Print Friendly and PDF

The Young Pope (2016–)

Bunlarada Bakarsınız

 


Tv Dizisi

50 dk

Yönetmen:Paolo Sorrentino

Senaryo:Paolo Sorrentino, Umberto Contarello, Tony Grisoni

Ülke:İtalya, Fransa İspanya, İngiltere ABD

Sezon:1.Sezon

Vizyon Tarihi:01 Ocak 2017 (ABD)

Dil:İngilizce, İtalyanca

Müzik:Lele Marchitelli

Çekim Yeri:Rome, Lazio, İtalya

Oyuncular

    Jude   Law

    Diane  Keaton

    Silvio  Orlando

    Scott  Shepherd

    Javier   Cámara

Özet

Dizide, muhafazakar kimliğe sahip Amerikan/İtalyan papa Lenny Belardo’nun (Pius XIII) hayatını anlatacak. 8 bölüm boyunca, karakterin en yakınındakileri kaybetme korkusunu nasıl yaşadığını göreceğiz. Ayrıca Tanrı’nın bile kendisini terk ettiğini düşünen papanın, bu zorlu anlarına tanıklık edeceğiz

 

Altyazı Sezon 1

1.Bölüm

Merhaba Roma!

 Merhaba dünya!

 Merhaba!

 Neyi unuttuk biz?

 Neyi unuttuk biz?

 Sizi unuttuk!

 Açık konuşacağım 

Ben tek bir sebep için buradayım.

 Hiç kimseyi unutmamak.

 Tanrı kimseyi terk etmez.

 O'na hizmet etmeye karar verdiğimde bana böyle söyledi.

 Şimdi de ben size söylüyorum.

 Ben Tanrı'ya hizmet ediyorum.

 Size hizmet ediyorum.

 Kadınları ve çocukları unuttuk biz.

 Onlar ki dünyayı değiştirecek, sevgi ve şefkatleriyle.

 Ve yaradılışlarındaki harikulade, ulvi oyun yetisiyle.

 Yaşamla uyum içinde hissetmemizi sağlayacak   tek gerçek araçtır oyun.

 Ve Tanrı'yla uyum içinde olmak için   yaşamla uyum içinde olmalıyız.

 Başka seçeneğimiz yok: Tanrı'yla uyum içinde olmalıyız!

 Peki başka neleri unuttuk?

 Mastürbasyon yapmayı unuttuk.

 Doğum kontrolü kullanmayı.

 Kürtaj yaptırmayı.

 Gey evliliklerini kutlamayı.

 Rahiplerin birbirini sevmesine   hatta evlenmesine izin vermeyi.

 Yaşamaktan nefret ediyorsak ölmeye karar verebileceğimizi.

 Suçluluk hissetmeden   üreme dışında sebepler için cinsel ilişki yaşamayı.

 Boşanmayı, rahibelerin ayin yönetmesine izin vermeyi,    bilimin keşfettiği ve keşfetmeye devam edeceği   tüm yollarla bebek yapmayı.

 Kısacası sevgili çocuklarım,    sadece oyun oynamayı değil   mutlu olmayı da unuttuk.

 Mutluluğa giden tek bir yol vardır.

 Ve o yol da özgürlüktür.

 Kutsal Havariler Peter ve Paul   gücünden ve otoritesinden emin olduğumuz 

Neler diyorsun, Lenny?

 Ne saçmalıyorsun?

 Sen Papa değilsin, Lenny.

 Papa benim!

 Papa benim ve sen, Lenny   kilisenin bir üyesi değilsin artık.

 Artık Tanrı'nın hizmetinde değilsin, Lenny.

 Ne demek değilsin?

 Tanrı'ya daha gelmedim bile.

 Kimsin sen, Lenny?

 Ben bir çelişkiyim.

 Tanrı gibi.

 Üçün birliği, birin üçlemesi.

 Meryem gibi.

 Bakire ve anne.

 İnsan gibi.

 İyi ve kötü.

 13. Pius'un papalığı bugün başlıyor.

 Kardinaller halen Vatikan'da.

 Roma'dan Yeni Papa'nın ilk vaazından sonra ayrılacaklar.

 Ben Papa'yım.

 Ben Papa'yım.

 Ne sevdiğinizi bilmediğimizden   her şeyden biraz hazırladık, Papa Hazretleri.

 Kimse söylemedi mi?

 Pek yemem.

 Neredeyse hiç yemem.

 Sabah sadece vişneli diyet kola içerim.

 Hemen alırız.

 - Adın ne senin?

 - Domen, Papa Hazretleri.

 Baş kâhyanızım.

 - Domen'in anlamını biliyor musun?

 - Tanrı'ya ait olan.

 Kesinlikle.

 Mülkiyetin devriyle de   bana aitsin.

 Nasıl uyudunuz, Papa Hazretleri?

 Eğlenceli bir rüya gördüm.

 Kardinaller Ozolins ve Aguirre birbirini tokatlıyordu.

 Aziz Peter Meydanı'ndaki kalabalığa konuşurken   en akla gelmeyecek şeyleri söyledim.

 Peki madem, vişneli diyet kolamı burada bekleyeyim.

 O sırada sade diyet kola alır mısınız?

 Dalalete düşmeyelim, Domen.

 Hayatta azına razı olmak ölümdür.

 İzninizle beklerken size Lazio'nun güzel kenti Nepi'den  Rahibe Bice'yi takdim edeyim.

 Kendisi özel aşçınız olacak.

 Rahibe Bice sizden önceki üç papaya da hizmet etti.

 Gençken Hindistan'da misyonermiş.

 Ne mutlu ki İngilizceyi iyi konuşuyor.

 Biricik Kutsal Babamız, öğle yemeğinde ne yemek istersiniz?

 Bice'nize söyleyin yeter, sizin için hazırlarım.

 Matriciana, pasta e fagioli, carbonara, lasagne  Yanılıyor muyum, bana “biricik” mi dedi?

 Rahibe Bice biraz tuhaftır.

 Hayır, Domen, tuhaf değil.

 Dostane.

 Rahibe  Uzun ömrünüzde henüz kavrayamamış olduğunuz   bir şeyi açıklayayım size.

 Dostane ilişkiler tehlikelidir.

 Muğlaklığa, yanlış anlamalara ve çatışmalara açık olur   ve daima kötü sona ererler.

 Resmi ilişkiler öte yandan, kaynak suyu kadar berraktır.

 Kuralları taşa kazınmıştır.

 Yanlış anlaşılma riski yoktur ve ebediyen sürerler.

 Bilmeniz gerekir ki   dostane ilişkilerden hoşlanmam.

 Resmi ilişkileri severim ama.

 Resmi ilişkilerin olduğu yerde usuller vardır.

 Usullerin olduğu yerde de dünya düzeni hüküm sürer.

 Papa Hazretleri, Kardinal Devlet Sekreteri   ve Kongregasyon başkanları   sizinle tanışmak ve hoş geldiniz demek   için sabırsızlanıyorlar.

 - Bekleyecekler.

 Çünkü önce vişneli diyet kolamı içeceğim.

 Kalpleri aydınlatan Tanrı'nın yardımıyla   günahlarını anla ve O'nun merhametine güven.

 Ne günah işledin, Voiello?

 Vaktimi harcama, Tommasino.

 Günahlarım yüksek finans ve diplomasiyle ilgili.

 İtiraf etsem de bir şey anlamazsın.

 Anlayabileceklerimi anlat o halde.

 Ahlaksız düşüncelerim oldu.

 Kim hakkında?

 - Willendorf Venüsü.

 - Peki o kim?

 Papa'nın kütüphanesinde duran Yontma Taş Devri'ne ait heykel.

 25 bin yaşında.

 Bir heykelle ilgili ahlaksız düşünceler ve jerontofili  Buna ne kefaret verebilirim?

 İşimi çok zorlaştırıyorsun, Voiello!

 Sen düşün, sonra bana haber ver.

 Benim acelem var.

 Bakın beyler, Kutsal Ruh esiyor.

 Kutsal Ruh demişken, sizin fikriniz nedir?

 Kardinalleri O mu aydınlattı?

 Siz Afrikalıların saflığı pek dokunaklı.

 Papayı Kutsal Ruh'un seçtiğine inanıyor musunuz gerçekten?

 Biz Afrikalılar, hayır; ama biz Katolikler, evet, inanıyoruz.

 Siz inanmıyor musunuz, Ozolins?

 Kutsal Ruh aptal değil ama müstehzi ve kurnaz.

 - Anlayamadım.

 - Söylemeye çalıştığı,    burada, Vatikan'da   Kutsal Ruh demek Voiello demektir.

 Belardo 47 yaşında.

 Genç bir yaş.

 Ömrümüz bir başka papayı görmeye yetmeyecek.

 Yazık!

 Caltanissetta, senin bu papayı görmen bile bir mucize.

 Voiello'nun bu kez iyi liderlik yaptığından emin değilim.

 Ben şahsen Voiello'ya hiç güvenmedim.

 Şeytanın vücuda gelmiş hali.

 Spencer daha doğru bir tercih olurdu.

 Fazla bağımsız.

 Biz kardinaller için iyi olmazdı.

 Doğru.

 Ama onun yerine telejenik bir kuklamız oldu.

 Bu da manipüle edilebileceği anlamına gelir.

 Kardinallerin oylarını Bolerdo'ya yönlendirmesi   Voiello'nun diplomatik kurnazlığı.

 Bolerdo makama geldi ama ipleri Voiello'nun elinde.

 İşleri bizim ona söylediğimiz şekilde yönetecektir.

 Çünkü bir kez daha onun hayatını kurtardık.

 Afrikalı ve saf olabilirim   ama bana sorarsanız   geleceği sağlıksız derecede basite indirgiyorsunuz.

 Afrikalı meslektaşımızla hemfikirim.

 Ne demek istiyorsun?

 Çok mühim bir soruyu unuttunuz.

 Şimdi Spencer ne yapacak?

 Sevgili nefret edilesi öğrencisi papa oldu.”

Tanrım, Tanrım  Neden terk ettin beni?”

 Dedi İsa, ölmeden hemen önce.

 Ben de yaşamaya başlamadan önce aynını söylüyorum sana.

 Tanrı'nın ebedi sessizliği

 Tanrı'nın ebedi sessizliği

 Tanrı'nın ebedi sessizliği.

 Papa Hazretleri  Günahlarınız  Çıkaracak günahım yok.

 - Ciddi misiniz?

 - Tek günahım,    ki çok büyük bir günah,    vicdanımın beni hiçbir şeyle suçlamaması.

 Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına günahlarını affediyorum.

 Amen.

 Her günah çıkaran sizin gibi olsa, Papa Hazretleri   işsiz kalırdım.

 Vatikan'da kimlerin günahlarını çıkarıyorsun, Don Tommaso?

 Ben mi?

 Tüm hükümetin, çok sayıda rahibe ve papazın,    ruhani sınıftan olmayıp Vatikan'da çalışanların.

 Kaç yaşındasın?

 61.

 Gözlerin ne durumda?

 Gözlük bile takmıyorum.

 İşitmen nasıl?

 Tek sorunum saçım.

 Dökülüyor mu?

 Sadece dökülmüyor, bazen de ağrıyor.

 Saçın mı ağrıyor?

 Güzel, çok güzel!

 Açık olacağım, Don Tommaso, sana ihtiyacım var.

 Papa Hazretleri için çok önemli bir şey yapman gerekiyor.

 Ne dilerseniz.

 Söyleyin.

 Gel, kabinde söyleyeceğim.

 Günah çıkarma kabinleri çok güzel oluyor.

 Küçük dağ kulübelerine benziyorlar.

 Dağları sever misin?

 Karı sevmiyorum.

 Senden yapmanı istediğim  Napoli üçlemesine, Federico.

 Kardinal.

 Hakkımda kaç kitap yazıldı biliyor musun?

 - 17.

 - 18.

 Sonuncusu baskıya gelecek hafta giriyor.

 Ve de en güzel isimlisi.

 - Nedir ismi?

 - “Perde Arkasındaki Adam”.

 - Güzelmiş.

 - Elbette.

 Ben önerdim.

 - Kitabı kim yazdı?

 - Aşırı solcu gazeteci Manna.

 Bu durumda size karşı eleştirel olacaktır.

 Elbette.

 En iyisi.

 Öyleleri insanı efsaneleştirir.

 Abartma, sahteliği belli oluyor.

 Bağışlayın ama iyi espriydi.

 Elbette güleceksin.

 Ama ölçülü ve uygun.

 Valente.

 - Papa nerede?

 - Helikopter pistinde.

 Daha yeni geldi, şimdiden gitmek mi istiyor?

 Burada biraz daha fazla gülebilirdin.

 Toplantınıza biraz gecikeceğini iletmemi istedi.

 Tamam ama görürsen söyle çok da geç kalmasın.

 Onun aksine benim yapacak çok işim var.

 Kararsız balıkçı Peter'in bana bıraktığı   bu gemiyi yürütmem gerekiyor.

 Valente, senin fikrin nedir?

 Çok iştahsız bir adam.

 Hem de çok iştahsız.

 Hiç iyiye alamet değil.

 Hiç değil.

 Anne.

 Bana anne deme.

 Rahibe Mary de.

 O nedir?

 Babam verdi.

 İstersen bana ver.

 Senin için saklarım.

 Olmaz.

 Babam, asla yanından ayırma dedi.

 Lenny!

 Rahibe Mary.

 Azizim.

 - Aziz değilim ben.

 - Evet.

 Hâlâ yanında mı?

 Daima.

 Bu nedir?

 Lourdes'li Meryem mağarasının replikası.

 Restore ediliyor.

 Bundan sonra Kilise'nin merkezinde yaşayacaksın.

 Anlayamadım.

 Ne demek bu?

 Kilise'nin merkezi birkaç adım geri gitti demek.

 Daireyi beğendin mi?

 Burada rahat ederim.

 Bana birkaç metre mesafedesin.

 Uçakta Roma'ya dair komik bir tanım okudum: “Vatikan Şehri'nin banliyösü”.

 Tam olarak doğru değil ama olacak.

 Sorun ne, Lenny?

 Sorun olmayan ne var ki, Rahibe Mary?

 Kuzey bu taraf.

 Venedik orada.

 Beni dinle, Lenny.

 Bugünden itibaren Kilise'yi yönetmen gerekiyor.

 Bir milyar insan.

 Dünya nüfusunun beşte biri.

 Anlıyor musun, Lenny?

 Söylediklerin ve yaptıkların bir milyar insanı etkileyecek.

 Tanrı adına sana itaat etmek için mutluluk ve üzüntüye,    yaşam ve ölüme dair önemli kararlar verecekler.

 Tüm bunlar yeni bir perspektif yaratıyor.

 Muazzam bir perspektif.

 Kişisel sancıların, büyük acıların,    korkunç anıların,    ağır olacak biliyorum ama söylemek zorundayım,    hepsi geri planda kalmalı.

 Onlar dünyevi şeyler.

 Anlıyor musun, Lenny?

 Tüm acılarını biliyorum.

 Seninle beraber yaşadım onları.

 Seninle beraber ağladım onlara.

 Ama artık zamanı geldi.

 Acılarını unutmalısın.

 Anlamlarını yitirip uzak anılar haline gelmeliler.

 Tanrı'nın sana verdiği muazzam sorumluluğun altında   önemsiz, silik, yıkılmış, ezilmiş anılar olmalılar.

 Sen artık öksüz ve yetim Lenny Belardo değilsin.

 Sen artık,    Papa 13.

 Pius'sun.

 Katolik Kilisesi'nin annesi ve babasısın.

 İzninizle Papa Hazretleri, büyük zevk!

 Büyük zevk!

 Kutsal Ruh bizleri daha iyi aydınlatamazdı.

 Tüm Kilise adına hoş geldiniz.

 Papalığınız uzun, parlak ve verimli olsun.

 Uzunla yetinelim.

 Ne anlamlı bir espri!

 Espriler asla anlamlı olmaz.

 Espri sadece espridir.

 Evet, Kutsal Babamız.

 İlk olarak, faydalı ve ilginç küçük bir bilgi paylaşayım.

 Masanızın altında, sağınızda bir düğme göreceksiniz.

 Bir görüşmenin tatsız veya vakit kaybı olduğunu hissederseniz   düğmeye gizlice basın yeter.

 Bir asistan anında gelerek uygun bir bahaneyle   sizi o görüşmeden kurtaracaktır.

 Yani yalan söyleyecek.

 Evet ama tövbe etmek için bol vakti ve fırsatı da olacak.

 İzin verirseniz öncelikli işlerimizle başlamak isterim.

 En acili Aziz Peter Meydanı'nda vereceğiniz ilk vaaz.

 Bu konuda ciddi heyecan var.

 Uzun kariyerim boyunca görmediğim bir heyecan.

 Devlet Sekreterliği ofisinin tamamı üzerinde çalışıyor.

 Ben de bütün gece bir taslak üzerinde çalıştım.

 Ki size sunmak isterim.

 Dünyanın dört bir yanından gelen basın ve inanç sahipleri   vaazınızı bugün vermenizi bekliyordu.

 Heyecanlarını yatıştırdık   ama maalesef, Papa Hazretleri   ancak bir yere kadar erteleyebiliriz.

 Vaaz için yarın ideal olur.

 Evet, en acil mesele buydu.

 En acil mesele bir fincan kahveye olan ihtiyacım.

 Bana bir kahve yapar mısınız, Kardinal?

 Elbette.

 Amatucci.

 Ondan istemedim.

 Sizden istedim.

 Size kahve getirmek benim için bir zevk ve onurdur.

 - Teşekkür ederim, Kardinal.

 - Görevim, Kutsal Babamız.

 Vaazınız konusunda nasıl ilerlemek istersiniz?

 Sonra.

 Özel asistanlığınız hassas bir pozisyondur,    bu pozisyon için aday düşündünüz mü?

 - Düşündüğüm biri var.

 - Benim de.

 Monsenyör Gemelli akla geliyor  Benim aklımdaki Rahibe Mary.

 Takdire şayan bir düşünce.

 Ve çok da anlaşılır.

 Ancak eklemek isterim ki maalesef   Papalık yönetiminin karmaşık mekanizmaları   adeta astrofizik gibidir.

 Kutsal Babamız'ın kaçınılmaz deneyimsizliği ile   Rahibe Mary'nin deneyimsizliği bir araya gelince   bu konuda içeriden bir katkı önermek durumundayım.

 Elbette Rahibe Mary'nin sizin için öneminin farkındayım.

 Kendisine özel bir pozisyon yaratabiliriz.

 Burada yaratıcılıktan yana sıkıntımız yoktur.

 Evet.

 Çok haklısın, Voiello.

 Rahibe Mary çok önemli.

 Rahibe Mary, 7 yaşındayken beni yetimhaneye aldı.

 Beni büyüttü ve beni sevdi.

 Beni iyi bir Hıristiyan yaptı.

 Büyük bir Hıristiyan!

 Monsenyör Gemelli deneyimlidir, kendisine güvenirim.

 Galiba beni doğru duymadınız.

 Olabilir.

 İngilizcem sınırlıdır.

 Geliştirin o halde.

 Rahibe Mary özel asistanım olacak.

 Nasıl isterseniz, Papa Hazretleri.

 Bir de Kardinaller Heyeti'ne hitabınızın hazırlanması ve   yapılması meselesi var.

 Hepsi hâlâ buradalar.

 Siz onlara hitap etmeden Vatikan'dan ayrılmazlar.

 Sonra.

 Sekretarya ofisinde de Papa Hazretleri'nin   bir genelge taslağına dair bize bilgi vermesini bekliyoruz.

 Sonra.

 Çeşitli Kongregasyonların Başkanları da   sizi şahsen görmek istiyorlar elbette.

 Ama tahmin ederim bununla da sonra ilgilenmek istersiniz.

 Hayır, şimdi.

 İlk Ruhban Sınıfı Kongregasyon Başkanı'yla görüşmek istiyorum.

 Her halükârda, Papa Hazretleri   genelge konusundaki tereddüdünüzü anlıyorum.

 Selefiniz genelge yorumuyla beni hep güldürmüştür.

 Proust'un “Kayıp Zamanın Arayışında” eseri gibi derdi.”

Herkes alıntı yapar ama kimse okumaz!”

 Uyuyor musunuz, Kutsal Babamız?

 Hayır, Kardinal.

 Dua ediyorum.

 Sizin için.

 Willendorf Venüsü'ne o şekilde bakmayı bırakın.

 Kutsal Babamız!

 Papalık Sarayı'nda sigara içmek yasaktır.

 Öyle mi?

 Kim verdi bu kararı?

 - II.

 John Paul.

 - Papa mı?

 - Evet, Papa.

 Artık yeni bir Papa var.

 Doğru.

 - Kardinal  - Evet, Kutsal Babamız.

 Geçmişe fazla bağlısınız.

 Sizin için de öyle diyorlar, Papa Hazretleri.

 Geçmiş, içinde her türden şeyi   barındıran çok büyük bir yer.

 Şimdiki zaman öyle değil.

 Şimdiki zaman sadece bir çift göze yeri olan dar bir aralık.

 Benim gözlerime.

 Kardinal.

 - Evet.

 Öncelikli işlerimiz.

 Buradayım.

 Dediğim gibi  Sizin sorumluluk alanlarınız politika,    finans, teoloji,    atamalar ve terfiler olacak.

 Ben dünyevi işleri alacağım.

 Seyahat, kitlelerin etkilenmesi, kutlamalar.

 Çok etkili bir görev paylaşımı, Kutsal Babamız.

 - Kardinal.

 - Evet, Kutsal Babamız?

 Şaka yaptım.

 Belli değil miydi?

 - Pek değildi.

 Dediğim gibi önceliklerimiz şöyle  Bir: Radyo Vatikan'ın sinyali güçlendirilmeli.

 Erişiminin bu kadar zayıf olması kabul edilemez.

 İki: Papa, Papa'ya gelen tüm hediyeleri görmek istiyor.

 Gelen tüm hediyeleri depolamak için uygun bir yer ayarlansın.

 Üç: Vatikan, itidali geleneğe tercih eden seleflerimin   tedbirsizce vazgeçtiği Papalık tacını   Washington'daki bazilikadan derhal geri satın almalı.

 Ve dört: Rahibe Mary sizinle de ilgilenecek.

 Tüm faaliyetlerinizi gözlemleyip   doğrudan bana rapor edecek.

 Koruyucu meleğiniz olacak.

 60 yaşındayım, Kutsal Babamız.

 Koruyucu meleğe ihtiyacım yok.

 Hepimizin koruyucu meleğe ihtiyacı var, Voiello.

 Özellikle de ilkesiz ve müphem olanlarımızın.

 O halde izin verin kendim seçeyim.

 Bir başka hayatta.

 Bu hayatta,    koruyucu meleğinizi sizin için Papa seçiyor.

 Ve Papa da o.

 Beni mi çağırdınız, Kutsal Babamız?

 Papa!

 Nihayetinde her şey buraya dönüyor, değil mi?

 Anneye.

 Sizin anneniz nasıl biriydi, Monsenyör Gutierrez?

 Kötülükten imtina etmeyen bir kadındı.

 Ve iyilik dolu bir oğul yetiştirmesini sağladı.

 Sizi soruşturdum.

 Herkes bir iyilik timsali olduğunuzu söylüyor.

 İnandığınız için teşekkür ederim, Kutsal Babamız.

 Asıl ben size teşekkür etmeliyim.

 Turist kalabalığı olmadan burada bulunmamı sağladığınız için.

 Görevim, Kutsal Babamız.

 Bazilikayı turistlere kapatmak zor oldu mu?

 Hayır.

 Kapalı tabelası asmamız yetti.

 Turistlerden duyduğum rahatsızlık hiç geçmeyecek.

 Neden, Kutsal Babamız?

 Çünkü buradan sadece gelip geçiyorlar.

 Ofisinizi bulamadığım için geciktim.

 Biliyorum.

 Yanlış kapıyı açıp   müze ziyaretçileriyle karşılaşmışsınız.

 Demek siz de beni soruşturuyorsunuz.

 Vatikan'da herhangi bir şeyi gizli tutmak çok zordur.

 Söylentiler öyle hızlı dolaşır ki   bazen olay olmadan önce söylentisi ulaşır.

 Geleceğim açısından çok faydalı bir bilgi.

 Verilme amacı da buydu, Kutsal Babamız.

 Ne yapacaksınız, Monsenyör?

 Zaman böyle.

 Amerika'da buna dedikodu deriz.

 Biz Vatikan'da iftira deriz.

 Bu taraftan.

 Kaç yıldır Vatikan'dasınız?

 Saymayı bırakacak kadar çok.

 Burayı seviyor musunuz?

 Evet.

 Burada güvende hissediyorum.

 Zaman adeta ölmüş gibi.

 Zaman demişken, geçen gün Kardinaller Meclisi'nde   bir İtalyan gazetesi okudum.

 Makale bir politikacı hakkındaydı.

 Evinin duvarlarındaki boşluklara   gizli belgeler saklamış.

 - Evet, ben de okudum.

 Düşündüm ki  Benim evimdeki boşluklara bir şey saklamam gerekmez.

 Çünkü benim zihnim bir boşluk.

 Benden saklanan her şey   önünde sonunda   ortaya çıkıyor.

 Adeta bana tevdi ediliyor.

 Kilise'yi yönetmek adına değerli bir beceri.

 Beceri değil, Gutierrez.

 Bu benim kaderim.

 Federico, bütün iyi insanlar neden güce öfkelidir   biliyor musun?

 - Neden, Kardinal?

 Çünkü ne olduğunu bilmezler.

 Nedir peki?

 Güç bilgidir.

 Bilmek istediğiniz nedir, Kardinal?

 XIII. Pius kimdir?

 Ya da Lenny Belardo kimdi?

 Küçük bir soruşturma yapmalısın.

 Gizli ama kapsamlı.

 Zayıflıkları, travmaları ve sıkıntıları, günahları.

 Özellikle günahları.

 Çünkü geçmişte işlediğimiz günahlar   gelecekte izleyeceğimiz günahların aynıdır.

 Çünkü insan da Tanrı gibidir.

 Asla değişmez.

 Hemen başlıyorum.

 Papalığın durumu şimdiden bu kadar ciddi mi?

 Hayır, henüz değil.

 Ama ciddileşecek olursa   hazırlıklı olacağız.

 Güçlüler bilgiye sahip olabilir   ama herkesten güçlü olmak için gerekeni bilmezler.

 Nedir peki gereken?

 Ne kadar güzel, görüyor musunuz?

 Bilgiye herkesten önce ulaşmak.

 Muhteşem.

 Devam et, Tommaso, korkma.

 Ama günah çıkarmanın gizliliğini ihlal etmek  Hayır, hayır, değil.

 Bilgiyi benimle, Papa'yla Kilise'nin devamlılığı için   paylaşacaksan değil.

 Beni hayal kırıklığına uğratma, Tommaso.

 Papa Hazretleri, ben zavallı, basit bir rahibim.

 Günah çıkarma gizliliği sahip olduğum tek saygıdeğer şey.

 Bugün için.

 Ama yarını düşün.

 Geleceğinde kırmızı cübbeler ve yüzük var.

 Kardinallik, sevgili çocuğum.

 Çok daha saygıdeğer.

 Ya bizi bir duyan olursa?

 Burada bizi sadece O duyabilir.

 Kim bilir nerede?

 Orada!

 Büyükayı'nın yanında.

 Tanrı'nın evi orada.

 Tanrı'nın evi!

 Nasıl bir yer?

 Özel havuzlu bir yarım dubleks.

 Hadi artık bana insanların günahlarını söyle.

 Şey  Voiello'nun Willendorf Venüsü hakkındaki   ahlaksız düşüncelerini anlatmış mıydım?

 Evet, evet anlatmıştın.

 Başka ne var?

 Yok, yok bir şey  Kardinal Aguirre bugün sizin taklidinizi yaptı.

 Herkes güldü.

 - Sen güldün mü?

 Evet ama içimden.

 Kimse fark etmedi.

 Güzel.

 Başka?

 Herkes Rahibe Mary'nin sizin neyiniz olduğunu merak ediyor.

 Ve neden burada olduğunu.

 Başka?

 Herkes ayrıca merak ediyor  Papa ilk vaazı üzerine düşünüyor mu?

 Ben de sürekli kendime aynı şeyi soruyorum.

 Elbette düşünüyorum.

 Tek düşündüğüm bu.

 Hatta rüyamda bile gördüm.

 Sana bir sır vereyim.

 Daha küçük bir çocukken kafamdan geçenler konusunda   insanların aklını karıştırmayı öğrendim.

 Çok bilgesiniz, Kutsal Babamız.

 Sadece bu da değil.

 Ayrıca uzlaşmaz, asabi,    kindarım.

 Ve çok güçlü bir hafızam var.

 Şimdi günah çıkarmak istiyorum.

 - Peki.

 Aşağı dönelim.

 - Hayır, burada.

 Tanrı'nın evinin huzurunda.

 Peki.

 Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına.

 Tanrım, vicdanım beni suçlamıyor.

 Çünkü sen benim tövbe edebileceğime inanmıyorsun.

 İşte bu yüzden sana inanmıyorum.

 Senin beni kendimden kurtarabileceğine inanmıyorum.

 Kutsal Babamız, ne diyorsunuz?

 Tanrı'ya inanmıyorum diyorum, Tommaso.

 - Ne diyorsunuz, Kutsal Babamız?

 - Tommaso, Tommaso  Şaka yaptım.

2. Bölüm

 - Bir şey söyle, Esther.

 - Seni seviyorum.

 Başka bir şey söyle.

 Hayır.

 Sen beni sevmiyorsun.

 Evet, seviyorum.

 Ama aşk senin için yeterli değil.

 Seksin kendi kuralları vardır.

 Seksin tek bir kuralı vardır: Üreme.

 Hayır 

- Siz Rahibe Mary misiniz?

 - Bana Rahibe Mary deme.

 Anne de.

 Peki.

 Yaşlanmışsın, Andrew.

 Ama hâlâ yakışıklısın.

 Sen de yaşlanmışsın, anne, ama ihtiyarlamamışsın.

 İçgüdülerimi dinleyip bağış kasasını kırmam   ve parayı iyi bir estetik cerraha yatırmam gerekirdi.

 Rahibe olduğuna pişman oldun mu hiç?

 Hayır!

 Rahibe olmasam   iki değerli hazinemi asla yetiştiremezdim.

 Seni ve Lenny'yi.

 Papa bir hazine ama ben beceriksiz bir misyoner rahibim.

 İkiniz de birer hazinesiniz, Andrew.

 Hem sen de bir kardinalsin.

 Evet.

 Hiçbir anlamı yok.

 Hem de hiç.

 Benden bahsetmeye gelmedik ya.

 Papamız nasıl?

 Cennet saadeti içinde.

 Cennet, evet.

 Kimin aklına gelirdi ki   Lenny'nin Papa olacağı?

 Benim.

 Ben gideyim artık.

 Kardinal odasında bir rahibe hiç iyi bir fikir değil.

 Papamızı görürsen söyle elini çabuk tutup hitabını yapsın.

 Hayır işlerime dönmek istiyorum.

 Ya da şer, orasını zaman gösterecek.

 Burayı sevmiyor musun?

 Tütsü ve ölüm kokuyor.

 Dışkı ve yaşam kokusunu tercih ediyorum.

 Hiç değişmemişsin bakıyorum.

 Ya sen, anne?

 Sen değişecek misin?

 Ne de olsa artık güçlü bir kadın oldun.

 - Günaydın.

 - Günaydın.

 İyi bir fikir olduğundan emin değilim, Sofia.

 Korkarım biraz erken.

 - Erken mi, Kardinal?

 Ürün geliştirme ve güncelleme zaman alan işler.

 Hemen harekete geçmeliyiz.

 Sahteleri ortaya çıkmaya başlamadan.

 Sahtekârlar daima daha hızlı.

 Kim bilir nasıl beceriyorlar.

 Suç örgütler daha hızlı   çünkü verimsizliği affetmiyorlar.

 Çok maddiyatçı görünebilir, Ekselansları ama   yeni papa ürünleri piyasaya sürülmeden geçen her gün   Vatikan hazinesi ne kadar kaybediyor biliyor musunuz?

 Tam olarak değil.

 Vay canına.

 Papa'nın acil onayına olan ihtiyacımı şimdi anladınız.

 Evet, anladım.

 Ama onu tanımıyorsunuz.

 İnanın bana, hiç kolay biri değil.

 Zor ve ne yapacağı belli olmayan bir adam.

 Ne olmuş?

 Ben de zor ve sağı solu belli olmayan bir kadınım.

 Doğru.

 Beni de endişelendiren bu ya.

 Bırakın ben halledeyim.

 Göreceksin yolunda gidecek.

 - Yardım et bize, Pipita.

 - Aziz Pipita kim?

 Aziz değil, Napoli'nin santroforu.

 Çok yavan bir espri.

 Bakıyorum iyimserliğinizle beraber mizah duygusunuz da kaybetmişsiniz.

 Devlet Bakanlığı için mizah duygusu gerekmiyor.

 Ben de sigara içebilir miyim, Kutsal Babamız?

 Maalesef hayır.

 II. John Paul cenapları zamanında yasaklamış.

 Bir şey söyleyebilir miyim, Kutsal Babamız?

 - Bu yüzden buradayız.

 - Saygısızlık etmek istemem   ama yakından olağanüstü yakışıklı bir adamsınız.

 Herkesten önce Ruhban Sınıfı Kongregasyonu Başkanı'yla   görüşmek istemiştim.

 Sizin söz konusu kişi   olmadığınızı söylersem yanışmış olmam sanırım.

 Hayır, değilim.

 Ama olmak isterim.

 Ben de isterdim.

 Ama beni Papa yaptılar.

 Vatikan Şehri'ndeki pazarlama işlerinden sorumluyum.

 Üniversitede pazarlama eğitimi aldınız mı?

 - Harvard'da.

 - Ukalalığa gerek yok.”

Harvard" kelimesi burada insanları etkileyebilir   ama bir Amerikalıya tek bir şey ifade eder: Düşüş.

 Biliyor musunuz, Boston Baş Piskoposu   Harvard'ı ziyaret ettiğinde   ayaklarını hiç yıkamadığını söyleyerek övünürmüş?

 Herkes bilirmiş.

 Paskalya'da, ayak yıkayıp öpme ayininde   ya Boston Baş Psikoposu seçilirse diye   herkes dehşete kapılırmış.

 Kendisinin üstü makama gelir gelmez ona üç zarf gönderdim.

 İlkinde Alaska'ya transferini bildiren bir mektup vardı.

 İkincisinde biraz sabun.

 Üçüncüsünde ise üzerinde "Seç" yazan bir kart.

 Peki hangisini seçti?

 - Sabunu.

 - Tahmin etmiştim.

 Doğru.

 Ama tahmin edemeyeceğiniz şey   ona gönderdiğim dördüncü mektup.”

Mükemmel seçim, Baş Piskopos," yazdım.”

Alaska'da bolca su bulacaksınız!”

 Çok öğretici bir anekdot, Kutsal Babamız.

 Vaktinizi boşa harcamak istemem.

 O yüzden ziyaretimin sebebine geleyim.

 - Lütfen.

 - Bildiğiniz üzere   üzerinde Papa'nın resmi olan tüm ürünlerin üretimi   Vatikan'ın tekelindedir.

 Güncel ciromuz gösteriyor ki yeni tasarımlar geliştirmeli   ve en kısa zamanda bunların üretimine başlamalıyız.

 Üzerinde Kutsal Babamız'ın resmi olan tüm bu ürünler   inanç sahipleri tarafından çok seviliyor   Vatikan bütçesinin önemli bir kısmını oluşturuyor.

 Anlıyorum.

 Devam edin.

 İhtiyacımız olan küçük bir fotoğraf çekimi.

 Ki üzerinde Papa Hazretlerinin resmi bulunan bir dizi   hediyelik eşyanın üretimine bir an önce başlayabilelim.

 Anahtarlık, kartpostal, küllük, çakmak, resimli kart, tabak  - Tabak mı?

 - Elbette, tabak da.

 5 avroya satılan plastik tabaklara ek olarak   daha kibar bir şey de düşünüyoruz.

 Campania, Vietri'den özel bir tabak sipariş etmeyi düşünüyoruz.

 Oradaki zanaatkârlar şahane tasarımlar yapıyor.

 Doğal olarak düşüncemiz   ortasında, Vietri'nin en iyi zanaatkârları tarafından   yapılmış bir portreniz olan bir tabak tasarlatmak.

 Güzel.

 Ne kadara satılacak peki?

 En az 45 avro.

 Makul bir fiyat.

 Bence de.

 Ne de olsa içinde   zanaat, Kutsal Babamız ve el emeği var.

 Ucuz bir fabrika üretimi değil.

 Belki tüm devlet başkanlarına birer tane gönderebiliriz.

 Mükemmel bir fikir, Papa Hazretleri.

 - Güzel, çok güzel.

 - Çok güzel.

 - Güzel.

 -Çok güzel.

 - Evet, çok, çok güzel.

 - Çok, çok güzel.

 - Güzel.

 Biraz bekleyin.

 Hemen döneceğim.

 Güzel.

 Nereye gitti?

 Silah almaya herhalde.

 Yok artık!

 Gayet iyi gitti.

 Şu tabağı görüyor musunuz?

 Evet, elbette görüyorum.

 Güzel.

 Onay vermeye hazır olduğum ürünler işte bunlar.

 Ama bunun üzerinde resminiz yok.

 Resmedilecek bir imajım yok benim.

 Çünkü ben hiç kimseyim.

 Anlıyor musunuz?

 Hiç kimse.

 Var olan tek şey İsa.

 Sadece İsa.

 Ben değil 45, 5 avro bile etmem.

 Benim bir değerim yok.

 Anlayamıyorum, Kutsal Babamız.

 Anlayamazsınız tabii.

 Çünkü, belirttiğiniz üzere, Harvard'da eğitim aldınız.

 Ve Harvard düşüşte olan bir kurum.

 Sizlere kendinizi alçaltmayı öğrettikleri bir yer.

 Oysa biz Vatikan'da kendimizi yükseltmeye çalışıyoruz.

 Papa'nın imajını sergileme sorumluluğu kimde?

 Devlet Sekreteri bu hassas görevi 2 yıl önce bana verdi.

 Çok güzel.

 Kutsal Babamız'ın imaj küratörü olarak   ne yapacağınızı söyleyeyim size.

 Vatikan'ın resmi fotoğrafçısını derhal işten çıkaracaksınız.

 Papa'nın hiç fotoğrafı çekilmeyecek.

 Kardinal veya piskoposken çekilmediği gibi.

 Neden biliyor musunuz?

 Çünkü çekilmesine izin vermedim.

 Biri gizlice çekmeyi başardığında da   yayınlanamadan satın aldım.

 Şimdi düşünüyorum da   hayatım boyunca görünmez olmak için hazırlanmışım.

 İşte bu yüzden ilk vaazımda ışığın loş olmasını   sağlayacaksınız ki hiçbir fotoğrafçı   hiçbir kameraman ve hatta inanç sahipleri   koyu bir gölgeden, siluetimden başka bir şey göremeyecek.

 Beni görmeyecekler çünkü ben yokum.

 İzninizle, Kutsal Babamız, söylediğiniz şey   düpedüz bir intihar, medya intiharı.

 Medya intiharı demek.

 Peki.

 Becerebilirseniz beni anlamaya çalışın.

 - Sizi dinliyorum, Kutsal Babamız.

 - Güzel.

 Son yirmi yılın en önemli yazarı kimdir?

 Dikkat edin, en iyi değil, ustalık kibirlilerin işidir,    marazi bir merak uyandırarak   en önemli yazar olmayı başaran kimdir?

 Bilemiyorum.

 Philip Roth diyebilirim.

 Hayır.

 Salinger.

 En önemli sinema yönetmeni?

 - Spielberg.

 - Hayır.

 Kubrick.

 Modern sanatçı?

 Jeff Koons.

 Veya Marina Abramovic.

 Banksy.

 Elektronik müzik grubu?

 Elektronik müziği hiç bilmem.

 Bir de Harvard'a iyi diyorsunuz.

 Her neyse, Daft Punk.

 En iyi İtalyan kadın vokali?

 - Mina.

 - Bravo!

 Kendi alanın önemli bu kişileri birbirine bağlayan   o görünmez bağ, o kırmızı ip nedir biliyor musunuz?

 İnsanların kendilerini görmesine izin vermezler.

 Fotoğraflarının çekilmesine izin vermezler.

 Ama siz sanatçı değil, devlet başkanısınız, Kutsal Babamız.

 Evet, denize kıyısı olmayacak kadar küçük bir şehir devleti.

 Hayatta kalabilmesi için liderinin bir rock star   kadar erişilmez olması gereken bir şehir devleti.

 Vatikan mübalağalar sayesinde ayakta.

 O halde bir mübalağa yaratmalıyız.

 Ama bu kez ters yönde.

 Demek istediğinizi anlamaya başladım, Kutsal Babamız.

 Evet, anlamaya başlamakla kalmadım beğenmeye de başladım.

 Güzel, çok güzel.

 Çocukluğu?

 Anne ve babası hippiymiş.

 Çocuğu yetimhaneye bırakmış, sahte isimler vererek   Lenny'nin onları bulmasını imkansız kılmışlar.

 Rahibe Mary'nin yetimhanesinin,    Kardinal Spencer'ın üniversitesiyle bağları var.

 Spencer o sırada New York'taymış.

 Tüm yetimleri arasında   Spencer'a tavsiye ettiği tek çocuk Lenny olmuş.

 Bir İngiliz gazetesi "Papa sigara içiyor" manşetiyle haber yapmış.

 Dünyanın cevabı bu oldu.

 Spencer'ın yanında kariyerinin izlediği yolu biliyoruz.

 Spencer, Curia'ya çağrılınca yerine Lenny geçiyor.

 Çok genç yaşta tüm New York baş piskoposluğunu devralıyor.

 42 yaşında kardinal oluyor.

 İyi ama Lenny bu kadar itaatkâr ve sıkıcıysa   Spencer neden onu bu denli tuttu?

 Çünkü Spencer'ın sınır tanımaz egosunu hiç tehdit etmedi.

 Ayrıca Spencer daima köle ruhlu astları tercih etmiştir.

 Ama şimdi kendisi o küçük çocuğa hizmet etmek zorunda.

 - Lenny'nin ahlaki tutumu?

 - Kusursuz.

 Ne bir dedikodu, ne bir kinaye.

 Ne de bir aşk ilişkisi.

 Hiçbir şey yok.

 - Cinsel yönelimi?

 - Bilinmiyor.

 Peki sence cinsel yönelimi nedir?

 Yok.

 Değer verdiği tek şey Kilise.

 Ve Kilise de dişidir.”

Sevgili Papa, Tanrı'ya inanmak için ne yapmam gerekir?”

 Tommy, Amarillo, Teksas.

 Tüm çocuklara cevap yazılmasını istiyorum.

 Elbette, Kutsal Babamız.

 Bu çocuğa ne cevap verirdiniz, Kardinal?

 - Ben  - Şöyle yazardınız  "Sevgili Tommy, sevdiğin her şeyi bir düşün.

 İşte Tanrı'yı orada bulacaksın!”

 Biliyordum!

 Burada fare var işte.

 Fare değil bu.

 Avustralya Dışişleri Bakanı'nın hediyesi.

 Biyo-parka bağışlarız diye düşündük.

 - Biyo-park da ne demek?

 - Hayvanat bahçesi.

 Hayatta olmaz.

 Çıkabilirsin, canım.

 Bahçede serbest bırakılsın.

 Mahrem anlarımda bile takip mi edeceksiniz beni?

 Sizi takip etmiyordum.

 Ben de doğada ortamları severim.

 Şu işe bakın.

 Daha ilk günden ortak bir noktamızı keşfettik bile.

 - Benimle alay etmeyin.

 - Daha ciddi olamazdım.

 Ve de endişeli.

 Papa için.

 Papa bir aziz.

 Bırakın o sizin için endişelensin.

 Evet, kangurularla sohbet ettiğini duydum.

 Sydneyli Aziz Francis.

 Aziz derken "iyi bir insan" demek istemedim.

 Gerçekten bir aziz diyorum.

 Kutsal Babamız ve siz biraz daha mütevazı olsanız iyi olur.

 Vatikan bir devlettir.

 Siyaseti, ekonomisi, hassas dengeleri vardır.

 Ve de o dengeler bozulursa büyük tehlikeleri.

 Evet, ama aynı zamanda lobileri   iç gerilimleri, skandalları, düşmanlıkları ve tehditleri de.

 Kutsal Babamız bunların hepsini çok iyi biliyor, Kardinal.

 Halka kendini göstermeyi reddetmesi delilik.

 Gözlerini şu anda ortaya çıkarmak   çok fazla olur; dünya bunu kaldıramaz.

 - Korkarım sizi anlayamadım.

 - Bir gün anlayacaksınız.

 Neyse, sizi temin ederim dile getirdiğiniz endişelerin   hepsiyle teker teker ilgilenmek niyetindeyiz.”

Biz"?

 Biz kim?

 Papa ve siz mi?

 Artık iki papamız mı var?

 Devlet Sekreteri meselesiyle de ilgilenmek niyetindeyiz.

 İyi ki geldiniz, Rahibe Mary.

 Sıkılıyordum.

 İtiraf etmeliyim ki birinci sınıf bir rakipsiniz.

 Her neyse, Papa için yazdığım hitap metni.

 Bütün gece üzerinde çalıştım.

 Güzel bir konuşma.

 Dengeli, ihtiyatlı   ve çeşitli pozisyonları göz önünde bulunduruyor.

 Bir başka deyişle diplomatik.

 Papa'nın diplomasiye ilgisiz olduğunu fark etmediniz mi?

 Ettim ama hata ediyor.

 Biz müstesna bir devletiz.

 Bir avuç bina ve bir miktar sanat eseri dışında   sahip olduğumuz tek şey diplomasi.

 Tekrar söyleyeyim, iyi bir konuşma İçine tüm azmimi ve tutkumu koydum.

 - Dussolier ile görüştün mü?

 - Hayır, henüz değil.

 İlk konuşman için fikirlerin var mı?

 Spencer'dan tavsiye isteyebilirsin.

 Spencer'ın tavsiyesine ihtiyacım yok.

 Bugünkü olay, kanguruyla olan  Yeter.

 Önemsiz bir şeydi.

 - Sadece şans.

 - Peki, sadece şans.

 O halde beraber  - Yeter.

 - İyi akşamlar, Kardinal.

 - İyi akşamlar.

 Evet?

 Gerçekten mi?

 E, nasılsın bakalım?

 Higuain'in başına harika bir şey geldi; sana anlatmam gerek.

 Sevgili inanç sahipleri, Geciktiğim için özür dilerim.

 Dinleyiciler güler.

 Ama işte buradayım.

 Bana bakın.

 Aslında bana değil, yukarıya bakın.

 Papa gökyüzünü ve yıldızları işaret eder.

 Gökyüzünü görüyor musunuz?

 Tanrı'yı görüyor musunuz?

 Hayır mı?

 O'nu görmüyor musunuz?

 Önemli değil.

 Şimdi yanınızda duran kişiye bakın.

 Neşeyle bakın ona.

 Ve Aziz Augustine'in sözlerini hatırlayın: "Tanrı'yı görmekse istediğiniz   gerekli her şeye sahipsiniz.

 Tanrı sevgidir!”

 Teşekkür ederim, Rahibe Mary.

 Evet, nihayet Ruhban Sınıfı Kongregasyonu Başkanı'yla   görüşebiliyorum.

 Bunun için sabırsızlanıyordum.

 İşte buradayım, Kutsal Babamız.

 Konklav'da bana oy verdiniz mi, Kardinal?

 Bir kez bile vermedim.

 Neden?

 Görüşlerinizi bilmesem de   işin aslı kimse de bilmiyor,    Kardinal Spencer'ın öğrencisisiniz.

 Kardinal Spencer muhafazakârdır.

 Ilımlıdır ama yine de muhafazakârdır.

 Ben muhafazakâr değilim.

 Sizin de muhafazakâr olduğunuzu düşündüm.

 Öyle misiniz, Kutsal Babamız?

 Sizce?

 Eğer seçtiğiniz isim, XIII.

 Pius   XII.

 Pius ile bir paralelliği işaret etmek içinse   endişe etmek için sebebimiz var demektir.

 Unutmayalım ki XI. Pius, Mussolini'yi bir takdiri ilahi olarak görüyordu.

 Her halükârda, Kardinaller Heyeti görüş ve eğilimlerini   bilmedikleri bir papa seçmekle   aceleci davrandı.

 Size katılıyorum.

 Aceleci davranıldı.

 Lütfen bunu bir eleştiri olarak almayın, Kutsal Babamız   veya bunun itaatimi azaltacağını düşünmeyin.

 Bana bir soru sordunuz.

 Dürüstçe cevap vermeyi görevim olarak gördüm.

 Dürüstlüğünüzü takdir ediyorum.

 Size bir soru daha soracağım.

 Siz de bana yine dürüstçe cevap vereceksiniz.

 Elbette, Kutsal Babamız.

 Homoseksüel misiniz, Kardinal?

 Evet, Kutsal Babamız.

 Ara öğün zamanınız, Kutsal Babamız.

 - Ara öğün mü?

 - Evet, Kutsal Babamız.

 Evet.

 Rahibe öyle diyor.

 Ara öğünümü yemem gerekiyor.

 Güle güle, Kardinal.

 Rahibe Mary'yi, Kardinal Dussolier'in odasından   çıkarken gördüm.

 - Başka?

 Asıl Papa'nın siz değil, Rahibe Mary olduğunu söylüyorlar.

 Kim söylüyor?

 Kardinal Ozolins.

 Duyduğuna göre Rahibe Mary,    Papa'dan bahsederken "biz" diyormuş.”

Biz yapacağız, biz ilgileneceğiz " Vatikan Devlet Sekreteri ile konuşurken kulak misafiri oldum.”

Lenny hâlâ çocuk," dedi.

 Vatikan Devlet Sekreteri ne tepki verdi?

 Kayıtsız kaldı.

 Zeki ve kurnaz bir adam.

 Ama Ozolins'in söylediği yalan.

 Yalan söylüyor.

 Değil mi, Kutsal Babamız?

 Elbette, yalan.

 Bir kadın asla papa olamaz.

 Papa benim.

 Günaydın, Bayan Patana.

 Günaydın, Kardinal Ozolins.

 Bu ofis dökülüyor artık.

 Bıktım usandım.

 Yardım eder misiniz, Bayan Patana?

 Yenilenmesi gerektiğini kaç kez söyledim.

 Demek geldiniz.

 Bu ne çabukluk.

 Meselelerin çözülmesi için sesini biraz yükseltmek yetiyor.

 Kapı açılmıyor.

 Kapı, anahtar.

 Aguirre!

 Vatikan müzelerini bana emanet ettiğiniz için   size nasıl teşekkür edebilirim, Kutsal Babamız?

 Teşekküre gerek yok.

 Kiliseye neden katıldınız, Kardinal?

 Hayat kısa.

 Ebediyeti tercih ettim.

 Çağrıyı hissettiğinizde yetişkin miydiniz?

 Hayır, çağrıyı duydum.

 Tam burada; 16 yaşındaydım.

 Tam burada  Mayıs öğleden sonra güneşinin düştüğü yerde.

 Bu ışık benimle konuştu ve dedi ki: "Sakin ol, Bernardo, sakin ol!”

 Ve çocuk, adam oldu.

 Annem ve babam burada, yanımdaydılar.

 Bana baktılar.

 Ama onlar artık kendileri değildi.

 Ben de artık kendim değildim.”

Öğleden sonra güneşi nereye düşer?”

 Diye sordu vicdanın sesi.

 Buraya düşer, diye yanıtladım.

 Sakince cevap verdi ses: "Evet, doğru.

 Ama çocuğu korumaya devam edeceğim!”

 Neyi unuttuk biz?

 Unuttuk biz  Unuttuk biz  Neyi unuttuk biz?

 Unuttuk biz  Unuttuk biz  Neyi unuttuk biz?

 Unuttuk biz  Unuttuk biz

 Papa XIII. Pius Hazretlerinin İlk Konuşması için Notlar Nasıl buldunuz, Kutsal Babamız?

 Bence çok güzel ve dolu  Fikrinizi sordum mu, Rahibe Mary?

 - Efendim?

 Hayır, ben sadece  - Susun o halde.

 Konuşma metniniz çok güzel, Kardinal.

 Dengeli, evet, ama sevgiyle dengeli.

 Tam ve çözümlenmiş bir sevginin olması gerektiği gibi.

 Öte yandan ben, sevgiyi asla gerçekten tatmadım.

 Asla gerçekten yaşamadım.

 Ama doğru yere geldim.

 Hiç gerçekten sevmemiş kayıp ruhlarla dolu bir şehir devleti.

 Rahibe Mary?

 Bu akşam yemeğini dairesinde yemeyi tercih etti.

 Bana söylemek istediğin nedir?

 Konuşmanla ilgili ne karara vardın?

 O konuda çok net bazı fikirlerim var.

 Devlet Sekreteri'nin metninin bir kısmını kullanacak mısın?

 Hayır.

 Biraz zayıf.

 Bence çok güzeldi.

 Çok yazık, Lenny!

 - Rahibe Mary.

 - Evet, Lenny.

 Bundan sonra bana Papa Hazretleri diye hitap edeceksin.

 Nasıl isterseniz, Papa Hazretleri.

 Sana söylemek istediğim şeyi şimdi hatırladım.

 Nedir?

 Herkese haber verebilirsin.

 Yarın akşam saat dokuzda   Papa XIII.

 Pius, Aziz Peter Bazilikası'nın balkonundan   ilk resmi konuşmasını yapacak.

 Seni seviyorum, Micheal.

 Beni çağırmana çok sevindim.

 Seninle konuşmak için sabırsızlanıyordum.

 Sana teşekkür etmek,    ve geldiğim yeri sana borçlu olduğumu söylemek için.

 Bana hayatı sen öğrettin.

 Bana teolojiyi sen öğrettin.

 Benim papa olmam gerekiyordu.

 Biliyorum.

 Ama bu senin hatandı.

 Voiello'nun teklif ettiği anlaşmayı reddedebilirdin.

 Seçilmek için bana ihanet ettin.

 Neden bahsediyorsun?

 Kimse bana bir şey teklif etmedi.

 Yalancı!

 Ama senden bir beklentim yok.

 Sen sevmeyi bilmiyorsun.

 - Benimle böyle konuşma lütfen.

 Papa oldun diye seninle farklı konuşacağımı sanıyorsan   şu kadarını söyleyeyim, Lenny, çok beklersin!

 Asla!

 Böyle konuşma.

 İncitiyorsun beni.

 Ben mi seni incitiyorum?

 Sen benim hayatımı mahvettin.

 Hayatımdaki kader duygusunu yerle bir ettin.

 Assente ile konuştum.

 Gey olduğunu itiraf etti.

 Bir homoseksüelin, rahipleri eğiten kongregasyonu   idare etmesi kabul edilemez.

 Görevden alınacak.

 - Delisin sen.

 - Yerine senin geçmeni istiyorum.

 Yan yana çalışırız, her gün.

 Her zamanki gibi bana rehberlik etmeye devam edebilirsin.

 Delirdin mi sen?

 Bir dostunu kayırmak için yaptığını söylerler.

 Sen beni ne sanıyorsun?

 Sadakanı kabul edeceğimi düşündün mü gerçekten?

 Sadaka mı?

 Seni papa yapma gücüm yok, Micheal.

 Beni papa yapma gücün olmadığı doğru değil.

 Görevden çekil.

 - Ne?

 - Görevden çekil.

 Konklav'da kazanırım.

 Bundan o kadar emin olma.

 Konklav gizemlidir.

 Bir halt bildiğin yok senin!

 Daha dünkü çocuksun.

 Konklav, oyunların oynandığı bir arenadır.

 Senin hiçbir zaman dâhil olmadığın oyunların.

 - Beni incitmek için söylüyorsun.

 - Söylüyorum   çünkü Konklav'da oynanan o oyunları ben icat ettim.

 Madem sen icat ettin, neden papa değilsin?

 Yakında öğrenmiş olurum.

 Ne olduysa oldu, Micheal.

 Lütfen kabullen artık.

 Ruhban Sınıfı Kongregasyonu   Başkanlığı görevini de kabul et.

 Tüm Kilise'nin en güçlü adamı olacaksın.

 Yardım et bana, Micheal.

 Yalvarıyorum sana, ilk konuşmamı yazmama yardım et.

 Sana ihtiyacım var.

 - Ama benim sana yok, Lenny.

 Konuşmamı yazmama yardım et.

 Tavsiyene ihtiyacım var.

 Verecek tavsiyem kalmadı.

 Çık git evimden, Lenny.

 Beni buraya neden çağırdın, Micheal?

 Sana artık Papa olduğunu hatırlatmak için.

 Ve yapayalnız olduğunu.

 Her zaman olduğun gibi.

 Ve de bir hiç olduğunu.

 Bir hiç!

 Papa XIII. Pius Hazretleri  "Ben bakireyim.

 Ama bu tişört eski!”

 Bana ailemden bahset.

 Ailen seni yetimhaneye bıraktı.

 Dediler ki sana artık bakamazlarmış   çünkü Venedik'e gitmeleri gerekiyormuş.

 Venedik'te ne yapacaklarını sormadın mı?

 Soru sormazdık biz.

 - Nasıl insanlardı?

 - Hatırlamıyorum, Lenny.

 Çocuklarını bize bırakan binlerce aile görmüşümdür.

 Hepsini hatırlayamam ki.

 Ben onları hatırlıyorum.

 En azından rüyalarımda.

 Teorik olarak, hâlâ hayatta olabilirler.

 Evet.

 Yetmiş yaşın üzerinde olmalılar.

 Ve teorik olarak, hâlâ Venedik'te olabilirler.

 - Herhangi bir yerde olabilirler.

 - Her yerde arıyorum.

 Her yerde dua ediyorum.

 Ama Tanrı'yı göremiyorum.

 Çünkü babamı göremiyorum.

 Çünkü annemi göremiyorum.

 Öte yandan ben, her şeyi görüyorum.

 - Ne görüyorsun?

 - Tanrı'nın planını.

 Size dayanan karmaşık bir mimari, Papa Hazretleri.

 Her şey çok açık.

 Kim var orada?

 Kimse yok.

 Bana inanmıyorsanız, kendiniz bakın.

 Tüm Vatikan sizin, Papa Hazretleri.

 Bu daire de öyle.

 Kimse sevmiyor beni.

 Bu yüzden hazırlıklıyım   herhangi birinden gelecek her tür kötülüğe.

 Kutsal Babamız, sizde İsa'nın yansımasını görüyorum ben.

 Ya Dussolier'de?

 Onda da İsa'nın yansımasını görüyorum.

 Daha soluk bir yansımasını.

 Kadim pınarlardan akan suyuz biz Nehirleriz biz Birleşince akarsular Denizleriz biz El ele verince akıntılar Yeni yaşamız biz Aramızda İsa ile El ele verip yürüyelim Doğsun barış okyanusları Silinsin bencillik Tertemiz olsun kalpler Tanrı sevgisiyle Arınsın insanlık O'na inanlar ile doğuyor bugün Yeni insanlık Yenilendik biz Sevgili inanç sahipleri, Geciktiğim için özür dilerim.

 Ama işte buradayım.

 Bana bakın.

 Aslında bana değil, yukarıya bakın.

 Gökyüzünü görüyor musunuz?

 Tanrı'yı görüyor musunuz?

 Hayır mı?

 Önemli değil.

 Şimdi yanınızda duran kişiye bakın.

 Neşeyle bakın ona.

 Ve Aziz Augustine'in sözlerini hatırlayın: "Tanrı'yı görmekse istediğiniz gerekli her şeye sahipsiniz.

 Tanrı sevgidir!”

 Pius!

 Pius!

 Pius!

 Şimdi olmaz.

 Kendinizi özgür bırakın, Papa Hazretleri.

 Ya buradaki aziz siz olsaydınız, Gutierrez?

 Neyi unuttuk biz?

 Neyi unuttuk biz?

 Tanrı'yı unuttuk biz.

 Siz!

 Tanrı'yı unuttunuz siz.

 Sizinle açık konuşacağım.

 Birbirinize olduğunuzdan daha yakın olmalısınız Tanrı'ya.

 Ben sizlere olduğumdan daha yakınım Tanrı'ya.

 Şunu bilin ki asla sizlere yakın olamayacağım.

 Çünkü Tanrı önünde herkes yalnızdır.

 Tanrı'ya dair en ufak şüphesi olanlara bile   söyleyecek sözüm yok benim.

 Ancak hissettiğim tahkiri anımsatabilirim onlara.

 Ve kendi sefaletlerini.

 Tanrı'nın varlığına dair bir kanıtım yok.

 Ama yokluğunu ispatlamak size kalmış.

 Tanrı'nın olmadığını kanıtlayabiliyor musunuz?

 Kanıtlayamıyorsanız, o halde Tanrı var demektir.

 Tanrı var.

 Ama bizimle ilgilenmiyor.

 Ta ki biz O'nunla, sadece O'nunla ilgileninceye dek.

 Demek istediğimi anlıyor musunuz?

 Sadece O'nunla!

 Günün 24 saati.

 Kalbiniz ve zihniniz sadece Tanrı'yla doluncaya,    başka hiçbir şeye yer kalmayıncaya dek.

 Ne özgür iradeye, ne özgürlüğe,    ne de özgürleşmeye.”

Kendinizi Tanrı'dan azat edin" diyor kimileri.”

Kendinizi Tanrı'dan kurtarın!”

 Oysa özgürleşmenin acısı dayanılmaz.

 Öldürecek denli keskin.

 Tanrı olmazsa   ölüden farkınız kalmaz.

 Sokakları arşınlayan ölü, terk edilmiş kayıplar.

 Yüzünüze bakmak istiyoruz.

 Yüzüme mi bakmak istiyorsunuz?

 Önce Tanrı'yı görün!

 Ben size yardım etmeyeceğim.

 Size yolu göstermeyeceğim.

 Arayın O'nu.

 Bulun O'nu.

 Ve Tanrı'yı bulduğunuzda   o zaman belki beni de görürsünüz.

 Yapma!

 Ne cüretle Papa'nıza ışık tutarsınız?

 Bu yaptığınız basit bir saygısızlıktan öte.

 Beni hak edip etmediğinizi bilmiyorum.

 Bilmiyorum.

 Bu noktada  Bana layık mısınız bilmiyorum.

 Bilmiyorum  Yardım et.

 Yardım et bana, Tanrım.

 Kilise'yi kurtarmak için yapmam gereken yanlışları bağışla.

3.Bölüm

 Tüm kardinaller olarak Konklav'daydık.

 Oylamanın dördüncü turundaydık.

 Ünlü beraberlik turu.

 Kardinal Dussolier'e baktım.

 Papalık olasılığı zayıftı.

 Çocukluğumuzdan beri tanıyoruz birbirimizi.

 Akla gelebilecek her acıyı paylaştık onunla.

 Akil hocam, uzun boylu, düşük omuzlu Kardinal Spencer'a baktım.

 Tüm adayların en uygun olanı.

 Çok bilge görünüyordu.

 Bilgelikten daima şüphe etmişimdir.

 Emindim, papa olarak vereceği ilk konuşmayı düşünüyordu.

 Hatta belki de ilk genelgesini oluşturuyordu kafasında.

 Hepsine baktım uzun uzun.

 Sonra da Tanrı'ya dua ettim.

 Dua etmeniz iyi olmuş.

 Her halükârda, Kutsal Ruh bizleri aydınlatması  Fısıldadığım dua şöyleydi: Tanrım, umurumda değil caiz ya da haram nedir;.  bana hepsi bir.

 Umurumda değil Kutsal Ruh,    veya beni aydınlatıp aydınlatmadığı.

 Hiçbir şey umurumda değil.

 Senin fikirlerin de değil.

 Bu göreve uygun muyum,    bu işlerin dışında mıyım, uzak bir ihtimal miyim,    ya da sana göre ben zayıf mıyım,    kötü müyüm umurumda değil.

 Komşumu sevmek de değil umurumda.

 Komşumu kendim kadar sevmeyeceğim asla.

 Umurumda olan tek şey Tanrım,    ötekiler değil ama ben faydalı olabilirim Sana.

 Biraz daha dua ettim.

 Daha da hırsla.

 Öyle hırsla dua ettim ki az daha altıma sıçıyordum.

 Ortalık batmasın diye kıçımı sandalyeme yapıştırdım.

 Dosdoğru Dussolier'e baktım ve dedim ki: O değil, ben, Tanrım.

 Spencere'a baktım ve dedim ki: O değil, ben, Tanrım.

 O kelimeleri bin kez söylemiş olmalıyım   oylama yeniden açılana dek.

 Mantra gibi.

 O değil, ben; o değil, ben.

 O değil, ben; o değil, ben.

 Sonuna doğru da: Onlar değil, ben.

 Ve işte Papa benim.

 Onlar değil.

 Ben.

 Rahibe Mary olsa mucize derdi.

 Kimi de duamın yanıtı olduğunu söylerdi.

 Ama ben ne diyeceğimi bilemiyorum.

 Seçtiğim ismi duyunca hepsi bembeyaz oldu.

 Ve ben korkularından haz aldım.

 Kim olduğumu fark etmeye başlıyorlardı.

 Çünkü büyük bir hata yapmış,    tanımadıkları bir papa seçmişlerdi.

 Bugünse anlamaya başladılar.

 Büyük bir günah işlediler.

 Tanıdıklarını varsaydıkları bir papa seçtiler.

 Yeni adımı söyledim, XIII.

 Pius.

 Ve Tanrı'ya şükretmeyi unuttular,    sandılar ki Tanrı onları aydınlatamadı.

 Ben de unuttum Tanrı'ya şükretmeyi   çünkü bence de Tanrı onları aydınlatmadı.

 Komşumdan da Tanrı'dan da çok seviyorum kendimi.

 Sadece kendime inanıyorum.

 Her şeye kadir Tanrı'yım ben.

 Lenny, sen kendini aydınlattın!

 Siktir!

 Bir anlaşmamız vardı, Angelo!

 Ben Papa, sen de yeniden Devlet Sekreteri olacaktın.

 Mükemmel bir denge.

 Ama sen anlaşmamızı bozdun.

 Şapkandan o çocuğu çıkardın.

 Benim öğrencimi.

 Pisliğin tekisin!

 Onu idare edemezsin, biliyorsun.

 Yaptığı konuşmadan sonra anlamış olmalısın.

 Daha aptal olamazdın!

 Benim aşırılıklarımdan o kadar korktun ki   en bariz gerçeği unuttun.

 Gençler daima yaşlılardan daha aşırı olur.

 Bir gerçek daha var, Michael.

 Neymiş o gerçek?

 Yaşlı Spencer'ı kontrol edememekten korkman mı?

 Eh, şimdi de elinde genç bir Spencer var.

 Kilise uzun süre onun pençelerinde olacak.

 Görevine devam edeceğin de garanti değil.

 Tüm bunlardan senin çıkarın nedir anlamıyorum.

 Anlamıyorsun çünkü gerçeği söylememe izin vermiyorsun.

 - Neymiş o gerçek?

 - Sana komplo kurmadım.

 Adamlarıma Belardo'ya oy vermelerini söylemedim.

 Tabii, öyle olduğunu düşünmelerine izin veriyorum.

 Ki gücümü koruyabileyim.

 Ama o şekilde olmadı.

 Belli bir noktada, kimsenin talimatı olmaksızın   Belardo oy kazanmaya başladı.

 Akıl almaz gerçek bu, Michael.

 Benimle dalga geçme, Angelo!

 Neye inanmamı bekliyorsun?

 Orada şahit olduğumuz şeyin   Kutsal Ruh'un işi olduğuna mı?

 Bence öyle, Michael, gerçekten.

 Kutsal Ruh'un müdahale ettiğine inanıyorum.

 Aklını kaçırmışsın sen.

 Michael, Kutsal Ruh oradaydı.

 Bağışla beni, Tanrım, bağışlanmaz şeyler yaptım.

 Kendimi aydınlattığım doğru değil.

 Beni sen aydınlattın.

 Her şeye kadir hissettiğim doğru değil.

 Her şeye kadir olan Tanrı sensin.

 Hiçbir şeyi umursamadığım doğru değil.

 Umursadığım tek şey Sen'sin.

 Sadece Sen.

 Eğer unuttuysam şükretmeyi sana; şükürler olsun.

 Eğer günah işlediysem haddimi bilmeyip, bağışla beni.

 Eğer zavallı Don Tomasso'yu kandırdıysam   affet beni, Tanrım.

 Eğer korkuttuysam insanları, bağışla beni.

 Eğer kötülüğünü istediysem Spencer ve Dussolier'in   kötülük beni de bulsun.

 Gücümü suiistimal ettiysem şimdi al onu benden.

 Bağışla beni, Tanrım, aydınlat beni.

 Kardinallere söyleyecek kelimeleri bahşet bana.

 Konuşmam Sen'in için.

 Kelimelerin Sen'in kelimelerin.

 Bir şeyler olsun diye dua ediyorum sana.

 Peki neden yiyor içim içimi hiçbir şey olmayacak diye?

 Buldum, dikte et bana, Tanrım.

 Evet, dikte et bana!

 Daima iyi not almışımdır.

 Biliyorsun.

 Biliyorsun.

 Ekselans, oyuncak arabalarımı halıda yarıştırabilir miyim?

 Ekselans diye annene dersin!

 Bana Papa Hazretleri diyeceksin.

 Papa Hazretleri, oyuncak  O halı ne kadar haberin var mı?

 Senin ülkenin GSYİH'sinin iki katı.

 Bana şekerkamışı lütfen.

 Kendi şekerkamışını kendin alacaksın, Aguirre,    çünkü o nesne benim midemi bulandırıyor.

 Dört yüz yıldır   inananlara böyle düşmanca davranan bir Papa olmamıştı.

 Her halükârda Papa'yla konuşmam gerekiyor.

 Niyetlerini önceden haber vermesinin altını çizeceğim.”

Niyetlerini haber vermesi"?

 Voiello, ben sana, Papa da bana rapor edecek demiştin.

 Konuşması sadece bir hataydı.

 Genç bir Papa'mız var.

 Gazeteleri okuyor musun?

 Kardinal Devlet Sekreteri ne yapıyor diye soruyorlar?

 Ne yapacağımızı biliyorum.

 Bize gereken   dramatik bir jest.

 Voiello, bugün istifanı vereceksin.

 Mükemmel!

 Aynen öyle yapacaksın, Voiello.

 Bu toplantıdan bir fikir çıkması bile bir mucize.

 Hele de birinci sınıf bir fikir.

 Tahmin ederim, konuşmama gelen tepkiler nedeniyle   istifanızı vermeye hazırsınızdır.

 Aklımdan bile geçmez, Kutsal Babamız.

 Hazırladığınız metni duyamayınca üzüldünüz mü?

 Devlet Sekreteri hüsran gibi duyguları hissetmez.

 - Konuşmamı beğendiniz mi?

 - Konumuz bu değil.

 O halde konuyu duyalım.

 Konu şu ki inananlar   kibarca söylemek gerekirse konuşmanıza şaşırdı.

 Şaşırmaktan da öte şaşkına döndü.

 Tanrı şaşkına çevirir.

 Tanrı korkutur.

 Öncelikler?

 Kardinal kardeşlerimize yapacağınız konuşma.

 Zamanı gelince.

 Başka bir şey?

 Kurtwell vakası, Kutsal Babamız.

 - Çok önemli ve zor bir durum.

 - Kesinlikle, Kutsal Babamız.

 Selefinizin bu hassas meseleyle ilgilenmek üzere   birini görevlendirmeye zamanı olmadı.

 Benim olur.

 Zamanı gelince.

 Saygısızlık etmek istemem, Kutsal Babamız ama zamanı geldi.

 Çocuk istismarı iddiaları ayrıntılı ve utanç verici   ve Kurtwell'in tavrı da en hafif ifadeyle küstah ve arsız.

 Başka bir şey?

 Görevim gereği söylemeliyim ki basın ve televizyon,    açılış konuşmanızla ilgili bize saldırdıktan sonra   şimdi de yeni bir dalga halinde bizden   konuşmanızın anlamına dair açıklama talep ediyorlar.

 Tipik halk tepkisi: Anlamadığından nefret etmek.

 Dünya basınının temel kavramları   anlamakta zorlandığı fikrini nasıl ifade edeceğiz?

 Olası bir uzlaşı, bir basın toplantısı yaparak   açıklamak olabilir.

 - Görünmem.

 Açıklamam.

 Siz değil, Kutsal Babamız.

 Ben röportaj verebilirim.

 Artık röportaj vermiyoruz, Kardinal.

 Bundan böyle sadece Tanrı ile konuşacağız.

 Yazık ki henüz talep etmedi.

 Çok büyük haber olurdu.

 Kutsal Babamız, basın bir fotoğrafınızı istiyor.

 Olmaz.

 Kutsal Babamız, Kardinal Ozolins geldi.

 İçeri alın.

 Kendisini bekliyordum.

 Beni mi görmek istediniz, Papa Hazretleri?

 Evet, son kez olarak, Ozolins.

 Benimle gelin.

 Şimdi  Gözlerinizi kapayın ve yeni yerinizi seçin.

 Ne hata yaptım, Kutsal Babamız?

 Hiç.

 Önceki üç papanın yanında göreviniz   seyahatlerini düzenlemekmiş.

 Bu görevi ciddi şekilde değiştirmek niyetindeyim.

 Çünkü bu Papa vaktini, dünyayı gezmekle harcamayacak.

 Sonuç olarak, artık size ihtiyacım yok.

 Bir Kardinal olarak daha düşük bir görev de   size yakışmayacağından  Madem öyle neden beni daha da   küçültmek istediğiniz hissine kapılıyorum?

 Çünkü doğru!

 Şimdi gözlerinizi kapayın ve küreye bir parmak basın.

 Gözlerinizi kapayın.

 Ketchikan, Alaska!

 Aslında, Kutsal Babamız, San Francisco gelmişti.

 Yanılıyorsunuz, Ozolins.

 Ketchikan, Alaska.

 Çok güzel yerdir.

 Daha önce gittim.

 Küçük, güzel bir kasaba.

 8 bin nüfuslu.

 Seversiniz.

 Soğuk mudur?

 Evet, dondurucu.

 Nobel ödüllü Joseph Brodsky'nin şahane sözlerini hatırlayın: “Düşük ısıdaki güzellik bir güzelliktir!”

 Kutsal Babamız, sizin için ufak bir hediye.

 Kutsal Babamız, bu çok işe yarar bir objedir.

 Ama ancak açarsanız.

 Görüyorsunuz ya   kapalıyken de gayet işe yarar olabiliyor.

 Kutsal Babamız, izin verirseniz,    yaşımı da düşünerek ufak bir eleştirel gözlemde ?

 Evet, izin veriyorum.

 İnançlı bir topluluğun, Tanrı'nın varlığı üzerine   düşünmesini beklemek beyhude bir soru gibidir.

 Mesele Tanrı'nın var olup olmadığı değil,    bizim ona neden bu denli bağımlı olduğumuzdur?

 Beni şaşırtıyorsunuz, Kutsal Babamız.

 Çok gençsiniz   ama çok “yaşlı” fikirlere sahipsiniz.

 Yanılıyorsunuz.

 Ben öksüzüm.

 Öksüzler asla genç olmaz.

 Ancak kiliseye gidenlerin çoğu öksüz değildir.

 Kim demiş?

 Sadece anne babası olmayanlar mı öksüzdür sanıyorsunuz?

 Öyle bile olsa,    bir öksüz büyürken içinde yeni bir gençlik keşfedebilir.

 Basın toplantısı yapacağız.

 Voiello basınla konuşmaktan memnun olacaktır.

 Voiello değil, sen konuşacaksın.

 Ben mi?

 Ben bu işe uygun değilim.

 Nasıl cevap vereceğimi bilemem.

 Cevap vermen değil, tekrar etmen gerekecek.

 Sana dikte ettireceğim şeyi tekrar edeceksin.

 Sizi gergin gördüm.

 Hep cevapsız sorular soruyorsunuz.

 Neden gerginmişim siz söylesenize.

 Basın toplantısı yüzünden moraliniz bozuk.

 Daha önce hiç yapmadınız.

 Kesinlikle.

 Siz de yapmak istediğiniz için üzgünsünüz.

 Doğru ama spotların altında olmak istediğim için değil.

 Dünyanın dört bir yanından genel bir alarm halinde   beni arayan piskoposların güvenini tazelemek için   bu şansı isterdim.

 Basın toplantısındaki tutumunuz ne olacak sorabilir miyim?

 Hayır, soramazsınız.

 Doğruyu söyleyin, Spencer'ın papa olmasını tercih ederdiniz.

 Spencer daima hepimizden daha zeki olmuştur.

 Ve de daha kırılgan.

 Bu yüzden seçimde onun aleyhine çalıştım.

 Kendiniz papa olmayı düşündünüz mü hiç?

 Hayır.

 Papa güven hissi uyandırmalı.

 Ben tersini uyandırıyorum.

 Ama beni asıl endişelendiren Papa XIII.

 Pius'nun ilham kaynağı.

 Herkes onu görmek istiyor, görünmeyi reddediyor.

 İnananlar güvence bekliyor,    o ise rahatsız edici yorumlar yapıyor.

 Kafasındaki ne anlayamıyorum.

 Nasıl bir Kilise istiyor?

 Siz söyleyin, bir planı var mı?

 Söylemem gerekir ki Rahibe Mary, bu Papa tuhaf ve çelişkili.

 Tıpkı sizin gibi.

 - Benim gibi mi?

 - Tıpkı sizin gibi!

 Özel saunası ve bilardo masası olan, duvar halıları,    altın işlemeler, Şam işleri ve pahalı sanat eserleri ile   donatılmış 600 metrekarelik bir dairede yaşayan   ama engelli bir çocuğa bakıcılık yapmaya da   vakit ve enerji bulan bir adam hakkında ne denilebilir?

 Yenilmez bir rakipsiniz, Rahibe Mary.

 Kimse yenilmez değildir, Kardinal.

 Bu, bir sabır meselesidir.

 Sabır da zaman demektir.

 Benim de sizden istediğim bu; zaman ve sabır.

 - Endişeli değil misiniz?

 - Hayır, değilim.

 Michael, endişeliyim.

 Lenny daha yeni başladı ama şimdiden onu terk ediyorlar.

 Daha önce, Konklav'da düşünmesi gerekirdi.

 Şimdi de senin düşünmen gerekiyor.

 Gücüm dâhilindeki her şeyi yaptım,    gerisi sana kalmış.

 - Ne geveliyorsun sen?

 Lenny'nin kavramlara ve vizyona ihtiyacı var.

 Ben bunlara yardım edemem ama sen edebilirsin.

 Sen onun manevi babasısın.

 Ben yaşlı ve yorgun bir adamım.

 Ve tarih beni pas geçti.

 Sen en çok istediği şeyi elde edemediği için   öfkeli bir adamsın.

 Şimdi de kindarlık ediyorsun.

 Senin kadar önemli bir adamın yaptığı çocukluğa bak.

 Kendinden utanmıyor musun?

 Çocuk büyüyüp adam oldu.

 - Papa oldu.

 Ve ben ona itaat etmeliyim.

 Kurallar böyle.

 Boş konuşuyorsun ve gayet de farkındasın.

 Sana ihtiyacı var ama sen, sonu gelmez kibrin yüzünden   yardım etmeyi reddediyorsun.

 Tanrı ve vicdanın önünde bunun hesabını vereceksin.

 Lenny yardımımı istemiyor.

 Sadece hatalarını onaylamamı istiyor.

 Her oğul babasından bunu ister zaten.

 O zaman çağır onu ve onayını verme.

 Bütün iyi babalar oğullarına öyle yapar.

 Papa'nın dikte ettirdiği açıklama şu şekildedir: "Ben, XIII. Pius, Roma Piskoposu, Hazreti İsa'nın vekili,    Havariler Prensi'nin Halefi,    Evrensel Kilise'nin Başrahibi,    İtalya Başpiskoposu, Roma Başpiskoposu ve Metropoliti,    Vatikan Şehir Devleti'nin Hükümdarı,    Tanrı'nın hizmetkârlarının hizmetkârı,    şüphe ve eleştirilerinize aldırmadığımı söylerken   bunun ışığında, insanın yanılabilir olmasının aksine   benim yanılmazlığımı vurgulamayı gerekli görüyorum.

 Papa kendisini ilahi mi ilan ediyor?

 Yüce Roma Piskoposu tarafından dinen tasdik edilmiş olan   bu ayrıcalıktan dolayı   planımı gerçekleştirme sürecinde   hiçbir gecikme veya tavize tahammül etmeyeceğim.

 Ne planı?

 Plandan herhangi bir şey anlamadık ki.

 Ayrıca sizin kim olduğunuzu da anlamadık.

 Benim mi?

 Ben Rahibe Mary'yim.

 Rahibe Mary kim peki?

 Kutsal Babamız, Kardinal Spencer sakıncası yoksa   bu akşam onu aramanızdan çok memnun olacağını iletti.

 Ne affedilmez bir zayıflık!

 Geçmişe ait saçmalıkları çekip çıkarmaya gerek yoktu.

 Tek yapacağın gülümsemek ve kalabalığı selamlamaktı.

 Gülümsemem ve selamlamam.

 Benimle çalıştığın onca yılın   hiç mi faydası olmadı?

 Oldu, kendi adıma düşünmeyi öğrendim.

 Kendi adına bunu mu düşündün?

 Papalığının ilk haftasında dünyada ne kadar   Hıristiyan ve muhabir varsa aleyhine çevirmeyi mi?

 Bu da planımın bir parçası.

 Ne planı?

 Ne planı?

 Yokluk varlıktır.

 Gizemin temel taşları.

 Kilise'min merkezinde yer alacak olan gizemin.

 Gizem ciddi bir konudur.

 Basit bir pazarlama stratejisi değil.

 Dünyadaki herkes,    Tanrı'yı bulmak için   fedakârlık ve acı gerektiğini öğrenmeli.

 Gün batımında Tanrı ile hesaplaşmak çok kolay.

 O'nu gecenin soğuğunda ve karanlığında da bulmalılar.

 Benim bulduğum gibi.”

Yokluk varlıktır!”

 "Fedakârlık ve acı!”

 Bu fikirler nereden geliyor biliyorum.

 Çünkü seni kendinden bile iyi tanıyorum.

 - Nereden geliyorlar?

 - Senin hayatından.

 Ebeveynlerin seni reddetti.

 Bütün hayatını,    onları kendi içinde kabul edebilmeye çalışarak geçirdin.

 Senden uzaklaştılar, bu yüzden onları istiyorsun.

 Ve şimdi de iflah olmaz kibrin içinde   bir milyar Katolik'in ihtiyaçlarının   seninkilerle aynı olduğunu varsayıyorsun.

 Bırak bu ucuz psikanalizi de benimle çalış.

 Dokuz yaşında çocuklarla çalışmam ben.

 Sen hâlâ, annenle babanın seni hiç açıklama yapmadan   terk ettiği o yetimhanenin kapısında duruyorsun.

 Kes artık.

 Tanrı yardımcımız olsun!

 Dünyaya sana yapılan yanlışı ödetmek istiyorsun.

 Berbat bir Papa olacaksın.

 Modern zamanların en kötü ve en tehlikeli Papası.

 Ömrümün kalan birkaç yılını kindar bir çocuğa   suç ortaklığı ederek geçirmek niyetinde değilim.

 Sen sarhoşsun.

 Hayır.

 Yeterince değilim.

 O kadını tanıyorum.

 Esther, Peter'ın karısı.

 İsviçreli Muhafızlar'dan.

 Ara sıra beni düşünüyor musun hâlâ?

 Yalvarırım, bilmem gerek.

 Ara sıra beni düşünüyor musun hâlâ?

 Bırak beni, biri görebilir.

 E, neden gelip aldın beni?

 Kutsal Babamız seni görmek istiyor.

 Papalık Sarayı'na daha önce hiç girmedin mi?

 Bunca yıldır hiç.

 E, nasıl buldun?

 İnsanı huzursuz ediyor.

 Tam olarak da o amaçla tasarlanmış ve inşa edilmiş.

 Benimle mi tanışmak istediniz?

 Buradan bile anlaşılıyor muydu?

 Neden meydanın ortasında kıpırdamadan duruyordunuz?

 Bilmenizi istedim.

 Neyi?

 Konuşmanızı çok sevdiğimi.

 Bu yeterli değil.

 Çünkü sadece sevmeniz yeterli değil.

 Anlamanız da gerekir.

 Anladığımı düşünüyorum.

 Başka ne anladınız?

 Ne?

 Saygı.

 Adınız ne?

 Pekâlâ, başlayalım.

 Kutsal Babamız, eminim hatırlatmaya gerek yok ama   kardinaller teşekkür konuşmanızı dinleyip   eve gönderilmeyi bekliyor.

 Haklısın, gerek yoktu ama sen yine de hatırlattın.

 Washington'daki papalık tacı ne oldu?

 Yoldaymış.

 Şimdi; Kurtwell vakası.

 Bir adayım var.

 Ruhban değil.

 Fabio Claudio Tavarelli.

 Son derece tarafsız.

 Ruhban olmayan ve tarafsız?

 Evet, adı Tavarelli.

 Kardinal, Kurtwell vakasıyla ilgili aceleci gibisiniz.

 Aceleci değilim.

 Adilim.

 Adil olan birçok şeyle beraber unutmayalım ki   Kuzey Amerika'daki yeni rahiplerin yüzde kırkını   Kurtwell'in işlettiği papaz okulları yetiştiriyor.

 Rahibe Mary, Kurtwell vakasını örtbas etme niyeti varsa  Kimse bir şey örtbas etmek istemiyor, Kardinal.

 Kurtwell vakasıyla şahsen ilgileneceğimi ve   güvendiğim birini atayacağımı söyledim size.

 Ne zaman, Kutsal Babamız?

 Sonra.

 Kutsal Ruh beni aydınlattığında.

 Ne var ki Kutsal Ruh henüz bir toplantı tarihi vermedi.

 Ajandanız başka neler diyor?

 Perşembe günü Kutsal Babamız tüm Avrupa'dan gelen   90 çocuğu vaftiz edecek.

 Bu işkenceye maruz kalmam şart mı?

 Kilise, vaftiz törenine makul bir önem verme eğilimindedir.

 Daha canlandırıcı bir şey var mı?

 Basın toplantısında yapılan açıklamanın ışığında   tüm dünyadan gazeteler cehennem ateşi püskürtüyor.

 Cennete giden yolda ilk adım daima cehennem olmuştur.

 Anlıyorum.

 Vatikan'daki espri kaynağı ben değilim artık.

 Sizsiniz, Kutsal Babamız.

 Kardinal, ilk olarak   efsanevi sahte nezaketinizi bir an önce geri edinmenizi   tavsiye ederim.

 İkinci olarak, benim esprilerimde gerçeklik vardır.

 Biliyor musunuz, Kutsal Babamız?

 İsa kadar yakışıklısınız ama gerçekten İsa değilsiniz.

 Daha bile yakışıklı olabilirim ama bunu kendinize saklayın.

 Kardinal Spencer, aramızda geçen özel bir sohbette   Papa seçilmeme yol açan bazı entrikaları ima etti.

 Ayrıntılarını verme konusunda isteksizdi.

 Spencer'a ısrar edecek değilim.

 Ama sana edeceğim, Voiello.

 Seçilebilmem için işleyen dinamikleri anlat bana.

 Hemen anlat yoksa   Kilise'nin mahvını getirecek dehşetin yanında   şu ana dek gördüklerinin esamesi bile okunmaz.

 Hepsini hemen ve burada anlat.

 Bir saniye sonrası bile çok geç olur.

 İnananlar, Vatikan Hükümeti ve medya karşısında   takındığınız mantıksız tavırların sebebinin   seçilmenizi sağlayan perde arkası entrikalardan   bihaber bırakılmanız olduğunu mu söylüyorsunuz?

 Hayır.

 Bir daha ağzını açtığında bana neden seçildiğimi   ve seçilmemin sizler için ne ifade ettiğini   söylemeni emrediyorum.

 İşin aslı, Kutsal Ruh  Sizin ilahi bir figür olmamanız gerekiyordu.

 Uzlaştırıcı bir Papa olmanız gerekiyordu.

 Uzlaştırıcı ile kastettiğin nedir?

 Kardinal olarak gösterdiğiniz sağduyu,    benim değer verdiğim ilerici pozisyonlar ile   Spencer'ın değer verdiği muhafazakâr pozisyonlar   arasında olası bir köprü olarak görüldü.

 Siz bir sentez olarak düşünüldünüz.

 Hem Kutsal Ruh'u hem de beni memnun edecek mutlu bir sentez.

 Size ve genç yeteneğinize inanan seçim destekçiniz   kardinallerin çoğunu etkiledi.

 Bilemediğim sebeplerden artık o köprü olmak istemiyorsunuz.

 Ve bu daha başlangıç.

 Bunu neden yapıyorsunuz?

 Neden değiştiniz?

 Papa, bir kardinal değildir.

 Bir kardinal eşitlik içinde çalışır.

 Papa ise mutlak hükümdardır.

 Siktir!

 Hükmünüzü benim ve Spencer'ın tavsiyeleriyle paylaşacaktınız!

 Böyle olmayacaktı!

 Hiç diplomatik bir cevap olmadı, Kardinal.

 Haklısınız, Kutsal Babamız.

 Affınızı diliyorum.

 Yeterli olur mu bilmiyorum.

 İstifamı ister misiniz?

 Yeterli olur mu bilmiyorum.

 Valente'ye söyleyin arşive gidip   kardinal azletme prosedürünü getirsin.

 Bizi biraz yalnız bırakabilir misiniz?

 Kardinal,    sizin sayenizde papa olduğuma mı inanmalıyım?

 İkimiz de bunun doğru olmadığını biliyoruz.

 Papa, Devlet Sekreteri'ni ciddi yankıları olmadan   azledebileceğini sanıyorsa eğer,    buranın işleyişini hiç anlamıyor demektir.

 Ne kadar güçlü olduğumu hiç bilmiyorsunuz.

 Hem burada hem de Vatikan sınırları dışında.

 Kardinalliği kaybetme korkusu mu çıkardı seni bu fırtınada?

 Kilise'yi kaybetme korkusu.

 Git buradan.

 Seninle konuşmak istemiyorum artık.

 Hain ve aptalsın.

 Hangisi daha kötü bilmiyorum.

 Bekle.

 Yalnız gelmedim.

 Ne yapıyor?

 Tanrı'nın ağırlığını kaldırıyor.

 Tanrı'nın ağırlığı nasıldır, Michael?

 Çok kırılgan.

 Son derece kırılgan.

 Bu yüzden Tanrı'yı korumamıza yardım edeceksin.

 Denedim.

 Umut yok.

 Hayır, Michael.

 Ömrümüz boyunca   denemeye devam etmeliyiz.

 Öldüğümüz ana dek denemeye devam etmeliyiz.

 Rahipler öyle yapar.

 Tanrı'nın ağırlığını   veririz!

 Affını diliyorum, Lenny.

 Bağışla beni.

 Fikrimi değiştirdiğimi söylemeye geldim.

 Ruhban Sınıfı Kongregasyonu Başkanlığı görevini   memnuniyetle kabul ediyorum.

 Kusura bakma, Michael, çok geç.

 Senin için açık pozisyon kalmadı.

 Bir şey daha, Kardinal Spencer.

 Efendim?

 Bana Papa Hazretleri diye hitap et.

 Kutsal Babamız, ben Belluno Piskoposuyum.

 İtalya'daki tüm piskoposlar ve hemen tüm kilise rahipleri   adına konuşuyorum.

 Müstesna bir şeyin olduğunu bildirmek mecburiyetindeyim.

 İnananlara sarf ettiğiniz sözler şüphe tohumları ekti.

 Daha da kötüsü, ürküttü.

 Birçoğu kiliselerine adım atmaya bile ürküyor.

 Bir açıklama isteyerek bize geliyorlar.

 Bir başka deyişle, korkuyorlar.

 Kilisemizi büyük yapan neydi?

 Korku mu, hoşgörü mü?

 Kilisemizin tarihinden ne öğrenebiliriz?

 Ulusların korkusu DNA'mızın bir parçasıyken   papalık ne kadar büyüktü?

 Ne kadar küçüldük, nüfuzumuz ne kadar azaldı   teslim olmaya, pes etmeye, geri çekilmeye,    uyumlu ve güven verici olmaya karar verdiğimizde?

 Burası, bu insanlar huzursuzluğumu yatıştırıyor.

 Kadim ve modern tüm endişelerimi yatıştırıyor.

 Soğuk ve lezzetlidir, Kutsal Babamız.

 Hiç şüphem yok, Rahibe.

 Bana üç tane de portakal getirebilir misiniz?

 Elbette, Kutsal Babamız.

 Keşke ben de sizin gibi bir mayıs öğleden sonrası   kilisenin ortasında duysaydım çağrıyı.

 Ama onun yerine   daha iyi bir alternatifim olmadığı için rahip oldum.

 Rahibe Mary ile yetimhaneden sonra Monsenyör Spencer'ın   korumasında doğruca papaz okuluna geçtim.

 Sonra o Kardinal Spencer oldu.

 Ama okulun bitimiyle papaz okulunun başlangıcı arasında   bir hafta bir tatilim oldu.

 İlk kez dış dünyada tek başıma kaldım.

 Kaliforniya'ya gittim.

 Orada da plaja gittim.

 Ve o plajda   sıradan bir kızı tavladım.

 O sırada dünyanın en güzel kızı gibi göründü gözüme.

 Kızı nasıl tavladınız?

 Anlatın lütfen.

 - Teşekkür ederim.

 - Bir şey değil, Kutsal Babamız.

 İşte böyle.

 Bir hafta beraber olduk.

 Sonra papaz okuluna başladım.

 İlk kez birine anlatıyorum bunu.

 Kardinal, odamda ne işiniz var?

 Sevgili Gutierrez, hiç sordunuz mu kendinize   bunca yıldır papalığı nasıl yönetiyorum diye?

 Birçok kez.

 Cevabınız ne oldu?

 Güçlü ve kapsamlı bir vizyon gerektiriyordur, tahmin ederim.

 Aksine tam tersi.

 Vizyon falan gerekmiyor.

 Ama alakasız şeylere önem vermek gerekiyor.

 Kimsenin bana anlatmak istemediği alakasız şeyleri   nasıl öğreniyorum biliyor musunuz peki?

 Hayır.

 Nasıl?

 İnsanların sırlarını öğrenip   sırlarını Papa'ya açıklamakla tehdit ederek.

 Bir şişe cin beni alkolik yapmaz.

 Katılıyorum.

 Bir şişe yapmaz.

 Ama bir dükkân dolusu yapar.

 Alkolik olduğumu size kim söyledi?

 Kilise yönetimindeki diğer taktiğimi söylemeyi unuttum.

 Asla kaynağını açıklama.

 Bir sebepten açıklamak zorunda kalırsan da uydur birini.

 Şimdi, sevgili Bernardo,    daha fazla vakit harcamayalım.

 Sen bana Papa ile konuştuğunuz alakasız şeyleri anlatacaksın,    ben de kimseye senden öğrendiğimi söylemeyeceğim.

 Öte yandan eğer anlatmayı reddedersen   sorununu Papa'ya açıklar   ve Vatikan'dan temelli gönderilmeni sağlarım.

 Bu duvarların dışında yitip gidersin.

 Çünkü korkak bir adamsın.

 Ne anlatmamı istiyorsunuz?

 Önemli herhangi bir şeyden konuşmuyoruz, gerçekten.

 Mesela bugün, biraz da nostaljiyle   çocukluğundaki bir kız arkadaşından bahsetti.

 Benimle çok çok bu tür şeyler paylaşıyor işte.

 Basit, saçma şeyler.

 Biliyordum!

 Neyi biliyordunuz, Kardinal?

 Kilisenin dişi olduğunu!

 Kutsal Babamız  Size yakışıksız olabilecek bir soru sormalıyım.

 İkimizin arasında yakışıksız sorular olamaz, Monsenyör.

 Çünkü  Çünkü siz ve ben birbirimize saygı duyuyoruz.

 Kızla olan deneyiminizden aklınızda ne kaldı?

 Kaliforniya'daki kızla.

 Gözlerinin hatırası.

 Önce sevgi dolu gözler,    sonra hüsran dolu gözler.

 Önemli bir hayat dersi oldu bu.

 Anladım ki Katoliklerin sevgi dolu olmasını istiyorum.

 Gözlerinde hüsran görmek istemiyorum.

 Bir daha asla.

 Öte yandan yine de   zaman zaman kendi sözlerime bile inanmakta zorlanıyorum.

 Düşüncelerime inanmıyorum.

 İrademe inanmıyorum.

 Yeteneklerime inanmıyorum.

 Bunu içtenlikle söylüyorum, Monsenyör.

 Zaman zaman   kimi zamanlar,    veya belki de her daim  Kısacası, zaman zaman inanmadığım anlar oluyor.

 Her şeyi Voiello'nun ellerine bıraksam daha iyi olur diye   düşündüğüm anlar oluyor.

 Neyi nasıl yapacağını biliyor.

 Söylediklerine inanıyor.

 Ve Tanrı'ya hâlâ inanıyor.

 Hayır, Kutsal Babamız.

 Hayır.

 Voiello bir politikacı.

 Sizse Papa'sınız.

4.Bölüm

 Kardeşlerim!

 Şu anda aramızda Muhteşem Tonino Pettola!

 - Stigmata!

 - Stigmata!

 Sen  Sensin  Gerçekten sensin!

 Siz bir koyun görüyorsunuz ama bu bir koyun değil!

 Madonna bu!

 Ben Meryem'i görüyorum!

 Kötüler!

 Hastalar!

 Günahkârlar!

 Dua edin!

 Bakire Meryem'e dua edin!

 Anne, Anne!

 Kötüler, kötülüklerinden arınmak istiyor!

 Hastalar hastalıklarından!

 Günahkârlar günahlarından!

 Sana sesleniyorum.

 Sana sesleniyorum, Anne!

 İnananların dualarını duy ve işe koyul.

 Senden ben istiyorum  Ben, Mesih!

 Zavallı Tonino!

 Güç ver bize!

 Yeter!

 İsa'nın bedeni ebedi hayata geçişte çobanın olsun.

 Amen.

 Neden ağlıyorsun?

 Kız kardeşim ölüyor.

 - Kız kardeşin nerede?

 - Evde, Sri Lanka'da.

 Nesi var?

 Ölüyor.

 - Ziyarete gittin mi?

 - Cesaret edemedim.

 - Neden rahibe oldun?

 - Tanrı'yı buldum.

 - Nerede?

 - Bir barda.

 Yoksuldum.

 Sarhoş bir Alman bana, “Tanrı yoksullara yardım eder!”

 dedi.

 - Güçlü müsün?

 - Deniyorum ama küçüğüm.

 Kız kardeşin için güçlü olmalısın.

 - Olacağım.

 - Tükenene dek dua etmelisin.

 - Hep ediyorum.

 - Kız kardeşin ölecek olsa   cenaze için Sri Lanka'ya gider miydin?

 - Hayır.

 - Neden?

 Çünkü eve gidince öyle kötü anılarla yüzleşiyorum ki   Tanrı'nın varlığından şüpheye düşüyorum.

 Tanrı'nın varlığından şüphe etmek istemiyorum.

 Şüpheye düşen tek sen değilsin.

 - Efendim?

 - Anlıyorum, dedim.

 Bu kadar yeter.

 Günah neden daha çok günah getiriyor?

 Hain ve kindar elimi ne zaman durduracaksın, Yüce İsa?

 Yoksa Sen misin   elime nazikçe yön veren, Kilisenin kurtulması için?

 Yalvarırım ızdırap içinde ölmeme izin verme, Tanrım.

 Kardinal.

 Geldi.

 Genç Esther bir espresso almak ister mi?

 Emin misin?

 Kahverengi şeker bile aldım.

 Siz gençlerin çok sevdiğini biliyorum.

 Asıl konuya gelelim, Estherina.

 Öncelikle sakin olmalısın.

 İçin rahat olsun, senin sadece iyiliğini istiyoruz.

 Biz senin dostunuz.

 Elime, sadece bu odadakilerin bilgisi olan bir rapor geçti.

 Memnuniyetle söyleyebilirim ki,    Valente ile evlilik dışı bir ilişki yaşamışsın.

 Papa'nın asistanı.

 Bunun hassas bir mesele olduğunu söylememe gerek yok.

 Dahli olan insanların mevkii  Dedikodu korkusu  Papa'yı ne kadar büyük bir hüsrana uğratabileceği  Duyulacak olursa yaratabileceği korkunç sonuçlar  Bağrışmalar, dramatik sahneler, transferler, işten çıkarmalar.

 Ve tabii özellikle de sebep olacağı ahlaki utanç  Kutsal evlilik bağıyla birleşen Katolikler   eşlerine sadakat yemini eder.

 Günah işledin, Esther.

 Anlık bir zayıflıktı; biliyor ve anlıyoruz.

 Olur böyle şeyler.

 Çocukken, tuttuğum futbol takımı Napoli   zor duruma düştüğünde, kendimi bir parça olsun   Avellino'ya yakın hissetmedim mi sanıyorsun?

 Ettim elbette.

 Senin günahında dizginlenemeyen bir şehvetin izini görmüyoruz.

 Ama bir gerçek değişmiyor.

 Yaptığın son derece yanlış bir şeydi.

 Çok ama çok yanlış.

 Peki.

 O tatsız döneme dair tek kelimenin   bu odadan çıkmayacağını garanti etmeye hazırım.

 Sen karşılığında bana ne garanti edebilirsin?

 Merak etme.

 Benim  Voiello.

 Günah neden keder getirir?

 Günah neden açlık getirir?

 Günah neden kibir getirir?

 Günah neden baskı getirir?

 İlk ve tek kız arkadaşımı hatırlatıyorsun bana, Esther.

 Ama sen çok daha güzelsin.

 İnsan, güzelliğinden ne utanç ne de gurur duymalı.

 Çünkü Tanrı güzellikten haz almamızı ister.

 Sen güzelliğinden haz alıyor musun?

 Kocanın da haz almasına izin vermiyorsundur eminim.

 Bence bu bir hata.

 Tanrı asla güzellik yüzünden cezalandırmaz.

 Asla.

 Derdin nedir söyle bana.

 O halde ben söylerim.

 Esther, Romalı, koyu Katolik bir kadın.

 Peter ile mutlu ama çocuksuz bir evliliği var.

 Sabahları, diğer İsviçreli Muhafızların çocuklarıyla   paten kayarak geçirmekten zevk alıyor.

 Ama Esther'in sevdiği paten kaymak değil.

 Sahip olamadığı şeyi seviyor o.

 Derdimi sordunuz bana.

 Ama öyle bilgesiniz ki zaten biliyorsunuz.

 Bilge değil, küstahım.

 Önemli olan sorununu konuşman.

 Evet, Kutsal Babamız, kısırım.

 Peter de kısır.

 Çocuk sesi duymak isterdim.

 Bize şefaat eden, mucizeler getiren Meryem Ana'ya dua et.

 O ne yapılacağını bilir.

 Bize şefaat eden,    mucizeler getiren Meryem Ana'ya   dua et.

 O ne yapılacağını bilir.

 Dudak okuma yeteneğin istisnai, Amatucci.

 İstisnai.

 Kız kardeşim öldü, Kutsal Babamız.

 Onun için dua edelim.

 Cenazesi için Sri Lanka'ya gitmek istiyorum.

 Ölülerin peşinden gitme, Suree.

 Yoksa onlar da senin peşinden gelir.

 Elena.

 Size benziyor.

 Vaftizi istiyor musunuz?

 Evet.

 Elena, seni Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına vaftiz ediyorum.

 Allegra.

 Size benziyor.

 Seni Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına vaftiz ediyorum.

 Aida.

 Size benziyor.

 Evet, evlat edinildiği belli.

 Ama bu durumu değiştirmez.

 Yine de size benziyor.

 Carolus.

 Kutsal Babamız, özür dilerim.

 Erkekler tuvaletinde olduğumun farkında değildim.

 Aslında burası ne erkek ne de kadın tuvaleti.

 Burası Papa'nın tuvaleti.

 - Çok özür dilerim.

 Sakıncası yoksa rujumu sürmeyi bitirebilir miyim?

 Sakıncası olsa bile   sizin gibi bir kadın yapmanın bir yolunu bulur.

 O yüzden, bitirin lütfen.

 Kadınları tanıyorsunuz, Kutsal Babamız.

 Pervasız bir ifade, sinyora.

 Gelin bakın.

 - Lorenzo Insigne.

 - Insigne.

 Küri'nin yarısının ilgisini çeken bu adam kim?

 Grönland Başbakanının özel asistanı.

 - Gey mi?

 - Alenen.

 Ve şu kadın da başbakan mı?

 Evet.

 Ve huzurunuza çıkacak, Kutsal Babamız.

 Sence de tuhaf değil mi?

 Ne, Kutsal Babamız?

 Adabı muaşerete göre   asistanıyla değil başbakanla ilgilenmek gerekmez mi?

 Kardinal Devlet Sekreteri başbakanla ilgileniyor.

 Peki ya kalabalık bir erkek grubunun,    büyüleyici güzellikte bir kadın yerine   yakışıklı bir erkekle ilgilenmesine ne demeli?

 Kutsal Babamız, bu soruya verilecek cevabı biliyorum.

 Nedir?

 Sessizlik.

 Neden?

 İnsan asla başkalarının işine burnunu sokmamalıdır.

 Özellikle de Vatikan'da.

 Grönland Başbakanı sizi bekliyor.

 Biliyorum.

 Olağanüstü yakışıklıyım.

 Ama lütfen bunu unutmaya çalışalım.

 Benim için ne getirdiniz?

 Ülkemizin sunabileceği en değerli şeyi, Kutsal Babamız.

 Geçen hafta Grönland'da tutulan en büyük pisi balığı.”

Pezzogna” gibi en güzelinden hafif bir haşlama yahni de olur.

 - Pezzogna?

 - Mercan balığı.

 Bu da ülkemizde popüler olan   İtalyan bir şarkıcının güzel bir şarkısı.

 Şarkıcının adı Nada, şarkısı da "Senza un perché".

 Teşekkür ederim.

 Bu da benden size.

 Teşekkürler, Kutsal Babamız.

 Muhteşem bir şey.

 Kutsal Babamız, size   Grönland Nuuk'taki Katolik cemaatinin selamlarını getirdim.

 Evet, Nuuk'u biliyorum.

 Grönland'da küçük bir Katolik cemaati.

 Doğru mu?

 - Evet, öyle.

 Grönland'da yaygın inanç Evanjelik Lüteran.

 Ve yanılmıyorsam bir kadın piskoposunuz var.

 Kesinlikle.

 Sofia Petersen, muhterem bir kadındır.

 Tüm piskoposlar muhteremdir.

 Grönland'a ilk piskoposu atayanın Papa II.

 Pasquale   olduğunu biliyor muydunuz?

 Sizin de bildiğiniz gibi, Kristof Kolomb'dan önce   4 asır Kuzey Amerika'nın bir parçası olan bir yere.

 Biliyorum, Kutsal Babamız.

 Grönland'a ilk giren Katolik Kilisesi olmuş.

 Ama her zaman ilk giren ilk sırada kalamıyor tabii.

 Katılıyorum, Kutsal Babamız.

 Grönland'da, biz Katolikler Amerikan yerlileri gibiyiz.

 Oraya ilk giden bizdik ama özel bölgelere sınırlandık.

 Katılıyorum, Kutsal Babamız.

 Katılma eğiliminde bir kadınsınız.

 Merak etmeyin, Sayın Başbakan.

 Grönland'daki küçük cemaatimiz için bir şey istiyor değilim.

 Sadece Katoliklerin ilk gelenler olduğunu hatırlatmak istedim.

 Diğer herkes konuk sayılır.

 Bunu unutmamanızı istiyorum.

 - Unutmam, Kutsal Babamız.

 - Çok güzel!

 Şimdi sizden bir merakımı gidermenizi istiyorum.

 Ülkenizdeki buzlar hiç çözülmüyor.

 Merak ediyorum, onca buzun altında ne var?

 Uzmanlar Grönland'ın ada değil takım adalar olduğuna inanıyor.

 Ama bu tamamen bir varsayım.

 Dediğiniz gibi, buz hiç çözülmüyor   ve kimse altında ne var göremiyor.

 Bence uzmanlar yanılıyor.

 - Gerçekten mi, Kutsal Babamız?

 - Evet.

 Tüm o buzun altında Tanrı olabilir.

  Tanrı'nın en sevgili kulu Meryem, Rab seninledir.

 Kadınların en mübareği sensin   ve mübarektir senin evladın İsa.

 Aziz Meryem, Mesih'in annesi,    biz günahkârlar için şimdi   ve ölüm saatimizde dua eyle.

 Amin.

 Selam sana Tanrı'nın en sevgili kulu Meryem, Rab seninledir.

 Kadınların en mübareği sensin   ve mübarektir senin evladın İsa.

 Aziz Meryem, Mesih'in annesi, biz günahkârlar için şimdi   ve ölüm saatimizde dua eyle.

 Amin.

 Kutsal Babamız  Bana dua etmeyi öğretir misiniz?

 Yüksek sesle dua et.

 Nasıl dua ettiğini duyayım.

 Kutsal Bakire Meryem, bana hamile olma onurunu bahşet.

 Dua bir talepler listesi olmamalıdır, Esther.

 Bir anlayış hali olmalıdır.

 Dua ederken mümkün olan en ulvi seviyede düşünürüz.

 Ki birisi kulaklarımıza düşünceler fısıldayabilsin.

 Biz o birisine Tanrı diyoruz.

 Veya şu anki durumda Lourdesli Meryem.

 Tamam.

 Tekrar deneyeyim.

 Kutsal Bakire Meryem  Tanrı güzelliği cezalandırmaz.

 Nezdinizde değerli biri bana öyle demişti.

 Sözleri gözlerimi açtı.

 Ve anlamamı sağladı; güzelliği armağan ederek   karşılığında güzellik alabilirim belki.

 Güzelliğimi armağan etmek çok arzuladığım   o güzelliği almak anlamına geliyorsa ya?

 Yeni bir hayatın, küçük bir çocuğun güzelliğini?

 Evet, şimdi dua ediyorsun.                              

 Sağlıkta ve hastalıkta sevmeye yemin ettiğim kişiye   güzelliğimi vermek, benim için dayanılmaz bir yükse ya?

 Ya güzelliğimi başka bir yere bağışlamak istiyorsam?

 Güzelliğini başka bir yere verirsen yeni bir yaşamın   güzelliğine erişemez, ancak keder bulursun.

 Ve de suçluluğun dayanılmaz yükünü.

 Biliyor musun, Esther  Spinoza bize sınavların en zorunu sunmuştur.

 Demiştir ki: "Tanrı'yı seven, sevgisine karşılık talep etmez!”

 - Anlamıyorum.

 - Biliyorum.

 Zamanla anlayacaksın.

 Kutsal Babamız  Güzelliğimi kime bağışlamak istediğimi biliyorum.

 Ben  - Esther  Duana içinden devam et.

 Bazı sırlar sadece Tanrı ile paylaşılmalıdır.

 Bırak ağlamayı, Suree!

 Yeter artık!

 İnananlar ağlamaz!

 Doğru değil bu!

 Cenazelerde ağlamayı bırakmamızın zamanı geldi.

 İnanmıyorsun.

 Suree, sen inanmıyorsun.

 Kutsal Babamız, ilişkimizi biraz düzeltmek adına   size bir armağan getirdim.

 Teşekkürler.

 Bunların gerçek sigaradan daha kötü olduğu söyleniyor.

 Sizin için iyi olacağı söylendi bana.

 Fark etmez.

 Gerçeğinin muadili.

 Bense daima gerçeği isterim.

 O halde yanlış yerdesiniz.

 Kutsal Babamız, kendimi tekrar etmek istemem ama   kardinallere yapacağınız konuşma ne zaman olacak?

 - Zamanı geldiğinde.

 - Evet ama o ne zaman?

 Gerçekten anlamıyorsunuz, değil mi?

 Anlamam gereken nedir?

 - Ben yaratıyorum.

 - Ne yaratıyorsunuz?

 Beklenti.

 Kutsal Babamız, Kurtwell vakasıyla biraz ilgilensek mi?

 Cevabım evet, Kardinal.

 Kurtwell vakası ile ilgilenmek istiyorum.

 Ama daha geniş bir perspektiften.

 Tekil vakalar daima daha büyük bir meselenin göstergesidir.

 Katılıyorum.

 Kilisemizi saran   tüm pedofili vakalarını inceleyelim.

 Çemberi genişletelim.

 Kilisemizi saran tüm eşcinsellik vakalarını da inceleyelim.

 Tüm eşcinselleri ortaya çıkarıp aforoz edelim.

 Eşcinsel rahiplerin Kiliseye katılmasını engelleyelim.

 İstisnalar ve ikiyüzlülük olmadan gerçekten yapalım.

 Kutsal Babamız, eşcinsellik ve pedofili çok farklı iki şey.

 Çok farklı iki şey ve ikisi de Katolik Kilisesi için   eşit oranda kabul edilemez.

 Ardında ceset yığınları bırakan bir savaş olur bu.

 O yığında kaç ceset olur bilmek istiyor musunuz?

 Ruhban sınıfının üçte ikisi.

 Kilisenin bağışlayıcılığı ne olur o zaman?

 Bağışlayıcılığı suiistimal etmekten alay konusu olduk.

 Sefil bir üçüncü dünya ülkesi kadar güvenilmez olduk.

 Sizin yöntemlerinizle, öte yandan   Kuzey Kore kadar güvenilir olmamız muhtemel.

 Hayır.

 Aradaki farkı bilmek ister misiniz?

 Biz hapsetmeyeceğiz, özgür bırakacağız.

 Her birini affedeceğiz.

 Ama hemen akabinde dışarı atacağız.

 Peki, Kutsal Babamız, nasıl emrederseniz.

 Size bir sorum var.

 Kutsal Babamız, birçok kusurum olabilir   ama cinselliğimle ilgili en ufak bir şüphe olamaz.

 Konuya dair size birinci ağızdan bir tanık sunamasam da.

 - Sorum bu değildi.

 - Affedersiniz.

 Sorunuz neydi?

 Mesleği seçme anınızı anlatır mısınız bana?

 Kutsal Babamız, dürüst olacağım.

 Kör edici bir aydınlanma veya şaşkınlık verici bir sohbet   hikayesi bekliyorsanız hüsrana uğrayacaksınız.

 Açıkçası, istidadım vardı.

 Rahip olmaya yatkındım.

 Kimilerinin resme veya krikete istidadı olması gibi.

 Ya siz, Kutsal Babamız?

 Senin için.

 Yüce İsa!

 Keşke olsam.

 - İçeri nasıl girdiniz?

 - Anahtarının bir kopyasıyla.

 Ne istiyorsunuz?

 Yapman gereken ama henüz yapmadığın her şeyi.

 Denedim.

 Ama imkânsız.

 O beyefendi Papa.

 Gezegendeki en erdemli ve namuslu insan.

 Ayrıca ben de çok baştan çıkarıcı bir kadın değilim.

 Bakire Meryem de değildi.

 Yine de dünyanın en çekici ve arzulanan kadını oldu.

 Ama ben iyi bir Katolik kızıyım.

 İyi Katolik kızları, özellikle de evli olanları   kocalarını aldatmaz.

 Ama ben buraya ne seni tehdit etmeye   ne de günahlarını hatırlatmaya geldim.

 Akıllı bir kadınsın, mutlaka biliyor olmalısın.

 Neyi biliyor olmalıyım?

 Güzel ve çekici olduğunu.

 Ve Papa'nın sana özel bir ilgisi olduğunu.

 Benim acımla ilgileniyor.

 Peter'le çocuğumuz olmuyor.

 O iş öyle değil.

 Şimdi sana söyleyeceğim şey ebediyen gizli kalmak zorunda.

 ESTHER, KUTSAL BABAMIZ'IN İNANCI   SANDIĞIMIZ KADAR SAĞLAM DEĞİL.

 NE DİYORSUNUZ SİZ?

 ISRAR EDİYORUM.

 DAHASI DÜZİNELERCE SEVGİLİSİ OLMUŞ.

 AHLAKSIZIN TEKİ.

 SENİN GÖREVİN KUTSAL BABAMIZ'I BAŞTAN ÇIKARMAK.

 GERİ KALAN HER ŞEYİ BİZ HALLEDECEĞİZ.

 NASIL YAPILIR BİLEMEM Kİ.

 HEM HAYATIMI MAHVEDECEK BİR SKANDALA KARIŞMAK DA İSTEMEM.

 AKILSIZ KIZ  SKANDAL FALAN OLMAYACAK.

 DURUMU DEĞİŞTİRMEK İÇİN SKANDAL TEHDİDİ YETERLİ.

 HANGİ DURUMU?

 KUTSAL BABAMIZ, KİLİSEYİ DÖNÜŞÜ OLMAZ BİR MAHVA SÜRÜKLEYEBİLECEK BAZI YENİ UYGULAMALAR GETİRMEK NİYETİNDE.

 NE KADAR ÖNEMLİ TEHLİKELERDEN BAHSETTİĞİMİ ANLIYOR MUSUN?

 BEN, SEN, HEPİMİZ  TANRI ADINA ONA ENGEL OLMAK HEPİMİZİN KUTSAL GÖREVİDİR.

 ONUNLA KONUŞABİLİRİM.

 BANA SAYGI DUYUYOR.

 AFFEDERSİN, NEREDEYSE GÜLECEKTİM.

 Ama kendimi tuttum çünkü benim de bir klasım var.

 XIII. Pius'un Tanrı'ya bile saygı duyduğundan şüpheliyiz.

 Onu hiç tanımıyorsunuz.

 Olağanüstü bir insan o.

 Seni baştan çıkarıcı yapan da bu, Esther.

 Çünkü hiçbir şey bilmiyorsun.

 Şimdi git ve onu baştan çıkar.

 Daha fazla günah işlemek istemiyorum.

 Keşke mümkün olabilseydi, Esther.

 Keşke!

 İyi akşamlar, dostlar!

 Bu akşam çok özel bir konuğumuz var.

 En baştan başlayalım.

 Adın nedir?

 - Tonino Pettola.

 - Ne iş yapıyorsun, Tonino?

 Çobanım.

 Koyun çobanı.

 Yani sürün var.

 Tonino Pettola'nın bir koyun sürüsü var.

 Ve birkaç yıl önce Meryem'i görmeye başlamış.

 Değil mi, Tonino?

 - Evet.

 İlk imgeni ne zaman gördün?

 Stigmatamın ortaya çıktığı gün!

 Stigmata!

 İnanılmaz!

 Tonino, stigmatanı göster bize.

 Hayır  Peki, teşekkürler!

 Bayanlar ve baylar, inanılmaz bir şey.

 Gerçekten büyüleyici!

 Çok yakınımda ve sizi temin ederim bu stigmata gerçek!

 Tonino, imgeni anlat bize lütfen.

 Sürümün ortasında genç bir kadın belirdi; ışık doluydu.

 - Evet.

 - Meryem'di.

 Meryem Ana'ydı.

 Ve Meryem Ana seninle konuştu.

 Öyle mi, Tonino?

 Peki ne dedi sana?

 - Dedi ki: “Tonino,    sen benim ve Aziz Pius'un soyundan geliyorsun.

 Sende ışık var.

 Beni görme ve hastalara şifa verme gücüne sahipsin.

 Sende " Her neyse, dostlar  Tonino Pettola burada, Montecruccoli'de yaşıyor.

 İmgeleri görmeye başladığından bu yana, yani iki yıldır   tüm Avrupa'dan binlerce inanan onu ziyarete gelmiş.

 Onu görmek, onunla tanışmak, ona dokunmak ve   ondan mucize istemek için.

 Tonino, şifa verdiğin kişiler oldu, değil mi?

 - Evet.

 - Altı aydan sonra başladı.

 Meryem Ana Tonino'yu dinliyor.

 Özellikle kalp-damar hastalıkları ve   menüsküs sorunlarında.

 - Faydalı!

 Hatta Montecruccoli'ye çok sporcu geldi.

 Futbol yıldızı Pallotta  - Selam gönderelim.

 Yırtık bağları yüzünden 6 ay yedekte kalması bekleniyordu.

 Ama Tonino ona dokunduktan sonra iyileşti.

 Ertesi pazar sahaya döndü.

 Hatta iki gol attı.

 Hem de sağ ayağıyla ki iyi olan ayağı değil.

 İnanılmaz.

 İnanılmaz bir hikâye!

 Tonino tek seferde en çok 100 kişiyi kabul ediyor.

 Aksi takdirde mucizeler gerçekleşmiyor, diyor.

 Öyle değil mi, Tonino?

 - Evet, öyle.

 Ayrıca eklemek isterim ki para talep etmiyoruz.

 - Yo, yo, yo.

 - Yasadışı hiçbir şey yok.

 Bir yeteneğim var ve bunu ihtiyacı olanlara   yardım etmek için kullanmak istiyorum.

 Çok güzel  Seni üzen bir şey olduğunu biliyoruz.

 Tonino'nun kalbi kırılmış.

 Kırılmış   çünkü maalesef Kilise yeteneklerini reddediyor.

 Ve bu seni üzüyor.

 Ama bugün programımızdan faydalanarak   ki çok popüler bir programdır,    dinlemekte olan kardinallere seslenebilirsiniz.

 Neden olmasın?

 Hatta belki de Papa'ya!

 Ne de olsa Papa da bizi izliyor olabilir!

 Tonino, Papa'ya ne söylemek istersin?

 - Oraya mı?

 - Evet, oraya!

 Kutsal Babamız   neden bana inanmıyorsunuz?

 Tüm belgeleri gönderdik size.

 Ama açmadan geri gönderdiniz.

 Ben gerçeğim.

 Yalan söylemiyorum.

 Tanrı'ya inancım öyle güçlü, öyle büyük ki   Meryem Ana dualarıma cevap verdi.

 Ve bana göründü.

 Para istemiyorum.

 Sadece sizden biri olduğumu söylemenizi istiyorum.

 Kendi kilisemi falan kurmak istemiyorum.

 Ama Roma bana sahtekâr demeye devam ederse   kendi kilisemi kurmak zorunda kalacağım.

 Hepsi istiyor  İnananlar beni görmeye buraya geliyor.

 Ne yapmalıyım, Kutsal Babamız?

 Söyleyin bana.

 Lütfen söyleyin.

 Belki bana söylemek isterse  Zıpla.

 Zıpla.

 Son birkaç saattir tuhaf bir şey oluyor.

 Anlat bakalım.

 Günah çıkarmalarda, neden bilmiyorum ama   birdenbire herkes   kadın maceralarını anlatmaya başladı.

 Hem de en mahrem ve utanç verici ayrıntılarıyla.

 Tuhaf, değil mi?

 Biri, Papa'nın eşcinselleri cezalandırmak niyetinde   olduğuna dair bir söylenti yayıyor olmalı.

 Evet, küçük devletimizin meşhur iftiraları.

 Ya iftira değillerse?

 Daha fazla günah işlemek istemiyorum, dedi   gözyaşları içinde.

 O kadar çok insandan o kadar çok duydum ki bu cümleyi.

 Hepsi de inanarak söyler.

 Esther de inanarak söyledi.

 Zavallı kız.

 Bilmiyor ki düşünebildiğimiz son güne dek   günah işlemeye devam etmeye de mahkûmuz.

 Sana bu yüzden ihtiyacım var, Girolamo.

 Sen benim vahamsın.

 Sen benim kurtuluşumsun.

 Sen, Girolamo, bu dünyadaki tek günahsız ruhsun.

 Sadece sen, Girolamo, kutsiyetin eteğine dokunabilirsin.

 Sen ki bilmiyorsun ve asla da bilmeyeceksin   her gününü yanlış bir hayatta yaşamanın ne olduğunu.

 Affet beni.

 Yapabilirsen affet beni, Girolamo.

 İyi geceler, Don Tommaso.

 İyi geceler, Kutsal Babamız.

 Yatak odasına geçelim.

 Hayır.

 Nerede?

 Burada.

 Peki.

 Bakire Meryem, Meryem Ana,    Peter'in halefinin senden özel bir isteği var.

 Tam şu anda, evlerinde olan iki genç insanın   Peter ve Esther'in, tek bir dileği var.

 Mutlaka gerçekleştirmelisin.

 Mutlaka.

 Mutlaka.

 Mutlaka.

 Mutlaka.

 Mutlaka.

 Mutlaka.

 Mutlaka!

 Mutlaka.

 Mutlaka, mutlaka.

 Mutlaka.

 Mutlaka.

 Mutlaka.

 Mutlaka, lütfen.

 Mutlaka.

 Amin.

 Öğle uykusundalar.

 Şişman olan horluyor.

 Evet, Rahibe Letizia.

 Kendisi uykunun metronomudur.

 Önemli bir karar verdim.

 Nedir?

 Kurtwell vakasını soruşturmak için New York'a gideceksiniz.

 Neden beni cezalandırmak istiyorsunuz, Kutsal Babamız?

 Bu bir ceza değil, terfi.

 Size güveniyorum.

 Beni azat edin, Kutsal Babamız.

 Ben sıradan, sınırlı bir adamım, inanın bana.

 Kurtwell vakası çok büyük, beni aşan bir olay.

 Kendinizi küçümsemeyin.

 New York'a gidiyorsunuz.

 Olayı soruşturacaksınız.

 Gerekli delilleri toplayacak   ve Kurtwell'i benim ellerime teslim edeceksiniz.

 Benim dönemimde tek bir çocuğa bile verilen zarara   kayıtsız kalınmayacak.

 Siz de bana yardım edeceksiniz çünkü size güveniyorum.

 Gözü kapalı!

 Kutsal Babamız, ben bir münzeviyim.

 Bu duvarlar arasındaki yaşamı bilirim sadece.

 Bunca yıldır sadece iki kez çıktım dışarı.

 İkisi de hastaneye gitmek içindi.

 Karşıdan karşıya geçmeyi bilmem.

 Otel odası tutmayı bilmem.

 Restoranda yemek siparişi vermeyi bilmem.

 Kafesteki kanaryalar gibiyim.

 Özgür bırakırsanız ölürler.

 Korkuyorsunuz.

 Kilisenin lideri olarak kaderimi kabul etmeden önce   ben de korkuyordum.

 - Korkuyu nasıl yendiniz?

 Tanrı'nın bizim için tasarladığı   karmaşık ve akıl almaz mimariye kendimi bırakarak.

 Sakin ol, Bernardo.

 Sakin ol.

 Çocuk, adam oldu.

 Ama ben çocuğu korumaya devam edeceğim.

 Öğleden sonra güneşi nereye düşer?

 Mayıs öğleden sonrasında güneş nereye düşer?

 Çocuk, adam oldu.

 Ben buraya düşerim.

 Evet.

 Doğru.

 Ama ben çocuğu korumaya devam edeceğim.

 Grönland, “İnsan Toprağı”, Atlas Okyanusu'nun kuzey ucunda   Amerika kıtası açığında bulunan bir adadır.

 Başlıca sanayi ürünleri karides ve mercan balığıdır.

 Güney Amerikalılar gibi,    Grönlandlılar da tüm dünyada dans tutkuları ile tanınır.

5.Bölüm

 - Şu anda nerede?

 - Öfkeli.

 Ama sana değil.

 Bana da değil.

 Öfkesi meselelere tarafsız bakmasına engel oluyor.

 Bu yüzden yeni bir yere taşındı.

 Şehrin dışına taşındı.

 Bir lastik tamirhanesi üstünde pis bir stüdyo daireye.

 Geceleri Tanrı sıcaktan rahatsız oluyor.

 Uyku tutmuyor çünkü insanoğlu için elinden gelen bir şey   olmadığı sonucuna vardı.”

İnsan”ı kaybettiğine karar verdi.

 Artık sana kalmış.

 Kutsal Babamız'ın İsviçreli Muhafızların kumandanının   eşine gösterdiği ilgi gözden kaçmamış.

 Genel kanı, Kutsal Babamız'ın   bu kadınla yakışıksız bir ilişki içinde olduğu.

 Monsenyör Gutierrez haklıymış.

 Vatikan'da dedikoduya iftira deniyor.

 Ne yapmayı planlıyorsunuz, Kutsal Babamız?

 Devrim, Tommaso.

 Bir devrim başlatmak niyetindeyim.

 Sizin için aziz diyorlar.

 Mucizeler gerçekleştiren bir aziz olduğunuzu söylüyorlar.

 Selam sana Tanrı'nın en sevgili kulu Meryem.

 Rab seninledir.

 Kadınların en mübareği sensin   ve mübarektir senin evladın İsa.

 Aziz Meryem, Mesih'in annesi,    biz günahkârlar için   şimdi ve ölüm saatimizde dua eyle.

 Amin.

 Tombala!

 Kutsal Babamız  Ne mucize dileyeceğimi bilemiyorum artık.

 Ne mucize dileyeceğimi bilemiyorum artık.

 ESTHER  TANRI'YI SEVİYORUM   ÇÜNKÜ İNSANI SEVMEK ÇOK IZDIRAPLI.

 ASLA GİTMEYEN VEYA HEP TERK EDEN BİR TANRI'YI SEVİYORUM.

 TANRI, TANRI'NIN YOKLUĞU  DAİMA GÜVEN VEREN VE KESİN.

 BEN BİR RAHİBİM.

 İNSANLARDAN, KADINLARDAN FERAGAT ETTİM.

 ÇÜNKÜ ACI ÇEKMEK İSTEMİYORUM.

 ÇÜNKÜ AŞKIN KALP KIRIKLIĞINA DAYANMAKTAN ACİZİM.

 ÇÜNKÜ MUTSUZUM.

 TÜM RAHİPLER GİBİ.

 SENİ İSTEDİĞİN GİBİ SEVMEK ÇOK GÜZEL OLURDU.

 AMA MÜMKÜN DEĞİL.

 ÇÜNKÜ BEN İNSAN DEĞİLİM.

 BEN BİR KORKAĞIM.

 BEN BİR KORKAĞIM.

 TÜM RAHİPLER GİBİ.

 Bu kadar fotoğraf yeter.

 Nöbetçiye dikkat et.

 - Devam etmeye var mısın?

 - Varım.

 Ya sen?

 - Rahibe Mary üzülecek.

 - Umurumda değil.

 Annemle babamı bulmak istiyorum.

 Ben dönüyorum.

 Kusura bakma, Lenny.

 Peki.

 Uyuyamamışsın.

 Geceler beni teselli etmiyor.

 Gördüğün üzere değişen bir şey yok.

 Bir şey değişti.

 Serserinin tekiydin, artık Papa oldun.

 Beraber sigara içelim, gizlice.

 Çocukken yaptığımız gibi.

 Bana merhaba diyecek vakti bulduğuna memnun oldum.

 Geleceğimden nasıl şüphe edersin?

 Ben daima şüphe ederim.

 Kardinallere kutsal konuşmanı ne zaman yapacaksın?

 Söyleyecek bir şeyim olduğunda.

 Hiç sigaram kalmamış.

 Kutsal Babamız, Papalık Sarayı'nda değil.

 Kardinal Devlet Sekreteri de yok.

 Saat kaç?

 Sabah üç.

 Ben hallederim.

 Sen git uyu.

 Ve kimseye tek kelime etme.

 - Girebilir miyim?

 - Elbette.

 Teşekkür ederim.

 Geceleri çok güzelsiniz, Rahibe Mary.

 Lütfen  Sizi en yakın arkadaşım Girolamo ile tanıştırayım.

 - İyi dostunuz mu?

 - Evet.

 Beni asla eleştirmeyen tek kişi.

 Neden geldiniz?

 - Papa yüzünden.

 Üzüldüm.

 Benim için geldiğinizi sanmıştım.

 Papa'nın nerede olduğunu bilen yok.

 Endişelenmeyin.

 Tüm papalar önünde sonunda özgürlüğü hatırlamaya   ihtiyaç duyar.

 Sonra da geri gelirler.

 XIII.

 Pius'un selefini bir tombala salonundan   almamız gerekmişti.

 Rakamları çeken kişiyle hile yapıyorsun diye tartışıyordu.

 İsteyince çok rahatlatıcı olabiliyorsunuz.

 Geceleri, Rahibe Mary, ne kadar güzelmişsiniz.

 Söylemiştiniz.

 Tanrı'yı seviyoruz çünkü diğer kadın ve erkekleri   sevmek çok ızdıraplı.

 Siz ve ben, insanlardan feragat ettik.

 Çünkü acı çekmek istemiyoruz.

 Çünkü aşkın kalp kırıklığına dayanmaktan aciziz.

 Çünkü mutsuzuz.

 Çünkü korkağız.

 Tüm rahipler ve rahibeler gibi.

 Çok güzel sözler bunlar.

 Ama hepsi bu değil.

 Ama doğru.

 Bunlar benim değil, sizin Papa'nızın sözleri.

 Evet, evet, Girolamo, şimdi söyleyeceğim Rahibe Mary'ye.

 Ne söyleyeceksiniz bana?

 Kutsal Babamız'ı mahvetmenin bir yolunu bulduğumu.

 Güzel bir skandal için gerekli tüm kanıtları topladım.

 Ama kullanmayacağım.

 Kanıtlar burada.

 Alın.

 Sizde daha güvende olurlar.

 Çünkü Rahibe Mary   haklıydınız.

 Papa gerçekten bir aziz.

 Evet.

 Öyle!

 - İyi geceler, efendim.

 - Merhaba.

 Bize sigara satar mısınız?

 Var mı bilmiyorum.

 Siz rahatınıza bakın.

 Ben gidip bakayım.

 Teşekkürler.

 Andrew!

 Oturun lütfen.

 İngiliz?

 Amerikalıyız.

 Rahibe benziyorsunuz.

 Rahip değiliz.

 Eşofman giyen iki rahip gördünüz mü hiç?

 Her şeyi gördüm ben.

 Hatta kimi müşterilerim ısrarla   Tanrı'nın varlığının ispatı olduğumu söyler.

 İlginç bir teori!

 Ama yanılıyorlar.

 Beni görüyorlar çünkü uzağı göremiyorlar.

 Siz uzağı görebiliyor musunuz?

 Evet.

 Ve Tanrı'nın varlığının ispatına sahibim.

 Gösterin.

 Gösterin, rica ederim.

 Gözleriniz  Gözleriniz, bayım.

 Tanrı'nın varlığının ispatı gözleriniz.

 Gidelim.

 İyi geceler, bayan.

 Rahibe Mary'nin bizi nöbetçinin evine götürdüğü zamanı   hatırlıyor musun?

 Billy'nin ölüm döşeğindeki annesini?

 Evet, hatırlıyorum.

 Bundan bahsetmek istemiyorum.

 Hiçbir şey olmamış gibi davranman boşuna, Lenny.

 O odada olağanüstü bir şey oldu.

 O konudan konuşmak istemiyorum.

 En yakın dostumsun ama seni anlamıyorum.

 Neden konuşmak istemiyorsun?

 Sadece anlayabildiğim şeyler hakkında konuşmak istiyorum.

 Anlamıyor musun?

 Ruhban Sınıfı Kongregasyonu Başkanı olmanı istesem?

 Tüm dünyadan rahip adaylarını seçmeni istesem?

 Yapar mıydın?

 Diyelim ki reddettim?

 Hükümdarlık yetkilerimi kullanmak zorunda kalırım.

 Ne de olsa artık Papa'yım.

 Sana bir şey söyleyeceğim.

 Daha önce söylemediğim bir şey.

 Şimdi söyle o zaman.

 Yetimhaneye ilk geldiğinde   pencereden izliyordum.

 Babanı hatırlamıyorum.

 Ama anneni hatırlıyorum.

 Nasıl biriydi?

 Saçları ortadan ayrılmıştı.

 Yanlardan uzundu.

 Gözleri   parlaktı   ve kayıtsızdı.

 Üzgün olduğunu düşündürdü bana.

 Ben de onu öyle hayal ettim.

 Hep.

 Neden bana hiç söylemedin?

 Küçükken düşündüm ki  Seni çok üzebilir diye düşündüm.

 Şimdi bile beni çok üzüyor.

 Kaçmak mı istedin?

 Gel hadi, içeri girelim.

 Kardinal Devlet Sekreteri'ne hiçbir şey söylemedim.

 Çok teşekkür ederim, Rahibe Mary.

 Monsenyör, konuştuklarımızı Kardinal Devlet Sekreteri'ne   anlattığınız için sizi bağışlıyorum.

 Kutsal Babamız, nasıl öğrendiniz?

 Alkolik olmanızı da bağışlıyorum.

 Ve içmeyi bırakmanızı tavsiye ediyorum.

 Ne de olsa Amerika'ya zor bir görev için gitmek üzeresiniz.

 Kutsal Babamız, hakkımda başka ne biliyorsunuz?

 Güçlü bir adamın beraber çalıştıkları hakkında   bilmesi gereken her şeyi biliyorum.

 Ve Voiello değil, ben   tüm insanların en güçlüsüyüm.

 Hakkımda başka ne biliyorsunuz, Kutsal Babamız?

 Bilinecek başka ne var?

 Bana hep kutsiyetimden bahsediyorsun.

 Sözde gerçekleştirdiğim mucizeden.

 Ama ihtiyacım olan tek mucizeden hiç bahsetmiyorsun.

 Gerçekleşmeyen ve asla da gerçekleşmeyecek olan mucize: Anne babamı yeniden görmek.

 Tanrı'ya güvenin, Papa Hazretleri.

 Onları yeniden göreceksiniz.

 Yaşlanıyorum.

 Zaman hızla azalıyor.

 Ve onları ölü görmekle ilgilenmiyorum.

 Sadece yaşayanlarla ilgileniyorum.

 Kutsal Babamız,    rica ediyorum Amerika'ya Monsenyör Gutierrez'i   gönderme kararınızı yeniden düşünün.

 Kurtwell vakasının yüksek itibarlı biri tarafından   incelenmesi gerekir.

 Gutierrez bu işe uygun değil.

 Gerekli uzmanlıklara sahip değil.

 Dahası kırılgan ve duygusal.

 Dünyaya, çocuk istismarını ciddiye almadığımız,    daha da kötüsü bu konuyla ilgilenmediğimiz   mesajını verebiliriz.

 Bir sorun daha var.

 Size söylemek istemedim ama artık mecburum.

 Papa Hazretleri, Gutierrez bir alkolik.

 Biliyorum.

 Bir sırrı daha var.

 Ya onu da biliyorsam?

 Ya sizin tüm sırlarınızı da biliyorsam, Kardinal?

 Ne başarmayı umuyordunuz?

 Bir skandal çıkarmak mı?

 Kısırlıktan muzdarip o kızı tehdit etme düşüncesi bile!

 Nerede duracaktınız, Kardinal?

 Merhamet nedir bilmiyor musunuz?

 Ne kadar ileri gidecektiniz?

 Kutsal Babanız'a şantaj yapar mıydınız?

 O genç kadınla aramda olmayan bir cinsel ilişkiyi   ima etmek için o resimleri basına verecek kadar   ileri gider miydiniz?

 Hâlâ anlamadınız ama eski yöntemleriniz   oy kaybetmekten korkan eski papalar üzerinde işe yarıyordu.

 Benim üzerimde işe yaramazlar.

 Ben genç papayım.

 Oyları önemsemiyorum.

 Tüm bunları  Kim anlattı size bunları?

 Politikacıyım diye hava atıyorsunuz ama   sizden çok daha kurnaz bir politikacıyla   karşı karşıya olduğunuzu hâlâ fark edemediniz.

 Benimle.

 Kutsal Babamız, fotoğrafları çoktan imha ettim.

 Doğru; eski, vahşi yöntemleri kullanmayı düşündüm.

 Ama zamanla tövbe ettim, Kutsal Babamız.

 Günah işleyemeden tövbe ettim.

 O genç kadına söylediğiniz sözler beni aydınlattı.

 Yalvarırım, bağışlayın beni.

 Affınıza ihtiyacım var.

 Affıma değil, merhametime ihtiyacınız var.

 Kendinizi gülünç duruma düşürmeyi bırakın ve kalkın.

 Kutsal Babamız, papalık tacı Washington'dan geldi.

 Mükemmel durumda.

 Sistine Şapeli'ni hazırlayın.

 Kardinallere hitap etme zamanı geldi.

 Hayır.

 Hâlâ oradalar.

 Arkamı döneceğim ve hâlâ orada olacaklar.

 Şimdi arkamı döneceğim ve onları göreceğim.

 Annem ve babam beni bekliyor.”

Tak tak!”

 "Tak tak!”

 Evde yokuz.

 Kardinal kardeşlerim, bugünden itibaren   kapımızı kim çalarsa çalsın evde yokuz.

 Tanrı hariç herkes için yokuz.

 Ardına dek açık olan her şey bugünden itibaren kapalı olacak.

 Evanjelizm.

 Çoktan yaptık.

 Ekümeniklik.

 Denedik gördük.

 Hoşgörü.

 Burada yaşamıyor artık.

 Tahliye edildi.

 Evi, yeni sakini için boşalttı.

 Tamamen zıt bir dekorasyon zevkine sahip olan sakini.

 Yıllardır diğerlerine elimizi uzatıyoruz.

 Bırakmanın zamanıdır!

 Bir yere gittiğimiz yok.

 Buradayız.

 Çünkü, biz neyiz?

 Biz çimentoyuz.

 Çimento yerinden kıpırdamaz.

 Biz penceresiz çimentoyuz.

 Dış dünyaya bakmayız.”

Sadece Kilise sahiptir gerçeğin karizmasına”,    demiş Antakyalı Aziz Ignatius.

 Ve haklıydı.

 Dışarıya bakmamız için sebep yok.

 Onun yerine, oraya bakın.

 Ne görüyorsunuz?

 Kapı o.

 İçeri tek giriş.

 Küçük ve çok rahatsız.

 Ve bizi bulmak isteyen   o kapıdan geçmenin yolunu bulmak zorunda.

 Kardinal kardeşlerim, yeniden yasaklı olmalıyız.

 Erişilmez ve gizemli.

 Yeniden arzulanır olabilmenin tek yolu bu.

 Büyük aşk hikâyeleri ancak böyle doğuyor.

 Ve ben artık yarı-zamanlı inananlar istemiyorum.

 Büyük aşk hikâyeleri istiyorum!

 Tanrı fanatikleri istiyorum.

 Çünkü fanatiklik aşktır.

 Geriye kalan her şey sadece muadildir.

 Ve Kilisenin dışında kalacaktır.

 Son papanın tavırları sayesinde   geniş kitleler Kiliseye yakınlık duydu.

 Kilise popüler oldu.

 Ne harika değil mi, diye düşünebilirsiniz.

 Bolca saygınlık ve dostluk kazandık.

 Koca dünyanın dostluğuyla ne yapılır bir fikrim yok.

 Ben mutlak sevgi ve mutlak teslimiyet istiyorum.

 Bu, çok az müridi olan bir kilise anlamına gelebilir mi?

 Bu bir hipotez.

 Ve hipotezle gerçek aynı şey değildir.

 Ama bu hipotez bile çok kötü değil.

 Güvenilir bir azınlığı, dikkati dağınık ve   ilgisiz bir çoğunluğa tercih ederim.

 Şehir meydanları ağzına kadar dolu.

 Ama kalpler Tanrı'dan yoksun kalmış.

 Sevgiyi rakamlarla ölçemezsiniz.

 Ancak yoğunluğuyla ölçebilirsiniz.

 Mecburiyetten gelen körü körüne sadakatle.

 Bu kelimeyi ruhunuza kazıyın.

 Mecburiyet.

 Bugünden itibaren Papa'nın istediği bu.

 Kilisenin istediği bu.

 Tanrı'nın istediği bu.

 Ayinler artık sosyal etkinlik değil, ağır iş olacak.

 Günahlar istendiği anda affedilmeyecek artık.

 Alkış beklemiyorum sizden.

 Bu şapelde teşekkür sözcükleri sarf edilmeyecek.

 Ne benim ne de sizin tarafınızdan.

 Nezaket ve görgü, Tanrı'nın hizmetkârlarının işi değil.

 Sizden beklediğim   yapmanızı söylediğim şeyleri yapmanız.

 XIII. Pius'a itaatinizin dışında hiçbir şey yok.

 Cehennemden başka.

 Siz o cehennemi bilmeyebilirsiniz.

 Ama ben biliyorum.

 Çünkü onu ben inşa ettim, hemen şu kapının ardında.

 Cehennem.

 Son birkaç günde sizler için cehennemi inşa ettim.

 O yüzden size gelmekte geciktim.

 İtaat edeceksiniz, biliyorum.

 Çünkü anladınız ki   bu Papa inananları kaybetmekten korkmuyor.

 Meğerki azıcık inançsızlık göstersinler.

 Bu da demek oluyor ki bu Papa pazarlık yapmıyor.

 Hiçbir konuda, hiç kimseyle.

 Ve bu Papa'ya şantaj yapılamaz!

 Bugünden itibaren, “uzlaşma” kelimesi   sözlükten çıkarıldı.

 Silip attım o kelimeyi.

 İsa o çarmıha isteyerek çıkarken uzlaşmıyordu.

 Ben de uzlaşmayacağım.

 Amin.

 Zıpla.

 Kutsal Babamız  Yaptığım korkunç bir şey, itiraf etmem gerekiyor.

 Sırlarını sadece Tanrı'ya itiraf et, Esther.

 Benimle ilgili olanları bile.

 Senin için yapabileceğim tek bir şey var: Affetmek.

 Daima affetmek.

 Kutsal Babamız  Hissediyorum.

 Evet.

 Hissediyorum.

 - Evet.

 Haklısın.

 Ben de hissediyorum.

 Hoşça kal, Zizi, teşekkürler!

 Beyler 

Onur duydum!

 Bu ziyareti   neye   borçluyum?

 Tonino Pettola 

Bu ziyaretin sebebi   sabrımızı taşırmış olmandır!

6.bölüm

 Edgar!

 Neden öldü?

 Kilisemizin de öleceği sebepten.

 İhtiyarlıktan.

 DOKUZ AY SONRA

O heykelde bu kadar erotik bulduğunuz nedir?

 Zihnimi kurcalamamayı tercih ederim.

 Kutsal Babamız, bağışlar azaldı.

 Piskoposların ve bölgelerinin geçimini sağlayan   dini vergi gelirleri azaldı.

 Vatikan'a turist ziyaretleri de Vatikan Şehri'nin   kaynak akışıyla beraber büyük ölçüde azaldı.

 Vatikan Bankası'nın yapabileceği pek bir şey yok.

 Özgürce finansman yapma günlerimiz sona erdi.

 Değişen bankacılık kanunu elimizi kolumuzu bağlıyor.

 Bu şekilde devam edersek sırf hayatta kalmak için   sanatsal mirasımızı satmaya başlamak zorunda kalacağız.

 İNANANLAR GERİ GELECEK.

 DOĞAL BİR DÖNGÜ BU.

 ŞU AN İÇİN İNANANLAR GERİ GELMİYOR.

 VE KÜÇÜK AMA TEHLİKELİ KÖKTENCİ KATOLİK GRUPLAR   ORTAYA ÇIKMAYA BAŞLADI.

 TIPKI İSLAM'DA OLDUĞU GİBİ.

 KATOLİK KİLİSESİ'NDEN DAHA ÇOK İNANANI VAR İSLAM'IN.

 BU KADAR RİSKLİ VE SEVİLMEYEN BİR KARARIN SORUMLULUĞU   SİZE YÜK GELMİYOR MU?

 Hayır.

 Papa Hazretleri, siz kimsiniz, gerçekten?

 Yüce Tanrı'nın bahşettiği   Aziz Peter ve Aziz Paul ve kendi yetkimiz ile   bu muhterem kardeşimizi   kutsiyetle ilan ediyoruz   Kutsal Roma Kilisesi'nden   Kardinal Bernardo Alonso Gutierrez.

 Yüzüğünü Peter'in elinden al.

 Ve bil ki Havariler Prensi'ne duyduğun sevgi ile   Kiliseye duyduğun sevgi güçlenmiştir.

 Ikın.

 Daha güçlü.

 Ikın!

 Ikın, tamam.

 Tamam, Esther.

 Tamam, Esther.

 Daha güçlü.

 Ikın.

 Çok güzel, çok güzel.

 Tamam, Esther, tamam.

 Devam et, ıkın.

 Tamam.

 Tamam.

 Şimdi gerçek duayı okuyalım.

 İsa'nın bize tüm dualara örnek olarak verdiği duayı.

 Tanrı günahlarımızı bağışlasın

İsa günahlarımızı bağışlasın

Tanrı günahlarımızı bağışlasın

Göklerdeki Pederimiz Adın yüceltilsin

Hükümdarlığın gelsin

 Göklerde olduğu gibi

Yeryüzünde de senin istediğin olsun

Günlük ekmeğimizi

Bugün de bize ver

Bize kötülük edenleri

 Bağışladığımız gibi

Sen de bağışla suçlarımızı

Bizi günah işlemekten koru Ve kötülükten kurtar

Dua edelim.

 Papa bana kardinal olacağımı söylemişti.

 Ama sözünü tutmadı.

 Bilemiyorum 

Bu Papa 

Bilemiyorum

 Bilemiyorum

 Ama çok şey biliyorum.

 Bir konuşacak olsam

 Bilemiyorum 

Sizlere veda etme zamanım geldi.

 Daha önce yapmam gerekirdi.

 Ama Kutsal Babamız, yeni sorumluluklarım üzerinde   çalışmaya başlamam için beni Roma'da tuttu.

 9 ay sonra, üstelik de veda edip Roma'ya dönmek üzere   geldiğim için sizlerden özür dilerim.

 Gitmeden önce sizlere, San Pedro Sula'nın   yeni piskoposunu tanıştırmak istiyorum.

 Monsenyör Jorge Aguero.

 Monsenyör Aguero'yu iyi tanırım.

 Kendisi bir kahramandır.

 Bu kürsüden sizlere kötülükten vazgeçmeniz,    çetelere karşı mücadele etmeniz,    ölüme, şiddete ve Honduras'ı saran   uyuşturucuya hayır demeniz için haykıracaktır.

 Suç baronlarına komünyon vermeyi,    kızlarının düğünlerini yapmayı reddedecektir.

 Evet, benim yapamadığım her şeyi yapacaktır.

 Çünkü ben kahraman değilim.

 Çünkü  Ben korkuyorum.

 Sizler gibi.

 Belki bu yüzden beni az da olsa sevdiniz.

 Değil mi?

 Çünkü size kendinizi rahatsız hissettirmedim.

 Asla bir tercih yapmanızı istemedim.

 İyi Hıristiyan olmak için uyuşturucu kartellerine   kendinizi öldürtmeniz gerek diyerek şantaj yapmadım size.

 Sizi olduğunuz gibi sevdim.

 Olmanız gerektiği gibi değil.

 Şimdi size veda ediyorum.

 Roma'ya gidiyorum.

 Ama bu bir eve dönüş değil.

 Şunu bilin isterim ki benim nazarımda   gerçek evim Honduras oldu ve daima da olacak.

 Dikkat!

 Çiçek!

 Bu da bebek için.

 Hiç gerek yoktu, Kutsal Babamız.

 ABD Başkanı Thomas Jefferson'a aitmiş bu İncil.

 Ama yepyeni duruyor çünkü hiç açmamış.

 Jefferson'ı suçlayamayız ama.

 İncil okuması ağır bir eser.

 Adını Pius koyduk.

 Kuş ismi.

 Yükseklere uçacaktır.

 Kucağınıza almak ister misiniz?

 Benim için alışılmadık bir deneyim olur.

 Peter ve benim için bir onur olur.

 Tanıştığımıza memnun oldum Sayın XIV. Pius.

 BEBEKKEN NASIL KOKTUĞUMUZU HATIRLAMIYOR OLMAMIZ NE ACI.

 EBEVEYNLERİMİN KOKUSUNU HATIRLIYORUM AMA.

 Size benziyor.

 Yakından bakınca biraz da 

Hayır.

 Çok güzel bir bebek.

 Annesine benziyor.

 Kutsal Babamız.

 Bağışlayın.

 Çok aptalım!

 Ellerim sadece insanları kutsamayı biliyor.

 - Önemli değil.

 Bir şey olmadı.

 - Çok aptalım.

 Hepimizin yeni şeylere alışması zaman alır.

 Bir şey olmadı.

 - Evet, haklısın, Peter.

 Valente, bana söylemek istediğin bir şey mi vardı?

 İtalya Başbakanı Vatikan'da sizi bekliyor, Kutsal Babamız.

 Elbette, aklımdan çıkmış.

 Esther, gitmem gerek.

 Zihnim o toplantıda olacak.

 Ama kalbim bu odadan hiç çıkmayacak.

 Genç bir kadının doğum yaptıktan dakikalar sonra   bir anneye dönüşmesini görmek çok şaşırtıcı.

 SAYIN BAŞBAKAN, PAPA'YA KARŞI TEMKİNLİ OLMANIZI ÖNERİRİM.

 EDİNDİĞİM BİLGİLERE GÖRE   KENDİSİ AZİZDEN ÇOK ŞEYTANİ BİR KARAKTER.

 MÜKEMMEL!

 NİHAYET DENGİYLE KARŞILAŞACAK.

 Kardinal!

 Hoş geldiniz, Sayın Başbakan, Kutsal Babamız sizi bekliyor.

 - Teşekkürler.

 - Bu taraftan lütfen.

 - Günaydın.

 - Günaydın.

 Günaydın.

 - Günaydın.

 - Günaydın.

 Toplantıya gecikeceğiz.

 Günaydın.

 Uyuyor musunuz, Kutsal Babamız?

 Hayır, Sayın Başbakan.

 Sizin için dua ediyorum.

 Çok düşüncelisiniz.

 Daha 9 ay olmuşken   görüşmeyi kabul ettiğiniz için de çok teşekkür ederim.

 Bu kadar uzun süre hükümette kalacağınızı sanmıyordum.

 Neden uğraşayım, dedim.

 Ama yanılmışım.

 E, İtalya'mız ne durumda?

 Çok daha iyi, sayemde.

 - Öyle mi dersiniz?

 - Evet.

 Bence durum tam tersi.

 Çok daha iyi olsun istiyorsanız   şu talep listesini dikkate almak isteyebilirsiniz.

 Birkaç dakika önce aceleyle karaladım.

 Unuttuğum bir şey varsa ekleyebilir   ve en kısa zamanda size ulaştırılmasını sağlarım.

 Katolik ailelere daha çok yardım.

 Nikahsız birlikteliklere hayır.

 Eşcinsel evliliğe hayır.

 Katolik okullarına daha çok para.

 Papalık'a daha fazla vergi ve bankacılık imtiyazları.

 Kürtaja her koşulda mutlak yasak koyma.

 Boşanmaya her koşulda mutlak yasak koyma.

 Ötenaziyi cazip kılabilecek her şeye hayır.

 MÜSLÜMAN VE HİNDULARIN DİNİ ÖZGÜRLÜĞÜNE KISITLAMALAR.

 Laterano Paktı'nın yeninden tartışmaya açılması.

 Vatikan Devleti sınırlarının yeniden değerlendirilmesi.

 İtiraf etmeliyim bu sonuncu talep çok etkileyici.

 Genişlemeye dair hırslarınız olduğundan haberim yoktu.

 Ama gelmeden önce yeni Papa'nın komik biri olduğu söylenmişti.

 Yeni Papa'nın sizden çok daha zeki olduğunu da söylediler mi?

 Hayır.

 Çünkü değil.

 Aramızdaki fark ne biliyor musunuz, Kutsal Babamız?

 Söyleyin.

 Farkımız şu ki ben oyların yüzde 41'i ile seçildim.

 Ve o yüzde 41 gerçekten var.

 Siz Tanrı tarafından seçildiniz.

 Ve Tanrı'nın varlığı kesin değil.

 Güzel!

 Dikkate almaya değer bir unsur daha var.

 Eğer Tanrı gerçekten varsa o yüzde 41'i   dünya üzerinden silmek ne kadar vaktini alır dersiniz?

 Tanrı o yüzde 41'i nerede yok edecek?

 Gelecek seçimde oy sandıklarında mı?

 Evlerinde televizyon izlerken mi?

 Ya da belki uykularında!

 Gelecek seçimde, oy sandıklarında.

 Dahası ben, İsa'nın vekili,    o yüzde 41'in yok edilmesine memnuniyetle yardım edeceğim.

 Eğer aptalı oynamayı bırakmazsanız   size Tanrı'nın varlığını kanıtlamak zorunda kalacağım.

 İzninizle açıklayayım, Kutsal Babamız.

 - Lütfen.

 - Talepleriniz   tarihin bir başka noktasında bir temele sahip olabilirdi.

 Kilisenin şu ankinden daha güçlü olduğu bir zamanda   İtalyan siyaseti taleplerinizi değerlendirmek zorunda kalırdı.

 Geçmişte hep olduğu üzere.

 Şimdi Papalığınızı kısaca analiz edelim, Kutsal Babamız.

 Geçtiğimiz 9 ay kendinizi inananlara hiç göstermediniz.

 Aziz Peter Meydanı'nda tek bir dua dahi okumadınız.

 Kimseyle iletişim kurmadınız.

 Tepedeki sarayınıza çekildiniz.

 Vatikan gazetesinde yayımlanan, gerici ve yobaz   tezlere dayandırdığınız kısa ve öz genelgelerinizle   inananları tehdit ettiniz ve dehşete düşürdünüz.

 Sonuç olarak, çok sayıda saygın araştırmaya göre   “İtalyan Katolikleri kitleler halinde Kilise'den uzaklaştı!”

 Bu yeni gelişme sayesinde taleplerinizi göz ardı   etmenin yanı sıra daha da büyük bir fırsat yakalıyorum.

 Nihayet İtalya'yı modernleştirme fırsatı.

 Misilleme veya seçmen desteği kaybetme endişesi olmadan   binde sekiz Kilise vergisi sahtekârlığını giderebilir,    nihayet piskoposluklara vergi cezası kesebilir,    hepsinden önemlisi   nihayet nikahsız birliktelik, ötenazi, eşcinsel çiftler,    kürtaj ve bilimsel araştırma konularında ülkeyi,    Kutsal Katolik Kilisesi'nin ödenek talepleri,    engellemeleri ve vetolarından kurtarabilirim.

 Uzun lafın kısası, Kutsal Babamız   sayenizde bir devrim başlatabilirim.

 Çok ikna edici bir konuşma.

 Nihayet mantıklı konuşmaya başladığımıza sevindim.

 İkna edici ve aptalca.

 Tüm politikacı konuşmaları gibi diyebilirim.

 Dahası gerçekleştirilemez.

 Gerçekleştirilemez mi?

 Orasını göreceğiz.

 Şimdi lütfedip dinlerseniz,    hem Tanrı'nın varlığını kanıtlayacağım   hem de sizi böylesine keyifli ve kendinden emin yapan   yüzde 41'i nasıl yok edeceğini anlatacağım.

 Kutsal Babamız, dinlemek için sabırsızlanıyorum.

 Sevindim.

 Sayın Başbakan, altmışlarda sokaklarda protesto eden   genç insanların dilinde bir sürü dalalet vardı.

 Bir şey hariç; hayal gücüne önem vermek.

 O konuda haklıydılar.

 Sorun şu ki hiç hayal güçleri yoktu.

 Sizin de yok.

 Ama Tanrı'nın ve benim çok var.

 Tanrı'nın ve benim paçalarımızdan damlıyor.

 Şimdi benimle beraber bir şeyi hayal etmeyi deneyin.

 Altı ay içinde İtalya'da genel seçim olacak.

 Siz de yüzde 41'inizi korumaya veya arttırmaya çalışacaksınız.

 An itibarıyla her şey o 41'i koruyacağınıza işaret ediyor.

 - Evet.

 - Şunu hayal edin  Seçimden birkaç hafta önce bir açıklama yapılıyor.

 Papa XIII.

 Pius ilk kez halk önüne çıkmaya karar vermiş.

 İtalyan Katoliklerine hitap edecekmiş.

 Nasıl bir merak yaratır!

 Bütün dünya meraktan ölüyor.

 Gayet beklenebilir bir durum.

 Hepimiz isteriz saklı olanı görmeyi.

 Hepimiz isteriz yasak olanla yüzleşmeyi.

 XIII.

 Pius ortaya çıkar güzel mavi gözleriyle.

 Yumuşak ve etli ağzıyla.

 Göz kamaştırıcı bir surettir.

 Öyle ki insanları kör eder.

 Bir başka deyişle, güçlü ve anımsatıcı bir surettir.

 İsa'dan çok da farklı değildir.

 Ama XIII.

 Pius sadece göz kamaştırmaz, güven de verir.

 Latince alıntılarla dolu muhteşem bir konuşmayla   inananların korkmasına gerek olmadığını söyler.

 Nasıl korkabilirler ki,    İsa kadar yakışıklı ve güven veren bir Papa varken?

 Son olarak, seçimden çok kısa süre önce Papa iki kelime eder.

”NON EXPEDİT".

 Anlamını biliyor musunuz?

 - Hayır.

 Elbette bilmiyorsunuz.

 Çok gençsiniz.”

Non expedit” ilk kez 1868'de IX.

 Pius tarafından ilan edildi.

 1919'da XV.

 Benedict tarafından kaldırıldı.

 Ama bilin bakalım ben ne yapabilirim?

 İtalyanların yüzde 41'ine hesap vermek zorunda olmayan ben  Sadece Tanrı'ya hesap veriyorum ki o da hatalarımdan   duyduğu hoşnutsuzluğu sosyal medyada paylaşmıyor.

 Tahmin edin ne yapabilirim?”

Non-expedit”i yeniden ilan edebilirim.

 Katolikler hemen Google'da aratacaklardır anlamını.

 Ne demek acaba?”

Non expedit",    Kutsal Babamız'ın Katoliklerin seçimde   oy kullanması caiz değildir dediği anlamına geliyor.

 Yaptırdığınız araştırmalar ne diyor biliyor musunuz?

 Kendini Katolik olarak tanımlayan İtalyanların   nüfusa oranı yüzde 87,8.

 Size itaat etmeyeceklerdir diyebilirsiniz.

 Doğru.

 Bir Katolik, Papa'ya itaatsizlik edebilir.

 Ama İsa'ya asla etmez.

 Halihazırda Papa'yım.

 Ama inanın bana, istersem   kendimi diğeri olarak da onaylatırım.

 Ve bunu yaptığımda seçimi kaybedersiniz.

 Şöyle olacaktır.

 Oylarınızın yüzde 31'i Katolik seçmenden.

 Size sadece yüzde 10 kalır.

 Yerinizde olsam o rakamlardan bu kadar emin olmam.

 Sayın Başbakan  Şu aynaya bir bakın.

 Ne görüyorsunuz?

 İki genç adam.

 Biri biraz tuhaf giyimli.

 Ben, öte yandan, iki medya olayı görüyorum.

 Biri çoktan gerçekleşmiş; o sizsiniz.

 Diğeri gerçekleşmek üzere.

 Evet, amacım   size Tanrı'nın varlığını kanıtlamaktı.

 Sanıyorum kanıtladım.

 Madem öyle neden  Neden henüz halkın önüne çıkmadınız?

 Çünkü henüz gerek olmadı.

 Çok da yanılmamışsın.

 Bu Papa bir şeytan.

 Günaydın.

 Bu Papa bir aziz.

 Papa'yla görüşmemin ardından en azından bunu söyleyebilirim.

 Sıcak, verimli ve ilham veren bir toplantıydı.

 Papalık ile önemli bazı anlaşmazlıklarımız hâlâ var.

 Papa'nın şüphelerine rağmen İtalyan hükümeti   cinsel yönelimi ne olursa olsun nikahsız birliktelikleri   yasallaştırma çabalarına devam edecektir.

 Bildiğiniz üzere,    binde 8'lik Kilise vergisi görüşmeleri yaklaşıyor.

 Gelecek kabine toplantısının gündeminde olacak.

 Kutsal Babamız, hükümet ile ilişkileri düzeltmek için   ne yapabileceğime bakmamı ister misiniz?

 - Blöf yapıyor.

 - Kim?

 Şu anda televizyonda konuşan ve acelesi olan genç adam.

 Göz boyamaca.

 Söylediklerinin hiçbirini yapmayacak.

 Kutsal Babamız, çeşitli komisyonlar tarafından   onaylanmış olan yasa taslaklarını okudum.

 Bu insanlar çok ciddi.

 Binde 8'lik Kilise vergisinin değiştirilmesi   İtalyan piskoposluklarının varlığını tehdit edebilir.

 Çok mu kötü olur?

 Hem bize ne?

 Sen ve ben Papalık'ız.

 İtalyan piskoposları kendi başlarının çaresine baksın.

 Kutsal Babamız, yalvarırım, gülünecek bir konu değil.

 Sakin ol, blöf yapıyor.

 Kutsal Babamız, inanın bana, siyasi farkındalık   Devlet Sekreteri için içgüdüsel bir duygudur.

 Futbol tutkusu Devlet Sekreteri için içgüdüsel bir duygu.

 Bilmenizi isterim ki yeni bir şey üzerinde çalışıyorum.

 Nedir?

 Rahiplerin, kürtaj olmuş kadınların   günahlarını çıkarmasını yasaklayacak bir uygulama.

 Daha yumuşak ve üstü kapalı bir aforoz.

 Kutsal Babamız, dünya kadınları Femen önderliğinde,    ellerinde çekiçler Vatikan surlarını yıkmaya koşacaktır.

 İyi.

 Yerine daha yüksek ve sağlam surlar inşa ederiz.

 Eski ve güvenilmez Rorschach testleri, rahip adaylarının   geçmişinin derinlemesine incelenmesini emreder.

 Dış dünyaya çıkmasına izin verilen rahip adaylarını   uygunsuz cinsel durumlara düşürmek için   parayla genç erkekler tutulur.

 Bu sabah masamda bulduğum talimatta bunlar yazıyordu.

 Kim bilir hangi hain astım ben Honduras'tayken yazmış.

 Ben yazdım!

 Tüm rahip adayları iffet yemini eder.

 Cinsel yönelimleri konu dışı kalır.

 Tüm rahip adayları iffet yemini ediyor ama   hiçbiri bu yemine sadık kalmıyor.

 İşin aslı bu.

 Hayır diyorum, Lenny.

 Bunu onaylamıyorum.

 Ailemi aramaya gitmedim.

 Arkadaşım Andrew Dussolier   ile beraber olabilmek için yetimhaneye döndüm.

 Bu dünyada başka kimsem yoktu.

 Her şeyin başlangıcı buydu.

 Dostum olarak bana borçlusun.

 Otoritemi kabul eden   bir din adamı olarak ne söylersem yapmalısın.

 İşte burada: Sanchez Angelo.

 Üstlerim rahipliğe   ne uygun ne de layık olduğuna kanaat getirmiş.

 Herhangi bir piskoposluğa bağlı papaz okullarına   başvurmaktan 7 yıl süreyle men edilmişsin.

 Neden?

 Basitçe ifade etmek gerekirse yaşadığın cinsel sorunlar   standartlarımız gereği kabul edilemez.

 Ne istiyorsunuz?

 İstifanızı.

 Aksi takdirde   mezhebimiz hizipleşecek.

 Hizipleşmek mi?

 Bir deneyin.

 Elinizdeki her şeyi alırım.

 Her şeyi.

 Yataklarınızı, cübbelerinizi, iç çamaşırlarınızı,    dünyanın en nadide ve güzel yerlerindeki   o şahane manastırlarınızı.

 Çünkü hepsi bana ait.

 Assisili Aziz Francis gibi   sokakta yaşamaya hazır mısınız?

 Yerde yatmaya, bağımlı, evsiz ve ayyaşların   tükürük ve tekmelerini yemeye hazır mısınız?

 Ben sizinle ebedi bir savaşa girmeye hazırım.

 Ya siz, sonsuz yoksulluk dışında silahınız olmadan   bu savaşa girmeye hazır mısınız?

 Ben de sanmıyordum.

 Bu durumda, saçmalamayı kesin.

 Ve kendinize ayakkabı alın.

 Burada nefes almak bile imkânsız oldu.

 Angelo Voiello?

 İsa.

 Kim gönderdi sizi?

 XIII.

 Pius?

 Hayır, sulh hâkimi Raffaele Esposito.

 Başkomiser Becchi burada, size birkaç soru sormak istiyormuş.

 Memnuniyetle cevaplarım.

 Bu sizin olsun.

 Okuyun!

 SADIK TARAFTAR PERDE ARKASINDAKİ ADAM Hangisini tavsiye edersiniz?

 Peder Antonello'nun “Yüce Küçük Ruh”u çok iyidir.

 Liliana'nın “Bir Adam”ı da.”

Voiello'nun Şantaj Yaptığı 1001 Ünlü” yü alayım ben.

 Şöyle buyurun.

 LÜTFEN OTURMAYIN Kahverengi şeker alabilir miyim?

 Kahverengi şekerimiz yok, Başkomiser.

 Burada olma nedenimi biliyor musunuz, Kardinal?”

Er Core de Roma” restoranının sahibi   hakkımda şikâyette bulunmuş olmalı.

 Geçen hafta Maradona'nın hâlâ uyuşturucu kullandığını   iddia edince fena halde çıkıştım kendisine.

 Ve, “Tanrı'nın adını boşa anma sakın, bok herif!”

 dedim.

 Hayır, Kardinal.

 Gelme nedenimiz Tonino Pettola.

 Tanıyor musunuz?

 - Kimi?

 - Tonino Pettola.

 Evet, elbette namını duydum.

 Kötü bir nam.

 Koyun sürüsünde Bakire Meryem'i gördüğünü iddia eden   bednam bir dolandırıcı.

 Azizlik İşleri Kongregasyonu defalarca ve ısrarla   başvurularını reddetti.

 - Şahsen tanıştınız mı?

 Hiç.

 Pettola'nın akrabaları aksini iddia ediyor.

 Dediklerine göre Tonino Pettola, birkaç ay önce bir akşam   evinde, siz, Papa ve diğer Kardinallerle görüşmüş.

 Görüşme sonrasında şaşkın ve bu görüşmeye takıntılı   bir hal almış çünkü, yine dediklerine göre   onu bataklık kumuna atmakla tehdit etmişsiniz.

 Size inanılır geliyor mu, Başkomiser?

 Kardinaller, Devlet Sekreteri ve de Papa   Tonino Pettola'nın evine gidecek   ve onu bataklığa atmakla tehdit edecek.

 Kulağa tuhaf geliyor ama imkânsız da değil.

 Neden?

 Tonino Pettola'ya ne oldu?

 Ortadan kayboldu.

 Akrabaları, Vatikan üst düzeyi tarafından taciz edildiğini   iddia ediyor.

 Sizce zavallı bir çılgınla vaktimizi harcar mıyız?

 O zavallının tüm dünyada takipçileri vardı.

 Ve kendi kilisesini kurmak üzereydi.

 Sadece o değil, Başkomiser.

 Her gün en az iki böyle deli çıkıyor.

 Vatikan bunların hepsini takip ve tehdit edecek olsa   başka hiçbir şey yapmaya vaktimiz kalmazdı.

 Telefon kayıtlarına göre Pettola'ya, Vatikan içinden   çok sayıda arama yapılmış.

 İnanırım.

 İnsanlar sürekli Vatikan'dan dışarıya telefon açıyor.

 Bu müsrif davranışla yıllardır mücadele ediyorum.

 Konumuz israf değil, Kardinal.

 Sizce de çelişkili değil mi?

 Pettola önemsiz bir sahtekârsa ve ilginizi çekmiyorsa   onca arama neden?

 Azizlik İşleri Kongregasyonu taleplerini incelemek için   kendisiyle irtibat halindeydi.

 Aramalar sadece Azizlik İşleri Kongregasyonu'ndan değil,    sizin ve Papa'nın ofisinden de yapılmış.

 Devlet Sekreteri ve Papa'nın ofislerinde 250 çalışan var.

 İçlerinden birinin Tonino Pettola'yı   aramış olma olasılığını yok sayamam.

 Belki yalanlarına inanıp tanışmak isteyen biridir.

 Tonino Pettola nerede olabilir biliyor musunuz?

 Muhtemelen uzak bir manastırda dua ve tövbe ediyordur.

 Her şeye de bir cevabınız var, Kardinal.

 İşim bu, Başkomiser.

 - Aynı şeyi ben de duydum.

 - Neyi, Başkomiser?

 Maradona'nın hâlâ uyuşturucu kullandığını.

 İstihbarattan, Dubai'de çalışan bir arkadaşımdan.

 Neden beni üzmek istediniz, Başkomiser?

 Neden?

 Çünkü Inter taraftarıyım, Kardinal.

 Kardinal Dussolier.

 Siz beni tanımazsınız ama ben sizi tanıyorum.

 General Meraviglia'nın eşi Kontes Emma Meraviglia'yım.

 İyi akşamlar.

 Sizi böyle yalnız görmek hoşuma gitmiyor.

 Ben alışkınım, hanımefendi.

 Kötü bir alışkanlık.

 Kız arkadaşlarım size eşlik etmek için can atardı.

 Ben de öyle.

 Eşim ve ben bu perşembe villamızda bir parti veriyoruz.

 Başka bir işiniz yoksa, lütfen gelin.

 Gelmeniz eşimi ve beni onurlandırır.

 Teşekkür ederim.

 Aklımda tutacağım.

 Hoşça kalın.

 Adım Angelo Sanchez.

 Alicante'de ağır işçilik yapan bir aileye doğdum.

 Ve homoseksüel değilim.

 Çok basit bir hayalim vardı.

 Tanrı'ya hizmet etmek.

 Siz benim hayalimi öldürdünüz.

 Zavallı, mutsuz, korkak bir katilsiniz siz.

 Mükemmel bir rahip olabilirdim.

 Evet, olabilirdin.

 Eve gitmek istiyorum.

 Evle kastettiğin neresi?

 İkimiz de öksüzüz.

 - Sen de mi?

 - Ben de.

 Annemle babam üç yaşımdayken terk etmiş beni.

 Çocuklar üç yaşındayken çok sevimli oluyor.

 İnsan üç yaşında bir çocuğu nasıl terk eder?

 Bu nasıl bir vicdandır?

 Senin de öksüz olduğunu bilmiyordum.

 Artık biliyorsun.

 - Lenny biliyor mu?

 - Hayır.

 Asla da bilmeyecek.

 Neden?

 Çünkü Papa'nın sahnesi çalınmaz.

 Ve Papa'nın ızdırabına müdahale edilmez.

 Lazio yine içeri atakta  Lulic'e dikkat!

 Bunun olmasına nasıl izin verebildik?

 Buna nasıl izin verebildik?

 Buna nasıl izin verebildik?

7.Bölüm

 Bu kadar kilit bir maç bu şekilde harcansın!

 Bu ne ya?

Nasıl bir Napoli takımı bu?

 Bu kadar önemli maçta nasıl böyle oynarsınız?

 Böyle geçmelerine nasıl izin veririz?

 Böyle geçmelerine nasıl izin veririz?

 Hem de ikinci kez!

 Buna nasıl izin verebildik?

 Büyük hayal kırıklığı!

 Büyük hayal kırıklığı!

 Lulic'in ikinci golü 

Tam da ilk yarı bitmek üzereyken.

 Büyük hayal kırıklığı!

 Büyük hayal kırıklığı!

 Bizi yalnız bırak!

 Bizi yok edecekler.

 Eşcinsellere karşı baştan kaybedilmiş bir savaş  Özellikle de o genç adamın intiharının yankısı   her şeyi sona erdirecek.

 İnsan birçok şeye tahammül edebilir   ama var oluşuna yönelik bir tehdide edemez.

 Fotoğrafları Rahibe Mary'ye verdiğini ve onun da   yok ettiğini söylemiştin.

 - Doğru.

 Ama önce gerekirse diye bir kopyasını çıkardım.

 Aklından geçen nedir?

 Basına verelim.

 15 gün içinde yeni bir Papamız olur.

 Yetişkin bir Papa.

 - Kim?

 - Spencer.

 Ya da ben.

 Hayır.

 Ben.

 Peki.

 Her zamanki gibi Konklav'ı yönlendiririm.

 Yeni Papa sen olursun.

 Sen de yeniden güçlü bir Kardinal Devlet Sekreteri.

 Ama bunların hiçbiri olmayacak.

 Fotoğrafları kullanmayacağız.

 Skandal falan olmayacak.

 - Neden?

 - Çünkü Papa'yı,    eli genç bir kadının göğsü üzerinde gösteremeyiz dünyaya.

 Kilisenin dibe vurduğu an olur.

 Ardından gelen hiçbir Papa da altından kalkamaz.

 Bir şeyi unutuyorsun.

 Papa'yla sık sık konuşuyorum.

 Size söyleyeceğim şeyi bana bir sohbet sırasında söyledi.

 Günah çıkarırken değil.

 Dolayısıyla günah çıkarma gizliliğini bozmuyorum.

 Nedir bana söyleyeceğiniz?

 Papa derin bir inanç krizi yaşıyor.

 Ne demeye çalışıyorsunuz, Don Tommaso?

 Papa, Tanrı'ya inanmıyor.

 Ortaya çıktılar.

 Kim?

 Annem ve babam.

 Ama nasıl?

 Bir kutuda geldi.

 Posta damgası falan yoktu.

 Onları bulmamı sağlayacak hiçbir ipucu yoktu.

 Neden bulunmak istemiyorlar?

 Çünkü sizden korkuyorlar, Papa Hazretleri.

 Herkes sizden korkuyor.

 Korkuya son vermelisiniz, Papa Hazretleri.

 Önemli olan hayatta olmaları.

 Ve sizi unutmamışlar.

 Ormanın Meryem Ana'sı.

 Biliyorum.

 Bana söylemek istediğiniz bir şey mi var, Rahibe Mary?

 Papa üzgün.

 Papa bir anlık zafiyet içinde.

 Papa'nın dikkati dağınık.

 Eğer imzalatmak istediğiniz Kilisemizi rayına sokacak   herhangi bir belge falan varsa, tam zamanı olabilir.

 Ben üzerime düşeni yaptım.

 Şimdi sıra sizde.

 Tam olarak ne yaptınız?

 Hazırlıklı olmalısınız, Voiello.

 Biri bizi görebilir.

 Joseph yeni bir önsöz yazdı.

 Bunalımdayım, Angelo.

 Bunalımda olman umurumda değil, Michael.

 Geceleri engelli bir çocuğa bakıyorum.

 Dün akşam ona baktım.

 Salyası akıyor,    gözleri boş bakıyordu.

 Ve düşündüm: Kilise bu çocuk için ne yapıyor?

 Cevap çok basitti.

 Hiçbir şey yapmıyor.

 Neden?

 XIII.

 Pius'tan önce ne yapıyordu ki?

 Bunalımda mısın, hafızanı mı kaybettin, Michael?

 XIII. Pius'tan önce Kilise yoksullara bakıyordu.

 Başka şeylerin yanı sıra.

 Ama daha büyük bir soru var.

 Daha geniş anlamda ne yapıyor Kilise?

 Hiçbir şey yapmıyor artık.

 Vakit öldürüyor.

 Kilisemiz vakit öldüren ve marjinalleşmiş bir kurum.

 Papa'nın da istediği bu, marjinal bir Kilise.

 Küçük ve ölü.

 Dedi ve yaptı.

 Kiliseyi başlangıcına döndürmek mi istiyordu?

 Başlangıçta bütün bunlar Peter'in mezarından ibaretti.

 Peki ne için?

 Kendini kapatmak, kendini inkâr etmek,    kendini erişilmez ve gizemli kılmak için mi?

 Tanrı'ya yaklaşmak için fedakârlık ve acı.

 Çapraşık mantığı içinde bu stratejiyle dünyanın   merakını ve sadakatini tetikleyeceğini sanıyordu.

 Böylece herkes geri gelip gizemi keşfetmek isteyecekti.

 Peki!

 Ama hiçbiri olmuyor.

 Kiliseler boş.

 Tridentin ayini herkesin hevesini kırabilir.

 Rahip olmak astronot olmaktan daha zor hale geldi.

 Papa, misyonları yeniden finanse etmeyi reddediyor.

 Diğer dinlerle ilişkilerimiz gergin ve tehlikeli.

 Dünyanın kalanı karşısında sayımız azaldı, yalnızız.

 Aziz Peter Meydanı boş, kasvetli ve terk edilmiş.

 Michael, önlem almak bizim görevimiz.

 Nasıl?

 Michael, gel bak.

 Nasıl çekilmesini sağlarım biliyorum, Michael.

 Peki yeni Papa kim olacak?

 Bağışla beni, Tanrım.

 Kutsal Babamız'ı aldattım,    aldatıyorum ve aldatmaya devam edeceğim.

 Bağışla beni, Tanrım.

 Ama kendimden çok sevdiğim adamın   mahvına seyirci kalamayacağım.

 Bağışla beni, Tanrım.

 Ama kendimden çok sevdiğim kurumun   Kutsal Roma Kilisesi'nin   yıkımına seyirci kalamayacağım.

 - Eğleniyor musun, Aldo?

 - Evet, sanırım.

 Sizce de kokteyl kültürünün düşüşte olması   çok yazık değil mi, Kardinal?

 Gerçekten o kadar kötü mü?

 Bence öyle.

 Babam bana kokteyl sanatını 25 yaşımdayken öğretti.

 Babam, İtalya'da kendini kokteyl sanatına adayan   ilk kişilerden biriydi.

 Affedersiniz.

 Biraz izin verir misiniz?

 Sen bir katilsin.

 Benim için mi geldin?

 Hayır, geldim çünkü hayatım boyunca bu kadar   yalnız ve çaresiz hissetmemiştim.

 Angelo Sanchez öldü.

 Ben de seni görür görmez ölmek istedim.

 Arzudan ölecektim.

 Ludovico, biz uyuyacağız.

 Rica ediyorum   şunun haçını çıkar, sonra da Vatikan'a bırakıver.

 Ben ilgilenirim, anne.

 - Sen kimsin?

 - Ludovico Meraviglia.

 Ne zaman gelirler?

 Yakında.

 Pasaport kontrolden geçiyorlar.

 Biraz çalışsanız vakit daha çabuk geçer.

 Geldiler.

 İçeri alın.

 - Bana hediye gönderdin mi?

 - Evet.

 Ne gönderdin?

 Piponun eksik olan parçasını.

 Seni terk etmeden önce verdiğim parça.

 Kaybettiğimi nereden bildin?

 Ara sıra büyümekte olduğun yetimhaneyi arıyordum.

 Piponun bir parçasını yanından ayırmadığını   ama diğer parçayı kaybettiğini söylediler.

 Nereden buldun o parçayı?

 Siz beni yetimhaneye bıraktıktan sonra kaybettim.

 Çünkü Venedik'te bir mağazada aynı pipodan görüp aldım.

 Ve sana da kaybettiğin parçayı gönderdim.

 Peki.

 Şimdi ikiniz de kıpırdamayın.

 Onlar değil.

 Valente, bu sahtekârları evimden at derhal!

 Kimsin sen, Lenny?

 Ben bir öksüzüm.

 Senin gibi.

 Ne zaman büyüyeceksin?

 Asla.

 Bir rahip asla büyümez çünkü asla baba olamaz.

 Daima evlat olur.

 Bu yüzden 13 asır önce iffet yemini şartını getirdik.

 Çünkü daima Tanrı'nın evlatları olarak kalmalı,    asla yerine yeltenmeye cüret etmemeliyiz.

 Neden burada görüşmek istedim biliyor musun?

 Hayır.

 Neden?

 Çünkü burası o genç İspanyol, Angelo Sanchez'in atladığı yer.

 Rahip olmak istiyordu ama biz ona engel olduk.

 Ben engel oldum.

 Ve öldü.

 Şanslıymış.

 Tanrı'yla konuşacak.

 Bizim aksimize nihayet neyin ne olduğunu öğrenecek.

 Merhametine ne oldu senin?

 Merhamet duydun mu hiç?

 Dayanamıyorum, Lenny.

 Eve gitmek, Honduras'a dönmek istiyorum.

 Tam da şimdi, sorumluluğun ve suçlu bir vicdanın yüküyle   karşılaştığın anda pes edersen   sen ne zaman büyüyeceksin?

 Ne zaman?

 Bana ihanet eden kim?

 Evime gönderdiği aktörleri bana kaybettiğim ailem diye   kakalamaya çalışan kim?

 Kim?

 Voiello mu, Spencer mı?

 Söyle bana, Tommaso. Hayır.”Hayır", ne?

 Hayır, size hiçbir şey söylemeyeceğim artık.

 Neden?

 Çünkü aptal olduğum doğru ama o kadar da aptal değilim.

 Seni kardinal yapmadığım için mi içerledin bana?

 Evet.

 Önce sizinle artık konuşmak istememe nedenim   o sandım ben de.

 Bir sonraki kilise meclisinde mor cübbeyi giyeceksin.

 Önemli değil.

 Çünkü sonra bir başka sebep daha olduğunu fark ettim.

 Neden?

 Siz Tanrı'ya inanmıyorsunuz, Kutsal Babamız.

 Siz Tanrı'ya inanmıyorsunuz.

 Kaka yapmış.

 Bana verebilirsiniz.

 Ben değiştiririm altını.

 Sen biraz dinlen, Peter, ben hallederim.

 Amma çok kaka!

 Kutsal Babamız, geçen gün aynı fikirde olduğumuz   tek konunun Tonino Pettola vakası olduğu   üzerinde düşünüyordum.

 Ne kadar dikkatli olsak az.

 Zehirlenmekten mi korkuyorsunuz, Papa Hazretleri?

 Başka şeylerin yanı sıra.

 Bu yöntemler, Vatikan'da bile kullanılmıyor artık,    Papa Hazretleri.

 Pekâlâ  Sahte aile maskaralığını kim düzenledi?

 Ben değildim, Papa Hazretleri.

 Benim olduğumu düşünmenizi hakaret kabul ederim.

 Benim yöntemlerim çok daha sofistikedir.

 O konuda hakkınızı vermeliyim.

 Kimdi o halde?

 - İnanın bilmiyorum.

 Ancak ben olsam beklenmedik zamanlarda ortaya çıkan ve   eleme sürecini bir şekilde aşmayı başaran iki kaçık   olmaları ihtimalini elemezdim.

 Kutsal Babamız, yemin ederim size karşı komplo kuran yok.

 Ancak sizin için içtenlikle endişelenenler var.

 Geçen gün bana ne imzalattın?

 Yeni rahip atamaları için basitleştirilmiş bir prosedür.

 Neden önce benimle konuşmadan imzalattın peki?

 Belgeleri size önceki akşam göndermiştim.

 Okuduğunuzu düşündüm.

 - Hayır.

 Öyle olmadı.

 Aklımın başımda olmayacağını biliyordun.

 Ve o belgeleri bana aceleyle imzalattın.

 Çünkü savunduğumun tam tersi doğrultuya hizmet ediyorlardı.

 Hayır, doğru değil.

 Yeni rahip atama prosedürünü kolaylaştıran bir kararı   imzalamanızı istedim çünkü basın bize saldırıyor.

 Bize katil diyorlar.

 Öngörüsüzlüğümüzle   genç Angelo Sanchez'i öldürdüğümüz söyleniyor.

 Sen ne düşünüyorsun?

 Biz mi öldürdük?

 - Gerçeği mi istiyorsunuz?

 - Evet, gerçeği istiyorum.

 Hayır, Kutsal Babamız.

 Biz öldürmedik.

 Siz öldürdünüz.

 Yapamadım, Caltanissetta.

 İstifasını imzalatamadım.

 Gerçekleri konuşmanın zamanı.

 XIII.

 Pius başarısız oldu.

 İstifa edeceğim, Michael.

 Yapacak başka bir şey kalmadı.

 Biliyor.

 Ben kimim biliyor musun?

 Evet.

 Carlos Garcia.

 Ne iş yaptığımı biliyor musun?

 Uyuşturucu kaçakçısı olduğunuzu duydum.

 Hayır, sıradan bir kaçakçı değilim.

 Buraların en büyük kaçakçısıyım.

 Nasıl en büyük kaçakçı oldum biliyor musun?

 Kurnazlıkla mı?

 Hayır.

 Şiddetle.

 Anlıyorum.

 Hayır, anlamıyorsun.

 Şiddet kendi başına var olmaz.

 Saygının yokluğunda var olur.

 Ama saygısızlık birçok farklı şekilde yapılabilir.

 Ve hepsi de şiddet gerektirmez.

 Kilisende uyuşturucuya karşı vaaz versen,    bana komünyon vermeyi reddetsen   saygısızlık ettiğini değil işini yaptığını düşünür,    sana şiddet uygulama gereği hissetmezdim.

 Ama sen öyle yapmadın.

 Şu anki piskopos öyle yapıyor.

 Ve yapmakta da haklı.

 Hatta kimse ona elini sürmeyi hayal bile edemez.

 Ama sen uyuşturucu satışını protesto etmek için   farklı bir yol seçtin.

 Karımı yatağa atmaya karar verdin.

 Ve bu çok yanlış.

 Yanlış çünkü beni iğrenç bir pozisyonda bıraktın.

 Seni affedip affetmeyeceğime karar vermem gerekiyor.

 Koyu dindar yanım affetmelisin diyor.

 Ama profesyonel iş ahlakım   aksini söylüyor.

 Tamam, Esteban, gidelim.

 Merhaba, Roma!

 Selamlar.

 Çok teşekkür ederim  Teşekkür ederim.

 Tanrı tahliye edildi.

 İstifamı vereceğim.

 Başarısız oldum.

 Asla öyle söyleme, Lenny.

 Büyük bir Papa olacaksın.

 Gelmiş geçmiş en sevilen Papa.

 Hastalara şifa verdin.

 Kısır bir kadının hamile kalmasını sağladın.

 Sen bir azizsin.

 Güzel bir aziz.

 Sen İsa'nın dünyaya dönmüş halisin.

 - Teşekkür ederim.

 - Bir şey değil.

 Benim için yaptığın diğer şeye de teşekkür ederim.

 - Ne yaptım ki?

 - Muhteşemdi!

 Hayatımın en güzel anıydı.

 Kısa bir an için onları yeniden bulduğuma inandım.

 O bir an için eve döndüğümü hissettim.

8,Bölüm

 Yüce Tanrım  Sevgili Dussolier artık senin kollarında.

 Sana duam, ona, beraber yetimhaneden kaçtığımız   o öğleden sonrayı hatırlatman içindir.

 O yağmurlu öğleden sonrası hissettiğimiz   korku ve özgürlüğü hatırlat ona.

 Ve içini rahatlat onun.

 Yanlış bir şey yok.

 Özgürlük ve korku daima beraberdir.

 Birbiri için ölmeye hazır yaşlı ve evli bir çift gibi.

 Rahibe Mary'nin 20 yaşındaki halini hatırlat ona.

 Koşarak basket atarken   güneşte dalgalanan sarı saçlarını hatırlat ona.

 Bizi sessizlik içinde sarsan   o kalıcı ve kadim güzelliği hatırlat ona.

 Şimdi çok iyi biliyorum ki   ne o ne de ben o güzelliği asla unutmayacağız.

 Hatırlat ona, Yüce Tanrım, o büyük, tek odalı yatakhanede,    battaniyelerin altında geçen sonu gelmez gece sohbetlerimizi.

 Gizlice fısıldaşmalarımızı tükenmeyen tek konumuz,    geleceğimiz hakkında.

 Çocuktuk o zaman ve çocuklar böyle yapar.

 Geleceği, gerçeğin asla bilemediği renklere boyar.

 Söyle ona, tutmasın kırılan hayallerimizin yasını.

 Başka hayatlar yaşamak istedik.

 Büyük bir beysbolcunun,    taşra yolundaki benzincide çalışan ihtiyar görevlinin,    kahraman askerin, sefil New Yorklu müzisyenin,    itfaiyecinin, açık denizdeki denizcinin hayatını.

 Söyle ona ağlamasın hatırladığında, aksine   bir rahibin basit ve sıkıcı hayatını yaşadığımızı.

 Öyle de tuhaf bir hayat ki.

 Umut ve dua ederek geçiyor,    Yüce Tanrım,    gerçekten var olman ve bizi düşünüyor olman için.

 Amin.

 Hazreti Meryem, Mesih'in Anası.

 Nereye gidiyor hiç binmediğimiz uçaklar?

 Ne zaman bir uçak görsem ben de aynı şeyi merak ederim.

 Hiç gitmediğim yerlere gittiklerini düşünürüm hep.

 Başka bir yere gidiyorlar.

 Kutsal Juana'dan bahset bana.

 Guatemala ve tüm Orta Amerika'da saygı görür.

 18 yaşında lösemiden ölmüş.

 Ölüm döşeğinde demiş ki: "Tüm dünya beni delice sevecek çünkü   hayatım boyunca ben dünyayı delice sevdim!”

 Kutsal Juana, azizliği hak edecek ne yapmış?

 Hastanelerde hasta çocuklarla ilgilenmiş.

 Acılarını dindirmek için onlara masallar anlatmış.

 Kendi uydurduğu masallarmış.

 Çok da güzellermiş.

 Ve kahramanı da hep aynı kişiymiş; Meryem Ana.

 Hoşuma gitti.

 Devam edin.

 Çocukları gülümsetmekten fazlasını yapmış masallar.

 Çocukların çoğu,    Juana'nın masallarını dinledikten birkaç gün sonra   ölümcül hastalıklardan kurtulmuş.

 Yüzlerinde bir gülümseme ile iyileşmişler.

 Neden iyileştikleri ve daha iyi hissettikleri   sorulduğunda iyileşen çocukların tamamı,    aynı cevabı vermiş: “Meryem Ana bizi güldürdü!”

 Müthiş bir hikâye, Kardinal.

 Evet, Kutsal Babamız, müthiş bir hikâye.

 Güzel  Keşke doğru olsaydı.

 Ama doğru, Kutsal Babamız.

 Pekâlâ, bir düşüneyim.

 Cevabımı yakında bildiririm.

 Mesleğe nasıl karar verdiğinizi anlatın bana.

 Kutsal Babamız, kürtajı affedilmez ilan eden   emrinizin duyurulması Femen'i harekete geçirdi,    her yerde protesto ediyorlar.

 Eyfel Kulesi'nin altında, Avrupa Parlamentosu'nda.

 Aziz Peter Meydanı'nda bile.

 Bir şeyi protesto etmek için çırılçıplak soyunan   insanlar hakkında konuşmak istemiyorum.

 Andrew'un ölümü   senin suçun değildi.

 Evet, öyleydi.

 Valente.

 Kutsal Babamız.

 Çok yorgunum.

 Geldim, Kutsal Babamız.

 Rahatınıza bakın.

 Yolculuğunuz iyi geçti mi?

 - Helikopterleri çok severim.

 Maceraya çıkmışım gibi hissettirirler bana.

 Sizin gibi genç insanlar maceraları sever.

 Kutsal Babamız, biz aynı yaştayız.

 Eskiden aynı yaştaydık.

 Beni görmek istemenize hem şaşırdım hem de sevindim.

 Sizi görmem gerektiğini öğrenince ben de şaşırdım.

 İstek değil, gereklilik.

 Kelimelerinizi dikkatli seçin, Kutsal Babamız.

 Çok yorgunum.

 Anlıyor musunuz?

 İzninizle Kutsal Babamız, siz yorgun değilsiniz.

 En yakın dostunuz Kardinal Dussolier'in ölümünün   yasını tutuyor ve suçluluk duygusuyla mücadele ediyorsunuz.

 Benimle konuşmak istediğiniz neydi, Kutsal Babamız?

 Nerede yanlış yapıyoruz?

 Çok basit.

 Ebedi ve değişmez “havuç ile sopa” ilkesini yanlış uyguladık.

 Havuç ve sopa.

 Sopayı getirdik ama havucu unuttuk.

 Havuçla kastettiğiniz nedir?

 Bir açılım.

 Açılımla kastettiğiniz nedir?

 Sevgi üzerine bir konuşma ve bir seyahat.

 Seyahat etmeyi sevmem.

 Halka görünmeyi sevmediğimi zaten biliyorsunuz.

 Kimseye görünmeniz gerektiğini söylemedim.

 Seyahate gelince, kimse seyahati sevmez.

 Ta ki çıkana dek.

 Çıkınca da severler, öyle değil mi?

 Beni nereye sürüklemeyi düşünüyorsunuz?

 Afrika.

 Rahibe Antonia'nın kurduğu ilk hizmet köyünün   30.

 yıldönümünü kutlamaya.

 250 hizmet köyünün ilki.

 En büyük uluslararası hayır kurumu.

 Rahibe Antonia ofisimi günde ortalama 14 kez arayıp   davetini yineliyor.

 Gitmenizi sağlamak için seve seve bir kolunu verir.

 Kolunu kesmeye başlasın.

 Ben de bir ara giderim.

 E, ne diyorsunuz?

 Rahibe Antonia'dan pek hoşlanmıyorum.

 Dahası   birçok kardinalin söylediğine göre   rahibenin ağız kokusuyla yakın bir ilişkisi varmış.

 Hayır.

 Sorunlarımızı çözmek için doğru fikir gibi gelmiyor.

 Nasıl isterseniz, Kutsal Babamız.

 Asıl istediğim Roma'ya dönmek.

 Tatilde rahat edemiyorum.

 Tüm zeki erkekler tatilde rahatsız hisseder.

 Bu arada, sizi biraz neşelendirebilecek bir şey var.

 Elmore Coen, en sevdiğiniz yazar, Roma'da tatil yapıyor.

 Bir röportajında sizinle tanışmak istediğini söylemiş.

 İlginizi çeker mi?

 Elmore Coen'la tanışmayı hep istemişimdir.

 Ne oldu   paten kayan çocuklara?

 Bütün kitaplarınızı severim, Coen.

 Sizinle tanışmak büyük onur.

 Abartmayalım, Papa Hazretleri.

 Ne de olsa siz Papa'sınız.

 Sizin de benimle tanışmak istediğinizi duydum.

 Nasıl istemem?

 Yüzyılın ilk birkaç on yılının   en gizemli adamısınız.

 Hangi yazar sizinle tanışmak istemez?

 Siz yazarlar gizeme çok takıntılısınız.

 Siz din adamları da fena sayılmazsınız.

 Yazarlar ve din adamları bu açıdan birbirinin aynı.

 Gizemi çözmeyi göze alamazlar.

 Çünkü çözdükleri anda gereksiz kalırlar.

 Yazmak, sonsuz cehaletimi saklamak için bulduğum yöntem.

 Sahtekârlık aslında.

 Dünya tarafından kabul görmenin bir yolu.

 Özellikle de kadınlar tarafından.

 Tek ve gerçek ilgi alanım.

 Bağışlayın, uygunsuz oldu.

 Hiç de değil.

 En ufak şeyin biz rahipleri utandırdığı sanılır hep.

 Oysa gerçek bunun aksidir.

 Hiçbir şey bizi utandırmaz.

 Başka hiçbir meslek günahla böylesine sürekli uğraşmaz.

 Günah çıkarma odası ameliyathanemizdir bizim.

 Cerrahlar nasıl ki kandan korkmazsa   biz rahipler de ayıp veya günahtan korkmayız.

 Kadınsız nasıl yaşıyorsunuz?

 Cevabı kolay.

 Aptallar gizlice kadınlarla beraber olur.

 Akıllı olanlar ise toplumun, haz kaynağı olarak sekse   fazla değer biçtiğini uzun zaman önce anladı.

 Papa Hazretleri, topu topu birkaç kelimeyle   eserlerimin dörtte üçünü yerle bir ettiniz.

 Hemen her zaman dünyayı güden motor olarak seksi yazdım ben.

 Haklıydınız da.

 Ama siz hırıldayan motorlar değil   sürekli bozulan motorlar hakkında yazıyorsunuz.

 Ve bunun için 20 yıl önce size bir Nobel verilmeliydi.

 Doğru.

 Ama maalesef Nobel'i sadece istemeyenlere vermek gibi   bir alışkanlık edindiler.

 Hiç kız arkadaşınız oldu mu, Papa Hazretleri?

 Elbette!

 Sadece bir ve onunla ilgili her şeyi hatırlıyorum.

 Sizinse, Coen, binlerce olmuştur ama bir şey hatırlamazsınız.

 Belli bazı sapkın ve şehvetli ayrıntıları hatırlıyorum.

 Onları hatırlıyorsanız, sebebi muhtemelen   hatırlamanın ne denli yanlış olduğuna dair   çekmeye devam ettiğimiz nutuklardır.

 Nasılsın?

 Hasta.

 Bir sorun buldular ama ne olduğundan emin değiller.

 Belki içine Tanrı girmiştir.

 Şeytan olması daha muhtemel.

 İstifa edecek misin?

 Hayır, istifa etmeyeceğim.

 Şimdi daha da kötü hissettim.

 Asla Papa olamayacaksın, Michael.

 Alış artık.

 Papa benim ve ölene dek de Papa olarak kalacağım.

 Çünkü nereye varacağını merak ediyorum.

 Tanrı'ya inanmıyorsun sen.

 - Ne dedin?

 - Tanrı'ya inanmıyorsun, dedim.

 Ben de elli yaşında oldum.

 Ben de inanç krizi yaşadım.

 Tüm rahipler gibi.

 Tanrı'yı ikinci kez bulmak, ilk seferinden   daha zor ve çetindir.

 Gençliğin heyecanlarıyla mücadele etmen gerekmez.

 Ama inanç kaybıyla boğuşursun.

 Ve de mantığın kısıtlarıyla.

 Tanrı'ya inanmıyorsun ama bu seni üzmesin.

 Papa olsan bile.

 Aradığın insanları ve şeyleri   bulmanı sağlayacak bir yol daha var.

 Şu anda göremesen bile.

 Şu an tüm görebildiğin   şüphelerin ve karanlık.

 Lütfen bana o diğer yolu göster.

 Yalvarırım sana.

 Gösterirsem macera sona erer.

 Anlamıyor musun, Lenny?

 Hayatın, papalığın, unutulmaz bir macera.

 Sen gerçekten benim manevi babamsın.

 Bir rahibin sahip olabileceği en iyi baba.

 Michael, Kilise'nin yazgısını onarmak için ne yapmalıyım?

 Venedik'e git ve iki boş tabut göm.

 Hamd olsun Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'a.

 Ebedi istirahat bahşetsin Rab.

 Huzur içinde yat.

 Tanrı yardımcın olsun.

 Rabbin adına şükürler olsun.

 Rabbin adı yardımcımızdır.

 Yüce Tanrı seni korusun.

 Baba, Oğul ve Kutsal Ruh.

 Şimdi  Gelecek pazar   görüşemeyeceğiz, sevgili, sadık inananlar.

 Bir seyahate çıkmam gerekiyor.

 Afrika'ya gitmeye karar verdim.

 Rahibe Antonia'nın vakfının ilk hizmet köyünün   30.

 yıldönümünü kutlamaya gidiyorum.

 Biliyorum!

 Beni değil, onu istiyorsunuz.

 - Ne zaman çıkacak?

 - Hemen söyleyeceğim   ki buna takılıp kalmayın.

 Çıkmayacak.

 Çıkmayacak da ne demek?

 Madem öyle neden hep beraber aynı uçuştayız ki?

 Onu yakın hissetmek için.

 Bu zırva artık satmaz, sen de biliyorsun, Sofie.

 Ne diyebilirim, beyler?

 Çıkmıyor.

 Resmi açıklama bu.

 Başka ne diyebilirim?

 Her şey olabilir.

 XIII.

 Pius'ta eksik olmayan bir şey varsa o da sürpriz.

 Mesela bu seyahat.

 2 saat öncesinde bize gidiyoruz dedi.

 Bütün organizasyonu ışık hızıyla yaptık.

 Ama ona soracağım çok önemli bir soru var.

 - Şimdi olmaz, soramazsın.

 - İyi ama neden çıkmıyor?

 Ne yapıyor?

 - Dua ediyor.

 Biz de dua ediyoruz; gelip bizimle konuşsun diye.

 Hem de aylardır ediyoruz.

 Peki ne duası ediyor?

 Hayatım, Kutsal Babamız'ın aklını okuyamıyorum ki.

 Yüksek sesle dua etmiyormuş.

 Bu Papa'yla bu bile bir haber.

 Ona sormak istediğim önemli bir soru var.

 Anlıyorum, Jennifer, ama çıkmayacak.

 Prens Abadi, Papa'nın konuşması için stadyumu hazırlatmış.

 Papa gidecek mi?

 İlk kez halka görünecek mi?

 Görüneceğini söyledi.

 Ben sizi haberdar edeceğim.

 Sofie, ben sorumu ne zaman sorabileceğim?

 Bilmiyorum, Jennifer.

 Kutsal Babamız, güvenilir kaynaklara göre   Kurtwell soruşturması ilerlemiyormuş.

 Dediklerine göre soruşturma için hiç deneyimi olmayan   birini görevlendirmişsiniz çünkü aslında soruşturmak   istemiyormuşsunuz.

 Bunun da çok özel bir nedeni varmış.

 Kurtwell size şantaj yapıyormuş.

 Doğru mu, Kutsal Babamız?

 Kurtwell size neyle şantaj yapıyor?

 Kurtwell hakkınızda bizim bilmediğimiz ne biliyor?

 Olduğunuz yerde kalın!

 Kimse kıpırdamasın!

 Olduğunuz yerde kalın!

 Kimse kıpırdamasın!

 Olduğunuz yerde kalın!

 Kıpırdamayın!

 Kıpırdamayın!

 Olduğunuz yerde kalın!

 Kardinal, bunca yıl sonra sizi görmek büyük zevk.

 - O zevk bana ait, Rahibe Antonia.

 - Kutsal Babamız?

 Telefonunuzu verir vermez gelecek.

 Şaka mı bu, Kardinal?

 Papa'yla fotoğraf çektirmek istiyorum.

 Şaka değil ve Papa'yla fotoğraf çekilmeyecek.

 Evet, ne yapıyoruz?

 - Bunca sıkıntıya katlandım.

 Papa'yla bir fotoğrafım bile olmayacak mı?

 Mümkün değil.

 Rahibe, Kutsal Babamız arabada bekliyor.

 Haksızlık bu.

 Eşit davranmıyorsunuz.

 Papa'dan eşitlik beklemek gerçekçi mi?

 XIII.

 Pius'un benim gibi Kiliseye katkı sağlamış   kadınlara tavrından hoşlanmıyorum.

 Her şey karşılıklıdır, Rahibe.

 Kutsal Babamız da sizin tavrınızdan hoşlanmayabilir.

 Geleceği görmeye çalışın.

 Bu işten en çok kim zarar görür?

 Tüm dünyadan nüfuzlu hayırsever dostlarım var.

 Papa'nınsa bir tane bile yok.

 Yine de 250 Hizmet Köyü'nün   tamamını kapatmak en çok 20 dakikasını alır.

 Onu iyi tanıyorum.

 İnanın bana, kapatmak isterse kapatır.

 Şimdi akıllı olun ve telefonunuzu verin bana.

 Bir şey daha.

 Papa'dan ufak bir hediye.

 Bir tane alın.

 Yok.

 İyisi mi iki tane.

 Başlayalım!

 Bu kilisemiz.

 Yanındaki yatakhane.

 Klinik.

 Diş kliniği.

 İlkokul.

 İlmihal okulu.

 Yemekhane ve idari ofisler.

 Yeter, yeter.

 Yeter, yeter.

 Yeter, yeter.

 Yeter, yeter.

 Yeter.

 Yeter, yeter.

 Yeter.

 Görünüşe aldanmamak gerekir.

 O sular tehlikeli.

 Fluoroz, anemi, eklem ağrısı, diş hastalıkları ve   böbrek yetmezliğine sebep olabilir.

 Bu bölgenin başlıca sorunu temiz, güvenli içme suyu.

 Bağışçılarımız bize büyük miktarda temiz su gönderiyor.

 Ama bürokrasi, askerler ve çeteler yasadışı yollarla   suya el koyuyor.

 Bu, Hollandalı bir firmanın tasarlayıp   bize bağışladığı çok yaratıcı bir sistem.

 Camın üzerinde yoğunlaşan su damlaları kaplara doluyor.

 Zaman zaman günde 3 litre su topladığımız oluyor.

 Su içmek ister misiniz?

 - Hayır, teşekkürler.

 Bağışlayın, Peder, günah işledim.

 Ünlü bir Amerikalı yazar ile tanıştım.

 Kışkırtıcı biri!

 Kadınlarla ilgili sadece sapkın ve şehvetli ayrıntıları   hatırladığını söyledi.

 Ben de elimde olmadan, benzeri birkaç ayrıntımı hatırlıyorum.

 Hangileri diyebilirsiniz.

 30 yıl önce Kaliforniya'da plajda tanıştığım kız  Bana demişti ki: “Bacaklarıma dokunabilirsin!”

 Takıntılı ve sağlıksız bir düşünce haline geldi.

 Ayrıca, iyi niyetle de olsa, fark etmemiş de olsam,    Esther, Peter ve küçük Pius'a karşı   günah işlemiş olmalıyım.

 Bana veda bile etmeden Vatikan'dan ayrılmışlar.

 Ortadan kayboldular.

 Geride bıraktıkları fotoğrafı düşünmekten uyuyamıyorum.

 Önem verdiklerini sandığım bir fotoğraftı.

 Kucağımda Pius ile benim bir fotoğrafım.

 Böyle anlarda suçluluk hissediyorum   çünkü aslında tek gerçek dostumu düşünmem gerekir.

 Andrew Dussolier  Benim yüzümden öldü.

 Ama ben artık bu yüzden suçluluk hissetmiyorum.

 Böyle muazzam bir yük, ufacık bir günahla silinip gitti.

 İnsan ruhu ne kadar tuhaf.

 Öyle değil mi, Peder?

 Son olarak, Peder, dünya  Acıma, merhamet  Bağışlayıcılık  Bu Hıristiyan erdemlerini bana atfetmiyor dünya artık.

 Haklı olabilirler mi?

 Zalim miyim?

 Tek bildiğim, yaptığım her şeyi Tanrı için yaptığım.

 Hepsi bu kadar.

 Kefaretim, Peder?

 Kefaretim, Peder?

 İngilizce biliyor musunuz?

 Daha önce söyleyemez miydiniz?

 10 dakikadır salak gibi konuşmama izin verdiniz!

 Rahibe Antonia suyu saklıyor.

 Ve hastaları ve rahibeleri kontrol etmek için kullanıyor.

 Birkaç bardak suya karşılık ağza alınmayacak   ahlaksızlık ve pislikler yapılmasını talep ediyor.

 Yalvarırım, bize ancak siz yardım edebilirsiniz.

 Alın ve için hepiniz.

 Her ne sıklıkta yaparsanız, beni anmak için yapınız.

 Size bir şey söylemem gerek, Kutsal Babamız.

 Başka kötü haber duymak istemiyorum, Kardinal.

 İnanmayabilirsiniz ama   ilk kez size verecek iyi bir haberim var.

 Duyalım o halde.

 İlk seyahatinizi duyurmanız   ve halk önüne ilk kez çıkma olasılığınız   Aziz Peter Meydanı'nda bir sonraki ayininize   katılım taleplerinde yüzde 12'lik artış yarattı.

 Yokluğun yarattığı marazi merak.

 Kardinal, bir öksüz olarak çok tanıdıktır bu merak bana.

 İlk kez burada, Afrika'da mı çıkacaksınız halk önüne?

 Gerçekten kim olduğumu sormuştunuz bana.

 Hatırlıyor musunuz?

 - Elbette.

 Sadece insanım.

 Cevabım bu.

 Hepsi bu değil, Kutsal Babamız, siz Kilise'siniz.

 Ne güzel!

 Hâlâ Tanrı'nın olmadığını düşünenler oluyor ya.

 Uçaktaki Amerikalı muhabir neyden bahsediyordu?

 Muhtemelen Kutsal Babamız hakkında ortaya atılan   bir sürü iftiradan biriydi sadece.

 Kurtwell ve Belardo tanışıyorlar   çünkü ikisi de New York'ta çalışmış.

 Hepsi o kadar.

 Ben  - Affedin beni.

 - Hayır.

 Bu ülkedeki iç savaş gerçekte hiç bitmedi.

 Ölü sayısını tahmin bile etmek zor.

 Kutsal Babamız'ın gelişi çok faydalı oldu.

 Tarafları en azından ateşkes ilan etmek zorunda bıraktı.

 Korkarım, Papa Hazretleri ülkeyi terk eder etmez   eskisi gibi birbirlerini katletmeye devam edecekler.

 Prens Abadi iyi bir insan.

 Büyük bir hayırsever,    cömert ve şiddete son vermek için elinden geleni yapıyor.

 Ama uluslararası yardım olmadan başarması çok zor.

 Ben olsam daha dikkatli konuşurdum, Rahibe Antonia.

 BM'ye göre Abadi acımasız bir işkenceci ve diktatör.

 Bu yüzden uluslararası yardım verilmiyor.

 Kardinal, uzun yıllardır buradayım.

 Prens Abadi iyi bir insan.

 Birleşmiş Milletler de bir süredir burada.

 Prens Abadi iyi bir insan.

 Asıl soru, iyi bir insan olmanın ne anlama geldiği?

 Mesela siz Rahibe Antonia, iyi bir insan mısınız?

 - Öyle sanıyorum.

 - Acele etmeyin.

 Dikkatle düşünün.

 Hıristiyan değerlerine göre yaşamaya çalışıyorum.

 Hangilerine?

 Hıristiyan değerleri birçok amaçla kullanılabilir.

 İyi bir insan başkalarını kendinden önde tutan,    kendi ihtiyaç ve isteklerinden vazgeçen,    sadece başkaları için çalışandır.

 Şimdi dikkatli düşünün ve içtenlikle cevap verin.

 Çünkü en ufak yalana bile tahammül etmeyeceğim.

 İyi bir insan mısınız?

 Buraya yaptığım ziyaretin anlamına dair   bir yanlış anlama olduğunu görüyorum.

 Sizi onurlandırmak için geldim sanıyorsunuz.

 Oysa arzularınızı ortaya çıkarmak için buradayım.

 Kendinizi tedavi edin, Rahibe Antonia.

 Ağız kokusu ruhun deformasyonudur.

 Su sorunu.

 Bayanlar ve baylar, Papa XIII. Pius Hazretleri.

 Ben İsa'nın vekili Papa XIII. Pius; size sesleniyorum.

 Kardeşlerim, sizinle çok açık konuşacağım.

 Ülkenizi ziyaretimde yerde yatan ölü bedenler gördüm.

 Açlık, kan, susuzluk ve yoksulluk gördüm.

 Tüm bunlar, ülkenizi 12 yıldır pençesine alan   savaş ve şiddetin meyveleri.

 Suçluların isimlerini sayacak değilim.

 Çünkü çok fazla var.

 Hepimiz suçluyuz.

 Hepimiz savaş ve ölümden suçluyuz.

 Daima.

 Aynı şekilde barıştan da suçlu olabiliriz.

 Daima.

 Diz çökmüş diliyorum sizden 

Ben sizin için ölmeye hazırım.

 Yeter ki barıştan suçlu olun.

 Tüm dünyadan bana yazan çocuklara hep diyorum ki: “Sevdiğiniz her şeyi düşünün. Tanrı onlardır!”

 Çocuklar çok farklı şeyleri seviyor.

 Ama hiçbiri bir kez olsun savaşı sevdiğini yazmadı.

 Şimdi yanınızdaki kişiye bakın.

 Ona neşe dolu gözlerle bakın   ve Aziz Augustine'in sözlerini hatırlayın: “Tanrı'yı görmek için gerekene sahipsiniz!”

 "Tanrı sevgidir!”

 Öte yandan ben,    barış olana dek sizinle Tanrı'dan konuşmayacağım.

 Çünkü Tanrı barıştır.

 Ve barış Tanrı'dır.

 Bana barışı verin,    size Tanrı'yı vereyim.

 Barış ne muhteşemdir bilmiyorsunuz.

 Barış ne kadar sarsıcı olabilir bilmiyorsunuz.

 Ama ben biliyorum.

 Çünkü 8 yaşımdayken gördüm.

 Colorado'da bir nehrin kıyısında gördüm barışı.

 Çok güzeldi.

 Evet, biliyorum.

 Dansçılar müthiş bir gösteri sergiledi.

 Hayır, Kutsal Babamız, konuşmanızdan bahsediyorum.

 Çok güzeldi.

 Kutsal Babamız, Roma'daki hava koşulları kötüymüş.

 Napoli'ye inmemiz gerekiyor.

 Size asla karşı çıkamam.

 Napoli'ye inelim.

 Dokunabilir miyim?

 - Hayır!

 Benzin istasyonunda durmam gerekiyor.

 Elbette, Papa Hazretleri.

 Tanrım  Birbirimizin gözlerine bakalım.

 Bu meseleyi daha fazla erteleyemeyiz.

 Rahibe Antonia hakkında konuşmamız gerekiyor.

 Kutsal Bakire!

 Maria  Maria  Maria.

 Maria.

 Maria.

 Maria.

 Maria.

9. Bölüm

Tanrı sana göre değil, Lenny.

 Tanrı, özgürlükle işi olmayan insanlar içindir.

 Kürtaj konusunda hata ediyorsun.

 Anlamaktan aciz olduğun bir acı yaratıyorsun.

 Bir insanın yapabileceği en kötü şeydir bu.

 Ne olursa olsun yapılmaması gereken bir hata yaptın.

 Kendi başlarına doğru olan kavramları alıp   bir araya getirerek aşırı katı bir sistem yarattın.

 Kürtaj konusunda katılık tek seçenek.

 Başka yolu yok.

 Kürtaj bir suç.

 Tevrat'ın 21. bölümünün 22-25.

 ayetlerine göre   yasak ve cezaya tabidir.

 Sen de biliyorsun.

 22: İki kişi kavga ederken gebe bir kadına çarpar,    kadın erken doğum yapar ama başka bir zarar görmezse,    saldırgan, kadının kocasının istediği   ve yargıçların onayladığı miktarda   para cezasına çarptırılacaktır.

 23: Ama başka bir zarar varsa, cana karşılık can,   24; göze karşılık göz, dişe karşılık diş,    ele karşılık el, ayağa karşılık ayak,   25; yanığa karşılık yanık, yaraya karşılık yara,    bereye karşılık bere ödenecektir.

 Kilise bu geleneği daima korumuştur.

 Günahı hak yapmak isteyen modern umarsızlık.

 Teşvik etmek için değil.

 Kimse kürtajı gerçekten desteklemiyor.

 Ama otorite ilkesini baltalamak için.

 Yapma, Lenny.

 Ayetler bundan daha karmaşık anlatımlardır.

 Evet, saldırgan kürtaj durumunda ceza öder.

 Veya kadın bebeği kaybederken ölürse ölüm cezası alır.

 Ama mesele bu değil.

 Mesele merhamet ve empati.

 Bouvier?

 Bouvier'in zırvalarıyla vaktimi harcayacak mısın cidden?

 İhtilal sonrası Fransa?

 Ya da Aziz Alphonsus'un zırvaları?

 Zırva değil, Lenny.

 Kürtajın bir "vahim ahlaki bozukluk"   olduğu tartışmaya açık değil.

 Aziz II.

 John Paul öyle dedi.

 Bu üç kelime; vahim,    ahlaki ve bozukluk, papanın yanılmazlığına dayanıyor.

 Buna rağmen 1591'de Papa XIV.

 Gregory   Sedes Apostolica Kararnamesi ile   dinden aforozu canlı fetüsün kürtajıyla sınırladı.

 Farklı durumların bir kefede toplanmamasını savunan   bir ayrım getirmiş oldu.

 Ayrımlardan bıktım usandım.

 Aziz Thomas Aquinas'tan 19.

 yüzyılın ortasına kadar   ancak fetüs canlandıktan sonra kürtaj sayılacağı kabul edildi.

 Bu da hamileliğin üçüncü ayında oluyor.

 Bilim, Tanrı'dan bir armağan.

 Ve Tanrı bize yumurtlamanın kendiliğinden olduğunu öğretti.

 Bunu bir de bir kadına sor.

 Döllenme için iki tür döl, sperm içeren erkek dölü   ve yumurta içeren kadın dölü   gerektiğine inanılan dönemlerde   kadına zevk vermemek günah kabul ediliyordu.

 Yumurtlamanın kendi başına gerçekleştiği keşfedilince   bedeli birkaç milyar kadın orgazmı oldu.

 Ama psikanalistleri de zengin etti.

 Elimizden kaçırdığımız   çalışmadan bol para kazanılan tek meslek.

 Yalvarırım, Lenny.

 Kürtajla ilgili tutumunu yeniden düşün.

 Prensipte katı, uygulamada yumuşak ol.

 Kürtaj yaşama hayır demektir.

 Yaşam kimin umurunda?

 Yaşam, hiçliğin yan sehpasında duran boş bir süs değildir.

 Yaşam iyi kullanılmak, sevmek ve sevilmek içindir.

 Aziz Alphonsus'un kürtaj için söylediklerini hatırla.

 Bir kürtajda kadın hariç herkes suçludur.

 Ya bu sadece kürtaj için geçerli değilse?

 Ya hayattaki her şeyde kadın hariç herkes suçluysa?

 Annenden mi bahsediyorsun?

 Başka kimden bahsediyor olabilirim?

 Papalık Misyonu Gizlilik Perdesi Ardında Kurtwell'in Gizli Bir Oğlu Mu Var?

 Az Tanınan İspanyol Bir Rahip Güçlü Kurtwell Karşısında Bugün nelerim var?

 Saat 10'da "Çay Partisi" nin yeni başkanı Robert Lee.

 11:15'te Stanford Üniversitesi rektörüyle kısa bir toplantı.

 Saat birde valiyle öğle yemeği.

 Akşamki etkinliğin planları üzerinden geçeceksiniz.

 Babanı görmeyeli ne kadar oldu?

 - Artık babam değil.

 Sadece valim.

 - Özlemiyor musun?

 O beni özlemiyor, ben de onu.

 Ben herkesi özlüyorum.

 Ama herkesten çok da Jack Walser'i özlüyorum.

 Tanrı beni hizmetine çağırmadan önce   yaşadığımız binanın yöneticisiydi.

 Kiracıları iki kategoriye ayırmıştı.”

Yerliler" ve “Göçebeler”.

 Bir gün Jack, sabahın onunda kapımızı çaldı.

 Lucy ve benim okulda olduğumuzdan emindi.

 Ama o gün ateşli yatıyorduk.

 Evde güvende olmaktan mutluyduk.

 Odamızın kapısından annemin kahve ikram ettiğini gördüm.

 Jack oturmadan içti kahveyi.

 Yağmurdan yemiş kıyafetleriyle sandalyeyi ıslatmak istemiyordu.

 Kötü bir şey olduğu belliydi.

 Önemli bir şey söylemeye gelmişti.

 Sonra Bay Walser anneme, ev sahiplerinin, yüksek   bir kira artışı yapmaya karar verdiğini bildirdi.

 Ama şefkatle.

 Evet  Hiç gösterilmeyen bir şefkat.

 Ama yine de annemin pasaklı saçını, benim saçımı,    Lucy'nin saçını ve şehrin bir yerinde bir otelde,    kollarında sevgilisi, yağmuru dinleyerek yatan   babamın saçını okşamaya yaklaşan bir şefkatle.

 Ne haldeydik  Biz “göçebeler” evi gece vakti boşalttık.

 Ki “yerliler” bizi görmesin.

 Ama Bay Walser merdivenin dibinde bekliyordu.

 Tek tek hepimizin elini sıktı.

 Ve hiç anlayamadığım bir şey söyledi bana.

 Bu yüzden hâlâ da hatırlarım.

 Bana dedi ki: “Trenin arka tarafında otur daima,    çünkü daha güvenlidir!”

 İspanyol savcı neden evine, Papa'ya dönmüyor hâlâ?

 Bilemiyorum.

 Ne yapıyor burada?

 Yürüyor, içiyor, uyuyor, içiyor, yürüyor, içiyor.

 Ölümle mücadele ediyor.

 Vermemiz gereken mücadelelerin en cazibeden yoksun olanı.

 Çok geç.

 Ne için çok geç?

 Her şey için, Kardinal.

 Merhaba, Pete, beş dakikan var mı?

 Tabii, Peder Gutierrez.

 Düşünecek fırsatın oldu mu, merak ediyorum.

 Evet, düşündüm.

 Başpiskopos Kurtwell hakkında şikâyetçi olmayacağım.

 Neden?

 Diğerleri de dava açmadı ama en azından çok para aldılar.

 Sen onu bile almadın  - Hiç sordunuz mu kendinize?

 Onlar neden aldı ve ben neden almıyorum?

 Hayır, sormadım.

 Neden almıyorsun?

 Çünkü benim bir haysiyetim var.

 Peki.

 Madem bu kadar haysiyetlisin   o zaman şikâyetçi ol.

 O adam şeytanın teki.

 Neden ağlıyorsun şimdi?

 Haklı olduğumu biliyorsun.

 Bernardo.

 Bernardo diyebilir miyim?

 Evet, elbette.

 Beni unut.

 Merhaba, Freddy.

 Selam, Bernardo.

 Antrenmanlar nasıl gidiyor?

 Yavaş yavaş ilerliyorum.

 Güzel.

 Teklifimi düşündün mü?

 - Ne teklifi?

 Ne demek ne teklifi?

 Kurtwell'i yakalamama yardım etmen fikri.

 O sefilin sana ağzının suyu akıyor.

 Bana değil.

 Asıl benim sana ağzımın suyu akıyor, Bernardo.

 Onunla bir gece çıksan yeter.

 Çok ileri gitmeden durabilirsin.

 Bu arada ben de bir yere saklanıp fotoğraf çekerim.

 Freddy, sen son ümidimsin.

 Sen işin bitince gideceksin.

 Ama ben burada yaşamaya devam edeceğim, anlıyor musun?

 Kurtwell gibi bir adamı kızdırmayı göze alamam.

 Queens'in en güçlü adamlarından biri.

 Anlıyorsun, değil mi?

 Gücenme lütfen, Bernardo.

 Asla kimseye gücenmem ben.

 Benim sorunum da bu.

 Merhaba, Freddy.

 Ne istiyorsun, Freddy?

 Ne istiyorsan söyle, senin olsun.

 Büyük bir tenisçi olup Grand Slam yapmak istiyorum.

 Peki, o zaman yapacaksın.

 Defol buradan, puşt.

 Ama  Gün verdiler.

 Gelecek hafta.

 Yılın herhangi bir günü, Rose, sıradan bir gün.

 İçimi dışıma çıkaracaklar, Bernardo.

 Ölme ihtimalim yüzde 60, yaşama ihtimalim yüzde 40'mış.

 Ameliyatı reddedersem,    ne kadar ömrüm kalır tahmin bile edemiyorum.

 Ama reddetmeyeceğim.

 Çünkü bu oteli yeniden işletmeye başlamam lazım.

 Onu da buradan, 6 sessiz güvenlik kamerasıyla yapamam.

 Sessiz sakin yatarak yaşamak güzel değil mi?

 Hayır, korkunç.

 Hepimiz yeniden başlamayı hak ediyoruz, Bernardo.

 Ama komik olan ne biliyor musun?

 Ne?

 Buradan nasıl çıkacağım.

 Nasıl çıkacaksın?

 Oradan.

 Duvarı yıkıp devasa bir pencere yapacaklar.

 Beni de vinçle kaldırıp havada sallayarak çıkaracaklar.

 Müthiş bir manzara olur.

 Çok utanç verici.

 Artık gitmem gerek.

 Papa'ya mektup yazacağım.

 Böyle söyleyince kulağa çok gerçeküstü geliyor.

 Tüm söyleyeceğim bu.

 Sadık Kardinaliniz Gutierrez.

 Bir basın açıklaması yapıp   Kurtwell ile aranızda şaibeli bir ilişki olduğu   söylentilerini yalanlamak istiyorum.

 Mesajı açık ve net bir basın açıklaması: Bu Papa'ya şantaj sökmez.

 Dediğin gibi bu Papa'ya şantaj sökmüyorsa   söylemeye de gerek yok.

 Mesele de bu, Kutsal Babamız.

 Gizli kalmak kaydıyla ama benim bilmem gerekiyor   Kurtwell size herhangi bir şekilde şantaj yapabilir mi?

 Lenny  Kendini menteşe olarak görüyorsun.

 Ama sen kapısın.

 Hepinizi seviyorum!

 Esther, Peter ve küçük Pius nereye gitti?

 Ostia'ya.

 Sahilde bir evde yaşıyorlar.

 Peter özel güvenlik görevlisi olmuş.

 Burada mutlu değiller miydi?

 Kutsal Babamız  Vatikan'da yaşam gençler için pek de eğlenceli değildir.

 Kutsal Babamız?

 Evet.

 Buradaki herkes sizin için bir aziz diyor.

 İftira!

 Yaşadığınız yeri gösterin bana.

 İstediğiniz zaman eve dönebilirsiniz.

 Ama Kurtwell konusunda bir başarı sağlayamadım.

 Önemli değil.

 Eve dönün.

 Sizi bekliyorum.

 Başpiskopos, kiliseniz mahalleyi canlandırmak için çok sayıda   proje gerçekleştiriyor.

 Bize biraz anlatabilir misiniz?

 Yıllar içinde bu mahalleye çok zaman ve para yatırdık.

 Spor ile bölgedeki gençlere temas ederek onlara   Hıristiyan değerleri aşılayabileceğiz bence.

 Desteklediğiniz spor projelerinin çoğunda tenis var.

 Neden özellikle tenis?

 - Tenisi çok severim.

 Hayat boyu tutkum olmuştur.

 Muhtemelen bilmiyorsunuz ama bu bölge tenis alanında   uzun zamandır ünlü.

 Tenis, bence, insan ruhunu   talim etmek için mükemmel bir araç sunuyor.

 Konsantrasyon ve özsaygı gibi temel unsurların yanı sıra   iyi bir tenisçi olmak için gereken daha birçok unsuruyla.

 Biliyorsunuz, bu çocukların büyümesine yardım etmek   Kilisenin sorumluluğudur.

 Çünkü bu çanak benim kanımdır,    yeni ve ebedi ahdin, inanç gizinin eti ve kanıdır.

 Sizin ve birçok günahkârın affedilmesi için dökülecektir.

 Her ne sıklıkta yaparsanız, beni anmak için yapınız.

 Evet, memnuniyetle.

 Peki.

 Adın ne?

 David.

 David ne?

 Sadece David.

 Beni neden takip ediyorsun?

 Sadece hafta sonları ve ailemle paten kayardım.

 Sonra bir akşam yemek yerken kızım Kate,    o sırada 12 yaşındaydı   bu yemek bir köpekbalığı havuzunda olmaya benziyor dedi.

 Karım ve ben, köpekbalığı havuzu haline gelmiştik.

 Artık yalnız kayıyorum.

 Hatta hafta içi de.

 Ama   artık aynı değil.

 Soyadım Tanistone.

 Annemin soyadı da buydu.

 Beni neden takip ediyorsun?

 Henüz keşfedemedin mi?

 Tüm dertlerimin kaynağı ile aramdaki eksik halkasın sen.

 Neler oluyor?

 Kutsal Babamız ve siz neden beni mahvetmek istiyorsunuz?

 Çünkü siz de yıllarca onca masum çocuğu mahvettiniz.

 Bu haksız bir iftira.

 Hemen yarın sizi dava edebilirim.

 Aleyhimde hiç somut kanıtınız yok.

 Başka ne istiyorsunuz?

 XIII. Pius benden ne istiyor?

 Kutsal Babamız sizden gerçeği anlatan bir ifade istiyor.

 Gerçek şu ki Lenny Belardo'yu iyi tanırım.

 Yıllarca New York'ta güç paylaştık.

 Ve gerçek şu ki beni daima kıskanmıştır.

 Karizmamı kıskanır çünkü onda yoktur.

 Gerçeğe en yakın ifade bu.

 Mantıklı olun, lütfen.

 Papa'nın, ağır suçlamalar altında kıvranan   hasta ve yaşlı bir rahibi kıskanması için bir sebep yok.

 Teziniz tutarlı değil.

 Şöyle açıklayayım, Gutierrez, en ufak bir öneminiz yok.

 Hem de hiç.

 Ben ölene dek Queens'de kalsanız da bir şey değişmez.

 Papa, benimle ilgili meselenin özüne inemez.

 Bunu o da iyi biliyor.

 Çünkü sonu bir pantomim olur.

 Size acıyorum, Gutierrez.

 Çünkü Papa'nın düzenlediği ucuz ve amatör bir oyunda   basit bir figüransınız.

 David  Kurtwell senin baban mı?

 Bu akşam paten kayan kızı hatırlıyor musun?

 An o andı.

 Çünkü koca dünyada sadece sen ve ben izledik onu.

 Sana yakın hissettim.

 Çaresizliğinin benimkinin aynı olduğunu hissettim.

 İşte o an düşündüm  Bu adama güveniyorum diye.

 Evet, işte iyi bir insan diye düşündüm.

 Ben de iyi bir insanım.

 Bu iyi insana bilmek istediği şeyleri anlatırım dedim.

 Evet, Kurtwell   benim babam.

 Ama asıl olan bu değil.

 Asıl olan dehşet.

 Ölmekten korkmuyorum.

 Ama vertigom olduğu için   buradan, o duvardaki bir delikten dışarı,    havada sallanarak çıkarılmaktan korkuyorum.

 Merak etme.

 Ben yanında olacağım.

 Sonra da Roma'ya döneceğim.

 - Roma'ya mı dönüyorsun?

 - Evet.

 Buradaki işim bitti.

 Gel ve bana veda et.

 Ama henüz gitmiyorum ki.

 Hayır, bana şimdi veda et.

 Nefes al, Bernardo.

 Ölecek olan benim.

 - Rose, lütfen  - Bernardo  Aynı havayı soluyoruz.

 Hepiniz çıkın hemen.

 Hayır, sen değil, Lenny.

 Anlat bana.

 Sadece bu seferlik.

 Tanrı'ya boşuna inanmadığımı bilerek öleyim.

 Anlat bana, Lenny.

 Peki.

 Gidip Billy'ye merhaba diyelim.

 - Demeyelim.

 Korkuyorum.

 - Ama demeliyiz.

 Billy senin arkadaşın.

 Annesi ölüyor ve senin desteğine ihtiyacı var.

 Geldiğiniz için teşekkürler, Rahibe Mary.

 Buyurun.

 Billy, arkadaşların geldi.

 Gelin, size bir şey ikram edeyim.

 Rahibe Mary, annesinin yanına gidebilir miyim?

 Yanında dua etmek istiyorum.

 Elbette.

 Tanrım, Billy'nin annesi hakkında konuşmamız gerek.

 Konuşmalıyız, Sen ve ben.

 Ve başka kimse duymamalı.

 Billy'nin annesi hâlâ yaşıyor.

 Senin annen de hâlâ yaşıyor.

 Ve onu bulacaksın.

 Şimdi  Nihayet   ölme zamanı.

 Geri götürün beni.

 Geri götürün beni.

 Bu onuru neye borçluyum?

 Sizi Vatikan'a götürmem emredildi.

 Orada yargılanacaksınız.

 Yarın öğleden sonra Roma'ya uçuyoruz.

 Sadece vakit kaybı olacak.

 Benim ve sizin için.

 Papa'nızın ve sizin, hiç somut kanıtınız yok.

 Hiç.

 Turuncu perukla dolaşan bir delinin zırvaları, o kadar.

 Kimse size inanmaz.

 Hiç kimse.

 Sadece o ifade yok.

 Sahi mi?

 Başka ne var peki?

 Ben Kurtwell  Merhaba, Lenny.

 Uzun uzun çaldırmış olsan da aramamı beklediğini biliyorum.

 Roma'ya gelip yargılanmamı ve suçlu bulunmamı   gerçekten istiyor musun?

 Maalesef bu gerekli.

 O halde Roma'ya indiğim anda seninle ilgili   elimde olan her şeyi tüm dünya gazetelerinde göreceksin.

 Hiç durma.

 Dünyanın hoşuna gidecektir.

 Dünya sevgiye daima hazırdır.

 Ben Başpiskopos Kurtwell.

 Müsait misiniz?

 Değişir.

 Elimde Papa hakkında bazı gizli bilgiler var.

 Kanıtım da var.

 Dürüst olmam gerekirse, bilgiden de öte saatli bombalar.

 Bu durumda bir muhabir olarak son derece müsaidim.

 Konu nedir?

 Telefonda konuşmam.

 Neden bahsettiğimizi görüyor musunuz?

 Papa'nın Kaliforniyalı kız arkadaşına yazdığı mektuplar.

 Duygusal hayatı çok aktif bir Papa'mız var.

 Nereden buldunuz bunları?

 Benden önce Belardo'nun olan bir pozisyona getirildim.

 Masasına geçtim.

 Bunları bir çekmecenin dibinde bırakma hatasına düşmüş.

 - Hepsini okudunuz mu?

 - Sadece ilgili bölümleri.

 Ateşli olanları.

 Yıllarca bir kadınla beraber olduğunu kanıtlayanları.

 Hepsini ve de dikkatle okumanız gerekirdi.

 Son mektupta, bu mektupları asla postalamayacağını   çünkü Tanrı ile evli olduğunu yazmış.

 Postalandıklarına dair kanıtınız var mı?

 İptal edilmiş pulu olan bir zarf?

 Hayır, yok.

 Bu durumda, sevgili Başpiskopos Kurtwell   bana göre bir haberiniz yok.

 Ne bomba.

 Ne de skandal.

 Postalanmamış aşk mektupları haber değildir.

 Sadece edebiyattır.

 Bavulları topla, şoförü ara.

 Arabanız yok artık.

 El konmasını talep ettim.

 Kardinal Devlet Sekreteri talebimi kabul etti.

 Havaalanına trenle gideceğiz.

 Bir koşulla.

 Nedir?

 Son vagonda oturacağız.

 En güvenlisidir.

 Hangisi daha güzel, aşkım?

 Kaybedilen aşk mı, bulunan aşk mı?

 Gülme bana, aşkım.

 Biliyorum; aşk konusunda çekingen ve safım,    bir pop şarkısından fırlamış sorular soruyorum.

 Bu şüphe beni kahrediyor ve tüketiyor, aşkım.

 Bulmak mı  Baksana, Daniel.

  yoksa kaybetmek mi?

 Nasıl oldum?

 Çevremde insanlar bitmeyen bir özlem içinde.

 Kayıp mı ettiler, buldular mı?

 Bilemiyorum.

 Bir öksüz bilemez bunu.

 Öksüzün ilk aşkı yoktur.

 Anne ve baba sevgisi eksiktir.

 Çekingenliği, saflığı ondandır.

 Kaliforniya'daki o ıssız kumsalda bana demiştin ki: "Bacaklarıma dokunabilirsin!”

 Ama ben dokunmadım.

 İşte aşkım, o kaybedilmiş aşktı.

 Bu yüzden merak ederim o günden beri   nerelerdesin,    şimdi neredesin.

 Ya sen, boşa harcanmış gençliğimin parlak ışığı,    buldun mu yoksa kayıp mı ettin?

 Bilmiyorum.

 Asla da bilemeyeceğim.

 Adını bile hatırlayamıyorum, aşkım.

 Ve cevabı da bilmiyorum.

 Ama cevabı şöyle hayal etmek istiyorum.

 Nihayetinde, aşkım, seçeneğimiz yok.

 Bulmak zorundayız.

 Pekâlâ, sevgi böcekleri.

 Anne size, hiç bilmediğiniz bir becerisini gösterecek.

 Evet  Hazır mısınız?

 Hadi bakalım.

10. Bölüm

 Dünya dönmeyi bıraktı.

 Dünya dönmeyi bıraktı.

 Günlerdir, uzun zamandır görmediğimiz bir şey oluyor.

 Haberler, sosyal medya, gazetelerin ilk sayfaları   artık kötüye değil, iyiye odaklanıyor.

 Savaş ve terörizme değil, sevgiye.

 Ve bunun sebebi XIII. Pius'un yürek burkan aşk mektupları.

 Dünya dönmeyi bıraktı.

 Dünya dönmeyi bıraktı.

 Ve aşktan konuşuyor.

 Kutsal Babamız  Vatikan basın bürosuna randevu vermiştiniz.

 Dışarıda bekliyor.

 Emin misiniz?

 Kutsal Babamız, İtalya Başbakanı Vatikan ve sivil kuruluşların   vergilendirilmesi kanununu ertelemeye devam ediyor.

 Sol kanat destekçileri çok yükleniyor.

 Birçoğu bunun arkasında sizin olduğunuzu,    Başbakan'ın fikrini sizin değiştirdiğinizi iddia ediyor.

 Ben de aynı görüşteyim.

 - Öyle olmuş olabilir.

 - Nasıl yaptınız?

 - Aşağıladım onu.

 Bir insanı aşağılayarak neler başarılabilir bilemezsin.

 Ama bir püf noktası var.

 - Nedir?

 Aşağılanan kişi ne olduğunu fark etmemeli.

 Söylememin sakıncası yoksa, şeytani bir yanınız var.

 Öyle mi?

 Beni iyi tanıyanlar aziz olduğumu söylüyor.

 Moskova Patriki'yle nasıl geçti?

 Moskova Patriki televizyonda golf izlemekten daha sıkıcı.

 Bir sonraki kararımız ne olacak?

 Üçüncü sınıf öğrencilerinin çarşamba günkü   Vatikan müze gezisine rehberlik yapma sözü verdiniz.

 Hatırlıyor musunuz?

 Yüce Tanrım, bunu hak etmek için ne günah işledim ben?

 Yapabilecek miyim bilmiyorum.

 Çarşamba televizyonda golf izleyeceğim.

 Çocukları hayal kırıklığına uğratmak istemezsiniz, değil mi?

 Asıl çocuklar beni hayal kırıklığına uğrattı.

 Çocukluğunuzu sevmediniz mi?

 Çocukluğuma dair tek anım günün birinde yok olduğu.

 Maşa.

 David Tanistone'nin ifadesini doğrulayabildiniz mi?

 Öyle denebilir.

 Annesinin Başpiskopos Kurtwell ile kısa bir ilişkisi olmuş.

 İkisi de Washington'daki Katolik Üniversitesi'ndeymiş.

 Sonra yolları ayrılmış.

 İnançlı bir Katolik olarak bebeği doğurmaya karar vermiş.

 Birkaç yıl sonra   içine düştüğü ekonomik sıkıntılar yüzünden   Kurtwell'den yardım istemeye karar vermiş.

 Kurtwell o zaman öğrenmiş.

 Ama bu arada büyük bir deprem adamın kişiliğini yıkmış   ve enkazı da doğruca bu genç adamın üzerine çökmüş.

 Hikâyenin geri kalanını Kurtwell'e sormamız gerek.

 Biraz değişiklik yapmak niyetindeyim.

 Özel sekreterim olmanızı istiyorum.

 Rahibe Mary misyonunu tamamladı ve haklı olarak gitmek istiyor.

 - Misyonunu tamamladı mı?

 - Evet.

 Çocuk Papa yetişkin oldu.

 Eskiden anaç birine ihtiyacı vardı, şimdi bir meslektaşa var.

 Teklifime ne diyorsunuz?

 Kabul edemem.

 Neden?

 Çünkü ikiyüzlülük olur.

 - Nesi ikiyüzlülük?

 - Ben eş  Ben eşcinselim, Kutsal Babamız.

 Ve siz tüm eşcinselleri aforoz etmek istiyorsunuz.

 Her kuralın istisnaları vardır.

 Benim için yapacağınız istisnayı onaylayamam.

 Kuralı da onaylamıyorum.

 Eşcinselleri kabul etmemek büyük bir hata.

 Eşcinselleri pedofillerle bir tutmak büyük hata.

 Kabul edilemez bir genelleme.

 Bunu nasıl göremezsiniz?

 Hem de siz Kutsal Babamız.

 O yürek burkan aşk mektuplarını yazan siz nasıl görmezsiniz   pedofilide sadece şiddet   eşcinsellikte ise sadece sevgi olduğunu?

 Özel sekreterim olmak istemediğinizi söylediniz.

 Ama esasen şimdiden o işi yapıyorsunuz.

 Bana tavsiye veriyorsunuz.

 Özel sekreterin işi de budur.

 O halde tavsiyeyi vermekle kalmak istemiyorum.

 Sizin de kabul etmenizi istiyorum.

 Ne çok şey kabul ediyorum ama Gutierrez, kimse fark etmiyor!

 Papa'nın kaderi bu.

 Gücün kaderi bu.

 Bir düşünün,    özel sekreterim olmanızı istiyorsam, eşcinsellikle   ilgili inançlarımı da değiştirmiş olmuyor muyum?

 Eşcinselliğinizi bilmediğimi mi sanıyorsunuz gerçekten?

 Ya da çocukken cinsel istismara uğradığınızı?

 Onu da biliyordum.

 Bu yüzden Kurtwell'e sizi gönderdim.

 Bu yüzden yanımda çalışmanızı istiyorum.

 Çünkü gelecek üzerine çalışmamız gerek.

 Bunun için doğru güdüler gerekir; sizde de var.

 Doğru güdüler dünyayı değiştirebilir.

 Değişmişsiniz.

 Seyahatten döndüğünüzden beri.

 Nasıl değişmişim?

 Korkuyu öfkeye dönüştürmüşsünüz.

 Çok iyi, Gutierrez.

 Çok iyi.

 YALVARIYORUM  SÖYLEYİN BANA  ÖĞRENDİĞİNİZ EN BİLGECE ŞEYİ.

 EN NİHAYETİNDE,    TANRI'DAN ÇOK KENDİNE İNANMAN GEREKİYOR, LENNY.

 BAŞKA BİR ŞEY VAR MI?

 BİRAZ DAHA İYİ BİR ŞEY  BU BİRAZ SIRADAN BİR KLİŞE.

 SIRADAN BİR KLİŞENİN NE KADAR GERÇEK OLDUĞUNU BİR BİLSEYDİN,    SEVGİLİ MESLEKTAŞIM.

 VELHASIL BİZE BİR BAK.

 BİZ İKTİDARIZ.

 VE İKTİDAR SIRADAN BİR KLİŞEDİR.

 Bir gün sizi de incelememiz gerekecek, Papa Hazretleri.

 Ne demek istiyorsunuz?

 Aziz olacaksınız.

 Ciddiyim.

 Kariyerimde başka adım istemiyorum.

 DUALARINIZ, KUTSAL BABAMIZ, TANRI'YI ETKİLİYOR.

 NE ZAMAN?

 OLGULARDAN İLERLEYELİM.

 14 YAŞINDAYKEN, BEKÇİNİN ÖLÜMCÜL HASTA EŞİNİ   ANİDEN İYİLEŞTİRMENİZE DAİR ANILARA GİRMEYELİM.

 BASİT OLGULAR ŞÖYLE.

 ESTHER VE PETER KISIRDI, BEBEKLERİ OLMUYORDU.

 GENÇ KADIN SİZE AÇILDI.

 VE SİZ, KUTSAL BABAMIZ   BAŞKA KİM OLSA SÖYLEYECEĞİ GİBİ BİR DOKTORA GİT DEMEDİNİZ.

 HAYIR, ONUN YERİNE DUA ETTİNİZ.

 ESTHER HAMİLE KALDI VE DÜNYAYA GÜZEL BİR BEBEK GETİRDİ.

 DAHA SONRA RAHİBE ANTONİA'NIN DEĞERSİZ VE KÖTÜCÜL BİR   KADIN OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI.

 ONU YERİNDEN EDECEK, CEZALANDIRACAK GÜCÜNÜZ VARDI.

 BİR İMZA ATMANIZ YETERDİ.

 AMA ÖYLE YAPMADINIZ.

 ONUN YERİNE YAĞMUR ALTINDA OTOBANDA BİR MOLA YERİNDE   ASFALTA DİZ ÇÖKÜP DUA ETMEYİ TERCİH ETTİNİZ.

 VE TAM O ANDA RAHİBE ANTONİA   BİR İLAHİ MÜDAHALEYLE ARAMIZDAN AYRILDI.

 İŞTE BUNLAR AZİZLERİN YAPTIĞI ŞEYLERDİR.

 ÖYLE SAĞLAM BİR İNANÇLARI OLUR Kİ   İNSANOĞLUNUN GÜCÜNE İNANMADAN ÖNCE   TANRI'YA VE TANRI'NIN GÜCÜNE İNANIRLAR.

 GÖRÜYORSUNUZ YA MUCİZELER GAYET MÜMKÜNDÜR.

 YETER Kİ KULAĞIMIZI AÇIK TUTALIM.

 KUTSAL JUANA İÇİN DE KULAĞINIZ DAİMA AÇIK MI?

 DAİMA.

 15 YAŞINDAYKEN HASTANEYE ÇOCUKLARI ZİYARETE GİDER   VE YANINDA HEP MANDALİNA GÖTÜRÜRMÜŞ.

 YİYİP YEMEMELERİNE ALDIRMAZMIŞ.

 AMA SOYMALARINI VE KABUKLARINI EZEREK OYNAMALARINI   MEYVENİN O MUHTEŞEM VE UNUTULMAZ KOKUSUNU   BİRBİRLERİNE SIKARAK OYNAMALARINI İSTERMİŞ.

 SONRA ÇOCUKLARA DERMİŞ Kİ: BEN SİZDEN GİDECEĞİM, SİZ BENDEN GİDECEKSİNİZ.

 AMA ÖNEMLİ DEĞİL.

 ÇÜNKÜ BU DÜNYADA SADECE İYİLİK KOKUSUNU BIRAKIYORUZ.

 SİZİ SAATLERCE DİNLEYEBİLİRİM.

 BU HİKÂYE BİZE ÖNEMLİ BİR ŞEY ANLATIYOR.

 NE?

 İYİLİK, EĞER HAYAL GÜCÜYLE BİRLEŞTİRİLMEZ İSE   TEŞHİRCİLİKTEN İBARET KALMA RİSKİ TAŞIYOR.

 NE KADAR DOĞRU.

 NE KADAR DOĞRU.

 KUTSAL JUANA HAKKINDA HER ŞEYİ ÖĞRENMEK   İSTERSENİZ, HARİKA BİR FIRSAT VAR.

 HER NOEL, ARTIK ELLİLERİNDE OLAN MUCİZE ÇOCUKLAR   GUATEMALA'DA BİR MEYDANDA TOPLANIP   MUCİZEVÎ İYİLEŞME HİKÂYELERİNİ ANLATIYOR.

 BEN DAHA ÖNCE KATILDIM.

 ETKİLEYİCİ VE UNUTULMAZ BİR DENEYİMDİ.

 SİZİN KATILMANIZ HERKESİ ÇOK MUTLU EDECEKTİR.

 NOEL'İ GUATEMALA'DA MI GEÇİRMEMİ ÖNERİYORSUNUZ?

 EVET.

 UNUTULMAZ BİR JEST OLUR.

 TAMAM O HALDE, GUATEMALA'YA GİDELİM.

 KALABALIK VE BASIN OLMAYAN KÜÇÜK VE ÖZEL BİR TOPLANTI   OLMASI KAYDIYLA.

 SADECE BİZ VE MUCİZE ÇOCUKLAR.

 Nasıl dilerseniz öyle olacak.

 Pekâlâ, çocuklar, bugün Vatikan Müzeleri'ni gezeceğiz.

 Ve ben de rehberiniz olacağım.

 Önce kar yağdı, şimdi de yağmur yağıyor.

 Çok kötü!

 Kar, yağmurdan çok daha güzel.

 Değil mi?

 Evet.

 Ama yağmur yağıyorsa   yaramazlık yapmışsınız demektir.

 - Neden?

 - Neden mi?

 Çünkü yağmur damlaları İsa'nın gözyaşlarıdır.

 İsa ağlıyorsa bu onu kızdırdınız demektir.

 Ne  Şaka yaptım yahu.

 Biraz espri anlayışınız olsun, İsa aşkına.

 Pekâlâ çocuklar, şimdi  Hep beraber hamburger ve patates yiyeceğiz.

 Yemekten sonra da müze turumuza devam edeceğiz.

 Beni takip edin!

 Hamburger ve patates yemeyecek misiniz?

 Annem Akdeniz mutfağı yememi istiyor.

 Anlıyorum.

 Sakallı bir anne istemiyorum.

 Elindekiyle yetinmeyi öğrenmelisin.

 Yetinmek istemiyorum.

 Haklısın.

 Ben de artık yetinmek istemiyorum.

 Nasılsınız?

 Kim, ben mi?

 Benim moralim hep iyidir.

 İyi morali aptallıkla ilişkilendirmişimdir hep.

 Haksız sayılmazsınız, Papa Hazretleri.

 İyi moral ve aptallığın verdiği enerjiyi tahmin bile edemezsiniz.

 Bana ne söylemek istiyorsunuz?

 Sekiz yıldır çıkardığım "Katolik Evreni" adlı   dergideki bir araştırma ile ilgili bilgi vermek istiyorum.

 Konusu nedir?

 Karışık bir insan grubuna tek bir soru sorduk.

 Papa'yla yüz yüze bir ayine katılmak ister misiniz dedik.

 - Kaç kişi?

 - Katoliklerin yüzde 99'u.

 Bu bir şeyi değiştirir mi?

 Hayır, Papa Hazretleri.

 Bir şeyi değiştirmez.

 Bir Papa insanları değiştirmez.

 Bu durumda halk önüne çıkmam için herhangi bir sebep   olmadığını onaylıyorsunuz.

 - Hayır.

 Aslında bir sebep var.

 - Neymiş o sebep?

 Halk önüne çıkmanız insanların moraline iyi gelecektir.

 - Komedyen değilim ben.

 - Önemli değil.

 İnsanların moraline iyi gelecek olan oradaki varlığınız.

 - Benim işim bu değil.

 - Evet.

 Evet, bu.

 Papa Hazretleri  Papalığınız başladığından bu yana çok değiştiniz.

 Izdırap insanı değiştirir, Aguirre.

 Ama iyi moral değiştirmez.

 Peter'in elinden kabul ettiğin bu yüzükle   Havariler Prensi ve Kiliseye olan sevgin güçlenecektir.

 Amin.

 Ellerinize ne oldu, Kardinal?

 Kutsal Babamız  Alaska soğuğu  Açık havada ayin yapıyorum.

 Krem kullanmadınız mı?

 Alerjim var.

 Bir de romatizma var.

 İsa'nın çarmıhtaki ellerine benziyor.

 Tanrı sizi korusun, Kutsal Babamız.

 Artık bardak bile tutamıyorum.

 Adı Jack Walser'dı.

 Tanrı beni hizmetine çağırmadan önce   yaşadığımız binanın yöneticisiydi.

 Kiracıları iki kategoriye ayırmıştı.”

Yerliler" ve "Göçebeler".

 Benim ailem göçebe kategorisindeydi.

 Yerlilerinki gibi bir istikrarı sağlayacak paramız yoktu.

 Bir gün, Jack, sabahın onunda kapımızı çaldı.

 Lucy ve benim okulda olduğumuzu sanıyordu.

 Ama o gün ateşli yatıyorduk.

 Odamın kapısı açıktı.

 Jack, babamın radyo dinlerken oturduğu kanepeye uzandı.

 Islak giysileriyle kanepeyi de ıslattı.

 Ve bana, biz göçebeler için partinin sona erdiğini söyledi.

 Ev sahipleri kirayı ikiye katlamaya karar vermişti.

 Çok güzel bir şey söyler gibi söyledi bunları bana.

 Sonra bana yaklaşmamı işaret etti.

 Sonra da hiç duymadığım bir ses tonuyla bana,    diz çök, dedi.

 Sonra  Hayatım boyunca duyduğum en bayağı şeyi söyledi bana.”

İnsan sadece iki sebeple diz çöker.

 Biri dua etmek için, diğeri de kendini tanımak için!”

 Daha 12 yaşındaydım, Kutsal Babamız.

 12 yaşındaydım!

 Devam etmelisiniz, Başpiskopos.

 Hikâyeniz henüz bitmedi.

 Başka  Başka ne bilmek istiyorsunuz?

 Sonra ne oldu?

 Yetişkin olunca Jack Walser gibi mi olduğumu bilmek istiyorsunuz.

 Tabii, tek umursadığınız bu.

 Şubat 1955'te soğuk bir günde ıslak bir adamın önünde   diz çökmüş 12 yaşında bir çocuk umurunuzda mı?

 Umurumuzda, Başpiskopos, tüm çocuklar umurumuzda.

 Hepsi.

 Peki.

 Devam edelim.

 Evet, Kutsal Babamız.

 Kalan hayatım boyunca   Jack Walser gibi davrandım.

 Bu yeterli olur mu?

 Gelin, Başpiskopos.

 Kararımı verdim.

 Sizi Birleşik Devletler'e geri gönderiyorum.

 Nereye gitmek istersiniz?

 - New York'a.

 Eve dönmek istiyorum.

 Peki.

 Kutsal Babamız, merhametiniz sonsuz.

 Bağışlayıcılığınız sonsuz.

 - Tek bir basit talebim var.

 - Ne olursa, Papa Hazretleri.

 Eve dönmek istediğinizden emin olmak istiyorum.

 Bu yüzden kürede New York'a dokunmanızı istiyorum.

 Ketchikan, Alaska.

 Orayı bilirim.

 Güzel yerdir.

 8 bin nüfuslu küçük bir kasaba.

 Parmaklarınızı yaracak kadar soğuk.

 NOBEL ÖDÜLLÜ BRODSKY'NİN SÖYLEDİĞİ GİBİ: "GÜZELLİK DÜŞÜK ISIDA GÜZELLİKTİR!”

 Başpiskopos Kurtwell, hastalığınız sizi yanılttı.

 Vatikan'dan ayrılmak üzere olduğuma dair bir söylenti var.

 Kabul etmelisin ki Vatikan'da dolanan söylentiler   hemen her zaman gerçekle paralel çıkıyor.

 Nereye gidiyorum?

 Hep olmak istediğin yere.

 Çocukların yanına.

 Sen de öksüzsün.

 Öksüzler daima çocuklarla beraber olmak ister.

 Öksüz olduğumu nereden biliyorsun?

 - Hep biliyordum.

 - Nasıl bilirsin?

 Zor  Bir azizin; insanlığın tüm sorularını yanıtlaması zor.

 Sana yine Lenny diyebilir miyim?

 - Ben de sana anne diyebilirsem.

 - Evet, bana anne diyebilirsin.

 Nereye gidiyorum?

 Afrika'ya, Rahibe Antonia'nın yerini almaya.

 250 Hizmet Köyü'nün tamamını idare edeceksin.

 Sadece çocuklar için yenilerini açmak istiyorum.

 Ne dersin?

 Bence iyi bir fikir.

 Sonunda hepimiz başladığımız yere dönmek zorundayız.

 Ya sen, sen ne zaman döneceksin başladığın yere?

 - Nerede başladım?

 - İki hippi ebeveynle başladın.

 Ailemi aramayı bıraktım.

 Tanrı'yı aramayı bıraktım.

 - Asla öyle söyleme.

 İşin aslı sen hiç aramadın.

 Saklanıyordun.

 Ne zaman gitmemi istiyorsun?

 - Yarın sabah.

 Gitmeden, eğer istersen   Kardinal Devlet Sekreteri'ne veda edebilirsin.

 Hoşça kal, aziz.

 Hoşça kal, anne.

 Papa Hazretleri, iyi misiniz?

 Yok bir şey.

 Geçici bir rahatsızlık.

 - Doktoru çağırayım mı?

 - Hayır.

 Yok bir şey.

 Geçti bile.

 - Doktordan emin misiniz?

 - Evet, iyiyim.

 TANRI'YA İNANIYOR MUSUNUZ?

 EVET, İNANIYORUM.

 BEN İNANMIYORUM.

 TANRI'YA İNANANLAR BAŞKA HİÇBİR ŞEYE İNANMIYOR.

 O kadına âşık olduğumu biliyordun, değil mi?

 Elbette biliyordun.

 Beni açık kitap gibi okuyorsun.

 Ve işte yine o çok eski soruya geldik.

 KİM DEMİŞ AYNI ANDA HEM TANRI HEM BİR KADIN SEVİLEMEZ DİYE?

 Saçma.

 Seninle ilgili bir türlü anlayamadığım bir şey var.

 Baban gibi Lazio taraftarı mısın?

 Yoksa benim gibi Napoli taraftarı mısın?

 Bu konuda açık değilsin.

 Ne?

 Tonino Pettola'ya ne mi oldu?

 Bak şimdi  Tonino Pettola  Tanrım, ne nahoş mesele!

 Ben istemedim ama Papa  Esasen, Tonino Pe  Tanrım, az daha anlatıyordum!

 Hayır, arkadaşım.

 Bağışla beni ama   Tonino Pettola'ya ne olduğunu kimseye anlatamam.

 Affet beni ama en iyi dostum olsan da sana bile anlatamam.

 Bazı sırlar öyle önemlidir ki ancak bir kişi bilmelidir.

 Bunun için gücenme bana.

 Seni oğlum gibi severim.

 Ama Pettola'ya ne olduğunu asla anlatamam sana.

 Mutlu Noeller, Girolamo.

 Haklıydın.

 Olgunlaşan bir öksüz içinde taze bir gençlik keşfedebilir.

 Ve o noktada söyleyecek bir şeyi olacaktır.

 Sizin söyleyecek bir şeyiniz var.

 Biliyorum, hissediyorum ve söyleyeceksiniz.

 Söyleyeceksiniz, Papa Hazretleri.

 Söyleyeceksiniz.

 Söyleyeceksiniz.

 Söyleyeceksiniz.

 Söyleyeceksiniz.

 Söyleyeceksiniz.

 Söyleyeceksiniz.

 Söyleyeceksiniz.

 Söyleyeceksiniz.

 Çok yakın bir aileniz var, Kardinal, çok sevgi dolu.

 Güzel bir Noel oldu.

 İzninizle size kişisel bir şey söyleyebilir miyim,    Papa Hazretleri?

 - Söyleyebilirsiniz.

 Aileniz sizi çocukken terk etmiş.

 Bunda bir tuhaflık yok.

 İnsan çok farklı nedenlerden bir çocuğu terk etmek   zorunda hissedebilir.

 Öldüklerini düşündürecek herhangi bir kanıt da yok.

 Gezegenin en ünlü insanlarından biri oldunuz.

 Ama sizinle temasa geçmediler.

 Neden diye sordum kendime.

 Suçluluk duygusu belki.

 Ama barışma ihtimali   her türlü suçluluk duygusundan güçlü olmalı.

 Peki ne sonuca vardınız?

 Çok basit bir sonuca.

 Aileniz hippiydi.

 Muhtemelen bugün de o zamanki   liberal ve yenilikçi görüşlerine sahipler.

 Ve siz de tam tersi görüşlerin dünyadaki savunucusu oldunuz.

 Demek istediğiniz benimle temasa geçmeme sebepleri   siyasi görüş farklılığı mı?

 Bir çocuğu terk edecek cesareti olan insanlar,    onu reddedecek gücü de bulabilir diyorum.

 Kutsal Babamız, uçak pistte bizi bekliyor.

 Ne zaman isterseniz, hazırız.

 Guatemala'ya gitmiyoruz.

 Juana'nın mucize insanları hayal kırıklığına uğrayacak.

 Evet, uğrayacaklar.

 Ama zamanla anlarlar.

 Çocukken tek istediğim kardinal olmaktı.

 Ya siz, Kutsal Babamız, siz çocukken ne olmak isterdiniz?

 Çocuk olmak isterdim.

 Tanrı şimdi nerede?

 Venedik'te.

 Venedik'te mi?

 Orada nerede yaşıyor?

 Orasını öğrenmem gerekiyor.

 - Affedersiniz.

 - Lütfen.

 Affedersiniz.

 Teşekkür ederim.

 İzninizle.

 Kutsal Babamız  Size ufak bir şey aldım.

 Değerli bir şey değil.

 Ama görünce aklıma siz geldiniz.

 Burada 100 metreden uzağı görebildiğiniz yazıyor.

 Kutsal Babamız, restoran müdürü ve personeli   bereket duası okur musunuz diye soruyor.

 Hepsi arkanızda, bekliyorlar.

 Dönüp baksanız bile onlar için ufak bir mucize sayılabilir.

 Hayır.

 Gösteriş yapmış olurum.

 TANRI KİMDİR DİYE SORULUNCA   TANRI AÇILAN BİR ÇİZGİDİR, DİYE CEVAPLADI KUTSAL JUANA.

 O SIRADA DAHA 14 YAŞINDAYDI.

 NE DEMEK İSTEDİĞİNİ KİMSE ANLAMADI.

 VE SONRA TÜM ÇOCUKLAR ÖLMEKTE OLAN KUTSAL JUANA'YA   DÜZİNELERCE SORU SORDU.

 ÖLÜ MÜYÜZ, HAYATTA MIYIZ?

 YORGUN MUYUZ, ZİNDE MİYİZ?

 SAĞLIKLI MIYIZ, HASTA MIYIZ?

 İYİ MİYİZ, KÖTÜ MÜYÜZ?

 HÂLÂ VAKTİMİZ VAR MI, YOKSA VAKİT TÜKENDİ Mİ?

 GENÇ MİYİZ, YAŞLI MIYIZ?

 TEMİZ MİYİZ, PİS MİYİZ?

 APTAL MIYIZ, AKILLI MIYIZ?

 DOĞRU MUYUZ, YANLIŞ MIYIZ?

 ZENGİN MİYİZ, YOKSUL MUYUZ?

 KRAL MIYIZ, HİZMETKÂR MIYIZ?

 İYİ MİYİZ, GÜZEL MİYİZ?

 SICAK MIYIZ, SOĞUK MUYUZ?

 MUTLU MUYUZ, KÖR MÜYÜZ?

 KIRGIN MIYIZ, NEŞELİ MİYİZ?

 KAYIP MIYIZ, BULUNDUK MU?

 ERKEK MİYİZ, KADIN MI?

 FARK ETMEZ, DİYE YANITLADI KUTSAL JUANA   DAHA 18 YAŞINDA ÖLÜM DÖŞEĞİNDE YATARKEN.

 VE EKLEDİ   ÖLÜMÜN KIYISINDA YAŞLI GÖZLERLE: "TANRI BİZE GÖRÜNMEZ.

 TANRI BAĞIRMAZ.

 TANRI FISILDAMAZ.

 TANRI YAZMAZ.

 TANRI DUYMAZ.

 TANRI SOHBET ETMEZ.

 TANRI BİZİ TESELLİ ETMEZ!”

 VE ÇOCUKLAR SORDU ONA: "TANRI KİM?”

 JUANA CEVAP VERDİ: "TANRI GÜLÜMSER!”

 ANCAK ONDAN SONRA ANLADI HERKES.

 ŞİMDİ,    HEPİNİZDEN RİCA EDİYORUM.

 GÜLÜMSEYİN.

 GÜLÜMSEYİN.

 GÜLÜMSEYİN.

 EVET, GÜLÜMSEYİN.

 Yok bir şey, yok bir şey.

 Bir gün öleceğim.

 Ve nihayet   hepinizi kucaklayabileceğim.

 Teker teker.

 Evet.

 Yapacağım.

 Yapacağıma inancım var.

 Doktoru çağırın.

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar