Print Friendly and PDF

Eugene

 

Eugenist : Kusursuz insan yaratmaya çalışan. İnsan ırkını iyileştirmeye çalışan.

Eugenics : Soyarıtımı. Genetik olarak insan ırkının ıslahı bilimi. Irk ıslahı. Irk iyileştirmeciliği. İnsan neslinin ıslahı ilmi. Toplumsal eşitsizliklerin insanlar arasındaki ruhsal ve fizyolojik ayrılıklardan ileri geldiğini öne sürerek, insan ırkının düzeltilmesini amaçlayan ırkçı bir öğreti. Soy ıslahı. Biyoloji, sosyoloji alanlarında kullanılır. İnsan populasyonlarında kalıtsal karakterlerin geliştirilmesi ve sosyal kontrolü amaçlayan felsefe. Öjenik.

 

Mavi Savaşçı (1990) Blue Steel

102 dk

Yönetmen:Kathryn Bigelow

Senaryo:Kathryn Bigelow, Eric Red

Ülke:ABD

Tür:Aksiyon, Suç, Dram

Vizyon Tarihi:01 Aralık 1990 (Türkiye)

Dil:İngilizce

Müzik:Brad Fiedel

Çekim Yeri:New York City, New York, ABD

Oyuncular

Jamie   Lee Curtis

Ron  Silver

Clancy  Brown

Elizabeth   Peña

Louise Fletcher

Özet

Megan Turner (Jamie Lee Curtis ), Manhattan’da çalışmaya yeni başlayan acemi bir polistir. New York sokaklarında daha ilk haftadan sinirleri bozulmaya başlıyor. Wall Street’te çalışan Eugene Hunt’ın (Ron Silver ) Megan’ı rahatsız etmeye başlamasıyla işler daha da karışıyor. Amacına ulaşmak isteyen Eugene’nin yoluna çıkanları öldürmesiyle, Megan Eugene’i tutukluyor. Ancak Eugene’i tutuklamak hiçbirşeyi çözüme ulaştırmıyor

Altyazı

Hayır!

 Bırak beni!

 Kes sesini, duyuyor musun?

 Gebertirim seni!

 - İmdat!

 İmdat!

 - Kes sesini!

 Lanet olsun, seni şu an geberteceğim!

 Kalk ayağa!

 - Kalk ayağa!

 - İmdat!

 - S..tir!

 - İmdat!

 Biri bana yardım etsin!

 Kes sesini!

 Lanet olsun, kes sesini!

 Hemen burada kafanı uçururum senin!

 Hayır!

 Hayır!

 Öldürürüm burada seni!

 Kes sesini!

 Beni dinle, şimdi  Polis!

 Silahını bırak!

 Yaklaşma aynasız!

 Yaklaşma!

 Kafasını havaya uçururum!

 Yardım edin polis hanım!

 Tamam, kadını bırak.

 Kadını bırak.

 Kimseye bir şey olmasını istemiyorum.

 - Sana zarar vermek istemiyorum.

 - Yaklaşma!

 Tamam.

 Onu bırak yeter.

 Geber kaltak!

 S..tir!

 NEW YORK CITY EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Peki beyler, bir sonraki kurbana geçelim.

 Sen adamı öldürdün ama karısı da seni öldürdü Turner.

 Sahaya çıktığın zaman arkanda da gözlerin olması lazım.

 NYEM EĞİTMEN Mezun olan sınıf!

 Hazır ol!

 Selam ver!

 Amerika Birleşik Devletleri'nin kanunlarını  Amerika Birleşik Devletleri'nin kanunlarını  Ve New York Eyaleti'nin yasalarını muhafaza edeceğime  Ve New York Eyaleti'nin yasalarını muhafaza edeceğime  Söz veriyorum ve bunu ilan ediyorum.

 Söz veriyorum ve bunu ilan ediyorum.

 New York City Emniyet Müdürlüğü'nde polis memuru  New York City Emniyet Müdürlüğü'nde polis memuru  Olma görevini elimden gelen en iyi şekilde  Olma görevini elimden gelen en iyi şekilde  İnançla yerine getireceğim.

 İnançla yerine getireceğim.

 Rahat!

 Başlar mısın  Bir saniye yana kayabilir misiniz?

 Fotoğraf çekmemiz lazım.

 Çok teşekkürler.

 Pardon.

 Pardon.

 Bir saniye geçmeyin.

 Tamam.

 İşte oldu!

 Tatlım, Megan'la ikimizin bir fotoğrafını çeker misin?

 Tamam.

 Hadi tatlım.

 Annenle benim fotoğrafımızı çekecek, tamam mı?

 Buna inanamıyorum!

 Polis oldun resmen!

 Yasaların doğru tarafındasın.

 Nasıl bir his?

 Sigara içmem lazım, öyle bir his.

 Megan, seninle gerçekten gurur duyuyorum.

 Seni seviyorum.

 Ben de seni seviyorum Tracy.

 Geldiğin için sağ ol.

 Hadi, fotoğraf çektirelim.

 Polis gibi poz ver!

 Meg.

 Şuraya bak!

 Fena değil, ha?

 - Evet, çok şey, anlarsın işte  - Evet.

 Merhaba tatlım.

 Ben annen.

 Seni tebrik etmek istedim.

 Yarın akşam seni görmeyi umuyorum.

 Hoşça kal.

 - Şundan biraz alsana.

 - Yok, böyle iyiyim.

 İyi ki geldin.

 İyi ki geldim.

 - Ya, sorma.

 - Bakın, pes ediyorum.

 Metroda grev vardı herhalde.

 Ama gazetelerde bununla ilgili bir haber yoktu.

 Gerçi kim bakıyor ki?

 Bütün otobüslerin tekerlekleri patladı, ve dün nehrin bu tarafında hiç taksi yoktu herhalde.

 Törene gelmeyi çok istiyordum.

 Kes sesini Shirley!

 Baba, çıkar ağzındaki baklayı.

 Sana söyleyecek hiçbir şeyim yok.

 Frank, yapma.

 - Duymak istiyorum.

 - Neyi duymak istiyorsun?

 Başlamayın!

 Güzel güzel yemek yemek istiyorum!

 Kızım lanet olası bir polis oldu.

 Gösteri zamanı!

 Gösteri zamanı!

 Gelin!

 Gösteri 10 dakika sonra başlayacak!

 Ee Turner, neden seçtin?

 Aksiyon için mi?

 - Neyi seçtim?

 - Polis olmayı.

 - Çocukluğumdan beri hayalimdi.

 - Evet, benim de.

 Üniformalı polislere bakar ve içimden derdim ki "Hiç kimse polislere yamuk yapamaz.

" Çocukluğundan beri, ha?

 Evet, insanlara ateş etmek isterdim.

 Hadi canım?

 İyisin Turner.

 İyisin.

 Bir saniye sağa çeksene.

 İşemem lazım.

 Lucy'nin

KAHRAMANLARI SICAK KAHVE

 - Merhaba.

 - Yardımcı olabilir miyim?

 Evet, iki tane orta boy  Bir tane de bundan.

 TUVALET LAVABO

Tatlım, yeter bu kadar.

 Hayır.

 Şeker yok.

 Teşekkürler.

 Hadi tatlım.

 Yere yatın!

 Hepiniz!

 Sen, bana kasanın çekmecesini ver!

 Ne o, üzüm mü bekliyorsun geri zekalı?

 Acele etsene be!

 1.57 dolar bayan.

 Lanet olsun!

 S..tir!

 Kasayı aç dedim!

 Sakin ol lanet olası  Lanet olası ağlak bebek seni!

 Beni salak mı sandın sen, ha?

 Büyük paralar nerede be?

 100 dolarlıklar nerede?

 Aç şu çekmeceyi dedim sana!

 Benimle dalga mı geçiyorsun sen ya?

 Acele et sersem!

 İndir kafanı yere, geri zekalı orospu çocuğu!

 Burada Çin yemeği siparişi vermiyoruz!

 Parayı ver dedim sana!

 Evet, bozuklukları oraya koy!

 Bozuklukları oraya koy!

 Peki!

 Kimse nefes bile almayacak!

 Güzel, güzel.

 Cesur mu olmak istiyorsun g.toş?

 Acele et.

 Ver çantayı!

 Çantayı ver bana!

 Oyun mu oynamak istiyorsun?

 Oyun mu oynamak istiyorsun dedim sana!

 Ver şu bozuklukları.

 Polis!

 Kıpırdama!

 Silahını indir!

 Çekil git başımdan bebek.

 Silahını indir!

 Bana bak kaltak, buraya seninle uğraşmaya gelmedim!

 Silahını indir dedim!

 S..krim ha!

 Lanet olsun!

 Allah aşkına Turner!

 S..tir!

 - İyi akşamlar Bay Hunt.

 - Merhaba.

 3-2, Mets önde.

 Baştan başlayalım.

 Sadece senin silahından çıkan mermiler var.

 Şüphelinin silahı olduğunu söyledin, ama olay yerinde silah bulunamadı.

 Kasiyer de şüphelinin silahı olduğunu söylüyor, ama nasıl bir silah olduğundan emin değil.

 Silah bıçak olabilir miydi diye sorulduğunda, tanık olumlu cevap verdi.

 Amir Hoyt, lütfen eklememe izin verin, kasiyer çok kötü bir durumdaydı.

 Evet, orası kesin.

 Ama sonuç olarak silahındaki tüm mermileri boşaltmışsın!

 Silahı olduğundan kesin emin olmadığımız bir adamın kafasını uçurdun!

 Senin aşırı tepki göstermiş olabileceğini düşünüyorum.

 Mahdut görevli sınıfa alındın Memur Turner.

 Bir süre masa başı işi yap.

 Stanley, şunu dinlemen lazım.

 Bak Nick  Yok, sadece bir saniye sürecek.

 Altına yapacaksın.

 Hackensack'li bir herif varmış, tamam mı?

 Cumartesi gecesi, taksinin arkasına bir fahişe atmış.

 Kadının kafası, adamın bacaklarının arasında, hayat güzel.

 Sonra taksi bir çukura girmiş, kadının kafası belirmiş.

 Ne olmuş dersin?

 Herifin çükü hala karının ağzındaymış.

 Her yana herifin kanı saçılmış, ama hiçbir yere gitmek istememiş.

 Hastaneye gitmek istemiyormuş, çünkü tanınmış biriymiş.

 Taksi şoförü de, arka koltuk tamamen kan oldu diye sinirlenmiş.

 Fahişe iğne iplik çıkarmış.

 Stanley, herifin çükünü ters dikmiş.

 Karısına ne diyecek merak ediyorum.

 Memur Turner.

 Göreve geleli 24 saat ancak oldu, ve zavallı bir herifi fena halde haklamış.

 Yirmi dört saat sonra, görevden atılır.

 Haklı gerekçelerim vardı.

 Sana doğrulttuğu silah neydi?

 -44'lük gibi gözüküyordu.

 - Neden üstüne atlamadın?

 Çünkü aramızda 12 metre vardı!

 O zaman elindekinin 44'lük olduğunu nereden biliyorsun?

 Çünkü anladım.

 - Bakabilir miyim?

 - Buyur.

 Olay yerinde silah bulunamamış Memur Turner.

 - Kurbanın üstünde hiçbir şey yokmuş.

 - Biliyorum.

 Ben gördüm ama.

 Oradaydı.

 Ben gördüm.

 Metalin ışıltısını gördüm.

 - Sonra da silahını çektin.

 - Hayır, sonra ateş ettim.

 Önce o ateş etmedi mi?

 Silahını atmasını söyledim.

 Atmadı.

 Bana doğru çevirdi.

 - Ne kadar hızlıydı?

 - Ne?

 Elindekileri bırak.

 Ben oyum, tamam mı?

 Sadece bir şey gösteriyorum.

 Bu bir tarak.

 Biliyor musun Turner?

 Bu işte 36 saatten fazla kalabilirsen kendini şanslı say.

 Kim demiş?

 Dedektif Nicholas Mann, cinayet masası.

 Seninle yine görüşürüz.

 Kim demiş?

 - Otur.

 Sadece  - İzninle!

 - Turner, annen geldi.

 - Ne?

 Anne.

 Burada ne işin var?

 Kendimi tutamadım.

 Seni aradım ama evde yoktun.

 Geçen hafta için çok üzgün olduğumu söylemek istiyordum.

 - Bir fincan kahve ister misin?

 - Tabii.

 Demek burası işyerin.

 Evet anne, işyerim burası.

 Benimle aynı giysileri giymiş bütün bu insanları görüyor musun?

 Ben burada çalışıyorum.

 Bu taraftan.

 Şu haline baksana.

 Tatlım, sorun nedir?

 Seni sevdiğini biliyorsun, göstermekte zorlanıyor sadece.

 Seni hala dövüyor mu anne?

 Hayır.

 Hayır mı?

 NEW YORK MENKUL KIYMETLER BORSASI A 10!

 A 10!

 A 10!

 A 10!

 Sattım!

 Sattım!

 Onu al!

 Onu al!

 Onu al!

 80'a 50!

 90'a 50!

 20!

 20!

 20.

 Sattım.

 90'a 30!

 Al!

 Sattım!

 Sattım!

 90'a 10!

 90'a 10!

 Al!

 Sattım!

 Borsa kapanmıştır.

 Hayır!

 Bir daha yapma dedim!

 Dur!

 Geri git!

 Dön.

 Öbür tarafa git.

 Görüştüğün birisi var mı?

 At buraya!

 Özel biri yok.

 - Daha yukarı!

 - Tamam.

 Hayır.

 Hiç kimse yok.

 Ben de öyle düşünmüştüm.

 Seninle tanıştırmak istediğim biri var.

 Hayır, Tracy  Bana güven.

 - Howard  - Tracy!

 Howard, bu Megan.

 Megan, bu Howard.

 Merhaba.

 Konuşun.

 - Memnun oldum.

 - Pardon.

 Joe, sangria ister misin?

 Megan?

 Pembe olanı benim.

 Bira ister misin?

 Tamam.

 Tracy'nin arkadaşısın demek.

 Evet.

 Çocukluğumuzdan beri tanışırız.

 Tracy'nin arkadaşları hoşmuş.

 Teşekkürler.

 Siz nereden tanışıyorsunuz?

 Ben onun mali müşaviriyim.

 - Hadi canım.

 - Evet.

 Hiç mali müşavir gibi durmuyorsun.

 Tracy'nin mali müşavirleri hoşmuş.

 Teşekkürler.

 Sen ne iş yapıyorsun?

 Ben polisim.

 Hadi canım.

 Gerçekten.

 Jenny, in oradan.

 Jenny!

 İyi misin?

 Evet.

 Tabii.

 Neden?

 Kötü gözüküyorsun da.

 Sanki fena bir şey yemişsin gibi.

 Polis mi?

 Burada oynamak istiyorum!

 Silah taşıyor musun?

 - Evet.

 - Ama şu an görevde değilsin.

 Hayır.

 Sana bir soru sorabilir miyim, bir sivilden sivile?

 Tabii.

 Hoş bir kadınsın.

 Yani  Hatta güzelsin.

 Neden polis olmak istedin?

 İnsanların kafalarını duvarlara çarpmaktan hoşlanıyorum.

 Seninle konuşmak güzeldi.

 Gerçekten  Girmem gerek.

 Yapacak bir sürü işim var.

 Hoşça kal.

 Görüşürüz.

 Bir saniye Howard.

 Bir saniye beklesene.

 Araban ne marka?

 Honda Civic.

 Neden?

 Şu stop lambası haşat olmuş gri araba mı?

 Onu tamir ettirecektim  Stop lambasını neden fark ettim biliyor musun?

 Çünkü arabanın üstündeki ruhsatın süresi geçmiş.

 Evet.

 Söylemen ne tuhaf.

 Yenisi torpido gözünde.

 Bu akşam koyacaktım.

 Gerçekten cezaya gerek yok, eğer sözü oraya getireceksen, çünkü ehliyetimin ceza puanı zaten çok yüksek  Howard, Howard.

 Rahatla.

 GEÇMEYİN Kör müsün be herif?

 İyi misiniz bayım?

 Dinle.

 Dostum, o elindeki  Ne yapacaksın evlat?

 Aman Tanrım!

 Sakin ol evlat!

 Yapma, lütfen!

 Hayır!

 Hayır!

 Hayır!

 Lütfen yapma!

 Ölüme sebebiyet veren orantısız güç kullanmışsınız Memur Turner.

 Mesleğe bir süre ara vermenizi öneriyorum.

 Affedersiniz efendim.

 Görevden alındığımı mı söylüyorsunuz?

 Yeni bir bilgilendirmeye dek, evet.

 Bir saniye.

 Onu ben alayım.

 Onu da.

 Taksi!

 Beraber binelim mi?

 Sırılsıklamsınız.

 - Hayır, sağ ol.

 - Hiç sorun değil, gerçekten.

 - Hayır, sağ ol.

 - Hemen burada hanımefendi.

 Yağmurda yürümeyi severim!

 İyi geceler!

 Fırtınadan kurtulamayınca Dorothy'nin başına neler gelmişti, hatırlıyor musunuz?

 Hadi!

 Hemen burada.

 Sorun değil.

 Gerçekten değil.

 Zatürree olacağım hanımefendi.

 Nereye gitmek istiyorsunuz?

 - Şehir merkezine.

 - Tamam.

 Harika.

 Bugün yağmur bekleniyordu.

 - Öyle mi?

 - Evet.

 Hiçbir zaman tutturamazlar.

 - Ben Eugene.

 - Megan.

 Beni de aldığın için sağ ol.

 Nereye gidiyorsun?

 17.

 ile 8.

 Cadde'nin kavşağına.

 Yolunu uzatmıyorum, değil mi?

 Yok, hayır, hiç.

 Bu arada, ben genellikle böyle bir şey yapmam.

 Bugün başıma gelen en güzel şey bu oldu.

 - O kadar güzel ha?

 - Ne demezsin.

 Yağmuru sevmem.

 Kışı tercih ederim.

 Kar hoşuma gidiyor.

 Bütün şehir çok sessiz oluyor.

 Her şey durağanlaşıyor.

 Gürültü kesiliyor.

 Bir şey olacakmış gibi hissediyor insan.

 Ben de karı severim.

 Kendimi güvende hissetmemi sağlar.

 Güvende.

 Umarım acelen yoktur.

 Trafikte beklemeyelim istersen, ne dersin?

 Aç mısın?

 Sahi mi?

 Evet, gerçekten.

 Gel.

 - Al.

 Üstü kalsın.

 - Sağ ol.

 - Hadi.

 - Emin misin?

 Evet, eminim.

 Hadi.

 Sağ ol.

 - İyi akşamlar.

 - Merhaba.

 İki kişilik masa.

 Bu taraftan lütfen.

 Bak, belki başka bir yere gitsek daha iyi olur.

 Ne demem gerek bilmiyorum.

 Hayır de yeter.

 Demeyeceğim.

 Teşekkürler.

 Tabii efendim.

 Burası çok hoş.

 Bekliyordun.

 Bardaktan boşalırcasına yağıyordu.

 Islaktın, üşümüştün.

 Bana eski kedimi hatırlattın.

 Dayanamadım.

 Peki, hayırdır?

 Hayırdır mı?

 Merhaba?

 Bak, bir şey yok.

 Peki.

 Kestim.

 Şampanya sever misin?

 Koyun.

 Tamam.

 Teşekkürler.

 Tanışmamızın şerefine.

 Tanışmamızın şerefine.

 Bana kendinle ilgili bir şeyler anlat.

 Anlatacak pek bir şey yok.

 Borsacıyım.

 Ticaret borsası, vadeli altın, sözleşmeler, hisse alın satımı.

 İnsan sevmeyen bir meslek aslında.

 İnsanlar altın satın alıyor ve dünyadaki diğer her şey kötü gitsin diye umuyorlar.

 Bunun hakkında konuşmak istemiyorum.

 Seni ilk gördüğüm anda  Bu gece burada seninle olmak, benim için çok garip.

 Ben  Geldiğine çok sevindim.

 Seni daha iyi tanımak isterim.

 Umarım buna izin verirsin.

 Yemek için çok teşekkürler.

 Çok güzel vakit geçirdim.

 Umarım tekrar görüşebiliriz.

 Buna hiç şüphe yok.

 - İyi geceler Eugene.

 - İyi geceler Megan.

 Yarın akşam ne yapıyorsun?

 - Buyurun?

 - Megan Turner siz misiniz?

 Evet.

 İçişleri Bakanlığı'ndan geldik.

 Bizimle gelmeniz gerekiyor.

 Nedenini söyleyebilir misiniz?

 Lütfen gelin.

 Bana bir dakika izin verin.

 Zavallı bir adam bunu bu gece kuzey batı yakasında satın almış.

 Öyle cesur olmasa, saçma olurdu.

 DELİL Resmi Mühür - Açmayın Keşke tüm cinayetler bu kadar kolay olsaydı.

 Bir cevap bekliyorum.

 Hiçbir fikrim yok.

 - Bir fikir edin!

 - Hatta iki tane.

 - Düşün Megan.

 - İyi düşün.

 New York'ta benden başka Megan Turner var mı?

 Evet, bir kişi var.

 Megan Augusta Turner, 86 yaşında.

 Bronx'taki bir huzurevinde yaşıyor.

 Onu da araştırıyoruz, ama bence boş bir iş.

 Merminin üstüne adını yazacak tipte bir kadına benzemiyor.

 Ben de mermi üstüne adımı yazacak tipte bir kadın olduğumu sanmıyorum.

 İnsan her gün kendisiyle ilgili yeni bir şey öğreniyor.

 Dün gece yarısı neredeydin?

 Uyuyordum.

 Memurlar onu uyandırmış Nick.

 Peki.

 Megan, sen güzel kadınsın.

 Belki ayrıldığın birileri bunu ağır karşılamıştır

 - Hayır, hayır.

 -  eski bir sevgili falan 

Ne, eski sevgilin yok mu?

 Bu kişisel bir sorun mu?

 Peki bir tanıdık olabilir mi?

 Bak, tanıdığım kimse yok, annem, babam, arkadaşım Tracy ve onun kocası John var sadece.

 - Şu an biriyle birlikte misin?

 - Hayır.

 Belki de o ben değilimdir.

 Doğru.

 86 yaşındaki Augusta da olabilir.

 Belki bu fail, oksijen tüplerine düşkündür, ama bana pek öyle gelmiyor.

 Birileri senden hoşlanıyor.

 Bu herif seni tanıyor olmalı, ama sen onu tanımıyorsun.

 Elimizdeki tek ipucu Megan.

 Görevden alındı, unuttun mu?

 Artık değil.

 Nick, bence önce bunu konuşmalıyız.

 Başımda ondan başka bir sürü iş var patron.

 Belki de katil esas onu öldürmeyi planlıyordur.

 Tuvalete bile gitse, haberim olacak, tamam mı?

 Onu tamamen görünür bir yerde olacağı, mümkün olabildiğince az riskli bir yere yerleştirmeliyim.

 Eğer sivil dolaşırsa, bunu yapamam.

 Hadi Stan, burada bana yardım etmen lazım.

 - Bütün sorumluluk sende.

 - Kesinlikle.

 Senin departmanında.

 Hay Allahım.

 - Nick  - Bundan başka bir yol olmalı.

 Neden başka?

 Neden başka?

 Hay Allahım.

 Turner, al şunu.

 Bu ne?

 NEW YORK CITY EMNİYET DEDEKTİF Dedektif rozeti.

 Göstermelik.

 Hiçbir şey bilmiyorsun.

 Hatta hiçbir şeyden az.

 Senin gibiler insanların zarar görmesine neden olur.

 Ama endişelenmesi gereken benim, değil mi?

 - Doğru.

 - Sağ ol.

 İmzala.

 Dedektif Turner.

 Kulağa ne hoş geliyor.

 Nasıl bir his?

 Çok zor bir haftaydı.

 Bak  Ne?

 Ben.

 Sen mi?

 Ne olmuş sana?

 Neden ben?

 Neden mi sen?

 Çok saçma bir soruydu.

 Pardon.

 Aslında mutluyum.

 Burada olduğuma çok mutluyum.

 Teşekkürler.

 Göklerde uçuyorum sanki.

 Daha da yükseklere çıkmak ister misin?

 Bak.

 Biliyor musun 

Buraya çıktığın zaman, aşağı baktığında, insanlar sadece 

Küçücük lekeler gibi gözüküyor.

 Hiçbir önemleri yokmuş gibi.

 Sadece ikimiz varız.

 Dünyada yalnızca ikimiz varız.

 İçeri gelmek ister misin?

Çok yakında.

 Yakında mı?

 Peki.

 Külotlu çorap bile giymişsin, her şeyi bilmek istiyorum.

 S..tir.

 Burada ne işin var senin?

 Yemek nasıldı?

 - İyiydi.

 - Güzel.

 Benimki de çok güzeldi.

 Dünden kalma ton balığı salatası, ekmeksiz.

 Hiç alışveriş yapmaz mısın?

 Nick, o şeyde çalışıyor 

Borsada, ticaret borsasında.

 Biliyorum.

 Ve?

 Güzel takım elbiseler, iyi bir maaş.

 Annenin onaylayacağı tipte biri.

 Belki daha hala anlamadın Turner ama, hayatının her ayrıntısı benim işim.

 Sen benimsin.

 Şimdi, sır mı tutmak istiyorsun?

 Bana bir iyilik yap.

 Neymiş o?

 Alışveriş yap.

 Alo?

 Nerede?

 Beş dakikada hazırım.

 Pardon.

 - Çekilin.

 Göremiyorum.

 - Hadi millet.

 Bir fotoğrafını çekeyim sadece.

 Dedektif, bunun diğer cinayetlerle bağlantısı var mı?

 Bunun diğer cinayetlerle bağlantısı var mı?

 - Dedektif!

 - Buraya ip gönderir misiniz?

 Bana cidden ip gerekiyor.

 Bakın, şu an buradan gelip geçen çok fazla kişi var.

 Olay yerini açık tutmaya çalışalım, olur mu?

 Megan, gel.

 Bu adamı tanıyor musun?

 Bak, göğsünde barut yanıkları var.

 Çok yakından ateş edilmiş.

 Şimdi, olay yerini incele.

 Bir boğuşma olmuş sanki.

 Çantası o tarafta.

 Ceset burada.

 Belki de bu adam koşmuştur.

 Fail onu yakalamış, yüzünü çevirmiş ve ona ateş etmiştir.

 Neden?

 Ölümle yüzleşmelerini izlemekten hoşlanıyor olabilir.

 Olabilir.

 Önceki yapıya uyuyor mu?

 Mermi kovanına kadar.

 S..tir.

 Gel Louie.

 Adamın künyesini tak.

 42 yaşındaki inşaat işçisinin cenazesine arkadaşları ve akrabaları katıldı.

 Yetkililer, kurbanın 44'lük magnum katilinin dördüncü kurbanı olduğuna inanıyor.

 Dedektifler katilin kimliğini hala tespit edebilmiş değil.

 Emniyet müdürü, bir cinayet masası ekibiyle işbirliği halinde çalıştıklarını ancak henüz katilin kim olduğuna dair bir ipucu yakalayamadıklarını belirtti  Ne?

 Ne?

 Sen kimsin?

 Neden benimle konuşuyorsun?

 Sen Tanrısın Eugene.

 Eşsizsin Eugene.

 Adından korkacakların üstüne 

Şifalı kanatlarıyla dürüstlüğün evladı yükselsin.

 Yalnız değilsin Eugene.

 Tanrım.

 Kes şunu.

 Kes şunu!

 Benimle konuşmayı kes!

 Seni duyamıyorum!

 Seni duyamıyorum!

 Tanrım!

 Eğlenmek ister misin?

 Merhaba.

 HITACHI CENTRAL PARK SICAKLIK

Bir şey var mı?

 Şimdilik şüpheliyle ilgili tek bildiğim şey, sağ elini kullandığı, eldiven giydiği, yumuşak deri ayakkabıları olduğu, çakı kullandığı  Amma çok kişi elemiş olduk.

 Aramaya devam et.

 Evet.

 Bakılması gereken sadece 600.000 kişi kaldı.

 Aklına seni kimin tanıdığına dair bir fikir gelmediği her dakika, dışarıda birileri ölüme bir dakika daha yaklaşıyor!

 Bu kadar üstüme gelmesene!

 Sence ben de bunu düşünmüyor muyum?

 Uyanık olduğum her an kafamda bu yok mu sence?

 Beni ne sanıyorsun sen?

 Gel buraya.

 Pardon.

 Yok.

 Sorun değil.

 Sorun değil.

 Bu 38'lik değil mi?

 - Artık değil.

 - Hayır.

 Eugene, silahımı çıkarmam lazım.

 Çıkarma.

 Sabahları, yüzün öylece duruyor, ben daha gözlerimi bile açmadan.

 Sanırım hayatımda gördüğüm en güzel kadın sensin.

 Al  Silahını eline al ve tut.

 Silahımı tutmamı mı istiyorsun?

 İki elinle.

 İki elinle kavra.

 Utanırım.

 Silahını al  Lütfen?

 Bak şöyle  Böyle  Böyle tut.

 Peki.

 Mükemmel.

 Anlamıyorum.

 Biliyordum.

 Biliyordum.

 Seni ilk gördüğüm anda  Ne?

 Işığımı bulduğumu biliyordum.

 O ışığı sende buldum ben.

 Işığım mı?

 Süpermarkette.

 Eugene, biz seninle süpermarkette tanışmadık ki.

 Sen  Gözünü bile kırpmadan o herifi vurdun.

 Biliyordum.

 Sen orada mıydın?

 Bunu anlayabilecek tek kişi sensin.

 Onun silahı nerede?

 Bana nur yağdı.

 Tanrım.

 Megan

Biz ikimiz, paylaşabiliriz.

 Sessiz kalma hakkına sahipsin.

 - Söylediğin her şey 

- Anlamıyorsun, değil mi?

  mahkemede aleyhine delil olarak kullanılabilir.

 Henüz anlamıyorsun.

 Avukat tutma hakkın var.

 Eğer avukat tutacak paran yoksa, - mahkeme sana bir avukat tayin edecektir.

 - Seni, senden daha iyi tanıyorum.

 Ben Memur Turner, destek kuvvet talep ediyorum.

 10-13.

 Memurun acil desteğe ihtiyacı var.

 601 doğu, 61.

 Cadde.

 Daire  15.

 kat.

 1510.

 Daire 1510.

 Dedektif Nick Mann'a haber verin.

 Nick Mann!

 Kıpırdama!

 Sen ve ben bir elmanın iki yarısıyız.

 Kendini daha iyi tanıyor olsaydın, sen de benim yaptığımı yapardın.

 Zamanla yapacaksın da.

 Daha ilişkimiz yeni başlıyor.

 Evet.

 Bu sadece başlangıç.

 Merak etme.

 Endişeli gözüküyorsun.

 Endişelenecek hiçbir şey yok.

 Daha önümüzde uzun bir ömür var.

 Yani  Yani  Ölüm

 Hayattaki en güzel keyif.

 O yüzden onu sona saklıyorlar.

 Üstündeki benim ceketim, bunlar da benim ayakkabılarım.

 Bu ceket de ayakkabılar da benim.

 Ceketimi geri istiyorum.

 Ayakkabılarımı da ceketimi de çıkar.

 Ayakkabılarım.

 Kanıtlar nerede?

 Ne yapıyorsun, acemilere ders mi veriyorsun?

 Bu adam ticaret borsasında çalışıyor.

 Kusursuz bir itibarı var.

 Bu onun suçsuz olduğunu anlamına gelmez.

 Ama ilişkide bulunduğu bir dedektifin öne sürdüğü bir olasılıktan çok daha fazlasına ihtiyacınız olduğu anlamına gelir.

 Müvekkilimin kelepçelerini açın müdür bey.

 İsterseniz önce suçlamaları dinleyin Bay Dawson.

 Memur bey!

 Memur bey!

 Memur bey, avukatım geldi mi?

 Bu insanlarla olabildiğince işbirliğine girdim.

 Artık bu işten sıkılmaya başladım.

 Dedektif siz misiniz?

 Ben dedektif Megan Turner.

 - Onu ben tutukladım.

 - Kanıtınız ne?

 Araştırmayı yürüten memurun toplamış olduğu bilgiler.

 Ben bunu şöyle anlıyorum.

 Bu dedektif tarafından sırf müvekkilimi tutuklamak amacıyla bir buluşma ayarlanmış.

 Buna tuzağa düşürmek denir müdür bey.

 Şehirde yaşanan cinayet olaylarından Bay Hunt'ın sorumlu olduğuna inanıyorum.

 İnanmak mı?

 İnançla insan hapse atılır mı?

 - Şaka mı bu?

 - Hayır.

 Biliyorum.

 Güzel.

 Güzel.

 Güzelmiş.

 Nereden buldunuz onu?

 El falı da bakıyor mu?

 Basın bu hikayeye bayılacak.

 Bunu size müvekkilim mi söyledi?

 Hayır.

 - Cinayet silahını buldunuz mu?

 - Hayır.

 Açıkça söyleyeyim, elinizde bir bok yok.

 Dedektiflerimizin arkasındayız.

 Haksızsam rozetimi alın.

 Dedektif, rozetini zaten kaybetmek üzeresin.

 Şimdi derhal müvekkilimin serbest bırakılmasını istiyorum.

 Bu departmandan herhangi birinin müvekkilimin 5 metreden yakınına geldiğini görürsem, New York City Emniyet Müdürlüğü'ne ve New York eyaletine dava açarım.

 Dedektif, müvekkilimle konuşmanız halinde, kariyerinizin sonuna dek trafik polisliği yaparsınız.

 Serbest bırakın.

 Onunla çıkıyor muydun?

 Özel bir şey değildi amirim.

 Evet, birkaç kez buluştular.

 Neden daha önce bundan bahsetmedin?

 Çünkü o olduğu aklımın ucundan bile geçmedi!

 Yalnız değilsin, belli ki bu kimsenin aklına gelmemiş!

 Peki şimdi onun olduğuna nasıl bu kadar eminsin?

 Çünkü kendi söyledi!

 Açıkça söylemedi.

 İma etti.

 Beni ilk kez, süpermarkette o adamı öldürdüğüm gün gördüğünü söyledi.

 Ama o orada değildi amirim.

 Kahrolası tanıklardan biri değildi.

 Olay yerini terk etmiş olmalı.

 Silahımı tutarken beni izlemek istedi.

 Söylediği sözlere bakılırsa, bence o  Sanki beni kendisiyle eş falan gibi görüyor olmalı.

 Gözümüzü bu heriften ayırmamalıyız.

 Hayır Nick, ondan uzak dur!

 Bu senin için de geçerli!

 Bu köklü bir herif.

 Ona yaklaşacak olursak, kabak benim, bu departmanın ve belediye başkanının başına patlar.

 Evlenip çocuk yapmış olsaydın bunları yapmayı da öğrenmiş olurdun.

 Evet ama o zaman sana bu kadar bağımlı olmazdım.

 İşte, suyu kaynattım.

 John nasıl?

 Muhtemelen şu anda saçını başını yoluyordur.

 Çocuklara o bakıyor da.

 Bu hoş bir şey.

 Hoş mu?

 Dene de gör.

 Yok, yani  Şey hoş  Sen, bebekler, John, senin hayatın.

 Evet.

 Sen de varsın değil mi?

 Arkadaşım olduğun için çok mutluyum Tracy.

 Ben de sen arkadaşım olduğun için çok mutluyum.

 Neyse bak, pazar günü lazanya yapacağım, bu benim spesiyalim.

 John da çocuklar da burada olacak.

 Gelirsen iyi olur, çünkü sana bahsettiğim o adamı da çağırdım.

 Tracy, bana bir iyilik yap.

 Ömür boyu, tek iyilik.

 Bana birilerini ayarlamaya çalışma.

 - İyi biri ama.

 - Üstüme gelme Tracy.

 Öbür adam da öyleydi.

 Unutma  Tracy, kaç!

 Ne?

 Derin nefes al.

 Böyle.

 Hadi.

 Güzel.

 Nefes almaya devam.

 Nefes almaya devam et.

 Hadi, nefes al.

 Kendine geliyorsun.

 - Yavaş, yavaş.

 Sakin ol.

 - Tamam.

 Hadi.

 Megan.

 Megan, ben Nick.

 Bir şeyin yok.

 - Tracy!

 - Sakin, sakin!

 Onu kaybettik.

 Hadi.

 Ayağa kalk.

 İyi misin?

 Tamam, yeter.

 Gidelim.

 O öldürdü.

 Onu durdurmaya çalıştım.

 Bunu sonra konuşuruz, tamam mı?

 Buradan çıkalım.

 Kontrol edin.

 Onu bir an önce iş başında istiyorum.

 Hayır Nick.

 Ölecek o.

 Ölecek o.

 Onu mahkemeye çıkaracağız.

 Ölecek.

 Dinlenmen gerekiyor, tamam mı?

 - Zaman kaybediyoruz.

 - Hiçbir şey yapmayacağız.

 - Onu durdurmamız gerek.

 - Seni hastaneye götürmeliyim.

 Şimdi!

 Peki.

 Tamam, gel.

 Çok güzel görünüyorsun.

 Kalk ayağa!

 - Efendim?

 - Kalk ayağa!

 Ellerini görebileceğim bir yere koy, ve arkanı dön!

 Arkanı dön!

 Çok güzelsin.

 Kemik yapını beğeniyorum.

 Sen de beni düşünüyor muydun?

 Seni düşündüğüm zaman, kendi hayatım gözlerimin önünden akıp geçiyor, sonra da senin öldüğünü görüyorum.

 Burada neler oldu böyle?

 Bunu neden yaptın Megan?

 Neyi?

 Bunu.

 Çığlık atarak öldü, pislik herif!

 Tamam, yeter artık.

 Yeter.

 Dedektif, arama izninizi görebilir miyim?

 Burada neler oluyor?

 Eve izinsiz zorla girme ve arama yapma, taciz.

 Dedektif, bittiniz siz.

 Dedektif Turner, bir cinayetin görgü tanığı.

 Peki Turner, o zaman sen anlat.

 Ne gördüğünü iddia ediyorsun?

 Bu adam gözlerimin önünde en yakın arkadaşımı vurdu ve onu öldürdü.

 Bay Dawson, ben bu saçmalıktan bıktım artık.

 Koridorda yürüyorduk, o gidiyordu.

 Arkamdan geldi, sırtıma silahını yasladı.

 Ama o yürümeye devam etti.

 Onu görmedi.

 Onu uyarmaya çalıştım.

 Arkandan gelen her kimse, onun ben olduğumdan nasıl emin oluyorsun?

 Dedektif, şüphelinin yüzünü gördünüz mü?

 Size arkamdan geldiğini söyledim.

 Kimliğinden nasıl emin oluyorsunuz?

 Hay Allahım, herhalde artık yüzünü tanıyordur!

 Yüzünü görmediğini söyledi.

 Evet?

 Hayır.

 Dedektif, bugün bitmeden işinizi elinizden alacağım.

 Ayrıca yardıma ihtiyacınız olduğunu düşünüyorum.

 Bay Dawson, müvekkilinizin yeryüzünden silinmesini ben bizzat sağlayacağım.

 Dawson departmanda bayağı sorun çıkaracaktır.

 Hoyt bize daha fazla yardım edemeyecektir.

 Bunu bilmelisin.

 Sen bana inanıyor musun Nick?

 Hiçbir dayanağın yok Megan.

 Elindekiler sağlam değil.

 Hepsi önseziye, tahminlere, ve içgüdülere dayalı.

 Bana inanıyor musun Nick?

 Evet, sana inanıyorum.

 Bak, istersen yarın işe gelme.

 Biraz dinlensen iyi olur.

 Bir yere gitmen gerekirse, bana haber ver, ben  Departmanın sana araba göndermesini sağlarım.

 Peşine birini falan takmayacağım.

 Ama saçma bir iş yapma.

 Sen polissin.

 Kendine hakim olabilmen lazım.

 Bunu unutma.

 İki küçük bebeği vardı.

 Biliyorum.

 Çok üzgünüm Megan.

 Anne?

 Anneciğim  Tracy için çok üzüldüm.

 Ne oldu?

 - Anne.

 - Yok bir şey.

 - Koluna ne oldu?

 - Yok bir şey.

 - Anne!

 - Tek kelime edeyim deme Shirley.

 Bunu ona sen mi yaptın?

 Kaza geçirdi.

 Merdivenden yuvarlandı.

 Anne, bunu sana o mu yaptı?

 Söyle bana.

 Söyle bana.

 Konuşmayacaksın Shirley.

 Kes sesini baba!

 Kes şu sesini!

 Bıktım artık senden!

 Onu yine dövmüşsün orospu çocuğu.

 Bununla ilgili tek şey söyleyemezsin!

 - Tutuklandın.

 - Dalga mı geçiyorsun benimle?

 Kendi kızım beni tutukluyor mu?

 Tamam.

 Hadi ama.

 Yeter artık!

 Hadi!

 Yeter artık!

 Beni derhal bu arabadan indir!

 Duyuyor musun beni?

 Bileklerimdeki şu şeyleri de çıkar!

 Dinle beni bakayım!

 Ben senin babanım!

 Bundan utanıyorum.

 Seni içeri attırmamam için bana iyi bir neden söyle.

 Buna inanmıyorum.

 İnanmıyorum ya.

 Baba!

 Neden?

 Bilmiyorum.

 Sinirleniyorum.

 Eğer bir daha tekrar ederse  Hadi.

 Döndük.

 Frank?

 Merhaba Shirley.

 Merhaba.

 Megan tatlım, arkadaşın geldi.

 Frank, bu Eugene.

 Eugene Hunt.

 Bu da kocam Frank Turner.

 Merhaba.

 - Anne.

 - Ne oldu canım?

 Yok bir şey.

 Hata mı yaptım?

 Ben başka bir yerde buluşacağımızı sanıyordum.

 Hayır.

 Anne, baba, sizinle mutfakta konuşabilir miyim bir saniye lütfen?

 Megan, misafirimiz var.

 O zaman Eugene'le yalnız konuşabilir miyim?

 Sadece ikimiz.

 Yapma ama Megan, ergen değiliz ki biz.

 Ailenin yanında da gayet rahat konuşabiliriz.

 - Ceketini alabilir miyim?

 - Hayır.

 Biraz nezleyim.

 Üstümde kalsa daha iyi olur.

 Bende de anı şey var.

 Nedense  bir türlü kurtulamadım gitti.

 İşte diğer haberler, şehirde terör estiren 44'lük magnum katili vakasını soruşturan yetkililer bir ceset daha bulduklarını düşünüyor.

 Şunu dinleyin.

 Otursana.

 Daha pahalı, çünkü Subaru dayanıklı ve sağlam arabalar üretiyor.

 En çok satılan ithal araba markası.

 Ben televizyon izlemek istemiyorum.

 Kapatmamın bir sakıncası var mı?

  Ferrari ya da Porsche.

 Yok.

 Kapat.

 Buraya gelip sizinle konuşmak, sizi daha iyi tanımak istedim.

 Bay ve Bayan Turner, Megan gibi bir kızınız olduğu için kesinlikle çok şanslısınız.

 Size söyleyeyim, Megan'la birlikte olmak, hayatta en büyük keyif.

 Akşam gideceğimiz yere gitmeden önce yapmam gereken bir iki iş var, o yüzden şimdi çıksak iyi olur.

 Aileni tanımaya çalışıyorum.

 Tamam.

 Kalabilirim.

 Eugene, biraz otursana.

 - Gitmek üzere gibisin.

 - Evet.

 - Ne?

 - Otur.

 Gidecekmiş gibi gözüküyorsun.

 Doğru.

 Gitmem gerek.

 Kusura bakmayın, umarım saygısızlık ettiğimi düşünmezsiniz.

 Hemen gitmen gerektiğine üzüldüm.

 Eminim tekrar karşılaşırız.

 - Evet, umarım.

 İyi ki uğradığın.

 - Bir zevkti efendim.

 Megan'ın arkadaşlarını tanımak çok güzel.

 Bu büyük sürpriz oldu.

 Nick, arama izni var mı?

 Biz şu an konuşurken Hoyt bunun için uğraşıyor.

 Yargıçtan izin alması gerek ama.

 Yoksa Dawson onu duman eder.

 S..tir!

 Sen neredesin Megan?

 Dur söyleme.

 Ben tahmin edeyim.

 Eugene'in apartmanının önünde nöbet tutuyorsun.

 Arabamın soğumasını bekliyorum sadece.

 Evet, tabii.

 Unutma, elimizde herifle ilgili zerre kadar bir şey yok.

 Sadece izle, tamam mı?

 Sorun ne Nick?

 Ortaklarından birine güvenemedin mi?

 Sana güvenim sonsuz Megan.

 Yavaş ol salak herif!

 S..tir!

 Lanet olsun.

 Bir şey mi arıyorsun?

 Sorun değil.

 Bende var.

 Hadi Eugene, gel al.

 Belli olmaz, belki de senin o iğrenç kafanı havaya uçurmadan önce ona uzanma fırsatın olabilir.

 Yapma Megan!

 Her şey yolunda Nick.

 O benim silahımı alacak.

 Sonra ne olacak?

 Sonra eve gidip biraz uyuyacağım.

 Elimizde hiçbir delil yok.

 Bunu unutma.

 Silahı buralarda bir yerlerde olmalı.

 Geri gelecektir.

 Kahve için iyi bir sene oldu diyorlar.

 Fincanın dibinde kalan tortudan anlaşılıyor.

 Beni neden takip ediyordun?

 Altından kalkamayacağımı mı düşündün?

 Altından kalkarken seni görmek istedim.

 Hadi oradan.

 Ciddiyim.

 Hadi be.

 Bu şehrin neyini seviyorum, biliyor musun?

 Havaya bir çubuk atsan, mutlaka bir taksinin ya da ambulansın üstüne düşer.

 Of ya.

 Biraz sakinleşmen gerekiyor Turner.

 Burada daha bayağı bekleyeceğiz.

 Şuraya bak.

 Ne güzel bir gece.

 Tamam, güzel bir gece.

 Neden polis olmak istedin?

 Onun yüzünden.

 Anlıyorum.

 Bu mesleğin çalışma saatlerinin esnek olduğu kesin.

 Ne demezsin.

 Eminim karın nefret ediyordur.

 Nefret ederdi.

 Üzüldüm.

 Ben üzülmedim.

 Dikkat et.

 Ne yapıyorsun?

 Gel buraya!

 Megan!

 S..tir!

 Hay Allahım!

 Lanet olsun!

 Ağzına sıçayım!

 Lanet olsun!

 Nerede şu anahtarlar ya?

 Kıpırdama!

 Şunu tutmamı söylemişti ama bu el feneri çok boktanmış.

 Sigaranız var mı bayan?

 Lanet olsun.

 Bana bak.

 Bana bak.

 Seni görmek istiyorum.

 Gördüğünü görmek istiyorum  Yüzünde görmek  O huşu, o ışık, ve sonra hiçlik.

 Yolun sonuna geldin ahbap.

 10-13, 10-13.

 Destek gerekiyor.

 - Şüpheli doğu yönünde  - Nick, iyi misin?

 Evet, iyiyim.

 Git!

 Beyaz erkek  Herhangi bir yerde olabilir Nick.

 Bizim adama benzeyen birini buldukları anda habere verecekler.

 Megan, korkunç görünüyorsun.

 Seni eve götüreceğim.

 Biraz uyu.

 Bir içki iyi gelir.

 - Bir şey bulabildiniz mi?

 - Evet.

 Telefon o tarafta.

 Amirim?

 Ben Nick.

 Civardaki bütün hastanelere suçlu duyurusu yapın, çünkü adam ağır yaralı.

 Amirim, bana bir iyilik daha yapar mısın?

 Teşekkürler.

 O ekibi evin önünde tut, olur mu?

 Bir gelişme olursa, beni nerede bulacağını biliyorsun.

 Buna ihtiyacım varmış.

 Az kalsın benim yüzümden ölecektin.

 Evet, aynen öyle.

 Seni asla öyle bir durumda bırakmamalıydım.

 Sorun değil Megan.

 Sorun değil.

 Geride kaldı.

 Tamam mı?

 Korkuyorum Nick.

 Hayır!

 İşte!

 Hadi, hadi, devam, devam!

 Kaçtı!

 Ambulans çağırın.

 Amirim, amirim!

 Bu sapığı bulamazsanız belediye başkanı sizi görevden alacakmış.

 Şu an hiçbir şeye yorum yok.

 - Kovulunca ne yapacaksınız?

 - Bırakın geçsin.

 Megan?

 İyi misin?

 Oydu.

 Evet.

 - Biraz dinlen.

 - Nick nasıl?

 İyileşecek.

 Sonra yine geleceğim.

 - Saat kaç?

 -5'e geliyor.

 Birazdan güneş doğacak.

 Sağ ol.

 Bu biraz uyumanı sağlar.

 Ne?

14'ten merkeze.

 Onu arabadan çıkaramazsak bu aracı yerinden oynatamayız.

 Pardon.

 Bir saniye gelir misiniz?

 Bir sigaranız var mı?

 Elbette.

 Teşekkürler.

 Gerçekten ağır şeyler yaşamışsın.

 Şuna bak.

 Şuna bak.

 18 YAŞINDAN KÜÇÜKLERE YASAK VİDEOLAR Gösteri zamanı.

 Gösteri zamanı.

 Arabalarınızdan çıkın.

 Polis!

 Herkes yere yatsın!

 Yere yatın!

 Yere yatın!

 Pekala, buranın etrafını saralım.

 Burada kimse yok.

||

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar