MÜDAHALEYLE ARAMIZDAN AYRILDI.
İŞTE
BUNLAR AZİZLERİN YAPTIĞI ŞEYLERDİR.
ÖYLE
SAĞLAM BİR İNANÇLARI OLUR Kİ İNSANOĞLUNUN
GÜCÜNE İNANMADAN ÖNCE TANRI'YA VE
TANRI'NIN GÜCÜNE İNANIRLAR.
GÖRÜYORSUNUZ
YA MUCİZELER GAYET MÜMKÜNDÜR.
YETER
Kİ KULAĞIMIZI AÇIK TUTALIM.
KUTSAL
JUANA İÇİN DE KULAĞINIZ DAİMA AÇIK MI?
DAİMA.
15
YAŞINDAYKEN HASTANEYE ÇOCUKLARI ZİYARETE GİDER
VE YANINDA HEP MANDALİNA GÖTÜRÜRMÜŞ.
YİYİP
YEMEMELERİNE ALDIRMAZMIŞ.
AMA
SOYMALARINI VE KABUKLARINI EZEREK OYNAMALARINI
MEYVENİN O MUHTEŞEM VE UNUTULMAZ KOKUSUNU BİRBİRLERİNE SIKARAK OYNAMALARINI İSTERMİŞ.
SONRA
ÇOCUKLARA DERMİŞ Kİ: BEN SİZDEN GİDECEĞİM, SİZ BENDEN GİDECEKSİNİZ.
AMA
ÖNEMLİ DEĞİL.
ÇÜNKÜ
BU DÜNYADA SADECE İYİLİK KOKUSUNU BIRAKIYORUZ.
SİZİ
SAATLERCE DİNLEYEBİLİRİM.
BU
HİKÂYE BİZE ÖNEMLİ BİR ŞEY ANLATIYOR.
NE?
İYİLİK, EĞER HAYAL GÜCÜYLE BİRLEŞTİRİLMEZ
İSE TEŞHİRCİLİKTEN İBARET KALMA RİSKİ
TAŞIYOR.
NE KADAR DOĞRU.
NE KADAR DOĞRU.
KUTSAL
JUANA HAKKINDA HER ŞEYİ ÖĞRENMEK İSTERSENİZ,
HARİKA BİR FIRSAT VAR.
HER
NOEL, ARTIK ELLİLERİNDE OLAN MUCİZE ÇOCUKLAR
GUATEMALA'DA BİR MEYDANDA TOPLANIP
MUCİZEVÎ İYİLEŞME HİKÂYELERİNİ ANLATIYOR.
BEN
DAHA ÖNCE KATILDIM.
ETKİLEYİCİ
VE UNUTULMAZ BİR DENEYİMDİ.
SİZİN
KATILMANIZ HERKESİ ÇOK MUTLU EDECEKTİR.
NOEL'İ
GUATEMALA'DA MI GEÇİRMEMİ ÖNERİYORSUNUZ?
EVET.
UNUTULMAZ
BİR JEST OLUR.
TAMAM
O HALDE, GUATEMALA'YA GİDELİM.
KALABALIK
VE BASIN OLMAYAN KÜÇÜK VE ÖZEL BİR TOPLANTI
OLMASI KAYDIYLA.
SADECE
BİZ VE MUCİZE ÇOCUKLAR.
Nasıl
dilerseniz öyle olacak.
Pekâlâ,
çocuklar, bugün Vatikan Müzeleri'ni gezeceğiz.
Ve
ben de rehberiniz olacağım.
Önce
kar yağdı, şimdi de yağmur yağıyor.
Çok
kötü!
Kar,
yağmurdan çok daha güzel.
Değil mi?
Evet.
Ama
yağmur yağıyorsa yaramazlık yapmışsınız
demektir.
-
Neden?
-
Neden mi?
Çünkü yağmur damlaları İsa'nın gözyaşlarıdır.
İsa ağlıyorsa bu onu kızdırdınız demektir.
Ne Şaka
yaptım yahu.
Biraz espri anlayışınız olsun, İsa aşkına.
Pekâlâ çocuklar, şimdi Hep beraber hamburger ve patates yiyeceğiz.
Yemekten
sonra da müze turumuza devam edeceğiz.
Beni
takip edin!
Hamburger
ve patates yemeyecek misiniz?
Annem
Akdeniz mutfağı yememi istiyor.
Anlıyorum.
Sakallı
bir anne istemiyorum.
Elindekiyle
yetinmeyi öğrenmelisin.
Yetinmek
istemiyorum.
Haklısın.
Ben
de artık yetinmek istemiyorum.
Nasılsınız?
Kim,
ben mi?
Benim
moralim hep iyidir.
İyi
morali aptallıkla ilişkilendirmişimdir hep.
Haksız
sayılmazsınız, Papa Hazretleri.
İyi
moral ve aptallığın verdiği enerjiyi tahmin bile edemezsiniz.
Bana
ne söylemek istiyorsunuz?
Sekiz
yıldır çıkardığım "Katolik Evreni" adlı dergideki bir araştırma ile ilgili bilgi
vermek istiyorum.
Konusu
nedir?
Karışık
bir insan grubuna tek bir soru sorduk.
Papa'yla
yüz yüze bir ayine katılmak ister misiniz dedik.
-
Kaç kişi?
-
Katoliklerin yüzde 99'u.
Bu
bir şeyi değiştirir mi?
Hayır,
Papa Hazretleri.
Bir
şeyi değiştirmez.
Bir Papa insanları değiştirmez.
Bu durumda halk önüne çıkmam için herhangi bir
sebep olmadığını onaylıyorsunuz.
- Hayır.
Aslında bir sebep var.
- Neymiş o sebep?
Halk önüne çıkmanız insanların moraline iyi
gelecektir.
- Komedyen değilim ben.
- Önemli değil.
İnsanların moraline iyi gelecek olan oradaki
varlığınız.
- Benim işim bu değil.
- Evet.
Evet, bu.
Papa Hazretleri Papalığınız başladığından bu yana çok
değiştiniz.
Izdırap insanı değiştirir, Aguirre.
Ama iyi moral değiştirmez.
Peter'in
elinden kabul ettiğin bu yüzükle Havariler
Prensi ve Kiliseye olan sevgin güçlenecektir.
Amin.
Ellerinize
ne oldu, Kardinal?
Kutsal
Babamız Alaska soğuğu Açık havada ayin yapıyorum.
Krem
kullanmadınız mı?
Alerjim
var.
Bir
de romatizma var.
İsa'nın
çarmıhtaki ellerine benziyor.
Tanrı
sizi korusun, Kutsal Babamız.
Artık
bardak bile tutamıyorum.
Adı
Jack Walser'dı.
Tanrı
beni hizmetine çağırmadan önce yaşadığımız
binanın yöneticisiydi.
Kiracıları
iki kategoriye ayırmıştı.”
Yerliler" ve "Göçebeler".
Benim
ailem göçebe kategorisindeydi.
Yerlilerinki
gibi bir istikrarı sağlayacak paramız yoktu.
Bir
gün, Jack, sabahın onunda kapımızı çaldı.
Lucy
ve benim okulda olduğumuzu sanıyordu.
Ama
o gün ateşli yatıyorduk.
Odamın
kapısı açıktı.
Jack,
babamın radyo dinlerken oturduğu kanepeye uzandı.
Islak
giysileriyle kanepeyi de ıslattı.
Ve
bana, biz göçebeler için partinin sona erdiğini söyledi.
Ev
sahipleri kirayı ikiye katlamaya karar vermişti.
Çok
güzel bir şey söyler gibi söyledi bunları bana.
Sonra
bana yaklaşmamı işaret etti.
Sonra
da hiç duymadığım bir ses tonuyla bana,
diz çök, dedi.
Sonra Hayatım boyunca duyduğum en bayağı şeyi
söyledi bana.”
İnsan sadece iki sebeple diz çöker.
Biri
dua etmek için, diğeri de kendini tanımak için!”
Daha
12 yaşındaydım, Kutsal Babamız.
12
yaşındaydım!
Devam
etmelisiniz, Başpiskopos.
Hikâyeniz
henüz bitmedi.
Başka
Başka ne bilmek istiyorsunuz?
Sonra
ne oldu?
Yetişkin
olunca Jack Walser gibi mi olduğumu bilmek istiyorsunuz.
Tabii,
tek umursadığınız bu.
Şubat
1955'te soğuk bir günde ıslak bir adamın önünde diz çökmüş 12 yaşında bir çocuk umurunuzda
mı?
Umurumuzda,
Başpiskopos, tüm çocuklar umurumuzda.
Hepsi.
Peki.
Devam
edelim.
Evet,
Kutsal Babamız.
Kalan
hayatım boyunca Jack Walser gibi
davrandım.
Bu
yeterli olur mu?
Gelin,
Başpiskopos.
Kararımı
verdim.
Sizi
Birleşik Devletler'e geri gönderiyorum.
Nereye
gitmek istersiniz?
-
New York'a.
Eve
dönmek istiyorum.
Peki.
Kutsal
Babamız, merhametiniz sonsuz.
Bağışlayıcılığınız
sonsuz.
-
Tek bir basit talebim var.
-
Ne olursa, Papa Hazretleri.
Eve
dönmek istediğinizden emin olmak istiyorum.
Bu
yüzden kürede New York'a dokunmanızı istiyorum.
Ketchikan,
Alaska.
Orayı
bilirim.
Güzel
yerdir.
8
bin nüfuslu küçük bir kasaba.
Parmaklarınızı
yaracak kadar soğuk.
NOBEL
ÖDÜLLÜ BRODSKY'NİN SÖYLEDİĞİ GİBİ: "GÜZELLİK DÜŞÜK ISIDA GÜZELLİKTİR!”
Başpiskopos
Kurtwell, hastalığınız sizi yanılttı.
Vatikan'dan
ayrılmak üzere olduğuma dair bir söylenti var.
Kabul
etmelisin ki Vatikan'da dolanan söylentiler
hemen her zaman gerçekle paralel çıkıyor.
Nereye
gidiyorum?
Hep
olmak istediğin yere.
Çocukların
yanına.
Sen
de öksüzsün.
Öksüzler
daima çocuklarla beraber olmak ister.
Öksüz
olduğumu nereden biliyorsun?
-
Hep biliyordum.
-
Nasıl bilirsin?
Zor Bir
azizin; insanlığın tüm sorularını yanıtlaması zor.
Sana
yine Lenny diyebilir miyim?
-
Ben de sana anne diyebilirsem.
-
Evet, bana anne diyebilirsin.
Nereye
gidiyorum?
Afrika'ya,
Rahibe Antonia'nın yerini almaya.
250
Hizmet Köyü'nün tamamını idare edeceksin.
Sadece
çocuklar için yenilerini açmak istiyorum.
Ne
dersin?
Bence
iyi bir fikir.
Sonunda
hepimiz başladığımız yere dönmek zorundayız.
Ya
sen, sen ne zaman döneceksin başladığın yere?
-
Nerede başladım?
-
İki hippi ebeveynle başladın.
Ailemi
aramayı bıraktım.
Tanrı'yı
aramayı bıraktım.
-
Asla öyle söyleme.
İşin
aslı sen hiç aramadın.
Saklanıyordun.
Ne
zaman gitmemi istiyorsun?
-
Yarın sabah.
Gitmeden,
eğer istersen Kardinal Devlet
Sekreteri'ne veda edebilirsin.
Hoşça
kal, aziz.
Hoşça
kal, anne.
Papa
Hazretleri, iyi misiniz?
Yok
bir şey.
Geçici
bir rahatsızlık.
-
Doktoru çağırayım mı?
-
Hayır.
Yok
bir şey.
Geçti bile.
-
Doktordan emin misiniz?
-
Evet, iyiyim.
TANRI'YA
İNANIYOR MUSUNUZ?
EVET,
İNANIYORUM.
BEN
İNANMIYORUM.
TANRI'YA
İNANANLAR BAŞKA HİÇBİR ŞEYE İNANMIYOR.
O kadına âşık olduğumu biliyordun, değil mi?
Elbette biliyordun.
Beni açık kitap gibi okuyorsun.
Ve işte yine o çok eski soruya geldik.
KİM
DEMİŞ AYNI ANDA HEM TANRI HEM BİR KADIN SEVİLEMEZ DİYE?
Saçma.
Seninle
ilgili bir türlü anlayamadığım bir şey var.
Baban
gibi Lazio taraftarı mısın?
Yoksa
benim gibi Napoli taraftarı mısın?
Bu
konuda açık değilsin.
Ne?
Tonino
Pettola'ya ne mi oldu?
Bak
şimdi Tonino Pettola Tanrım, ne nahoş mesele!
Ben
istemedim ama Papa Esasen, Tonino Pe Tanrım, az daha anlatıyordum!
Hayır,
arkadaşım.
Bağışla
beni ama Tonino Pettola'ya ne olduğunu kimseye
anlatamam.
Affet
beni ama en iyi dostum olsan da sana bile anlatamam.
Bazı
sırlar öyle önemlidir ki ancak bir kişi bilmelidir.
Bunun
için gücenme bana.
Seni
oğlum gibi severim.
Ama
Pettola'ya ne olduğunu asla anlatamam sana.
Mutlu
Noeller, Girolamo.
Haklıydın.
Olgunlaşan
bir öksüz içinde taze bir gençlik keşfedebilir.
Ve
o noktada söyleyecek bir şeyi olacaktır.
Sizin
söyleyecek bir şeyiniz var.
Biliyorum,
hissediyorum ve söyleyeceksiniz.
Söyleyeceksiniz,
Papa Hazretleri.
Söyleyeceksiniz.
Söyleyeceksiniz.
Söyleyeceksiniz.
Söyleyeceksiniz.
Söyleyeceksiniz.
Söyleyeceksiniz.
Söyleyeceksiniz.
Söyleyeceksiniz.
Çok
yakın bir aileniz var, Kardinal, çok sevgi dolu.
Güzel
bir Noel oldu.
İzninizle
size kişisel bir şey söyleyebilir miyim,
Papa Hazretleri?
-
Söyleyebilirsiniz.
Aileniz
sizi çocukken terk etmiş.
Bunda
bir tuhaflık yok.
İnsan
çok farklı nedenlerden bir çocuğu terk etmek
zorunda hissedebilir.
Öldüklerini
düşündürecek herhangi bir kanıt da yok.
Gezegenin
en ünlü insanlarından biri oldunuz.
Ama
sizinle temasa geçmediler.
Neden
diye sordum kendime.
Suçluluk
duygusu belki.
Ama
barışma ihtimali her türlü suçluluk duygusundan
güçlü olmalı.
Peki
ne sonuca vardınız?
Çok
basit bir sonuca.
Aileniz
hippiydi.
Muhtemelen
bugün de o zamanki liberal ve yenilikçi
görüşlerine sahipler.
Ve
siz de tam tersi görüşlerin dünyadaki savunucusu oldunuz.
Demek
istediğiniz benimle temasa geçmeme sebepleri
siyasi görüş farklılığı mı?
Bir
çocuğu terk edecek cesareti olan insanlar,
onu reddedecek gücü de bulabilir diyorum.
Kutsal
Babamız, uçak pistte bizi bekliyor.
Ne
zaman isterseniz, hazırız.
Guatemala'ya
gitmiyoruz.
Juana'nın
mucize insanları hayal kırıklığına uğrayacak.
Evet,
uğrayacaklar.
Ama
zamanla anlarlar.
Çocukken
tek istediğim kardinal olmaktı.
Ya
siz, Kutsal Babamız, siz çocukken ne olmak isterdiniz?
Çocuk
olmak isterdim.
Tanrı
şimdi nerede?
Venedik'te.
Venedik'te
mi?
Orada
nerede yaşıyor?
Orasını
öğrenmem gerekiyor.
-
Affedersiniz.
-
Lütfen.
Affedersiniz.
Teşekkür
ederim.
İzninizle.
Kutsal
Babamız Size ufak bir şey aldım.
Değerli
bir şey değil.
Ama
görünce aklıma siz geldiniz.
Burada
100 metreden uzağı görebildiğiniz yazıyor.
Kutsal
Babamız, restoran müdürü ve personeli bereket
duası okur musunuz diye soruyor.
Hepsi
arkanızda, bekliyorlar.
Dönüp
baksanız bile onlar için ufak bir mucize sayılabilir.
Hayır.
Gösteriş
yapmış olurum.
TANRI
KİMDİR DİYE SORULUNCA TANRI AÇILAN BİR
ÇİZGİDİR, DİYE CEVAPLADI KUTSAL JUANA.
O
SIRADA DAHA 14 YAŞINDAYDI.
NE
DEMEK İSTEDİĞİNİ KİMSE ANLAMADI.
VE
SONRA TÜM ÇOCUKLAR ÖLMEKTE OLAN KUTSAL JUANA'YA DÜZİNELERCE SORU SORDU.
ÖLÜ
MÜYÜZ, HAYATTA MIYIZ?
YORGUN
MUYUZ, ZİNDE MİYİZ?
SAĞLIKLI
MIYIZ, HASTA MIYIZ?
İYİ
MİYİZ, KÖTÜ MÜYÜZ?
HÂLÂ
VAKTİMİZ VAR MI, YOKSA VAKİT TÜKENDİ Mİ?
GENÇ
MİYİZ, YAŞLI MIYIZ?
TEMİZ
MİYİZ, PİS MİYİZ?
APTAL
MIYIZ, AKILLI MIYIZ?
DOĞRU
MUYUZ, YANLIŞ MIYIZ?
ZENGİN
MİYİZ, YOKSUL MUYUZ?
KRAL
MIYIZ, HİZMETKÂR MIYIZ?
İYİ
MİYİZ, GÜZEL MİYİZ?
SICAK
MIYIZ, SOĞUK MUYUZ?
MUTLU
MUYUZ, KÖR MÜYÜZ?
KIRGIN
MIYIZ, NEŞELİ MİYİZ?
KAYIP
MIYIZ, BULUNDUK MU?
ERKEK
MİYİZ, KADIN MI?
FARK
ETMEZ, DİYE YANITLADI KUTSAL JUANA DAHA
18 YAŞINDA ÖLÜM DÖŞEĞİNDE YATARKEN.
VE
EKLEDİ ÖLÜMÜN KIYISINDA YAŞLI GÖZLERLE:
"TANRI BİZE GÖRÜNMEZ.
TANRI
BAĞIRMAZ.
TANRI
FISILDAMAZ.
TANRI
YAZMAZ.
TANRI
DUYMAZ.
TANRI
SOHBET ETMEZ.
TANRI
BİZİ TESELLİ ETMEZ!”
VE
ÇOCUKLAR SORDU ONA: "TANRI KİM?”
JUANA
CEVAP VERDİ: "TANRI GÜLÜMSER!”
ANCAK
ONDAN SONRA ANLADI HERKES.
ŞİMDİ, HEPİNİZDEN RİCA EDİYORUM.
GÜLÜMSEYİN.
GÜLÜMSEYİN.
GÜLÜMSEYİN.
EVET,
GÜLÜMSEYİN.
Yok
bir şey, yok bir şey.
Bir
gün öleceğim.
Ve
nihayet hepinizi kucaklayabileceğim.
Teker
teker.
Evet.
Yapacağım.
Yapacağıma
inancım var.
Doktoru
çağırın.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar