Senin Gibi Bir Taç, Taht Sahibinden Başka Kim Verir Tacını, Tahtını?
XVI
Mehâ yek dem raiyyet şov merâ şehdân-ı
sâlârî
Eger mehrâ cefâ guyem bicunban ser bigu ârî
A Ay, bir solukcağız bana uy, beni padişah
bil, başbuğ say; sitemli sözler bile söylesem başını salla, evet de.
* Beni tahtına oturt, önümde diz çök;
padişah yap beni, silahdar gibi önümde koş.
Padişahım, arslansın sen, bense tilkiyim; bir zamancağız sen ben
ol, ben de sen olayım; tilki, arslanı tuttu mu bütün dünya, ne de güzel bir
avlanma bu der.
Öyle görülmemiş bir efendilik eşsiz padişahlarda olur; senin gibi
bir taç, taht sahibinden başka kim verir tacını, tahtını?
*
Öyle fazla ihsanda bulundun ki daha da
isteklendim; hani Mûsa, Tanrı’nın sözünü duydu da yüzünü görmek istedi ya;
tıpkı onun gibi.
Gül bahçesinin bir avuç toprağı, bahçe sahibinin bir avuç toprağı
kesildi; zaten bu lûtufla topraktan hasıl olan her şey, her leş canlanır,
dirilir.
*
Sen tahtsız padişahsın, yüzüksüz Süleyman;
ay sın sen, şu gökyüzüyse tapında baş aşağı gelmiş bir leğen.
Tapında Akl-ı Küll, yeni öğrenmeye başlayan bir çocuk; senin
olgunluğuna karşı sakalından, sarığından başka nesi var ki?
* Tanrı’yla konuşan Mûsa ve Hârun, Karun’un
malından, altınından elbette iyidir, buluşmayı paraya pula satarsan yaraşır mı
hiç?
Allah’a hamd olsun, bana ha ay değirmisi
olmuş, ha saman çöpü; ikisi de bir; sarhoşluğumdan bir arpayı bir kantardan
ayırt edemiyorum ki.
Dünyaya aldırış ettiğim yok; getir
meyhanecinin kadehini bana; varlığımdan usanmışım; zaten varlığım da ne
olabilir ki?
* Ashab-ı Kehfin köpeği delirdi de
saldırmada arslandan da üstün bir hale geldi; sarho şum, tel kırmanın sırası
değil; sustum artık.
A gönül, mademki görüyorsun; söz söylemeyi,
güzel görünmeyi bırak; kendine gel de şu atlastan bir gelin perdesi elde et.
Kaynak: Cilt 6
Mevlânâ
Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar