Print Friendly and PDF

Yol Bu...Helal Yemek...İbrahim Edhem

Bunlarada Bakarsınız

 

Helâlinden kazanmaya ve kişinin kendi emeği ile geçinmesine çok önem veren İbrahim b. Edhem’in bu husustaki söz ve davranışları fıkhının kuvvetli olduğunu göstermektedir. Bu hususta nakledilenlerden bir kısmı şöyledir:

Bir adam İbrahim b. Edhem’e sordu. 

“Ben çarşı pazardan kazanan biriyim. Çalıştığım zaman cemaatle namazı kaçırıyorum. Sana cemaatle namaz mı yoksa helal kazanç için çalışmak mı daha sevimli geliyor?”

İbrahim b. Edhem cevap verdi:

 “Helâlinden kazanç için çalış, bunu yaptığında sen cemaatle namaz kılıyor gibisin.”[1]


İbrahim b. Edhem, ihvanı ile birlikte Ramazan ayında ekin hasadı için çalışır ve ihvanına şöyle derdi: 

“Gündüz düzgün çalışın ki yediğiniz helâl olsun. Gece namaza kalkmasanız da olur. Sizin için cemaatle namaz kılma sevabı ve gece namaza kalkanların ecri vardır.”[2] 

“Yediklerin tıyb (temiz) olursa, senin gece namaza kalkmana, gündüz (nafile) oruç tutmana gerek yok.”[3]

Ebû Yusuf el-Ğasûlî anlatıyor: “İbrahim b. Edhem’le Ramazan ayında hasat yapıyorduk. İbrahim’e, 

“Şehre gitsek de Ramazan’ın son on gününü orada geçirsek. Belki Kadir gecesini idrak ederiz” denildi. İbrahim, 

“Burada kalın, işinizi iyi yapın size her gün Kadir gecesi” dedi.[4]

Bakiyye’nin aktardığına göre evlenip aile sahibi olmayı ibadetle uğraşılsa bile bekârlıktan üstün görmüştür[5] ki, bu husus Ebû Hanife’nin içtihadına uyduğunu gösterir. Bir adam ona, 

“Ne güzel halin var, ibadete yöneldin, dünyayı terk ettin” dediğinde, “Senin ailen var mı?” diye sormuş, adam “evet” deyince, “Kişinin ailesi için bir saat telaşlanması şu şu ibadetlerden daha faziletlidir” demiştir.[6]

Sohbet halkasından hizmetinde bulunan İbrahim b. Beşşar’ın anlattığına göre onlara insanlardan yırtıcı hayvanlardan kaçar gibi kaçmalarını tavsiye etmiş ancak, “cumadan ve cemaatten geri kalmayın” demiştir.[7]

Hakkında Ali b. Bekkar’ın, “Süleyman el-Havvas’tan daha fakîhti” dediği[8] İbrahim b. Edhem’le ilgili şu rivâyetler de onun fakîhlik yönünü göstermektedir:

Evzâî, İbrahim b. Edhem’i yemeğe davet etti. İbrahim biraz az yedi. Evzâî, “az yedin” dedi. İbrahim, “Yemeği az hazırlamışın da ondan” dedi. İbrahim de bir yemek hazırladı ve hazırlığını geniş tuttu. Evzâî’yi çağırdı. Evzâî sofrayı görünce, “İsraf olmasından korkmuyor musun?” dedi. İbrahim b. Edhem, “İsraf, kişinin Allah’a isyan yolunda harcadığı şeydir. Kardeşleri için harcadığı ise dindendir” dedi.[9]

İbrahim b. Edhem bir miktar ücret karşılığında bir üzüm bağında çalışmak için anlaşmıştı. Ücretle tutan adam, “üzümümü telef ettin” dedi. İbrahim b. Edhem, “ücretim mi daha fazla telef ettiğim mi?” diye sordu. Adam, “ücretin” dedi. İbrahim, “o zaman telef ettiğim miktarı ücretimden sana vereyim” dedi. Adam, “olur” dedi. Bu arada başka bir adam geldi ve ona, “bu İbrahim b. Edhem’dir” dedi. Bunu duyan adam, “ücretinin tamamını al, telef ettiğin sana helâldir” dedi. Ancak İbrahim b. Edhem, “müminler şartları üzeredir” dedi ve dediğinden fazla bir şey almadı.[10]

Şakik Belhî, rızık temin etmek için çalışmaz, sebeplere tevessül etmezdi. Bir ara hacc dolayısıyla Mekke’de İbrahim b. Edhem ile karşılaştı. İbrahim b. Edhem ona, bunun sebebini sordu. Şakik Belhî anlattı:

“Bir çölde yolculuk yapıyordum. Çölde bir yerde iki kanadı kırık bir kuş gördüm. Kendi kendime, “Bak bakalım, bu kuşun rızkı nereden geliyor?” dedim ve hizasına oturdum. Derken ağzında bir çekirge bulunan bir kuş geldi ve çekirgeyi iki kanadı kırık kuşun ağzına bıraktı. Bundan sonra ben de kendi kendime: “Ey nefis, bu sağlam kuşa, bu iki kanadı kırık kuşu besleten Allah, her nerede olursam olayım bana da rızık verir!” dedim ve çalışmayı bıraktım, sırf ibadetle meşgul olmaya başladım.”

Bunun üzerine İbrahim b. Edhem şöyle dedi: “Niçin sakat kuşu besleyen sağlam kuş olmuyorsun ki ondan daha faziletli olasın! İşitmedin mi Rasûlullah (salla'llâhü aleyhi ve sellem) ne buyuruyor: “Veren el, alan elden hayırlıdır.” Her işte iki dereceden daha yükseğine talip olmak müminin şanındandır ki bu sayede Allah’ın iyi kulları (ebrar) mertebesine ulaşır.”

Bu sözler üzerine Şakik Belhî, İbrahim b. Edhem’in elini öptü ve: “Ey Ebû İshak, sen bizim üstadımızsın!” dedi.[11]



[1]    Mekkî (v. 386), Kûtu ’l-Kulûb, II, 471.

[2]    Mekkî (v. 386), Kûtu ’l-Kulûb, II, 471.

[3]    Ebû Nuaym, Hilye, VIII, 31.

[4]    Ebû Nuaym, Hilye, VII, 378.

[5]    Ebû Nuaym, Hilye, VIII, 20-21.

[6]    İbn Asâkir, Târihu Dımeşk, VI, 316.

[7]    Beyhakî, ez-Zühdü ’l-Kebîr, s. 106; İbn Asâkir, Târihu Dımeşk, VI, 313.

[8]    Ebû Nuaym, Hilye, VII, 373; İbn Asâkir, Târihu Dımeşk, VI, 308.

[9]    Ebû Bekir ed-Dineverî (v. 333), el-Mücâlesetü ve Cevâhiru ’l-İlm, I, 456; İbn Asâkir, Târihu Dımeşk, VI, 309-310.

[10]   Ebû Bekir ed-Dineverî (v. 333), el-Mücâlesetü ve Cevâhiru ’l-İlm, V, 135; Benzer rivâyet VII, 94.

[11]   Ebû Bekir ed-Dineverî (v. 333), el-Mücâlesetü ve Cevâhiru ’l-İlm, VIII, 42-43.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar